My Brother's Boyfriend

By Geber_it

241K 21.3K 44.7K

"3. Dünya savaşına çıkmıyorsun Taehyun, eve gitmeliyiz." Sinirle bana döndü. Eğer insanlar bakışlarıyla birin... More

×Tanıtım×
×1×
×2×
×3×
×4×
×5×
×6×
×7×
×8×
×9×
×10×
×11×
×12×
×13×
×14×
×15×
×16×
×17×
×18×
×19×
×20×
×21×
×22×
×23×
×24×
×25×
×26×
×27×
×28×
×29×
×30×
×31×
×32×
×33×
×34×
×35×
×36×
×37×
×38×
×39×
×40×
×41×
×42×
×43×
×44×
×45×
×45.30×
×47×
×48×
×49×M
×50×
×51× Final
Duyuru duyuru duuyyuuruuuuu
Vmin'e merhaba diyin çabuk

×46×

2.7K 291 680
By Geber_it

Helo bastart naber

Şimdi normalde oy sınırı dolmadı ama bu bölüm diğerinin devamı niteliğinde olduğu için attım. Yoksa atmam biliyorsunuz.

160 170 oya yaklaşmadan bana bb diyin. BİR DE YORUM ATIN ADİLER KONARIM TEPENİZE

Bir de artık geceleri telefonunu elime almıyorum o yüzden bölümler büyük ihtimalle sabahtan gelmeye başlayacak.

Soru da sorayım.

Hangi grupları stanliyorsunuz? Favori grubunuz var mı?

Evet yanlışlar varya eğer just look up to the sky enndd cryyyy fiyuww✌🥺

İyi okumalalallalalrr

Oturduğum sandalyeye biraz kıpırdanıp etrafa bakındım. Fazlaca rahatsızdım şu anda. Bayan Kim karşımda oturmuş sakince kahvesini yudumlarken ben birazdan yumurtlayacakmış gibi hissediyordum.

Konuşmak için buraya gelmiştik ama ben ne konuşacağımı bilmiyordum.

Bardağını masaya bırakıp bakışlarını bana çevirdiğinde nefesimi tuttum.

"Görüşmeyeli nasılsın?"

"İyiyim Bayan Kim, siz nasılsınız?"

Cidden, neydi bu anlamsız korku ve gerginlik hissi?

"Uzun süredir yoksun..."

Kafamla onu onayladım. "Evet bir takım sorunlar oldu."

"Dayın geri gelmiş. Doğru mu?" Bakışlarımı masadan kaldırıp ona çevirdim. Bunu nereden biliyordu. Taehyung'ın hiçbir şey bilmediğini varsayarsak Hoseok Hyung söylemiş olmalıydı.

"Hoseok bana olanları anlattı."

Bingo.

Yüzünde sinirli ya da kızgın bir ifade yoktu. Hatta endişeli bile görünüyordu. "Kötü zamanlar geçirmiş olmalısın."

Hafifçe gülümseyip iki yana salladım kafamı. O gerçekten iyi biriydi. Bu durumda bile beni düşünmesine inanamıyordum. "Önemli değil Bayan Kim, her şey geride kaldı."

"Taehyung ile konuşuyor musunuz?"

Sorguya çekiliyormuş gibi hissediyordum.

"Çok değil."

O manyak evime gelmişti.

Cevabımı duyduğunda kafasını eğip bardağına baktı. "Evden ayrıldığından beri onunla düzgün konuşamıyoruz."

Bakışlarımı çekmeden onu izlemeye devam ettim. Taehyung'ın evden ayrılmamasına şaşırmamıştım. Sevgili olduğumuz zamanda sıkça bahsederdi bundan. Babasıyla arası çok iyi değildi.

Neyse eğer şu anda geçmişi düşünürsem ağlardım. Başka şeylere odaklanmam gerekiyordu.

"Taehyung sen gittikten sonra gerçekten kötü bir ruh haline büründü."

Cümlesi yüzünden olduğum yerde daha da büzüldüğümde yerin dibine girmek istedim. Herkes beni suçlamaya hazırdı. "Bu durumda sana oğlumdan uzak durmanı ve hayatından çıkmanı söylemem gerekir."

Nefesimi tuttum. Ben Taehyung'ın hayatından çıkmak istemiyordum ki.

"Ama anlaşılan ikinizin de haklı olduğu noktalar var, o yüzden.." Derin bir nefes verdiğinde bakışlarım ona döndü. Yüzünde sakin bir ifade vardı. "Umarım her şey eskisi gibi olur."

Evet, ben de her şeyden çok istiyordum bunu.

~~~~~~~~~~~

"Cidden öyle mi dedi?"

Oflayıp telefonu bir kulağımdan diğerine geçirdim. "O şerefsiz beni sınıfta bırakmakta kararlı."

Sinir olmuştum cidden. Neden sınava girmediğimi sormamıştı bile. Adi köpek, düşüncesiz piçin tekiydi. "Ne yapacaksın peki?"

"Festivale katılmayı planlıyorum. Eğer kazanırsam o piç notlarımı düzeltmek zorunda kalacak."

Eve yaklaştığımda Baekhyun ile aramayı sonlandırmış ve yürümeye devam etmiştim. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Apartmana doğrı yaklaştığım sırada yerde bana doğru gelen minik siyah bir şey gördüm. İlk başta ne olduğunu anlamamıştım ama sonrasında algılarım uyuşmuştu.

"Dağ sıçanı?"

Taehyung'ın minik veledi ayajlarımın önüne gelip deli gibi salladığı kuyruğu ile zıplamaya başladığında eğilip kafasını sevdim.

"Senin burada ne işin var?"

Kulaklarının arkasını sevdiğimde neşeyle elimi yalamıştı. Ağzımdan garip bir ses çıkarıp iki elimi de yüzüne koydum.

"İnanamayacaksın ama ben de seni özledim."

Beni anlıtormış gibi neşeyle havladığında kıkırdadım. Yumuşacık tüyleri ve minicik suratı ile sevimli olduğunu kabul etmem gerekiyordu.

"Yeontan!"

Apartmanın oralarda Seunhoo'nun sesini duyduğumda kafamı kaldırıp geldiği yöne baktım. Elinde tasma ile buraya doğru geliyordu. En son olanlar yüzünden hala biraz rahatsız hissetsem de aldırmamaya çalışıp doğruldum.

"Kusura bakma Hyung Taehyung ona bakmam için vermişti ama o gözümü kırpana kadar hemen kaçmış."

Kafamı iki yana sallayıp doğruldum. Beni bulması iyi olmuştu, bu dağ sıçanını özlemiştim. "Ben artık gideyim."

Yeontan'ın kulaklarını son kez sevdikten sonra gitmek için arkamı döndüm ama Seunghoo beni durdurdu. "Taehyung Hyung iyi olmaya çalışıyor."

Cümlesi yüzünden adımlarım dururken arkamı dönüp yüzüne baktım. "Efendim?"

"Taehyung zor yıllar geçirdi ve daha yeni yeni toparlanabiliyor. Onun iyi olması da benim için her şeyden önemli." Keskin bir bakış attı bana."

"O yüzden lütfen Taehyung'tan uzak dur."

Adımlarımı ona döndürüp kaşlarımı çatarak baktım yüzüne. Seunghoo  geçmişi biliyor muydu?

"Zamanında iyi kötü bir şeyler yaşandı, bunu reddedemem ama hepsi bir geçmişten ibaret. O yüzden geçmişi geçmişte bırak ve kendi hayatına bak."

Ben gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettiğimde o arkasını dönmüş ve Yeontan ile birlikte gitmeye başlamıştı. "Şu velede bak."

Elimi havaya kaldırıp sanki görüyormıç gibi salladım. "Sen dedin ya hemen uzak dururum." Homurdanarak baktım arkadından. Kendini ne sanıyordu?

Ona aldırmamaya karar verdim ve poposunu sallayarak yürüyen pofuduk şeye dudaklarımı büzerek baktıktan sonra apartmana girip evime çıktım.

Chanyeol öküz gibi uyuyordu. Bu çocuğun yayılmanktan başka bildiği başka bir şey yok muydu?

"Madem bu evde kalıyorsun bari bir işe gir de masrafa destek ol öküz."

Yastıkla yüzüne vurup küfür etmesini sağlamış ve odama çıkmıştım. Benimde acilen bir işe girmem gerekiyordu artık. Odamın kapısını kapatıp çantamı kenara fırlattım ve masama oturdum. Bakışlarım masamda duran gece lambasına kaydı. Tuşuna basıp yanmasını sağladım. Taehyung'ın bana doğum günümde aldığı ay lambasıydı. Onu kaybettim diye çok korkmuştum ama Jungkook bununla birlikte çoğu şeyimi bana göndermişti. Bütün eşyalarımı alamamıştım tabikide ama en azından değer verdiklerim buradaydı.

"Ayın çocukları.."

Boynumdaki dövmeye dokundum usulca, Taehyung'ın fark etmemesi için onu gizli tutuyordum. Görünce vereceği tepki korkutmuştu zamanında beni, kızmasından endişelenmiştim. Ama sanırım eskisi kadar nefret dolu değildi bana. Öyle olsa yüzümü bile görmek istemezdi. Ya da beni bitirmek için plan yapmış ve bu yüzden de bana yakın davranıyordu.

Belki de ölümcül bir hastalığım vardı ve ölmek üzereydim. O da son günlerimi iyi geçirmemi istiyordu.

Bunların hepsi olası şeylerdi.

Ayrı olarak Seunghoo gibi bir ayrıntı da vardı. Ahh o çocuk beni çıldırtıyordu, az önce aşağıda söylediği şeyler şaşırtmıştı beni. Geçmişimizi nereden öğrendiğini bilmiyordum ama nedense bu beni gergin ya da korkulu bir duruma sokmamıştı. Hatta rahatlamıştım galiba.

O anda vücudum inat duygusu ile dolup taştı.

Cebimde duran telefonu çıkarıp masamın kenarında duran küçük kartı önüme çektim. Taehyung'ın çalıştığı yerin telefon numarasıydı. Yapmam gereken tek şey arayıp teklifi kabul ettiğimi söylememekti.

Seunghoo ondan uxak durmamı istiyorsa ben de tam tersini yapacaktım.

Karta birkaç saniye baktıktan sonra parmaklarımla geriye ittim. "Saçmalama Jimin."

Taehyung'a yakın olma konusunda iyi bir seçenek gibi görünse de aslında değildi. Sahneye çıkmak istemiyordum. Benim daha sakin ve kavgasız bir işe ihtiyacım vardı. Orası benlik bir yer değildi. Taehyung ile yan yana orada asla barınamazdık.

Yine de içimde Seunghoo'yu sinir etme dürtüsü vardı fazlaca. Sinirden kızarmış yüzünü görmek istiyordum. Beni ettiği gibi o da rahatsız olmalıydı.

Odamın kapısı açıldığında kafamı çevirip gelene baktım. Chanyeol elinde tuttuğu su ve ilâçlarım ile esneyerek yanıma gelmiş ve onları bana uzatmıştı.

"Teşekkür ederim."

Bir şey söylemeden elleri ile saçlarımı karıştırmış ve odadan çıkmıştı. İlaçları tek hamlede içip yüzümü buruşturdum. Tatlarının boğazımda bıraktığı acıyı sevmiyordum, bu ilaçlar bir an önce bitmeliydi.

Boğazımı temizleyip lambayı kapattım ve telefonumu elime aldım.

Bu kadar durduğum yeterdi, benim de bir şeyler yapmam gerekiyordu artık.

~~~~~~

Lüks görünümlü mağazadan içeriye arkasından girdiğimde bir görevli yüzü parlayarak yanımıza gelmişti hemen. "Hoş geldiniz Bay Kim, sizi görmek ne güzel."

Jin Hyung gülümsedi. "Bu sefer yalnız gelmedim Noona." Eliyle arkasında saklanmış beni gösterdiğinde kadın bana bakıp gülümsedi. "Bakım için geldik."

Kadının bakışları saçlarıma kaydığında uzanıp onlara dokundu. Yüzünde şaşkın bir ifade belirdi sonra.

"Omo, saçlarınız çok sağlıksız görünüyor."

Utandığım için yanan yanaklarım ile elimi enseme atıp kaşırken bakışlarımı yere indirmiştim. Saçlarıma fazla bakma fırsatım olmamıştı, kötü durumda olduklarını ben de pekala biliyordum ama, yine de yüzüme vurulması beni utandırmıştı.

"Onu insana çevirmeye geldik zaten, yapabilirsiniz değil mi?"

Kadın elini saçlarımdan çekip gülümsedi gene. "Elbette, hadi hemen başlayalım."

Resmen kolumdan sürüklenerek saçların yıkandığı koltuğa oturturulmuş ve ne olduğunu anlamadan saçlarımın yıkandığını fark etmiştim. Saçlarım insanlıktan çıktığı için Jin Hyung'a onları boyatmak istediğimi söylemiştim o da beni aldığı gibi buraya getirmişti.

Saçıma bir süreden sonra saymayı bıraktığım kadar çok şey sürdükten sonra kafamdaki havluyu tutarak elindeki dergiyi karıştıran Hyungımın yanına çöktüm. İki dakikada yorulmuştum resmen. "Neye bakıyorsun Hyung?"

"Saçlarını ne renk boyatmamız gerektiğinden emin değilim." Dergideki bakışlarını bana çevirip şöyle bir yüzümü süzdü. "Yüzün beyaz olduğu için her renk yakışıyor zaten."

Ona doğru biraz daha yaklaşıp elindeki kataloğa baktım. Ne çok renk çeşidi vardı, ben bile bu kadar renk bilmiyordum. "Sarıya ne dersin?"

Sarı rengini severdim.

Kafasını iki yana salladı. "Hayır onunla sevimli oluyorsun. Biraz daha iddialı olman gerek."

"Peki siyah nasıl?"

Gösterdiği renge bakıp tekrardan ona baktım. Daha önce saçlarımı hiç siyah yapmamıştım, en fazla kahverengi olmuştu, ya da sarı gibi açık renkler denemiştim. Jin Hyung birkaç sanite yüzüme bakıp gözlerini büyüttü.

"Siktir evet siyah çok iyi olur, onu yaptıralım."

Jin Hyung'ın saçlarıma da karar vermesi ile birkaç saatlik işlemden sonra aynanın önünde durmuş kendimi izliyordum. Kapkara bir siyah olmasına rağmen biraz parlıyordu. Saçlarım felaket derecede yumuşak olmuştu, uzun süreden sonra garip geliyordu. Dokundukça dokunasım geliyordu.

"Of çok iyi oldu Jimin." Jin Hyung yanımda durup yansımama baktı. "Felaket görünüyorsun."

Ben de beğenmiştim.

"Hadi yemek yemeye gidelim acıktım ben." Bakışlarımı sonunda aynadan çekip ona çevirdim. "Şimdiden mi?" Geleli çok olmamıştı.

Jin Hyung kaşlarını çatıp önüne gelen tutamı geriye attı.

"Her saniye mükemmel görünmek ne kadar yorucu biliyor musun? Bu kadar eşsiz biri olmak beni acıktırıyor."

Arkamı ona dönüp eşyalarımın olduğu yere koştum. "Sormadım say."

Bütün her şeyi aldığımdan emin olduğumda kasaya gitmiştim. Yüklü bir fiyat çıkacağını pekala biliyordum, saçıma çok fazla şey yapmışlardı. Tuzlu olacaktı, umarım yürüyerek çıkabilirdim.

"O parayı hemen yerine koy."

Jin Hyung benden önce kartını uzattığında tehtit edercesine baktı bana. Ama onun ödemesine izin verecek değildim. "Ben öderim."

"Ölmek mi istiyorsun?" Ses tonundaki ciddilik yutkunmama neden olduğunda kendimi biraz daha zorlamak istedim. "Birazdan o saçları kullanamadan göçmüş olacaksın."

Resmen ışın saçan gözleri ile tısladığında titreyen elimi çantama geri soktum. Jin Hyung'a kafa tutamazdım.

Salondan çıktıktan sonra Jin Hyung'ın mekanına gitmiş ve bir şeyler yedikten sonra evime geri dönmüştüm. Sahi, Jin Hyung'ın yanında çalışsam nasıl olurdu? Hem yardım almış olurdu brn de tanıdık biri olduğu için en azından rahat olurdum. Bunu bir ara onunla mutlaka konuşmam gerekecekti.

"Jimin evde yumurta kalmamış."

Baekhyun içeriden bağırdığında koltuktan kalkmadan ben de bağırdım. "Eee?"

"Eeesi git ve Seunghoo'dan iki üç tane iste. Yarın kendimiz alırız."

Oflayıp elimle yüzümü kapattım. "Srn gitsen olmaz mı?"

"İşim gücüm var yemek yapıyorum Jimin git gel işte." Tekrardan ofladıktan sonra ayaklarımı sürüyerek dış kapıya gittim. Resmen söyleniyordum hiç hoşlanmamıştım bu işten. Yumurta falan istemiyordum ondan, of nasıl isteyebilirdim ki? Daha sabah neler demişti bana, şimdi o sönük yüzünü görmek istemiyordum.

Söylenme işlemime devam ederken kapıyı tıklatmış ve balon kafayı beklemeye başlamıştım. Birkaç saniye sonra kapı açılmıştı ama kapıyı balon kafa değil Taehyung açmıştı.

Yüzündeki ifade beni gördüğünde donmuş ve birkaç saniye bana bakmıştı. Sonrasında bir anda kapıyı kapattı. Hareketi yüzünden şaşırırken gözlerimi kırpıştırdım. Kapıyı yüzüme kapatmıştı.

Zili tekrardan çalmak için elimi kaldırdığımda kapı tekrardan açılmış ve Taehyung tekrardan görünmüştü. C
"Üzgünüm müsait değildim o an. Ne vardı?"

O an müsait değilse kapıyı neden açmıştı?

Seunghoo evde miydi? Ne yapıyorlardı yalnız mıydılar eğleniyorlar mıydı yoksa mercimeği fırına mı vermişlerdi? Düşüncelerimin sonu asla gelmiyordu o an.

Ona rahatsız bir şekilde bakıp süzdüm.
"Yumurta bitmiş de varsa birkaç tane alabilir miyim diyecektim."

"Ah tabi getiriyorum hemen." Işık hızıyla içeri gidip geldikten sonra yumurtaları elime tutuşturmuştu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan hoşçakal diyip kapıyı tekrardan yüzüme çarptığında apartmanda öylece kalakaldım.

O da neydi öyle?

Düşünceler içerisinde eve girip yumurtaları verdikten sonra koltuğa oturup düşünmeye devam ettim. Cidden o da neydi, fazla garip davranmıştı. Görüntüsü çok rahatsız olmuş gibiydi. Garip duruyordu.

Şey gibi...öpüşmeden çıkmış gibi.

Gözlerim irileşti. Siktir öldürürdüm onu. Ya o an yatakta bekleyen Seunghoo için acele ettiyse? Beni bir an önce gönderip işine geri dönmek için mi bu kadar telaşlıydı?

Kafamın içinde fırıldak gibi dönen düşünceler yüzünden ağlar gibi inleyip yüzümü yastığa bastırdım. Taehyung'ın beni aldattığına inanamıyordum.

"Sonunda oluyor."

Karşıma oturan Chanyeol'un sesini duyduğumda yüzümün birazını kaldırıp ona baktım. "Ne oluyor?"

"Deliriyorsun."

Oflayıp tekrardan yüzümü gömdüm. Herkes eğlence derdindeydi ayar olmuştum. Taehyung kesin mercimeği fırına veriyordu şu anda lanet olsun. Kesin bir şeyler oluyordu.

Kapı çaldığında Chanyeol hiç üstüne alınmadığı için ben kalkmıştım gene. Yüzümde hoşnutsuz bir ifade vardı  söylenmeye devam ediyordum. Kapıyı açıp karşımdakini dövecektim. Kulpu tutup kapıyı açtım.

"Taehyung?"

Görmeyi beklediğim en son kişi vardı kapıda.

"Ah kusura bakma rahatsız ediyorum." Yüzünde garip bir gülümseme vardı. "Biz de hiç kiraz kalmamış da, sizde varsa biraz alabilir miyim diyecektim."

"Bu beni hiç ilgilendirmiyor ama.. Kirazı ne yapacaksın?" Cidden, ne işi vardı bu saatte kirazla? "Sadece canım çekmişti."

Onu kafamla onaylayıp kapıya yaslandım. "Oh anladım. Ama Ekim ayındayız." Dik dik baktım ona. "Bu mevsimde kiraz bulman biraz zor."

Garip bir şekilde güldü. Tanrı aşkına ne oluyordu buna? "Ah doğru aklımdan çıkmış,hoşçakal o zaman."

Arkasını dönüp eve girdi ve yüzüme bakmadan kapıyı kapattı. Kapalı olan kapıya bakıp dudaklarımı gerdim. "Tamaamm bu çok garipti." Cidden neydi o öyle? Garip davranıyordu.

Sonbahar ayında benden kiraz istemişti.

Son kez evin kapısına baktım. "Deliren tek kişi ben değilim galiba."

~~~~~~~~~~~~~~

Elimdeki tepsiyi sipariş tezgahına koydum ve etrafımdaki masalara gmz gezdirdim. Jin Hyung'a yaptığım teklif kabul edilmişti ve böylece onun restoranında garson olarak işe girmiştim. Aşçı olacak kadar yetenekli olduğumdan şüphe ettiğim için şimdilik bu kolay meslekten gayet memnundum. Parası da iyiydi ve Jin Hyung çok fazla yorulmama izin vermiyordu. Bedavaya para kazanıyor gibi hissediyordum.

"Nasıl alışabildin mi ortama?"

Jin Hyung yıkadığı ellerini kurularken ona dönüp sırıttım. "Evet Hyung her şey normal, beni işe aldığın için minnettarım."

Kınarcasına baktı yüzüme. "Seni değil de kimi alacaktım? Hem gözümün önünde olman işime gelir." Ona güldüğümde sırıtan yüzü biraz ciddileşti. "Haftaya burayı açmanın 2. Yıl dönümü olduğu için kutlama yapılacak. Görev alabilir misin? Eğer sorun olursa o gün dinlenebilirsin."

Gülümseyip kafamı iki yana salladım.

"Sorun olmaz gelirim."

Sonunda yorulursam ve ağrım olursa gideceğim konusunda ona söz verdiğimde katılmama izin vermişti. Sonraki hafta sonu da işte çalışmış ama pazartesi günü okula gitmeyi reddetmiştim.

Ben hastaneye kaldırılmadan önceki gece, yani Taehyung'ı sarhoş bulduğum gece bizi döven insanlar okulun kıdemlilerinden çıkmışlardı. Taehyung işe nasıl bir bağları olduklarını bilmiyordum ama atılmaları için şiddet gösterdiklerini söylediğim kağıdı imzalamam isteniliyordu.

"Jimin gidip o kağıdı imzalaman gerek."

Yataktan kalkmadan yorganımın altına iyice girdim. "İmzalamayacağım." Başımdaki beden sinirle soludu. "Jimin!"

"İstemiyorum."

O çocukların bizi boş yere dövmediklerimi biliyordum. Taehyung ile aralarında bir şeyler olmuştu, onlardan biri ödeyecek bir bedeli olduğunu söylemişti. Ortalık karışık olmalıydı. Eğer onlar ceza alırsa, Taehyung da alırdı.

O yüzden ben hiçbir şey imzalamayacaktım.

"Ya çocuklar seni ne hale getirdi yanlarına mı bırakacaksın?" Bunu ben de istemezdim ama bu konuda kararlıydım. Kendimce Taehyung'ı koruma içgüdüsündeydim ve bunu sürdürecektim. Pazartesinden sonraki iki gün de okula gitmedim ve cezayı imzalamayı reddettim.

Çarşamba sabahı sıcak yatağımda mutlu bir şekilde kıvranırken bir anda odamın kapısı gürültüyle açılmış ve korkuyla yerimde sıçramama neden olmuştu. "Noluyor be?"

İçeri dalmış olan kişinin Taehyung olmasının verdiği şoku yaşayamadan o yatağımın yanına gelmişti. Yüzünde ciddi bir ifade vardı.

"O belgeyi imzala."

Yine mi aynı konu? Ona bakmayı kesip yatağıma yattım ve eski pozisyonuma geri döndüm, yorganımı yüzüme çektim. Herkes aynı şeyi konuşuyordu ama ben bunu yapmak istemiyordum. "Sen herhangi bir ceza almayacaksın, sadece imzala işte."

Sorun da buradaydı işte.

"Tamam." Sinirli yüzü soldu, bakışları yumuşadı. "Cidden mi?"

"Hayır."

Tekrardan arkamı dönüp yorganımı üstüme aldığımda derin bir nefes verdiğini duydum. Banane, gitmeyeceğim işte.

"Şunu bil, bunu sen istedin."

Üstümdeki yorgan çekildiğinde kaşlarımı çatıp onu almak için doğrulduğum anda Taehyung eğilmiş ve omuzlarımı tutarak ona bakmamı sağlamıştı. "Dikişlerin acıyor mu?"

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

"Dikişlerin acıyor mu dedim." Bunu şu anda niye soruyordu ki? "Hayır neden soruyorsun?"

"Güzel."

Cevap vermeden ve ben be olduğunu anlamadan eğilmiş ve bni tek hamlede omzuna almıştı. O an şok dalgası yüzünden çığlık attım. Saniye sonra günümüze dönen bilincim ile kendime gelip sırtına vurdum. "Ne yapıyorsun sen indir beni. Sana diyorum!"

Beni duymadan odamın kapısından çıktığında ayaklarımı sallayıp daha sert vurdum. Sanki yumruklarım işlemiyordu, hareketlerim yüzünden biraz olsun bile sendelemiyordu.

"Taehyung sana indir beni dedim."

Evin kapısından çıkıp apartmana girdi. "Apartmandayız sessiz ol."

"İndir o zaman beni göt herif." Yine de ona uymuş ve sessizce çığırmıştım. Çağırdığı asansör geldiğinde beni indirmeden içerideki teyzenin önüne geçip arkasını döndü. Böylece ben kadınla yüz yüze gelmiştim. Bana attığı garip bakışları görmemeye çalışıp zar zor gülümsedim ve elimi hafifçe salladım.

"Merhaba..."

Kadın bana cevap verme gereği bile duymamış ve hemen asansörden inmişti. Asansörde yalnızdık şu an. "Başım dönüyor artık indir beni." Beynime çok fazla kan gidiyordu.

"O zaman imzala."

Sinirle ofladım. "İmzalamayacağım dedim sana."

"O zaman seni indirmeyeceğim."

Asansör giriş katına geldiğinde apartmandan seri bir şekilde çıkmış ve park halindeki arabasına yürümeye başlamıştı. Bense hala debeleniyordum omzunda ama o sanki ben yokmuşum gibi rahattı. O kadar hafif olduğumu düşünmemiştim hiçbir zaman. Arabanın kapısını açıp beni resmen koltuğa fırlattığında ağzım şokla aralandı, hayvan herif ne zaman bu kadar güçlü olmuştu?

Kapıyı kapattığı anda elimi kulpa uzatmıştım ama açılmıyordu. Bu tarafı kilitlemiş olmalıydı, sürücü tarafına geçmek için döndüğüm anda boşluğu Taehyung doldurmuş ve bana donuk bir bakış atmıştı. Sinirle nefesimi burnumdan verdim.

"Amacın ne senin ya?"

Beni yatağımdan kaldırıp omzuna atmış ve isteğim dışında dışarı çıkarmıştı. Üstelik araba da kitliydi, hangi dizinin içine düşmüştüm ben?

"Asıl senin amacın ne? İmzala diyorum sana şunu."

"Ben de imzalamayacağım diyorum sana."

Bana bakmayı kesip önüne döndü ve el frenini çekti.

"O zaman ben de seni zorla okula götürüp yaptırım."

Yüzümdeki sinirli ifade solduğunda gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. "Saçmalama yapamazsın bunu."

"Niye yapamazmışım?"

Hahladım. Dalga geçiyor olmalıydı?

"Çünkü ben bir yetişkinim ve sen beni hiçbir şeye zorlayamazsın. Ayrıca üstümde pijamalarım var!!"

Jin Hyung'ın bana hediye ettiği takımı giymek için yanlış günü seçmiştim.

Taehyung bakışlarını yoldan çekip üstüme çevirdi. "Ah evet çok sevimlilermiş." Üstümdeki kıyafeti tatlı bulmasına aldırmamaya çalışıp ofladım. "Durdur şu arabayı hiçbir yere gitmiyorum ben!"

Yanımdaki kapı açıldığında bağladığım kollarımı açmadan önüme bakmaya devam ettim. "İn."

Onu duymamazlıktan gelip önüme bakmaya devam ettim. Ofladı. "Jimin in yoksa gene omzuma alacağım."

Bu sefer tepkisiz kalmayı bırakıp sinirle ona döndüm. "Taehyung üstümde lamalı mavi bir pijama takımı var farkında mısın? Hiçbir yere gitmiyorum ben."

Durduk yere millete rezil olacaktım. Bu tiple asla dışarı çıkamazdım. Saçlarım darmadağındı yüzüm yıkamamıştı üstümde çocuk pijaması vardı resmen.  Bu iğrenç üçlü kombinasyonla insan içine çıkmak istemiyordum.

Oflayıp tekrardan bana eğildiğinde ellerimle omuzlarını tutmuş ve hayır diye defalarca bağırmış olsam da kendimi saniyesinde omzunda bulmuştum. Hiç utanması yokmuş gibi okulun bahçesine girdiği anda bize dönen bakışlar yüzünden kızaran yüzüm ile sırtına vurmaya devam ettim.

"Taehyung herkes bize bakıyor."

"Sırtımda mavi pijamalı bir 'yetişkini' taşıdığım içindir."

Yetişkin kelimesine ima yapması gözlerimi devirmeme neden olurken yanından geçtiklerimizin garip bakışları ayarlarımı bozuyordu.

"Dönün siz de be önünüze ne bakıyorsunuz?!"

Ayaklarımı ve kollarımı sallayarak tepinmeye devam ederken Taehyung sonunda durmuştu. Kafamı kaldırıp zar zor baktığı şeye bakmaya çalıştım. Öğretmenlerin girdikleri sınıfların asılı olduğu panoya bakıyordu.

"Siktir Taehyung cidden indir beni."

Beni dinlemeden kağıtlara bakmaya devam etti.

"Neyse ki bu kattaymış seninle bir de merdiven çıkamazdım."

Derin bir nefes verip kolidorda döndüğünde kaşlarım sinirle çatıldı. "Ben mi dedim al beni omzuna okula git diye? Bir saniye sınıfa girmeyeceksin değil mi?"

Taehyung kendini rezil edecek bir şeyi yapmazdı, omzunda benle sınıfa giremezdi. "Aynen öyle yapacağım."

Ya da girerdi.

"Ya Taehyung sen kafayı mı yedin?" Ayaklarımı var gücümle salladım. "Bıraksana manyak çocuk!"

Omzundayken bir anda boşluğa düşmemle hafif bir çığlık atıp beline sarıldım sıkıca. Az kalsın kafaüstü gidiyordum. "Bırakayım mı emin misin?"

Ellerini bacaklarımdan çekmesi ile yere biraz daha kaymıştım. Gözlerimi sıkıca kapatıp beline biraz daha sarıldım. "Sikik herif."

"Ben de öyle düşünmüştüm." Yürümeye devam edip sınıfın birine paldır küldür daldığında ders anlatan bayan öğretmen durmuş ve öylece kalakalmıştı. Bir çocuğun omzunda mavi bir popo görmek onu şaşırtmış olmalıydı. Bakışlarım bizi izleyen sınıfa kaydığında en ön sırada oturmuş yüzündeki şaşkın ama eğlenen ifade ile duran Baekhyun'a döndü. Ona sinirli bakışlar atmak istiyordum ama sınıfın uğultusu arttığından dolayı bunu yapamadım ve elimle yüzümü kapattım. Yanıyordum.

"Pardon?"

Bayan öğretmen anlamsız ve sinirli bir şekilde Taehyung'a bakmaya devam ettiğinde şerefsiz konuşmaya başladı.

"Dersinizi bu şekilde böldüğüm için üzgünüm efendim. Jimin'in imzalaması gereken şikayet belgeleri sizde olduğu için yanınıza gelmem gerekti."

Kadın hafifçe yana eğilip sarkan bana ciddi bir bakış attı. "Kendisi bunu imzalaması gerektiği halde okula gelmiyor, doğru mu?"

Yüzümü tekrardan gizlediğimde Taehyung konuştu gene. "Evet kendisi malesef ki hastaydı." Hocaya doğru bir adım atıp yüzüne yaklaştı. "Beyninden biraz zoru var."

Dediği şeyi duyduğum ve yaptığı imayı da çok iyi bildiğim için acımadan sertçe geçirdim sırtına. Aptal hayvan ne dediğini sanıyordu. Vuruşuma aldırmadan konuşmaya devam etti. "Kendisi tam şu anda imzalamaya hazır."

Evet beynim yavaş yavaş akmaya başlarken çok hazırdım. Yüzümün fazla kandan kıpkırmızı olduğundan emindim.

Kadın bize uygunsuz bir bakış atıp masasına doğru yürüdüğünde Baekhyun sonunda oturduğu yerden kalktı ve  hocanın yanına gitti. Kadın ona kağıdı ve kalemi verdiğinde Taehyung arkasını dönmüş ve ben de kağıtla yüz yüze gelmiştim. Somurtarak baktım ona, oysaki önceki günlerde ne güzel kaçmıştım ondan. Şimdi ise burnumun dibindeydi.

"İmzalamak zorunda mıyım?"

Bunu yapmak istemiyordum. Hemde hiç.

"İmzalamadan seni indirmeyeceğim."

Kestiği ahkam yüzünden oflarken Baelbyının elinden kalemi hışımla aldım ve resmen kağıdı delercesine imzamı attım. Baekhyun neşeyle elimdeki kalemi aldı. "Teşekkürler ben alayım onu." Resmen zıplayarak kadının masasına giderken Taehyung beni yavaşça yere indirmişti ve sonunda ayaklarım yer görmüştü.

Dakikalardır karnıma baskı uygulayan geniş omuzlarının yokluğu yüzünden düzgün bir nefes alabilmiştim. Sinirle baktım ona. "İstediğin oldu mu şimdi?"

Bunu niye yaptığını bile bilmiyordum, amacını anlamak zor oluyordu.

Onun yüzünde benim aksime donuk bir ifade vardı.

"Benim yüzümden başına dert almanı istemiyorum."

Sinirli ifadem solduğunda bana son bir bakış atıp hocaya eğildi ve sınıftan çıktı.  Arkasından bakakalmıştım. Sol tarafım zonkluyordu gene.

Benim için mi yapmıştı?

"Eee lama çocuk, derse katılacak mısın yoksa orada dikilmeye devam mı edeceksin?"

Bayan hocaya yandan bir bakış atığ hafifçe eğildim ve sınıftan çıktım hemen. Gözlerim her yerde onu arıyordu. Öyle bir cüssenin saniyede ortadan kaybolmasına imkan yoktu. Ama onu hiçbir yerde göremiyordum.

Onu bulamasam da, insanlar durup bana baksa da aldırmadan safça gülümsedim. Haberimiz olmadan ikimiz de birbirimizi korumaya çalışmıştık.

Salak aşıklar gibi kolidora bakmaya devam ederken kolumdan dürtüklenmesi ile yanıma dönmüş ve gözlüklü çocuğa bakmıştım. Parmağı ile üstümü gösterdi.

"Şey okula pijaman ile gelmişsin.."

Kaşlarımı hafifçe kaldırdım. "Hadi canım, yok artık. Nereden anladın?"

Çocuk bana sinirle bakıp yanımdan gittiğinde bakışlarım üstüme kaydı ve saniyesinde ellerim ile yüzümü kapattım. Lanet olsun pijamayla okulun ortasında dikiliyordum. Yanımda hiçbir şey de yoktu. Dolapların önünde konuşan kız grubuna sakince yürüyüp masumca baktım onlara.

"Merhaba..." Kızların beni gördüğünde yüzlerindeki gülüş solmuştu, bir tanesi gülmek üzereydi. "Rica etsem telefonunuzu iki saniye kullanabilir miyim?"

İlk birkaç saniye ses çıkmasa da sonunda halime acımış olmalılar ki birisi telefonunu vermişti. Tuş yerine girip ezbere bildiğim numarayı tuşladım ve telefonu kulağıma dayadım. Numarasını değiştirmemişti.

"Alo?"

"Hangi cehennemdeysen eğer buraya gel ve beni evden buraya getirdiğin gibi geri götür göt herif. Kapının önünde bekliyorum iki dakika içinde orada olmazsan arabanın parlak boyasına baybay de."

Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım ve şirin bir gülümseme ile kızlara geri uzattım. "Çok teşekkür ederim."

Garip bakışlarına aldırmadan elimle yüzümü kapatabildiğim kadar kapatarak dışarı çıktım ve arabaların oraya yürüdüm. Ayaklarım üşüyor diye panduf giydiğim için şanslıydım. Şu anda çıplak ayak yürümek oldukça rahatsız edici olurdu. Kendimi evsiz gibi hissediyordum resmen.

Karşıdan Taehyung geldiğinde arabasına kalçalı yaşlanmayı bırakıp dikledim. Bana yaklaştığında karşımda durup bıkkınca baktı bana.

"Ne var?"

Niye öyle bakıyordu bana? Tüm bunlar onun suçuydu benim değil, en azından giyinmeme izin verebilirdi. Eğer verseydi şu anda böyle bir sorun yaşamazdık.

"Bir havalı çıkış yapmama izin vermiyorsun."

Oflayıp arabanın kilidini açtı. "Bin arabaya sinir oldum çok." Beni beklemeden içeri girdiğinde hayretle hahladım. Sinir olmuş, kıçım. Söylenerek arabaya bindim ve okulun otoparkından çıktık. Sinir olmuş. Sabahtan beri kafası akan rezil olan bendim ama sinir olan oydu. Iğğğ kafasını ellerimle koparmak istiyordum şu anda.

Kafamı camdan çekmedim ve sessiz bir yolculuk yaptık. Araba evin önünde durduğunda kemerimi açıp hemen çıkmak istemiştim ama kolumdan tutulmamla bu isteğim yarım kalmıştı.

"Yok mu bir teşekkür? Ne kaba arkadaşsın Jimin."

Yüzünde kınayan ifade ile bana baktığında ona döndüm. "Taehyung." Ağzından efendim gibi bir ses çıktığında yüzündeki hiçbir mimiği oynatmadan ona bakmaya devam ettim.

"Seni öldürürüm bak."

Burnuma kadar gelmişti, iyice saçmalamaya başlamıştı artık. "Ama sen-"

"Kes şunu!"

Cümlesini aniden kestiğimde yüzündeki sırıtan ifade solmuştu. Bense son derece ciddiydim. Yaptığı bu boktan şeye daha fazla dayanamıyordum artık. Hiçbir hareketi diğeri ile tutmuyordu ve ben cidden yorulmuştum.

"Bunu neden yapıyorsun bilmiyorum ama artık yeter. Ben cidden buna daha fazla dayanamıyorum. Kafayı yemek üzereyim. Seni ve harekelerinin anlamlarını düşünüp durmaktan sıyırmama çok az kaldı!"

Nefesimi vererek sessiz yüzüne baktım. Konuşuyordu, sadece öyle bakıyordu ve bu beni delirtiyortu. Burnum sızlamaya başladığında bakışlarımı ondan çektim ve arabadan indim. Ağlamak istiyordum.

Arkama bile bakmadan apartmana girip kapıyı kapattım.

Ben...yorulmuştum.

~~~~~~~~~~~

"Jimin beni dinliyor musun?"

Olsıpım yerde sıçrayıp önümdeki Hyunguma baktım. Hızla salladım kafamı. "Bir an dalmışım Hyung üzgünüm. Devam et lütfen."

Jin Hyung beni rahatsız bir şekilde inceledikten sonra konuşmaya devam etmişti. "Tüm garsonları alanlara eşit bir şekilde bölüşürdük ki karmaşa olmasın. Kendi bölümün dışında bir yere bakmana gerek yok. "

"Rahatsızlanırsan gel ve beni bul. "

Onu tekrar onayladığımda işe başlayıp siparişleri almaya başladık. Jin Hyung  tanınan biri olmuş muydu bilmiyordum ama burası gerçekten kalabalıktı. "Jimin şu masaya bakar mısın?"

Önümdeki bayanlara içeceklerini verdikten sonra diğer garsonun gösterdiği masaya yöneldim. "Merhaba siparişinizi alabilir miyim?"

Aldığım siparişleri yemek bölümüne giden odaya girip verdiğimde siparişlerin çoğu bitmişti, sadece kararsız insanlar kalmıştı. Tekrardan salona çıkıp etrafı inceledim. Bizimkiler gelmiş olmalıydı, ben hazırlıklar için onlardan önce gelmiştim.

"Jimin Hyung~"

İsimini duyduğumda yanıma döndüm ve birkaç metre ötede arkadaşlarımın oturduğunu gördüm. Bana bağırıp el sallayan ise Seunghoo'ydu.

"Ciddi olamazsın.."

Bu çocuğun da Taehyung gibi kişilik bölünmesi yaşadığına yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.

Ona bıkkınca bakmayı kesip başımla selam verdim bana narince el sallayan Baek Hobi ikilisine gülümsedim ve önüme döndüm. O yakışıklı piç esmerin yüzüne bakmak istemiyordum. Beni sinirlendirmişti. Ve şu anda kendimce ona tavırlıydım.

Aptal öküz.

"Pardon bakar mısınız?"

Adamın birinin el kaldırdığını gördüğümde sipariş almak için adım atmış ama sonra omzumdaki elle durdurulmuştum. Bu Woojin'di, o da burada çalışıyordu.

"Ben bakarım, sen kendini çok fazla yormamaya çalış."

Yüzüme sevimli bir gülümseme kondurdum. Buradaki herkes cidden çok nazikti. "Teşekkür ederim Sunbae."

İnsanların bana ilgi göstermesi hoşuma gitse de sanki ölümcül bir hastalığım varmış gibi davranmaları sinirlerimi bozabiliyordu zaten. Ama kimseye de kızamazdım çünkü kimsenin bunu yaparken kötü bir niyeti yoktu.

İlerleyen saatlerde masalardaki boş tabakları toplamaya başlamıştık, her şey hızlı gelişiyordu. Jin Hyung kutlamayı gece yapacağını söylemişti ama şimdiden insanlar bir şeyler yiyorlardı.

Tepsime doldurduğum tabakları dökmemek için büyük mala sarf ederken yürürken masalardan uzaklaştığım srada birine sertçe çarptım ve bütün tabaklar yere düştü.

Hadi ama! Sadece bir kez olsun kazasız bir iş yapamaz mıydım?

Tabaklara bakmayı kesip önümdeki bedenin mahvolmuş üstübe baktım. "Ah Tanrım çok özür dilerim ben-"

Bedenin yüzünü gördüğümde Yüzümdeki mahçup ifade kayboldu. "Sen miydin?"

Hayır, Taehyung'ın üstünü batırdığım için hiç ama hiç pişman değildim.

"Beni görünce özürün yarıda kaldı, devam edecek misin?"

Ona yandan bir bakış atıp tabakları toplamak için yere eğildim. "Hayır." Özür falan dilemeyecektim, bence haketmişti. Bilseydim kafasından aşağı dökerdim.

"Tabakları toplamaya bırak da bana lavabonun yerini göster."

Ona bakmadan kırılanları da topladım. "Şuradan sola dön kolidorun sonunda."

"Bulamam ben orayı sen götür."

Cümlesi yüzünden bakışlarımı yerden kaldırıp hayretle ona çevirdim.
"Ne demek bulamam dümdüz gideceksin işte!" Bu kadar zor olamazdı.

"Ya yolumu şaşırıp çalışanlara denk gelirsem? Ne olduğunu soracaklar ve ben de anlatmak zorunda kalacağım. Sonra da-"

Hızla yerimde doğrulup kolunu tuttum. Adi, nasıl şerefsizlik yapacağını çok iyi biliyordu.

"Tama götüreceğim sus."

Yüzündeki sinir bozucu sırıtma ile bana baktığında bakışlarımı ondan çekip Woojin Sunbae'yi aramak için etrafta gezdirdim. Dökülenleri burada öylece bırakamazdım. Sonunda onu buraya doğru gelirken gördüm.

"Sunbae!"

Elindeki kağıda bir şeyler yazmayı bırakıp önce yere sonra da bize baktı. "Jimin, ne oldu burada?"

Taehyung'ın yanından ayrılıp pıtı pıtı yanına gittim. Mahçup hissediyordum çok. "Özür dilerim Sunbae sakarlığım tuttu gene. Tuvalete gidip üstünü temizlemem gerek ama burasını böyle bırakamam."

Woojin Sunbae'nin kaşları çatıldı. "Beyfendi gidip kendi üstünü temizleyebilir, sen neden onunla gidiyorsun ki?"

Bakın bu gerçekten doğruydu. Neyse ki Taehyung arkada olduğu için konuşulanları duymuyordu.

"Önüme bakmıyordum, ben çarptım. Mantık olarak benim suçum."

Ben neden şu anda bunu söylüyordum ki? Her şeyi Woojin Sunbae'ye bırakıp tabaklarımı alır ve arkamı dönmeden oradan giderdim. Ne diye Taehyung'ın yanında kalmaya çalışıyordum?

"O önüne baksaydı dikkat edip çarpmanı engellerdi. Burada çalışanları sabote etmeye çalışan biri var galiba."

Şaşkınca baktım. "Ne?"

"Yeni çalışanları korkutarak istediklerini yapabileceklerini sanarlar. Onlardan para koparmaya çalışırlar. Şerefsizler."

Ben gözlerimi kırpıştırıp ona bakarken o beni geçmiş ve adımlarını Taehyung'a yönlendirmişti.  Orada salak gibi dikilmeyi kesip büyümüş gözlerim ile arkamı döndüm hemen. "Sunbae!"

Her şeyi yanlış anlamıştı.

"Pardon bakar mısınız?"

Taehyung kafasını yerden kalırıp ona doğru giden Sunbae'ye bakarken bense peşinden koşuyordum. Woojin Sunbae onun tam önünde durup kollarını bağladı. "Kendi hatanızı başkalarına temizletmeniz hoş bir davranış değil."

Taehyung ellerini cebinden çıkarmadan tek kaşını kaldırdı. Aralarında oluşan elektrik çıplak gözle bile fark edilebilirdi.

"Çalışanlarıma böyle muamele göstermenize izin veremem."

Aralarına kafamı sokup Woojin Sunbae'ye döndüm. "Sunbae ben çarptım diyorum." Bunu niye bu kadar büyüttüğünü anlamıyordum, dizilerde de olurdu böyle şeyler.

Beni dinlemiyordu bile.

"Senin kadar o da suçlu, ayrıca görüyorum ki elleri var. Kendi üstünü kendi temizleyebilir."

Taehyung'ın bakışları kararmaya başladığında yutkundum. Ortam kötüye gidiyordu. Woojin Sunbae bana bakmadan konuştu.

"Sen içeri geç Jimin, buraları ben hallederim."

Taehyung'ın bakışları ondan bana döndüğünde gözlerindeki kıvılcımı en içime kadar hissetmiştim. Çok şey görünüyordu...sinirli.

"Jimin hadi dedim sana."

Taehyung'a bakmayı kesip Woojin Sunbae'ye döndüm. "Hayır."

Bakışları bana döndüğünde hafifçe gülmeye zorladım kendimi. "Endişen için minnettarım ama buna gerek yok Sunbae."

Bakışlarımı Taehyung'a çevirdim.

"Taehyung benim arkadaşım."

Yaaaaa gördün mü piç çocuk, sadece sen mi şerefsizlik yapacaksın? Biraz da ben yapacaktım. O arkadaş lafını burnundan getirmezsem adam değilim.

"Arkadaşın mı?"

Kafamla onayladım onu. Arkadaş. Iyyy midem kalktı, hiç sevmedim ben bunu.

"Evet öyle, hadi biz gidelim."

Taehyung'ın kolundan tutup onu çekiştirmeye başladım çünkü o kendi isteği ile asla yürümüyordu. Woojin Sunbae orayı halledeceğini söylemişti. O yüzden ben ayrılabilirdim.

Onu tuvaletlere soktuğumda ona bakmadan cebimdeki bezi ıslatıp ona verdim. "Sen üstünü sil, ben sana yedeklerden bir gömlek getiririm."

"Jimin-"

"Gidiyorum."

Konuşmasına izin vermeden tuvaletlerden çıktım ve nefesimi vererek kolidorda yürümeye başladım. Fazla gergin hissediyordum, boğucu bir hava var gibiydi. Dolapların olduğu odadan Taehyung'ın bedenine uygun bir gömlek bulup geri gelene kadar nefesimi kontrol altına almaya çalışmış ve kendimce sakinleşmiştim.

Tuvaletlere yaklaştığımda ise kalbim gene ağzıma çıkmıştı.

"Sakin olsana be.."

Kendime küfürler ederek tuvalete daldığımda gördüğüm şeyin üstü çıplak Taehyung olması yüzünden nefesimi tutarken hemen kafamı çevirmiştim.

Siktir neydi o öyle?

Koyu teni resmen parlıyordu.

"Manyak mısın çocuk?!"

Kafamı ona çevirmeden bağırdığımda bana aldırmadan gömleğini kenara koydu. "Yenisini giymem için önce çıkarmam gerek, biliyorsun değil mi?"

"Ortalıkta niye çıkarıyorsun kabine gitsene! Ya başka birisi olsaydı?"

Şey bu durum beni oldukça rahatsız ederdi. Hatta bunu şu anda düşünmek bile sinirlerimi arttırmıştı. Eğer ben değil de başka biri girmiş olsaydı, kesin aşık olurdu.

Ona bakmamaya çalışıp yanına geldim ve ittirmeye başladım. Kapının önünde durmamalıydı. "Jimin ne yapıyorsun?"

Parmak uçlarıma ve avcuma değen tenini göz ardı etmeye çalıştım. "Git köşede yap ne yapıyorsan."

Kapıdan yeterince uzaklaştığımızdan emin olduğumda gömleği ona fırlattım ve arkamı döndüm. Bakarsam üstüne atlarım gibime geliyordu. "Sen giyin gidiyorum ben."

Daha fazla burada kalamazdım.

"Dur!"

Gömleği kollarından geçiren ama henüz iliklemeyi akıl edemeyen Taehyung arkamdan gelip kolumu tuttuğunda durmak zorunda kaldım. Ahh zor durumdaydım şu an, neden sadece gitmeme izin vermiyordu?

"Bir sorun mu var?"

Ona döndüğümde yüzünde garip bir ifade ile bana bakıyordu ama ağzından hiçbir şey çıkmıyordu. Ne kadar süre birbirimize baktık bilmiyorum, sonsuz gibi gelmişti.

İkimiz de ilişkimizi toparlamaya çalışıyorduk ama sanki attığımız her adım hiçbir boka yaramıyordu.

"Ben geçen gün için özür dilerim." Gözlerimi kırpıştırdım. "Okulda ve sonrasında olanlar için."

Elini kolumdan çekip ensesine attı. Tanrım, önünün açık olduğundan haberi var mıydı?

"Taehyung-"

"Ayırca o gece olanlar da tamamen benim suçumdu. Kişisel sorunumun sana zarar vermesine izin vermemem gerekirdi."

Konuşmaya çalışmayı bırakıp ona bakmaya devam ettim. O gece olanları, hatırlıyor muydu?

"Aptallığım yüzünden acı çektin. Yetmezmiş gibi bir de-" Oflayıp saçlarını karıştırdı. Fazla rahatsız görünüyordu. "Sorun değil."

"Ne demek sorun değil? Benim yüzümden az kalsın.."

Cümlesine devam etmeyip oflayarak kafasını eğdiğinde hafifçe gülümsedim. Ufak bir çocuk gibiydi. "Taehyung. Hey Taehyung."

Yanına adımlayıp eğik kafasını dürtükledim ve bana bakmasını sağladım. "Seni orada bırakabileceğimi nasıl düşünürsün? Aptal olma."

Resmen küçük bir çocuk gibi parlayan gözleri ile bana bakarken gülümsemeden durmak çok zordu. "Kendini suçlamayı kes ve giyin artık."

Suçlu hissetmesine gerek yoktu. Olan her şey benim kararımdı ve pişman değildim. Gene olsa, gene yapardım. Onun iyiliği benim için her şeyden çok daha önemliydi.

Beni onayladıktan sonra gömleğini hızlıca iliklemiş ve ceketini geri giymişti. Tanrım, normal zamanındaki hali hoşuma gidiyordu evet ama takım elbiseli hali felaket olmuştu.

Ona çok yakışmıştı.

"Taehyung."

Ceketini düzeltirken bana bakmıyordu. "Efendim?"

"Benimle içmek ister misin?"

Bakışlarını saniyesinde yerden kaldırıp bana çevirdiğinde ciddi ciddi bakıyordum ona. Baekhyun bana zamanında birinden hoşlanıyorsan ama o senin arkadaşınsa içmeye davet et demişti. Sanırım bu adım arkadaşların arasındaki duygusal bağın başlangıcı oluyordu.

Eğer bana arkadaşım diyorsa, ben de bunu bir üst seviyeye taşırdım.

"Birlikte içmek mi?"

Onu kafamla onayladığımda yanıma gelip birkaç saniye yüzüme baktı. Sanırım kabul etmeyecekti.

"İçerim." Kalbim yerinde hopladığında onun yüzü hala ciddiydi. "Hâlâ ilaç kullanıyorsun, o yüzden önümüzdeki günlerde onları aksatma ve iyi beslen."

"Sonra seninle içeceğim."

Ve biz belki de orada aramızdaki sorunun düzelmesi için en büyük adımı atmıştık.

Bittiiiiitiitititit

Nasıldı? Beğendik mi?

Ben beğendim aslında, iyi hissetmenizi sağlayacaksa kötü günlerin geride kaldığını söyleyebilirim

Kendinize çok iyi bakın

Herhangi bir soru, sorun, merak edilen, tavsiye falan filan işte. Yazmaktan çekinmeyin

Bye Hoes😎

Continue Reading

You'll Also Like

12.1M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
243K 23.4K 31
Jungkook Seni pis hırsız Sen benim first kiss'imi çaldın! Semetae! Ukekook!
216K 8.9K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
813K 79K 35
endişelenmeyin bay kim, bayan kim sizi seviyor. #1vkook 15.04.23