Dancing With Devil.

By hagnetsu

37.5K 4.3K 4.9K

Onun zihni kirli ve elleri üzerimde, Oh, evet sen şeytansın ve beni de yakacaksın. Geceyi tutuştur, bu bizim... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
Şeytanın Kirpiklerinden Dökülen Küller.
Şeytanın Parmak Uçlarından Dökülen Küller
12.Bölüm
13.Bölüm (NSFW)
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm|FİNAL.
Yıldızın dileği, gecenin ta kendisi|ÖZEL BÖLÜM
Şeytanın gölgesi değil, Sadece Xiao Zhan|ÖB.

17.Bölüm

1K 142 66
By hagnetsu

Ne kadar süre odamda, pencerenin yanında bacaklarımı kendime çekerek oturdum bilmiyorum. Ay ışığından başka aydınlığın içeri girmesine izin vermediğim odamda, avucumdaki küçük anahtarı buğulu gözlerimle izlemiş, tamamen sessizliğe gömülen karanlık sokakta sabırla motor sesini beklemiştim.

Annemin sesi kesileli fazla olmuyordu. Alt katta çeşitli telefon görüşmeleri yapmış, sinirleri tekrar bozulduğu an kapımın önüne gelip hakaretler yağdırmıştı. Elleri kapıyı kırmak ister gibi vursa da yerimden kıpırdaman durup sessizce gitmesini beklemiştim. Yorgun düşüp uyumuş olmalıydı çünkü bir daha kapımın önüne dayanmamıştı.

Kendimi boşlukta gibi hissediyordum. Tüm hislerim o boşlukta süzülüyordu ve tek bir tanesini dahi yakalayamıyordum. Elimi uzatıp kırıklarımı toplamaya bile gücüm yoktu, tek yaptığım hiçbir şey düşünmeden avucumdaki anahtarı izlemekti. Fakat geçen her saniyede o boşluğun daha da büyüdüğünü ve kara delik gibi ruhumu yutmaya başladığını hissediyordum. Tekrar acımaya başlayan turuncu saçlarım mıydı bu boşluğu besleyen, yoksa varlığına rağmen kimsesiz hissettiren annem miydi bilmiyordum ama, ruhumda oluşan kara delik varlığını güçlü bir şeyden alıyordu.

Sırtımı yıldızlara dönmüştüm. Yıldızlarım parlıyordu ama bu defa yıldızlarımı istemiyordum.

Sokakta motor sesini duyduğum an yerimden doğrulup camdan dışarı baktım. Siyah motor tekrar aynı yerde durmuştu, şeytanın gölgesinin parıltılarını tekrar mesafeye rağmen seçebiliyordum fakat her zamanki yerine endişeyle parlıyordular.

İstediğim yıldızlarım değildi, onun geceden başka hiçbir şeye sahip olmayan göğüydü.

Kurtulmak için saniyeleri saydığım odamdan, Xiao Zhan'ın gelmesiyle ayrılmam sadece altı saniye sürmüştü. Altı saniye içerisinde penceremi açmış, dikkatlice aşağı atlamış ve karşı kaldırımda duran bedenine doğru ruhumdaki kara deliği kapatmak için koşmuştum. Uzun bir süre akmaması için cebelleştiğim yaşlarım da, karşısına geçip kollarımı omuzlarına sardığım an ihanet etti bana. Kokusu burnumu sızlatıyor, belime sardığı kolları ruhumdaki boşluğu varlığıyla kapatıyordu.

Altı saniyede olmuştu her şey. Altı saniyede saatler süren yaram ona kendisini açmış, kanamış, altı saniyede yanık parmak uçlarındaki küller üzerini örtmüştü yaraların. Altı saniyede yok olmuştu boşluk, altı saniyede çürümüştü içimdeki kimsesizlik hissi. Altı saniyede saçlarımda kurduğu sokakta tüm renkleri damarıma katmış ve ona koşmuştum.

"Yibo.." diye fısıldadı. Ellerini belimden çekip yüzümü görmek istedi ama omuzlarındaki kollarımı daha da sıkılaştırarak buna izin vermedim.

"Birazcık böyle kalsak olur mu?" dedim titreyen sesimle. "Anlatacağım ama... önce sadece biraz böyle kalabilir miyiz lütfen?"

Kollarını sıkılaştırıp evimde biraz daha kalmama izin verdi sessizce. Başımı omzuna yaslayıp, güç almak için iç çektim yavaşça. Hırkasının omzu benim yüzümden ıslanmasına rağmen ikimizin de umurunda değildi.

"Sil gözyaşlarını Tilki," dedi sakince. Belimdeki ellerinden biri sırtımı okşamaya başlamıştı. "Seni götüreceğim ama, gözyaşlarını burada bırakman lazım."

"Tamam."

Kollarımı ondan ayırıp, dudaklarıma yerleştirdiğim belli belirsiz bir gülümsemeyle ona baktım. Beceriksizce burnumu çekerken gözlerimdeki ıslaklığın geçmesi için birkaç kere gözlerimi kırpıştırdım. Oldukça aptal görünüyor olmalıydım ki, dudaklarının bir köşesi şefkatle kıvrılmıştı. "Ağlamıyorum ki ben, gidelim buradan."

Yanık parmak uçları yanağımı bulunca dudaklarındaki gülümsemeyi genişletti. Islak yanaklarımı kurulayan sıcak teni, çok geçmeden kirpiklerimi buldu. Yumduğum gözlerimin üzerinden kirpiklerimi okşadığını hissedebiliyordum. Islak kirpiklerime bulaşan yaşlar küllerin döküldüğü parmaklarına bulaşıyordu. "Yıldız tozları," dedi yaşlarımı kastederek. "Her biri gece için paha biçilemez değerde, yıldızlarının tozlarını düşürme."

Kirpiklerimdeki elleri geri çekilip, motorun arkasına duran kaskı kavradı ve bana uzattı. "Atla arkama, seni kaçırıyorum."

Kafama elindeki kaskı geçirerek, hemen arkasına oturdum. Ellerim bu defa belini sıkıca kavramıştı, başım sırtına yaslıydı. "Sence de bir şey eksik değil mi Tilki?" dedi muzip bir ses tonuyla. Kaşlarımı çatıp o motoru hareket ettirirken söylendim.

"Eksik mi?"

"Seni kaçırıyorum ama kendine bir bohça bile hazırlamamışsın, geleneklere uyman lazım."

Komik dahi değildi ama bozulan sinirlerim o anı bekliyormuş gibi devreye girip koca bir kahkaha atmamı sağlamıştı. Dünyanın en komik esprisi yapılmış gibi gülüyordum. Düşmemek için belindeki ellerimi daha da sıkılaştırırken, kahkahalarımı kesmeye çalıştım ama kesilen nefesim bile susmamı sağlayamıyordu. Umursamadım, ağlamamı istemiyorsa kahkaha atardım. Ve karnım ağrıyana kadar da, geçtiğimiz her sessiz sokağa gülüşlerimin izini bırakarak güldüm.

"Siktir et bohçayı," dedim en sonunda. Motosiklet çoktan kapanmış bir parkın önünde durmuştu. "Bana sen lazımsın."

Kıkırdayıp motosikletten hızlıca indi. Arkaya astığı sırt çantasını omzularına alırken, kaskımı çıkarıp arkasından onu takip etmeye başladım. Çantanın içinden çıkardığı el feneri ile fazla aydınlık olmayan sokağı aydınlatmış, kapıları kilitli olan parkın hemen önünde durmuştu.

"Neden buraya geldik?"

"Seni götürmek istediğim yer burasıydı. İçeri gireceğiz."

Kaşlarımı çatıp kilitli kapıyı gösterdim. "Park kapalı ahmak."

Dudakları tehlikeli bir ifadeyle kıvrılırken, ışıldayan gözlerini gözlerime dikti. "Yani? Yoksa içeri girmeye korkuyor musun Tilki?"

Bundan nefret ettiğimi biliyordu. Bunu bilmesinden nefret ediyordum. Gözlerimi devirip kapının önünde duran bedenini kenara ittim. Beklemeden parmaklarımı demirliklere sarıp, bedenimi yukarı çektim ve tırmanmaya başladım. Ucu sivri kapıdan bacağımı dikkatlice geçirirken, kollarını kovuşturmuş bir şekilde beni izleyen şeytanın gözlerine anlık bir bakış attm. Ardından kapının diğer tarafına geçmiş olan bedenimi aşağı bıraktım.

"Kim korkuyormuş Xiao Zhan?"

Şeytanın gölgesi başını aşağı eğip güldü. "Kimse korkmuyormuş."

Önce elindeki çantayı fırlattı kapının ardına, daha sonraysa uzun bedenini. Çocukluğunun sürekli bir yerlere tırmanarak geçtiğini biliyordum, bu yüzden benden daha hızlı ve daha çevik bir şekilde tırmanmıştı.

Sessiz adımları ağaçlarla dolu parkın içine doğru giderken, arkasından onu takip etmeye başladım. Bekçiye yakalanmamak için ikimizde oldukça yavaş hareket ediyor, parkın ağaçlarla dolu olan kısmında derinlere iniyorduk.

Çok geçmeden, şeytanın gölgesi diğer ağaçlardan farklı olarak daha yaşlı görünen bir ağacın önünde durdu. Devasa büyüklükteki ağacın gövdesi oldukça genişti. Büyük dalları gökyüzüne kadar uzanıyor, sonbaharın sarartmaya başladığı yapraklarının arasından yıldızlar parlayarak kendisini belli etmeyi başarıyordu.

"Neden buraya geldik?" dedim Xiao Zhan çantanın içinden eşyaları çıkarırken.

"Sana bir şey göstereceğim."

Xiao Zhan çantanın içinden çıkardığı küçük bir kürekle, ağacın altını kazmaya başlarken toprağa oturup onu izlemeye başladım. "Anlat Tilki, ne oldu?"

O sorana kadar tamamen aklımdan çıkmış olan şeyler sözlerinden sonra sızısını tekrar içimde bir yerlerde belli etmeye başladı. Derin bir nefesi içime çekip, yerde duran ince dalı elime aldım ve toprağı yavaşça çizmeye başladım. "Galiba annemle artık gerçekten birbirimiz için bittik."

Xiao Zhan toprağı kazmaya devam ederken kaşlarını havaya kaldırdı. "Neden?"

"Ona bir erkekle beraber olduğumu söyledim." şeytanın gölgesi duraklayıp büyüyen gözlerini gözlerime dikti. "Ona karşı çıktım Zhan. İlk defa gerçekten ona karşı çıktım ve kendi rengimi savundum."

"Güzel hissettirmesi lazım ama boşluktaymışım gibi hissediyorum. Ne kadar aptalım, kendime o beni istemese bile umurumda değil diye yalanlar söyleyip durmuşum meğer. O beni onun istediği gibi olmaya çalışırken bile kabul etmezken, böyle bir şeyi söyledikten sonra kabul etmesini aslında bekleyecek kadar aptalmışım." Göz yaşlarım tekrar görüşümü bulanıklaştırırken omuzlarımı silktim.

"Sarılmasını beklemedim, gerçekten sarılmasını beklemedim ama en azından gözlerinde pişmanlık ya da halime üzüldüğünü belli eden bir titreme bile olsa kabulümdü. Kirpikleri bile titremedi Zhan, annem neden beni sevmiyor?"

Xiao Zhan anında toprağın içiden çıkardığı bir albüm defterini bir kenara koyup, dizlerinin üzerinde karşıma çekti. Toprak kokan parmakları yanağımda gezerken acıyla kısılmış gözlerini yüzümde dolaştırdı. Her iki avucu da yanaklarımı kavramıştı, usul usul okşuyordu, esen bahar melteminden bile hafifti dokunuşları. Sol yanağımdaki avucu yönünü çeneme çevirdi, fısıldadı.

"Vurdu mu sana?" Muhtemelen silik bir şekilde kızarmış çeneme daha dikkatli baktı. "Canını mı yaktı?"

Cevap vermeme izin vermeden çatılmış kaşlarıyla devam etti. Sesi parçalanmış gibiydi. "Odanda yalnız bir şekilde boğulmamak için mi çağırdın beni?"

Yanağımı avucunda toplanan huzura bastırıp mırıldandım. "Bana sürekli sana gelmem için bekleyeceğini söylemiştin."

"Geldim." dedi. Gülümsedi, gülümsedim.

"Geldin."

"Sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun Tilki?" dedi parıldayan gözleriyle. "Bir yıldızın oluşması için gökadalardaki bulutların parçalanması gerektiğini söylemiştim. Bu yüzden parçalanmaktan korkma, bu senin doğuşun olacak. Yıldızlar sonsuz, yıldızların sonsuz." Elleri hala yanaklarımdayken alnını alnıma yasladı ve sıcak nefesini hissetmek her zerremi rahatlattı. "Buradayım, yalnız değilsin. Seninim, seninleyim, yıldızlar senin."

Aynı şeyi yapıyordu. Kelimeleri ile beni büyülüyor, rüyadaymış gibi hissedeceğim kadar iyi hissettirip kelimelerimi bir araya gelemeyecek kadar dağıtıyordu. Göğsümdeki sızı onun içindi, ağırdı ama taşıması huzur veriyordu. O ağırlığın altında ölsem dahi hissettiğim huzur üzerimden kalkmayacak gibiydi. Dudaklarımı dudaklarına kapattım, kelimelerim yerine dudaklarım anlatsın ona hissettiğim şeyleri istedim.

"Zhan.. özür dilerim." dedim suçlulukla. "Sana yaptığım her şey için özür dilerim."

"Eğer samimiysen," dedi ayağa kalkıp. Elini tutmam için bana uzattı ve gözlerindeki ışıltılar güneş gibi parladı. "Benimle dans et. Yıldızların altında benimle dans et ve göz yaşlarını oturduğun yerde bırak. Seninle gelmesinler."

Elini tutacağımdan emindi, ikinici kere düşünmeden uzattığı elini tuttum. Boştaki eliyle alel acele telefonundan bir şarkıyı açtı ve bedenimi bedenine yaklaştırarak belimi sardı. Küçük bir kıkırtı dudaklarımdan kaçtı ellerimi boynuna sararken. Eli elimdeydi, yıldızların altındaydık ve baharın melteminde ritimsiz bir şekilde sallanıyorduk.

"Sen yalnızken
Yalnız bir şekilde boğuluyorsan
Ve seni çekmesi için bir ipe ihtiyacın varsa
Biri sana ipi fırlatacak"

Kulağıma şarkıyı fısıldayan sesi, zihnimdeki tüm kasırgayı yok ediyordu. Bu şarkıyı öylesine seçmediğini biliyordum, gülümsememe engel olamadım. Xiao Zhan, şeytanın gölgesi, yaralarımı sarmayı çok iyi biliyordu.

"Ağlamak istersen omzun olurum
Gülmek istersen gülümsemen olurum
Uçmak istersen gökyüzün olurum
İhtiyacın olan her şey olurum"

Dudakları boynuma kısa bir öpücük bahşedip kollarının arasındaki bedenimi elektirk çarpmış gibi titretti.

"Tırmanmak istersen merdivenin olurum
Koşmak istersen yolun olurum
Bir arkadaşa ihtiyacın olursa,ne zaman olursa olsun,
İhtiyacın olan her şey olurum
Bana gelebilirsin."

Gülümsedi, gülümsedim. Yıldızların altında öpmeden hemen önce beni, kalbim o anda mutluluğuyla kırılan kanatlarını tekrar açmadan hemen önce, fısıldadı.

"Bana gelebilirsin Tilki."

Continue Reading

You'll Also Like

65.2K 13.6K 13
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
60.8K 5.4K 62
Byun Baekhyun'un tek suçu, katiline âşık olmaktı.
191K 7K 75
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
198K 19.4K 22
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...