ATEŞPARE (+18)

By cerennmelek

44M 2M 6M

Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünk... More

ATEŞPARE
1.Bölüm: V
2.Bölüm: KAOS
3.Bölüm: O PİTİ PİTİ
5.Bölüm: ATEŞ PARÇASI
6.Bölüm: SOĞUK SAVAŞ
7.Bölüm: ŞEKİL DEĞİŞTİREN
8.Bölüm: KAYBEDİŞ
9.Bölüm: ESARET
10.Bölüm: KABULLENİŞ
11.Bölüm: TUTKULAR VE SAVAŞLAR
12.Bölüm: SAHTEKAR CİNAYETLER
13.Bölüm: MELEK YÜZLÜ ŞEYTAN
14.Bölüm: KARANLIK SIRLAR
15.Bölüm: OYUNBAZ UYKULAR
16.Bölüm: KURT MU KUZU MU
17.Bölüm: VEDALAR VE BAŞLANGIÇLAR
18.Bölüm: TANRININ CİLVESİ
19.Bölüm: YANGINDAN TAŞAN ATEŞ PARÇASI
20.Bölüm: KURTLAR SOFRASI
21.Bölüm: HİLEKAR DOKUNUŞLAR
22.Bölüm: KANLI PİYON
23.Bölüm: KANIŞLAR VE KAZANIŞLAR
24.Bölüm: SAHTE SEVGİLİLER
25.Bölüm: ALANGUVALARIN MUCİZELERİ
26.Bölüm: KÜÇÜK KIYAMET
27.Bölüm: ŞEHVETİN TEHDİTKAR CAZİBESİ
28.Bölüm: GEÇMİŞİN ESİNTİSİ
29.Bölüm: KIVILCIM
30.Bölüm: PERDELENEN KUŞKULAR
31.Bölüm: TEHLİKELİ SULAR
32.Bölüm: ATEŞ ÇIKMAZI
33.Bölüm: BÜYÜK PATLAMA
34.Bölüm: AZRAİL'İN PENÇESİ
35.Bölüm: YER ALTI
36.Bölüm: DOLAMBAÇLI HAYATLAR VE ÇARPIK OYUNLAR
37.Bölüm: KANLI MAKAS
38.Bölüm: SAHİPSİZ KİMLİKLER
39.Bölüm: MELEKLER VE ŞEYTANLAR
40.Bölüm: CANAVAR
41.Bölüm: MADALYONUN İKİ YÜZÜ
42.Bölüm: AŞKLAR VE ZAAFLAR
ÖZEL BÖLÜM
43.Bölüm: YALAN SANATI
44.Bölüm: DOMİNO TAŞLARI
45.Bölüm: TUTUKLU ZİHİNLER ZİNDANI
46.Bölüm: ACI KAN
47.BÖLÜM: LANETLİ MASKELER
48.Bölüm: VAHŞETİN ÇAĞRISI
49.Bölüm: AŞKA YENİLİŞ
50.Bölüm: GEÇMİŞİN KANLI SAHNELERİ
51.Bölüm: YANGINA DÜŞMÜŞ ATEŞ PARÇASI
52.Bölüm: ÜÇÜNCÜ İHTİMAL
53.Bölüm: İNSAN AVI
54.Bölüm: KOBRA'NIN ZEHRİ
55.Bölüm: ATEŞ HATTI
56.Bölüm: KAPANMAYAN DAVALAR
57.Bölüm: SANAT ESERİ
58.Bölüm: KATİL AVCISI
59.Bölüm: ALEV BEDENLERDEN KÜL RUHLARA
60. Bölüm: KAYBEDİLMİŞ ZAFER
61.Bölüm: RESİM HIRSIZI
62.Bölüm: HEZARPARE
ÖZEL BÖLÜM: ATEŞ ALANGUVA
63.Bölüm: İNTİKAM TİMİ
64.Bölüm: KIRIK YOK OLUŞLAR
65.Bölüm: İKİNCİ PERDE
66.Bölüm: CANAVARIN ÖTESİNDE
67.Bölüm: KÖTÜLÜĞÜN TOHUMU
68.Bölüm: GÜÇLÜ ADIMLAR VE KURNAZ SAVAŞLAR
69.Bölüm: GÜNAHKARLARIN SON GÜNAHLARI
ALINTI VE DUYURU
70.Bölüm: PANZEHİR
71.Bölüm: İSYAN
72.Bölüm: EN GÜZEL ZARAR
ÖZEL BÖLÜM: PUSAT
ÖZEL BÖLÜM: AYLİN
73.Bölüm: EFSANELER UNUTULMAZ
74.Bölüm: CANAVARI ANLAMAK VE ADALETİ ARAMAK
75.Bölüm: EN ZOR SAVAŞ
ÖZEL BÖLÜM: PUSAT
76.Bölüm: YIKIM VE KIYIM

4.Bölüm: KANLI YÜZLER

536K 30.8K 78.3K
By cerennmelek




Red ~ As You Go


Değişen değiştiğini hissedebilir miydi? Değişmekte büyümenin bir parçası mıydı? Eğer öyleyse büyümek benden çok şey alıp götürmüştü.

Ve bu acımasız değişiklik beni her geçen gün daha azılı bir katile dönüştürüyordu. Artık aldığım canlar, akıttığım kanlar yeterli gelmiyordu. Dahasını istiyordum ancak dahası ne bilmiyordum.

Derin bir nefes aldım, elimdeki McMillan Tac-50 en sevdiğim oyuncaklarımdan biriydi. Konumum mükemmeldi, her şeyi en ufak detayına kadar hesaplamıştım. Tüfeğin dürbününden hedefi izlemeye devam ettim.

Bir gökdelenin en üst katında, toplantıdaydı. Olduğu odanın her tarafında cam vardı. Etrafta çok olan gökdelenler sayesinde, beni aramak için az seçenekleri olmayacaktı. Önünden geçtiğim tüm kameraların sistemine girerek yine bir hayalet olmuştum herkes için.

Şanslıydım, rüzgar azdı.

Kır saçlı adamı hedefe kilitledim. Rüzgâr hızı değişmez ve hedef hareket etmezken vurulacak en müsait zamandı. Tam kırk üç dakikadır bu mükemmel açıyı yakalamaya çalışıyordum.

Tetiği çektim, tam vuracaktım ki hedef yerinden kalktı. Sabahtan beri oturuyorsun, şimdi mi kalkacağın tuttu ihtiyar?

Odaya birileri girmişti, tüfeğin dürbününü kapıya çevirdim. İçeri giren iki sima da tanıdıktı. Ateş Alanguva ve yaveri. Bu herifler ne halt ediyorlardı silah tüccarının yanında? Gerçi hala tam olarak Cebenoyan'ın amacını bilmiyordum ve bu beni çıldırtıyordu.

Genç kurbanım, yaşlı kurbanımla el sıkıştı. Sıktığı son el genç kurbanımın ki olacaktı. Bir süre izledim onları.

Ateş ve Pusat, ihtiyar adamın karşısındaki koltuğa oturmuşlardı. Odada tam on bir kişi olmuştu onların gelişiyle birlikte. İhtiyar yerine oturduğunda, şükürler olsun ki yeni bir açı belirlemem gerekmemişti. Koltuğuna oturup, arkasına yaslamıştı.

Dürbünüm geç kurbanıma kaydı, konuşuyordu. Yaşlısına döndüm, elini çenesine koymuş dinliyordu. Ona tanıdığım zamanın sonuna gelmiştik.

Ateş ettim, tüfeğin içinde ikiye ayrılan merminin ucu başarıyla ilerledi belirlediğim çizgide. Ve yaşlı kurban artık ölüydü. Sağ şakağından beynine giren mermi çekirdeğiyle birlikte ölmüştü. Odanın içinde büyük bir telaş oluşurken, dürbünümü genç kurbanıma çevirdim. Yanında ki yaveri çok sinir bozucuydu, bence bacağına bir kurşundan sakat kalmazdı.

Ayağa kalktı, cama yakınlaştı. Deli miydi bu herif? Ateş Alanguva camla kaplı duvara yürürken, onu da öldürebileceğimi biliyordum. Tam camın önünde durduğunda, ateş edebilirdim.

Gözleri uzun gökdelenlerin tepesinde geziniyordu. Beni çıplak gözle görmesi çok zordu, imkânsıza yakındı.

Bir an düşündüm, tam da şuan işini bitirmeyi. Canını almam için sadece bir kez daha aynı yere basmam yeterliydi. Ama zamanı değildi.

Gözleri benim olduğum tarafa bakarken kısılmıştı. Görmesinin imkânı yoktu, zaten bedenim duvarın arkasındaydı. Ancak geri çekilirsem, hareketliliği fark ederdi.

Dürbünü tekrar Pusat'a çevirdim ve bacağını sıyıracak ama acıtacak şekilde bir tane daha sıktım.

Bekledim, Ateş'in bakışları Pusat'a döndüğünde hızla tüfeğimle birlikte geri çekildim. Eşyalarımı toplayıp binadan hızla uzaklaştım. Gündüz vakti adam öldürmek birazcık riskli olabiliyordu. Yine de bulunduğum yere izimi bırakmayı unutmamıştım. Kurbanlarımın bedenlerine çizdiğim V harfini bu sefer, az önce namluyu uzattığım duvara çizmiştim. Artık gidebilirdim.














***

Bugün Bahar'ın doğum günüydü. Küçük kızımız on dokuz yaşına girmişti. O da büyüyordu ama hep masum kalıyordu.

Aldığım dijital kol saatini, onun için daha da özelleştirmem çokta uğraştırmamıştı beni. İşe gitmeden önce Bahar'ın yanına gitmem gerekiyordu. Bugün onu göreceğim başka bir vakit olmayacaktı.

Motorumdan indim, buradan direk işe geçecektim. Bugün yine dersi ekmiştim ama keyfi değildi. İşlemem gereken bir cinayet olduğu için ekmiştim.

İçeri doğru yürürken, gözüm rıhtımda gezinirdi. İhtiyar yine her zamanki eski ve küçük teknesinde oturmuş çayını yudumluyordu. Yanına oturdum, yüzüme bakmadı.

"Neden gündüz vakti?" Diye sordu yaşlı sesiyle.

"Geceleri sniper kullanmak pek kolay değil."

"Yaptığın şey çok tehlikeli, ya bir gören olduysa seni o binada?"

"Korkuyor musun yakalanmaktan ihtiyar?"

"Keşke sende biraz korksan. Yakalanırsan en iyi ihtimal müebbet yersin." Hadi ya ben kamu göreviyle yırtarım sanıyordum.

"Yakalanmayacağım."

"Seni onların yakalaması, polisin yakalamasından çok daha korkunç. Sana yapacağı işkenceleri hayal edebiliyor musun? Emin ol senden daha yaratıcı olacaklardır. Bir taraflarını yüzmekle ya da kesmekle kurtaramazsın."

"Ne bu tantana her seferinde? Yaşlandıkça korkaklaşıyorsun."

"Yaşlandıkça, iyileşiyorum. Zekisin ama büyük bir eksiğin var, hissedemiyorsun. Hissedemediğin için hep geride kalacaksın."

"Hissedemediğim için hep önde olacağım." Güldü, bu gülüşü iyi biliyordum. Ve bu gülüşten sonra hep haklı çıkıyordu. Ama bu sefer çıkamazdı.

"Hissizliğine güveniyorsun, ya bir gün hissedersen?"

"Ablam çıktığı gün her şeyi en derinimde hissedeceğim ve o gün biteceğim ihtiyar."

"Ya ondan önce hissedersen? Ya sana hissettiren ablan değil de başka bir şey olursa? Ne yapacaksın?" Bu sefer gülen ben oldum. "Gülüyorsun çünkü hissetmiyorsun. Sen hissedememene güveniyorsun, asla hissetmezsin sanıyorsun. Ve tam da burada kaybedeceksin."

"Kâhin mi olmaya karar verdin?"

"Güçsüzlüğünü yüzüne vurmaya karar verdim." Her şey olabilirdim ama güçsüz değildim! "Güçsüzsün Aşkın ama kendini kandıracak kadar da güçlüsün. Hadi git Bahar'a sarıl, onun için her şeyi yapacak kadar onu sev ama sonra hissizim de. Sen sadece kendini kandırıyorsun."

Ben evreni kandırıyorum.

Ayağa kalktım, içeri girdim. İçeride sadece Naz ve Bahar vardı. Kapı sesi duyduğunda heyecanla yerinde doğruldu Bahar. "Kim o?"

Yanına oturduğumda, kokumu soludu. "Aşkın!" Gelmeyeceğimden korkmuştu, bu küçük kız için doğum günleri önemliydi ancak bu doğum günü hepsinden önemliydi. Çünkü bir daha başka bir doğum günü yaşayamayabilirdi.

Ona hediye olarak bir saat değil de bir kalp vermek isterdim.

"Bak ben gelecek demiştim!" Dedi mutlulukla, Naz'a doğru. Ceketimin iç cebindeki kutuyu çıkardım, Bahar'ın eline verdim. "Hediye mi aldın bana?" Her şeye bu kadar sevinmesi, saflığı ve duruluğu içimde bir şeylere dokunuyordu. Dokunduğu şey ihtiyarı haklı çıkarmaya çalışıyordu.

"Aç." Açtı, eline gelen saate heyecanla dokundu.

"Saat mi aldın bana?" Sevinçle şakıdı yine. Saati elinden alıp, koluna taktım. "Bu saat normal bir saat değil." Kutudaki küçük çipini çıkartıp kulağına taktım. "Etrafında insanlar varken bunu takarsan seni sadece sen duyacaksın. Bu saat sorduğun her soruya cevap verecek. Ve artık tanıdığın insanlarla karşılaştığında sana yanında kimin olduğunu söyleyecek. Saati sese doğru çevirdiğinde, içine yüklediğim yüzlerden isimleri eşleştirecek." Heyecanla sözlerimi dinliyordu.

"Gerçekten mi?" Dedi aşkla saate dokunarak. Saati dudaklarına yaklaştırdı. "Saat kaç?" Diye sorduğunda çipteki mekanik ses "On altı yirmi." Kulağındaki çipi etkinleştirdiğimde sorduğu soruların cevabı direk kulağına gidiyordu biz duymuyorduk.

Rüya kahkahaları eşliğinde boynuma atladı. "Aşkın, bu mükemmel!" Sarılışına karşılık verdim.

"İyi ki doğdun küçük kızım." Dedim fısıltılı çıkan sesimle. Hayatının son demlerini yaşıyordu ve bunu engelleyememek beni çıldırtıyordu. Kalp bulunmuyordu, sıradaydı zaten. Ancak ben tüm gücümü kullanarak başka ülkelerde de kalp arıyordum onun için.

"Biz bugün eğlenmeye çıkmak istiyoruz." Dedi Naz.

"Çıkın ama Bahar'ı yorma."

"Şey aslında lunaparka falan değil başka bir yere çıkmak istiyoruz." Dedi Naz. "Bugün izin aldım, gitmeyeceğim işe. Bahar'ı daha önce hiç gitmediği bir yere götürmek istiyorum. Aslında Bahar istedi, ben başta reddettim." Bu kadar dolandırdığına göre kesin benim izin vermeyeceğim bir yere gitmek isteyeceklerdi.

"Neresi?"

"Şey, senin çalıştığın yere." Dedi Naz. Bakışlarımla gözlerini kaçırdı. Deli miydi bunlar?

"Hayır, öyle bir şey yapmayacaksınız."

"Ya Aşkın ben hiç öyle ortamlara girmedim, çok merak ediyorum." Dedi Bahar umutla.

"Olmaz!" Yüksek sesimden ürkmüştü Bahar. Derin bir nefes aldım. "Dans edemezsin, içki içemezsin, etrafında ne olduğun bile göremezken neyin merakı bu. Konu tartışmaya kapalı, gelmiyorsunuz." Her ihtimali düşünmeliydim, Ateş Alanguva'nın ardından şüpheli durumuna düşebilirdim hatta kimliğim bile ortaya çıkabilirdi! Bu kızların asla benimle orada görünmemesi gerekirdi.

Kendime güveniyordum, başıma gelecek şeylerin korkunçluğu hiçbir zaman caydıramazdı beni. Ama onlar... İmkanı yoktu.

Bahar incinmişti, bunu kırpışan kirpiklerinden ve durulan yüzünden anlamak hiç zor değildi.

"Aşkın, merak ediyorum ve bu benim son doğum günüm olabilir." Sesindeki acı ama her şeye rağmen gülen yüzü kolumu kanadımı kırıyordu.

Yapabilirdim, onları koruyabilirdim. Asla yakalanmazdım! Zaten bu işe girerken kendi adımı kullanıştım, bunları hesap etmem gerekiyordu.

"Hayır, gelmeyeceksiniz!" Dedim son sözümü söylerken yine beynimi dinleyerek. Ardından hızla ayrıldım oradan. Bu kaçık kızların beni dinlemeyeceklerine emindim.

Motoruma binmeden önce ihtiyarın yanına gittim tekrar. "O aptallarla söyle sakın Alanguva'nın mekanına gelmesinler!"

Kafasını sallayarak geçiştirdi beni. "İhtiyar, tehlikeli bu. Farkında değil misin?"

"Sen çok zekisin ya halledersin." Dedi göz kırparak. "Hadi geç kalacaksın." Başından savıyordu beni.

Uyuz herif.














***

Saat ilerlerken, yeni yeni dolmaya başlamıştı mekan. Gözüm sürekli kapıya kayıyordu. O iki salak gelirse gözden kaçırmamalıydım. Gerçi kaçırmazdım.

Çarşambaydı bugün, küçük cumartesi kalabalığı vardı yine, benim bile sayamadığım kadar çok çalışan vardı ancak tamı tamına yetişiyorduk. Bu iş seri katillikten daha zordu!

Atkuyruğu yaptığım alacalı saçlarımdan alnıma kâküllerim dökülüyordu. Terlemiştim.

"Sigara molasına çıkabilirsin." Dedi arkamda, köpek balığı gibi sinsice yaklaşan Selim Bey.

İrkilmiş gibi yaptım, kafamı iki yana salladım. Bugün hiç sigara molasına çıkmamam gözüne batmıştı demek. "Azaltmaya çalışıyorum." Dedim işime devam ederken.

Selim'in inceleyici, beğeni dolu bakışları üstümde gezinirken yavaşça uzaklaştı benden. Gözüm Suat ve Selda'ya uğradı. Suat yine bir müşteriye, Selim'e çaktırmadan yavşıyordu ve Selda'da sessiz sedasız sinir krizi geçiriyordu. Arada Suat, Selda'ya bakarak kıskandığını görüp keyifleniyordu. Geri zekâlıydı bu çocuk.

Kan ter içinde kalmış Suat yanıma yaklaştı. "Gördün mü nasıl kıskanıyor?"

"Evet, aptal onunla olma şansını öldürüyorsun." Sırıtışı yüzünden silinirken dehşet içinde bir bana bir de Selda'ya baktı.

"Yok be öldürmüyorumdur."

"İşine bak hadi."

"Seni ne zaman dinlemesem pişman oluyorum ben ya." O tekrar müşterilerle ilgilenirken arka kapının tarafından gelen iki adamla şaşkınlıktan dikkatimi kaybettim.

Ateş Alanguva ve yaveri Pusat. Burada olmalarından normal bir şey yoktu, Ateş'in burada olması da çok normaldi. Ama Pusat? Bacağından vurmuştum! Bilerek sıyırsam da insan birkaç gün yürümekte sıkıntı yaşardı. Sadece altı saat geçmişti onu vurmamın üstünden ve şimdi buradaydı.

Hem o kadar güzel ayarlamamıştım! Hesaplama bile yapmamıştım tam. Sakat kalsa şaşırmazdım bu kadar.

Sağ bacağında hafif topallama vardı. Bara geldiler, tam önümde durdu ikisi de. Selim'de hemen yalakalığa koşmuştu tabi. Ateş'in bakışları üstümde gezindi.

"Viski." Emir veren tavrı sinir bozucuydu ancak onun gibi birinden beklenecek davranıştı. Şımarık şey.

Viskisini doldururken, içine zehir katsaydım ve bu cinayette burada bitseydi ne güzel olurdu.

"Hoş geldiniz efendim! Bugün gelecek miydiniz? Haber vermediniz, şaşırdım." Dedi Selim aşırı yapmacık haliyle. Yüksek sesteki müzik onları duymamı zorlaştırıyordu.

Pusat yüzünü buruşturarak taburelerden birine oturdu. Canı acıyordu, sırıttım.

"Senden izin mi alacağım Selim?" Dedi Ateş sert sesiyle. Ee dinsizin hakkından imansız gelirdi.

"Yok efendim ne münasebet, genelde hazırlık yaptırırsınız ondan dedim."

"Kaybol Selim, kaybol." Dedi Pusat küfür edermiş gibi ve Selim sanırım ışınlandı. Öyle bir kayboluş.

Müşterilerle ilgilenirken onlardan iyice uzaklaşmıştım. İlerleyen dakikalarda aralarına Arhan'da katılmıştı.

Umarım gelmezdi bu kaçık kızlar ancak geleceklerine emindim. Bahar o şirin suratıyla hepimize istediğini yaptırabiliyordu, kızın süper gücü vardı resmen. Kurbanlarımın önüne onu koysam 'Lütfen ölür müsünüz?' Dese, benden daha çok adam öldürürdü.

Ancak Bahar bunu bilerek yapmıyordu, o kadar zeki değildi. Ya da o kadar kötü kalpli değildi.

Ve kapıda onları gördüm. Naz ve Bahar, içeri girerken kimlik göstermişlerdi. Aşırı yüksek sesteki müzik Bahar'ı rahatsız etmişti bile ancak bunu mimiklerine vurmadı. Naz'ın gözleri etrafta gezindi.

Beni görünce yanıma koşacaklarını bildiğim için barın Ateş'lerin en uzak olduğu tarafına geçtim. Ancak bar yuvarlak olduğu için hiçbir şekilde gözlerinden kaçırma ihtimalleri yoktu. Terli bedenlerin arasında, zorlukla kalabalıktan sıyrılarak yanıma geldiler.

Naz'ın yüzünde çekingen bir ifade vardı, benden tırsıyordu. Bahar'da yüzünde kocaman bir gülümsemeyle görmediği etrafa bakıyordu sanki görüyormuş gibi. Bara oturduklarında, Naz'ın bünyesini bildiğimden fıçı bira koydum. Bahar'a ise meyve suyu.

"Kusura bakma, Bahar'ı üzemedim." Dedi Naz.

Bahar mavi kısa ve dar bir elbise giyinmişti. Sarı saçlarını kıvırmış ve güzel bir makyaj yapmıştı. Naz bayılıyordu Bahar'ı süslemeye. Ve Bahar her zamankinin aksine oldukça alımlı bir kadın gibi duruyordu. Elbise, görmeyen gözlerinin rengindeydi.

Ters bir bakış attım Naz'a.

"Arkadaşların mı?" Diye sordu yine yanımda biten Suat.

"Evet benim burada olmadığım anlar göz kulak ol, ayrılmasınlar bir yere." Bahar ve Naz bela mıknatısıydı. Burada karakterini biraz da olsa çözebildiğim kişi Suat'tı ve iyi kalpli olduğuna emindim.

"Bende! Merhaba güzellikler." Dedi Naz'a ve Bahar'a bakarak.

"Merhaba." Dedi ikisi de bir ağızdan.

"Böyle güzel arkadaşların var bizi hiç tanıştırmıyorsun Aşkın'cığım." Ters bakışımla, sırıtışı soldu. Bahar'da bize doğru dönmüş gülümsüyordu. Ses çok yüksekti ve konuşmaları algılamakta zorlanıyordu. "Tamam sende güzelsin, üzülme."

Kızlara doğru eğildim. "Gözümden ayrılmıyorsunuz."

"Tamam anne." Diyerek yüzünü buruşturdu Naz.

Yine müşterilerle ilgilenirken, Alanguva'nın tarafına doğru yaklaşıyordum. İlk defa locada değil de burada oturuyorlardı ve konuşmalarını dinleyebilirdim. Tabi bir barın ortasında önemli bir iş konuşacakları yoktu ancak karakterleri hakkında ne kadar bilgi sahibi olursam o kadar iyiydi.

"Aa Aşkım gelmiş." Dedi Arhan.

Utanmış ve hafif kızmış gibi derin bir nefes aldım. "Aşkın."

"Tamam Aşkım." Pusat ve Ateş aynı anda Arhan'a ters ters baktı. Arhan'ın futbol oyuncusu olduğunu öğrenmiştim ve hiç şaşırmamıştım. Çoğu futbol oyuncusu gibi, top peşinde koştuğu kadar kadın peşinde koşuyordu.

"Sex on the beach alabilir miyim?" Diye seslenen müşteriye döndüm. Uzun saçları beline kadar uzanan bir esmer güzeliydi, giyindiği beyaz elbise teninin güzelliğini öne çıkarmıştı. Yoğun makyajı ve estetikli yüzüyle oldukça da alımlıydı. Bakışları sürekli Alanguva'nın tarafına kayıyor ve uzunca süzüyordu.

Burada çalıştığım günden beri öğrendiğim bir şey varsa Ateş Alanguva ya eş cinseldi ya da çok aşık olduğu bir kadın vardı. Hiç aşk adamına da benzemiyordu. Sürekli yanına afet kadınlar gidiyordu ancak o hiçbirine yüz vermiyordu. Belki de tek gecelik ilişki adamı değildi.

İçkisini önüne bıraktım ve diğer müşterilerle ilgilenmeye başladım. Bakışlarım sürekli kızları kontrol ediyordu. Sıkılmışlardı buradan şimdiden. Naz telefonuyla oynuyordu Bahar'da etrafı dinliyordu. Bahar'ın yüzü Alanguva'ların tarafına dönüktü.

Arhan birkaç kez Bahar'a baktı ve sırıttı. Beyinsiz herif Bahar'la bakıştığını sanmıştı. Alanguva yanındaki aptallarla nasıl buraya kadar gelmişti?

Esmer kadın Ateş'e yakınlaştı, kulağına bir şeyler söyledi. Ateş Alanguva bir robot gibi kadına baktı aralarında uzun bir bakışma geçti ve kadın arkasını dönüp gitti.

Ateş Alanguva bana doğru baktı. İşaret ve orta parmağını birleştirerek gel işareti yaptığında yanına yakınlaştım. Ancak o sesini duyacağıma inanmamış olacak ki barın tezgâhına yaslandı. Sesi tenime çarpacak kadar yakınlaştı. Erkeksi, parfümle karışık kokusu istemsizce ciğerlerime doldu. "Kadehimi boş görmeyi sevmem." Peki, bunu söylemek için bu kadar çekici olmaya çalışmana gerek var mı Alanguva?

Tamam, kabul etmek gerekirse çalışmasa da çekiciydi. Acaba şüphelenmişti de cazibesini üstümde mi kullanıyordu? Yok be o kadar da salak değildir.

Ancak ben etkilenmiş taklidi yapabilirim.

Derin bir nefes aldım, o benden uzaklaşana kadar uzaklaşmadım ve bakışlarımı kaçırdım.

"P-peki efendim." Cehennemde de zebaniler boş bırakmaz artık kadehini. İfadesiz yüzüyle tepkilerimi izledi. Kadehini hızla yenilerken, bakışları bir an olsun üstümden ayrılmadı.

Parmağım, silah kullanırken biraz zarar görmüştü. Ancak parmaklarıma taktığım gümüş rengi abartılı yüzükler yüzünden bunu asla göremeyecekti. Bakışları yüzüklerimde dolaştı, ardından uzattığım kadehi aldı. Tam başka bir isteği var mı diye soracaktım ki kadehi kafasına dikti ve saniyeler içinde bitirdi.

Bardağı sertçe bara vurdu ve önüme itti.

"Yavaş git." Dedi Pusat. "Gebereceksin bir gün." Ateş ona ters bir bakış atmakla yetindi. Kızlara bakamıyordum, Alanguva sürekli kızları kontrol ettiğimi anlasın istemiyordum.

Kadehi yeniledim. Az önce bitirdiği gibi saniyeler içinde bu bardağı da bitirirken bakışlarını bir an olsun üstümden ayırmıyordu. Derdi neydi? Bir şeylerden mi şüphelenmişti?

"Gel odaya geçelim." Dedi Pusat ancak Ateş kafasını iki yana salladı.

"Burada kalacağım."

"Zıkkım iç Ateş, zıkkım." Dedi Pusat ve bana da ters ters baktı. Hissetmiş miydi bacağını yaralayanın ben olduğumu?

O sırada Arhan yanlarından ayrıldı. O tuvaletlerin olduğu koridora girerken dayanamayarak kızların oturduğu yere baktım. Orada değillerdi!

Büyük ihtimalle tuvalete gitmişlerdi ve Arhan sabahtan beri Bahar'la bakıştığını sandığı için peşinden gitmişti. Tabi ya o yüzden dakikalardır hiç konuşmuyordu.

Bahar ürkebilirdi, hemen yanına gitmem gerekiyordu.

Önümde zıkkımlanan Alanguva'ya baktım. Bir adam yanımıza yaklaştığında, siparişini aldım ve hızla hazırlayıp Ateş manyağına görünmeden bardan çıktım.

Uzun koridora girip, kadınlar tuvaletine hızlı adımlarla yürüdüm. Tam içeri girecektim ki yan taraftaki depodan sesler geldi.

"Neler oluyor?" Bu Arhan'ın sesiydi. Hızla açtım demir kapıyı.

Bahar kalbini tutarak yere serilmişti, Arhan'da başında endişeyle ona bakıyordu.

"Bahar!" Bilinci kapanıyordu. Terlemişti, nefes almakta zorluk çekiyordu. Kalp krizi geçiriyor olabilirdi. Kalp krizi hasta ne kadar genç olursa o kadar tehlikeli olurdu.

Nabzını kontrol ettim. Hemen hastaneye gitmemiz gerekiyordu.

"O-ona ne oldu?"

"Sana sormak lazım aptal herif!"

"Anlamadım ki." Bahar'ın ince bedenini kucağıma aldım. Arhan bana şaşkınlıkla bakıyordu. Dar, eski masaların ve temizlik eşyalarının olduğu odadan çıkar çıkmaz Naz'ı gördüm. Endişeyle etrafa bakıyordu, bakışları bizi bulduğunda çığlık attı.

"Bahar!"

"Sakin ol." Dedim soğukkanlılıkla ancak sözlerim aksine neredeyse koşuyordum.

"Benim arabamla gidelim, arka kapıdan çıkalım." Dedi Arhan. İtiraz etmedim şuan en hızlı yol buydu.

Kalabalığın kenarından hızla geçerken Arhan önde yolu açıyordu. Yanından geçtiğimiz herkes dönüp şaşkınlıkla bakıyordu.

Hengâmeyi fark eden Ateş ve Pusat önümüzü kestiler. Acil durumdu görmüyorlar mıydı?

"Ne oldu?" Diye sordu Ateş.

"Benim yüzümden sanırım." Dedi Arhan. Pusat hızla bana doğru geldi ve teklifsizce kucağımdaki Bahar'ı aldı. Ateş ters ters Arhan'a bakarken Pusat en önde koşar adımlarla ilerledi. Bu adam nasıl yürüyordu? Beyaz Hulk.

Mekanın arka kapısından çıktığımızda Pusat, Alanguva'nın arabasının arkasına bıraktı. Hızla Bahar'ın yanına bindim. Sürücü koltuğuna Ateş geçerken Arhan ve Naz başka bir arabayla bizi takip etmeye başladılar.

Kulaklarım uğulduyordu. Bahar'ın kapalı gözleri nefes almamı zorlaştırıyordu.

"Camları açın!" Üstündeki elbisesinin yakasını biraz daha açtım. Soğuk hava arabanın içini saniyeler içinde doldururken bakışlarımı Bahar'ın cansız yüzünden alamıyordum. Sık sık nabzını ve kalp atışlarını kontrol ediyordum. Nabzı zayıftı.

Bu kadar erken değil küçük kızım, bugün değil.

"Kalp rahatsızlığı mı var?" Alanguva'nın sesiyle kafamı kaldırdım, dikiz aynasında kesişti gözlerimiz.

"Evet."

"Arkadaşın mı?" Diye sordu Pusat.

"Evet."

"Ne halt yemişte kızı krize sokmuş bu pezevenk?" Diye mırıldandı Ateş.

"Dedim ben kafasına sıkalım diye, başımız rahatlardı. Döl israfı puşt herif" Dedi Pusat biraz daha abartılı küfürler ederek. "Dilaltı falan yok mu buralarda?" Diyerek arabanın torpido gözünü karıştırdı Pusat.

"Aynen amına koyayım her gün dilaltı atıyorum ben." Dedi Ateş sinirle.

Karşımda endişeden eli ayaklarına dolanmış iki adam beni bu gece bir kez daha şaşırttı. Neden umursuyorlardı ki? Kendinize gelin mafyasınız siz.

Arkadaşları neden olduğu için suçlu hissediyor olabilirlerdi. Ancak karşımda hiçte haftalar önce soğukkanlılıkla adam öldürmüş o iki ürkünç adam yoktu.

"Ne bileyim kızın haline baksana rengi gitmiş, dudakları morarmış." Öyleydi, kendine gelmiyordu Bahar. "Hep senin yüzünden, aynen daha yavaş sür." Dedi Pusat.

"Lan göt herif, sen sürseydin o zaman." O kadar alkol almışken nasıl bu kadar iyi araba kullanabiliyordu? Oldukça da hızlıydı araba.

"Benim bacağım bu halde olmasaydı, kızı şimdiye çoktan yetiştirmiş hatta taburcu etmiştik." Dedi Pusat hayıflanır gibi.

Yutkundum. Derin bir nefes aldım. Arabayı bende sürebilirdim, hem de bu iki aptal adamdan daha hızlı.

Çok geçmeden acile varmıştık, acil müdahaleye alınırken bizde dışarıda kalmıştık. Naz ve Arhan'da gelmişti bizim ardımızdan. Naz'ın gözleri kıpkırmızıydı.

"İyi olacak mı?"Diye sordu hıçkırıkları arasında.

"Olacak.

Arhan kafasını yerden kaldırmıyordu suçlu bir çocuk gibi. Pusat, Arhan'ın omzunu sertçe tuttu.

"Ne yaptın lan kıza piç herif?"

"Ya bir şey yapmadım." Dedi Arhan renkli gözlerini kırpıştırarak bir çocuk edasıyla. Yüzüne gelen kıvırcık saçlarını arkaya itti. "Biz bakışıyorduk, baya oturduğu andan itibaren kesişmeye başladık. İş atıyor sandım, bende ona atıyordum. Yani yakışıklı adamım sonuçta, o da beğendi beni. Sonra niye öyle oldu anlamadım."

"O kör!" Dedim hala anlamamış olduğunun verdiği sinirle. Arhan'ın gözleri irice açılırken yüzü daha da mahcup bir hale büründü. Diğer iki adamında bakışları hızla bana döndü.

"Ama bana bakıyordu, gülümsedi bana."

"Hayır, aptal sana gülümsediği falan yoktu o hep gülümser." Bir insan bu kadar beyinsiz olamazdı. "Sonra ne yaptın?" Sakin kalamıyordum.

"İşte tuvaletin oraya gidince onu düşürmek için bende peşinden gittim. Kapıda da bana bakıyordu ayrıca! Sonra tamam dedim, düşürmüşüm ben bu kızı. Kolundan tutup depoya çektim, tam konuşup öpecektim ki bağırıp kalbini tuttu. Sonra da sen geldin zaten."

Korkudan kalp krizi geçirmişti.

Pusat sert bir yumruğu Arhan'ın yüzüne geçirdi. Arhan duvara tutunmasa yere düşecekti.

"Tacize mi başladın şimdi de pezevenk?" Diye kükredi Pusat o iri cüssesiyle, daha da korkunç görünürken. Ateş konuşmuyordu, sert gözlere bakmakla yetiniyordu.

"Ya Allah belamı versin öyle bir niyetim yoktu, onun da gönlü var sandım." Dedi Arhan patlayan dudağından akan kanı silerken.

"Niyetini alır götüne sokarım!" Arhan üzgünce duvara yaslandı.

Avuçlarım kaşınıyordu, öldürene kadar dövmek istiyordum. Bahar'ın bilinçsiz hali aklıma geldikçe daha da sinirleniyordum. Sakinleşmeliydim, her şeyi mahvedecektim yoksa.

Nikotine ihtiyacım vardı. Kendimi hızla dışarı attım ve pantolonumun cebindeki sigara paketini çıkardım. İçinden bir dal alarak dudaklarıma yerleştirdim, çakmak yoktu. Gözüm etrafta gezindi çakmak bulmak için.

Ateş acilin çıkışından çıkmış bana doğru geliyordu. Dudaklarımda sigarayı ayırmadan sırtımı arkamdaki duvara yasladım. Yanıma vardığında, dudaklarımdaki sigaraya baktı hemen ardından çakmağını çıkardı. Çakmağı bana vermedi, kendi yaktı. Öne doğru eğilerek sigaramı yaktım hemen, derin bir nefes çektim içime.

Alanguva'da sigarasını çıkardı ve yaktı. Şiddetli rüzgâr, düzgün koyu kahve saçlarını dağıtmıştı. Spor gömleğinden başka bir şey yoktu onu ısıtacak. Keskin bakışlarını ileride bir noktaya dikmiş, yine ifadesiz bir maske altındaydı.

Oynamaya devam edebilirdim, onunla konuşabilirdim ancak çok halsiz hissediyordum. İhtiyarın sözleri aklımda çınlıyordu ardından Bahar'ın bedeni. Daha da derin bir nefes çektim sigaradan. Alanguva'nın bakışları bana döndü.

"Çok güçlü olduğunu mu sanıyorsun?" Rüzgâr sesine karıştı o kalın ve güzel ses tonu. Sanmıyorum, öyleyim. Yüzüne boş boş bakınca tekrar bakışlarını önüne çevirdi ve devam etti. "Önce bira kasaları sonra küçük bir kız. Ne görsen kucaklıyor musun?"

Uzun boyum ve sporla her daim dinç olan vücuduma güveniyordum.

"Çok cinsiyetçi bir yaklaşım."

"Hayır, değil. Boyuna bakar mısın? O kızı Herkül gibi kucaklamış koşuyordun. Gücün takdire şayan." Dikkatini çekmiştim yine, artık daha çok sorgulayacaktı.

"O an bunu düşünmedim ama şimdi belim ağrıyor." Ağrımıyordu. "Buraya kadar gelmenize gerek yoktu." Dedim zorlukla oyunuma devam ederek.

"Gereklilikten gelmedim." Dedi tok sesiyle ancak bir açıklamada bulunmadı.

Atkuyruğu yaptığım saçlarım gevşemişti. Sigara olmayan elimle çıkardım tamamen tokayı. Saçımın kokusu rüzgârın vurmasıyla burnuma doldu. Alanguva kafasını çevirip bana baktı kısa bir anlığına, çattı düzgün kaşlarını.

Kokumu tanımasına imkân yoktu. Seher Yıldız rolündeyken bir ton parfüm sıkmıştım. Sigarayı yine dudaklarıma aldım, yoğun bakışlarından heyecanlanmış gibi kaçırdım gözlerimi.

Üşüyordum, üstümdeki tişört beni bu soğuk havada iyice savunmasız bırakıyordu. Nefret ediyordum soğuktan ancak ihtiyaç duyuyordum. Vücudumu, zihnim, gücümü dinç tutuyordu.

Bahar'ın başına bir şey geleceğini bilmem gerekirdi, anlamam gerekirdi. Bu aptal herifle uğraşıyor olmasaydım onu koruyabilirdim, erkenden fark edebilirdim.

Sigaralarımız aynı sıralarda biterken, aramızda hiç konuşma geçmeden içeri girdik. Naz hala ağlıyordu. Arhan kafasını eğmiş üzgünce karşısındaki duvarı seyrediyordu. Pusat ise oturmuş, Arhan'a kötü kötü bakıyordu.

Acilde Bahar'la ilgilenen doktor yanımıza geldi. "İyi mi?" Diye sordum.

"Evet, kalp yetmezliği var sanırım? Kalp krizi geçirmiş ve bu kalbini daha fazla yormuş. Acilen kalp bulunması gerek aksi takdirde çok dayanamaz." Zorlukla bir nefes aldım. "Şimdi durumu iyi, bu gece müşahede altında kalabilir. Hastayı odaya alıyoruz, görebilirsiniz."

Bahar odaya alınırken Naz'da başımda durmuş ağlıyordu. "Ne yapacağız Aşkın? Onu kaybediyoruz." Makyajı ağlamaktan akmış, buğday teni siyaha bürünmüştü. "Bir şey desene, o aklını çalıştır ve beni rahatlatacak bir şeyler söyle."

"Seni rahatlatamam, kalp bulamıyoruz ve Bahar ölecek! Alıştır buna kendini." Dedim kısık seste, kulağına doğru. Ağlaması şiddetlenirken öfkeyle baktı bana. Ardındansa koşar adımlarla uzaklaştı.

Üç çift meraklı gözün bakışları üstümdeydi. Bu heriflerin hayatıma bu kadar dahil olmamaları gerekiyordu!

Hiçbir şey planladığım gibi gitmiyordu.

"Beni şikâyet edecek misiniz?" Diye sordu Arhan.

"Bahar'a kalmış." Dedim elimi saçlarım arasından geçirerek. Bahar'ın şikayet etmeyeceğine emindim.

"İçeri tıksınlar da başımız rahat etsin." Dedi Pusat hemen ardından hızla kalktı yerinden. Bu kalkış canını yakmış olacak ki yüzünü buruşturdu. "Beni vuranı var ya ters yatırıp düz sikeceğim." Dedi acı içinde.

Hemen yanındayım aptal herif, sıkıyorsa siksene.

Ateş'in bakışları üstümdeydi. Bu herifte niye sürekli bana bakıyordu? İyice gerilmiştim ancak belli etmedim. Şaşırmış gibi Pusat'ın bacağına baktım.

Bahar'ı aldıkları odaya girdiğimde, üçü de peşimden gelmişti. Bahar, gözleri yarı kapalı yorgunca yatıyordu.

"Bahar?" Sesimi duyduğunda yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Aşkın?"Yanına yaklaştım, elini avuçlarım arasına aldım.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Göğsüm acıyor." Dedi gülümsemesinin ardında yatan acıyla.

"B-ben çok özür dilerim." Dedi Arhan. Bahar sese doğru baktı. "Barda oturuyordun bakıştığımızı sandım, görmediğini bilmiyordum. O yüzden seni çektim birden, böyle olacağını düşünemedim. Beni şikayet edebilirsin, ne gerekiyorsa yaparım." Bahar'ın gülümsemesi hiç silinmedi.

"Sorun değil. Yanlış anlaşılma olmuş." Pusat şaşkınlıkla Bahar'a bakıyordu, Ateş ise her zamanki yüz ifadesindeydi. Ancak onun bakışları hala sadece benim üstümdeydi. Ters ters baktığımı fark etti ancak kaçırmadı bakışlarını.

Benden şüpheleniyordu, bu dikkatin başka bir açıklamasını bulamıyordum. Etkilenmiş olduğunu da sanmıyordum, çok daha dikkatli olmam gerekiyordu.

"Ya bu adam seni hastanelik etti, ne demek şikayetçi olmuyorum." Dedi Pusat. Bahar bu sefer kafasını Pusat'a doğru çevirdi. Elimdeki eli yavaşça kaydı ve kalbine gitti.

Pusat onun gözlerine bakarken, onda hiç görmediğim bir ifadeye büründü. Acıma değil de hayranlık gibiydi.

"Ne kadar güzel bir ses tonunuz var." Dedi Bahar, çapkın Bahar.

Pusat şaşırdı, bakışlarını kaçırdı. "Teşekkür ederim." Koca devi utandırmıştı.

"Ancak çok konuşmayın, bir şeyi beğendiğimde kalp atışlarım hızlanıyor." Dedi eli hala kalbindeyken.

Pusat şaşkın şaşkın Bahar'a baktı. Karşımda hiçte psikopat bir katil durmuyordu şu vakit. "P-peki. Ben konuşmam o zaman hiç." Flört mü ediyorlardı? Bahar Hanım'a bak sen.

"Yaşı yetiyor muydu da mekana almışlar?" Diye sordu Ateş bana doğru.

Benim yerime Bahar cevap verdi. "Evet, bugün on dokuz oldum biliyor musunuz?" Diyerek şakıdı. On altı yaşında olduğunu söylese herkes inanırdı. Çelimsiz ve kısa vücuduyla sağlıksız görünüyordu.

"Gidelim artık." Dedi Ateş.

"Ben tekrardan çok özür dilerim. Numaramı buraya bırakıyorum, ne olursa olsun arayabilirsin." Diyerek iç cebinden çıkardığı kartı yatağın üstüne bıraktı Arhan.

Pusat hala hareketsizce Bahar'a bakıyordu.

"Hadisene." Dedi Ateş, Pusat'a. Pusat bir rüyadan uyanmış gibi dalgıncasına ayırdı bakışlarını Bahar'dan.

"Sizi bırakmamızı ister misiniz? Ya da bir araba gönderebiliriz." Diye teklifte bulundu Arhan.

"Bu gece buradayız gerek yok." Odadan çıkmadan önce son kez Ateş Alanguva'yla kesişti bakışlarım. Odadan çıkana kadar bakışlarını üstümden ayırmadı.

"Kimdi bu adamlar?"

"Patronum biri, diğerleri de arkadaşları." Dedim Bahar'ın yanına oturarak.

"İyi adamlara benziyorlar."

"Hayır, onlar kötü adamlar."

"Öyle mi buna kim karar veriyor?" Ben. Beni tutan adam.

Bahar haklıydı, onlar gerçekten kötü adamlar mıydı? Bu gece gördüğüm adamlar hiçte mafyatik değillerdi.

Biliyordum, bu işin sonunda hepsinin ölü olacağını biliyordum ama bu gece için bir şans veriyordum. Ateş'i sıkı takibe alacak ve gözlerimle gördüğüm gerçek kötülüklerin ardından öldürecektim. Bana kalırsa bugün bir silah tüccarıyla görüşmeleri bile yeterliydi ama Bahar için değildi.

"Yakışıklılar mıydı? Sesini beğendiğim çok yakışıklı gibime geldi." Dedi munzur bir ifadeyle.

"Adam senin dört katın falan. Bacak boyuna anca geliyorsundur." Kıkırdadı.

"Kaç yaşında?"

"Ne bu merak nüfusuna mı geçireceksin?"

"İşte bırakmıyorsunuz dışarı çıkıp iki insanla tanışayım sonra duyduğum ilk çekici sese düşüyorum. Hepsi sizin suçunuz."

"Çok çirkin, sadece boyu var. Böyle dişsiz, kel, kırk yaşında bir de evli sanırım parmağında yüzük var." Tamam, Pusat görünüş olarak beyaz atlı bir prens olabilirdi ancak Bahar o geniş hayal dünyasında bunu kurmamalıydı. Çok fazla insanla tanışmıyordu, şimdi Pusat'ı kendi zihninde şekillendirip ona aşık olabilirdi. Ölmeden önce yapmayı istediği tek şey aşık olmaktı.

Ama aşık olduğunda ölecekti.

Naz odaya girdi, yüzü hala rezil bir haldeydi. Makyajla belirginleştirdiği seyrek kirpiklerini kırpıştırdı. Bir bana bir Bahar'a baktı.

Bahar saatini sese doğru çevirdi. "Naz?" Dedi kıkırdayarak. "Ben bunu çok sevdim Aşkın, bugün Deniz ağabeyi şok ettim."

Naz geldi ve Bahar'ın diğer tarafına oturdu. "Neden bu kadar sessizsiniz?" Diye sordu Bahar neşeli sesiyle.

"Yorgunuz." Dedi Naz pürüzlü sesiyle.

"Benim yüzümden mi yoruldunuz?"

"Yok, ben geceleri uyuyamıyorum adam öldürmekle meşgul olduğum için. Sonra tüm gün çalışıyorum ondan." Sözlerimle ikisi de kıkırdadı.

"İşte bende her gece ameliyata koşuyorum ondan." Dedi Naz, Bahar biraz daha güldü. "Yalnız onlar ne yakışıklı adamlardı öyle. Maşallah, bunlar adamsa bizim evde beslediklerimiz ne."

"Büyük baş onlar." Gülüşmeleri çoğaldı.

"Ya Aşkın bana birinin kel, dişsiz ve yüzüklü olduğunu söyledi." Dedi Bahar. Naz gözlerini kısarak bana baktı.

"Adamlar bir içim su, boy pos yakışıklılık... Üçü de birbirinden iyiydi yani. Maşallah Allah sahipilerine bağışlasın."

Onlar o üç adamın dedikodusunu heyecanla yaparlarken, bende onları seyrettim. Birini öldürmek için onlara yaklaştığımı bilseler benden nefret ederler miydi?

Bahar haklıydı, kim karar veriyordu kötülüğe? Hayatımdaki en kötü bendim. Para karşılığı insanları öldüren biri... Etimle kemiğimle batmıştım kötülüğün içine. Çıkamayacaktım, kendimi kandıracaktım. Çiçek değil de kan kokusu severken asla insan olmayacaktım. Duygusuz bir ölüm makinasıydım.

Hep ablam çıktıktan sonrasını düşünüyordum, o çıktıktan sonra düzelecektim sözde. Ama ablam çıktığında hala onun temiz yüzüne bakacak yüzüm olacak mıydı?

Özür dilerim abla, tüm yüzlerim kan oldu.

Continue Reading

You'll Also Like

Noche By Noche.

Teen Fiction

2.9K 182 4
Medusa'nın çocukları, 7 çocuk. Athena'nın muhafızları, 7 Azrail. Her biri için birer kader. Her biri için birer ölüm. Yıllardır şekillenen bir kehane...
1.6M 45.2K 83
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
612K 10.6K 26
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
944K 40K 35
İnsan ne dilediğine dikkat etmeli, zira kalbinden geçen iyi ya da kötü hiçbir dilek gerçekleşmeden peşini bırakmaz, derler. Ben, ölüm diledim. Bir ö...