ZEHR-İ VİRAN

By AsiMavera

737K 30.5K 20.4K

Yasak olanın verdiği haz mıydı; bizi günaha iten? Ya da aşk mıydı; yasak olmasına rağmen günahını göze aldır... More

ZEHR-İ VİRAN
❦1❦ ↑ ENKAZ ↓
❦2❦ ↑Gece Gözlü↓
❦3❦ ↑Samira SANCHEZ ↓
❦4❦ ↑İÇİNDE KALAN↓
❦5❦ ↑O BENİM KARIM!↓
❦6❦ ↑AFFET BENİ ARAP KIZI..↓
❦7❦ ↑BEN HEP SENİN YANINDA OLDUM..↓
❦8❦ ↑ZEHR-İ VİRAN↓
❦9❦ ↑İZİN VERİR MİSİN?↓
❦10❦ ↑GEÇ KALMAK İSTEMİYORUM!↓
❦11❦ ↑SEN VE BEN, BİZ OLDUK MU Kİ ?↓
❦12❦ ↑SENİ TANIMAYACAĞIMI MI SANDIN ARAP KIZI..↓
❦13❦ ↑SENİNLE OLMAYACAĞIM↓
❦14❦ ↑BİZ TEHLİKELİYİZ↓
KARANLIK OKYANUS
❦15❦ ↑GECENİN SEVGİLİSİ↓
❦16❦ ↑BİR SON - BİR BAŞLANGIÇ↓
WhatsApp Grubu
❦17❦ ↑ACI VE TATLI↓
❦18❦ ↑DEĞERSİZ↓
DESTİNA
❦19❦ ↑MAZİNİN YARALI İZLERİ↓
❦20❦ ↑ M E Y U S ↓
❦21❦ ↑UFAK DOKUNUŞLAR↓
❦22❦ ↑ RİYAKAR GECE ↓
❦23❦ ↑ KELEPÇE ↓
❦24❦ ↑MEZARLIK↓
❦25❦ ↑ İDAM ↓
❦26❦ ↑ ÖFKENİN YANKISI ↓
❦27❦ ↑ DÜĞÜN ↓
❦28❦ ↑ İNTİHAR VE GÖZYAŞI ↓
❦29❦ ↑YERLE BİR↓
❦30❦ ↑ GECENDE BENİM GÜNDÜZÜNDE ↓
❦32❦ ↑ ZİHNİN MECRUH TUTSAKLIĞI ↓
❦33❦ ↑KIRILAN ZİNCİRLER↓
❦34❦ ↑ İLK TEMAS ↓

❦31❦ ↑ HAKİKATLER ↓

5.5K 334 233
By AsiMavera


Açın oradan bir Ahmet Kaya, dinleyin oradan bi Nereden Bileceksiniz,
okuyun bi 31. Bölümü...  Madnajkajxjd

300 OY & 300 YORUM'a
YENİ BÖLÜM SİZLERLE...

31. BÖLÜM: "HAKİKATLER."

Dört duvardan başka bir şey görmemiş olabilirdi gözleri, binlerce lezzeti tatmamış, onlarca şehri ya da ülkeyi gezmemişti belki. Fakat tüm bunları yapmış kadar olduğu büyük bir bilgi birikimi vardı Samira'nın; görmediği, yemediği, gezmediği her şey için o kadar kitap okumuştu ki babasının yerle bir ettiği özgüvenini yine kendi verdiği savaşlarla geri kazanabilirdi. Arkasında duran bir ailesi olmayabilirdi, eğer isterse herkesi karşısına almak uğruna dahi olsa dimdik durmayı becerebilirdi. Samira her ne olursa olsun dik durmaya kendisine söz vermişti. Bu saatten sonra asla kimseye boyun eğmeyecekti. Tabi gerektiği yerlerde gerektiği hedefine ulaşabilmesi için sessiz kalabilirdi, bu bir savaştı ve her şey mubahtı. Gerekirse Araz'a başkaldırmayacak, razı geliyormuş gibi görünecekti. Ama aslında gerçeğin öyle olmadığını zamanı gelene kadar kendisinden başka hiç kimse bilmeyecekti.

Adamın gidişiyle kız banyodan çıkmış, üzerine babasının karşısına ne zaman çıkacak olsa giyindiği siyah, ayak bileklerine kadar uzanan düz kesim elbisesini geçirmişti. Aslında birçok siyah elbisesi vardı fakat hepsi Cesar'ın evinde, kendisine verdiği dolabında kalmıştı. Aynada son kez yansımasına baktı; bu sefer diğerlerinin aksine saçlarını da kapatmamıştı. Onunla bu yaşına dek Âmine'den başka biri ilgilenmemişti. Âmine ise bir İranlıydı ve İslam'ı Arabistan'daki insanlar kadar göz önünde yaşamıyorlardı. Bu nedenle Samira tam olarak bu durumun üzerinde pek durmuyordu. Allah'a inanıyor ve şartlarını kabul ediyordu. Fakat tesettürü tercih edip etmeme kararı verebilecek kadar henüz dünyayı ve İslam'ı tanımıyordu.

Dışarıdan gelen seslerle birlikte Samira odasından çıkarak merdivenlerden aşağı indi. Dış kapı açıktı, aralık duran yerden kapılarının önünde biriken onlarca lüks aracı görebiliyordu.

Güç ve ihtişamı üzerine bir pelerin olarak giyen adam şüphesiz ki kendisini epey yükseklerde görüyordu; fakat daha elinin altındaki küçücük bir kıza yetemiyordu. Dışarıdaki tüm dünyayı alsa da avuçlarına, yoldan geçen işsiz güçsüz bir adamdan asla ayırt edemeyeceği bir sıradanlık taşıyordu Samira'ya.

Adamlar bir bir arabaları park ederken Arap Şeyh olağanca heybetiyle içeriye girmişti. Samira hemen dibinde durduğu merdivenlerden ne aşağı ne yukarı hareket edebiliyor, öylece kapının girişinde beliren adamı seyrediyordu. Buraya nasıl gelebiliyordu? Gerçekten Samira'yı hâlâ kızı olarak görebilme hakkını kendinde nasıl buluyordu? Kızın aklı tüm bu olanları asla almıyordu.

İçeri doğru geçerken göz göze geldiler. Aslında yukarı çıkmak, aralarına katılmak istemiyordu ama bu yaptığı Araz'ın işine gelirdi. Tüm yalanlarını bu hareketle birebir kanıtlar, kendisini haksız çıkarırdı. Bunu yapmasına müsaade edemezdi. Birkaç saniyelik duraksamanın ardından Araz'ın öne atılmasıyla Şeyh içeriye geçmiş, Samira'da içinde bulunduğu mecburiyet dolayısıyla istemeyerek de olsa arkalarından gitmişti.

"Gelmene çok sevindim." dedi Araz, sanki yaşıtı bir dostuyla konuşuyormuşçasına bir rahatlıkla. Samira'nın da bu duruma şaşırdığı söylenemezdi çünkü sözde kocasını artık az da olsa tanımıştı, aklına nasıl eserse öyle yapar, canı nasıl isterse öyle davranırdı. "Evimize hoş geldin."

Şeyh Amer, göz ucuyla kızına baktı. "Aslına bakarsan buraya iş için geldim Araz." dedi Şeyh, ağır bir aksanla konuşuyordu İngilizce'yi. "Aldığın işle başa çıkman için, aksi halde altında kalacağın kadar ağır bir iş bu seferki."

"İstersen sofraya geçelim önce, bu tatsız meseleleri sonrada konuşabiliriz." Araz'ın dudaklarının kenarı kıvrıldı. "Hem sevgili karım ayakta kalmamış olur böylece." deyip yamuk bir gülümsemeyle Samira'nın suratına baktı.

Kızın kaşları çatılmıştı, karşısındaki adam yirmi altı yaşında değildi sanki. Daha dokuz on yaşında bir çocuktu ve oyun oynamaktan başka bildiği yoktu. Bazen çocuk, bazen dengesiz, çoğu zamanda tam bir ruh hastası gibi davranan bu hallerini asla anlamlandıramıyordu.

Şeyh, başıyla adamı onayladığında birlikte masaya geçtiler. Samira asla konuşmuyor, tabağındaki yemekleri çatalının ucuyla eşeliyor, yanında konuşan adamları duymuyordu. O kadar yabancıydı ki bu masaya, o kadar uzaktı ki yanı başındaki bu adamlara; yıllarca hasretini çektiği babası hemen karşısında oturuyordu ama kilometrelerce ötesinde olan, kendisine yasak kılınan adamı istiyordu. Çünkü bu dünya böyleydi; verdiğin kadarını alabilirdin ancak. Ne eksik ne fazla, babası ona acıdan başka bir şey vermemişti, Samira'da artık vermediği mutluğu dilenmek yerine yanında olanlarla devam etmek istiyordu hayatına. Başaracaktı da, er ya da geç alacaktı istediğini.

"Cesar," Adamın ismini duymasıyla gözlerini dikmiş olduğu tabaktan kaldırarak adamın ismini söyleyen babasına baktı. "Cesar Massimiliano'yu ihaleden çekeceğim."

Araz, peçeteyle dudağının kenarını silerken kaşları çatıldı. "Nasıl yani?" diye sordu şaşırmış bir ifadeyle. "Bu işte tek mi kalacağım? Ama biz hep onunla birlikte..."

"Tek yapacaksın." derken olağanca bir otoriteyi giyinen sesi tüm bu konuşmayı Araz'dan ziyade kızına yapıyor gibiydi. "O artık sadece kendi ülkesinde yapacak işini, Amerika'da yaşamasına gerek kalmayacak. Cesar bundan sonra İtalya'da, kendi payına düşeni yapacak. Buralara kadar eli uzanmayacak."

"Peki buna kim karar verdi?" Bu durum Araz'ın beklemediği bir şeydi. Yıllardır Cesar'la birliktelerdi ve şimdi o giderse tüm her şeyi bir başına nasıl yönetebileceğini hakkında hiçbir fikri yoktu.

"Gereken yerlerle bizzat konuştum, tamamen şahsımın verdiği idari bir mevzu bu." Gözlerini sonunda damadından çekerek kızına doğrulttu. "Size manevi olarak verdiği zararları bu şekilde olay çıkmadan ortadan kaldırabileceğimizi düşündüm."

"Verdiği manevi zararlar mı?" Samira bir anda kendini tutamayacak konuşmanın ortasına daldı. "Neyin zararından bahsediyorsun sen?"

"Aranızı bozup, kafanı karıştırarak ailemizi dağıtmaya çalıştığını biliyorum." dedi Şeyh, ağır aksanı ilk defa kızın bu kadar hoşuna gitmiyordu. "Bu durum herkes için daha hayırlı."

Samira sonuna kadar açtığı öfkeli gözelerini Araz'a dikerken, olağanca ifadesizliğiyle kendisine baktığını görüp tekrar babasına döndü.

"Bunca zaman elinin altında olan adama çok sevgili damadının ettiği iki lafla silip atacak kadar mı güvenmiyorsun?" Dudaklarını bir birine bastırırken siniri bozulmuş gibi gülümsedi. "Senin derdin kimseyle değil benle, sanma ki anlamıyorum. Bana yardımcı olduğu, yeri geldiğinde Araz'dan dahi koruduğu için onu buradan uzaklaştırıyorsun."

"Onu kapı dışarı ettiğim falan yok, Cesar'a güveniyorum. Sadece işleri artık Amerika'dan değil, İtalya'dan yönetecek. Ben bunda bir sakınca göremiyorum." Samira elindeki çatalı var gücüyle sıkarken babasının söylediklerine tahammül edemiyordu. "Hem seni Araz'dan kurtaracağı ne gibi bir durum olabilir ki? Araz seninle gayet de güzel ilgileniyor, düşündüğümden daha ilgili bir koca."

"Nereden biliyorsun?" Karanlık bir sokak sızmıştı Samira'nın zihnine. Ettiği her kelime de sokaklar biraz daha daralıyor, adım attığı her saniye karanlık zihnini tamamen ele geçiriyordu. "Her gününü bizimle mi geçiriyorsun? Yoksa geceleri gelip bizimle birlikte falan mı uyuyorsun?" Elindeki çatalı sert bir şekilde masanın üzerine vurdu. "Söylesene Şeyh Amer, damadının gerçekten çok ilgili bir koca olduğunu nereden biliyorsun?"

"Sabretmeye çalışıyorum ama haddini aşıyorsun Samira." Şeyh'in gözleri öfkeyle parladı. "Yerini bil."

"Bugüne kadar babalık yapmadın anlarım, bir hayvan gibi sokağa, başkalarının önüne attın onu da anlarım. Ama artık sende anla, benden vazgeçtiğini hatta bu zamana dek beni hiçbir zaman istemediğini ve artık sana ait bir hayvan olmadığımı anla! Sana benim babam değilsin demiştim, belki sen unuttun ama benim tüm söylediğin ve söylediğim sözler hatırımda. Bu yüzden hayatıma müdahale etmekten vazgeç. Burada senin kuralların yok, burada sen yoksun. Burada biz varız, o yüzden kararların da yapacakların da umurumda değil. Benden uzak dur anlıyor musun? Etrafımdaki insanlardan uzak dur."

"Seni bu denli asileştiren, benim karşımda bana ahkâm kesme cüretini veren Cesar mı?" Şeyh, gerçekten sinirlenmişti. "Bir saniye düşünmem çekerim ipini, onun gibi adamlar benim elimin kiri Samira. Bir sallamama bakar inan, sallar dökerim elimden eteğimden tüm pisliği."

Samira elindeki çatalı usulca masanın üzerine bırakıp arkasına yaslandı. Yüzünde bozuk bir tebessümle kollarını bir birine bağladı. Artık ne olacaksa olur kafasındaydı. Başını dikleştirdi ve doğruca babasının gözlerinin içine baktı.

"Araz'la evlendiğimde bir sevgilisi olduğunu biliyor muydun?" Samira artık Arapça konuşuyordu. "Nikâhımızın kıyıldığı gün yanında getirdiği kadının aslında sevgilisi olduğunu, o kadını kendisine şahit kıldığını; tüm bunları biliyor muydun?"

Araz'ın yüzünde solan gülümsemesiyle elindeki çatala işkence etme sırası kendisindeydi. "Biz daha evlenmeden asla karısı olamayacağımı, beni sadece sevgilisinin hizmetini yaptırmak için aldığını, gözünde evde kalmış bir beslemeden farkı olmadığımı... Sevgili damadın sıraladığı onca yalanın arkasından bu gerçeklerden de bahsetti mi sana?"

Kısa süreli bir ölüm sessizliği. Samira yüzünde nefret dolu gülümsemeyle sözde kocasının gözlerinin içine bakıyordu. Sanki bu sefer yaklaşmıştı, artık Araz'ın aleyhinde de bir şeyler olacaktı. Samira hayatında ilk kez haklı çıkacaktı.

"Cesar gideceği için üzülüyorsun anlıyorum ama bu bana iftira atman için geçerli bir neden değil karıcım, lütfen aramıza üçüncü şahısları sokma." Araz dişlerinin arasından konuşuyordu. "İşte tam olarak bundan bahsediyordum Şeyh Amer, Cesar'ın kendisi dahi olmasa bahsi bile bizi geriyor. Aynı şu an olduğu gibi."

"Asıl sen tüm hatalarını onun üzerine yıkmaktan vazgeç!" Samira dişlerini bir birine bastırdı. "Yalanlarını bir kenara bırak artık. Bu zamana kadar bana ne denli dürüst geldiysen Şeyh Amer'e de dürüstçe anlat olanları."

"Samira," Araz'ın sözünü kesen, Samira'dan başkası değildi.

"Düğünümün olduğu sırada, aşağıda herkes bizi beklerken o odada beni sevgiline nasıl dövdürttüğünü anlat mesela. Bana her vurduğunda gördüğün manzarayı nasıl bir duvar kadar ifadesizce seyrettiğini anlat Araz. Beni Şeyh Amer'e en yakın arkadaşım diye tanıttığın Elly'nin elinden Cesar'ın gelip nasıl aldığını anlat." Masadaki hiç kimse Şeyh'in ne düşündüğünü anlayamıyordu. Tepkisiz gözlerle olan biteni dinliyor, gözleri ikili arasında yavaşça gidip geliyordu. Ayrıca kızının kendisine baba tabiri yerine Şeyh Amer diye seslenişi de gözünden kaçmamıştı. "Bana onun yanında ne kadar değersiz olduğumu, ettiğin hakaretleri anlat!"

"Tüm bu söylediklerin doğruysa eğer, neden Araz ısrarla seni yanında istiyor Samira? Neden hala onun yanındasın? Günler öncesine kadar bu evde olmadığını biliyorum, neden şimdi onun evinde onunla birlikte kalıyorsun?"

Duydukları karşısında Samira bir an duraksadı. Burada, onunla kalmadığını babası biliyordu.

"Buraya geleceğinizi haber verdim, Samira'nın canını sıkacak bir sorun olsun istemediğimden ama görüyorum ki siz zaten her şeyden haberdarmışsınız."

Samira inanamaz gözlerle baktı Araz'a. O kadar profesyonel yazmıştı ki kurgusunu, hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan bir bir sıralıyordu yalanlarını.

"Çok değerli Elly'si kendisini terk etti, gidip babasının istediği adamla evlendi. Oyuncağını kaybeden Araz'da yüzüne bile bakmadığı sözde karısını artık yanında istediğini bin bir tehditle belirtti. Bu nedenle şu an burada bulunuyorum."

"Neden tüm bu olanları düğünden önce değil de şimdi belirttiğini öğrenebilir miyim Samira? Çünkü bahsettiğine göre çok öncesinden söylemiş tüm bu olup biteni sana?"

Samira ışıldayan gözlerle babasının suratına baktı. Kendisine inanıyor olmalıydı, aksi halde tüm bu sorgu suali kendisine yapacak biri olmadığını biliyordu.

"Bana benimle işi olmadığını, ayrı ev tutarak kendi hayatımı yaşayacağımı söyledi. Ben bundan başka ne isteyebilirdim ki, açıkçası o zaman işime gelmişti. Ama sonradan bütün bunları yapacağını nereden bilebilirdim ki?"

Adam elinde tuttuğu peçetesini bir kez daha simsiyah olan sakallarının çevresinde gezdirirken bir şeyleri tartıyor gibiydi.

"Araz'dan ayrılmanın ölüm haricinde başka yolla olamayacağının farkındasın değil mi? Bunu en başından düşünmen gerekirdi."

"Burası Arabistan değil Şeyh Amer, Amerika. Sende bunun farkına vardığında daha iyi iletişim kurabileceğimizi zannediyorum."

Şeyh ağır ağır başını salladı. Kirpiklerini kırpıştırdı ve kızıyla göz göze geldiği an dudaklarını bir birine bastırdı.

"Araz'a güveniyorum, söylediklerinin birine bile akıl ve mantık çerçevesinde bulmuyorum. Eğer bir sevdiği olsaydı gelip de benden seni yana yakıla istemezdi daha öncesinde. Eğer Cesar bahsettiğin kadar yürekli olsaydı, seninle evlenmesi gerekenin Araz olduğunu söyleyerek kendisini değil de Araz'ı tercih ettiğimi ona bizzat belirtiğimde itiraz edip sana bir tercih hakkı sunabilirdi."

"Cesar'ı suçlamak adına adetlerini bile unutur oldun Şeyh Amer, farkında mısın? Bir gün dahi benim suratıma bakmayan adam karşıma geçip kimi istediğimi mi soracaktı sahi? Güldürme beni. Sen bir karar verirsin ve o karar işler, olay bu. Asıl Araz kendi çıkarları için kullanacağı beni gelip istemeseydi, belki de her şey gerçekten..."

Devamını getirmedi, susup önüne düşürdü bakışlarını. Daha ileriye gidemezdi. Daha ileriye gidip kafasının içindeki Cesar dolu düşünceleri onların kirli zihinlerine meze edemezdi.

"Onu hiç tanımıyorsun." diye fısıldadı Araz. "Onun aslında kim olduğunu bile bilmiyorsun. Gerçek yüzünü bilmiyorsun. Ne denli acımasız bir adam olduğunu, gözünün yaşına bakmadan tek hatanda seni nasıl silip atacağını bilmiyorsun."

"En azından senin nasıl adam olamadığını biliyorum Araz, bu yetmez mi?"

İşittiği laflar öfkesinin kabarıp, damarlarının birer birer açılarak oluşan çatlaklardan fışkıran kan kadar dehşet verici bir hal aldığını hissetti. Solukları sertleşirken diğer yandan bakışlarını da avını yakalayıp parçalamayı bekleyen bir kartal kadar keskinleşiyordu.

"Cesar Massimiliano'nun senin kafasın nasıl karıştırdığını kendi gözlerimle gördüm Samira. Kararımın ne kadar doğru olduğunu bizzat karşındayken daha iyi farkına varabiliyorum. Her şeyi kabullenen, asla itiraz etmeyen Samira gitmiş, yerine olması gerekene bile başkaldıran asi bir Samira gelmiş." Ağırca yutkundu Amer. "Cesar gidecek, sende kocana hakikatli bir şekilde kadınlık edeceksin. Eğer bu günden sonra bir kez daha aynı olaylar yaşanacak olursa, bir kez daha bu evi terk eder ona gidersen sana yemin olsun Cesar'ı görmek için çıktığın bu eve getirir cesedini sererim."

Samira gözlerini yumdu, bekledi. Sessizce geçen birkaç dakikanın ardından gözlerini babasının gözlerinin içine dikti.

"Bir gün sende benim avuçlarıma düşeceksin biliyorum." diye konuştu. Bu sanki öylesine kurduğu bir cümle değil de, kendi içinde ettiği bir yemindi. "İtibarını tuttuğum avuçlarımın arasında sıkacağıma, eğip bükeceğime; seni kendime bakışlarınla dahi olsa yalvartacağım günü göreceğime dair söz veriyorum Şeyh Amer. O gün sana ne yaparım bilmem ama Araz Sanchez tüm bu yaptıklarının bedelini ödeyecek, gerek kendi onuru, gerekse senden sömürüp alacağı itibarsızlığıyla bunun acısını ondan çıkaracağım." Samira sandalyesine geriye doğru iterek ayağa kalktı. "Cesar beni asileştirmedi, Cesar benim kendi kimliğimi bulmama yardım etti. Ben kimliğimi buldum, meğerse istediğinde tek başına bile dimdik durabiliyormuşsun. Şimdi siz düşünün, çünkü ben artık sadece size müjdesini verdiğim günün hayaliyle nefes alıp vereceğim."

Arkasını dönüp odayı terk etmek için yürümeye başladı.

"Önceden uzaktan olmasına rağmen saygıyla bakardın gözlerime." diye mırıldandı Şeyh. "Sevgiyle eğerdin önüne başını."

Samira duraksadı, adımı merdivenin başında havada kaldı.

"Eskiden yanımda olmasan dahi bir babam olduğunu bilirdim çünkü arkamda" Artık tüm bunları söylerken canını bile yanmadığını fark etti. Olan bitene, hayatına, sevilmemeye o kadar alışmıştı ki hiçbir kelime artık kolay kolay yakamıyordu canını. "Kanatlarını bedenime sarılı hissetmesem de, uzaktan da olsa koruduğunu hissederdim beni. Ama şimdi görüyorum ki o odada bile formalite icabı tutmuşsun beni. Hz. Muhammed'in kaldırmış olduğu cahiliye dönemi devam ediyor olsaydı şayet, babalarının diri diri toprağa gömdüğü o kız çocuklarından biri olacağımdan zerre kuşkum olmazdı. O kadar değersiz, o kadar hiçmişim senin gözünde. Bunları fark ettim ben, bundandır bahsettiğin eski benliğimi kaybedişim." Samira dudaklarını ısırdı. "Hiçliğe gidilen yolda bir toz tanesi olduğumu da fark ettim? Ama biliyor musun nokta kadarcık bir kum tanesinin filizlenip, devasa bir kum fırtınası oluşturduğu günde gelir elbet. O günler geldiğinde artık ben değil etrafındaki hiç kimse sana eskisi gibi bakmayacak baba. Buda benim yeminim olsun sana."

İnmesinin dakikaları bulduğu merdivenleri sadece birkaç saniye içinde çıktı Samira. Ağlamıyordu, fakat her an kırılacakmış gibi sıktığı dişleri, tek tel dahi bırakmak istemezcesine parmaklarına doladığı saç telleriyle kafayı yememek için çabalıyordu.

"Nefret ediyorum!" diye inliyordu kapıyı çekip çarparak içine girdiği odanın içinde. "Herkesten nefret ediyorum!" Aylar önce kendisi için hazırlatılan odada, kendisi için dizilen aynalı komodinin üzerindeki tüm eşyaları tek seferde kolunu dayayarak devirdi. "Senden nefret ediyorum baba! Senden nefret ediyorum Araz!" Âmine'den nefret ediyorum, Elif'ten, annesiz kalan o çocuklara üzüldüğüm için kendimden de nefret ediyorum!"

Yere düşen parfüm şişesine ilişti gözleri. Düşünmedi bile, uzandı ve parmaklarıyla kavradığı cam şişeyi hemen karşısındaki dolabın aynasına doğru geçirdi. İlk seferde kırılmamıştı, bir daha vurdu; bir daha, bir daha ve bir daha. Durmasını sağlayan şey kırılarak binlerce parçaya bölünen parfüm şişesi değil, çoktan kırılmış olmasına rağmen aynaya avucundaki cam parçalarıyla bir kez daha vurmak üzere kaldırdığı elinin aniden tutulmasıydı.

"Samira..." Araz sonuna kadar açtığı gözleriyle baktı kıza. "Ne yaptığını zannediyorsun sen?"

Samira duraksadı o anda, sahi ne yaptığını zannediyordu? O kim oluyordu da duydukları karşısında sinirlenebiliyordu? Düğüm düğüm olmuş boğazı sıkça yutkunmasına neden olurken yumruk halinde olan elini Araz'a doğru uzattı. Teninin rengi bileklerinden aşağıya doğru kırmızının en koyu tonuna bürünmüştü; öyle çok titriyordu ki elleri adama doğru uzatmış havada beklerken dahi zorlandığını hissediyordu.

"Özür dilerim." diye mırıldandı, Araz'ın bile beklemediği bir sakinlikle konuştuğunda. Avuçlarının içini açarak teninin üzerinde onlarca parçaya bölünüp olduğu yeri defalarca kez kesen cam tanelerini yere doğru bıraktı. Beyaz fayansa dökülen taneler, düştüğü yeri kızılın en can alıcı rengine boyuyor, Samira ellerindeki kesiklerden boşalan kanı umursamadan Araz'ın gözlerinin içine bakıyordu. "Öfkelenmeden önce senden izin almadığım için, canımın acısını dahi gözümün görmeyeceği kadar kendimden geçtiğim için çok özür dilerim Araz!"

Boğazı parçalanırcasına bağırdı adamın yüzüne doğru. "Babam için bir hiç olduğum bir kez daha yüzüme vurulduğu için çok özür dilerim! Bir mal gibi beni senin önüne attığı için sinirlenmeye hakkım yoktu haklısın, beni istediğin gibi kullanabileceğini; bunun için Cesar'ı bile gözden çıkardığını söylerken ona hak vermediğim için affet beni!"

Araz, kıza doğru bir adım atarak yaralı olan elinden bileğini tutmak istedi ama Samira izin vermedi. Geriye doğru bir adım kaçıp, öfke saçan gözlerle adama bakmaya devam etmişti. Öyle çok yanıyordu ki canı, ne yaşadığını tarif etmeye yetecek kelimeler, ne de göğsünde harlanan alevleri söndürmeye yetecek gücü kendinde bulabiliyordu. Bir kez daha babası tarafından, özellikle de Araz'ın yanında bu şeklide ortaya serilen değersizliği canına kast etmesini sağlayacak kadar çok yakıyordu canını.

Samira, dayanamadığını hissediyordu.

Aniden öne doğru atıldı ve dakikalar önce yere serdiği eşyaların arasından aldığı diğer parfüm şişesini kavradı. Bu kez hedefindeki Araz'ın hemen önünde durduğu makyaj masasının aynasıydı. Araz irkilerek kafasını eğdiğinde hemen yüzünü sıyırıp geçen şişe aynaya çarpmış, aynanın kristal taneleri patlayarak milyonlarca parça halinde ayaklarının altına dökülmüştü.

"Bu odadan nefret ediyorum!" diye bağırdı bir kez daha. "İçindekilerinden de nefret ediyorum! Seni de, sana ait olan bir çöpü dahi istemiyorum anlıyor musun beni!"

Bir kez daha rast gele elini kaldırdığı an Araz ondan önce davranmıştı; kesiklerinden tutmamaya özen göstererek bileklerinden yakalayıp hemen arkasında kırık bir halde parça parça duran dolabın aynasına yaslamıştı sırtını.

"Dikkat çekmeye mi çalışıyorsun Arap kızı..." Bu bir soru değil, adamın bizzat düşündüğü şeylerdi. "Böyle yaptığında, bu şekilde davrandığında senden kurtulmak isteyeceğimi falan mı düşünüyorsun gerçekten? Merak ediyorum..."

Samira adamın tuttuğu bileklerini hareket ettirmek istedi ama Araz öyle sıkı kavramıştı ki asla bir işe yaramadı. Adamın yüzü çok yakınındaydı ve bu durum Samira'nın midesinin bulanmasına sebebiyet veriyordu.

"Eskiden de senden pek haz etmezdim," diye konuştu Samira buz gibi soğuk gözlerle Araz'ın suratına bakarken. "Ama şimdi hissettiklerim saf bir mide bulantısından başka bir şey değil."

Alınmak orada kalsın, kızın ettiği sözler adamın dudaklarının kıvrılmasına neden olmuştu. Tuttuğu bilekleri biraz daha sıkı kavramış, bedenini çok daha fazla Samira'ya yaklaştırmıştı. Normalde bir su kadar berrak olan gözleri şimdi zehir yeşiliydi ve o zehrin şimdi doğrudan kendisini hedef aldığının farkındaydı.

"Eskiden bana bakarken gözlerinin nasıl parladığını hala hatırlayabilecek kadar genç ve sağlıklıyım Samira." Yüzünde alay dolu bir ifade hâkimdi. "Hadi bunu da inkâr et bakalım..."

"Seni ilk gördüğümde gerçekten ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmüştüm evet," diye konuşurken göğsü öfkeyle inip kalkıyor, karşısındaki adamın canını yakmak için yanıp tutuşuyordu. "Tabi bu sen daha ağzını açmadan, karaktersizliğini ortaya sermeden, ne kadar adi biri olduğunu gözüme gözüme sokmadan hemen önceydi..."

Araz, Samira'nın sağlam olan elini bırakmış; alnını sertçe kızın alnına dayamıştı. Samira hemen arkasında olan dolap yüzünden geriye kaçamıyor, onu itecek gücü de kendinde bulamıyordu. "Ağır konuşuyorsun Arap kızı." Sakallı yüzünü usulca Samira'nın yanağına sürdü. "Ama neyse ki ben pek alıngan bir tip değilim, zoru severim. İnsanların üzerine gidip, onların benim için delirmelerini zevkle izleyecek kadar sakin bir kişiliğe sahibim."

Samira dişlerini bir birine bastırırken onunla bu şekilde baş edemeyeceğini artık biliyordu. Kelimeleri onu kızdırmıyor, aksine bu halinden anlayamayacağı bir şekilde haz alıyordu.

"Bana bu denli yaklaşma cüretinde bulunmana neden olan şey babamın söylediği sözler mi Araz Sanchez?" Adamın serbest bıraktığı elini Araz'ın boynuna doğru çıkardı. Bu hamleyle onu ne denli şaşırttığının, hatta oldukça rahat olan bedeninin bir anda kaskatı kesildiğinin Samira farkındaydı. Yüzündeki öfke silinmiş, kaynayan kanı sadece bir anlığına durulmuştu. "Eğer öyleyse bilmeni isterim ki bende sana dokunmaktan büyük bir zevk alırım."

Cümlesini daha tamamlamamıştı ki Araz'ın hemen dibinde olan gözleri kısılmış, dudakları düz bir çizgi halini almıştı. Adamın idrak edemediği şey, Samira'nın bahsettiği dokunma tabi ki de onun anladığı türde bir dokunma olmadığıydı. Adamın ensesinde dolaşan avuç içlerinin yerini parmaklarına bırakmış, hiç düşünmeden teninin üzerine önce tırnaklarını geçirmiş, sonra da batırdığı yerden çıkarmadan daha fazla bastırarak boynuna doğru çekmişti.

"Kalbinde yerinin olmadığını, hemen yanındayken aslında başka bir adamda aklının olduğunu bildiğin bir kadına dokunmak sana koymayacak mı diyeceğim ama," derken alt dudağını dişledi yavaşça. "Bir zamanlar uğruna herkesi harcadığın kadından, Elly'den alışıksındır sen bu duruma."

Araz'ın dudakları şimdi aralık duruyor, gözlerinin beyazına kadar karardığını Samira anı anına şahit oluyordu.

Samira, yavaş yavaş ona; Araz'a benziyordu...

Bel altı bir şekilde, açık yaralarından vuruyordu. Bunu ona kendisi öğretmişti, şimdi şikâyet edemezdi.

"Sonuçta oda senin yanındayken babasının kendisine sunduğu adayı düşünmüş, senden kurtulduğu gibi de onun kollarına..."

Araz, aniden kızın tuttuğu bileğini serbest bırakıp kendisini geriye doğru çekti. Nereye bakacağını şaşırdı, eli ayağı bir birine dolandı; aldığı nefesler ciğerlerine zehir olup kaldı.

"O benim yanımda, benim yatağımdayken..." Benzin dökülmüş gibi aniden alev alan gözlerini Samira'nın suratına sabitledi. "Onu mu düşünüyordu gerçekten?"

Samira, adama fark ettirmese de afallamıştı. Araz bu değildi, şu anda gözüktüğü gibi saf değildi. Gerçekten tüm bunları hiç mi düşünmemişti?

"Ben ona bakmaya kıyamazken o," Delirmiş gibi başını iki elinin arasına sıkıştırıp bir süre bekledi. "O..."

Samira'nın göz pınarında bir damar vardı; o damar tam şu anda öyle çok şiddetli atıyordu ki gözlerinin dolduğunu hissetti. Araz kendisine edilen hakaretleri dahi umursamayan biriydi, ne derse desin onu sinirlendiremiyor; asla canını yakamıyordu. Onun tek bir zayıf karnı vardı, oda çok değerli Elly'si...

Sadece adını duymasıyla bile kafayı yiyor, o üstün gardını tek seferde yerle bir edecek kadar çok seviyordu onu.

"Sen mi öldürdün?" diye sordu aniden genç kız. "Elly'nin basını gerçekten sen mi öldürdün Araz?"

Karanlık bir nehrin içinde gibiydiler, siyahın en soğuk suyuyla yıkanıyor; ıssızlığın en derin köşelerine çekiliyorlardı. İki yürek, iki kor vardı. Biri söndüğünde diğerinin harlandığı, her seferinde önce kül olup sonra da küllerinden yeniden tutuşan öfkeleri vardı.

Samira ve Araz, aynıydı.

Araz kafasını kaldırmış, saliselik bir süre diliminde Samira'nın gözlerine bakmıştı. Ne bir tepki vermiş, ne de ağzını açmıştı ama Samira her şeyi anlamıştı. Bu ölüm karşısında duran adamın işi değildi.

"Peki, neden?" diye sordu elinde olmadan. "Neden senin öldürdüğünü söyledin ona? Ben anlayamıyorum ya, iyi misin yoksa kötü mü? Bencil misin yoksa kafayı yemek üzere olan bir ruh hastası mı?" Adamın üzerine doğru yürüdü. "Gerçekten, kimsin sen?"

"Yaptığım şeyi inkâr ettiğimi hatırlamıyorum," diye konuştu, sesi suyu çekilmiş çöl toprakları gibiydi. "Kafanda kurduğun senaryoların rolünü üstlenmemi bekleyecek kadar kafayı yemiş olan da sensin, bilgin olsun istedim."

Kapı zili sesi duyuldu. Hemen sonra oldukları odanın kapısı aralandı ve çalışan kız tedirgin bir şekilde içeriye girdi.

"Bay Sanchez, gelen anneniz." Araz'ın bu durumdan duyduğu memnuniyetsizlik, yüzünün her karesinden okunacak kadar belirgindi. Onu sadece nikâhta görmüştü kız, şimdi burada olmasının nedeni gerçekten merak edilesi bir durum gibi geliyord,u hem de gecenin bu vaktinde gelmişken. "Burada kal." diyerek aşağı ineceği sırada, "Buraya Bayan Sanchez için geldiğini, özellikle onunla görüşmek istediğini belitti." diyerek eklemişti kız.

Bölüm Sonu.

Şeyh Amer hakkındaki düşünceleriniz?

Sizce bundan sonra neler olacak, tahminleriniz var mı?

Seviliyorsunuz Ballar.

▪︎

Yeni bölüm, katakter ve alıntılar için;

▪︎İnstagram: 'asimavera'

▪︎

Continue Reading

You'll Also Like

934K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
6.1M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
2M 74.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
4.4M 123K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :