VALİNİN OĞLU

By servestizm

2.8M 152K 25.5K

Valinin Oğlu| TAMAMLANDI Odunculuk işi yapan Veysel bir gün küçük kızının ısrarlarına dayanamayarak onu da y... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
Final
Özel Bölüm I
Özel Bölüm II

16. Bölüm

93K 4.4K 405
By servestizm

Duyuruyla başlayayım. Bütünlüğün bozulmaması için Girayla başladı. Ve Girayın ayrı bir kitabı olacak. İlgilenip öneride bulunan herkese çok çok teşekkür ederim. Çok güzel isimler söylediniz bazılarını diğer hikayelerde kullanacağım.. Aslında bölümü dün akşam atacaktım ama uyuya kalmışım hdjsksk














“Kurbanlık koyun olsan yine iyi. Bu sefer domuz keseceğiz herhal."

Giray, yılların getirdiği çeviklikle atıldı ve hiç savunmaya gerek duymadan adamın bileğini tuttuğu gibi büküp bıçağı düşürdü. Adamın elindeki pahalı bıçağın kör olduğunu ilk görüşte anlamıştı zaten. Gözlerini devirmemek için kendini zor tutarken adamı ileri doğru sertçe itti ve yere düşürdü.

“Sana son bir şans veriyorum. Ya gidersin, ya da seni öldürürüm.”
“Sen.. Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun.”

“Allahın kuluyum. Namusa göz dikeni öldürmem gerekirken bir de soruyorum işte.”

“Bu aldığın son nefesler olacak. Eşkalini biliyorum, artık öldün sen.”
“Bu kadını nerden tanıyorsun.”
“Ona dokunamazsın!! O benim kadınım! Evlenecek benim-”

“Evli değilsiniz yani.”

“Evleneceğiz. Benimle evlenmek zorunda artık.”

“Paşama bak hele. Gel namusuna göz dik. Sonra evlenmek zorunda olsun.”
“Beni. Kabul. Etmek. Zorundaydı.”
Bu adam deli gibiydi. Değişik tavırları vardı. Ama bu zararlı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

“Şimdi de nikah için ikna etmeye mi getirdin buraya.”

Adam bocalar gibi oldu. Biraz da salaktı. Rahatsız edici bir keyifle gülüp kadının bayılmış bedenini süzdü. Girayın artık elleri kaşınıyordu.

“Evet, ikna edecektim.”
Bu sondu. Giray yerdeki adamın üzerine atıldığı gibi elindeki keskin bıçağı boğazına dayadı.

“Namusuna leke sürdün mü o hatunun.!!”

Hiddetle sorduğu soruya adamın başını olumsuz anlamda sallamasıyla cevap alınca daha da hiddetlendi.

“Yalan söylersen kadını uyandırır sorarım. Sana hiç de acıyacağa benzemiyor. Rızası yokken dokundun mu.”

Adamın bir anda korkuyla çarpılmış yüzünde onaylama ifadesi oluşunca Girayın sırtından soğuk terler aktı. Boğazına bir yumru oturdu. Bu hatun daha küçüktü. Belki evlenecek yaştaydı ama bu ağır yükü kim kaldırabilirdi ki.
Bu düşünceler gözlerini doldurmuşsa da hiddetinden hiçbir şey kaybetmemişti.

“Senin hükmünü Kadı veremez. Adaletini ben sağlayacağım.”
Adamın elinden düşürdüğü kör bıçağı uzanıp aldı. İşine yarayacaktı.
“Bana neler yaptığını anlat.”

Adam, altında korkudan titrerken Giray bundan büyük zevk duyuyordu. Tıpkı bir zamanlar bu adamın kadına yaptığı gibi. Acımadı. Bıçağı boğazına bastırdı.

“Anlat!!”

“Düğün vardı akşam. Ortalık karışıktı.”

“Sen de karışıklıktan kızı alıp kaçırdın mı.”

“Babam istedi onu. Ama o evlenmek istemedi!! Ben böyle olsun istemedim.”

“İstemeseydin olmazdı domuzun dölü.”

“Bak biz evleneceğiz. Onun benden başka çaresi yok, ben sahip çık-“

Giray daha fazla dayanamadığı için adamın boğazına dayalı olan bıçağı bastırıp hızla Çekti. Bir de kadını kendine mecbur etmişti.Bıçak kör olduğu için her yerine kan fışkırmıştı ve adam hala ölmemişti. Bir hışımla tekrar elini kaldırdı ve kalbine sapladı. İyice bastırdıktan sonra altındaki adamın hareketi kesilince üzerinden kalktı.

Bu kez ölmüştü.

Savaşta öldürdüğü onlarca insandan sonra birini öldürmek garip gelmiyordu.
Özellikle de böyle birini. Onunla fazla bile konuşmuştu.

**

Nazlı, uzun koridorda yürürken ‘daha fazla ne kadar sıkılabilirim’ diye düşünmeden edemiyordu. Babasının evindeyken gün boyu çalışır bir şeylerle meşgul olurdu. Hem köy evinde iş bitmezdi. Ama burda kimse iş yapmasına izin vermiyordu.

Sabahları mutfaktaki kadınlara yardım etmek istiyordu ama onu evin gelinisin diyerek gönderiyorlardı. El işlerini yapa yapa sıkılmıştı. Selime annesi gibi bağ bahçe işleriyle de uğraşmak da sıkıcı olmaya başlamıştı.

Daha geleli ne kadar olmuştu ki. Eğlenebildiği tek zaman kocasıyla akşamları yaptığı hoş sohbetlerdi. Nazlı, adının hakkını vererek kocasına hoş sözler eder, kocası da onu karşılıksız bırakmazdı.

Evliliği rüya gibi gidiyordu.

İçinden sürekli dualar ediyordu mutluluğunun bozulmaması için.

Bu düşüncelerle odasına doğru yürüdü. Hiçbişey yapmıyorsa biraz uyurdu. Odasının kapısını açtı ve sessiz adımlarla içeri girdi. Kenarda terliğe benzeyen ayakkabılarını çıkardı. Peçesini çıkardı, başından örtüsünü de çıkarıp boynunu yelledi.

Girişin kenarında olan aynaya baktı ve içeri dönecekken çarptığı bedenle “Hihy!!” diye bir nida kopardı.

“Hatun? Bu ne güzelliktir böyle..”

“Ayy..! Beyim, niye öyle sessiz sessiz yaklaşıyorsun.”
Ali Merdan usulca karısının belini sarıp kendine çekti ve duvara yasladı.

“İnsan kocasının odada olduğunu hissetmez mi hanım..”

“Vallahi gündüzleri kocam yüzüne hasret bıraktığından hiç odadadır diye düşünmedim.”

Ali Merdan içli bir kahkaha attı. Karısının etrafa saçılmış kara saçlarını okşadı. “Benim karım, kadınım, hatunum beni mi özlüyormuş.”

Nazlı, usul usul omzunu silkti ve bakışlarını odada gezdirdi. “Sen özlemiyorsan bilmezsin tabi.” Diye tatlıca sitem etti. Evleneli ne kadar olmuştu ki bu adama bu kadar bağlanmıştı. Onsuz uyuyamıyor, onsuz uyanamıyordu. Her nefesinde kocası vardı artık.

Ali Merdan, sevdiğinin bu nazlı hallerine içi giderek gülümsedi. Sevmekten, sevilmekten daha güzel ne vardır diye düşünmeden edemiyordu. “Özlemimi, sevgimi gösteremediysem bu da benim kusurum olsun.” İyice yaklaşıp karısının dudaklarına doğru fısıldayınca Nazlı da adama doğru meyillendi.

Birlikte oldukları süreçte bedensel ilişkileri iyice alevlenmiş, artık çekinme utanma kalmamıştı. Nazlı bazen çekiniyordu ama ilk baştaki çekinceli hali, gözlerini kaçırmaları yoktu. Bu durum en çok Ali Merdan’ı mutlu ediyordu.

Nazlı, kocasının sakallarla çevrelenmiş dudaklarına bakarak kendinden geçmiş gibi fısıldadı, “Senin kusurun olur mu Beyim.” Bazen, gösterdiği yakınlıkta dolayı kendini hevesli görse de sonunda karşısındakinin kocası olduğunu düşünüyor bütün çekincelerini ortadan kaldırıyordu.

Söylediklerinden sonra kocasının iç ısıtan gülümsemesiyle yine o çekinceleri kenara bırakıp kocasının dudaklarına doğru yükseldi. Kollarını başına dolanmış kendine çekerken nefes nefeseydi. Gerçekten de adamın tek dokunuşuyla ya da adama tek dokunmayla heyecandan yerinde duramıyordu.

İkisi de bu yakınlığa dayanamayıp dudaklarını birleştirdiğinde sanki her akşam hasret gidermiyormuş gibi dopdolulardı. Hevesle dudaklarını birleştirip ayırıyor, artık birbirlerini tanıyan vücutlar nereye yaslanması, nereye dokunması gerektiğini biliyordu.

Ali Merdan aslında ava gitmek için üzerini değiştiriyordu. Karısı odaya girince şaşırmış ve keyifle onun kendisini fark etmeyişini izlemişti. Hareketlerinin bıkkınlığına bir an kaş çatsa da kendisini görünce gözlerinin parlamasına şahit olmuş tüm morali düzelmişti.

Karısının dudakları dudaklarına yaslıyken ve keyifle onu sömürmekle meşgulken Ali Merdan’ın aklında av falan kalmamıştı. Hızla Nazlıydı kucaklayıp döşeklerine götürdü ve uzattı. Elleri fistanının düğmesini bulmadan önce ayrılan dudaklarını tekrar birleştirdi ve bütün yüzünü öptü. Düğmeleri açtıkça görünen ten onu mest etti. İri elleriyle evlendikten sorna biraz daha dolgunlaşan memeleri sıkıp boynundan başlayıp öperek aşağı doğru indi.

Nazlı, altında kıvranarak onu kendine daha çok çekiyordu. Bu isteğin sonu yok gibiydi. Nasıl ve ne zaman durulacaklarını bilmiyordu. Kocasının elleri aşağı inip belini be kalçasını okşadıktan sonra memelerinin arasında bir hırıltı sesi işitti.

“Nazlıı!! Sen.. Sen dolgunlaşmışsın eyice.” Ali Merdan eline gelen yumuşaklıklarla mest olmuştu. Karısının biraz daha kilo alması şarttı. Böylece onu döşekten çıkarmaz, yanından da hiç ayırmazdı.
“Çirkin mi olmuşum..”. Ah bir Bilseydi nasıl olduğunu. Dudaklarını teninden ayırıp yüz yüze getirdi bedenlerini. “Çok güzelsin Nazlım. Çok. Amma daha da güzel olursun.”

Nazlı anlamayarak bakınca Ali Merdan’ın içi kıpır kıpır oldu, yine saldırdı karısının dudaklarına. Bu kadına ömrü boyunca doyamazdı. Dudaklarından ayrılmadan elini karısının rahminin üzerine götürdü ve okşayarak gezdirdi. “Burası dolu olursa, daha bir güzel olursun.”

Nazlının gözleri şaşkınlıkla irileşti. Kocası ondan çocuk istiyordu. Ama zaten sürekli birliktelerdi. Yani hiç tedbir almamışlardı. Yoksa almışlar mıydı.? Nazlının bu konuda pek bir bilgisi yoktu ama çocuk fikri içini ısıtmıştı. Bakışlarındaki yumuşamayı Ali Merdan da fark etmiş yüzüne güzel bir gülümseme kondurmuştu.
Nazlı nedense utanarak, “Sen nasıl istersen Beyim.” Diye cevapladı.

Adam huzursuzca kaşlarını birleştirdi yine, “Bir tek benim isteğimle olur mu. Anası sen olacaksın atası ben.”
Nazlı yine yanakları kızarık kızarık onayladı. “Olur Beyim. Hem buraya da ses olur. Hiç can yok sanki bu köşkte.”

“Öyle diyorsan onlara birsürü de kardeş gerek şimdi.”

Nazlı, kendisine hevesli gözlerle bakınca dayanamayıp yine öptü dudaklarından. Geri çekilince de sorgular gibi kaşlarını çatıp baktı karısına. “Bu köşkte can yok mu? Yani.. Memnun değil misin burdan? Ben sana hiç sormadım ama babamın görevi gereği bu evde kalmak münasip olur diye düşündüm. Ama eğer istemiyors-..”

“Yok Beyim yanlış anladın. Yani uğraştım yok hiç. Selime ana bitkilerle el işiyle uğraşır, Gülşahın arkadaşları var çeyiz diziyorlar. Benim hiç yapacağım bişey yok o yüzden..”

Ali Merdan yatağa boylu boyunca uzanıp karısını da kolları arasına çekti. Hem düşünüp hem karısının saçlarını okşuyorken, “De bakalım bana okuma yazman var mı?”

Merkeze yakın olan sıbyan mektebinde kuran öğrenmişti. Babası da evde normal okumayı ve yazmayı öğretmişti. İkisinde de sıkıntı çekmiyordu. “Senlen mektuplaştık ya Beyim. Biliyorum.”

Ali Merdan buna şaşırmıştı. “Ben onları sana başkası okuyor sanıyordum. O yüzden öyle nezaketen gönderir gibi..”

“Yok. Ben yazıyordum. Sen nasıl yazıyorsan öyle cevap verdim işte.”
Ali Merdan bu cevapla aklına takılan diğer soruları sormaya karar verdi. “Beni çeşmenin orda gördüydün ya.”

“Hıı.”

“Beğendin miydi.”

“Yani. Kim olsa beğenir ki.” Ellerini sert göğsünde, omuzlarında gezdirdi, “Heybetlisin."
“Sade heybetimi mi sevdin?”

“Aslında biraz da hadbilmezliğini sevdim.” Kocasının gömleğinin düğmeleriyle oynayarak devam etti. “O gün çeşme başında herkes arkasını dönerken sen arkanı dönmemiştin. Sonra yine su almaya çıktığımda kim görür eder demeden arkamdan at sürdün.”

“O gün senle konuşmak için izin aldımdı ama.”
“Hımm.. Sen beni biliyor muydun o zamanlar. Çeşme başındaki.”

Ali Merdan gözlerini kaçırdı karısından. Evet dese bir dertti hayır dese ayrı bir dert. “Yok, bilmiyordum.” Nazlının gözlerinin büyümesi ve ağzının hafif aralanmasıyla huzursuz olsa da ses çıkarmadı.

“O zaman niye baktın o kadar.”
“Güzeldin..” Nazlının güzel saçlarını ve yanaklarını okşadı. “Çok güzeldin..”

Nazlı, tahmin ettiği gibi kızmayınca Ali Merdan şaşırdı. Karısı yaklaşmış ve başını göğsüne koymuş, öylece uzanıyordu.

Ali Merdan bundan daha çok rahatsız oldu.

Kızsa, dese ki ‘Sen her önüne gelene böyle mi bakıyorsun.’ Ali Merdan kendini açıklardı. Ama sormuyordu. Karısının saçlarını okşamaya devam ederken kulağına doğru eğildi.
“Her güzele bakmam ben Nazlım. O deniz gözlerinin methiyle büyüdüm ben. Aklımı karıştıran kişi yine sendin. Başka kimse yok. Olmaz da. Gönlüme sade sen girdin. Başka kimse giremez.”

Nazlı hala kıpırdamadan yatarken Ali Merdan onu geri çekti ve yüz yüze gelmelerini sağladı. Kafasını göğsüne gömdüğü için yüzü hafif kızarmıştı. Ama gözleri de biraz sulanmış gibiydi sanki. Üzülmüş müydü?

“Nazlım?”

“Bişeyim yok sadece nefes alamadım yüzümü yaslayınca.”

“Nazlııı.! Senden başkasına ne gözüm kayar ne gönlüm. İçimi ferah tut.”

“Öyle mi?”

“Öyle tabi.”

Ali Merdan sevgisini şüpheye mahal bırakmayacak şekilde  öpücüklerle gösterdi. Taa ki aklına konuşmaları gereken konu gelene kadar.

“Hah ne konuşuyorduk. Sana kitaplar alayım ister misin. Ne okumak istiyorsan bulurum.”

“Oluur.”

“İstersen sana kılıç, ok, yay kullanmayı da öğreteyim. Hem birlikte vakit de geçiririz.”
Nazlı bu kez sevinçle atıldı kocasına doğru. Onun için bir ödüldü bu durum.

“Çok isterim.”

Ali Merdan içtenlikle güldü. “Kitaplara bu kadar sevinmemiştin.”

“Sen yazmış olsaydın onlara da çok sevinirdim..” güzel bir gülüşten sonra yüzü düştü Nazlının.

“Beyim.. Benim sana bişey demem lazım..”









Oy vermeyi veee yorum yapmayı unutmayalııımm....

Continue Reading

You'll Also Like

422 114 9
Bir rüya insanın hayatını ne kadar değiştirebilir ki? Ya da nelere vesile olabilir? -"Niye kafama çiçekler döküyorsun? Ne oldu, delirdin mi,hayırdır...
AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

57.4K 3K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
17.5K 3.1K 56
Öyle tutkuluydun ki hayata başlarken... Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni... Aradaki o büyük boşluğun adı, Aşk olsa gerek... Cezmi Ersöz...
FATİH'İN MÜNECCİMİ By Su

Historical Fiction

5.4K 508 13
Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih Ne Venedik kalacakti, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...