Aşk'a Direniş

By Jutenya_

3M 158K 184K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... More

Tanıtım
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
23. Bölüm
İnstagram Hesabımız
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

28. Bölüm

42.2K 2K 1.4K
By Jutenya_


Merhaba yine ben.

Bölüm HilalSarkayadalkln geliyor.

Jutenya_ şurayı tıklayarak watpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar lütfen takibe al ve jutenya aileme katıl seni ailemde görmek beni çok mutlu edecek.

Ve unutmadan hepiniz benim hayal dünyamın evreninde dünyama değinen yıldız tozlarısınız ve hepinizi çok seviyorum.

Bildiğiniz gibi ilk finale 2 bölüm kaldı ve kitap bir kaç gün sonra artık Aşk'a Direniş 2 başlıyor...


Neyse çok uzatmadan bölüme başlıyorum keyifli okumalar.

Heja yeni bir güne sabahın erken saatlerinde uyandı. Saatte baktığında kimsenin uyanmadığını anladı.

Sessizce yataktan kalkıp soğuk bir duş aldı. Artık kendini toparlaması lazımdı. Onu her gördüğün böyle tepki vermesi benliğine haksızlıktı.

Büyük bir nefes alıp üstünü giydi, biraz yürüyüş ona iyi gelecekti.

Sessizce evden çıkıp sahile doğru yürüdü. Biraz kendisiyle başbaşa kalmalıydı. Adımları sahilde son verdi. Bir yanda martı sesleri, bir yanda vapurlar...

Bu şehri sevmesine rağmen gürültüsüne, kalabalığına katlanamıyordu.

Yüzünü denize çevirip tuzlu iyot kokusunu içine çekti, ferahlamaya çalıştı. Küçük adımlarla arkasını dönüp yürüdü, eskiden bu anları ne çok severdi.

Ağir birçok şeyi ondan alıp götürmüştü. Bunlar gibi...

Ellerini cebine koyup boş bir banka oturdu. Saçlarının yüzünde uçuşmasına izin verdi. Rüzgarın serinleten hissiyle içinden tekrar tekrar sen Heja'sın, toparla kendini diye tekrar ediyordu. O Heja'ydı, güçlüydü, asiydi!

Ya da değil miydi, kendini mi kandırıyordu? Birisinin yanına oturması ile gözlerini yumdu.

Kahretsin ki hala kokusundan bile tanıyordu onu.

Arsız yönüne içinden lanet etti yine Heja.

Ağir onu çok iyi tanıyordu. Dünü kafasına takarsa sabah ilk işinin denize gelmek olduğunu biliyordu. O yüzden arabada sabahlayıp onun çıkmasını bekledi.

Heja'nın evden çıkması ile arabadan inip takip etmişti. Ellerini ceketinin cebine koyup ayak ayak üstüne attı, yüzünü çevirip Heja'nın rüzgarda uçuşan saçlarına özlemle baktı.

Bir elini kaldırıp Heja'ya doğru uzattığı gibi Heja'nın "Sakın!" diyen sesini duydu. Ağir'in eli öylece havada kaldı.

"Sakın Ağir! Sakın başka tene dokunan ellerini bana yaklaştırma! Buna katlanabileceğimi hiç sanmıyorum."

Ağir duydukları ile havada kalan elini indirdi ve elini yumruk yaptı. Ona bu kadar uzak kalmak da onun katlanacağı bir şey değildi. İçinden sabret diye tekrar ediyordu.

" Bu ne zamana kadar böyle devam edecek Heja? Ne zamana kadar böyle uzak kalacaksın? Yetmedi mi verdiğin ceza, bitmedi mi öfken?"

Heja duydukları ile dudakları kenara kıvrıldı. Buruk bir şekilde gülümsedi. Anlaşılan oydu ki Ağir onlar için hala umut ediyordu. En acısı da bunu yanında başka bir kadın varken yapıyordu. Gözlerini yumup büyük bir nefes aldı. Denizin tuzlu iyotlu konusunun yanında Ağir'in kokusu çiğerlerine doldu yüzünü somurtup,

" Ağir senin anlamadığın ne biliyor musun? Bu bir ceza değil, bu bir
pes ediş, vazgeçiş. İçindeki küçük umut tepeciklerini bile yık. Biz seninle o kadar imkansızlaştık ki yer ile gök birleşse benle sen olmayız."

Bu sefer gülümseyen taraf Ağir'di. Yakın zamanda imkansız mı değil mi yaşayıp göreceklerdi.

" Heja ben sana gidip kendini toparla diye zaman verdim. Bizi kafanda bitirmen için değil. Ben hala seni ilk gün ki gibi seviyorum. Yaptığımı da kabul ediyorum. Kafanda ne kuruyorsun bilmiyorum ama Keje ile aramda hiçbir şey yok. Bir defa hata yaptım onda da pişman oldum. Artık ne ağalığı ne ailemi ne de aşireti düşünüyorum. Ben ailemin sadece sen olduğunu gittiğinde anladım ve hayatımda kimseyi istemiyorum. Sadece sen ol yeter. "

Heja kafasını olumsuzca salladı. Ağir'e dönüp bakmadı. Bakışları bile ona değmemeliydi artık bunları söylemek için çok geç kalmıştı. Hem de o kadar geçti ki. Sanki Ağir ona bilmediği bir dilde konuşuyor ve Heja o dili bir türlü tercüme edemiyordu.

" Ağir karın nerde, gitsene kahvaltı saati geldi. Keje acıkmıştır. Hem ben de biraz kendimi dinleyeyim."

Ağir Heja'nın onu dinlemek bile istemediğini anladı. Bilerek sinirlenmesi için konuşuyordu. Oysa eskiden ne güzel atışırlardı. Heja'nın deli dolu halleri Ağir'in kıskançlıkları, buraya geldiklerin de sabah erken uyanır el ele yürüyüşe çıkarlardı. Farklı bir mekanda kahvaltı yapıp her defasında bu şehre ilk defa geliyorlarmıș gibi gezerlerdi. Ağir artık olduğu şehirden nefret ediyordu.

"Keje bensiz de kahvaltı edebiliyor. Ben seninle kalmak istiyorum. Yüzüne hasret kaldım. Bu anı Keje için bozamam." Ağir için Keje yoktu ve asla olmayacaktı. Elin de imkan olsa onu hafızasından silerdi ve hayatının hiçbir anında ona yer vermezdi.

Heja büyük bir nefes aldı. Haline oturup kahkaha atarak gülmek istiyordu. Şu anda eski kocası ile kumasını konuşuyordu ve bu çok saçmaydı. Sesli bir nefes verip kendinden emin bir tınıyla "Ağir Ağa sana benden bir tavsiye Keje'ye bir şans ver. Mutlu olup onu sevmeye çalış. Sonunda benimle değil onunla yaşlanacaksın."

Ağir'i duyduklarıyla gözlerini kısıp dalgınca denize baktı. Hasret kaldığı kadın aralarına kelimelerle bile mesafeler koymaya çalışıyordu. Onun istediği oydu, sadece onunla yaşlanmak istiyordu. Sesinde çaresiz bir tınıyla "Ya ben sadece seninle yaşlanmak istiyorsam?" ve o sadece onunla yaşlanmak istiyordu. Kimse değil sadece Heja!

Eskiden olsa buna gönülden inanır içinden dua ile eşlik ederdi. Şimdiyse içinden inanmak orda kalsın duymak bile istemiyordu. Gerçi kulakları ondan gelecek her kelimeye sağırdı. Tıpkı bir zamanlar onun ona olduğu gibi "Beni yarı yolda bırakırdın Ağir."

Ağir duyduğu cümle ile inler gibi:
" Heja!" dedi.

Heja hızlıca ayağa kalktı. Ağir'in pişmanlığını asla dinlemeyecekti. Bir defa hata edip Ağir'le bir yola çıkmıştı. Onda da Ağir onu yarı yolda bırakıp haddini bir güzel bildirmişti. Elini kaldırıp șahadet parmağını Ağir'in yüzüne sallayarak "Ağir attığım her adımda arkamda olduğunu biliyorum. Beni izlemekten, etrafımda dolanmaktan vazgeç. Keje'yi gözüme sokmaya da boşuna çalışma. Ben seni kıskanmayı uzun zaman önce bıraktım. Beni takip eden adamı da geri çek. Murat'a söylersem sabahına koma halinde kapında olur. "
Ağir Heja'nın birden ayaklanmasının şaşkınlığını yaşıyordu. Kahretsin ki onu ve adamını fark etmişti. Ağir konuşmak için ağzını açtığı gibi Heja öfkesiyle onu susturdu.

" Sakın Ağir bana pişmanlıkların ile gelme, diyelim ki seni hala seviyorum ve aşkından ölüyorum. Sana yemin ederim kendimi gördüğün denize atar, bildiğim yüzmeyi unutur, kendi kendimi boğar yine de sana dönmem." keskin bakışlarını onun gözlerinde sabitleyip

"Bir de beni takip edip buraya geleceğini biliyordum. Aşk acısı için değil seninle bunları konuşabilmek için geldim."

Ağir seslice yutkundu. Göz bebekleri titredi. Karşısındaki kadın gönlünde taht kurmuştu. Asi sevdasıydı, ölse bile vazgeçmeyecekti.
"Bağır, çağır" dedi Ağir! "Kus içindekini, bitsin artık gözlerindeki hüzün. "

Heja yüzünü sıvazlayıp önler gibi "Ağir ben bana sağır olanlara çoktandır dilsizim. Sen görmedin, bakmak istemedin."

O bağırıp çağırmayı çoktan bırakmıştı. İçinde koskocaman sessiz çığlıklar vardı.

Bunu bize niye yaptın demek istiyordu.

Ne vardı ki ikisi yan yana yaşasaydı? Böyle sessiz sadece onlar olsaydı. Yetmemiş miydi?

Daha doğrusu sevdiği adam onunla yetinmemişti.

Şimdi de ondan gelecek hiçbir şeyi istemiyordu. Aşkından öleceğini bilse yine de ona dönmezdi. Büyük bir nefes aldı. Tuzlu iyot kokusunun yanında biraz da yine Ağir kokusunu hissetti.

Dudaklarını ıslatıp:
"İçimde koskocaman bir boşluk, onu anlatacak ne söz ne de hal var bende...

Sırtımda koskocaman bir yara izi, kapansın diye bekliyorum."

Ağir duyduklarıyla gözlerini yumdu. Sevdiği kadından belki nefret dolu cümleler duyacaktı. Belki hiçbir zaman affetmeyecekti. Yine de ona göre dünyanın en güzel sesiydi ve bu sesten duyacağı her harfe muhtaçtı.

Heja gerekirse her dili öğrenecek her dilde ona olmayacaklarını anlatacaktı "Acısı yaradan kalan mı? "

Acısının sahibi karșısındaydı "Yoksa yarayı açan mı bilmiyorum? "
Ağir dudaklarını ısırıp fısıldar bir şekilde "Biliyorum yarayı açana ama ne olur izin ver ben sarayım?" dedi. Bu öyle bir dudaklarından dökülmüştü gibi bir cümleye dünya kadar umut sığdırıyordu.

Heja kulaklarını ona kapatmıştı bir zamanlar onun yaptığı gibi.
"Sadece artık dayanacak takatim yok, onu biliyorum. " diye devam etti. Ağir'in sorusuna cevap vermedi. Kendi bildiği yolda devam etti.

"Her seferinde öldüm diyorum, diri olsam da öldüm Ağir . Sonra nefes aldığımı anlıyorum. Aldığım her nefes için kendimden nefret ediyorum. " çok şey yaşamıştı. Canı acıyordu öyle böyle değil üstüne bu acısını çevresine göstermemek için büyük bir çaba gösteriyordu. Yaşadığı her şeyi hak ettin diyen bir tarafı sadece sevdin diyen diğer taraf susturuyordu lakin ailesine mahcup olan bir taraf en ağırıydı.
" Böyle bir durumda sana ait her şey bana harammış gibi geliyor. Yüzsüzce seni düşünen aklımdan nefret ediyorum. Beni almayan toprağa lanet ediyorum. Aslında istediğim çok değil bir avuç toprak, her derde deva olan toprak beni alsın diye bekliyorum. Acımı dindirsin istiyorum."

Ağir duyduğu toprak kelimesiyle gözlerini irice açtı. Heja ona bakmadan devam etti.

"Sonra o adam için çektiğin hiçbir acıya değmez diyorum." Ağir dişlerini sıktı Heja devam etti.

"Değmediğini de biliyorum ama acım dinmiyor. Sızım sızım sızlıyor." içinde dinmeyen bir acısı sızı dinmeyen bir ağrı vardı.

Adı ihanetti!

"Bir yanım kutuplarda gibi üşüyor. Diğer yanım cehennem alevlerinde yanıyor." Heja hiç olmadığı kadar üşüyordu. Hele gece olup yatağa girdiğinde, tüm anılar zihnine hücum ediyordu. Her gece Ağir'in kuma gelecek sözleri zihninde yankılanıyor ve önünde diz çöküp yalvaran gurursuz yanı affetme affedersen seni ben affetmem diye isyan ediyordu. Heja büyük bir nefes alıp.

"Hangi tarafın daha çok acıdığını, hangi tarafın daha çok üzüldüğünü bile bilmiyorum. " yüzünü sıvazlayıp
"Beni yarı yolda bırakıp üstüme kuma getirişin mi bu kadar içimi yakan? "bakışlarını Ağir'in mavi irislerinde sabitledi. En çok gözlerine aşıktı çünkü eskiden onlara bakınca sadece kendisini görürdü. Çenesini kaldırıp.

"Yoksa hiç değmeyecek birini seven kendimden soğuyuşum mu bilmiyorum? " ellerini boşvermișcesine açıp.

" Tek bildiğim artık tüm acılara dilsiz oluşum. "

Büyük bir nefes aldı. Burnuna dolan Ağir kokusuna lanet eder bir şekilde nefesi geri bıraktı.

"Git!"

Elini kaldırıp işaret parmağıyla onun göğsüne üstü üstüne vurup,

"Beni yarı yolda bırakıp gittiğin kadına git!" parmağını tekrar onun göğsüne vurup.

"Artık mutsuz ol bile demiyorum."

"Mutlu ol!"

"Baba ol!"

"hatta Aşık ol" Ağir'in göz bebekleri titredi. Yutkunamadı şimdilik sessiz kalacaktı..

"Benden uzakta ne olursan ol!

"Ama bensiz ol!"

Baba ol derken yüreği sıkışmıştı, devamını getirmedi. Söyleyeceklerini söylemişti. Onun kanatları sevdiği adam tarafından kırılmıştı.
Ağir onun göğsüne vurduğu eli bileğinden tutup göğsüne vurduğu parmağı dudaklarına götürdü. Heja teninde hissettiği dudaklar ile yüzünü buruşturdu. Öfkeyle bileğini çekmeye çalışmasıyla Ağir dişlerini sıkıp elini yumruk yaptı "Heta mırın bê eze di dilê xwe de ki te Hez bikim..." dedi. (seni ölene kadar yüreğimde seveceğim)

Ağir onu kendisine çekip nefesini yüzüne verdi. Bu hareketle Heja yüzünü buruşturdu Ağir dişlerini sıktı "gitmene izin verdim diye başka hayallere kapılma, ben yaptığım hatanın farkındayım sana kendini toparlamak için zaman veriyorum. Ne ailen ne de başka hiçbir şey umurumda değil. Sadece sen, sende bunu anlayacaksın." Heja onu hızlıca itti söyleyeceklerini bitirmişti. Anlayıp anlamaması onun sorunuydu. Ağir onun gibi elini kaldırıp işaret parmağını aynı şekilde Heja'nın göğsüne vurup" Burada sadece ben olduğumu ikimiz de biliyoruz"

Heja'nın gözlerine bakıp tuttuğu eli göğsüne koyup "Burada sadece sen olduğun gibi" Heja tüm gücünü kullanıp onu itti. O kalbinden onu gözlerinin önünde başka bir kadına gittiği gün çıkarıp kapı dışarı etmişti.

Bunu kabul edip etmemesi kendi sorunuydu. İkisi kısa bir süre göz göze geldi ve bakışlarını ilk çeken Heja oldu. Öfkeyle arkasını döndü. Ailesi yarın öbür gün bunları fark etse büyük sorun çıkardı. Abileri ve babasına daha fazla bela açıp sorun yaşatmak istemiyordu. O yüzden direkt gelip onunla konuşmak istemişti.

Ağir giden kadının arkasından bir sigara alıp dudaklarını götürdü. Ne ciğerlerine doldurduğu duman onu teselli ediyordu ne de yaktığı sigara.
Giden sevdasının arkasından bakıp büyük bir nefes aldı. Fısıldar bir şekilde " Beni affetmeye mecbursun. "deyip bedenini denize çevirdi. Biraz önce olduğu yer Heja kokmuştu içinde onsuzluğa takati kalmayan bir hasret vardı. Yanlış bir şey yapıp onu tamamen kaybetmemek için sakın kalmaya çalışıyordu. Lakin Hazar'ı sevdiği kadının çevresinde gördükçe bu dirençin kırılıyordu. Kendisine itiraf etmek istemese de Hazar'dan ilk defa çekiniyordu.

Çünkü artık o da onun acısının ne olduğunu biliyordu. Sevdiği kadına hasretti ve acıları aynıydı. Dillendirmek istemesede ikisinin hasreti aynı kadınaydı.

Heja yavaş geldiği yolu hızlıca yürüyüp eve geldi. Değmeyecek biri için hayata küsmeyecekti.

Koskocaman bir ailesi vardı. Ruhunda hissettiği acılar onundu, tek başına yaşayacaktı. Büyük bir nefes alıp, fısıldayarak "dik dur Heja o kafana takıp üzüleceğin biri değil " dedi.

Sevdikleri onun için çaba gösterip yanında durmuşlardı. Bundan sonra o da onlar için mutlu olacaktı.

Adımlarını mutfağa yönlendirip güzel bir kahvaltı hazırlamaya başladı. Bu ona trapi gibi geliyordu. İşi bittikten sonra da gidip ev halkını uyandırmaya karar verdi. Artık eskiye dönüp mutlu olacaktı. Ya da mutlu olabilmek için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Eline iki tane tencere kapağı alıp gülümseyerek yukarı çıktı. Esra ile Murat'ın odasının önünde durup kapıyı açtı. İçeri girmeyip kapının önünde hızlıca kapakları birbirine vurup 'Yangın var!' diye bağırdı.
Murat yataktan fırlayıp düşüşü, Esra'nın 'Ne oluyor, basıldık mı?' diye bağırması aynı anda oldu.

Heja kahkaha atıp öbür kurbanına doğru ilerledi. Hazar'ın kaldığı odanın kapısını açıp kafasını uzattı. Önce müsait bir şekilde uyuyup uyumadığını kontrol edecekti, sonra onu da uyandıracaktı.

Hazar'ın düzgün bir şekilde uyuduğunu görünce şeytanca sırıtıp önce komodinde duran sürahiye baktı. Bir bardak su doldurup komodinin üstüne indirdi. Tencere kapaklarını tekrar eline alıp sertçe birbirine vurdu. Hazar garibim uyku haliyle neye uğradığını anlamadan yatakta oturur vaziyete geldi. Daha onun şaşkınlığı atlamadan yüzüne bocalanan bir bardak su ile şaşkınlığa uğradı. Bakışlarını Heja'ya çevirdiği gibi Heja "Günaydın emmim oğlu!" deyip kahkaha attı.

Hazar'ın ona emmioğlu diye hitap edilmesinden nefret ettiğini biliyordu. Kuzenleri bile kim onu sinirlendirmek isterse emmioğlu Hazar diye seslenirlerdi.

Hazar önce yüzüne boca edilen suyun şokunu atlatmadan emmioğlu sözü ile çıldırmak üzereydi. "Ben size bana emmioğlu demeyin, demedim mi?" deyip yataktan hızlıca kalktı.

Heja bu hareket ile oda hızlıca yatağın öbür tarafına koştu. Çocukken onlarla az kaç kovala oynamamıştı." Niye kızıyorsun bu kadar Hazar, emmi oğlum değil misin?"

"Yemin ederim, bilerek yapıyorsun. Zaten uyandırırken kalbime indirdin. Üstüne emmim oğlu hayırdır sabah sabah rüyanda beni gördün dur gidip ona mı sarayım dedin."

Heja kollarını göğsünün altında birleştirip "Nankör." dedi.

Hazar'da aynı hareketi yapıp işaret parmağı ile kendisini göstererek " Nankör ve ben? "dedi.

" Sen de, Murat da nankörsünüz. Sabah erken kalkıp mis gibi kahvaltı hazırlayayım, üstüne gelip prensler gibi sizi uyandırayım siz de bana böyle davranın. "

Hazar şaşkınca kendisine baktı. Tek kaşını kaldırıp" Heja gerçekten merak ediyorum prensler böyle mi uyandırılıyor. Kafasında tencere kapakları, yüzüne bir bardak suyla falan. Ne bileyim bunun daha güzel yolları vardır diye düşünüyorum. Tabi bu benim şahsi fikrim. "

Heja yüzünü somurtup Hazar'a baktı.
" Öfff! Ne bileyim zaten siz de prens değilsiniz. Bu emmioğlu uyandırma şekli ne yapayım? "

Hazar Heja her emmioğlu dediğinde sinirden kaşı seğiriyordu.
" Heja dilini kesmemi ister misin? Hadi devam et, ben de keyifle yaparım nasıl olsa."

Heja ellerini çözüp" Size de iyilikle yaranılmıyor. Kalkıp kahvaltı hazırladım. Soğanlı menemen yaptım. Sizin yaptığınız nankörlük. Ben gidiyorum. "

" Heja ben menemeni de soğanlı yemiyorum. "

Heja arkasını dönüp odadan çıkmadan " Hazar sen Zaza'sın, menemeni soğanlı yemen gerekiyor, özüne dön. "deyip çıktı.

Arkasında 'Sen de soğanlı sevmiyorsun.' diyen bir Hazar bıraktı.
Hazar aşağı indiğinde Heja ve Murat'ın hala didiştiğini gördüğünde kafasını olumsuzca sallayıp yerine geçti.

Bu ortamı gerçekten özlemişti. Önüne baktığında menemenin soğansız oluşu ile gülümsedi. Kahvaltı neşeli bir şekilde yapılıp masa toplandı.
Murat Heja'ya bakıp "Akşama biliyorsun yemek var. Esra ile güzelce hazırlanın. Lütfen kısa giyinmeyin, katil olmak için hala çok gencim."

Heja abisine baktı.
"Aşk olsun hiç giyer miyim?"
Murat kafasını olumlu anlamda sallayıp" Evet sırf beni delirtmek için giyersin."
Heja yüzünü somurttu ve burușturduğu suratıyla Esra'ya dönüp" Bizi gerçekten iyi tanıyor. Zaten biz de mini almıştık." deyip kahkaha attı.

Normal de Heja ve Hazar bugün üniversite işini halletmek için beraber çıkacaklardı lakin Murat'ın planda olmayan işleri ile bu konu yarına ertelenmiști iki genç adam kafalarını olumsuzca sallayıp evden çıktılar.
Genç kadınlar, adamlar evden çıktıktan sonra uzun bir süre sohbet edip hazırlanmak için yukarı çıktı.

Muratlar da anahtar olduğu için rahatlıkla hazırlanabilirlerdi.

Heja aynadaki son haline bakıp memnun bir şekilde gülümsedi. Uzun bir süreden sonra ilk defa bu kadar özenmişti. Etrafında mutlu bir şekilde dönüp son defa kendisini kontrol etti.

Dün gece Ağir ve Keje'yi yemekte beraber görünce kalbi acımıştı. Niye bu kadar takıldığını bile bilmiyordu.

Onlar artık boşanmıştı. Birbirine uzak iki yabancı olmaları gerekiyordu. Zaten sabah Ağir ile konuşup bu konuyu halletmeye çalışmıştı. Ağir'in sürekli bir yerde karşısına çıkması onu rahatsız ediyordu. Özgürlüğüne bir başkası için pranga vurmayacaktı. Bu akşam Murat abisi için önemli bir geceydi ve yanında olması gerekiyordu.

Heja kendinden emin adımlarla odasından çıkıp aşağı indi. Artık yeni bir Heja doğacaktı. Yarım yamalak, eksik değil. Yeni bir Heja kendi ayakları üstünde duran.

Ağir onda o kadar büyük etkiler bırakmıştı ki o olmadan kendisini hep eksik hissetmişti.

Gelen topuklu sesi ile Hazar başını kaldırdı. Bakışlarını Heja'dan alamadan yutkundu. Haddinden çok güzeldi. Giydiği siyah kısa elbisesiyle gerçekten göz alıcıydı. Hazar'a güzel kelimesine bir örnek gösterilmek istenseydi bu Heja olurdu.

Beline kadar inen dalgalı saçları attığı her adımda kendince ahenkle dans ediyordu. Ona doğru yaklaştıkça Hazar'ın kalp atışları hızlandı. Tekrar tekrar yutkundu. Hareket eden adem elmasından Heja bunun farkındaydı.
Heja gülümsedi. Hazar'a şu anda aynı şeyleri hissetmiyordu. Hissetmek de istiyormuydu bilmiyordu.

Kalbi Ağir ile dolu olmasa da hala yeri olduğu ve onda bıraktığı izler belliydi. Şu anda ona atacağı bir adım bile böyle güzel bir adama haksızlık olurdu. Önce kalbindekini içinde hiçbir iz kalmadan atacaktı ve atmak için de her şeyi yapacaktı. Gerçi kalbinde Ağir'den kalanlar aşk değildi. Onda yarattığı güven eksikliğiydi.

"Hadi herkes hazırsa çıkalım." Murat'ın sesi ile Heja ve Hazar bakışlarını oraya çevirdi.

Murat elini Esra'nın beline koyup giydiği takım elbisesi ile ben mükemmelim dedirtiyordu. Eşiyle birbirine gerçekten çok yakışıyorlardı. Sanki birbirleri için yaratılmışlardı. Yıllardır aşkları eksilmemiş, hatta günden güne büyüyordu. Bunu da çevresindeki herkes görüyordu. Murat Esra'ya her an aşkla bakıyordu. Esra da ona olan sevdasını gözleriyle bile olsa gösterebiliyordu.

Gerçi Murat abisi Esra için herkesi karşısına almış, iki aşiretle çatışmıştı. Bu sayede yıllarca süren kan davasının bitmesini sağlamıştı. Esra da o süreçte ya Murat ya da ölüm deyip açık açık kendisini belirtmekten çekinmemişti.

Evli çiftin kapıya doğru ilerlemesiyle Heja sessizce onları takip etti. Dışarı çıktıklarında Murat arkasını döndü.
"İki araba ile gidelim. Ben Esra'yla, Heja sen de Hazar'la gel."

Genç kadın bunu sorgulamadı başını olumlu anlamda salladı. Karşısındaki adam iyi bir insandı ve Heja duygularının farkındaydı.

Genç kadın kendini toparlamadan birini hayatında istemiyordu. Artık öncelikleri vardı. Kaldığı yerden devam edecekti, kendisi için yeni bir hayat kurmakla başlayacaktı. Önceliği okumaktı. Tahsiline kalan yerden devam edip okuyacaktı.

Hiç olmazsa eline bir meslek alıp ekonomik özgürlüğünü kazanacaktı. Önce kendisine saygı duyup özgüvenini güçlendirecekti. Arabanın kapısını açıp sessizce oturdu. Çoğu şeyi sorgulamaz olmuştu bu aralar. Her şeyi oluruna bırakacaktı.

"İyi misin?"

İyi miydi? İyiydi...

Bakışlarını Hazar'a çevirdi yüzünde samimi bir gülüşle başını olumlu anlamda sallayıp önüne döndü. İyi olacaktı, kendisine söz vermişti. İyi olmak bir kadın olarak kendisine vefa borcu olmuştu.

Trafiğe kalmasalar da metropol bir şehirde bir yerden başka bir yere gitmek uzun sürüyordu. Genç kadın elini radyoya uzatıp dinleyebilecekleri bir müzik aramaya başladı.

Hazar cebinden telefonunu çıkarıp dinlemekten asla bıkmadığı şiirin piyona eşliğinde seslendirmiş halini bulup açtı.

Şairini bilmiyordu ama dizeler onu anlatıyordu. 'Ben seni neden mi sevdim?' diyordu.

Heja elini radyodan çekip bakışlarını dışarıya çevirdi.
Hazar ezbere bildiği mısraları diline döküp okudu. Heja duyduğu sesle gözlerini yumdu.

Şairin kara gözlerin dediği yer de Hazar ela gözlerin dedi.
Sen ne kadar uzak olsan da
Aramızda ki kilometreler nasıl çoksa
Ben de seni o kadar yoğun, o denli çok sevdim.

Heja gözlerini sımsıkı yumdu. Bunları duymaya hazır mıydı? Ona göre şimdi ne yeri ne de zamanıydı.
Şiirin ve yolun bitmesi aynı anda oldu. Heja sesli bir nefes alıp arabadan aşağı indi. Hazar'ın yanına gelip kolunu uzatmasıyla elini onun koluna koyup onunla beraber içeri girdiler.

Yan yana çok yakışıyorlardı. Heja kısa siyah elbise Hazar siyah takımlıyla uyum içindeydiler.

Onlar için ayrılan masaya geçip oturdular. Heja bakışlarını Hazar'a çevirdi. Acı kahve irisleri gülümsüyordu. Güven veren bir gülümsemeydi. Heja'nın dudakları kenara kıvrıldı. Onun aşkını en başta görmediği için pişmandı lakin hayatında hiç kimseyi yara bandı olarak kullanmak istemiyordu. Bu yanındaki adama haksızlık olurdu.

Kısa bir süre sonra yanlarına Yavuzların gelip oturmasıyla dişlerini sıktı. Bu adamdan da hiç haz etmiyordu.

Yavuz'un herkese selam verdikten sonra ona dönüp "çok güzel olmuşsun Diyarbakır'a ki halinden çok farklısın demesiyle" teşekkür edip yüzünü çevirdi. Onunla hiçbir diyaloga girmek istemiyordu. Kısa ve net en iyisi buydu.
Bakışları tekrar Hazar'la buluşunca onun elini yumruk yaptığını bu durumdan rahatsız olduğunu fark etti.

Bakışlarını Hazar'dan çekmeden elini onun koluna koyup eğlenir bir tonda "sakin ol emmioğlu bu adamdan senin haz etmediğin gibi bende haz etmiyorum" dedi ve gülümsedi.

Hazar yüzünü buruşturup "sırf emmioğlu dediğin için kalkıp onun yüzünü dağıtabilirim"

Heja yüksek sesli bir kahkaha atıp "niye değilmisin?"

Hazar'ın sert bakışlarıyla eliyle dudaklarına farm çekip gibi yaptı ve önüne döndü. Bakışları Yavuz'a kesiștiğin de yüzünü asıp kafasını eğdi. Onda kendisini rahatsız eden bir şeyler vardı ve Heja ne olduğunu bilmiyordu.

Esra'nın kulağına eğilip" bu adamın sana olan bakışlarını sevmiyorum "demesiyle ona dönüp" bilmiyorum bana çok itici geliyor."

Esra bakışlarını Hazar ve Yavuz'a gezdirip" eğer birine şans vereceksen lütfen o Hazar olsun."

Heja Hazar'la göz göze geldi. Zaten haksızlık olur gibi düşünüyordu. Büyük bir nefes alıp fısıldayarak" kafam karma karışık galiba güven problemi yaşıyorum"

Esra onu anlıyordu. Başına gelenler ortadaydı. Bir de dimdik güçlü bir duruş sergilemeye çalıştığı için acılarını kimseyle paylaşmadığını biliyordu ama şöyle bir gerçek vardı ki Hazar'ın yeteri kadar sabrettiğiydi.

Murat'ın elini karısına uzatıp "hadi seni tanıştırmsk istediğim ortaklarım var" demesiyle Esra kocasının elini tutup ayağa kalktı. Heja ikisine hayranlıkla baktı ona göre gerçek aşık bir çiftti.

Bakışlarını çevirdiğin de Hazar'ın ayağa kalkıp ona elini uzatmasıyla kısa bir süre ona uzatılan ele baktı ve elini onun eline bıraktı.

Yavuz gördüğü görüntü ile yüzünü sıvazladı. Heja'ya ne kadar yaklaşmak istese Heja o kadar ondan uzak durmaya çalışıyor ve bunu bariz bir şekilde gösteriyordu.

Heja ve Hazar Salonun ortasına geldiklerinde diğer elini adamın omzuna koyarak dans etmeye başladılar.

Heja'nın ela irisleri ona hayranlıkla bakan Hazar'ın acı kahve irislerinde kesiști. Hazar'ın artık duygularını göstermek için hiç çekinmemesi inkar etmese de hoşuna gidiyordu.

Hazar dudaklarını onun kulağına yaklaştırıp "çok güzelsin" dedi Heja boynunda hissetiği nefes ve onun söyledikleri ile dudaklarını onun kulağına yaklaştırıp kısık bir tonla "biliyorum bunu bana hissettiriyorsun" dedi ve geri çekildi.

Hazar'ın gözleri gülümsüyordu. Salonda duydukları müzik sesinden başka sadece bir birlerinin sesini duyuyorlardı.

Hazar hayran olduğu gözlere bakarak "bu sefer ne olursa olsun senden vazgeçmem." elini kaldırıp iki parmağını Heja'nın yanağında gezdirdi. Kuruyan dudaklarını ıslatıp "biliyorum belki bu kadar açık olmam seni şaşırtıyor ama ben aşkınla kül olana kadar yanmış bir adamım vakti zamanında tek kelime edemeyișlerime say ve unutma benim gönlümde senden başkasına yer yok."

Heja yüzünde hissettiği dokunușlar ve Hazar'ın söyledikleri ile yutkundu. Her şeye rağmen bu kadar çaba sarfetmesi onda büyük hayranlık yaratıyordu.

Gülümseyerek" o zaman bir daha ne olursa olsun vazgeçme ve susma"

Hazar'ın dudakları kenara kıvrıldı. Dudaklarını tekrar onun kulağına yaklaştırıp tılsımlı bir tonda "vazgeçmeyeceğim ve sen birgün bana geleceksin." bakışlarını Heja'nın gözlerine çevirip "ve bana geldiğin gün baharı kaybetmiş gözlerine şiirler yazacağım. Yazdığım her satır hece hece sen olacak"

Heja gülümsedi. Başını yana eğip eğlenir bir tonda "içinde bir şair yatıyormuș"

Hazar tek kaşını kaldırıp "evet șevke gelmesi için de bir Heja gerekiyormuș"

Heja'nın yüzünde ki gülümseme büyüdü. Hazar'ın hazır cevap yanını her zaman sevmişti.

Hazar yakın bir zamanda açık bir şekilde duygularını ifade edip gelecekle ilgili bir adım atmak istediğini söyleyecekti.

Heja bakışları ondan alıp salonda gezdirdi önce abisiyle aynı masada olan Yavuz'la bakışları keşişti. Surat ifadesi duygularını çok açık ortaya koyuyordu. Ondan hoşlanmıyordu ve bu nedensiz bir şekilde onu rahatsız ediyordu.

Bakışlarını ondan çektiği gibi öfkeden alev saçan gözleri gördü. İstemsizce bir şekilde kaşları çatıldı. Ağir'in dudaklarını ısırıp elindeki bardağı öfkeyle sıkıp kırması da aynı anda oldu.

Heja bu hareketi hiç umursamayıp Hazar'a döndü. Ağir onun için bitmişti.

Kısa bir süre sonra Hazar'ın omzunda bulunan elinin üstüne başka bir el konulunca şaşkınlıkla bakışlarını oraya çevirdi.

Ağir bardak kırdığı eliyle elini tutuyordu. Elinden akan kan hem onun eline hem de Hazar'ın omzuna akıyordu.

Tabi Hazar'ın bunu fark etmesiyle yumruğunu Ağir'in suratına geçirmesi aynı anda oldu.

Ağir'in kanlı eliyle Hazar'a karşılık vermesi "Heja benim ondan uzak duracaksın!" diye bağırması ve salonda sesinin yankılanması Heja için utanç kaynağıydı.

Yaşadıkları genç kadını şaşkına çevirdi. Kendisine o kadar şey yaşatması yetmezmiş gibi gittiği her yerde rahatsız etmesine artık dayanamıyordu.

Ağir'in işaret parmağıyla "O benim ve beni seviyor ondan uzak dur!" demesiyle daha fazla dayanamayıp araya girdi.

Ağir'in sözleri Heja'da artık kopma noktası olmuştu. "Ben kimsenin malı değilim. Kimsenin değilim artık rahat bırak beni. Evli barklı adamsın yaptığın yakışıyor mu?" diye Ağir'in yüzüne öfkeyle bağırdı.

Ağir bir adım geri gitti. O sevdiği kadındı, dahası da yoktu. Öfkeyle ona bakıp "Lan iste şimdi boşanayım! Sana uzattığım elimi bir kere daha tut. Alıp başımızı gidelim. Kimsenin bizi bulamayacağı, kimsenin bizi tanımadığı yerlere... Yeter ki sen benimle ol. Ben anladım benim yerim de vatanım da sensin. Sende anla sana benden başkası haram! "diye bağırdı.

Heja onun öfkeden kıp kırmızı kesilmiş suratına dikkatlice baktı kafasını olumsuzca sallayıp "Ben o eli bir defa tuttum. Onda da boyumun ölçüsünü bir güzel aldım. Benden uzak ol, nereye gidersen git, kime memleket olursan ol. Yeter ki beni rahat bırak."

Onların hikayesi Ağir'in kumayı kabul etmesiyle bitmişti. Elini Hazar'ın koluna koyup Ağir'i umursamadan "Hadi gidelim." dedi.

Ağir'in bakışları Heja'nın elindeydi. O el biraz önce o adamın kolunu da tutmuştu. Elini atıp Heja'nın elini çekmek istediğinde Murat'ın öfkeli sesiyle duraksadı. Murat tüm öfkesini kusarcasına Ağir'in üstüne saldırdı. Kardeşini korkutup sindirmesine asla izin vermeyecekti.

"Lan annem sana en başında yapma demedi mi?" Murat Ağir'i yakasından tutup "Sen değil miydin kızın beni bırakmaz diyen?" kafasını Ağir'in suratına indirip "Şimdi mi aklın başına geldi."

Hazar'ın ona doğru gelen adımıyla elini kaldırıp onu durdurdu. Esra'nın Murat rezil oluyoruz demesiyle öfkeli bakışlarını ona çevirdi. Zaten yaşadıkları rezillikti. İşaret parmağını Ağir'in yüzüne doğru sallayıp.

"Biz o gece konaktan sağ çıkmana izin verdiysek kız kardeşimiz içindi. Bir daha kardeşimin etrafında dolaştığını görmeyeceğim. İstenmeyen ot gibi her yerde bittiğini bilmediğimi mi sanıyorsun?" salladığı elini yumruk yapıp Ağir'in yüzüne hızlıca indirip
"Böyle devam edersen yakarım seni Ağir. Öyle bir yakarım ki kardeşimi aklına bile getiremezsin."

Heja annesinin isminin geçmesiyle duraksadı. Annesi ben bir şey yaparken kimsenin gözünün içine sokarak yapmam demişti. Kendinsini toparlayıp abisinin koluna yapışıp onu Ağir'in üstünden kaldırmaya çalıştı.

Çevresindeki insanlar film izler gibi onları izliyordu. İki tarafta rezil oluyordu. Gözleri onlara dolu dolu gözlerle bakan Keje'yle kesişince yutkundu.

Ona göre hiçbir kadın bu muameleyi hak etmiyordu. Ağir artık sadece onun kocasıydı ve yaptıkları yenilir yutulur gibi değildi.

Murat yumruğunu son defa onu yüzüne geçirip "Ağir ihanet denizinde kulaç atan, attığı her kulaçta aldanmaya mahkumdur. "

Kafasını eğip sadece onun duyacağı bir tonda "İlk ihanetin Hazar'aydı, ikinci kız kardeşime ve ben bunları unutmam. İkisini yan yana görmeye kendini alıştır. Hazar ve Heja'nın mutlu olması için elimden geleni yapacağım."

Ağir kafadını olumsuzca salladı. Murat'ı kendisine çekip yumruğunu onun yüzüne indirdi.

Murat'ın dediklerini yapması kendisinin ölümüydü. Ağir dayanamazdı. Murat onu yakasından tutup" her dediğimi hargi harfine yaptığımı göreceksin. Kız kardeşime yaşattığın her şeyi sana yaşatacağım"

Yüzünde sinsi bir sırıtışla ikisinin duyacağı kısık bir tonla "sana teli duvaklı olarak gelmeyen kadının telli duvaklı Hazar'la evlendiğini seyretmeyen Murat'ı" devamını getirmedi.

Arkasını dönüp Heja'nın elini tuttu ve çıkışa doğru yöneldi. Bunun böyle devam etmeyeceğini biliyordu. Esra'nın ona yetişmesi ile öfkeyle yürümeye devam etti.

Hazar kanayan dudağını silen Ağir'e yaklaşıp elini onun omzuna koydu ve hafif sıktı. Boğazını temizleyip "Heja'nın canı acımasın diye sakin kalıyorum ama devam edersen mezarını kendi elimle kazıyacağım" dedi ve yanından geçip hızlı adımlarla Murat'lara yetişti.

Ağir elini yumruk yapıp gidenleri izledi. Az kalmıştı sevdiği kadını çekip olacaktı. Planı tıkır tıkır işliyordu sadece Ağir'in sabretmesi gerekiyordu.

Heja'nın yüzünde ki üzüntüyle yüzünü buruşturdu.

Murat'ın kendi arabasının kapılarını açmasıyla "Heja benimle gelsin"

Murat'ın sinirli bakışlarıyla "Heja kötü görünüyor biraz hava almaya ihtiyaçı var"

Hazar'ın söyledikleri ile Murat kendi arabasına binip öfkeyle kapıları çarptı ve Esra'nın arabaya binmesiyle arabayı hareket ettirip onların yanından uzaklaştı.

Hazar Heja'ya dönüp "gece uzun biraz konuşmuş oluruz"

Heja ona cevap vermeden arabaya binip emniyet kemerini taktı.

Gece ve kaderleri onlar için yeni başlıyordu.

Jutenya_ hesabımı takip etmeyen arkadaşlar lütfen watpad hesabımı takibe alın.

Evet yeni bölümle geldim.

Hazar aşkımı nasıl buldunuz

Ve Ağir ne yapmak istiyor.

Heja güçlü ve asi kadınım geri adım atmıyor.

Bölüm sınırı 6000 yorum

2250 vote

Continue Reading

You'll Also Like

361K 15.7K 39
Küçük ve narin bir kar tanesi düştü yeryüzüne. Kasvetli ve boğucu acılar doğrudan onun tenine nüfuz etti. Acı, sivri ve uzun tırnaklarını çıkararak...
14.8K 1.3K 10
☁️ +İnsanın kaderi alnında yazıyormuş. Senin alnında yara var, ben sende yara mıyım Vural? -Hayır Nazenin, insanl...
834K 35.4K 26
Abimin arkadaşı akımını abimin arkadaşına uyguladım. Yaparken aklımdan geçen tek şey sürekli okuduğum kitaplardaki gibi olacak değil ya; Ayrıca tek b...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.8M 204K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...