My Brother's Boyfriend

By Geber_it

241K 21.3K 44.7K

"3. Dünya savaşına çıkmıyorsun Taehyun, eve gitmeliyiz." Sinirle bana döndü. Eğer insanlar bakışlarıyla birin... More

×Tanıtım×
×1×
×2×
×3×
×4×
×5×
×6×
×7×
×8×
×9×
×10×
×11×
×12×
×13×
×14×
×15×
×16×
×17×
×18×
×19×
×20×
×21×
×22×
×23×
×24×
×25×
×26×
×27×
×28×
×29×
×30×
×31×
×32×
×33×
×34×
×35×
×36×
×37×
×38×
×39×
×40×
×41×
×42×
×43×
×44×
×45×
×45.30×
×46×
×48×
×49×M
×50×
×51× Final
Duyuru duyuru duuyyuuruuuuu
Vmin'e merhaba diyin çabuk

×47×

2.7K 293 489
By Geber_it

Evet bazı okuyucuların tek derdi olan kitaba sonunda yeni bölüm geldi.

Ben de iyiyim bu arada sorduğunuz için teşekkürler!

Her neyse gerilmeyelim.

Twitter hesabı açtım YEEHUUU. Henüz ne tarz paylaşımlar yapmam gerektiğini bilmiyorum ama belki takip etmek istersiniz diye düşündüm. İstediğiniz şeyleri paylaşabilirim orada.

Misu~ çıkmazsa Justmisutime yazarak hesabıma ulaşabilirsiniz.

Takip edin ya orada daha çok eğlenebiliriz bence

Bunu da geçtiğimize göre

Ne diyeceğimi bilmiyorum yazsam da adam akıllı cevap veren yok zaten. Sanırım artık sadece bölüm atıp çıkacağım. Boşu boşuna yazmanın anlamı yok. Sanırım kimse hikayedeki Misu köşesini sevmiyor ühü😥✌

170'e yakın oy istiyorum yine tşk şimdiden.

Yanlışlar varsa kudurabilirsiniz

İyi okumalar köpek mamalarım🧡

Elime doldurduğum ilaçları bir yudumda içmek için büyük su bardağını diğer elime almış avucumu ağzıma doğru götürürken odama giren Jin Hyung'ın sakin yüz ifadesi dağılmış, yerine korkmuş yüzü ile üstüme atlamış ve elimi tutmuştu.

"Ne yapıyorsun sen Jimin?"

Avucumdakileri ağzımdan uzaklaştırırken boş boş baktım ona. "Eğer ilaçlarımı bitirirsem Taehyung benimle içeceğini söyledi."

"Hepsini aynı anda dememiştir salak! Kendini öldürteceksin." Sinirle baktı bana.

"Ayrıca sen hiç gösterip de vermemek diye bir şey duymadın mı?"

Soluk bakışlarımı yüzüne çevirip boş boş baktım. "Ha?"

Jin Hyung ofladı ve elimdeki ilaçları alıp kenara koydu. Elimdeki bardağı da aldıktan sonra bana dönmüş ve oflamıştı. Alt tarafı Taehyung ile aramı düzeltmeye çalışıyordum. Saçma sapan taktiklere gerek var mıydı ki?

"Ona karşı hemen gardını indiremezsin. Kendini biraz ağırdan sat, hemen kucağına atlama çocuğun."

Boş boş ona bakmaya devam ettim. "Ama atlamak istiyorum."

Onun kucağına atlayıp sonsuza kadar orada kalabilirdim. Ama bok ilaçlar bitmiyordu, benim bir an önce onunla buluşmam gerekti. Uzaktan görüyor olsam da asla tatmin olmuyordum.

"Sadece üzerinde biraz baskı kur diyorum. Eğer yelkenlerini hemen suya indirirsen gene üzülürsün."

Ama Taehyung beni üzecek biri değildi ki? O asla böyle yapmazdı. Defalarca yapmış benim aksime.

Onu kafamla onaylayıp yorganımı üzerimden kaldırdım. "Anladım." Sanırım, zoru oynamam gerekiyordu. Ulaşılmaz olacaktım. Jin Hyung Taehyung'ın peşimden koşmasını istiyordu ama ben bunu istediğimden emin değildim.

"İlaçlarını al." Yataktan kalktıktan sonra ilaçlara uzanan bana döndü. "Sadece bir tane!" Uyarır gibi konuştuktan sonra almam gereken miktarı aldım ve suyumu içip odamdan çıktım. Bugün işte izin günümdü, ama Jin Hyung neden buradaydı bilmiyordum. Geçerken uğramış olabilirdi.

Salona girdiğimizde Jin Hyung kenardaki çantasını aldı. "Benim restorana gitmem gerek. Siz ikiniz şu çocuğa iyi bakın yoksa kendini öldürtecek."

Koltukta oturmuş yanyana uyuklayan Hoseok Hyung ve Yoongi ikilisi garip bir şekilde mırıldanarak onu onayladıklarında Jin Hyung bana ciddi bir bakış atmış ve evden çıkmıştı. Ben de kapıya birkaç saniye baktıktan sonra salona geri döndüm ve kendimi iki bedenin arasına attım.

"Siktir! Ne yapıyorsun sen?" Yoongi'nin bana cırlamasına aldırmadan popomu oynatarak ikisinin arasında yer edindim ve Hoseok Hyung'a döndüm.

"Hyung, kendi ağırdan satmak ne demek?"

Ondan önce Yoongi cırladı gene. "Bunu sormak için mi girdin aramıza?!" Ona dönmeden Hoseok Hyung'a bakmaya devam ettim. Elini çenesine koyup düşünmeye başladı. "Hmm nasıl desem?.."

"Buna kısaca isteksiz davranmak diyebilirsin. Ağırdan satmak, biraz ulaşılmazı oynamak gibi." Elini çenesinden çekip bana döndü. "Neden sordun ki?"

"Jin Hyung bana kendimi ağırdan satmamı söyledi ama bu sanki pazar malıymışım gibi hissettiyor."

Bundan emin değildim. Sanki doğruymuş gibi gelmiyordu. Ulaşılmazı oynayamayacak kadar özlemle doluydum. Kafamı öne eğip sessizce düşünmeye devam ettiğimde ikisinin arkamdaki fısıltılarını duyabiliyordum.

"Bu kadar sessiz olması normal mi?"

Yoongi kafasını iki yana salladı. "Hayır değil bence, kesin bir şey oldu." Hoseok Hyung da fısıldamaya devam etti. "İyi de okul ev ve iş dışında bir yere gidip bir şeyler yaptığı yok. Ne olmuş olabilir ki?"

"Büyük ihtimal haftasonu ilaçlarım bitecek." O ikisinin fısıldaşması cümlem ile kesildiğinde bana bakmaya başladılar. "Bu da Taehyung ile buluşacağım anlamına geliyor."

Elimi kalbimin üzerine koyup tişörtümü avucumun içine sıkıştırdım.

"Ben....Heyecanlıyım."

~~~~~~

Avucumdaki minik ilaçlara bakmayı kesip yanımda oturan arkadaşıma döndüm. "İçmesem mi acaba?"

Baekhyun bana 'Ciddi misin?' der gibi bir bakış attı. "İlaçlar bitsin diye hepsini tek seferde içmeye çalıştın. Şimdi neden duruyorsun?"

Bunun cevabını bilmesem de biraz tahmin edebiliyordum. Fazlaca gergindim. Nedenini bilmediğim şekilde götüm üç buçuk atıyordu. Neyin beni bu kadar rahatsız ettiğini bilmiyordum ama bunu bir an önce aşsam iyi olurdu. Çünkü ne olursa olsun Taehyung ile içecektim.

İlaçlara bakmayı kesip ağzıma attım be suyla yuttum. Şu an ilâçlarım resmen bitmişti. Yani yarın içmeye gidebilirdik. Hatta bu gece de gidebilirdik. Erken çıkıp gezebilirdik, şu an bile olurdu. Ah, sakin olmam gerekiyordu. Her şeyin bir zamanı vardı, değil mi?

"Ahh Chanyeol'un iş bulması çok iyi oldu. Onu evde görmemek beni mutlu ediyor."

Baekhyun arkasına yaslanarak keyifle mırıldandığında kıkırdamış ve bende yanına yaslanmıştım. O ikisinin arasında ilk zamankinden daha sakin bir ilişki vardı. Yine de çözmek çok zordu bu yüzden kafamı karıştırmak istemiyordum. Çok büyük olay olmadıkça ilgilenmeyecektim.

"Taehyung ile konuştun mu?"

İki saniyeliğine kapattığım gözlerim saniyesinde açılırken hemen doğrulmuştum yerimde. Eyvah.

"Ne yani sen daha ayarlamadığın olası bir randevu için mi bu kadar heyecanlısın?" Benim bir şey dememe izin vermeden tekrardan arkasına yaslandı. "Hiç şaşırmadım biliyor musun? Tam sizlik hareket çünkü."

"Onunla konuşmam gerek."

Kendi kendime mırıldanıp kafamı çalıştırırken onu nerede bulmam gerektiğini bilmiyordum. Sanırım en basiti onu aramam olacaktı. Sehpanın üstündeki telefonumu kaptığım gibi odama koştum ve kapıyı arkamdan kapattım.

Önümdeki numaraya gergince bakmayı kesip tuşa bastım ve telefonu kulağıma koydum. İlk çalışta açıldı.

"Efendim?!"

Telefon daha doğru düzgün çalmadan saniyesinde açması beni şaşırtmıştı. Başında mı bekliyordu yoksa?

"Merhaba, müsait misin?"

Tanrım Taehyung'a karşı bu kadar nazik olmaya hiç alışık değildim. "Evet müsaitim evde oturuyordum."

"Anladım." Ayağımı yere sürterken gözlerimi ayağıma çevirdim. "Şey benim ilaçlarım bugün bitti de, onu söylemek istemiştim."

Lanet olsun cümle bile kuramıyordum. Kalbim resmen ağzımdaydı. "Ah iyileşebilmen çok güzel." Bir süre telefonun iki yanında da büyük bir sessizlik oldu. Ölüm sessizliği gibi rahatsız ediciydi, yerimde kıpırdanmama neden olmuştu.

"O zaman yarın akşam boş musun?"

Merak ve gerginlik içeren ruh halim ile sorumun cevabını beklerken nefesimi tutmuştum. Sessizliği çok uzun sürmedi. "Yarın yedide seni alırım."

Dudaklarımı birbirine bastırıp neşeyle yerime oynadım. "Tamam o halde." Telefonu kapattığımızda kıkırdayarak telefonumu göğsüme bastırmış ve kendimi yatağa atmıştım. Tavana bakıp ofladım. "Ah kendimi ağırdan satmam gerekiyordu."

Tekrardan kıkırdadım.

"Siktir et yarın satarım ben de."

~~~~~~~

"Dur sana bir bakayım."

Baekhyun ellerini benden çekip birkaç adım geriye atmış ve beni baştan aşağı süzmüştü. Yüzünde beğeni ve gururlu bir ifade vardı.

"Tamamdır, harika görünüyorsun."

Bakışlsrımı ondan çekip aynaya diktim ve kendime bir daha baktım. Fazla ciddi ya da süslü olmak istememiştim. Pantolon ve siyah gömlek giymiş ve hava soğuk olur diye de ceket almıştım. Ne olur ne olmaz güzel olacağım derken götüm donsun istemiyordum.

"Bence de tam olmuşsun."

Hoseok Hyung'tan da onayı aldığımda geriye sadece Jin Hyung kalmıştı. "Söylememe gerek var mı sanki?"

Ona kıpırdanıp çantamı ve telefonumu elime aldım ve tam o sırada telefonum titredi. Taehyung'tan bir mesaj, aşağıda beklediğini söylüyordu.

"Tamam ben gidiyorum."

Kapıya tıpış tıpış gidip ayakkabılarımı giyerken Jin Hyung tepemde bitmişti. "Bana bak sana dediklerimi unutma sakın."

Ayakkabımı giymeyi bitirdikten sonra doğruldum ve yüzüne baktım. "Hyung?"

Bana bakmaya devam ettiğinde nefes verdim. "Taehyung ve ben, biz uzun süre zor zamanlar geçirdik. İkimiz de kırgınız ve bir şeyleri düzeltmek için çabalıyoruz."

"Ayrıca şu anda siktiğimin özleminden kavruluyorum. O yüzden ondan uzak durmamı bekleme benden."

Ani bir gaza geliş ile çıkan cümlem ve cesaretim Jin Hyung'ın eli ile kafama vurması ile son bulmuştu. "Küfür etme yırtarım ağzını."

Sinirli sinirli bakan bakışları mahçupça kafamı okşamam ile son bulmuştu. Yüzünde tebessüm vardı bu sefer. "Sen gerçekten büyümüşsün."

Bakışlarım ona döndüğünde beni iteleyip evden çıkardı. "Her neyse git eğlen. Yarın işte olmazsan kafanı keserim."

Kıkırdadım ve merdivenlerden aşağı inmeye başladım. İndiğim her basamakta içimde konfetiler parlıyordu sanki, gittikçe daha heyecanlı oluyordum. Apartmandan çıktığımda yüzüme vuran hava ile ceket aldığıma içten içe sevinmiş ve beklemeden siyah arabaya yürümeye başlamıştım.

Arabanın kapısını açıp kendimi içeri attığımda Taehyung ile göz göze gelmiş ve istemsiz olarak nefesimi tutmuştum. Piç herif yine çok yakışıklı olmuştu. Siyah saçları bukle bukle gözlerinin önüne dökülürken üstüne tam oturan deri ceketinin altında beyaz boğazlı bir kazak vardı. Benim aksine kışlık giyinmişti.

"Merhaba."

Hafif bir tebessüm ile ona karışık verdiğimde elleri ile saçlarını geriye atıp bana baktı. "Nasılsın?"

Bayılacakmış gibi baktım ona.

"Sen böyle yaparsan nasıl iyi olabilirim ki?"

Kaşlarını çattı hafifçe. "Efendim?"

Kendi kendime mırıldandığımı sandığım cümleyi duymuş olması yüznden kendime gelmek için yerimde silkelendim va hafifçe gülümsedim. "İyiyim iyi, gidelim mi artık?"

Bana garipseyen bakışlarını atıp arabayı çalıştırdığında önüme dönüp ellerimi ovuşturdum. Hava gerçekten soğuktu. Taehyung'ın bana dönen bakışlarını hissettiğimde aldırmadan avuçlarımı ısıtmaya devam ettim. Taehyung bana bakmayı kesip elini bir tuşa atıp çevirdiğinde yüzüme aniden esen sıcak hava yüzünden gözlerim açılmıştı.

Ama bu biraz sevimliydi sanki.

Esen hava yüzünden iyice mayışırken geriye yaslandım ve hızla atan kalbim ile yolu izlemeye devam ettim. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, tercihi ona bırakmıştım. Çok garip geliyordu bu halimiz, sanki biraz daha iyiydik. Arabayı sonunda bir yerde durdurduğunda etrafa bakınarak indim ve kapıyı kapattım. Sıralı barların aksine burada sadece ileride açık bir mekan vardı. Diğer barlara göre daha sıcak duruyordu. Dizilerdeki her bokun yapıldığı bir yere benzemiyordu.

"İçeri girelim hadi."

Taehyung beni omzumdan hafifçe iteklediğinde durmayı bırakıp mekanın kapısına gittik ve girdik. İçerideki insanlar da oldukça sakin görünüyordu. Yüksek sesli müzik yoktu, elit bir ortam hakimdi.

Masanın birine oturduğumuzda Taehyung ceketini çıkarıp bana döndü. "Ne içmek istersin?"

Omuzlarımı silkip ceketimi kenara koydum. "Sana bırakıyorum."

O kendisi ikimiz için sipariş verirken ben de etrafı izlemiştim biraz daha. Ne konuşacağımız konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sanırkm ikimiz de konuşmak için kafamızın biraz iyi olmasını bekliyorduk.

Soju ve çeşitli mezeler masaya dolduğunda Taehyung şişeyi havalı bir şekilde açıp iki bardağa doldurdu. Sonra diğerini bana uzattı. Bardağı önümden alıp kafama diktim hemen. Çok gergindim rahatlamam gerekiyordu artık.

"Okulda sana takık bir hoca varmış."

Taehyung sonunda sessizliği bozduğuna bakışlarımı ona çevirip bardağı masaya koydum. İçki boğazımı yakmıştı.

"Evet durum biraz karışık. Sınava girmediğim için beni bırakmakta kararlı."

Piç herif ayar etmişti beni. Ne olurdu biraz insaflı olsa?

"Bu da benim yüzümden, değil mi?"

Yüzündeki mutsuz ifade belirgin bir şekilde canımı sıkmıştı. Kendini suçlamaya yer arıyordu resmen. "Senin bir suçun yok Taehyung, kötü hissetmeyi kes."

"Ders işini halledeceğim."

Konudan konuya atlaması yüzünden şaşırırken gözlerimi kırpıştırdım. "Bunu yapmana gerek yok ben-"

"Söz veriyorum."

Yüzündeki saçma sapan cesaret ve ve heyecan istemsiz olarak gülümsememi sağlarken saf bir hayranlıkla bakmıştım yüzüne. "Ne var?"

Gülümseyip bardağı dudaklarına dayadım. "Hiç."

~

Oturduğum yerde iyice gerinip dirseklerimi masaya koydum, ellerimi de yüzüme yasladım ve önümdeki bedenin yüzüne bakmaya başladım. Etrafta gezdirdiği bakışları ile yudum yudum içiyordu içkiyi. Her içişinde oynayan adem elması gözümden kaçmıyordu. Sanat eseri gibiydi, yaptığı en ufacık bir hareket bile kusursuz gösteriyordu onu.

Bakmaya doyamıyordum.

Bakışlarını etraftan çekip bana diktiğinde hereket etmeden onu izlemeye devam ettim. Utanmıyor ya da rahatsız hissetmiyordum. Uzun süredir buradaydık ve eski gerginliğimiz yoktu, sohbet bile etmiştik.

"Bana neden öyle bakıyorsun?"

Omuzlarımı silkip kollarımı masaya uzattım. "Çünkü çok güzelsin."

Minik kıkırtısını duydum. Ah ne güzel bir tonu vardı gülüşünün, içim sıcacık olmuştu.

"Sanırım sarhoş oldun."

Kafamı iki yana savrukça sallayıp dudaklarımı büzdüm. "Alakası yok." Gözlerimi hafifçe aralayıp kusursuz yüzüne baktım. "Sarhoş olmadığım zaman da çok güzelsin."

Minik kıkırtısı garip bir bakışa döndüğünde bakışlarımı ondan çekip önümde devrik duran bardağa çevirdim. Saatler geçtikçe etraf kalabalıklaşmaya ve müzik artmaya başlamıştı. En azından dikkat çekmiyorduk.

Taehyung?" Yanımdaki beden 'hm?' Dediğinde bakışlarımı ona çevirip elimi sertçe omzuna koydum. "120 kiloda anlaşalım."

Kaşlarını çatıp bana garip bir bakış attı. "Ne diyorsun?"

"Jin Hyung kendimi ağırdan satmamı söyledi. 120 kilo yeterince ağır mıdır ki?"

Elimi çeneme koyup ciddi bir beyin fırtınası içine daldığımda Taehyung bu sefer yüksek sesle gülmüştü. Düşüncelerimden ayrılıp parlayan yüzüne baktım. Kalbim sızlamıştı sanki.

Ona sarılmayı her şeyden çok istiyordum.

"Üzgünüm benim lavaboya gitmem gerek."

Yüzüne bakmadan masadan kalktım ve arka tarafa doğru yürümeye başladım. Tuvaletlerin nerede olduğunu bilmiyordum, sanırım deneme yanılma yolu ile halledecektim. Gerçi buna da gerek yoktu, üstünde tuvalet yazan yeri bulsam yeterdi. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordum.

Uzun kolidorda tek başıma yürürken tuvalet olduğunu düşündüğüm yerden iri bir adam sendeleyerek çıkmış ve benim tarafıma doğru yürümeye başlamıştı. Kafam uçacak kadar sarhoş değildim, kenara geçip gitmesini bekleyecektim.

Fakat kafamın bulanmadığını da söyleyemezdim, adam yanımdan geçerken beni eliyle sert bi şekilde geriye savurmuştu. "Çekilsene be şurdan!"

Hiç efor sarfetmeden beni resmen fırlattığında kendimi acı için hazırlamış bedenimi yerde hissetmeyi beklerken aksine sıcavık bir şeye çarpmıştım. Belimin iki yanından uzanan kollar kollarımı kavradığında kafamı havaya kaldırıp arkamdaki bedene baktım. Taehyung sarhoş adama çattığı kaşları ile sinirli bir şekilde baktıktan sonra bana dönmüştü.

"Kafan bu şekilde gidikken yalnız kalmanı güvenli bulmuyorum."

Bedeninden yayılan sıcaklığın dalga dalga sırtıma vurduğunu hissedebiliyordum. Uzun zamandır bu kadar yakın değildim ona. Sonsuza kadar bu şekilde kalabilirdim.

Ellerini kollarımdan çekip beni doğrulttuktan sonra sırtımdan ittirerek lavabolara götürmüştü. İçeri girdiğimizde onu bırakıp tuvalete girmiş ve çişimi yaptıktan sonra rahatlamış bir şekilde tuvaletten çıkmıştım. Taehyung'ın yüzünün ıslak olduğunu gördüğümde kaşlarımı çatarak hızla yanına gittim ve yüzüne bakmaya başladım.

"Neden ağlıyorsun? Ağlama."

Ağlamasına dayanamazdım.

Dudaklarından nefes şeklinde bir gülüş çıktı. "Ağlamıyorum aptal, yüzümü yıkadım."

'Haa'layıp ellerimi yıkamaya döndüğümde nedense hiç içeri gidesim yoktu. Kenardaki peçete ile ellerimi kurulduktan sonra arkamdaki duvara yaslandım ve yere çöktüm. Taehyung ise şokla bakmıştı bana.

"Jimin ne yapıyorsun?! Kalk çabuk yerden."

Ona aldırmadan tek dizimi kendime çekip kendimi iyice duvara yasladım. Taehyung önümde eğilip omuzlarımdan tuttu. "Yerden kalkar mısın lütfen?"

Hafifçe gülümsedim. Gözlerim onda değil de yerdeydi. "Seni hak edecek ne yaptım hiç bilmiyorum. Benim için fazla iyisin."

Aniden durup bana bakmaya başladığında yanmaya başlayan gözlerimi kırpıştırdım. Taehyung ise şok nedeniyle oluşan sessizliğini bozmuştu. "Böyle düşünle, hadi içeri gidelim."

"Dayım olacak puşt bana annemin yaşadığını söyledi."

Beni kaldırmaya çalışan kolları saniyesinde durduğunda çıt bile çıkarmadan bana bakmaya başladı. Dolan gözlerimi yerden çekip ona çevirdim. İrileşmiş gözleri ile nefes almıyor gibi görünüyordu.

"Onun yanına gitmemi istedi, ilk başta kabul etmedim ama annemin yaşadığını düşünmek..." Sessizce hıçkırdım. " Ben bir an için gerçekten yaşadığını sanmıştım."

Gözlerimi kapatıp hıçkırdım. Göğüslerim suyla dolmuştu sanki, nefes alamıyordum. Canım çok yanıyordu. Her ne kadar geçer dersek de hiçbir şeyin geçtiği yoktu. Dünkü acı bugün de beni öldürüyordu.

"Beni tam anlamıyla oyuna getirdi, sana gelmeme izin vermedi. Çok denedim ama olmadı Taehyung."

Hala sesini çıkarmadan dinliyordu beni. Bakışlarını çözemeyecek kadar uçmuştum.

"Şimdi ise karşında oturmuş senden özür diliyorum. Ne kadar yüzsüzce..."

Gözaltılarımı silip ona baktım.

"Beni affetmene her şeyden çok ihtiyacım var ama bu gururunu yerle bir edecek, yapmaman gerek çünkü yanlış. Ama neden yine de bencilce beni affetmeni istiyorum?"

Bu sorunun cevabı basitti. Onu bencil olacak kadar çok seviyordum.

Sonunda dudaklarını araladı. "Bu dediklerini...Yarın hatırlayacak mısın?"

Gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. Şimdiden yedi şişeye yakın içmiştik, sanırım adımı bile unutabilirdim. Ben yere bakmış düşünürken Taehyung yüzünü bana yaklaştırmış ve nefesimi tutmama neden olmuştu.

"Bunu yarın hatırlasan iyi olur."

Gözlerimi delen bakışlarını kapatıp eliyle yüzümü tuttuğunda kalbim öyle hızlı atıyordu ki dışarıdan duyulacak diye korkmuştum. Ensemdeki parmakları kafamı ittirdiğinde dudaklarımı saran sıcaklıkla hala ıslak olan gözlerim açılabildiği kadar açılmıştı. Kalbim duracak kadar hızlı atarken bütün bedenim uyuşuyordu.

Sıcacık dudaklarının baskısı göğsümü eziyordu.

Gözlerim tekrardan dolmaya başladığında yaşların akmasına aldırmadan gözlerimi kapattım ve çaresizce ceketine tutundum. Bunun olduğuna inanamıyordum. Taehyung beni öpüyordu. Ciddi ya da şevhetli bir şey değildi, sadece hafif baskı da olsa, bu ölmeme yetiyordu.

Tanıdık sıcaklığı ve dokunuşları yüzünden bedenim titriyordu. Ağlamamı dindiremiyordum. Dudaklarımızı birleştirmesi ile sanki içimdeki bütün zehir akıp gidiyordu.

Boştaki elini diğer yanağıma atıp yaşlarımı silmeye başladı. O sildikçe yenileniyordu sanki tenim. Dudaklarını benden ayırıp diğer elini de yanağıma koymuş ve yaşlarımı silmeye devam etmişti. Az önceki anın şokundan kaynaklı kalbim hala deli gibiydi.

Bu gerçekten olmuştu.

"Seunghoo hoşuna gitmese bile sırf ben öyle istiyorum diye her şeyi kabul edip ona uydu."

Yerde olan bakışları bana döndüğünde gözlerinde hüzün vardı.

"Peki ben neden her konuda arıza çıkarıp bana karşı gelen sende takılı kaldım?"

Cümlesi yüzünden gözlerim tekrar dolmuştu. Kafamı hafifçe eğip mahçupça baktım ona.

"Özür dilerim.."

Bu sefer hafifçe gülmüştü. " Seni aptal. Hadi kalk artık yerden."

Bı sefer lafını ikiletmeden kalktığımda Taehyung önce yüzümü usulca yıkamış sonra beni içeri götürmüştü. Az önceki olay yüzünden hala ölüyor gibiydim, yürürken bacaklarım titriyordu.

"Hesabı ödeyip geleceğim buradan bir yere ayrılma."

Onu onayladığımda arkasını dönüp kalabalıkta kaybolmuştu. Artık görğnöeyen bedenine bakmayı kesip elimle dudaklarıma dokundum. Sonrasında resmen çığlık atarak kahkaha atmış ve ayaklarımı yere vurmuştum.

Siktir, Taehyung beni uçuruyordu.

~~~~~~~~

"Hey sen! Ah iki dakikada bunu nereden buldun?"

Yanımda aniden beliren Taehyung elimdeki şişeyi alıp masaya koymuş ve beni de kaldırmıştı. Elimle ağzımı sildim. "Adamın biri verdi."

Taehyung şok olurcasına baktı bana. "Ne demek adamın biri verdi? Tanımadığın birinin verdiği içkiyi nasıl alabilirsin?"

Taehyung eğilip şişeyi masadan almış ve koklamıştı. Sanırım içinde başka bir şey arıyordu. "Kim verdi bunu sana?" Tekrardan bana döndüğünde elimle bir tarafları gösterdim.

"Şu fantezi kıyafetli insanlar."

Parmağımı kaldırdığım yere bakmış ve sonrasında rahat bir nefes vermişti. "Garsonlar yani?"

Gülüp Taehyung'ın omzuna elimi koydum. "Ah adı Garsonlar mıymış?" Bu sefer o garip kıyafetli insanların oraya döndüm. "İçki için teşekkürler garsonlar~"

Taehyung beni dışarıya sürüklemeye başladığında hala kendi kendime kıkırdıyordum. Kafam bu sefer cidden gitmişti galiba. Sonunda dışarı çıktığımızda derin ve temiz bir hava aldım. Bedenim cayır cayır yandığından olsa gerek artık üşümüyordum.

O an mutlu olsam da aklıma gelen şeyle oflayıp yüzüme vurmuştum.
"Ah kendimi ağırdan satacaktım unuttum."

Cidden unutmuştum. Halbuki kiloyu bile hesaplamıştım.

Kendi kendime konuştuğumda Taehyung'ın hafifçe güldüğünü duydum. "Unuttuğun iyi olmuş."

Ona cevap vermeyip kısık bakışlarımı etrafta gezdirirken gördüğüm şeyle heyecanla Taehyung'ın kollarından ayrılmıştım. "Keçi?!"

Hemen önümüzdeki kasalı arabanın kasasında dört tane keçi vardı. Taehyung bana seslense de aldırmayıp arabanın önüne geldim ve hafif eğilerek onlara bakmaya başladım.

"Çok sevimli."

Kendi kendime mırıldanırken Taehyung yanıma gelmişti. "Neden buradalar ki acaba?"

"Ah şu sevimli yüzlere de bak. Tüyleri çok yumuşak görünüyor."

Elimi sevmek için kafese uzattığımda Taehyung saniyesinde bileğimi tuttu ve geri çekti. "Dikkat et ısırabilir."

Dudaklarımı büzerek baktım onlara. Yamyamlık hoş bir şey değildi, keçiler ot yemeliydi benim parmağımı değil. Kasanın altındaki minik kartal çıkartması sokak lambası yüzünden parlarken hafifçe gülümsedim.

"İki tane hayalim var."

Taehyung'ın keçilerdeki bakışları bana kaydı. Bense hala keçilere bakıyordum. "Neler peki?" Sorusunu üstüne kafamı havaya kaldırıp yıldızlarla süslenmiş gökyüzüne baktım. "Birincisi, ileride çok büyük bir dansçı olmak. Herkesin tanıdığı ve sevdiği."

Bunu her şeyden çok istiyordum.

"İkincisi ne peki?"

Kafamı yere eğip parmağımı koklayan keçiye gülümsedim. "Kartallar, keçiler ve benim güzel Taehyung'ım ile yaşamak istiyorum, ömrümün geri kalanında."

Keçi burnunu parmağıma sürttüğünde kıkırdamıştım. Tam o sırada Taehyung kolunu kafama koymuştu. "Eh eğer hayal olarak kalmasını istemiyorsan çabalaman gerekecek." Bana yandan bir bakış attı. "Yapacak mısın?"

Ellerimi çekeme koyup resmen parlayan gözlerim ile baktım ona. "EVET ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM!"

Bakışlarındaki şaşkınlık ile gözlerini benden çekmiş ve boğazını temizlemişti. "Niye bağırdın ki şimdi?"

Kıpırdayıp Taehyung'ın koluna sarıldım. "Otur ve izle, hayallerimi gerçekleştireceğim."

Hafif bir şekilde güldü. "Görmek için sabırsızlanıyorum."

~~~~~~~~

Rahat ve pofuduk yatağımın içinde keyifle kıvranırken başımın ağrısı bu keyfimi bozmaya çalışıyor olmalıydı. Kagam uyuşuyordu resmen. O anda işe odamın kapısı sert bir şekilde açıldı ve Bakehyun resmen odama daldı.

"Jimin çabuk kalk anlat neler oldu?"

Üstümdeki yorganı çekip beni kaldırdığında saf saf yüzüne bakmaya başladım. "Ne mi oldu?"

Baekhyun fazla heyecanlı görünüyordu. Yerinde kıpırdanıp bana biraz daha yaklaştı. "Evet noldu?"

Bakışlarımı ondan çekip duvara diktim. "Ne oldu?" Baekhyun'ın yüzündeki gülümseme yavaş yavaş kaybolurken bende aynı oranla dehşete kapılmıştım. "Jimin bana hatırlamıylrım deme!"

Ellerimle yüzümü kapatıp kendimi yatağa attım. "Lanet olsun!"

Dün geceye dair bir bok hatırlamıyordum. Hatırladığım son şey masadan kalkışımdı, ondan sonrası yoktu, sıfır, kesik, ucu ölümle biten yol. "Nasıl bu kadar sorumsuz olursun?! Dün gece çok önemliydi!"

Bunun bende farkındaydım ama cidden hiçbir şey hatırlamıyordum. "Ya Jimin ya bir şeyler olduysa?"

Yuh artık oha bu ihtimali düşünmek bile kendimi öldürmek istememe neden oluyordu. Eğer çok önemli bir şey olduysa ve ben hatırlamıyorsam kendimi dövecektim. "Sanmıyorum ne olmuş olabilir ki?"

Taehyung bana karşı hala mesafeliydi. Gece onun başını derde sokmak ya da üstüne kusmak dışında bir şey olabileceğini sanmıyordum. Bu düşük bir ihtimaldi. Ama yine de her şeyi hatırlamam gerekiyordu.

"Yüzünü yıka gel çabuk olanları hatırlaman gerek."

~~
Etrafıma kaygılı ve endişeli bir bakış atmış ve biraz ötemdeki arkadaşıma dönmüştüm. "Bunun güvenli olduğundan emin misin?"

"Seni hipnotize etmeye çalıştım ama neredeyse uyuyakalıyordun. Bu ikinci seçeneğimiz."

Son mumu da yakıp koyduğunda gergince yutkundum. Kendimi kurban ayininde gibi hissediyordum. Baekhyun etrafa garip şeyler yapmış ve oturduğum çevreye bir sürü mum dizmişti. Amacının ayin yapmak olmadığını düşünmek istiyordum çünkü bu tür işler çoğu zaman yolunda gitmiyordu.

"Hatırlayacağım derken bir şeyleri başımıza musallat etmesek mi acaba?" Tedirgin bir şekilde ona bakmaya devam rttiğimde elini çenesine koyup tavana baktı. "İnternette güvenli olduğu yazıyordu."

Önümde dikilen arkadaşıma şokla baktım. "Ne yani internette yazan her şeye güveniyor musun sen?"

Eğer öyleyse bu tehlikeli olabilirdi.

"Çok konuşma da rahat otur."

Kenardaki bilgisayara eğilip bir şeyleri okumaya başladığında bütün vücudum gerilmiş bir şekilde oturuyordum. Tamam bu hiç rahat hissettirmiyordu, fazla rahatsızdım. Baekhyun'ın bunu hayatı boyunca bir kere bile yaptığını sanmıyordum, ilk defa benim üzerimde deniyordu ve bu daha da gerilmeme neden oluyordu.

Hatırlayacağım diye ruhsal varlıkları tepemize çekecektik kesin. Sonra da hepimiz ölecektik.

"Baek başka bir şey mi denesek acaba?"

O ağzını açsa da çalan kapıyla susmuş ve bana attığı bakışlarla kapıya gitmişti. Hafif birkaç patırtıdan sonra içeri Hoseok Hyung ve Jin Hyung dalmıştı. Salonun hali yüzünden şaşırmış olmalılar ki ikisi de birkaç saniye konuşmadan sadece etrafı incelediler.

"Ne oluyor lan burada?"

Bakehyun'dan önce ben cevap verdim.

"Ayin yapıyoruz Hyung ben de kurbanım. Katılmak ister misin?"

Baekhyun bana sinirli bir bakış attığında Jin Hyung çantasını kenara fırlatmıştı. "Saçma sapan işler yapmayın. Bu tehlikeli." Hoseok Hyung tek tek mumları söndürmeye başladığında Jin Hyung'ta bir şeylerin yazılı olduğu kağıtları yakmaya gitmişti. Sonrasında ikisi de salonda karşımıza yerleşti.

"Oğlum siz manyak mısınız?"

Bu cümleyi Jin Hyung'tan beklemiştim ama konuşan Hoseok Hyung'tu. Kaşlarımı çatıp ona baktım. "Takıla takıla Yoongi'ye benzemeye başladın Hyung."

Yanakları kızarır gibi oldu. "Sus konumuz bu değil şu an." Dudaklarımı birbirine bastırıp sessizce oturmaya devam ettiğimde Jin Hyung mutfağa gitmiş, yaklaşık yarım saat kadar sonra elinde içinde garip bir içecekle geri dönmüştü.

Yanıma oturup bardağı bana uzattı. "Al iç bunu." Uzattığı bardağı alıp baktım. Çok şey görünüyordu, garip.

"Hatırlamana yardım eder."

Bardağı burnuma yaklaştırıp hafifçe kokladığımda ciğerlerime nüfus eden berbat koku yüzünden öğürmüş ve bardağı hemen kendimden uzaklaştırmıştım. Elimle ağzımı kapatıp kalkan midemi yerinde tutmaya çalıştım. Tanrım, felaket kokuyordu.

"Hyung ben bunu içmem."

İçersem eğer midemi salona çıkarmak zorunda kalırdım.

"Tıka burnunu iç." Jin Hyung'ın cümlesi üzerine kaşlarımı çatıp homurdandım. "Bok gibi kokan bie içecek unuttuğum şeyleri nasıl hatırlatabilir ki bana?"

Bunun mantıklı hiçbir yanı yoktu.

"Belki kokusu ve tadı yüzünden sana şok geçirtip hatırlamanı sağlayabilir." Bakehyun'a 'Sen de mi Brütüs?' Bakışları atmaya başladığımda Jin Hyung bardağı bana uzattı.

"Hatırlamak istiyorsan iç şunu."

Kararsız bir şekilde bardağa bakmaya devam ettiğimde Hoseok Hyung kafasını Jin Hyung'ın arkasından çıkardı. "Saniyelik bir şeye katlanıp sonunda mutlu olmak mı yoksa korkup yapmadığın için pişman olmak mı?"

"Bana midem mi yoksa Taehyung mı diye soruyorsun yani." Hayretle baktım ona. "TABİKİDE MİDEM!"

Yapmayın midemi tehlikeye atamazdım. Taehyung'ı seviyordum evet tamam ama bu da midemdi sonuçta. Hatırlamazdım olur biterdi. Yani en fazla ne olmuş olabilirdi ki?

"Ya amma abarttın iç gitsin işte. Burnunu da kapat." Jin Hyung burnumu kapatıp bardağı dudaklarıma yaklaştırdığında gözlerimi sıkıca kapatıp iğrenç tadın ağzıma dolmasına izin verdim. Yakıcı ve boğucu sıvı boğazımdan ve yemek borumdan resmen onları yakarak geçerken kusmamak için elimle ağzımı kapattım.

Lanet, bu hayatta Taehyung'ı kimse benden daha iyi sevemezdi.

Böyle bir şeyi içmişken yenilgiyi asla kabul etmezdim. Elimle ağzımı tutmaya devam ederken kusmamaya çalışıyordum. Midem kaynıyordu, resmen ağzıma çıkmıştı.

"Gördün mü sana iyi olacak demiştim." Jin Hyung gülerek eliyle sırtıma vurduğunda midem öyle bir depara kalkmıştı ki elimi çekmeden tekrardan öğürmüş ve ayağa kalktığım gibi banyoya fırlamıştım.

"Ay gitti çocuk!"

~~~~~~

Koltukta resmen yıkılmış bie halde yatarken yüzümde acı çeker gibi bir hal vardı. Baekhyun telefonu kulağından çekip bana döndü ve mahçup bir bakış attı.

"Chanyeol gelirken senin için bitki çayı alacak." Onu kafamla sakince onaylayıp midemi tutmaya devam ettim.

İçim kuruyana kadar kusmuştum.

O içecekte bir boklar olduğunu en başondan beri biliyordum. Kokusu da bok gibiydi zaten. Artı olarak o kadar acı çekmeme rağmen hiçbir bok hatırlayamamıştım. Boş yere midemi bozmuştum.

"İşe yaramaması garip." Jin Hyung kendi kendine konuştuğunda kafamı kaldırıp ona baktım. "Pardon? Bunun nesi bu kadar garip geliyor sana acaba?"

Sanki dünyada her derde deva olan şeyi içmişim de sanki sorun bendeymiş gibi konuşuyordu. "Her neyse, internette yazan her şeyi denedik ama hala bir şey hatırlamıyorsun." Hoseok Hyung ortamı dağıttığında otlayıp koltuktan kalktım.

"Biraz hava alacağım."

Evdekiler sessizce beni onaylayıp dikatli olmamı söylediklerinde evden çıktım ve birkaç sokak ötedeki markete gittim. Raflar arasında boş yere dolanırken kulağımda çalan müziğe kafamla eşlik ediyor, ara sıra hafif mırıldanıyordum.

Birkaç bir şey aldıktan sonra marketten çıktım ve eve doğru yavaşça yürümeye başladım. Sonra bir anda kulağımdaki kulaklık biri tarafından çekildi. Arkamı dönüp bedenr baktım.

"Merhaba Jimin."

Taehyung'ı görmemle istemsiz olarak geri adım atmış ve nefesimi tutmuştum. Siktir ya karşılaşmanın sırası mıydı şimdi? Ne diyecektim?

"Seninle dün gece hakkında konuşmak istiyordum. Çok iyi denk geldin."

Duble siktir!

Gülümseyerek konuştuğunda nefes almayı resmen bırakmıştım. "D-dün gece hakkında mı?"

Bakışlarında muzip, sorulu bir duygu belirdi. "Evet, neden bu kadar şaşırdın. Dün geceyi hatırlıyorsun, değil mi?"

Birkaç saniye malak gibi yüzüne bakıp sonrasında kendime geldim ve sahte bir kahkaha attım. "Evet, tabikide hatırlıyorum." Bir gün yalanlarım yüzünden ölecektim. İçimden sessizce tanrıdan özür dilerken dışarıdan bir şey çaktırmamaya çalışıyordum.

"Ah bu çok iyi." Elini omzuma koyup parmağını hafifçe gezdirdiğinde kalp krizi geçirmek üzereydim. Ne yapuylrdu bu çocuk? "Hatırlamasan üzülürdüm."

"Hele aramızda o kadar şey olduktan sonra."

Kalbim boğazıma çıktığunds gözlerim şokla aralandı. Ne demişti o? Aramızda olanlardan sonra mı? Ne olmuştu ki? Ne yapmıştık? YOKSA BİZ!

"Aramızda olanlar...mı?"

İstmesiz olarak kekelereyek konuştuğumda Taehyung bana yandan bir bakış attı. "Hatırladığını söyedin, yani bunu zaten biliyorsun."

"Ahahaha elbette biliyorum." Kendimi gülmeye zorlarken içimden çığlık atıyordum. Offf dün gece kesin bir şeyler olmuştu. Kendi kendime kafamda komplolar kurmaya devam ettiğim sırada Taehyung aniden yüzünü yüzüme yaklaştırmış ve sersemlememe neden olmuştu. Ani hareketi yüzünden kafamı biraz geriye atıp şaşkınca gözlerine baktım.

Bana gözlerini kısarak baktıktan sonra dudaklarının kenarları kıvrıldı.

"Yalancı."

Gözlerimi kırpıştırarak baktım ona. "Ne?" Sonra salak salak bakmayı kestim ve birkaç adım geri attım. "Yalan söylemiyorum, hatırlıyorum."

Kollarını göğsünde bağlayıp yükünü sadece bir bacağına verdi.

"Boşuna nefesini yorma. Yalan söylediğinde bunu anlıyorum." Ben ona bakmaya devam ettiğimde elini kaldırıp burnumu gösterdi. "Söylediğinde burnun titriyor."

Of ya!

Elimle hızla burnumu kapatıp kızgınca baktım ona. "Üşüdüğüm için titriyor o."

Bana yandan bir gülüş atıp arkasını döndü. "Kesin öyledir."

Yürümeye başladığında sinirle ayağımı yere vurup peşinden yürümeye başladım. " Senin hatırladığın ne malum? Kendinden o kadar eminsen sen söyle."

Ya o da sarhoş olup unuttuysa ve şu an beni deniyorsa? Taehyung'tan her şeyi beklerdim.

"Hayır söylemeyeceğim."

Yürümeye devam ettiğinde yanına gelip sinirle baktım yüzüne. "Dün gece ne olduğunu söyle!"

Beni resmen duymamazlıktan gelip yürümeye devam ettiğinde ben de peşinden gittim. Sonunda her zaman oturduğumuz parka kavga ede ede geldiğimizde sinirle ofladım. Kuduruyordum sinirden.

"Ne uzattın ya söylesene işte!"

Deli gibi merak ediyordum.

Bana cevap verme gereği bile duymadan durmaya devam ettiğinde ofladım ve arkamı döndüm. Ondan uzağa yürüyüp salıncaklada oturduğumda sonunda ilgisini çekmeyi başarmıştım. "Ne yapıyorsun?"

Kollarımı salıncağın demirine sarıp somurttum. "Sen söyleyene kadar buradan kalkmayacağım."

Ne olursa olsun, olanları öğrenecektim.

"Saçmalama gidelim hadi."

Kafamı iki yana sallayıp bacaklarımı hafifçe salladım. "Kalkmayacağım." Uzaktan oflamasını duyduğumda on bakmadan önüme bakmaya devam ettim. Birkaç saniye sonra ise sesi çok netti, sanırım yanıma gelmişti.

"Oyunun sırası değil kalk." Omuzlarımı silkip aldırmadım. "Anlatırsan kalkarım."

Birkaç saniye sessizlikten sonra ben anlatacağını ummuşken o beni kesinlikle yanıltmış ve koltukaltlarımdan tutarak kaldırmaya çalışmıştı. Demirlere sıkıca tutunup ayaklarımı kendime çektiğim için saloncak da benimle birlikte havaya kalkmıştı ve bu yüzden beni kaldıramamıştı.

Oflayıp beni bıraktı.

"Ya çocuk musun sen!?"

Ne düşündüğü umrumda bile değildi. Öğrenecektim işte.

"Ben gidiyorum. Sen de ölene kadar kal burada." Yanımdan geçip gittiğinde tekrardan omuzlarımı silktim. Bu parkı ve buradaki anılarımı seviyordum. Biraz vakit geçirmem iyi olurdu. Gece geç saatte eve dönerdim sabah çok erken saate geri gelirdim Taehyung'ta bütün gece burada kaldığımı sanardı.

Evet çok iyi plan.

Birkaç saniye hiç ses çıkardığında ciddi ciddi gittiğini sanmıştım. Fakat uzaktan küfürler duymaya başladığımda kıkırdamış ve ayaklarımı sallamıştım.

"Sen cidden-!" Bir anda yanımda belirdiğinde gözlerimi kızgın yüzüne çevirdim. "Tam bir baş belasısın!"

Bu dediği komiğime gittiği için kıkırdamış ve yüzündeki sert imajın bozulmasını sağlamıştım.

Gülüşüm hala işe yarıyordu.

"Bana her şeyi anlattın."

Kurduğu cümle yüzünden yüzümdeki gülücük solarken şaşkınca baktım ona. Ne yaptım? "Dayını, anneni, başına gelenleri...Hepsini anlattın."

Bakışlarımı ondan çekip yere çevirdim. Vay canına bunu beklemiyordum. Bir anda rahatlamış hissetmiştim. Sanki beni korkutup geren her şey bitmiş gibiydi.

"Beni dinle."
Ben yere bakmaya devam ederken kafamda hissettiğim baskı ile gözlerimi yerden kaldırdım. Taehyung yüzümün boyunda eğilmiş ve elini kafama koymuştu. Bakışlarında garip bir sakinlik vardı.

"Tüm bunlarla tek başına başa çıkmak zorunda kaldığın için üzgünüm."

Birkaç saat öncesinde içtiğim iğrenç şey yüzünden mi yoksa Taehyung'ın şu anki hali yüzünden mi bilmiyordum ama midem karıncalanıyordu. Bir şey göğsüme tatlı tatlı vuruyordu.

Bir cümlesi bile yaşadığım her şeyi acısını dindirebilirdi sanki.

"Zamana ihtiyacımız var."

Bu cümle her ne kadar canımı yaksa da doğru olduğunu biliyordum. İkimiz de çok şey yaşamıştık. Her şeyin iyi olması için zamana ihtiyacımız vardı. Kafamdaki elini oynatıp saçlarımı okşadı biraz. Hoşuma gitmişti.

"İkimiz de olayları akışına bırakalım. Tamam mı?"

Onu kafamla sessizce onayladığımda hafifçe gülümsemiş ve saçlarımı biraz daha okşamıştı. Yapmayın bu ses tonu ve bu ifadelerle konuşuyorsa eğer öl dese gidip uçurumdan atlardım. O böyle konuöurken kabul etmememe imkan yoktu.

"Hadi şimdi eve gidelim, hasta olacaksın."

Evet tbiiittiititititi

Nasıldı? Beğendiniz mi?

Au ne diyeceğimi bilmiyorum canım eskisi gibi konuşmak istemiyor

Sadece

Bakın siz asla yalnız değilsiniz tamam mı? Eğer moraliniz bozuksa, üzgünseniz, canınız sıkkınsa bir sorun veya sıkıntınız olursa bana her zaman ulaşabilirsiniz. Sorun olmasına da gerek yok nedensiz de yazabilirsiniz.

Hepiniz benim kıymetlilerimsiniz.

İyi geceler LÜTFEN kendinizi sevin kendinize iyi bakın🧡💓

Continue Reading

You'll Also Like

52.8K 10.5K 28
kim taehyung, intiharın eşiğindeyken jeon jungkook ile tanışır. agust d - so far away
19.3K 1.1K 34
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
260K 24.5K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
208K 20.7K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.