Neden SEN?

By Arsilya-TY

21.5K 1.8K 531

"Neden gidiyorsun? Sana bu kadar kötü ne yaptım da beni bırakıp gidiyorsun!" dedi gözyaşlarına zorlukla hakim... More

Tanıtım
Dönüş -2019-
Kitabı Yayınlamamı İstiyor Musunuz?
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
-Kitabı Anlamıyoruz-
6.Bölüm
Gelecek Bölümlerden Kesit
8.Bölüm Part 1

7.Bölüm

895 108 36
By Arsilya-TY

Sahildeki kumlar rüzgarın esintisiyle savrulurken ayakta durmakta zorlanan genç kız bir anlık sendelemişti. Hazal'ın bu halini gören Defne ise korkuyla kardeşinin koluna girerek düşmemesi için onu tuttu.

''Sen iyi misin? Neyin var? Yüzün bembeyaz olmuş!'' diye çıkıştığında Hazal titreyen bedenine rağmen bakışlarını tekrar tanımadığı adamın gittiği yöne çevirmişti. Fakat ondan geriye kalan hiç iz yoktu. 

Yoktu...

''İyiyim.'' dediğinde Defne'nin koluna tutunarak eve doğru yürümeye çalıştı. 

''Hava soğuk değildi ama yine de çarptı sanırım.'' Kendisine inanmasını istiyordu. Şu an son istediği yaşadıklarının bir açıklamasını yapmaktı. Daha kendisi bile anlamamıştı ki neler olduğunu... Aklına gelen kişiyle duraksayarak Defne'nin endişeli yüzüne döndü.

''Aras neden gelmiş?'' Yıllardır adını anmamış olmasına rağmen nasıl da kolaylıkla çıkmıştı ağzından.

''Bilmem pek bir şey soramadık. Öylesine görünmek için uğramış ama görmen gerekiyordu Hazal! İçerideki kızların hepsi aç kurt gibi bakıyordu çocuğa! Gerçi artık çocuk denilecek bir görüntüsü de yok...'' dediğinde keyifle gülümsemişti. Aras'ı çocukluğundan beri tanıyordu. Onunla aynı okula gitmiş olmalarının yanı sıra sınıftaki ilk arkadaşı olduğu için de şanslı hissediyordu. Her ne olduysa bu yakınlıkları Aras'ın aniden ülkeyi terk etmesiyle son bulmuştu. Hazal ise duyduklarıyla kaşlarını çatarak kardeşinin kolundan çıktı ve hızla eve girdi. Gerisinde kalan Defne'de şaşkınlıkla giden kızı izliyordu. Neden sinirlenmişti şimdi?

''Neredesiniz siz?'' diye hayıflanarak oturduğu koltuktan kalkan Emre, kapıdan içeriye hızla giren Hazal'ı görünce gerilmişti. Duruşunu bozmamaya çalışsada bakışları merak doluydu.

''İyi misin Hazal?'' Genç kız başını eğerek onaylamış ve Emre'nin oturduğu koltukta duran çantasını almak için oraya ilerlemişti. Onun hemen arkasından içeriye giren Defne ise hala şüpheyle kardeşinin hareketlerini izliyordu.

''Bir sebebi olmalı...'' dedi ve kıstığı gözlerini sevgilisine çevirdi. Genç adam kız arkadaşının dikkatine gerçekten hayran kalmıştı fakat şimdi onu övmenin hiç sırası değildi. Bilmemezlikten gelerek sordu.

''Sorun ne güzelim?'' 

Defne bakışlarını bir süre daha Hazal'ın üzerinde gezdirdikten sonra karşısındaki adama dikti. Emre'yi de en az Hazal kadar iyi tanıdığı için artık bir şeyler olduğuna emindi.

''Aras ve Hazal'ın arasında bir sorun mu var? Ona biraz önce Aras'ın geldiğini söylediğimde yüzünü görmeliydin! Neden bu kadar sinirlendi? Aralarında benim bilmediğim bir şeyler mi oldu?'' diye sorduğunda özellikle üzerine basa basa konuşmuştu. Genç adam şaşkınlığını belli etmemek adına içten bir kahkaha attı.

''Yıllardır görüşmüyorlar sevgilim. Çocukluk anıları yüzünden birbirlerine öfkeli olduklarını hiç sanmıyorum!'' 

''Defne! Artık gidelim mi?'' diye bağıran Hazal'la her ikisi de ona doğru dönmüştü. Gecenin ilerleyen saatleri olduğu için kalabalık azalmış ve yüksek sesle çalan müzik artık daha kısık seste çalmaya başlamıştı. Kalan kişiler gelişigüzel koltuklara ve yerlere oturmuş sohbet ediyordu. Hazal çantasını alırken kendi aralarında konuşan kızların sesine istemesede kulak misafiri oldu. Aras'ın gelişinden bahsediyorlardı... Gülmemek için zor tuttu kendini. Yıllardır onu beklediği halde gelmemeye yeminli adam nihayetinde dönmüş ve bu sefer de o hariç herkesle görüşmüştü. Farkıda olmadan sıktığı çantasıyla Defne ve Emre'ye seslenirken artık sabrı kalmamıştı. Buradan gitmek istiyordu...

''Geliyoruz!'' Defne, erkek arkadaşının önünden geçmeye niyetlenirken Emre onun kolundan tutarak durdurdu ve kulağına eğildi.

''Sen yine de çok üzerine gitme. Gerçekten bir sorun varsa bunu öğreniriz!'' dediğinde Defne gülümsemişti. Onun gibi düşünceli bir sevgilisi olduğu için çok şanslıydı.

''Peki, umarım bir sorun yoktur.''

''Umarım...'' 

Kapıdan çıkarken herkesle vedalaşmışlardı. Emre ise arabayı otoparktan almaya gittiği için iki genç kız bahçede genç adamı bekliyordu. Hazal'ın çıldırtıcı sessizliği kardeşini daha da korkutuyordu.

''Eve gittiğimizde bir duş al hemen yat! Hasta olursan annemin dilinden düşmem!'' dediğinde genç kız zorlukla tebessüm etti. 

''Hasta değilim, sadece biraz yoruldum dinlenirsem kendime gelirim.'' Defne sakince başını sallarken biraz sonra önlerinde duran arabaya yürüdüler. Ön kapıyı açan Defne'nin ardından Hazal'da arka kapıyı açıp hızla oturmuştu. 

''Aç mısınız? İsterseniz eve gitmeden önce bir şeyler atıştıralım?'' diye soru yönelttiğinde arabayı tekrar çalıştırmış ve beklentiyle kızlardan gelecek olan cevaba odaklanmıştı. 

''Ne dersin Hazal? Akşam yemeğinde de fazla yemedin zaten. Belki o yüzden başın dönmüştür. Gidelim mi?'' Defne oturduğu koltukta emniyet kemerinin izin verdiği kadarıyla arkasını dönmüş ve kardeşine bakmıştı. Genç kız başını yasladığı koltuktan doğrulmadan cevapladı.

''Eve gidelim lütfen... Sadece uyumak istiyorum.'' dediğinde hem Emre hem de Defne anlayışla karşılamışlardı. Araba sessizce yol alırken kimse konuşmuyordu. Geceden beri yüksek sesle müziğe maruz kaldıkları için radyoyu da açmamışlardı. 

Hazal başını cama iyice çevirdiğinde yavaş yavaş başlayan yağmuru fark etti. O küçük damlaların cama her vuruşlarında çıkardığı sesler hoşuna gidiyordu. Yoldaki diğer arabarın farlarından çıkan ışıklarla görüşü yok denecek kadar az olmuştu. Bir kaç dakika sonra tamamen duran abayla bakışlarını ön koltuğa çevirdi.

''Ne oldu?'' diye sordu Defne şaşkınlıkla.

''İlerde kaza olmuş olmalı. Yolu birazdan açarlar, öndeki adam işaret veriyor.'' 

Hazal, kafasını tekrar cama doğru çevirdiğinde biraz önceki arabaların ışıkları artık yoktu. Bunun tek sebebi hemen yanlarında duran gece kadar siyah bir araba olduğu için olabilirdi. Arabanın camlarından içerisi görünmüyordu. Sadece onun dikkatini çekmemiş olacak ki Defne'nin sesini duydu.

''Şu yanımızdaki arabaya baksana Emre! Senin geçenlerde baktığın dergideki arabaya çok benzemiyor mu?'' Hayranlıkla arabaya bakmaya devam eden genç kızın aksine arka koltukta oturan Hazal'ın bakışları çok farklıydı. Dalgın gözlerindeki çaresizlik kendini kolayca ele veriyordu. İskelede konuştuğu adamı düşünürken aklına gelen diğer kişiyle boğulacak gibi oluyordu. Nihayetinde dayanamayarak camı indirdi. İçeriye dolan temiz havayla derin bir nefes almıştı. Hemen dibinde duran arabayla o kadar yakınlardı ki... Elini uzatsa belki de dokunacak kadar... 

O sıralar elindeki telefonu sertçe tutan genç adam ne yapacağını bilmiyordu. Son mesajı açıp tekrar baktı.

Biraz daha.

Kahretsin! 

''Emre?'' 

''Efendim canım?'' diyerek kız arkadaşına döndü. Öfkeli bakışlarını gizlemeye çalışsa da bu çok zordu. Her an arabadan inip yanı başındaki arabayı ve sahibini paramparça edebilirdi.

''Bak öndeki araçlar ilerliyor, açıldı sanırım yol.'' Defne'nin çıkışıyla genç adam kendini toparlayarak arabayı çalıştırdı. Aniden gaza yüklenmesiyle yolda adeta kayarcasına giden arabaya başka bir araba daha da eşlik ediyordu. Bu sefer mesefa açılmış fakat hala aynı hızda ilerlemeye devam etmişlerdi. 

''Evlerinin bulunduğu yere gelmeden dakikalar önce siyah araba sert bir manevra ile farklı bir yola girerek gözden kaybolmuştu. Hazal'ın içindeki huzursuzlukla yerinden kıpırdandı. Bu his neyin nesiydi? Aras'ı görmemesine rağmen nasıl bu kadar yakınındaymış gibi hissediyordu?

Delirmiş olmalıydı.

Araba yavaşlayarak evlerinin önünde durduğunda içinden çıkarak Emre'ye teşekkür etti ve hızla eve yürüdü. Defne ve Emre genç kızın arkasından öylece bakarken Hazal kendini zorlukla banyoya atmıştı. Kapıyı kapatır kapatmaz yere çöktü ve göz yaşlarını serbest bıraktı. Aras'ın yıllar önce söylediği sözler kulaklarında acımasızca yankılanmaya çoktan başlamıştı.

"Ne yaparsan yap, sana asla aşık olmayacağım!"

Ne yapacaktı? Belki de geldiği gibi tekrar gidecekti... Korkmasına gerek yoktu. Evet! Korkmasına gerek yoktu! Onu gördüğünde belki de bu saplantılı aşkı bitirebilirdi. Bunca yıl onu görmediği için büyüyen hislerine engel olamamıştı. Hayalinde yarattığı Aras ile gerçekteki farklı olmalıydı.

Yanaklarından süzülen damlaları elinin tersiyle sildiğinde ayağa kalmaya çalıştı. Lavabodan destek alarak soğuk suyu açtığında yüzüne sertçe vurmaya başlamıştı. İçindeki sevgiyi bitirmek için eline büyük bir fırsat geçmişti.

Tıklatılan kapısıyla musluğu kapattı.

''Ben yatıyorum Hazal! Bir şeye ihtiyacın olursa uyandırırsın!'' diye seslenen kardeşine kısaca cevap verdi.

''İyi geceler.''

Odasının kapısının kapanma sesini duyunca banyodan çıkarak dolabına doğru ilerledi. Üzerini değiştirdikten sonra yatağına girmiş ve gözlerini neredeyse her gece yaptığı gibi boşluğa dikmişti. 

Zaman akmaya devam ettikçe anılarına yavaş yavaş sızan tüm adamların aslında tek bir kişi olduğunu çok yakında öğrenecekti.

───༆༆༆───

Genç adam evinin kapısını sertçe açtığında karanlığa rağmen salona yürümekte zorlanmadı. İçeride karanlıkta tek başına oturan Aras'ı görünce sinirle kahkaha attı. Onun bu kadar rahat olmasına dayanamıyordu!

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun!'' diye bağıran Emre'yi umursamadan elindeki su bardağını kafasına dikti.

''Seni Hazal'dan defalarca kez uzak tutmamı söylediğin halde döndüğümüzden beri her an onun yanındasın! Gece o davete gelmemen gerektiğini söylemiştim!  Çok yakındı Aras! Seni tanıması gerçekten de çok yakındı! Yetmiyormuş gibi yolda kafamı bir çeviriyorum yanımdaki arabada duruyorsun!''

''Sadece bir tesadüftü.'' dedi en duygusuz ses tonuyla. 

''Eminim tesadüftür!''

''Uzatma artık Emre! Yakında döneceğim.'' Ayağa kalktığında Emre, onu kolundan yakalayarak zorlukla durdurdu.

''Hep böyle mi yaşıyordun sen? Sürekli gerçekleşmeyecek geleceklerde Hazal'ı görmeye gidiyordun. Burada sadece 2 gün geçmesine rağmen onu görmek için her şeyi yaptın! Eskisi gibi geleceğe gidemiyorsun çünkü oradaki sen şimdiki seni kabullenmiyor!''

''Sana uzatmamanı söyledim.'' diye uyardığında tehditkar sesi Emre'yi başka bir zaman korkutabilirdi. Fakat şimdi... Aras'a sadece acıyordu. Söylemek istemese de öğrenmek için başka çaresi yoktu. Yumruklarını sıkarak korkuyla soludu ve cevabından deli gibi korktuğu o soruyu sordu.

''Sen... Hazal'a aşık oldun değil mi? Önceleri amacın sadece onu korumaktı. Ondan kaçtıkça ona daha çok yaklaştın. Beni de bu yüzden çağırdın yanına. Amacın sadece seni durdurmam değil, Hazal'a olan hislerini de durdurmamdı. Bunun için yardım istedin!'' 

Hiddetle üzerine yürüyen Aras bütün gücüyle asılmıştı en yakın arkadaşının yakasına. Gerçekleri duymak neden bu kadar canını yakmıştı bilmiyordu... Aylardır reddettiği şeyleri Emre'nin bir bir yüzüne vurması artık yolun sonunun geldiğini gösteriyordu.

''Ben istemedim!'' diye bağırdığında mavi gözleri kıpkırmızı olmuştu. Alnına dökülen sarı saçlarıyla öylesine çaresiz ve yorgun görünüyordu ki Emre bile sarf ettiği sözlerden ötürü pişmanlık duydu.

''Ben istemedim Emre! Sahip olduğum bu güçle kaç kişinin hayatını değiştirdiğimden haberin var mı? Babamın annemi öldürmesine engel olduğum günden beri normal bir hayat yaşıyor muyum sanıyorsun! Bu kahrolası güç yüzünden kendimden nefret etsem de hayatını kurtarabildiğim insanları gördükçe yaşamak için güç buluyorum! Fakat Hazal... Hazal onlar gibi değil! Yapamıyorum anlasana! Gücüm bir tek ona yetmiyor. Senelerdir bulduğum en iyi yöntem bu! Ondan kaçmak! Fakat artık bu da yetmiyor bana! Onu izlemeye gittiğim her gelecekte ona aşık oldum! Aşık olduğum kadını kendi ellerimle sildim o gelecekten! Kabullenmem hiçbir şeyi değiştirmeyecek! Hazal'ı yaşatmak için ömrümün sonuna dek kaçmam gerekiyorsa! Evet dostum.'' dedi ve nefes alarak arkadaşının yakalarını bıraktı. 

''Arkama bile bakmadan kaçacağım.''

───༆༆༆───

Ertesi gün odasından sadece kahvaltı yapmak için çıkan Hazal hemen ardından tekrar odasına kapanmıştı. Yatağının içinde kitap okuyarak aklındaki düşünceleri kısa bir süreliğine de olsa susturmayı başarıyordu. Saatler hızla geçmiş ve Defne bu kadar sessizliğe dayanamayıp soluğu kardeşinin odasında almıştı.

''Emre aradı şimdi! Bizim çocuklar bugün buluşmak için sözleşmişler. Boş olduğumuz için bize uyar dedim ben de.'' Hazal duyduklarıyla kitabını kapatarak yatağın üzerine attı. 

''Bizim çocuklar mı?'' diye sorduğunda Defne'nin gözleri heyecanla ışıldamıştı.

''Dün Aras ile ayak üstü görüştük. Ne zaman döneceğini de bilmiyoruz hazır gelmişken toplanırız işte eski günlerdeki gibi... Hem kaç yıl oldu!'' Genç kız zorlukla yutkunarak bakışlarını kaçırdı. Onu görmeye hazır değildi. Evet belki duyguları değişecekti ancak yine de onu görmeye hazır değildi.

''Ben gelmeyeceğim, siz gidin.'' diyebildi. 

''O niye?''

''Dün gece zaten dışarıdaydım canım evden çıkmayı istemiyor.'' dedi ve ayağa kalkarak banyoya ilerledi. Defne ise arkasından söylenmeye devam ediyordu.

''Ama Aras-'' dediği an Hazal arkasını dönerek sözünü kesti.

''Bugün değil... Başka bir gün gitmeden görüşürüm onunla. Size iyi eğlenceler.'' Banyoya girerek kapıyı kapattığında kalbi deli gibi çarpıyordu. Defne fazla üstelemeden çıktığında kardeşinin ısrar etmemesine sevinmişti. Yaklaşık bir saat sonra hazırlanan genç kız evden çıkmadan önce son kez Hazal'ın odasına girdi.

''Gelmeyeceğine eminsin değil mi?'' diye sordu beklentiyle.

''Hayır, çok geç kalırsan haber ver.'' 

''Pekala, selamını iletirim! Aras'a Hazal seni çok özledi görünce dayanamayıp boynuna atlamaktan korktuğu için gelmedi diyeceğim.'' dediğinde keyifle gülmeye başlamıştı. Hazal'da gülüyordu... Fakat Defne'nin aksine acı bir gülümsemeydi bu. Kardeşi farkında olmadan kurduğu sözlerin gerçek olduğunu bilse onu yalnız bırakıp gidemezdi. Defne'nin gidişinin ardından bir süre evin içinde oyalanacak şeyler aradı. Hava hala kararmamıştı. 

Evde daha fazla kalamayacağını anladıktan sonra üzerine hırkasını geçirerek dışarı çıktı. Biraz yürüyüş yapmak belki de iyi gelecekti. Dün gece Aras ile karşılaşma fikri her ne kadar cazip gelse de bugün aynı cesarete sahip değildi. Yılların biriktirdiğini tek bir gece de silmeye gücü yetebilir miydi?

Saçları rüzgarla uçuşurken bir tutamı eliyle kulağının arkasına iteleyerek yürümeye devam etti. Şu an bütün çocukluk arkadaşları bir araya geldikleri için mutlu olmalıydı. Aras dün gece kendisini de sormuştu...

Bu gece belki de yokluğunu bile hissetmeyecekti. Onun nasıl bir hayat yaşadığını hep merak etmişti, hayatına girip çıkmış kızlar aklına geldikçe kıskançlıkla doluyor ve düşünmemeye çalışıyordu. Birini karşılıksız sevmek öylesine zordu ki...

Sahile indiğinde karşıdan karşıya geçmeye niyetlenmiş ve ışığın yanmasını beklemişti. Hemen yanında birkaç kişi daha durmaya devam ediyordu. Dalgın bakışlarla beklemeye devam ederken güneş batmak üzereydi. Yüzüne yansıyan akşam güneşiyle mutlulukla gülümsedi. Günün belki de en çok sevdiği anıydı. Gece ve gündüzün muhteşem buluşması... Çocukken babasının anlattığı bir masalın son sözlerini kendi kendine ufka bakarak mırıldandı. 

''Karanlık ve aydınlık gökyüzünde hep birbirlerini kovalamışlar. Onların kavuşması artık imkansızmış. Ancak günün tek bir anında, birbirlerinin aksi yönlerinden geçerken buluşabilirlermiş.''

Yanan ışıkla yanındaki kalabalık yürümeye başlamıştı. O da yürümek için harekete geçtiğinde kafasını kaldırarak tam karşıya baktı. Kendisine ağır ağır adımlarla yaklaşan adamı gördüğünde farkında olmadan duraksamıştı. Kıyıya vuran dalgalara, arabalardan çıkan gürültüler eşlik ediyordu. Havada dans edercesine kanat çırpan kuşlar şahit oldukları an ile ufka doğru uçuyordu. 

Güneş ise yerini geceye bırakırken son kez bakıyordu yeryüzüne.

Zaman durmuş gibiydi... Oldukça uzun ve iri olan genç adamın, mavi gözleri Hazal'ın üzerinde takılı kalmıştı. 

Genç kızın aksine o hala yürümeye devam ediyor ve bir fırtına gibi usulca yaklaşıyordu. Dizlerinin hemen altında biten uzun siyah kabanı bütün vücudunu sarmıştı. Tüm o karanlığa rağmen sarı saçları ise geriye doğru taralıydı. Nefesini tutan genç kız bir rüyanın içinde olduğuna emindi. 

Saniyeler saatler gibi işlerken iyice yaklaşan adam tam yanından geçeceği sırada genç kızın eline parmak ucuyla hafifçe dokundu. Ufacık bir dokunuşla bütün bedeni elektirik çarpmış gibi kasıldığında, korkuyla arkasını dönmüştü. Tekrar yanan ışıkla araba kornaları çalmaya başladı. Adamı yakalayabilmek için var gücüyle geldiği yöne doğru koştu. Çarptığı insanlardan özür dilemeden biraz önce ki adamı nihayet yakaladığında kolundan tutarak var gücüyle kendisine çevirmişti. 

Genç adam ise kolundaki küçük eller yüzünden değil kendi isteğiyle arkasını dönmüşcesine rahattı. Mavi gözleri o sıralar ilgiyle parıldıyordu.

Olmaması gereken olmuş, gece kovaladığı gündüze yetişmişti. Gökyüzünde süren savaşta kazananın görevi kaybedeni yok etmekti. 

''Kimsin sen?'' diye sordu Hazal nefes nefese. İç sesi bu adamın sıradan biri olmadığı konusunda haykırırken adam tehlikeli bir sakinlikle gülümsedi   ve Hazal'a unutamayacağı o cevabı verdi.

''Karanlık.'' diye fısıldadığında Hazal'a doğru bir adım atmıştı. Aras, ilk defa bir geleceği değiştirmemişti... Şu an yaşananları aylar önce zamanda yolculuk yaptığında görmüştü. O zamanlar amacı bunu değiştirmek olsa da şimdi ki zamanda onunla bir anısının olmasını istiyordu. Gittiği gelecekte Hazal'ın kendi kendine sarf ettiği sözlerden etkilenmişti. 

O gelecekte, sessizce yanından geçip gittiği kadını yaşadığı zaman da bırakamamıştı.

-eveet bol yorum istiyorum lütfeen düşüncelerinizi paylaşın. beynim yandı yorumlarınıza gülüyorum çünkü benimde yazarken beynim yanıyor. eksiğim yanlışım olduysa affola. bu kurguyu mantık hatasız bitirirsem kendimi ödüllendireceğim :)-

Continue Reading

You'll Also Like

312K 4.1K 23
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
851K 19.7K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
17.4K 1.9K 18
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
9.9K 477 18
Kaderin bana oynadığı o cilveli oyundu karnımdaki bağ. İki krallığın acımasız savaşının ortasında kalmış hamile bir kadın mı? Ondan hamileydim...