ᴀᴍɪʏᴀɴᴇ ᴍᴀꜱᴜᴍ🕊 (Kırık Kalple...

By onur_rr

818K 47.6K 9.5K

"Açın şu kapıyı!!!.." "kimsiniz siz...benim burda ne işim var!..." Tereddütle ağlamaktan giden sesimi bulmak... More

ᴛᴀɴɪᴛɪᴍ
💥༻1. Bölüm༺💥
💥༻2. Bölüm༺💥
💥༻3. Bölüm༺💥
💥༻4. Bölüm༺💥
💥༻5. Bölüm༺💥
💥༻6.Bölüm༺💥
💥༻7. Bölüm༺💥
💥༻8.Bölüm༺💥
💥༻9.Bölüm༺💥
💥༻10.Bölüm༺💥
💥༻11.Bölüm༺💥
💥 ༻12.Bölüm༺ 💥
💥༻13. Bölüm༺ 💥
💥༻14. Bölüm༺💥
💥 ༻15. Bölüm༺ 💥
💥༻16. Bölüm༺💥
Bölüm değildir 🙊
🇹🇷ALLAH RAHMET EYLESİN MEKANLARI CENNET OLSUN 🇹🇷
💥Kuş ölür, sen uçuşu hatırla 💥
💥༻17.Bölüm༺💥
💥 ༻18. Bölüm༺💥
💥༻19. Bölüm༺💥
💥༻20. Bölüm༺💥
💥༻21. Bölüm༺💥 💥
💥༻22. Bölüm༺💥
💥༻23. Bölüm༺💥
💥༻24. Bölüm༺💥
💥༻25. Bölüm༺💥
💥༻26. Bölüm༺💥
💥༻27. Bölüm༺💥
💥༻28. Bölüm༺💥
💥༻29. Bölüm༺💥
💥༻30. Bölüm༺💥
💥༻31. Bölüm༺💥
💥༻32. Bölüm༺💥
💥༻33. Bölüm༺💥
💥༻34. Bölüm༺💥
💥༻35. Bölüm༺💥
💥༻36. Bölüm༺💥
💥༻37. Bölüm༺💥
💥༻38. Bölüm༺💥
💥༻39. Bölüm༺💥
💥༻40. Bölüm༺💥
💥༻41. Bölüm༺💥
💣Kesit💣
💥༻42. Bölüm༺💥
💥༻43. Bölüm༺💥
💥༻44. Bölüm༺💥
💥Kesit 1💥
💥Kesit2 💣💥
💥༻45. Bölüm༺💥
💥༻46. Bölüm༺💥
💥༻47. Bölüm༺💥
💥Kesit💥
Okur Canlarım 📢
💥48.BÖLÜM💥
💥49.BÖLÜM💥
💥༻50. Bölüm༺💥
💥༻51. Bölüm༺💥
💥52. bölüm 💥
💥༻53. Bölüm༺💥
💥༻54. Bölüm༺💥
💥༻55. Bölüm༺💥
💥༻56.. Bölüm༺💥
💥༻57. Bölüm༺💥
Canlar Yardımınıza ihtiyaçım var
💥Kesit💥
💥Kesit💥
💥༻59. Bölüm༺💥
💥༻60. Bölüm༺💥
💥༻61. Bölüm༺💥
💥༻62. Bölüm༺💥
💥༺63. Bölüm༺💥
🎈Canlarıma bir kaç soru🎈
💥༺64. Bölüm༺💥
💥Güzel İnsanlar💥
💥༻65. Bölüm༺💥
💥༻66. Bölüm༺💥1.SERİ FİNAL BÖLÜMÜ
1. SERİ ÂMİYANE MASUM BİTTİ 2.SERİYE GUPSEDEN DEVAM EDİYORUZ
2.Seri GUPSEDEN KESİTLER
💧67.BÖLÜM ||.SERİ (GUPSE )DEVAMKEE💧

💥༻58. Bölüm༺💥

4.7K 411 32
By onur_rr

Sizden çok özür dilerim bölüm baya bir geçikti kusura bakmayın.

Keyifli okumalar.

Üzülürsen ölürsün.


Necla hanım torunlarının karnını doyurup Aşağı Yusuf beyin yanına indi, ayakları her ne kadar kaçmak istesede yerini bildiği salona doğru ayakları onu götürdü, Salonun ihtişamlı kapısından geçti.

Salonda oturan Uğur, Yusuf bey ve Keremi görünce karşılarındaki koltuğa geçmek için kafasını sağa doğru çevirdi.Sag tarafda oturan kanepe ve yemek masasında gördüğü suretlerle şaşırmıştı Neziha hanım.

Sinan, Fatih, Şeyda, Zerda, Yiğit, Yıldız Mert, Rüya, Emine hanım hepsi burdaydı.

Yusuf bey konuşmaya başladı.

"Necla hanım sizde geçin oturun konuşmaya başlayım ,Sinan beygili ben buraya gelmesini istedim arabada gelirken Uğur beyden rica ettim. "

Necla hanım derin bir nefes alıp boş olan koltuğa geçip oturdu. Yusuf bey konuşmasına devam etti.

"Sizin ailevi sorunlarınız beni ilgilendirmiyor, ama Melek benim hastam ve bende doktoru olduğuma göre size anlatacaklarımı iyi dinleyin."

*********

Melek gözlerini yavaş yavaş açtı. Etrafına baktı, yabancı olduğu bu oda kimindi? Yanında yatan bebeklerini görünce hafifçe toplandı.

Bebeklerine baktı, işaret parmağıyla hafifçe yüzlerine dokunup sevdi.

Kızına baktı..
İçine oturan acıyla yataktan kalktı o sıra farketmişti odadaki kızı.

"Nasılsınız, iyi misiniz?"

Melek karşısındaki sevecen kıza bakıp tebessüm etti. Kafasını salladı.

"Şey efendim beni anneniz sizin ve bebeklerin başınızda durmam için burda beklememi rica etti."

"Teşekkür ederim. "

Melek annesini hatırlayınca en son yaşadıkları olayı hatırladı.

"Annem nerde şey.. ııı.."

"Hilal, ismim Hilal efendim. "

"Memnun oldum Hilal. Annem nerde?"

"Aşağıya indi efendim. "

"Tamam teşekkür ederim."

"Ne istiyorsunuz ben yardımcı olayım efendim?"

"Annemle konuşacağım, teşekkür ederim ben hallederim Hilal sağol ."

"Tamam efendim, siz gelene kadar ben burdayım. "

"Tamam teşekkür ederim. "

Melek karşısındaki güzel, ince naif ve düşünceli kıza tebessüm etmeye çalıştı.
Odadan çıktı merdivenleri inerken aşağıdan duyduğu sesle şaşırdı.

Sinan burda mıydı?

Sağ ayağını havaya kaldırdı, bir alt merdivene basmak için ama duyduğu kelimeyle ayağı havada kaldı.

"Bakın, bunları Melek bilmeyecek, yani bilmemeli.."

Sinan ne saçmalıyordu? Melek neyi bilmemeliydi?..

"Sinan bey haklı, Melek hanımın durumu ciddi, size anca şu kadar diyebilirim.. Melek hanıma Üzülmek, ağlamak ,hayatını riske sokacak her durum yasak."

Necla hanım, Sinan ve Yusuf beyin sözlerine içi kan ağlayarak baktı.
Kerem bildiği gerçekleri tekrar duyunca gözleri yaşarmıştı.

Geriye kalan ekipte; Fatih, Yiğit, Mert, Zerda, Yıldız, Rüya ve Emine hanım duyduklarına inanmak istemediler..

Zerda suçluluk duygusuyla başını yere eğdi, ellerini sıktı. Keşke Keremin yardımını geri çevirseydi..
O zaman bu kadar insanın canı yanmazdı..
Bencillik yapıp tek kendini düşünmüştü...

Melek kendini basamaklara bıraktı.
Derin derin nefes aldı onları dinlemeye başladı.

Yusuf bey başladı anlatmaya..
Melek duyduklarına inanmadı. Bunlar doğru muydu?..
Merdivenlerden zar zor kalkıp geri geldiği odaya yürüdü sallana sallana..
Kapıyı açıp içeri girdi.
Mışıl mışıl uyuyan bebeklerine baktı. Eli kafasına gitti.

"Sende geldin beni buldun..."

Elini kafasından çekti.

"Vardır bundada bir hayır, Rabbimden gelen her şey kabulumdür.. Gökten ne yağarsa yer onu kabul etmek zorunda."

Hilal banyo kapısını açıp odaya girdi.

"Yolumu bulamadınız efendim?"

"Yok biraz başım ağrıdı, dinlemsen daha iyi. Senin işin varsa onunla ilgilen ben burdayım."

"Tamam efendim. Bir ihtiyacınız olursa bana mutlaka seslerin ben hemen gelirim. "

"Sağol teşekkür ederim Hilal. "

Hilal tebessüm ederek odadan çıktı.

Melek bakışlarını miniklerine çevirdi.

************
Kapı açılınca Melek kucağındaki Yağız Alparslandan bakışlarını çekip kapıya baktı. Ağladığı kızarmış ve şişmiş gözlerinden belli olan Annesine baktı.

"Kızım sen uyandın mı ?"

"Evet anne yeni uyandım."

"Sen yorma kendini ver bakayım paşayı bana"

"Yorulacak bir şey yapmıyorum ki anne."

Necla hanım tebessüm ederek kızının yanına oturdu. Uyuyan iki torununa baktı.

"Paşamız niye kardeşleri gibi uyumuyor?"

"Bilmem.. Belki annesini özlemiştir."

"Desene babasına çekmiş. "

"Babası?.."

"Sinan diyorum aşağıda. Seni görmek için gelmiş."

Melek konuşacağı zaman odada Amine Aseli ağlama sesi duyuldu .

"Bak buda annesi yapılı. Gel prensesim anneannene gel."

Neclaa hanım Amine Aseli kucağına aldı. ama Amine Asel susmayınca kızına uzattı.

"Kızım Yağız Alparslanı bana ver sen Amine Asele bak."

"Ama o benim kızım değil ki.."

"Melek yavrum yapma böyle bak, kendine acımıyorsan şu yavruna acı, ne günahı var bu el kadarcık sabinin?"

Neclaa hanım ,Melegin kucağından Yagız Alparslanı alarak, Meleğin kucağına Amine verdi.

"Bak yavrun seni nasıl tanıyor, gördün mü, nasıl sustu. "

Melek bakışlarını Amine Asele çevirdi. Baş parmağını kızına doğru uzattı yüzünü sevdi, dokundu. Parmağını geri çekerken kızı minik elleriyle Meleğin parmağını tuttu.

Beni bırakma der gibi


Melek kucağındaki kızını daha çok kendine çekip sarıldı.

Kapı tıklandı ardından Yıldız kafasını içeri uzatıp konuştu.

"Gelebilir miyim?"

Melek yıldıza şaşırmış gibi bakıp konuştu.

"Sen hangi ara geldin?"

"Şey yeni geldik.. Abim falan.. ııı geleyim mi?"

"Gel tabi. "

Yıldız içeri girdi. Melekle biraz sohbet etti, yeğenlerini sevdi bazen Meleğe gözleri dalsada Melek fark etmeden geri çekti.

"Sana hiç abla, yada yenge demedim farkındasın değil mi?"

Melek bakışlarını pencereden çekti, yanında oturan, ona soru yönelten kıza baktı.

"Evet farkındayım."

"Sebebini hiç merak ettin mi peki?"

"Şeyy... Biz abinle pek hoş bir şekilde evlenmedik sebebi bu yüzdendir diye düşünüyorum.Yada ruhun elli yaşında olduğu için demiyor olabilirsin. "

Melek gülerek Yıldıza baktı. Yıldız Meleğin en son cümlede ona yaptığı göndermeyi anlayınca güldü.

"Hayır bu sebeblerden değil.. Seni ne abla olarak gördüm nede yenge. Bana bakışlarını yıllardır hasretini çektiğim kadına çok benziyorsun. Bu yüzden..."

"Hangi kadına benziyorum ben ?"

"Anneme.. Bu yüzden onları yanlızbırakma, her şeye rağmen ayakta dur, çünkü ben mutlu olmanız için elimden geleni yapacağım.."

Melek Yıldıza baktı. Yıldız ona her şeyi üstü kapalı bir şekilde uyandığını anladı. Ağlamamak için kendini sıktı. Tebessüm etmeye çalışarak konuştu.

"Tamam.. Teşekkür ederim yanımızda olduğun için ."

*************

Melek Yıldızla biraz daha konuştu. Sonra aşağı Yıldızı uğurlamak için indi.

Yıldız Mert, Şeyda, Fatih ,Yiğit ve Zerdayla beraber ayrıldı.

Melek göz ucuyla Sinanı aradı. Ama etrafda kimseyi göremedi. Mutfağa gidip su içti. Tam mutfaktan çıkacağı zaman Rüya ve Emine hanım yanlarında Hilalle beraber mutfağa girdi. Hilal heyecanla Meleğe sordu.

"Efendim bir şey mi istemiştiniz?"

"Hayır Hilal su içmek için girdim. "

"Peki efendim. "

Rüya gülerek konuştu.

"Hilal ,Melek ablaya efendim deme bundan nefret eder."

"Ama o zaman ne diyecegim?"

Melek ,Hilalin sözüne cevap verdi.

"Abla desen yeter."

"Tamam denerim. "

Emine hanım, Meleğe baktı onunla konuşmak istiyordu ama Melek artık geçmişi hatırlamak istemiyordu.

"Kızım konuşalım mı biraz?"

"Ben eskiyi hatırlamak istemiyorum artık, size kırgın veya dargında değilim. "

Rüya gözünden akan yaşları silip Meleğe sarıldı.

***********

Melek Emine hanımla yaptığı uzun sohbetin ardından, odaya çıkmak için merdivenlere doğru yürürken ,dışarda tek başına oturmuş Sinanı gördü.

Melek yukarı çıkmaktan vazgeçerek Sinanın yanına yürürdü. Sinanın yanında duran sandalyeye geçip oturdu. Sinan , yanında oluşan hareketlilikle daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

Yanında Meleği görmeyi hiç beklemiyordu!
Hemen ayağa kalktı.

"Özür dilerim ben hemen gidiyorum. "

"Seninle konuşmak istiyorum. "

"Benimle ? Benle ,Ben?"

"Evet."

Sinan kaldığı sandalyeye tekrar oturdu.

Beş ,on dakika Melek hiç bir kelime etmedi. Sinanda ortama ayak uyduruyordu.
Sonra Melek karşısında bitik bir halde duran Sinan baktı.

"Hatırlıyor musun?"

"Neyi?"

"Seninle tanıştığım zaman bana bir şey demiştin. "

"Ben seninle ilk tanıştığım zamanlar pek iyi şeyler demiyordum.. "

"İşte bu kadarsın. Ben seni bırakırsam ölürsün, sen beni bırakırsan değil. Demiştin şelalenin orda hatırladın mı?.."

"Evet. Rüyalarımda hiç gitmiyor ki sana yaptığım zalimlik ,her gözümü kapattığımda sen varsın,şimdi bir de deliler gibi pişman olan ben.. Şimdi o sözlerimin tersi oldu biliyor musun?.. Sen beni bırakırsan ölürüm.Ama ben seni bırakırsam dimdik ayakta durur yasarsın.."

"O günleri hatırlıyorum da.."

Melek geçmişin göz yaşlı sayfalarına gitti.

Arabanın içine kısaca göz gezdirdiğimde gözlerini üzerimde yakaladım. Ne zamandır beni izliyordu ? Dikkatli gözleri üzerimdeyken oldukça rahatsız olsamda gözlerimi çekmedim. Sanki ruhumu okuyormuş gibi bakarken bense onun içinde hiçbir şey göremiyordum.

"Abimden nefret ediyorsun değil mi ?" Dediğimde gözlerinin kararması bir oldu. Çenesini sıktı. Cevabımı almıştım.

"Bu denli nefret ettiğin bir insanın aynı kandan olan kardeşinden neden çocuk istiyorsun ?" Beni her an öldürecek olması umurumda değildi. Eğer ki benden istediği şeyler olursa zaten ölmüş olmayı dileyecektim. "Abimin kanından, soyundan bir çocuğun olacak." Dedim meydan okuyarak.

Dudakları hafifçe yana kıvrıldı. Gözlerindeki karanlığın yerini küçümseme ve alay aldı. "Boşa çeneni yoruyorsun." Gözlerini gözlerime dikti. "Bana bir çocuk vereceksin, ondan sonra nereye s*ktir olup gideceksen gidersin." Dediğinde bu sefer çenesini sıkan bendim.

Nefretim korkumun önüne geçti. "Abim ne yaptı da bu hale geldin ?" Şansımı gittikçe zorluyordum, her an boğazıma yapışabilirdi. "Senden ne aldı da bu denli zavallı bir çözüm yol-"

"Kese sesini !" Arabanın içinde beni her an parçalara ayıracak aslan gibi bakarken en sonunda sesimi kesmiştim. Gözlerine bakarken içindeki kavuran ateşi ilk defa o zaman gördüm.

Abi..naptın sen böyle ?

"Kenara çek !" Diye bağırdığında gözlerim şaşkınlıkla açıldı. İşte şimdi ölmüştüm.

Fırat korkuyla dönüp bize baktı. "Abi-" itiraz etmesine fırsat kalmadan Sinan bir kez daha bağırdığında korkuyla kenara sindim. Araba orman yolunun kenarında durduğunda Sinan sinirle arabadan indi. Benim tarafıma doğru gelirken Fatih korkuyla bana bakıyordu.

"Ne derse onu yap," dedi fısıldayarak. Kapı açıldığında mengene gibi koluma yapışan ellerden kurtulma şansım yoktu. Beni sürükleyerek arabadan çıkardığında sesimi çıkarmıyordum ama sürekli taşa veya kendi ayaklarıma takılıp düşüyor gibi olduğumda tuttuğu kolumdan beni kaldırıp sürüklemeye devam ediyordu. Kolumdaki baskı canımı yakarken şu anda düşünmem gereken çok daha önemli şeyler vardı. Hayatım gibi.

"Nereye gidiyoruz ?" Dedim tekrar bir taşa takılıp düşmeden önce. Bu sefer dizlerimin üzerine düşerken eklerim çizik içinde kalmıştı. Sargılı bacağım işimi iyice zorlaştırırken acıyla inledim. Gözlerini devirip beni tekrar kaldırdığında kalkmak için bir çaba göstermesem de işte yine ayakta ve sürüklenerek ilerliyordum.

Kalbim korkuyla atarken nefes nefese kalmıştım. O ise sadece önüne bakıyor ve hiç durmadan ilerliyordu. En sonunda yavaş yavaş çevremizdeki ağaçların seyrekleştiğini fark ettim. Dev ağaçların yerini çalılar ve otlar alırken nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyordum.

"Nereye gidi-" sözümü kesen dinen merakım olmuştu. Dev şelalenin akıttığı suları hemen önümüzde metrelerce aşağıya iniyordu. Eğer daha iyi bir durumda olsaydım bu güzeliği ağzım açık karşılardım. Hayran olunmayacak gibi değildi. Ardından uzun zamandır merak ettiğim bir sorunun bir kısmı çözüldü.

Kırıkkalede bu kadar yeşilliğin olmasına imkan yoktu.

Ben şaşkınlıkla etrafa bakarken beni sertçe öne ittiğinde korkuyla çığlık atıp kendimi yere attım. Dizlerim düşmenin etkisiyle yırtılıp kanarken uçurumla aramda sadece birkaç adım vardı. Rüzgar burada sertçe eserken aşağıya düşmek içten bile olmazdı.

"İşte," dedi keyifle. "Sana bir seçenek daha sunuyorum." Dediğinde bir ona birde onlarca metre aşağıya baktım. Yutkunmadan edememiştim. Eğer buradan atlarsam kurtulma şansım yoktu. Bu apaçık belliydi. Ve cesedim, yüzlerce metre sürüklendikten sonra uçsuz bucaksız denizlere mi ait olacaktı ? Yoksa bir süre sürüklenip kenara çıktıktan sonra birçok hayvanın midesinde mi yer alacaktım ?

"Atla." Dediğinde bunu beklesem de gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Kalbim sinek kuşunun kanadı gibi atarken biraz ötemde dikilmiş bana acıyarak bakan adama baktım.

"Yapamam," dedim korkuyla. Ölüm henüz vardığım bir seçenek değildi. Savaşmamıştım. Anneme kavuşmamıştım daha.

"Atla." Dedi sertçe. Bana doğru birkaç adım attığında olduğum yerde tutunmaya çalıştım.

"İstemiyorum." Dedim dolan gözlerime lanet okuyarak. Eğilip benim hizzama geldi. Eliyle yakamı kavradığı gibi beni aşağıya doğru sarkıttığında çığlık koparıp kollarına yapıştım. Tutmaya çalıştığım yaşlar bir bir inmeye başlamıştı yanaklarımdan.

"İşte bu kadarsın." Dediğinde gözyaşlarımdan bulanıklaşan gözlerime gözlerine bakmaya çalışıyordum. "Ben seni bırakırsam ölürsün, sen beni bırakırsan değil."

Yakamı bıraktığında korkudan deli gibi titrerken uçurumdan olabildiğince uzaklaşmaya çalıştım.

"Kalk ayağa," dediğinde deli gibi titrerken sızlayan bacağımı sıkıp ayağa kalktığımda gözlerine bakmıyordum. Tüm bunların blöf olduğuna emindim. Beni korkutmaya çalışıyordu, eğer düşmanıysam beni çok önce daha kötü şekillerde öldürmüş olurdu. Ama yine de istediği olmuştu. Deli gibi korkmuştum, ve korkuyordum da.

Cebinden çıkardığı şeyi önüme attığında toprağın üstünde duran yüzüğe baktım. Şu anda bu beklediğim şey değildi açıkçası. Sürekli değişen durumlar beni iyice serseme çeviriyordu. Bu adamı asla çözemiyordum.

"Tak." Dediğinde eğilip yüzüğü aldım. Takmaktansa parmağımı koparmayı tercih ederken bu sefer beni kendisi uçurumdan atardı. Yüzüğü parmağıma geçirdiğimde boynumda görünmez bir baskı hissettim. Bu histen nefret ettim.

Parmağımdaki yüzüğe bakıp gülümsedikten sonra arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Arkamı dönüp kaçmak için bir yol aradım. Uçurumun kenarındayken tek yol atlamaktan geçiyordu. Ve oradan da hayatta kalırsam eğer kilometrelerce uzanan orman devam ediyordu. Umutsuzluk hiç bu kadar güçlü olmamıştı.

Peşinden arabaya döndüğümde bitik haldeydim. Bu da vazgeçişimde büyük etkisi olan bir nedendi. Tükenmiştim artık. Üstüm başım çamur içindeydi ve neredeyse baygınlık geçirecektim. Dünden beri ne uyumuş ne de bir şey yemiştim. Kırık bacağım o kadar düşmenin ardından deli gibi ağrıyorken dirseklerim kıyafetin altıdan kan içinde kalmıştı. Dizlerimse çoktan parçalanmış, toprakla karışık kan kurumaya yüz tutmuştu.

Melek geçmişin göz yaşlı sayfalarını sonlandırıp bakışlarını gökyüzündeki yıldızlara çevirdi.

Hem yanındaki adama hemde geceye fısıldadı.

"Umutsuzluk hiç bu kadar güçlü olmamıştı."

Sinan akan göz yaşlarını silerken derin bir nefes almaya çalıştı.Çünkü
Vicdanı, kalbi nefessiz kalmıştı.

"Eskiden başıma gelen şeylere daha kötüsü olamaz diyerek bakardım ama geldigim şu noktada şunu anladım..
Ağlamak bile benim için bir nimet,üzülmek.. Annemgili yani sizi konuşurken duydum.Aglarsan Ölü-"

"Sus! Yok öyle bir şey! Yanlış duymuşsun sen."

"O zaman bir saattir kendimi boşa sıkıyorum ağlamamak için, ağlayım o zaman."

"Ağlama! Üzülme sen!"

"Niye ağlamak, üzülmek yasak bana?"

"Çok çirkin oluyorsun ondan."

Melek karşısında elhamlanan ve çocuk gibi konuşan adamın sözlerine tebessüm etti.

"Üzülürsen Ölürsün.. demek çok mu zor Sinan?"

"Çok çok. Zor be peri kızı. Gitme bir yere. Biz yapamayız sensiz. Daha beni affedemedin ,Bu eşşeği affetmek çok zor biliyorum seninle, çocuklarımla güzel anılarımızda hiç yok.. Gitme bir yere.."

"Seni affetmek çok zor.. Asırlar gerek."

"Öl.Ölme. Yaşa nefes al mutlu ol .Beni affetmesende olur. Yeterki yaşa."

"Bu beynimdeki şeyin tedavisi hiç mi yok?.. Benimkide soru, benim seni affetmeme bile razıysan, durum vahim."

"..."

"Neyse iyi akşamlar, Rüya söyledi çocukları görmek için gitmemişsin, onları görüp gidebilirsin, ben biraz daha burda oturacağım. "

.
.
.

Continue Reading

You'll Also Like

412K 30.2K 67
-Düzenlenmiştir- 05*********/ Faruk hadi aç kapıyı 05*********/ Ellerim dolu hadi Ders videosunu durdurup gelen mesajlara baktım. Faruk mu? Bilinmeye...
8.2M 366K 96
BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirin...
3.6M 202K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
175K 12.3K 44
Hayatım tam olarak Azerbaycan'lı annemin tatil için geldiği Türkiye de bin de bir olan ihtimal ile babama aşık olup evlenmesi ile başlamıştı. Sonra b...