VALİNİN OĞLU

By servestizm

2.8M 152K 25.4K

Valinin Oğlu| TAMAMLANDI Odunculuk işi yapan Veysel bir gün küçük kızının ısrarlarına dayanamayarak onu da y... More

2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
Final
Özel Bölüm I
Özel Bölüm II

1. Bölüm

208K 6.1K 2.2K
By servestizm


Hikaye Osmanlı döneminde 1600-1700 lü yıllarda geçiyor.

Bolca sevgi barındırır..

#Lütfen bu kitapta ağıra kaçan küfürler etmeyiniz.

#Lütfen bu kitapta reklam yapmayınız.. Çünkü zaten siliyorum..

Keyifli okumalar ❤️

********

Oduncu, geçen gün ormana yığdığı meşeleri bulmaya çalışırken bir yandan da küçük kızının bıcır bıcır konuşmalarını, sorularını dinliyordu.

"Baba, daha ne kadar yürüyeceğiz"

"Baba şurada bişey hareket ediyor. Aa baba bak uçuyor."

"Baba şuradaki renkli şey ne?"

"Baba ben de ağaç kesebilir miyim?"

Orta yaşlardaki adam kızının sorularına sabır ve hoşgörüyle cevap veriyordu. Yaşadıkları dönemde kız çocuklarına pek de rağbet olmazdı. Ama oduncunun biricik eşi doğumlarda çok zorlanmış ve kızlarından önce iki evladını kaybetmişti. Buna rağmen kocasına evlat verebilmek için çok çabalamıştı. Adam onun bu kadar çabalamamasını, her haliyle kadını seveceğini ve mutlu olacağını söylüyordu. Sonuçta adam kötürüm olsa kadın terk mi edecekti. Böyle böyle imtihanlardan geçerek evlat sahibi olmuşlar, şükür kurbanları kesmişlerdi. Kızlarını da el üstünde tutarlar kimseye ezdirmezlerdi.

Yavaş yavaş yola devam ederken kızı hala bıcır bıcır konuşuyor, gördüğü her şeyi babasına soruyordu. Patika yolda yürümeye devam ederken birden at kişnemeleri ve ayak sesleri gelmeye başladı. Adam kızını arkasına çekti ve baltasını öne çıkarıp savunma pozisyonu aldı. İçinden de kendine kızıyordu minicik kızın lafıyla ormana götürmeye ikna olduğuna.

Atlı sesleri yaklaştıkça tedirgin oldu adam. Ormanın derinlerinde, yüksek ağaçların içindelerdi. İnin cinin top oynadığı yere kim gelirdi ki. Kendisi sorun değildi de yanında şuncacık kızı vardı. Tehlike, her yerde tehlikeydi.

Yaklaştıkça ağaçların arasından net görünen adamlarla rahat bir nefes aldı oduncu. Bunlar valinin askerleriydi. Hayli de telaşlı görünüyorlardı.

"Bre Oduncu!"diye seslendi en önde olan bıyıklısı. "Vali Beyhan Beyi görür oldun mu?"

"Görmedim ağam. Hayrola?"

"Eşkıyalar esir etmiş diyorlar beyimizi. Tek başına ava çıkmış imiş. Tüm Edirne de ararız şimdik köşe bucak. Bu Eşkıyalar kellesini hiç düşünmez herhal."

Oduncu, askerin hem sinirli hem alaylı sözlerini kafasını sallayıp onayladı. Kızı da bir karışlık boyuyla bacağına sarılmış kene gibi bırakmıyor, arkasına saklanıyordu. Öndeki asker kızını görse de ses etmemişti. Arkalardan bir askerinse kızını eğlendirmeye çalışıp fark edilmeden hafif hareketler yapması gözünden kaçmıyordu.

Kızı Nazlı, daha bir utanarak yüzünü babasının bacağına bastırıyor, tek gözüyle kenardan kenardan komikli askere bakıyordu.

"Kolay gele oduncu. Bişey görürsen evvela beni bul."

"Eyvallah ağam. Size de."

Eşkıyalar buralara uğramazdı pek. Kim görmüştü ki valiyi eşkıyaların aldığını. Nerde görülmüştü eşkıyalarda vali kaçıracak yürek! O bunları düşünürken kızı yine az önceki olayla ilgili bıcır bıcır sorular sormaya başlamış adamın yüzünde gülümsemelere neden olmuştu.

"Baba askerler çok komik değil mii?"

"Komikler kızım."

"Çok büyükler dimi babaa?"

"Evet büyükler kızım."

Odunları yığdığı yere yaklaşınca otlar da biraz yükselmişti. Kızının önünü elindeki baltayla otları keserek açtı ve rahat yürümesini sağladı Veysel. Bir karış bacağıyla zar zor yürüyordu. Deniz gözleri, gittikçe koyulaşan fındık kabuğu rengi saçları vardı. Çok güzeldi biricik kızı. Annesi nazar etmesinler diye köy meydanına indirmeye kıyamıyordu. E haklıydı da.

İlerledikçe gözüne kara yağız, eyerli bir at çıktı. Yaklaştıkça yere saçılmış torbaları, çilekleri gördü oduncu. Kızını hemen sırtına aldı ne olur ne olmaz diye.

"Babaa?"

Biraz daha ilerleyince kenarda yatan bir adamı gördü.

Yüz üstü yatan adamın üzerinde pahalı deriden bir kaftan vardı. İşlemeli, kınından çıkmamış kılıcı duruyordu. Birden dank etti ve bu adamın Vali Bey olduğunu anladı. Bu adamın ne işi olurdu buralarda.

Yanına gidip önce kızını indirdi sırtından.

"Baba bu amca niye ormanın ortasında uyuyor?"

"Bilmiyorum ki kızım. Öğreniriz şimdi niye uyuyor."

"Baba çilekleri yiyebilir miyim."

Adam telaşla atıldı.

"Yok kızım sakın yeme! Ben sana daha büyüklerini bulacağım. Hem belki amca o yüzden uyuyordur ha."

"Tamam babacığım... Baba ben yoruldum."

"Gül yüzlüm.. Azıcık dayan götüreceğim seni eve. Hem anan şerbetli tatlı yapacaktı sana."

Zar zor susturabildiği kızından sonra adamla ilgilenmeye başladı oduncu. Ağzının kenarından akan ince köpüğü görünce anladı adamı yılanın soktuğunu. Hanımı bilirdi bu işin çaresini. Bikaç kişiyi de iyileştirmişti. Koca cüsseli adamı kaldırdı zar zor. At da sanki bilirmişçesine kırdı ön ayaklarını oturdu.

Atlar bilirdi sahiplerinin durumunu. Bu at ne diye gitmemişti ki valinin evine. Haber ederdi en azından.

Adam kızını da kucakladığı gibi baltasını oraya atarak yürümeye başladı evin yolunu. İpinden tuttuğu at ondan önde gidiyordu sanki sahibini yetiştirecekmiş gibi. Oduncu da koşar adım gidiyordu. Koşarken, adamın kucağında zıpladıkça gülen ve vığk hığk diye ses çıkaran küçük kız adamı o an rahatlatan tek şeydi.

Eve geldiğinde kapıyı hızlıca çaldı adam. Evleri diğerlerine göre yukarıda kalıyor, ağaçların içinde de görülmüyordu. Karısı telaşla çıktı dışarı gördüğü baygın adamla da "Hiyh!" Nidası çıkardı ağzından.

"Hanım! Yılan sokmuş herhal, Validir bu adam kınında nişanı var. Tez iyi edelim."

Kadın hemen içeri koştu yere döşek serdi. Kaynamış suyun içine babaannesinden öğrendiği otları atıp biraz daha kaynatıp demledi. Sarımsak ezip köşeye bıraktı. Sığır yağını da köşeden çıkardı.

"Bey! Yılanın soktuğu yeri bulasın hemen."

Kendisi dokunmazdı başka adama. Tedavi kolaydı zaten. Kocası yapardı.

Oduncu da Valinin deri botlarını çıkardı ayağından. Pantolonunu sıvadı ve kırmızıya çalmış deriyi buldu. Karısının getirdiği sığır yağını sürdü önce sonra sarımsağı sürdü üzerine. Sıkıca da sardı. Bitki çayını da içirince üzerini örtüp terlesin diye bıraktı.

Oduncu adamın başından kalkıp elini yıkamaya gitti. Karısı peşinden koşup peşkülünü getirdi hemen. Adamın gözlerinin içine bakıyor başka yere değmiyordu kadının gözü. Adam da en çok bunu severdi ya. Evlendiğinden beri gözünün içine bakardı karısı.

"Bizim kızla giderken askerler çıktı karşımıza. Valiyi sordular, eşkıyalar kaçırmış dediler."

"Amma bizim burda öyle eşkıya olmaz ki bey."

"Hah ben de öyle dedimdi içimden. Hem olsa Valiyi esir etmek kim onlar kim."

"Doğru diyorsun bey."

Konuşa konuşa yatak odasına gitmişlerdi. Kadın, hem kocasının düğmelerini çözüyor hem de geniş göğsünde, çalışmaktan kaslanmış vücudunda ellerini gezdiriyordu.

"Sonra odunları yığdığımız yere gittik. Kara yağız bir at. Yeleleri de aynı senin saçların gibi kapkara."

Kocasının bu sözleriyle yanakları kızardı kadının. Daha da yaklaşıp yavaş yavaş çözmeye devam etti düğmeleri.

"Yanında yere yatmış bir adam var. Kılıcından anladım zati Vali olduğunu. Aman ha kimselere deme. Belli olmaz bu çevrenin işi. Atı da ahıra çektim de geldim. Kimse anlamaz burda olduğunu. İyileşince de gider tez vakit."

"Tamam bey. Kimseye bişey demem."

*********

Bilgilendirme-Uyarı!!

Okuduğunuz hikaye 1600-1700'lü yıllarda geçiyor. Kişilerin görüşleri, tavırları ve hareketleri buna göre yazılmıştır. Günümüz sosyal hayatıyla bakmamanızı tavsiye ederim.

Hikâyede geçen bazı bölümleri eleştirebilirsiniz, araştırdığım şeyleri yazdım. Elinizde zıddını söyleyecek mevcut kaynak varsa ulaştırın, saniyesinde düzeltirim.

Hikaye yetişkin içerik barındırır. Rahatsız olacak kişilere uyarıdır.

Hikayenin başına böyle uyarılar ultimatomlar bilmemneler yazmayı hiç sevmem, ama bazı olayları çok çarpıtanlar, yanlış anlayanlar ve sadece eleştirmek için bakanlar oluyor.

Huzursuz ettiysem özür dilerim, okumak isterseniz şimdiden keyifli okumalar.

Kalpkalpkalp

Yıldızlara basmayı da unutmayın lütfeeen ⭐

Continue Reading

You'll Also Like

2.7K 487 38
Ateş Klanı romanının devam serisi olan bu kitapta Alia ve Gain'in biricik kızları Ayana ve genç gözü kara kabile reisinin hikayesiyle devam ediyoruz...
Esir By Türkan

Historical Fiction

1.1M 46.1K 21
Lydya Allison ingiliz bir diplomatın kızıdır. Evde kalmış ve Devonshire Dükü Gabriel ile evlenmek zorunda kalmış olan Lydya gerçek aşkı bulabilecek m...
16.5K 1.7K 17
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
LEYLA By gizemmgurbuzz

Historical Fiction

61.9K 5.8K 65
İskoçya'dan Osmanlıya uzanan destansı bir aşk...