EFSUNKÂR

By sertkayamervee

1.7M 80K 91.8K

İnsan korkularını saklayıp kimsenin görmesine izin vermeyince mi daha cesur olurdu yoksa onları saklamadan,on... More

GİRİŞ:"GİRDAP"
1. BÖLÜM:"BAŞLANGIÇ"
2. BÖLÜM:"KAÇIŞ"
3. BÖLÜM:"KALP ATIŞLARI"
4.BÖLÜM:"KABUS"
5. BÖLÜM:"HİS KIRINTILARI"
6.BÖLÜM:"BALO"
7.BÖLÜM:"KİMLİKSİZ YÜZLER"
8.BÖLÜM:"MASKELER"
9. BÖLÜM "GÖRÜNENİN ARDINDAKİLER"
10. BÖLÜM:"KIVILCIM"
11. BÖLÜM:"BİLİNMEYEN"
12. BÖLÜM:"PLAN"
13. BÖLÜM:"YANGIN"
14. BÖLÜM:"ŞEFKAT"
15. BÖLÜM:"ALIŞMA"
16. BÖLÜM:"BAĞ"
17. BÖLÜM:"GİZLİ"
18.BÖLÜM:"TANIDIK YABANCI"
19.BÖLÜM:"GÖREV"
20. BÖLÜM:"ALEVLENİP HARLANAN HİSLER"
21. BÖLÜM:"SAKLI GERÇEKLER"
22. BÖLÜM:"ÇÖZÜLMEYE BAŞLAYAN DÜĞÜM"
23. BÖLÜM:"KURTULUŞ"
24. BÖLÜM:"HİSLER VE HİSSETTİRDİKLERİ"
25. BÖLÜM:"PARMAK UCUNDAN KALBE"
26. BÖLÜM:"DUYGULARIN GİRDABI"
27. BÖLÜM:"VEDA"
28. BÖLÜM:"YENİ BİR BAŞLANGIÇ"
29. BÖLÜM:"ARDIMIZDA KALANLAR"
31. BÖLÜM:"YENİ HAYATLAR"
32. Bölüm:"RUHTA DİKİŞ İZİ"
33. BÖLÜM:"TUTKUNUN RİTMİ"
34. BÖLÜM:"KALPTEKİ KATRAN"
35. BÖLÜM:"İLMEK İLMEK ACI"
36. BÖLÜM:"YAŞAM ÇİZGİSİ"
37. BÖLÜM:"ÖLDÜRÜLEN NEFESLER"
38. BÖLÜM:"ÖLÜMÜN RUHA DOKUNDUĞU AN"(PART 1)
38. BÖLÜM:"ÖLÜMÜN RUHA DOKUNDUĞU AN"(PART 2)
39. BÖLÜM:"ZİHİN BOŞLUĞU"
40. BÖLÜM:"YENİDEN"
41. BÖLÜM:"NAMLUNUN UCU"
42. BÖLÜM:"GEÇMİŞİN DİKENLERİ"
43. BÖLÜM:"HAFIZA"
44. BÖLÜM"ZAMAN"
45. BÖLÜM:"HER ŞEYİN BİTTİĞİ YER"
46. BÖLÜM:"ÇIĞLIK"
47. BÖLÜM:"BİR ÖMÜR"
48. BÖLÜM:"DÜĞÜM"
49. BÖLÜM"ACI"
DUYURU
50. BÖLÜM:"BAŞLANGIÇLARA GELEN GİDİŞLER"
duyuru
duyuru 2
51. BÖLÜM:"ZAMANSIZLIK İLACI"
52. BÖLÜM:"AVUCA SIĞAN, GALAKSİLER KADAR"
53. BÖLÜM:"AİLE"
54. BÖLÜM:HUZURDAN BİR PARÇA"
55. BÖLÜM"NEFES KADAR AŞK"

30. BÖLÜM:"KARŞILAŞMA"

25K 1.2K 2.1K
By sertkayamervee





30. BÖLÜM:KARŞILAŞMA

🥀

Gözlerimi yeni bir güne açtığımda,bir öncekiyle aynı olan günün diğerlerinden tek farkı bugünü farklı bir zihinle karşılıyor olmamdı.

Dün gördüğüm adam o kadar tanıdıktı ki,tüm gece onu düşünmekten uyuyamamıştım.Kendi kendime kuruntu yaptığımı düşünen yanım,onu düşünmemem için çabalasa da bir diğer yanım göğsümü o benzer hisle sıkıştırıp durmuştu.

O adam Devrim'e benziyordu.

Duruşu,kendinden emin adımları ve siyah,arsızca dağılan saçları Devrim'inkilerin kopyası gibiydi.Sağ kulağındaki küpe de sanki onun imzasıymışçasına,bana hemen onu hatırlatmıştı.

Yatakta doğrularak,sırtımı yatak başlığına verdim ve hafifçe esnedim.Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrim yoktu,bu yüzden cep telefonunu alarak küçük tuşuna bastım ve aydınlanan ekranda yazan rakamları okudum.

Saat,neredeyse öğleni gösteriyordu.Hızlı bir şekilde yataktan kalktım ve telefonun ekranına tekrar baktım,bir mesaj vardı.

Gönderen:Çelik Kılıçaslan

Kahvaltıya bekliyoruz.

Mesaja bakıp telefonu yatağın üzerine bıraktıktan sonra üzerimi değiştirmek için valizimin yanına ilerledim ve siyah bir kotla,kısa ,straplez bir tişörtü elime alıp odadaki banyoya ilerledim.Hızlıca üzerimdeki pijamalardan kurtulup ,aldıklarımı giyindikten sonra dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım ve gül kurusu bir ruju kalın dudaklarıma yedirip banyodan çıktım.Saçlarımı elimle düzeltip,şekle soktuktan sonra odadan çıktım ve hızlı bir şekilde restorana indim.

Etrafıma göz gezdirdiğim esnada tanıdık simaları görmemle,adımlarımın yönünü belirlemiştim ve hızlı bir şekilde yanlarına ulaşmıştım.

"Günaydın,"dedim herkese göz ucuyla bakarak."Beni beklemeden yeseydiniz siz."

"Bence de,"Eylül yine benimle uğraşmaya başlamıştı.Bunu bakışlarındaki haylaz parıltılardan anlamak mümkündü."Abin beklemek istedi zaten."

"O zaman iyi olmuş,"sinsice sırıttım."Hem sen de biraz zayıflarsın,çok yemek sana yaramıyor."

"Ne yaptın ben hissettim,"dedi Tuna gülerek."Abla,sen bu lafın altında kalmazsın bence.Hadi akıt zehrini."

Çelik,Tuna'ya düz düz baktı."Ortalığı karıştırma ufaklık,"dedikten sonra Eylül'e esrarengiz bir bakış yolladı."Ayrıca ablanın vücudu gayet diri,tam benim kalemim."

"Sensin be ufaklık,ayrıca gözümün önünde ablama ağzının suyunu akıtarak bakmasana." bunu dedikten sorna Çelik'i baştan aşağı inceledi."Tamam çok da ufak sayılmazsın..dur ya sen hiç ufak değilsin.Neyle beslediler abi seni?"

Çelik ona göz kırptı.Ben de boş sandalyelerden birini çekerek masaya oturdum ve ortada bulunan kahvaltılıklardan önümde duran boş tabağa yerleştirmeye başladım.

İçimde dün geceden beri tuhaf bir his vardı ve o his hala geçmiş değildi.Belki bir şeyler yersem geçerdi.

"Kahvaltıdan sonra gezmeye çıkalım mı?"dedi Tuna sessizliği bozarak , hevesli bir şekilde."Lütfen."

"Ablacım,daha yeni geldik dün bir bugün iki.Neden acele ediyorsun ki?"Eylül Tuna'ya uyarıcı bakışlar atıyordu.

"Ya olsun,biz bugün de çıkalım."Tuna inat ettiği zaman,onu kimse susturamıyordu.Buna birkaç defa şahit olan kulaklarım,dahasına şahit olmayı asla istemiyordu."Bak az önce lütfen dedim.Deli gibi ısrar edip seni hayattan bezdirme aşamasına geçmeyelim,kimse üzülmesin."

"Susup tabağını bitirirsen çıkacağız,"Çelik gözüyle Tuna'nın önündeki tabağı işaret etti.

Tuna,o saniyeden itibaren başka tek kelime etmedi ve çatalını aldığı gibi tepeleme doldurduğu tabağındaki şeylerden yemeye başladı.

Ben de önümdekilerden hafifçe atıştırırken,kafamı tabağımdan kaldırıp Eylül'e baktım ve Çelik'e kaçamak bakışlar atıyor olduğunu fark ettim.

O an aklıma gelen sinsilikle kendi kendime sessizce sırıttım ve daha sonra ifademi sabitleyip,konuştum."Abi,"dedim Çelik'e göz ucuyla bakarak.İçtiği kahve bardağını masaya bırakarak yüzüme,konuşmaya devam etmemi isteyen bir şekilde bakmaya başladı."Şurada bir kız var,dikkat ettim de geldiğimden beri sana bakıyor."

Eylül,tahmin ettiğim gibi cümlenin üzerine tam bir sazan edasıyla atladı."Hani?"sağa sola hızlıca baktı."Hangi kız?Ben hiç fark etmedim,nerede oturuyor?"

Gülüşüm genişledi."İyi bak iyi,"dedim boğazımı temizleyip gülüşümü bastırmaya çalışarak."Dur ben bir ayna getireyim,aynaya bakarsan görürsün."

Eylül birden yaptığım şeyi algıladı ve gözlerindeki telaş,yerini beni yakmak isteyen bir ateşe bıraktı."Seni Cem Yılmaz mı sik-"derken Çelik'e baktı ve cümlesini tamamlamadan yutkunarak tekrar konuştu."Cem Yılmaz mı öptü?Ne komiksin öyle."

Çelik Eylül'e tuhaf bir bakış attı."Senin o güzel ağzın ne bozuk öyle,"sessiz bir şekilde fısıldamıştı ama Tuna bile kafasını kaldırıp Çelik'e bakmıştı."Ne yapmalı ona?"

"Senin o kardeşin öyle şaka yaparsa,böyle cevap alır Çelik,"Eylül,bana ve abime meydan okuyan gözlerle baktı.

"Ben yapsam öyle şaka,"onları izlerken bir yandan da önümde duran tabaktan bir şeyler yiyordum."Nasıl karşılık verirdin?"

"Bilmem,"Eylül omuz silkti."Onu o zaman düşünürüz."

Eylül aniden ayağa kalktı.Ona soran gözlerle baktığımızda,hızlıca konuştu.Sesinde telaş var gibiydi."Lavaboya gideceğim."

Çelik onu başını sallayarak onaylayıp bir şeyler söylediğinde ,benim dikkatim onlarda değil dün gece gördüğüm adamdaydı.Aklıma gelip durması canımı sıkmış,iştahımı kapatmıştı.Çatalımı tabağın kenarına bıraktım ve öylece masa örtüsünün desenlerini incelemeye başladım.

"Yesene cimcime,"dedi abim önümdeki tabağı işaret ederek."Kemiklerini sayabiliyorum buradan,biraz kiloya ihtiyacın var."

Çok iştahım olmasa da Çelik'e başımı sallayıp çatalımı elime geri aldım ve tabağımın içindeki peynirin az bir miktarını çatala batırarak dudaklarımın arasına gönderdim.Sessizdik.Benim sessizliğimin çok büyük bir sebebi vardı,düşüncelerimin gürültülü sesleri kafamın içinde susmuyordu ve gördüğüm şeyi zihnim sürekli olarak tekrar ediyordu.

Birden oturduğum yerden bir hışım kalktım.Çelik yüzüme anlamayan bir ifadeyle baksa da,ona hızlıca bir açıklama yapıp olduğum yerden uzaklaşacaktım."Biraz hava almalıyım,"dedim derin bir nefes alma ihtiyacıyla dolarak."Dışarı çıkacağım,uzaklaşmam."

"Buralarda ol,"dedi keskin bir dille."Seni aradığımda,bulabileyim."

Başımı sallayarak onu onayladıktan sonra kısa bir sürede yanından ayrılmıştım.Gideceğim yeri bilmiyordum.Aslında ne yapacağımı da bilmiyordum.Sadece nefes almak istemiştim.

Hızlı hızlı adımlar atarak restorandan kısa bir sürede çıktığımda,açık havayı soluyan ciğerlerim daha fazlası için bana yalvarmaya başlamıştı.Derin bir nefesi içime çekip yenilenmiştik hissiyle dolduğunda,yeşillik olan yolun içerisinden yürümeye başladım.Büyük bir oteldeydik ve otelin içi gibi dışı da geniş bir alandan oluşuyordu.

Nihayet kendime oturacak bir alanı gözüme kestirip yavaş adımlarla oraya yürüdüğümde,banka usulca yerleşip açık havanın düşüncelerimi dağıtmasına izin verdim.Rüzgar yüzümü yalayıp geçiyor,sarı saç tutamlarımı arsızca uçuşturuyordu.Bu hissi sevmiştim.Düşüncelerim tek başıma kaldığım her anda olduğu gibi yine kafamın içini istila etmeye başladığında ise,düşündüğüm şey Devrim'di.

Acaba geçen onca zamanda ne yapmıştı?

Beni unutmuş muydu,ya da yerime bir başkasını koymuş muydu?

Bu soruların cevabını merak edip deli gibi öğrenmek isteyen yanım günden güne çoğalıyor,kendime olan saygımı yitirmemi sağlıyordu.Onsuz yaşamaya alışmış olsam da onu hala seviyordum.

Onu sevmiyor olsam,her daim aklımın bir köşesinde olur muydu?

Unutmak için bir çabam yoktu.Çünkü biliyordum ki zaten istemli bir şekilde onu sevmiş olsaydım,o günden sonra sevgimden eser kalmaz ve hepsi nefrete dönüşürdü.

Öyle olmamıştı.Hatta öfkemin tüm sebebi,kötülüğü aşık olduğum adamdan görmekti.

Düşüncelerimden sıyrılıp, elimle alnıma düşen saçlarımı geri iterek kafamı gökyüzüne doğru kaldırdığım esnada bir şey oldu.

Arkamdan boynuma uzanan sert bir kol,ince boynumu esareti altına aldı ve aynı saniyeler içerisinde ağzımın üzerine dayanan bez parçası bilincimin yavaş yavaş kapanmasını sağlayıp, beni belirsiz bir karanlığın içerisine sürükledi.

💍

Genç kız hızlı hızlı adımlar atıp masadan uzaklaştığında ve kendisine müsait bir yer bulduğunda, cebinden cep telefonunu çıkartıp hızlıca bildiği rakamları tuşladı.

"Devrim,"dedi telefonun açılmasıyla."Arsen, seni görmüş."

Mizra bunu zaten biliyordu.Onu arabadan indiği akşam görmüştü ve o çikolata kahvesi gözleri genç adamın sırtını delip geçmişti."Biliyorum,"dedi kalın sesiyle."Sıkıntı değil."

"Ha,"dedi Eylül Devrim'in rahatlığını soluyarak."Tamam o zaman."

"Sen o abisi olacak herifi oyala,"dedi Mizra tükürür gibi."Ayağıma dolanırsa belasını sikeceğim."

"O kötü biri değil,"dedi Eylül birden savunmaya geçerek ama daha sonra dilini ısırdı."Tamam bunu duymadın."

"Bence de."Mizra'nın sesi tehlikeli çıkmıştı.

Telefonu kapatacağı sırada, Devrim tekrar konuştu."O adama yakın olayım deme," dedi bir abi edasıyla."Sadece Arsen'i alana kadar oyala."

"Merak etme,"Eylül hattın diğer ucundan sırıtıyordu ve bunu Mizra'nın görmemesi büyük bir şanstı."Dikkat ederim ben, yakın da olmam."

Telefonu hızla kapatıp cebine soktu ve tekrar hızlı adımlarla Çelik'lerin olduğu masaya ilerledi.Görüş açısına giren masada sadece Çelik vardı ve bu Eylül'ü şaşırtmamıştı.

Masanın yanına gelerek Çelik'in dikkatini çekti."Diğerleri nerede?"dedi etrafa göz ucuyla bakarak.Kardeşi yine olduğu yerde duramayıp bir yerlere gitmiş olmalıydı."Tuna, o da yok."

"Buralarda, biriyle tanışıp arkadaş olmuş onunla vakit geçiriyor,"dedi Çelik mest edici bir sesle.Eylül ondan etkileniyordu ama bunu kendisine asla yedirmiyordu."Arsen de hava almaya çıktı."

Eylül, Çelik'i oyalaması gereken zamanın tam da içinde olduğu zaman olduğunu fark etti.

"Herkes gitmişken,"dedi Eylül Çelik'e bakarak."Biz de seninle bir şeyler yapalım mı?"

Çelik Eylül'ün yüzüne baktığında, bu bakış genç kızın bacaklarını titretmişti."Ne gibi?"Çelik'in sesi tonu esrarengizdi.

"Bilmem,"genç kız omuz silkti."Ona karar veririz."

"Yanıma gelsene,"dedi Çelik Eylül'ün bileğini yakalayarak.Parmakları kızın narin tenini bir kıskaç gibi kavramıştı."Yanımda karar ver."

Eylül Çelik'in yanına oturdu ve hızlıca aklından fikir üretmeye başladı.Çelik de bu sırada kızın yüzüne yaklaşmış, boynuna doğru ılık nefeslerini üflemeye başlamıştı.Bu Eylül'ün düşünmesini zor, hatta imkansız bir hale getiriyordu.

"Uzaklaş biraz,"dedi Eylül zorlukla.Bu adam böyle yakınken bir şeyleri düşünmek oldukça zordu."Sıcak zaten."

"Çok sıcak,"dedi Çelik mesafeyi asla açmadan."Yakıyor."

Eylül birden ayağa kalkarak,Çelik'i de kaldırdı."Hadi, Londra'yı dolaşalım,"ses tonunu neşeli tutmuştu."Baş başa."

"Baş başa vakit geçirmek istediğini bilseydim,"dedi Çelik eğlenen bir tınıyla."Daha farklı planlar yapardım küçük kuzucuk."

Eylül bu adamın etkisine girmemeyi başararak bu günü nasıl atlatacağını bilmiyor, bir şekilde atlatabilmek için içten içe dua ediyordu.

💍

Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda, ilk önce görüşüm oldukça bulanıktı fakat daha sonra görüntü yavaş yavaş netlik kazanmış, olduğum yabancı yeri görmemi sağlamıştı.

Büyük, konforlu görünen bir odanın içerisindeydim.Geniş bir yatakta yatıyordum ve şu an bu olanlara bir türlü anlam verememiştim.

En son otelde olduğumu hatırlayan zihnim, daha sonrasında neler olduğunu hatırlamak istiyordu ama sadece koca bir boşlukla karşılaşıyordu.

Çevremi incelemeye başlayıp derince yutkunduğumda boğazımdaki acı beni su içme ihtiyacına sürüklemişti ama burada su bulup bulamayacağımdan emin değildim.Neredeydim, beni buraya kim getirmişti bilmiyordum ve oldukça tedirgin hissediyordum.

Yattığım yataktan kalkarak odanın kapısına ilerledim ve açılıp açılmayacağından emin olmayarak kapı kulpuna uzandım.Elimle yavaşça aşağı ittiğim kapı kulpuyla kapı usulca aralandı ve kalp atışlarımı kulaklarımda hissederken o kapıdan usulca süzüldüm.Oldukça tedirgindim fakat adımlarım sakindi.

Çıktığım koridor o kadar karanlıktı ki, önümü görmekte zorlanıyordum.Saat kaçtı bilmiyordum, önemli olan bu da değildi.Yavaş yavaş tedirgin adımlar atmaya başladım ve bu sırada içten içe kendi korkumu bastırmaya çalıştım.Bu oldukça zordu çünkü şu an beni neyin beklediğini bilmiyordum.

Kapıların her biri ardına bakıp boş odalarla karşılaşınca,yönümü kaybetmiş gibi yürümeye devam ediyordum ve sessiz koridorda sadece kendi adım seslerimi duyuyordum.Yeni farkında olduğum bir şey daha vardı ki, o da bacaklarımın titrediğiydi.

Pes etmek üzereyken, karşıma çıkan merdivenleri görünce ilk başta aşağı inip inmemeyi bir an düşünsem de eninde sonunda beni bekleyen şeyle yüzleşeceğim bildiğim için karamsar adımlarımdan biri ahşap merdivenin ilk basamağına kaydı .Tedirginlik artık her bir yanımı etkisi altına almıştı.

Yavaşça merdivenlerden aşağı indiğimde, adımlarımın belirli bir yönü bile yoktu.Yavaş yavaş yürüyüp etrafıma bakmaya devam ederken zar zor görebildiğim zengin işi tablolar, kafamı iyice karıştırmaya yetmişti.Derin bir nefes aldım ve gördüğüm ilk kapıya ilerlemeye başladım.Kapının yanına ulaştığımda, nedensiz bir heyecan avuç içlerimin ter basmasına sebep olmuştu.Kapı kulpuna uzanıp onu aşağı indirirken,içimden bir ses karşılaşacağım şeyin bu kapının ardında olduğunu söylüyordu.

Kapıyı açtığımda ise, gördüğüm görüntüyle olduğum yere yığılıp kalacak gibi oldum.Elim açtığım kapının kenarını sıkıca kavramıştı çünkü yere düşüp bayılmam an meselesiydi.

Gözlerimi bir kere kapatıp açtığımda, gördüğüm şeyin gerçek olduğunu daha iyi kavramıştım.Buradaydı, tam karşımdaki koltuklardan birisine yayvanca oturmuş ve ifadesiz gözlerle yüzüme bakıyordu.

Aylardır göremediğim, aklımdan bir saniyeliğine bile silemediğim adam, şimdi tamamen kanlı canlı bir şekilde gözlerimin içerisine bakıyordu.

"Ne..neler oluyor?"dedim sesimi zorlukla bulabildiğimde.Tam olarak bulabildiğim bile söylenemezdi, oldukça güçsüz ve cılız çıkmıştı.

"Uyanmışsın,"dedi ifadesizce.Gözlerinden ve sesinden hiçbir duygu kırıntısına şahit olamıyordum."İçeri gel."

"Bir kabusun içinde miyim?"çevreme baktım.Onun gözlerine bakıp kendimi yumuşatmak istemediğimden, göz teması kurmaktan olabildiğince kaçıyordum."Bu da ne demek oluyor?"

"Bir şey olduğu yok,"dedi deli gibi özlediğim ses.Her duyduğumda içimdeki buzların eriyip suya dönüştüğünü hissediyordum.Koşup ona sarılmakla, o güzel suratını yumruklamak arasındaydım."Sakinleş bebeğim."

"Bana öyle seslenme,"dedim aşırı bir tepkiyle.Aslında bana öyle seslenmesi kalbimin atışlarını anında hızlandırmıştı.Aslında sinirlendiğim de buydu.

Ona karşı olan kalkanlarımı böyle kolay indirmem, beni öfkelendiriyordu.

"Sana istediğim gibi seslenirim,"sesi her zamanki gibi kendinden emindi."Ayrıca beni özlediğini biliyorum."

"Hiçbir haltı bildiğin yok,"onun yüzüne baktım.Kemikli çenesi kaskatıydı.Sakalları yüzündeki güzelliğe güzellik katmıştı.Olgun ve erkeksi görünüyordu."Güzel giden bir hayatım var, onun içinde sen yoksun.Beni alıkoyamazsın, eski günler geride kaldı Devrim."

Ona Devrim diyerek yaptığım büyük hatayı fark ettim ve o an içten içe kendime en ağır küfürlerimi savurdum.Mizra da bu ayrıntıyı fark etmiş gibi dudağının sağ tarafını usulca kıvırmış, görmeyi deli gibi özlemiş olduğum gamzesini bana sunmuştu."Siktir,"dedi keyifli bir sesle."İsmimi senden duymayı özlemişim."

"Ben seninle ilgili hiçbir şeyi özlemedim ama,"dedim yalan söyleyerek."Beni derhal kaldığım otele götür, bu işin sonu kötü olacak."

İfadesizliğini koruyarak ayağa kalktı.Eğlenen ifadesinden eser kalmamıştı.Yavaş ve sert adımlarının hedefi olmak, beni derince yutkundurdu.

Dibime kadar geldi.Ne bir adım geri gidebiliyor, ne de ona yaklaşmaya cesaret edebiliyordum.Kemikli parmağı şakağımdaki bir saç tutamını usulca geri iterken, sert bakışları da yüzümeydi."Bazı şeyleri unutmuşsun,"dedi mest edici bir şekilde.

"Ne diyorsun?"git gide gücümü kaybettiğimi hissediyordum."Neyi unutmuşum?"

"Bana karşı gelmemen gerektiğini,"yanağımı usulca okşadı."Uysal davran."

Elini hızlıca itip dokunuşunun önüne bir bariyer çektim."Ellerini üzerimden çek Mizra,"bakışlarım netti,içimin karmaşıklığına oldukça tezattı."Ben seni çoktan unuttum, bu saçmalık neyin nesi bilmiyorum ama kaldığım yere döneceğim.Abim beni göremeyince aramaya çıkmayacak mı sanıyorsun?"

Yüzüme ifadesizce baktı."Hemen abi demeye mi başladın o herife,"dedi sert bir şekilde."Bu kadar kolay mı adapte oldun?"

"Ne bekliyordun?"ona iğrenir bir şekilde baktım.İçimdeki sevgi ve nefret birbirleriyle çatışma halindeydi ama bana yaptığı şeyi hatırladıkça nefretim galip geliyordu."Senin yasını tutacağımı mı?O senin gibi beni kandırmadı, olan biten her şeyi bana anlattı ve yanımda oldu.Yalanlarınla beni kandıran sendin, ben artık başka bir yalan istemiyorum.Yaşadığımız şeyler çoktan bitti, beni  neden buraya getirdin bilmiyorum ama artık olmaz,"yutkundum.Boğazımda bir parça lav varmış gibiydi."Bir daha acı çekmemem, duygularımın beni öldürmesine izin veremem."

"Öldürdüm mü seni?"dedi sorar gibi."Senin için neler yapabileceğimi biliyor musun?"

"Evet,"sesim alaycıydı."Biliyorum, benim için yapabileceğin en büyük şeyin, benden uzak durmak olduğunu biliyorum."

Başını olumsuz anlamda salladı."Sikeyim,"dedi kükrer gibi."Unut bunu, senden uzak durmayacağım.O herif değil, senin yanında olması gereken benim."

"Bunca zaman olmadığın gibi mi, kendini affettirmek için bir çabanın olmaması gibi mi?"dedim yüzümü buruşturarak."Gerçi olsa da bir şey fark etmezdi."

"Ulan,"elini tam yanımdan uzatıp kapıya sert bir yumruk attı.Bu hareketi beni olduğum yerde sıçratmıştı."Neden biliyor musun, kendi orospu çocukluğumu kendim bile affedemedim.Karşında duracak yüzüm yoktu.Ayrıca çocuklar hep senin yanındaydı."

Ona şok olmuş gözlerle baktım."Nasıl yani?Sen nereden-"

"Senden haber almadığım bir gün olduğunu mu sanıyorsun?"dedi geçit vermeyen bir sesle."Ayrıca o Kuzey olacak piçi de geberteceğim, etrafında çok dolanmaya başladı."

"Sanane be adam,"diye bağırdım onu göğsünden itmeye çalışarak.Ellerimi sıcak ve sert göğsüne koyduğum an,tenine duyduğum hasret daha fazlası için yalvarmaya başlamıştı ama buna engel olmayı başarmıştım.Onu itme çabam ise oldukça başarısızdı çünkü onun heybeti ve gücü karşısında asla şansım yoktu."Karışma hayatıma, beni rahat bırak."

Çenemi kavrayarak yüzümü kaldırdı ve kara gözleriyle suratımın her yanını eşelemeye başladı."Yanımda kalacaksın,"ılık nefesi suratımı yalıyordu.Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve dudağımın kenarına tüğ kadar hafif bir öpücük kondurdu.O öpücüğün tüm duvarlarımı büyük bir gürültüyle yıktığını, benim de o duvarların altında kaldığımı hissettim."Seni bırakmaya hiç niyetim yok."

"Bunca zaman sonra karşıma çıkıp, tüm hayatımı alt üst edeceğini mi sanıyorsun?"dedim ona karşı kalkanlarımı indirmemek için var gücümle direnerek."Bir hayatım, belli bir düzenim var.Yapma bunu bana."

"Hep etrafındaydım,"dedi beni yeniden şaşırtarak."Sadece yanımda olman için zamana ihtiyacın vardı, olaylar yeniyken bana olan öfken sevgini bitirir diye ko..korktum,"dedi kekelerek.

Mizra,kekelemişti.

O kelimeyi söylerken zorlanmış, derince yutkunmuştu.O asla harfleri dudaklarının arasından özgür bırakırken zorlanmazdı.Hatta herhangi bir şey de hissetmezdi ama şu an ondan duyduğum kelimelerin her biri derin duyguları içinde barındırıyor gibiydi.

"İnanmıyorum,"başımı olumsuz anlamda salladım."Sana inanmıyorum."

"İnanacaksın,"her konuştuğunda ona olan özlemim katlanarak artıyordu.Öfkem,bir balon gibi sönmek üzereydi."İnandığın tek şey ben olacağım."

Git gide halsizleştiğimi, hissediyordum.Birden gelen bir baş dönmesiyle elimi başıma götürdüm ve dengemi kaybettim.Mizra iri kollarıyla beni hemen kavramış, daha sonra hızlıca kucağına almıştı.Beni bir çanta gibi taşırken halim olmasa da konuşmuştum."Bırak beni,"sesim o kadar halsizdi ki beni dinlemeyeceğine adım kadar emindim.

"Kes artık,"dedi sertçe."Aptal, göremiyor musun gerçekten?"

"Görmemem gereken her şeyi gördüm,"dedim tüm halsizliğime rağmen."Bir daha hiçbir şeyi görmek istemiyorum."

Beni kucağından indirmeden koltuğa oturduğunda,bacaklarımın altında sert bacaklarını hissediyordum ve bu içimde tuhaf bir heyecan dalgasının dönmesine sebep oluyordu.O kadar halsizdim ki kucağından inmek için bir çabam bile olmamıştı."Bu öfken dinecek, benim asi kedim."

"Dalga mı geçiyorsun benimle?"dedim suratına aval aval bakarak.

"Çok ciddiyim,"dedi ve sesinden bunu soludum."Hatta daha ciddi olduğum bir şey var."

"Neymiş o?"

"Seni sevdiğim."saçlarımı sertçe okşadı."Seni, senden uzaklaşacak kadar seviyormuşum."

Yutkundum.Bir daha yutkundum.Defalarca yutkundum.Söylediği şeyi beynim idrak edemedi.Söylediği şey o kadar tuhaftı ki, bunu duymayı hayatımın belki de hiçbir anında beklemezdim.O korkusuz bir adamdı,düşündüğü şeyleri, düşündüğü an söyleyecek kadar cesaretli bir adamdı ve bu ani itirafıyla beni çok ama çok hazırlıksız yakalamıştı.

"Beni kandırma,"hızla yüzümü onun iri ellerinden kurtardım.Söylediği şeye inanmak üzereydim.Söylediği şeye inanırsam, bu seferki yıkımım çok daha sert olacaktı."Yalan söyleme artık.Daha ne istiyorsun ki?Yaptığın yetmedi mi?"sol gözümden bir damla yaş,usulca yanağıma süzüldü.O yaşı gözüyle takip etti ve yüzüme öylece bakmaya devam etti."Ha..Harun'u vurdum bitti.Lütfen artık beni rahat bırak, lütfen beni daha da yok etme."

Birden yüzümü avuçları arasına aldı ve dudaklarıma sertçe yapıştı.Gözümden akan bir başka yaş, onun yüzüne bulaşmıştı ve o bunu hissettiği an öpüşünü çok daha sertleştirmişti.

Öpüşüyorduk.

On ay sonra, dudakları dudaklarımı talan ediyordu.

Beni öyle büyük bir özlemle öpüyordu ki, bir an o özlemi ellerimi uzatsam tutabileceğimi düşünmüştüm.Beni öperken sanki yaralanan ruhumu elleriyle sarıyor gibi hissediyordum.Sanki beni sevdiğini, beni öperek bana gösteriyordu.

Hırlayarak alt dudağımı ağzının içerisine aldı ve onu öyle bir emdi ki,dudaklarımın deli gibi şişeceğinden adım gibi emin olmuştum."Seni içime sokmak istiyorum,"dedi yüzümü daha sert kavrayıp.Artık öpüşünde telaş ve tutku da vardı.Her ne kadar direnmek istesem de dudakları dudaklarıma değdiği an özlemim ağır gelmiş, öpüşlerine karşılık verir olmuştum.Şu an olanlar umurumda değildi.Onun bana yaptığı şey umurumda değildi, umurumda olan onun dudaklarındaki eşsiz tattı."O dudaklarını parçalayacağım,"ağzımın içerisine boğuk bir sesle konuştu."Aşığım sana,"bu söz kalbimin bir kuş gibi kanatlanıp çırpınmasını sağladı."Her bir zerren için, hiç düşünmeden her şeyi yaparım."

Dudaklarımız nihayet kavgasını bitirdiğinde,birbirimizden ayrılmak istemezmiş gibi alınlarımızı birbirine bastırdık.Ben derin nefesler alıyordum, o nefeslerin her biri onun kan kırmızısı olan kalın dudaklarına çarpıyordu."Bu söylediğine inanmak istemiyorum,"dedim acı çeker gibi."Beni inandırma, bu defa olmaz."

"Bu söylediğime her şeyden çok inan,"dedi usul usul nefesini dudaklarıma üfleyerek.Dudaklarım tekrar onun dudaklarını istermişçesine istekle sızlıyordu."Hiçbir kadın böyle yer edinemezdi kalbimde,"parmakları elmacık kemiğimde hareketsizce duruyordu."Ve bir daha hiçbir kadın, yuvası yapamaz orayı senin gibi."her söylediği,bildiğim doğruları yıkmaya yemin etmiş gibiydi.Beni inandırmasını asla istemiyordum, ona bir daha inanıp teslim olmak benim en büyük kabusumdu."O kalp senin evin,"hareketsiz duran eli elmacık kemiğimin üzerini okşadığında,kalbimden akan ılık bir his göz yaşı olarak sağ gözümden usulca düştü."Evine hoşgeldin."

Ayağa kalktım.Kucağından kalkmak beni büyük bir boşluğa düşmüşüm gibi hissettirse de, gururumun kalan son kırıntıları beni buna mecbur hissettirmişti."Bir daha beni öpme,"dediğimde gözlerini sıkıca yumdu."Gördün işte, ne yaparsan yap olmayacak.Çünkü ben artık seni istemiyorum,"yutkundum, bunu söylemesi zordu ama yapacaktım."Sana aşık değilim."

Bu söylediğim cümle, Mizra'yı yıktı.

Onun gözlerindeki güç, bir anda söndü ve gözlerinin arkasında saklanan küçük oğlan çocuğu saklandığı yerden kafasını bana çıkartarak yaşlı gözlerle yüzüme bakmaya başladı.

Ben, Mizra'yı belki de ilk defa gerçek anlamda isteyerek üzdüm.

Ona, onu sevmediğimi söyledim.Bu gerçek değildi, bu asla gerçek olamazdı ama öyle gerçek görünüyordu ki Mizra buna inanmıştı.

O kadar gerçek görünüyordu ki, söylediğim şeye o an kendimi bile inandırmıştım.

"Sevmiyor musun?"dedi masum bir sesle.Yemin ederim ki o sesi duyunca içimden hüngür hüngür ağlamak gelmişti.O sesi duyunca, ona koşarak sarılmak,siyah saçlarını ellerimin arasına alıp okşamak istemiştim."İstemiyor musun beni?"

Bir cevap vermedim.O sessizliğim, daha büyük bir depremi beraberinde getirmişti."O zaman bir şey yapamam,"dedi yüzüme bakarak.Belki hala benden bir umut parçası bekliyordu.Belki de hala bu düşüncesini yalanlayıp ona koşarak sarılmamı bekliyordu ama hayır.

Bunları yapmadım.

O da bunu dakikalarca bekledikten sonra, ona söylediğim şeye ikna oldu.

"Bırakayım seni,"dedi başını sallayarak.Acı çeken sesi kalbime dokundu."Kaldığın yere."

Ona başımı salladığımda, sevdiğim adamın yüzüne baktım.

Aklım geçmişe gitti.

Beni parçaladığı gibi, onu parçalara ayırmıştım.

Yaşanılanlar benzerdi, tek fark aylar önce bana ait olan ve acı veren duygular şu an ona aitti.

Mizra gibi güçlü bir adam, ilk kez gücünü kaybetmiş görünüyordu.

O gücü onun ellerinden alan ise bendim.

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

2.6M 82K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
1.6M 94.1K 39
"Yanlış anlamayın lütfen, bir anneye göre çok gençsiniz, bekar mısınız?" Kucağımda ki bebeğin bana ait olduğunu düşünmesine karşılık, utançla dudakla...
1.1M 15K 37
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
78.6K 4.2K 32
Size bir gün gelip on yedi yılınızın çöp olduğunu ve çektiğiniz acıların boşa olduğunu söylüyorlar. Ne yapardınız? Kendimce en mantıklı olanı yaptım...