KALP KIRICI: FEVT

By Nemesisheart

3.6K 376 107

Görüyor musunuz? Savaş başlıyor... Kapılar açılıyor, savaş artık benim için başlıyor... *** "Ailen güç için... More

"ᴛᴀɴɪᴛɪᴍ"
2.ʙöʟüᴍ:"ᴋᴏʀᴋᴜ ᴅüğüᴍü"
3.ʙöʟüᴍ:"ᴀçıᴋʟᴀɴᴀɴ sıʀʟᴀʀ "
4.ʙöʟüᴍ:"ᴇɴᴅɪşᴇ ᴛᴏʜᴜᴍʟᴀʀı"
5.ʙöʟüᴍ:"öʟüᴍ sᴇssɪᴢʟɪğɪ"
6.ʙöʟüᴍ:"ʜᴀʏᴀʟ ᴋıʀıᴋʟığı"
7.ʙöʟüᴍ:"ᴋᴀʀᴀʀ"
8.ʙöʟüᴍ:"ɪ̇ɴsᴀɴüsᴛü ɢüçʟᴇʀ"
9.ʙöʟüᴍ:"sᴀᴠᴜɴᴍᴀsıᴢ ʙᴇᴅᴇɴʟᴇʀ"
10.ʙöʟüᴍ:"ᴋᴀʏʙᴏʟᴜşᴜɴ sᴀɴᴄısı"
11.ʙöʟüᴍ:"ᴋᴀʟʙɪɴ ʜᴀʏᴋıʀışʟᴀʀı"
12.ʙöʟüᴍ:"ᴄᴇsᴀʀᴇᴛ ғısıʟᴛıʟᴀʀı"
13.ʙöʟüᴍ:"ʙᴀş ᴋᴀʟᴅıʀış"
14.ʙöʟüᴍ:"ɢᴇʀçᴇᴋʟɪğɪɴ çᴀğʀısı"
15.ʙöʟüᴍ:"ᴋᴀʟᴘsɪᴢ"
16.ʙöʟüᴍ:"ɪ̇ɴᴛɪᴋᴀᴍ ᴀᴛᴇşɪ"
17.ʙöʟüᴍ:"ᴀʏ ᴛᴜᴛᴜʟᴍᴀsı"
18.ʙöʟüᴍ:"ᴋıʀıᴋ ʀᴜʜʟᴀʀıɴ sᴀɴᴄısı"
19.ʙöʟüᴍ:"ɢöᴋʏüᴢüɴ ᴠᴇ ᴅᴇɴɪᴢɪɴ sᴇsɪ"
20.ʙöʟüᴍ:"ʏᴀʙᴀɴᴄıɴıɴ ɴᴇғᴇsɪ"
21.ʙöʟüᴍ:"ᴋıʀıᴋ sᴀᴠᴀşçı"
22.ʙöʟüᴍ:" ᴄᴇʜᴇɴɴᴇᴍ çᴜᴋᴜʀᴜ"
23.ʙöʟüᴍ:"ᴅᴜʏɢᴜ ʜıʀsıᴢı"
24.ʙöʟüᴍ:"ʏɪᴛɪʀɪʟᴍɪş ᴅüşʟᴇʀ"
25.ʙöʟüᴍ:"ɪ̇ʟᴋ ɪ̇ᴢ"
26.ʙöʟüᴍ:"ʏᴀsᴀᴋ ᴋöᴘʀü"
27.ʙöʟüᴍ:"ɪ̇sɪᴍsɪᴢ ʙᴇɴʟɪğɪᴍ"
28.ʙöʟüᴍ:"öʟüʟᴇʀ ᴠᴇ sıʀʟᴀʀ"
29.ʙöʟüᴍ:"ᴋöᴛüʟüğüɴ ᴍᴀsᴜᴍɪʏᴇᴛɪ"
30.ʙöʟüᴍ "ᴘᴇʀᴅᴇ ᴀʀᴋᴀsıɴᴅᴀᴋɪ ᴏʏᴜɴʟᴀʀ"
31.ʙöʟüᴍ:" ᴠᴀᴢɢᴇçɪʟᴇᴍᴇʏᴇɴ ɢüɴᴀʜ"
32.ʙöʟüᴍ:"şᴇʏᴛᴀɴʟᴀʀıɴ ʙᴀʀışı"
33.ʙöʟüᴍ:"öᴢɢüʀʟüğᴇ ᴠᴇᴅᴀ"
34.ʙöʟüᴍ:"şᴇʏᴛᴀɴıɴ ɪ̇ᴘʟᴇʀɪ"
35.ʙöʟüᴍ:"ʟᴀʟ"
36.ʙöʟüᴍ:"ᴠᴀᴠᴇʏʟᴀ"
37.ʙöʟüᴍ:"ᴍᴀʏıɴ"
38.ʙöʟüᴍ:"ᴢᴀʏıғ ɪşıᴋ"
39.ʙöʟüᴍ:"ᴅɪᴋᴇɴʟɪ ᴀᴠᴜçʟᴀʀ"
40.ʙöʟüᴍ:"ɢöᴢʟᴇʀɪɴ ᴋᴀʟʙɪ"
41.ʙöʟüᴍ:"ᴀᴛᴇşɪɴ ɪçɪɴᴅᴇᴋɪ ᴜꜰᴀᴋ ᴋıᴢ"

1.ʙöʟüᴍ:"ᴋᴏʀᴋᴜ ᴅᴏʟᴜ ɢᴇʀçᴇᴋʟᴇʀ"

358 32 7
By Nemesisheart

Indila💔 S.O.S
İyi Okumalar

Göz kapaklarımı açtığımda şık bir avize ile göz göze geldim. Yattığım yatakta dik bir konuma gelip etrafa şaşkınca bakarken başım inanılmaz derece de ağrıyordu ve boğazımda düğümlenen sanki kocaman bir şey vardı.

Tam yataktan kalkıyordum ki bir süre baş dönmesiyle yalpaladım ve tekrar yattığım yere düştüm. Destek aldığım yatak kenarından bedenimi hızla geri çekerken düzgün bir oturuşa geçmiştim. O sırada kapı gıcırdayarak açıldı ve içeriye giren dört bedeni gördüm. Dördününde bedenleri göz odağıma yerleştiğinde sessiz bir iç çekişte bulundum.

Bikem'in beni görür görmez dudaklarını aralaması anlık gelişirken gerginliğimi kontrol altına almamı engelledi. "Lütfen kalkma, tansiyonun düşmüş dinlenmelisin,"dedi tek nefeste. Usulca yerime sindiğimde geriye yaslanıp sözünü dinledim. Fark ettiğim diğer detayda Bikem dışındaki herkesin çok huzursuz olmasıydı.

Hepsi ayakta dikildiğinde sadece Bikem yatağın ucuna ilişmişti. Ona baktığımı fark edince yüzünde buruk bir tebessüm yer edindi, o sırada Alkan boğazını temizlediğinde başımı ona çevirdim ve konuşmaya karar verdim. "Her şey için teşekkür ederim ve olanlar için de cok mahcubum, umarım sizi rahatsız etmemişimdir,"dedim. Yanaklarımın içini ısırırken beni dinleyen bedenleri ağır ağır inceliyordum. Bikem tebessümünü silmeden söze girince ona odaklandım.

"Ne rahatsızlığı hiç öyle düşünme, insanlık hali sonuçta," dediğinde gülümseyerek minnettarlığımı belli ettim.

O sırada gözlerim hepsinin üzerinde gezinmişti ve Alkan denilen adamda bakışlarım duraksadı çünkü kaşları çatık beni süzüyordu. Üzerindeki beyaz kazak ve kot pantolonuyla ev halinden oldukça uzaktı ve kollarını bana bakarak kavuştururken bir yandan da dudaklarını araladı. "Aslında bugün yeterince teşekkür ettin başka bir şey söylemek ister misin? Mesela ilk önce bu olanlar-"

"Alkan!" Hepsi bir ağızdan Alkan'ı bölmek amaçlı araya girdiklerinde aslında daha çok çekinmiştim ve ellerimi üzerimdeki çarşafa atıp yerime sinmek zorunda kalmıştım. Bu yaptığım hareket ise kumral olan diğer adamın gözünden kaçmamıştı ve bu sefer o söze girmişti. "Kendini nasıl hissediyorsun, ağrın var mı?"diye sordu, küçük bir tebessümle. Onunda diğerinin aksine üzerinde gri eşofmanı ve siyah kazağı vardı. Bende ona hitaben utançla başımı iki yana salladım. Cevabını almış gibi bu sefer de başıyla yanımdaki komodini işaret etti. "Telefonun hiç susmadı o yüzden sessize aldım, baksan iyi olur," diye benimle konuşmasını sürdürdüğünde aklıma düşen ihtimalle yüzümü ekşittim.

Kesin annemler çok telaşlanmıştı bunun bilinciyle yüzümü buruşturdum. Sıkıntıyla saçlarımı çekiştirirken bugünün bu kadar vahim geçmesini beklemiyordum. Başıma gelmeyen kalmamıştı, aslında buraya gelme sebebim hepsinden farklıydı sadece rüyalarımın cevabını almak istemiştim.

Bikem huzursuz ortamı dağıtmak ister gibi," Biz tanışmıştık zaten ama seni diğer arkadaşlarımızla da tanıştırayım, Kutan ve Alkan." diyerek diğerlerini de tanıttığında kumral olan adamında adını bu sayede öğrenmiş oldum. Tekrar suratlarına çöken huzursuz ifadelerle gözümün önüne düşen çocuğun suratı hafızamda yer edindi.


Acaba çocuk iyi miydi?

İyi olmasını umuyordum.

Çocuğu sormak yerine kahküllümü ellerimle ittirirken omuzlarımı dikleştirdim. "Ben artık gitsem daha iyi olacak," derken suratımda nasıl bir ifade varsa hepsi sorgulamadan aynı anda kafa sallamıştı.

"Kendini iyi hissediyor musun ki?" Azra'nın sorusuna ise bende onlar gibi başımı salladım üstüne tekrar teşekkür etme zahmetine girmemiştim. O anda yanımdaki komodinden telefonumun ekranı aydınlandı aceleyle annemin aramasına cevap verdim. "Anne?"diye çatallı sesimi düzeltmek amaçlı hafifçe öksürdüğümde annemin sesini duymayı bekledim. "Kızım sen beni delirtecek misin? Neden okula gitmedin ayrıca telefonlara da bakmıyorsun,"diye sorarken sesi çokça bıkkın ve kızgın geliyordu. Annemin yüksek sesi eminim onlara da gelmişti ama çok fazla takmadım şuan, annem daha önemliydi.

"Kendimi yorgun hissediyordum, evde kalıp uyumak istedim geceleri uyuyamadığımı biliyorsun," diyerek tedirginlikle sustum. Küçük çaplı yalanıma inanmış gibiydi çünkü onay mırıltıları kulağıma geliyordu, zaten aksi beklenilemezdi çünkü çoğu söylediğim doğruydu. Bir şey demesine izin vermeden, "Anne ben seni arayacağım merak etme iyiyim ben, şimdi kapatmam gerekiyor," deyip lafı ağzına tıkarken aramayı sonlandırdım yoksa annemin dilinden kurtulamazdım. Gerçekten benim için endişelendiğini biliyordum ama bir an önce buradan gitmek istiyordum. Mutlaka onu tekrar arayacaktım.

"Annene yalan söyledin." Gür sese dönmeden dudağımı ısırdım. Döner dönmez de hemen ağzımı açıp seri bir şekilde konuştum. "Yalan olduğu söylenemez bence,"diye kendimce mırıldanırken sesim oldukça kısık çıkmıştı. "Geceleri kabusların yüzünden mi uyuyamıyordun?" Azra'nın sorusuna ise yine ufak ufak kafa salladım. Kesinlikle öylesine sorulmuş bir soruydu merak ettiğini bile sanmıyordum. Ellerimi ovuşturup pantolonuma sürterken avuç içlerimin dahi terlediğini hissedebiliyordum. Gözlerimi onların üzerinden geri çekince bakışlarımı kendi üzerimde gezdirdim.

Boğazımı temizleyip gitmek istediğimin sinyallerini vermeye çalışırken ilk kıpırdanan Azra olmuştu, bende fırsattan istifade ayağa kalktığımda bu sefer ne dengemi kaybettim ne de tökezledim. Gayet iyi hissediyordum, o halde o evde yaşadıklarım neydi öyle?

Odadan çıktığımızda duraksamamaya dikkat ederek ilerledim ve merdivenleri tek tek inince onları beklemek istemiştim. Aşağıya benden sonra indiklerinde zaten çok fazla beklememe gerek kalmamıştı. Aşağı indiğim anda tabelanın oradaki evde olduğumu anlamış oldum. Bakışlarımı koltuğun üzerindeki eşyalarıma çevirince hızlıca alıp giyindim. Dağılmış saçlarımı da tekrar düzelttiğim sırada ağrıyan başımda ellerimi gezdirdim.

Bikem iyimserlikle kapıya kadar bana eşlik eden tek kişiydi o da mahcup olmuştu ama önemsemedim, onun suçu değildi kimse kimsenin iyi veya kötü olduğunu bilemezdi. Düşününce ben bile aynı tepkiyi verebilirdim o yüzden arkadaşlarını yargılayamazdım. Hatta hiçbir şeyi yargılamayıp soru sormamaları beni bir hayli sevindirdi çünkü ben bile ne yaşadığımı anlamlandıramıyordum.

Sokağa çıktığım anda kapı arkamdan kapanmıştı ve istemsizce gürültüden irkilmiştim ama ilerlemeye devam ettim. Etrafı gözetlerken bulabileceğim boş bir taksi olup olmadığına bakıyordum. O anda taksinin biraz ileride durduğunu fark ettiğim anda hızlı adımlarla taksinin yanına ilerledim ve beni gören şoförde bekledi. Kapıyı açıp bindiğimde ise yüzüme aniden sıcak hava dalgası vurmuştu anlık vücudumun rahatlamasıyla koltuğa iyice yerleştim. Geri kapıyı örttüğümde dikiz aynasından adamla göz göze geldik, bende dudaklarımı kıpırdatıp evimin adresini verdim. Bir an önce evime varmayı dört gözle bekliyordum çünkü şu an bana en iyi gelecek şey huzurlu bir uykuydu tabii uyuyabilseydim.

Bu olanları aklımda hayalimde almıyordu, kime anlatmam gerektiğini bile düşünmek istemiyordum. Sıkıntıyla iç geçirip cebimde duran telefonu elime aldım, böylelikle cevapsız bir sürü çağrıyı görmüş oldum. Taksi apartmanımın önünde durunca hızlıca ödemeyi yapıp taksiden indim. Evimin hemen karşı caddesinde bir çocuk parkı vardı, gözlerim parkta oynayan çocuklar da biraz dolaşmış ve ardından hemen apartman kapısına yönelmişti.

Eve girdiğimde hiç oyalanmadan kabanımı ve çantamı odama bırakıp mutfağa geçtim.Dolaptan çıkardığım meyve suyunu boş temiz bir bardağa boşalttım. Boğazım hem kurumuş hem de içim alev alev yanıyor gibiydi. Ellerim bardağı tutacakken vazgeçip ellerimi bir süre havada tuttum. Çok garipti,
hâlâ ne olduğuyla ilgili bir teorim yoktu. Çocuğun kalbini attıran ben olamazdım değil mi?

Orada olanları düşündükçe vücudum korkuyu hisseder gibi titremeye başlıyordu.

Gerçekten insanın başına her şey meraktan geliyordu, biraz da olsa Azra'ya hak vermiyor değildim. Derin bir nefes alıp bardağımı tutarken ağır adımlarla salona gidip penceremin önüne geçtim bu sefer aynı şeyi kendi üstümde denemeye çalıştım. O sayıyı tekrar görebileceğimi sandım ama hiçbir şey olmadı.

Lütfen...bunu yapan ben olamazdım.

Sonra aklıma Azra'nın kalp masajı yaparken ki hâli geldi gözümün önüne. Belki de Azra sayesinde olmuştu her şey. Bu sadece bir yanılgıydı, bence endişeleneceğim hiçbir şey yoktu zaten onları da bir daha göreceğimi hiç sanmıyordum.

Arkamı dönüp kitaplığımın önündeki pufa oturdum ve kitaplığıma sırtımı yaslayıp gözlerimi kapattım. Sakin kafam çok boşmuş gibi bugün olanlarla düşüncelerim birbirine dolanıp kördüğüm olmuştu sanki her yeni bir olayda aklımı kaybedecek gibi oluyordum.

Elimdeki bardaktan bir yudum alıp yere koydum. Saçlarımı bileğimde duran tokayla bağlayıp derin bir nefesle gözlerimi yumarken kitapların kokusuyla birlikte rahatlamaya çalıştım. Gözlerimi açmadan tekrar bardağı kavrayıp dudaklarıma götürdüğümde bu sefer aldığım uzun yudumu yavaş yavaş sindirip kendimi içten içe toparladığımı hissettim.

Boşalan bardağı yere koyarken bir ayağımı kıvırdım. Gözlerimi açıp yan tarafımdaki rafta duran kitaplarda elimi gezdirdim. Yıllar önce hayal ettiğim hayata kavuşmuştum, başardıklarım her saniye gözümün önünden geçiyordu. Buralara gelmek için ne kadar çaba sarf ettiğimi sadece ben bilirdim o yüzden olduğum konum hayallerimin bile üstündeydi. Elimi geri çekip krem rengi koltuğuma ilerledim. Oturmadan önce balkona doğru yürümüş ve balkon kapısını açmıştım. İçerideki sıcak hava dalgasının gitmesini istiyordum. Geri koltuğa uzanıp yastığı kucağıma alırken cenin pozisyonu aldım. Bir yandan da parmağımdaki siyah ojeyi inceliyordum, hafiften bastıran uykuya gittikçe yenik düşüttüm ve gözlerimi yumup tırnaklarımı etime bastırdım.

Sabah okula yürümek zorunda kalmıştım çünkü otobüsü kaçırmıştım bu yüzden okula yaklaşan adımlarım hızlandı. Üniversite de edebiyat bölümünde okuyordum, fakülteye her yaklaştığımda içimi tarifsiz bir heyecan kaplıyordu. Okula girmeden kartımı okutup içeri adımladım o esnada amfinin penceresinde Elya ile Meriç'i gördüm.

İkisi de kaşlarını çatmış beni seyrediyorlardı, onlara bilerek gözlerimi devirip girişten içeri girdim. Koridor sandığımdan daha sessizdi. Bende yavaş ve sessiz olmaya dikkat ederek merdivenleri çıktım. Dördüncü katta geldiğimde dolaptan eşyalarımı alıp sınıfa girdim.

Bugün nedensizce keyifsiz uyanmıştım o yüzden moralim yoktu ama bunu bizimkilere belli etmek istemiyordum. Yüzümü sevecen sandığım ifadeye büründürüp her zamanki Alvina Akdemir oldum. Sırtımdaki ağrıların sızısıyla dün gecenin kareleri zihnimi talan etti. Dünkü ağrılarımı ağrı kesiciyle zar zor kesmiştim. O günü tekrar kesinlikle hatırlamak istemiyordum ve sabah her şeyin aksine günün nasıl olduğunu umursamadan kendime ayrı bir özen takınmıştım. Giydiğim siyah pileli etek ve gri bluzum birbirini tamamlıyordu.

Daldığım düşüncelerden zar zor ayrılıp Elya'nın yanımdaki yerine döndüm, her zamanki gibi doluydu. Kızıl saçlarını serbest bırakmış ve narin bedeniyle öylece oturuyordu. Dudaklarımı hafifçe kıvırıp onu incelemeyi bıraktım ama üstüne ne giydiğini görecek kadar arkadaşıma bakabilmiştim. Dar kot pantolonu ve mavi kayık yaka kazağıyla yine güzel görünüyordu. Çantamı hemen ardından yan tarafıma koydum ve o anda diğer yanımı da Meriç kapattı. Onlara içten içe gülmeden edemedim.

Meriç'in haylaz suratı bu sefer ciddiyete binmişti ve o da bugün rahat giyinmeyi tercih etmiş görünüyordu. O sırada ikisinin de gözleri durmadan bana dönüp duruyordu. Cidden çocuk gibilerdi,
alt tarafı bir gün gelmemiştim ve normal olarak haber vermek aklımdan uçup gitmişti sanki beni tanımıyorlardı. Bu durum beni ne kadar eğlendirse de onlarla daha fazla oynamamaya karar verdim. Onların aksine Elya'nın kızıl saçlarını bilerek çekerken ikisi de aynı anda bana döndüklerinde ne yaptığımı umursamadan yüksek sesleriyle bana çıkıştılar.

"Neredesin sen?!" gülümsememi durdurmadan bir de keyifle kahkaha attım. Onlarla uğraşmayı seviyordum, onların bendeki yeri hep farklıydı. Onlar her şeye rağmen içimde yer alan en eğlenceli ve çocuksu taraflarımdı.

"Biraz sakin olun bu sinir de ne?" diye akıl almaz bir sakinlikle konuştum.

"Sinirlenmemiz gayet normal Alvina, ne zaman bir şey olduğunda bizi arayıp haber vereceksin? Sürekli aynı şeyi yapıyorsun," diyerek konuşmaya devam eden arkadaşımı dinlerken Meriç'in bir yandan sarı saçlarını arkaya ittirmesini izleyip söze girdim.

"Uyuyakalmışım, normal olarak da aramayı unutmuşum zaten kalkabilseydim aramak yerine gelirdim," dedim. Cevabımdan tatmin olan yüz ifadeleri hafiften yumuşamıştı. Tam tekrar konuşacaktım ki hoca kapıyı açıp içeri girdi ve o andan sonra üçümüzde sessizliğe gömülmeyi tercih ettik. Gözlerim bir süre öğrencilerde gezindi ama pek bir şeye takıldığım söylenemezdi. İlgisizce ellerimi birbirine sürttüm.

Fakülteden çıktığımız anda Elya'nın koluna girip bahçedeki banklara doğru ilerledik. Banka yerleşirken bir yandan eteğimi düzeltmeyi ihmal etmemiştim. Hafif rüzgardan dolayı saçlarım yüzüme gelip duruyordu, bacaklarımı kapatayım derken saçlarım rahat durmadı. Elya yardımcı olarak kucağıma deri ceketini yerleştirdi ve gözümün içine bakıp gülümsemeye başladığında ise aynı şekilde ona karşılık verdim." Bir hafta sonra okulda gezi olacakmış bizde mi gitsek acaba?" Elya'nın sorusuyla birlikte kaküllümle oynadım. Beni rahatsız etmiyorlardı ama huy edinmiştim, saçlarıma dokunmak hoşuma gidiyordu. Birinin saçlarıma dokunmasıyla da nedensizce çok keyif alıyordum. "Bilmem bakarız, nereye gidiyorlar?" diye sorduğumda aslında çok merak ettiğim söylenemezdi ama Elya'yı da kıracak
değildim. Şehir dışı gezileri beni genel olarak bunaltırdı.

"Zifkal, çok merak ediyordum orayı eğer evet dersen ismimizi yazdırayım. Meriç de bize göre gidecekmiş," dedi. Meriç'le bu senenin başında tanışmıştık, sarışın bir çocuktu. Elya'nın aile durumlarından dolayı hep morali bozuk oluyordu okulda da hep benim gibi asık suratlıydı ama Meriç geldiğinden beri onu hiç mutsuz görmemiştim. Sonrasında Meriç'i iyice kabullenmiştik çünkü ben birini teselli edebilecek biri değildim birini güldürmeyi bile beceremezdim. Elya'nın daha çok onu eğlendirecek arkadaşlara ihtiyacı vardı. Onun cevabını başımı sallayarak onayladım. Bakışları yüzümü taradığında saçlarımda duraksadı ilgiyle incelemesine tebessüm ettim.

"Saçların gerçekten çok uzamış,"diyerek fikrini belirttiğinde dudak büzerek omuz silktim.

"Kestirmeyi düşünüyorum ama tam emin değilim,"dedim.

"Her türlüsü sana yakışıyor sen bilirsin yine de," dedi beklemeden. Ona içten bir şekilde gülümseyip yanağına ufak bir öpücük kondurduğumda boğazını temizleyerek gergince dudaklarını araladı. "Dün Kerem'le de ortak dersimiz vardı gözü durmadan seni arı-" dediği anda sözünü hızlıca kesip konuştum."Lütfen yine başlama," derken sitemimi belli etmekten bir an bile çekinmedim. Hatta hemen ardından iç çekip bakışlarımı etraftaki kalabalıkta dolaştırmıştım.

Kerem bizimle aynı bölümdeydi. ilk seferlerde Meriç'le takılıyordu, bir süre sonrada biz de tanışmıştık.Onun kötü biri olduğunu düşünmüyordum, aksine çok sempatik ve sıcakkanlı biriydi. Sadece bir ilişki kararı ikimiz içinde oldukça uzaktı, bunun bence o da farkında olmalıydı ki Elya ve Meriç hariç kimseye bunu çaktırmıyordu. Zaten hafif bir hoşlantının aramızı bozması komik olurdu.

"Sadece fikrini merak ettim hiç bu konuda konuşmuyorsun."

"Benim için bu bir konu değil," deyince kendimden emin çıkmıştı sesim ama haklıydım tam olarak böyleydi." Tamam, belli ki ikinizin de ağzından biraz zor laf alacağız," diye alınganlık yaptığında elimle hafifçe omuzuna vurdum. Neyse ki yüzü ciddiyetten uzaktı. " Kerem sizin ciğerinizi bilir Elyacığım sence ağzına laf verir mi?"

Yalandan ufak bir kahkaha patlattığında çenemi tutup, "Kerem'e de hiç laf ettirmezmiş bakıyorum,"dedi sinir olacağımı bilerek." Her lafımı böyle dolandırmaktan ne zaman vazgeçersin?" diye sorduğumda bir yandan da çenemi elinden uzaklaştırdım." Hiçbir zaman," deyip anında sırtını banka yaslarken keyfi oldukça yerindeydi.

"Daha kendine düzgün birini bulmadan beni hiç elleme istersen."

"Yarama tuz basma ya," diye ağlamaklı bir ifadeyle kızıl saçlarından bir tutamını parmağına dolamıştı.Bende kolumu bankın sırt kısmına yaslayıp gülmeye başladım. "Hayır bir insan arkadaşının bu halinden nasıl keyif alır ki?" Sorusuna hitaben içten bir kahkaha daha patlattım." Diyene bak sen, az önce üzerime oynuyordun,"dediğimde bana katılıp en sonunda o da şen bir kahkaha attı. "Hepsi senin iyiliğin için aşkım," demesiyle hafifçe omuzuna vurmaktan kendimi alamadım.

Bir süre sonra banktan kalkma kararı aldığımızda artık hava oldukça soğumuş ve rüzgar saçlarımızı dahi darmadağın etmişti. Elya'nın sakin adımlarına uyum sağlayarak yanında ilerlerken koluna girmeyi ihmal etmedim. Botlarımdan dolayı ondan birkaç santim uzun duruyordum normalde de çok kısa değildim aslında. Okuldan çıkıp caddeye doğru yürürken karşımıza yoğun bir kalabalık çıkmıştı.Gürültü haricinde kalabalık her saniye oldukça fazlalaşıyordu, hatta bizim bölümden birkaç kişinin de kalabalığa karıştığını fark ettim. Merak dolu bir ifadeyle Elya'ya baktığımda onunda benden farklı olmadığını gördüm.

İkimizde istemsiz kalabalığa doğru yönümüzü değiştirip yürürken tiz bir sesin kuvvetle çığlık attığını işittik. Biraz daha yaklaşınca yapılı bir adamın bir kadını hırpaladığını görmek Elya'nın kolundan sıyrılmama neden olmuştu. Bu sefer koşar adım iyice kadına ulaşmaya çalışmaya engel olamadım ama önümdeki insanları güç bela itebiliyordum. Gerçekten çok kalabalıktı ve hiçbiri korkudan yardım etmiyordu.

Adamın kadının saçını tutup sürüklediğini ve duvarın dibine götürüşünü şaşkınlıkla izlerken yanımdaki insanların ne yapacağını anlamış gibi bağırışlarıyla adam kadını duvara doğru iç acımadan savurdu. Tam o sırada diğer taraftan çıkan ve adama doğru ilerleyen kızla yerimde hafifçe yalpalamıştım çünkü yanımdaki bedenler beni ittirdikçe dengimi sağlayamıyordum.

"Bırak kadını şerefsiz herif ne yapıyorsun sen?!" Kızın yüksek sesi adamın ona dönmesine neden olmuştu. İri gözleriyle kıza baktığında dişlerini sıkarak, "Sana ne lan, sana mı soracağım velet?" dedi. Hatta yumruk olan elini açıp koca cüssesiyle sarışın kızı da çıktığı kalabalığa doğru ittirirken anlık bir sinir harbiyle etrafına doluşan insanlara bakıp yere tükürdü. O da diğer kadın gibi yeri boyladığında bir anda bocaladım. Bu sefer olduğum yerden sıyrılmış, tam tersi yardım etmeye çalışan kıza ilerledim ama kızın sarı dalgalı saçlarını gördüğümde biraz daha yanaşmama kalmadan Bikem'in sinirden kıpkırmızı kesilmiş yüzünü görmüş oldum.

Şokla kendimi geriye çekmek zorunda kalmama Bikem neden olmuştu çünkü hızlıca adamın üstüne atlayıp hem yumruklarını hem de tırnaklarını adamın yüzüne geçiriyordu. Bende istemsizce irkilerek Bikem'e doğru atılmaya çalıştım. Ona seslenip kolunu tutacaktım ki bir hışımla bana bakma gereği bile görmeden beni geri savurdu. Taşların üzerine düştüğümde acıyla inlerken ellerim sert toprağı sıyırıp geçmişti. Etek giydiğim için bir kez daha kendime kızdım ama hızlıca düştüğüm yerden kalkıp umursamadan Bikem'e doğru tekrar yanaştım. Ne kadar başarılı bir şekilde ayakta dursam da Bikem beni eliyle o kadar kuvvetli ittiriyordu ki istediğime bir türlü ulaşamıyordum ama adamın yüzünü kendi yüzüne yaklaştırıp ağzını açtığında ayaklarım istemsizce olduğu yerde durdu.

Bununla birlikte biraz geri çekildim çünkü karşımda arkası hafif dönük bedenin ağzından bir sis çıkmasıyla şok içinde gözlerimi irileştirdim. Gördüğüm şeyin gerçekliğinden emin olamadan arkamızda kalan bağırışlar daha çok artmıştı, bende daha fazla beklemeden hışımla adamı geri savururken Bikem de kendini mecburen geri çekmişti.

Ağzına dolanan gri dumanı içine çekerek kapattığında gözlerinin gri olması da şaşkınlıkla benim de elimle ağzımı kapatmama neden oldu. Ne yapacağımı bilemez halde arkamı döndüğümde Kutan'nın koşarak gelip Bikem'in ağzını ve gözlerini elleriyle kapadığını görmüş bulundum.Herkes korkuyla Bikem'e doğru çığlık atmayı kesmezken kimse bir milim dahi yerinden kıpırdamıyordu, sadece acıyla bağıran duvar kenarındaki kadının etrafına birkaç insan toplanmıştı. Elya'nın da onların içinde olduğunu fark ettiğimde bir şey yapamadım.

Arkadaşımın gözleri masum bir edayla büyümüştü ve gözlerindeki anlamsızlık her saniye çoğalıyordu. Kutan ise Bikem'in kulağına sessizce bir şeyler
fısıldıyordu. "Kutan koş!" Alkan'ın sesiyle Kutan'la birlikte kalabalığı yarıp geçen arabaya baktım. Kutan'a yardım etmek amaçlı yanına çömeldiğimde Kutan'ın Bikem'i kucaklamasına elimden geldiğince yardım ettim ama kucaklarken ellerine temas eden parmaklarımla gözleri gözlerimi buldu.

Ela gözleri gittikçe yoğunlaşırken beni görmeyi beklemediği ve son ana kadar fark etmediği apaçık belli oluyordu. Ellerine değen parmaklarımı hızla çekmeme kalmadan bu sefer Azra'nın bağrışını işittim. Onlar hiç duraksamadan hızlıca uzaklaşırken hiçbiri bir kez bile bana geri dönüp bakmadı. Birileri onların arkasından gitmeye kalkışınca aniden koşarak önlerine geçmek zorunluluğu hissetmiştim ve hareket ettiğim anda dudaklarımda aralandı.

"Ne yaptığınızı zannediyorsunuz siz?!" diye kuvvetlice bağırdım çünkü ben yapmazsam kimse belli ki sesini çıkarmayacaktı. Elya'nın arkamdaki varlığını hissediyordum o yüzden devam ettim. "Bu duruma sesiniz çıkıyor da gencecik kadın dövülürken neden sesiniz çıkmadı?" diyerek tekrar bağırdığımda sesim haddinden fazla kuvvetli ve gür çıkmıştı.

Elya'da o anda yanıma gelmişti. Seri hareketlerle beni oradan uzaklaştırmaya çalışmasına gram direniş göstermedim çünkü bende oradan an itibariyle kaçıp uzaklaşmak istiyordum. Damarlarımdaki
adrenalin fazlasıyla yüksekti ve zaten göğsümün şiddetle inip kalkmasından bunu kim görse anlardı.

Sokağı arkamızda bıraktığımızda Elya'dan kolumu kurtarıp hışımla nefesimi düzenlemeye çalıştım. Bana garip bakan Elya'ya katiyen bir açıklamada bulunmuyordum, eminim bu duruma neden bu kadar çıldırdığımı çözmeye çalışıyordu. Gözleri anlamsızca bakınca derin bir soluk bırakıp arkamı döndüm ve ters yöndeki ara sokağa yöneldim. Arkamdan yükselen sesi titremişti."Alvina nereye?"sokağı inleten sesine cevap vermeden orayı terk ettim.

Eve yürümek istemiştim yoksa bu kızgınlığımı ve öfkemi atamayacaktım. Kalbim haddinden fazla hızlı atıyordu, bunun farkındalığıyla elimi göğsüme bastırdım. İlerideki sokağı da geçince aniden önümde siyah bir araba durdu. Şaşkınca içeride sakince oturan dörtlüye baktığımda anlık kendime koruma iç güdüsüyle yarım adım gerilemiştim. Kutan'da arabanın camını indirip bana seslendi. " Hâlâ orada dikilmeye devam mı edeceksin? Geç kızların yanına," emirden uzak bir biçimde konuşmasına karmaşık hislerimi toparlamadan sert çehresine hitaben sakin adımlarla arka kapıyı açıp bindim.

Yerime geçtiğimde yanımda oturan Bikem'e endişeli olduğunu sandığım gözlerimle bakarken o benim aksime gayet sakinleşmiş görünüyordu. Alkan hızlıca arabayı sürmeye devam ettiğinde ise konuşma gereği duydum. "Kendim eve gidebilirdim evim çok uzak değil," söylediğime bıkkınlıkla iç çektiğini görünce ellerimi koluma sardım.

"Seni bu yüzden arabaya almadım, konuşacağız... Sonra nereye istiyorsan gidebilirsin." Dikiz aynasından benimle göz teması kurumasıyla sertçe yutkunmak zorunda kaldım. Gözlerini gözlerimden
çekmeden konuşmuştu ama hâlâ bakmayı sürdürüyordu. Gözlerimi hemen yan tarafıma çevirdiğimde ilgisizce dışarıyı izledim çünkü verecek cevabım dahi yoktu. Belki de bağırıp çağırmam gerekiyordu ama daha fazla olay çıkaramazdım, bu bana bile fazlaydı.

Sessizce gideceğimiz yeri bekledim çünkü sakinleşmeye ihtiyacım vardı, kalp atışlarım çok hızlıydı hissediyordum ve kahretsin ki çok çabuk her şeyden etkileniyordum.

Araba nefes mahallesinde durduğunda şaşırmamıştım zaten başka bir yere götürmesi çok düşük bir ihtimaldi. Azra ve Bikem hızlıca arabadan çıkıp evlerine girdiklerinde çelişkide kalıp arabadan yavaş adımlarla indim. Eve girerken Azra'nın Bikem'i belinden tutuğunu görebilmiştim.

Benimle birlikte ikisi de indiğinde yerimde dikeldim çünkü konuşacağımız konuyu tahmin edebiliyordum ve bunu konuşmaya ne ben hazırdım ne de Bikem. O yüzden arabanın önünde kıpırdamadan durdum. "Alkan eve gir kızlara bak sen, ben birazdan geleceğim," diyerek elini Alkan'ın omzuna koyunca yüzünü iyice inceleme fırsatım olmuştu. İfadesi kızgınlığını belli ediyordu ama neye kızgın olduğunu anlayamadım. Sureti kaskatı kesilmişti sanki biri dokunsa patlayacaktı.

Yaşadıkları duruma mı kızgındı yoksa orada olmama mı? Anlayamadım.

Alkan eve girip kapıyı kapattığında bile dönüp bana bakmadı veya bir şey demedi ama yine de ben konuşmayı seçtim çünkü artık onlar da beni rüyalarım kadar rahatsız hissettiriyordu. Bilmem gereken şeyler vardı ama bununla ilgili tek bir adım dahi atmayacaktım.

"Bence bu konuşmayı çok zorlama çünkü Bikem hazır değil buna," deyip Kutan'a doğru döndüğümde dudakları serseri bir kıvrılmayla bana döndü ama bu gerçek gülüşten farklıydı, sinirli bir hali vardı." Çünkü sende hazır değilsin," diyerek beni sıkıştırdığında sertçe yutkundum. Derin nefesler almaya çalıştım.

"Beni buraya getirmenin sebebi ne o zaman?" diye sorunca huzursuzca kıpırdandım, o da beklemeden sırtını arabaya yaslayıp gözlerimin içine baktı.

"Gördüklerini unutman ve bizi tamamen o kafandan silmen!" Yüksek sesiyle irkilirken bu kadar bağırmayı o da beklemiyor gibi gözlerini irileştirmişti. Elaları gittikçe koyulaşıyordu. Ona fırsat vermeden dudaklarımı aralayıp sakince konuşmaya çalıştım çünkü yeterince gerginken bende ona böyle karşılık vermek istemiyordum. Sesimin yükselmesine izin vermeyerek cevap vermeye çalıştım."Zaten birine bir şey anlatmam, lütfen sakin olur musun?Tehlikeli biri değilim," dedim ve sesimi
normal ayarında tutmuştum.

"Tehlikeli biri olup olmamanla ilgilenmiyorum, öyle olsan dahi bir şey yapamazsın. Artık bizi takip etmeyi bırak," Yüksek sesinden bir şey kaybetmezken bu sefer uyarı niyetinde konuşması sinirimi bozmuştu, anlık sinirle de gözlerimi sıkıp buradan yok olmayı dilemiştim. Geri açtığımda gözyaşlarıma mani olamama içimden sövüp duruyordum. "Bana bağırmayı kes!" diyerek bende ona çıkıştığımda adımlarımı kesmeden üstüne doğru yürüdüm.

Birilerinin beni küçümsemesinden nefret ediyordum.

"Sizi takip filan etmiyordum okulum orada gerizekalı,"deyip aramıza ufacık bir mesafe eklemiştim.Kutan'da ilk aramızdaki mesafeye küçümser bir ifadeyle bakıp, "Duyamadım bir şey mi dedin?" diye sorduğunda yaslandığı yerden dikeldiğinde o ufacık mesafeyi yok edip dalga geçer gibi yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Bu hareketi beklemediğimden ötürü geriye çekilmek zorunda hissetmiştim.

"Benimle alay etme."

"Sende benimle düzgün konuş."

Sert ve baskın sesi olduğu yerde duruyordu. Nefes darbeleri her defasında sanki sertçe yüzümü yalayıp geçiyordu. "Neden karşımıza çıktın bilmiyorum ama ayaklı bela olduğun gün gibi ortada,"demesiyle o da geriye çekildi. Gözlerindeki bakışlarımı anlık yere çevirdiğimde bu sefer sesim oldukça kısıktı." Bugün olanlar benim suçum değildi, Bikem'i göreceğim aklımın ucundan geçmedi,"dediğimde histerik bir gülüş takındı.

"Yani en azından geçen gün olanların suçlusunun kendin olduğunu biliyorsun."

Bunu söylerken sesinde gram suçlama yoktu ama ne düşündüğünü anlamak da çok güçtü. Suratında hafif çıkmaya başlayan sakalları onu olduğundan daha sert gösteriyordu. Ela gözlerini kısıp başını omzuna doğru yatırdığında, "Alık alık bakmaktan ne zaman vazgeçersin?" diye sordu.

"Cevabını bilmediğim için susuyorum."

Cevabım oldukça netti bence çünkü bir an olsun şüpheleri üzerimden çekmek istiyordum. Genzimi temizleyip dudaklarımı ıslattığımda," Ama bence siz Bikem'e ne olduğunu biliyorsunuz," dedim. Ama keşke lafımı geri alabilseydim çünkü iki adımla dibime girip sertçe kolumdan kavradı." Sana unut dememiş miydim?"

"Unutmayacağım! Bana ne olduysa Bikem'e de aynısından oldu farkındayım."

Elimi anında beni tutan koluna attığımda kıvrımlı çenesinden dişlerini sıktığını anlayabiliyordum. "O aptal kafandan ne geçiyorsa silip atıyorsun," demesiyle gözleri yüzümün her yerini turladı, en sonunda gözlerime baktığında tutuşunu az da olsa gevşettiğini hissettim. "Demek ki sadece ben korkmuyormuşum."

"Bizim korkmadığımızın gayet farkındasın bence."

"Neden kaçıyorsun cevap vermekten?"

"Paşa gönlüm öyle istiyor demek ki," ukala bir tavırla kolumdaki elini çektiğinde sınırları dışına çıkmıştım bile. Sanki hala kolumdaki baskısı orada gibiydi. "Tamam o halde sana laf yetiştirmekle uğraşmayacağım," deyip kolumdan sarkan çantamı düzelttiğimde bu sefer öfkeyle bakan bendim. O da halinden memnun bir edayla kollarını kavuşturunca suratına yapay bir gülüş ekledi. Yine de konuşmadan edemedim. "Unutmamı istedin unutacağım, ama bir daha sakın bana sesini yükseltme!"
bağırmanın etkisiyle bir ayağımı sertçe yere vurduğumda kaşlarımı çattım. O sıra yumruklarımı sıktığımı bile farkında değildim sadece avucuma batan tırnaklarımın sızını hissedebiliyordum.

"Güzel, çünkü eğer onlar üzülürse sende dahil herkese dünyayı dar ederim ve şimdi bir daha seni bu mahallede görmeyeceğim. Nereye gidiyorsan hemen gitsen iyi olur," derken bile hala bana baskın çıkmaya çalışıyordu. Duraksadığımı gören Kutan usulca omuzuma çarpıp eve yöneldiğinde eve girip kapıyı çarpmaktan da çekinmemişti.

Bakışlarım kapıdan ayrılmazken çantamdaki cep telefonumun sesini duyumsadım. Sinirden yumruk olmuş ellerimi çözüp çantamdan telefonumu çıkardığımda kimin aradığına dahi bakmadan kapattım ve geri çantama koyarken evden uzaklaşmak için hızlıca yürümeye başladım.

Gözyaşlarımı silip geldiğim gibi buradan giderken içimde dindiremediğim bir öfke vardı. Yaşadıklarıma zaten akıl sır erdiremezken bu tepkileri hiç sindiremiyordum. Geçtiğim yollar hep ıssız ve sessiz yerlerdi böylelikle evime ulaşmam çok sürmemişti. Evlerimizin birbirine çok uzak olmaması ayrıca dikkatimi çekti ama önemsemedim artık onlarla ilgili düşünmek hem bedenen hem ruhen beni çok yoruyordu. Neyse ki çok çabuk kendimi küçük evimin olduğu apartmanda bulmuştum.

Ses yapmadan açtığım apartman kapısından geçtiğimde yavaş yavaş merdivenleri çıktım. Kapıyı hızlıca açtığımda ise ayakkabılarımı çıkarıp aynı hızda ceketimi ve çantamı da çıkardım.

Hiçbir yere uğramadan banyoya girip üstümdekileri bir hışımla yere atıp kıyafetlerimden kurtuldum. Şuan en iyi gelecek şey sıcak bir duştu çünkü acilen gevşemeye ihtiyacım vardı. Küvetin içine çöküp suyu açtığımda içeride cevapsız bıraktığım telefonumun sesi geliyordu ama umursamadım. Dolmuş küvetin içine kendimi çektim.

Kaç dakika öyle durduğumu bilmiyordum ancak nefesim kesilir gibi olurken bedenimi tekrar suyun üzerine çıkarttım. Yüzümden süzülen her damlayı hissetmek amacıyla başımı küvetin başına yaslamıştım. Ellerimi kaldırıp şakaklarımı ovalarken ayrı bir acı çekiyordum. Bu sefer ellerimi indirip
boynuma götürdüğümde boynumu sertçe ovaladım. Suyun hafiften soğumasıyla dudaklarım titremeye başlamıştı ama kalkıp da çeşmeyi düzeltmedim sadece olduğum yerde kıpırdamadan durdum. Soğuk sudan dolayı vücudumun kasıldığını ve dişlerimin birbirine çarptığını hissediyordum.

Bir süre sonra kalkıp ellerimi gözlerimde gezdirdim. Bugün düştüğümden dolayı ellerim aşınmış ve buruşmuştu ama fazla kafaya takmadan suyu kapatıp çıktım.

Kapının arkasında duran havluyla üzerimi sararken hızlı olmaya özen gösteriyordum. Üşümeden seri adımlarla odama girip pijamalarımı çıkartıp üzerimi giyindim. Sıcacık hissetmek vücudumu toparlamıştı. Kurumuş boğazımı serinletmek amacıyla da mutfağa yürüdüm. Boğazım inanılmaz
derecede kurumuştu, tezgahın üzerinde duran sürahiden bardağa doldurduğum suyu tek seferde kafama diktim.

Hâlâ boğazımın kuruması geçmiyordu tekrar suyu dolduracakken buzdolabının üstündeki mıknatıslar dikkatimi çekti. Onları oraya yapıştırmayı sevmezdim o yüzden masanın üzerinde dururdu ama şuan karşımda buzdolabın üzerindeydiler. Küçük adımlarla dolabın önünde durduğumda mıknatısları inceledim, çünkü bir şey yazıyordu.

Okumamla birlikte bardak ellerimden kayıp yerde parçalara ayrıldığında nutkum tutulmuştu.

Kalp kırıcı.

Korkuyla gerileyip etrafta gözlerimi gezdirdim, o sırada vücudumu saran korkunun izleri nefes almamı zorlaştırıyordu. Aceleyle mutfaktan çıkıp evin her tarafına baktım ama içeride kimse yoktu, hatta pencereleri bile kontrol ettim ancak tek değişik bir şeye rastlamadım. Bu sefer adımlarımı salona yönlendirirken yalpalayarak duvara tutunmak zorunda kaldım, neyse ki toparlayabilmiştim. Salonda duran bilgisayarımı kaptığım gibi balkona çıktığımda saçlarımın ıslaklığını önemsemiyordum.

Balkonumdaki sandalyeye oturup bilgisayarımın üzerinde ellerimi aceleyle hareket ettirirken arada arkamı kontrol etmeden kendimi alamadım. Çıkacağını tahmin ettiğim kelimeler hiçbir şey
göstermedi. Gerçekten kafayı yemek üzereydim evime kim girebilirdi ki, ailemde bile bu evin anahtarı yoktu.

Kulağıma dolan telefonumun sesiyle içeride çalan telefonumu almak için oturduğum yerden hızlıca kalktım. Artık biriyle konuşmam gerekiyordu, en azından beni bu gece rahat uyutabilecek birine ihtiyacım vardı. Balkondan çıkıp içeri girdiğimde çıplak ayaklarım parkede sesler çıkarıyordu, etrafta gezdirdiğim bakışlarım ceketimin koltuktaki gelişigüzel duruşuna değdi ve onun yanında duran çantamın içinden telefonu çıkartıp elime aldım.

Abimin aramasını onaylayıp derin bir nefes vermiştim. "Güzelim... Nasılsın?" abimin sakin sesi ister istemez beni de rahatlattı.

"Bilmiyorum...Galiba iyi değilim abi, " dediğimde onun canlı sesine karşı benimki uğursuz bir tondaydı. Abimin anında endişeyle konuşması beni girdiğim transtan çıkardı. "Ne oldu Alvina? Korkutma beni," dedi. Onu gerçekten endişelendirmiştim." Sadece ben uyuyana kadar telefonu kapatmasan olur mu?" diye bir ricada bulunduğumda derin bir iç çekti, onu huzursuz etmiştim ama bunu şuan umursamak istemedim.

"Olur tabii ki ama bir şey olmadığına emin misin?" yanağımdan akan bir damla yaş ile ağladığımı fark ettim. Duygularımın karışıklığıyla gözlerimi yumup açtım ve sesime yansıtmamaya dikkat ederek devam ettim konuşmaya. "Hayır, sadece uyumaya ihtiyacım var ve zor bir gün geçirdim," diyerek konuyu kapatmaya özen gösterdim,diretmemesini umuyordum.

"Tamam güzelim hadi yatağa geç, bak bende şuan yatağımdayım," derken bu sefer yüzümü ellerimle silip gülümseyerek salondan çıktım. Odama ilerleyip ağırca kendimi yatağa bıraktığımda derin bir uykuya hazırdım." Yatağımdayım abi," diye hazır olduğumu belli ettim. Onun kısık gülüşüyle her şeye rağmen bende gülümsedim. " Peki... Şimdi gözlerini kapat ve uyumaya çalış, ben tam burada olacağım," abimin huzur dolu sesini dinleyip gözlerimi kapattım.

Birbirimizin nefes alış sesleriyle bedenimin gevşediğini hissediyordum kendimi böyle bile güvende hissettim. Usulca kapattığım gözlerimle çok geçmeden uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda kocaman bir papatya tarlasının içindeydim. İlk başta idrak edemediğim bu duruma rağmen gülümseyerek dizlerimin üstüne çöküp papatyalara dokundum. O kadar güzellerdi ki hayran olmamak elde değildi. Huzurla başımı gökyüzüne kaldırdığımda simsiyah havayla karşılaşmıştım, daha da tuhaf olanı karşımda bir villa vardı. Şaşkınlıkla ayağa kalktım ve fark ettiğim detayla ürktüm çünkü gökyüzü fazlasıyla ürkütücüydü.

O kadar çok ürkmüştüm ki bir süre nefes alamadan bekledim.

Villaya giriş yapan genç bir adam vardı, onu gördüğümde koşarak peşinden ilerledim. Nerede olduğumu belki de öğrenmem gerekiyordu, buralara daha önce hiç gelmediğime emindim. Benden önce kapıdan girdiğinde hızına neredeyse yetişemiyordum ve değişik bir şekilde benden oldukça hızlıydı. İçeri girdiğimde kapı rüzgarla birlikte kuvvetle kapanınca bende korkuyla yerimden sıçramıştım.

"Gördünüz mü onu?" duyduğum sesle arkamı dönerken karşımda gördüğüm şeyle istemsizce çığlık attım.

Ellerim benden bağımsız dudaklarımı bulduğunda kendimi zar zor kuytu bir yere çektim ama hâlâ onları görecek şekilde duruyordum. Kapının yanında kalan boşluğa geçtiğimde zaten beni duymadıklarını fark ettim. "Hayır efendim ama evine girebildik, maalesef daha kızın kim olduğunu bilmiyoruz, "diye cevap verenlere şokla bakakaldım.

Takip ettiğim arkası dönük cüsseli genç adam hala olduğu yerde dikilmeye devam etmişti ama onun karşısında çığlık atmama neden olan bedenlere bakarken korkuyla titredim. İnsana benzemiyorlardı. İskelet şeklindeki bedenleri zırhlarla çevriliydi, demirden yapılmış gibi duruyorlardı. Üzerlerindeki siyah pelerin zırhların birazını kapatıyordu, yüzleri ise yere eğikti. Sıklaşan nefeslerimi toplayamadan onları incelemeye devam ettim. Sanki karşılarında efendileri varmış gibi başlarını hiç kaldırmadılar.

"Bulacaksınız o kızı, hangi delikteyse oradan çıkaracağız... O kızdan herkes korkabilir ama ben onunla yüzleşmek için can atıyorum," dedi, sert bir ses tonuyla.

"Tabii ki bulacağız efendim ama kızın gerçek ismini bilmiyoruz o-" adamın gür sesi iskeletin sesini kesti. " Sakın! O kızın ismini öğrenseniz bile kim olduğunu ve neler yapabildiğini unutmayın!"

Neler oluyordu burada? Bunlar da kimdi?

Sorular ardı arkası kesilmeden zihnime hücum ediyorlardı.

Anın getirdiği korkuyla yere dizlerimin üstüne düştüm. Nefes almaya çalışırken zorlanıyordum ama ne kadar denesem de olmuyordu, sanki can çekişiyordum ve ne kadar zorlanıp kalkmaya çalışsam da biri bile beni görmüyordu zaten görmelerini de hiç ama hiç istemezdim. Son kez derin nefes almaya çalışıp gözlerimi kapattım...

Bölüm Sonu

Bölümü beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen❤️
Sevgilerle🔥

Continue Reading

You'll Also Like

846K 41.4K 46
"Kimsin sen?" titreyen sadece sesim değildi artık bedenimde aynı şekilde titriyordu. Karşımda ki adam gözlerimin içine bakarken ben korkuyla ona adım...
15.1K 723 11
taylanantalyali hikayenize yanıt verdi; bir kaç kişi.
224K 19.8K 58
Eleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan...