Aşk'a Direniş

By Jutenya_

3M 159K 185K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... More

Tanıtım
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
23. Bölüm
İnstagram Hesabımız
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

24. Bölüm

51.8K 4.4K 6K
By Jutenya_

Okumaya başlamadan önce lütfen yıldıza basmayı unutmayın.

Watpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar kitap hakkında gelişme ve bildirimlerden haberdar olmak için lütfen şurayı Jutenya_ tıklayarak takip edin. 12k olmaya az kaldı. Kocaman bir aile oluyoruz sizide watpad ailem de görmeyi çok istiyorum.

Şafağın bile aydınlatamadığı hayatlar vardı.

Çünkü şafağın aydınlığı kara kaderi aydınlatmaya yetmiyordu. Zamana bırakılan hiçbir şey iyiye gitmiyordu. Ya da zaman kötü kaderin izlerini değiştirmeye yetmiyordu.

Narin Hanım günün erken saatlerinde kalkıp konaktan çıktı. Kısa bir yolculuktan sonra Ağir'e ilerledi. Böyle durumlarda kızgınlık, küslük düşünülmezdi.

Genç adam Narin Hanım'ın masaya oturmasıyla bir baş selamı verip konuşmasını bekledi.

Narin karşıda ki genç adamı süzüp kendisinden emin bir ses tonuyla "Ağir sana telefonda olayı anlattım. Zehra Hanım bölüşülmeyen toprak dedi ama bence ortada başka bir neden var. Gerçi o topraklar sizin sorumluluğunuzda ama ben kavga, gürültü olmadan çözülsün istiyorum."

Ağir sessizce dinledi Narin Hanım'ı. Haklı olduğunu biliyordu. Yine de her seferinde sanki aralarında hiçbir sorun yaşanmamış gibi davranmasına çok şaşırıyordu.

"Tamam dediklerini anlıyorum. Haklısın da aradaki sorun sadece toprak değil. Ama Narin Hanım unuttuğun bir konu var. Ben artık ağa değilim. Bunları bana değil Ferman'a anlatman gerekirdi."

Önüne konulan çayı karıştırıp genç adamın söylediklerine burukça güldü.
" İkimizde bunları neden Ferman'a değil de sana anlattığımı iyi biliyoruz."

Ağir dudaklarını büzüp kafasını olumlu anlamda salladı. Narin hanım çayından bir yudum alıp arkasına yaslandı ve bıkkın bir şekilde"Ferman bu topraklardan uzun zaman ayrı kaldı. Bir de çevredeki insanları senin kadar iyi tanıdığı söylenemez."

Bakışlarını Ağir'in yüzünde gezdirip
"Aşiretlerin senden çekindikleri kadar Ferman'a saygı göstermedikleri ortada, bu yüzden sana anlatıyorum."

Genç adam da çayından bir yudum alıp sesli bir nefes aldı. Kendisi müdahale ederse Ferman'ın daha kuramadığı otoritesi sarsılırdı.
"Buna benim el atmam Ferman'a zarar verir. Ağalığı yönetemiyor görüntüsü meydana çıkar ve ben bunu istemiyorum."

O da bunların farkındaydı ama bazı şeyler mecburi yapılırdı.

"Evet haklısın ama unutma bu insanlar bizim sorumluluğumuzdalar. Öyle sırt çevirme gibi bir lüksümüz yok. Eğer ki diyorsun ben kefilim. Ferman doğru olanı yapabilir." sesli bir nefes alıp parmaklarını masaya hafifçe vurup çıkan sesle beraber
"Tamam o zaman gidip Ferman'la konuşurum. Ama olacakların vebali benim değil senin boynuna olur. "

Genç adam ofladı yüzünü iki eliyle sıvazladı. O da biliyordu bazı şeyleri. Zaten gelmeden küçük bir araştırma yapmıştı. Bakışlarını Narin hanımın yüzünde dolaştırıp "Tamam dediğin gibi olsun. Bunu da bir genç kızın hayatı kaymasın diye kabul ediyorum ama Ferman'ın arkasından gizli, saklı bir iş çevirmem. Ağalıkta hala gözüm varmış gibi görünmek istemiyorum."

Narin Hanım ellerini göğsünün altında birleştirip sırtını sandalyesine dayadı. Ayak ayak üstüne atıp yüzündeki memnun ifadeyi de silmeden.
" Olay düşündüğüm gibi değil mi?" sesinde ki tını bile ben haklıydım dedirtiyordu.

"Sadece toprak sorunu değil. Başka nedenler de var."

Genç adam karşısındaki kadın gibi sırtını sandalyeye dayayıp ayak ayak üstüne attı. Bakışlarını Narin Hanım'ın gözlerine çevirdi. Sevdiği kadın en çok annesine benziyordu. Narin Hanım gibi asi ve cesurdu. Belki de en çok bu yanını sevmişti. Bir zamanlar karşısındaki kadına hayrandı. Amed'e nam salmıştı. Herkesin ağzında bir Narin'di. Güzel, cesur ve zeki.

"Sorun sadece paylaşılmayan toprak değil. Zehra Hanım'ın kayını yani Mahmut Elşir yeğenini oğluna istiyor. Kadın da kızını vermek istemiyor. Adamda baskı olsun diye toprakları kullanıyor."

Narin Hanım duyduklarıyla duraksadı. Zehra Hanım'a hayranlık duydu. O da çok isterdi annesinin kendisi için çabalamasını, sonra kafasındaki düşünceleri hızlıca def etti.

" Yani klasik amca oğlu, amca kızı olayı diyorsun. Sanki sadece bu değilmiş gibi geldi."

Genç adam karşısındaki kadının bu kadar akıllı olmasından nefret ediyordu.
"Hayır, durum biraz farklı. Adamın oğlu otuz beş yaşında, evlenmiş boşanmış. Zehra Hanım'ın kızı daha on sekiz yaşında, bu yüzden amca açık açık isteyemiyor." tiksinir bir tonla
"Ve aldığım duyumlara göre küçük kızını da Zehra Hanım'ın oğluna vermek istiyor. Zehra Hanım'ın sadece iki çocuğu var. Böylece hem topraklar elinde kalacak. Hem de çocukları yabancıya gitmeyecek."kolunu masaya koydu ve çayından bir yudum daha aldı. Elindeki bardağı çevirip "Adamın oğlu ayyaşın biri, evlilik olursa boşanma da olmaz."

Narin Hanım bu yörenin kurallarından, insanlara biçilen kaderlerden nefret ediyordu.
"O yüzden bunu dolaylı yoldan yapmaya çalışıyordu. Büyük ihtimal aşiret toplantısında bunu dillendirecekti." dedi Narin hanım bu tarz şeylerden nefret ediyordu. Mücadelesi bunların bitmesi içindi.

"Aşiretler kabul etmese bile ileride kimse kızı istemeye gönüllü olmayacak."
Narin Hanım ellerini masaya dayayıp kafasını ovmaya başladı. Bazen elleri kolları bağlanıyordu.

Genç adam Narin Hanım'ın hareketlerini dikkatlice izliyordu. O gelirken her şeyi araştırıp gelmişti. Başta bu olayı Ferman'a bırakmak istese de sonra vazgeçmişti.

"Ben bu işin çözümünü biliyorum. Zehra Hanım en kısa zamanda bana ulaşsın. Aşiret toplantısında bu konuda beni desteklerseniz amcayı haksız çıkarırım. Hem hakları olan toprakları alırlar hem de çocuklar bu işten sorunsuz kurtulur."

Narin Hanım duyduklarında şaşkınlık yaşasa da bu konuda ona güvenebileceğini çok iyi biliyordu.
"Tamam, bir hafta sonra aşiret toplantısında sen ne dersen destekleyeceğim. O çocukların amcanın elinde heba olmasına izin veremem."

Genç adam kafasını sallayıp Narin Hanım'ın gözlerinin içine baktı. İçinde bu kadından nefret etme diyen bir yan vardı. Bir de kafasındaki olumsuz düşüncelere cevap isteyen bir taraf onu dinle açıklamasını dinle diyordu.

"Biliyor musun bazen çok merak ediyorum, başkaları için bu kadar çaba gösteren kadın kız kardeşi için neden hiçbir şey yapmadı?"

Narin Hanım beklemediği soru ile genç adamın gözlerinin içine bakıp, bakışlarını kaçırmadan cevap verdi. Onun kimseye vermeyeceği bir hesabı yoktu.

"Ağir kız kardeşim benden hiçbir zaman yardım istemedi. Bir kez olsun kötüyüm demedi. Deseydi emin ol o konağı yıkar yine onu alırdım."

Genç adam kafasını olumsuzca sallayıp masaya biraz daha yaklaştı ve Narin Hanım'a doğru eğildi.
"Niye yardım istemesini bekledin? Kardeşin değil miydi, onun istemediği bir evlilik yaptığını bilmiyor muydun?"

Narin dişlerini sıkıp sinirlese de bunu Ağir'e gösterip haz almasını sağlamayacaktı.

"Evet, istemediği bir evlilik yaptığını biliyordum." duruşundan taviz vermeden "Yanlış insanı sevmesi benim hatam değildi. Sevdiği adamın ona sahip çıkmaması da benim suçum değil." kendisi de yanlış adamı sevmişti ve elinden gelen bir şey yoktu.

"Annenin susup sineye çekmesi, kabul edilir gibi değil. Kendi kaderini değiştirmek için hiçbir şey yapmadı."

Genç adam karşısındaki kadının hala annesini suçlamasını kaldıramıyordu. Vakti geldiğinde herkes yaptığı şeylerin bedelini ödeyecekti.

" Diyorsun ki annen sustu, başına gelen her şeyi hak etti. Hiç susmasının nedeni olarak kendini görmedin mi?"

Narin seslice güldü, yeteri kadar çevresindekilere müsamaha göstermişti. Artık kimseye katlanabileceğini sanmıyordu.

"Peki Ağir, sen hiç annene sordun mu senin evlilik sürecinde neden sustu diye? Sence annen gelip baştan bazı şeyleri anlatsaydı yine de Heja'yı bırakıp Keje'ye gider miydin?"

Ağir biraz önce karşısındakini sinirlendirdiğini düşünmüştü, şimdi ise Narin Hanım söyledikleriyle onu çileden çıkarıyordu.

"Hadi ama Ağir, bunu kendine hiç sormadın mı?" eğlenir bir tonla "Annen sana başından beri her şeyi anlatsaydı Ferhat'ın intikam için yaptığını hiç mi düşünmeyecektin?"
Ağir duymak istemediği doğrular ile sarsıldı. Bunları kendisine bile itiraf etmekten korkar iken Narin hanımın ağzından duymak sinirlerini bozuyordu.

"Doğru söyle hırsın mı ağır bastı? Vicdanın mı daha doğrusu sana vadedilenler mi?" Narin hanım onu dikkatlice izliyor vücut dilinden doğru yolda ilerlediğini biliyordu.

"Ya da Berfin niçin sustu? Senin iyiliğin için mi yoksa sevdiği adamın son isteği olduğu için mi?"

Ellerini masaya koyup Ağir'e doğru eğilip "Bence sen benim yaptıklarımdan çok annenin suskunluklarını sorgula. Annen hep yapılanlara izleyici olmayı seçti. Susmak kolay olandı."

Ağir düşüncelerinin önünü alamıyordu. Kafasında ki doğrular düşüncelerin de sarsılma yaratıyordu Narin Hanım'ın haklı olduğu yerleri biliyordu. Ama yine de kabullenemiyordu.

" Anneme haksızlık yapıyorsun. O böyle olacağını bilmiyordu."

Narin Hanım Ağir'in söyledikleriyle seslice kahkaha attı. Demek sonuçlarını bilmiyordu.
"Hadi ama Ağir, annen kızımı orada bırakmayacağımı çok iyi biliyordu. Burada biz bizeyiz, doğruyu söylesene. Annen sana hiç evlenme Heja'ya yazık dedi mi?"

Ağir duraksayıp biraz düşündü, evet evlenme diyordu ama sadece söylüyordu. Başka tepki göstermiyordu. Bağırıp çağırmıyordu ama olmaz, doğru değil diyordu. Bunu inkar etmek haksızlık olurdu. Yüzünü sıvazlayıp " Evet söyledi. Hata olduğunu, doğruyu yapmadığımızı, pişman olacağımızı söyledi."

Narin Hanım tekrar seslice güldü. İşte Berfin'den gelebilecek en büyük tepki buydu ona göre. Sessiz izleyici olmaktı.

"Bak düşünerek cevap verdin. Keskin bir dille hayır diyemiyorsun bile, Behram sizden bir yıl önce evlendi, Fatma ile benim yanımda kimse kumanın adının lafını bile geçiremez" dedi ve dudaklarını büzüp eğlenir bir tonda "Diyelim ki insanoğlu ne yapacağı belli değil. Çocukları olmadı oğlum ve eşim böyle bir şeye kalkıştı. Fatma'nın boşanma avukatı ben olurum. Değil oğlumun yedi ceddinin gözünün yaşına bakmam." sesi sona doğru o kadar keskin ve soğuktu ki Ağir üşüğünü hissetti. Bu kadında ki özgüvenden kendisine olan güvenden nefret ediyordu.

" Sen de bana diyorsun ki annem konuştu! Annenin yaptığı en iyi şey susmak ve izlemek. Yıllarca bana aynı şeyi yaptı, susup izledi."

Narin hanım elini kaldırıp tırnağında bir şey varmış gibi parmakları ile oynayıp "onun elinden sadece o gelir"

Bakışlarını karşısında ki genç adama çevirip "asıl acınası olan be biliyor musun? Karının üstüne kuma gelirken hiçbir şey yapamayan kadın, kuma gelen gelini için allı șallı düğün yaptı. Bu kız annesiz deyip her şeyin de bulundu."

Ellerini masaya koyup Ağir'e doğru eğildi. Gözlerinde şeytani bir parıldama vardı. Kuruyan dudaklarını ıslatıp" benim kızım da o konağa kimsesiz geldi. Üstelik üstünde gelinlikle değil bizi arkasında bırakarak "

Ağir gözlerini irice açtı ama Narin hanımın susmaya niyeti yoktu. Tek kaşını kaldırıp" aynı şeyleri yeğeni için niye yapmadı. O da kimsesiz kalmıştı."

Ağir yutkunup" Heja düğün istemedi."dedi Narin hanım yüksek sesli bir kahkaha attıp arkasına yaslandı. Onlar Narin hanımı çok hafife alıyorlardı.

" her şeyi bıraktım teyzesi olarak kızımın ellerine kına yakabilirdi. "

Ağir duyduğu kına yakabilir sözleri ile yüzünü asarak ona baktı. Kızı gelirken ellerine kına yakmamıștı lakin giderken elleri kınalı gitmişti.

Narin hanım onun düşünceli haliyle duruşunu dikleștirip" seninle konuşup üstüne gelmeseydi. Sen o gece o odaya girmeyecektin ve Heja'yla belki bir çıkar yolunuz olacaktı. "

Genç adam duyduklarıyla sarsıldı ve kaskatı kesildi. Annesinin o gece ki sözleri konuşması kulaklarında yankılandı" Ağir madem nikahına aldın karında yapacaksın. O kız kimsesiz ve bize emanet edildi. Amcanı düşün hem bu seferde çocuğun olmaz ise itibarın yerle bir olur. Amcanın senin namusun dillenir. Artık olan oldu bu hayatı üçlü bir şekilde yaşamaya mecbursunuz, Keje ömür boyu hayatın da olacak en başından kabul etki sonra sorun yaşamayın. Üçünüz içinde kabullenmesi daha rahat olur" kafasında ki sesler durmuyordu "o senin amcanın kızı namusu dillensin istemezsin. Ağir yüzünü sıvazlayıp Narin hanıma baktı. Karşısındaki kadının her şeyden bu kadar haberdar olması canını sıkıyordu. Konakta ki bütün çalışanları değiştirecekti ve bu konuyu artık dinlemek istemiyordu. Vardı onun da kafasında bir şeyler. Ne annesine yapılanı unutmayacaktı ne de evliliğine sebep olanları elbet günü gelecek ve herkes cezasını çekecekti.

" Bu konuyu seninle konuşmak istemiyorum. Dediğim gibi aşiret toplandığında söyleyeceklerimi destekleyin yeter. Gerçi iki aşiretin kararını kimse sorgulamaz ama biz yine de işimizi garantiye alalım" deyip ayağa kalktı. Masaya belli bir para bırakıp hızlı adımlarla arabasına doğru ilerleyip oradan ayrıldı.

Narin hanım giden genç adamı sessizce izledi. Yeğeni için gerçekten üzülüyordu. Bıkkın bir şekilde ayağa kalktı önlerinde daha geçmesi gereken bir hafta ve katacakları bir aşiret toplantısı vardı.

O genç kızı kimseye yedirtmeyecekti.
*
*
*

Bilinmeyen hayatlar bilinmeyen hikayeler vardı.

Gün ışığı, gecenin siyahı vardı.

Bir çok gülüşe sığdırılmıș binlerce acı vardı. Heja o acıyı en dipte yaşamış kadındı. İhanet kanlı ve canlı gözlerinin önünde faili belirli olarak ișlenmiști.

Kendisine o kadar çok kızıyordu ki? Anlatsa dili yorulacaktı.

Hiç değmeyen biri için değmeyen acılar.

Heja yeni güne içindeki pişmanlıklardan kurtulmak istercesine zihin de uyandı.

Yatağından kalkıp elini yüzünü yıkadı ve aynada ki yansımasına dikkatlice baktı. Çenesini kaldırıp kendisine motivasyon verir gibi gülümseyip "kimsenin seni yıkmasına izin verme" dedi ve bakışlarını aynadan çekip banyodan çıktı. Önce yatağını topladı sonrada elbise dolabına doğru ilerledi. Kendisi için fakir kol siyah dizlerinde biten bir elbise seçip hızlı bir şekil de giyindi.

Saçlarının uçlarına maşa ile şekil verip açık bıraktı. Onun isyanın rengi kırmızıydı onun için kırmızı rujunu sürüp gözlerine sürme çekti. Burnunda ki hızmayı Ağir seviyor diye çıkarmıştı. Şimdi onun için sevdiği hiçbir şeyden ödün vermemesi gerektiğini düşünüyordu. Burnuna hızmasını taktıktan sonra işaret parmağına yılan desenli bir yüzük bileğine saat ve bileklik taktı.

Aynada ki görüntüsüne baktığın da görüntüsünden memnun bir şekilde arkasını dönüp odasından çıktı.

Aşağı indiğinde avluda Murat abisi ve Behram abisini görüp gülümseyerek "Roja șıma xérbo"

(günüz hayırlı olsun)

Behram'ın elinde hortum avluda ki çiçekleri suçluyordu. Murat onu kendisine çekip kolunun altına aldı. Behram'a nispet yapar gibi onun saçlarını öpüp "anne babamın en güzel mahsulü, en sevdiğim kız kardeşim avluya sabah güneşi gibi doğdun"

Heja yüzünü somurtup "Esra yaptığın iltifatlar gibi biraz medeni sözcükleri bir araya getirsen olmuyor mu? Hem benim en güzel kız kardeşim derken"

Murat tek kaşını kaldırıp "kimse bir Esra Karadağlı olamaz"

Heja abisinin kolunun altından çıkıp "zaten olamaz da yengelerimde ki odun sevgisini bir türlü çözemedim"

Behram önce Heja'ya baktı. Daha sonra Murat'a dönüp "bu bize odun mu demek istiyor.

Murat tek kaşını kaldırıp" aşk olsun odun demek istemiyor. Direkt odun diyor. "

Behram dudakları büzüp" öyle mi? "dedi ve Heja'ya dönüp elinde ki hortumu kaldırdı ve yüzünde ki sinsi sırıtıșla onun üstüne tuttu. Heja neye uğradığını anlamadan çığlık atıp Murat'ın arkasına saklanmaya çalışsada bu çaba boşunaydı.

Çünkü Behram o hangi tarafa kaçarsa suyu üstüne tutuyordu. Konağın kapısının açılıp Hazar'ın içeri girmesiyke Heja hızlı adımlarla ilerleyip onun arkasına saklandı.

Sırılsıklam bir şekilde "Hazar şuna söyle koskocaman adam üç yaşında ki çocuklar gibi hareket etmesin."

Hazar bakışlarını Behram'a çevirip "sen çocuk musun Behram kaç yaşında adam elinde hortum avlunun ortasında kardeşini ıslatıyorsun"

Behram gözlerini kısıp "evet Hazar çocuğum" dedi ve elinde ki hortumu kaldırdı ve Hazar'ın üstüne tuttu. Bu hareket avluda ki kimsenin beklediği bir şey değildi.

Behram eğlenir bir tonla "Amed çok sıcak hararetinizi alır"

Hazar'ın Behram diye kükremesi pek işe yaramadı. Kısa bir süre sonra dördü avlunun ortasında ıp ıslak bir halde yerde oturuyorlardı.

Heja üçüsüne bakıp "koca adamlar oldunuz hadi benden utanmıyorsunuz eşlerinizdende mi utanmıyorsunuz" Murat ayaklarını uzatıp "Esra'm beni her halimle kabul edebilir."

Behram'da aynı hareketi taklit eder bir şekilde ayaklarını uzatıp "Fatma'm da öyle"

Hazar ve Heja birbirine bakıp suratlarına somurttu lar.

Murat keyifli bir tonda "ikiniz bekarsınız utanmıyor musunuz? Sizi böyle kabul eden de olmaz" diyince Hazar ve Heja öfkeyle ona döndü. Murat umursamaz bir tavırla ayağa kalkıp elini Behram'a uzatarak onun ayağa kalmasını sağladı ve ciddi bir tınıyla "kardeşim doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar"

Behram kardeşine bakıp "haklısın kardeşim"

İkisi yerde oturan ikiliye bakıp "biz bizi her halimizle kabul edecek ruh ikizlerimizin yanına gidiyoruz. Sizde çok oturmayın hasta olursunuz, malum ikiniz tek tabanca gibi ortada kaldınız bakanınız da olmaz"

Heja giden abilerinin arkasından şaşkınlıkla bakıp sesli bir şekilde kahkaha atmaya başladı.

Çocukken de böylediler.

O gülüyordu lakin onun gülüşüne takılı kalmış bir çift göz hasretti.

Heja ona bakan Hazar'a dönüp "Çocukluğumuz da bu avluda hep düşer ve ıslanırdık. Bu ikisi beni hep böyle bırakıp giderlerdi."

Hazar uzattığı ayaklarını sallayıp "Ben hiçbir zaman seni öyle halde bırakıp gitmezdim"

Heja o anları hatırlayınca yüzünde ki gülümseme daha büyüdü. "bırakmazdın" dedi ve üstünü sirkeleyip ayağa kalktı.

Hazar'a döndü ve gülümseyerek elini uzatıp" gerçekten biraz daha kalırsak hasta olacağız "

Hazar kafasını olumlu anlamda salladı ve onun uzattığı eli tutup ayağa kalktı.

Kısa bir an olsa bile sevdiği kadına yakındı.

Heja ıslak saçlarını kulağının arkasına verip" gel sana Polat abimin kıyafetlerinden vereyim beden ölçüleriniz de aynı "

Elini Hazar'ın avuçlarından çekip merdivenlere yöneldiler.

Yukarı çıktıkların da Heja onu abisinin odasına götürüp ona giyebileceği kıyafet ayarladıktan sonra odadan çıktı ve kendi odasına ilerledi.

Hızlı bir şekilde duș alıp giyindi ve hazırlandı.

Banyodan çıktığı gibi koridorda onu bekleyen Hazar ile gülümsedi. Hazar'la beraber aşağı iniyorlardı. Hazar yanında yürüyen kadından gelen kokuyu çiğerlerine hapsetmek ister gibi çiğerlerini doldurdu. Onun kokusuna hasret kalmıştı. Birgün alışveriş merkezinde girdiği bir parfümeride bütün kokuları denemişti lakin Heja'nın kullandığı parfümü bulsada yine de eksikti.

Aşağı indiklerin de kahvaltı masasına geçip kahvaltı ettiler. Narin ve Boran yoktu.

Esra Heja'ya dönüp "Heja kahvaltıdan sonra beraber alışverişe çıkalım mı?"

Heja kafasını olumlu anlamda salladı ve ayağa kalktı. Hazar ve kendisi için çay doldurup yerine oturdu.

Bu hareketi bile Hazar'ın içini kıpır etmişti.

Kısa bir süre kahvaltı yapılmış ve beraber Karahan konağından çıkmışlardı.

Heja Esra ile alışverişe çıkmıştı. Ömer Mirza ve Zeynep'in bebeklerine hediye alacaklardı. Beraber önce giyim mağazalarında gezdiler. Daha sonra beraber kuaföre girdiler ufak tefek değişimler iyi gelecekti tabi son olarak bebek mağazasına girdiler.

Heja gülümseyerek kıyafetlere bakıyordu.

Lakin yüzünde belki gülümseme vardı. İçinde ise hayata küskün bir kadın vardı ve isyan ediyordu. Askıda bulunan pembe kıyafetler de elini gezdirdi ve Ömer Mirza'nın bebekleri için kıyafetler seçti.

Eğlenceli bir alışveriş maratonundan sonra alışveriş merkezinden çıkıp Cafer Ağa'nın konağına geçmişlerdi.

Taze anneden çok taze babanın heyecanı ortadaydı. Zeynep'in üstüne ayrı, bebeklerin üstüne ayrı titriyordu.

Bu halleri Amine Hanım'a bile eyvallah dedirtmişti. Zeynep ve Cafer Ağa gülerek onları izliyorlardı.

Özellikle Ömer Mirza'nın sen karımı çok üzdün, bebekler biraz büyüyünce konaktan ayrılacağız demesi üzerine Amine Hanım'ın Zeynep'e daha fazla ilgi göstermesini sağlamıştı.

İki genç kadın bu tabloyu keyifle izlediler. Akşama doğru Hazar ve Murat da onlara katıldı.

Heja halasına mutfakta yardım ediyor bir yandan da dinliyordu. Halası başta Zeynep'e yaptıkları için pişmanlık duyduğunu, konakta kalmaları için elinden geleni yapacağını söylüyordu. Bu durum Heja'yı çok mutlu etmişti.

Sofra kurulmuş, yemekler yenmişti. Hazar bebeklerin yaka kısmına birer tam altın takarak uzaklaştı. Aslında doya doya saf bebek kokusunu içine çekmekti niyeti; ama Heja'yı üzmeyi asla istemiyordu. Hastane de onun hareketlerinden üzüldüğünü anlamıştı.

Genç kadın dikkatlice onu izledi. Evet, ilgisinin farkındaydı ama ona haksızlık yapmak istemiyordu. Gülüşmeli bir sohbetin sonunda Ömer Mirza babalık duygusunu anlatmaya başladı. Bir daha böyle bir heyecanı kaldıramayacağını dillendirdi. Murat da araya girerek bebekleri gördükten sonra bir daha baba olmak istediğini söyledi. Esra gülerek kafasını sallayıp hayır diye itiraz ediyordu.

Heja daha fazla dayanamayıp "Bir erkeğin en doğal hakkı baba olmak. Gerçi Murat iki defa tatmış üçüncüyü istiyor." dedi.

Hazar ellerini göğsünde birleştirip sırtını koltuğa dayadı. Bakışlarını onda durdurup ona dikkatlice baktı. Heja'nın ne demek istediğini anlıyordu. Boğazını temizleyip
"Evet herkesin tatması gereken bir duygu Heja, ama insanlar dünyaya sadece anne ve baba olmak için gelmiyor. Kaderinde varsa olursun yoksa da haline şükreder, hayatını yaşarsın."

Heja bakışlarını kaldırıp Hazar'a baktı. Onun cevap vermesi Heja'yı çok şaşırtmıştı. Murat ve diğerleri de onlara bakmaya başladılar.

"Öyle tabi Hazar ama çoğu insan fikrini sonradan değiştiriyor. Yani başta kolay kabul edilebilir gibi geliyor. Sonra bir bakıyorsun ki seni bir kenara itmiş, önceliği babalık oluyor. "

Hazar kafasını yana eğip Heja'yı dinledi. Dişlerini sıkıp yüzüne sahte bir tebessüm takıp "O da o insanın karaktersizliği. Evli insanların herhangi birinde çocuk yapma yetisi yoksa, Allah nasip etmiyorsa birbirlerine destek olmaları lazım."

Yüzünü sıvazlayıp "Gerekirse sevdiğin kadının çocuğu olur yine de onun mutsuz olmasına izin vermezsin."

Heja bu konuyu konuşmak istemiyordu. Vakti zamanında o görmüştü göreceğini. Konuyu kapatmak istediğini belirtir bir tınıyla
"Tamam Hazar galiba haklısın."
Genç kadın abisine dönüp "Kahve içmek isteyen var mı? Mutfağa gidiyorum, yapayım." dedi.
Herkesten olumlu cevap alınca hemen kalkıp mutfağa gitti.
Aslında ortamdan uzaklaşmak istediği için yapmıştı.

Üst kattan aşağı inip avluda sedirlere oturdu. Normalde çocuk konusunda çok rahatsız olmazdı. Ama şimdi en küçük imada kendisini eksik veya suçlar buluyordu. Bunun niye böyle olduğunu bilmiyordu lakin sağlıklı düşünemediğinin farkındaydı.
Yanındaki hareketlilikle kafasını çevirdi. Hazar'ı hiç beklemiyordu.
Hazar ona bakmadan kafasını gökyüzüne doğru çevirmiş yıldızları seyrediyordu. Kısa bir süre sonra onu izledi ve sessizce ayağa kalkıp gitmek isteyince Hazar onun kolundan tutup geri oturttu.
"Heja neden beni görmezden geliyorsun? Neden her seferinde kaçıyorsun?"

Genç kadın adamın söyledikleri ile şaşırıp kaldı. Bu kadar açık sözlü olmasını beklemiyordu. Bugünler de çok açık sözlüydü.

"Hazar sen ne dediğini farkında bile değilsin ama inan ki şimdi burada olmamız yanlış. Biri görse yanlış anlar."
Hazar onun söyledikleri ile gülümsedi. Varsın dünya onu yanlış anlasın, umurunda mıydı?
Hayır umurumda değildi. Zaten yanlış anlaşılır diye bu kadar geç kalmıştı.

" Niye yanlış anlasınlar. Aslında sen her şeyi yanlış anlıyorsun. Artık bir şeylerin farkına var, anladın mı?" Sesli bir nefes alıp bıkkın bir tınıyla
"Bana bu kadar uzak davranman sinirimi bozuyor."

Heja sinirlense de sakin kalmaya çalışıyordu. Kimse onu anlamaya çalışmıyordu.
"Ne yapmamı bekliyorsun Hazar? Dün bir bugün iki birinin kollarına mı koşmam lazım?" zaten kafası karma karışıktı niye o da daha çok zorluyordu. Sinirli bir şekilde gülüp.

"Ben hayata daha yeni başlıyorum ve çevremde kimseyi istemiyorum. O hatayı bir kere yaptım."

Bu sefer sinirlenen taraf Hazar'dı yine de belli etmemeye çalıştı.
"Heja anla artık! Ağir şerefsiz diye bütün erkekleri aynı kefeye koyamazsın."

Kadın duyduklarıyla sinirle soludu. Sorun da buydu, sevdiği adam ihanet etmişti. Bir daha böyle bir yıkım istemiyordu.
"Hazar bak ben kimsenin ne sevgisini istiyorum ne de aşkını. Ben hiçbir şey istemiyorum. Hayatıma yeniden başlamak istiyorum. Kimseyi yarım bırakmak gibi bir niyetim yok."

Adam ofladı, kadın anlamamakta ısrar ediyordu.
" Neden böyle düşünüyorsun, belki sensiz zaten yarımdır. Belki sen yoksun diye yarı yolda kalmıştır."

Heja Hazar'ın söyledikleri ile hızlıca kafasını ona çevirdi. Söyledikleri çok fazlaydı. Kaşlarını çatıp.
"Hazar bak sen de anla tamam mı biz olamayız hatta ben kimseyle olamam. Yarın öbür gün karşıma çıkıp baba olmak istediği, bunu yapamadığını söyleyeceksin."

Adam büyük bir nefes aldı. Ağir şerefsizi olmadığı halde her yerde karşısına çıkıyordu.
" Sen niye herkesi Ağir'le karıştırıyorsun? Neden onun yaptıklarını herkese mal ediyorsun?"kadının sarsılan güveninin farkındaydı.

" Bak çocuk sahibi olup olamaman umurumda değil. Ben seviyorsam yeterlidir. Varsın çocuğumuz olmasın, sevdiğim kadının gerekirse çocuğu olurum. Onu kızım gibi severim." deyip sedirden sinirlice kalktı.

Bakışlarını ondan çekmiyorfu lakin Heja kimseye inanıp yarı yolda kalmak istemiyordu.

Hazar Heja'nın gözlerine baktığın da onun titreyen göz bebeklerinden ne kadar kırıldığını anlıyordu ama o şerefsizle aynı kefeye koyulmak da canını sıkıyordu.

Onu kolundan tutup ayağa kaldırdı. Heja'nın bakışları önce kolunda olan kaydı. Hazar ile göz göze gelince yutkundu. Adamın acı kahveleri hüzün doluydu.

Aşık olduğu kadının yüzünü elleri arasına alıp "ne düşündüğünü niye bu kadar rahatsız kaldığını biliyorum."

Heja'nın göz bebekleri titriyordu. Gözlerinden dökülmek için bekleyen göz yaşlarına inat kafasını olumsuz bir şekilde salladı.

Hazar onun bu haline gülümsedi. "Heja ben sana aşık olduğum zaman bir çocuğun yoktu, bir çocukla sana bağlanmadım. Aşık olduğum kadının yokluğuyla sınadım sana yemin ederim seninleyken başka hiçbir şeyin eksikliğini hissetmem. Alır seni buradan giderim kimsenin ne dediğini umursamam yaparım. "

Heja gözlerinden dökülün yaşlara engel olamıyordu. Hazar parmakları ile onun incitmeden korkar bir şekilde göz yaşlarını sildi.

Bir adam onu banyoda baygın bir şekilde bulduğu halde bırakıp gitmişti. Diğeri ise göz yaşlarını silerken onu incitmekten korkuyordu.

Heja titreyen dudaklarıyla "anlamıyorsun" dedi.

Hazar'ın dudakları kenara kıvrıldı. Karşısındaki kadın şimdi aşık olduğu kız çocuğu gibiydi. Onlarla gelmek için ağlar göz yaşı dökerdi.

Hazar kuruyan dudaklarını ıslatıp "sen anlamıyorsun hiçbir zaman da anlamadın."

Heja yutkundu Hazar susmadı.

"sana bu kadar aşıkken beni niye görmedin. Aşkımı nasıl fark etmedin."

Heja şaşkındı. Hazar ise durmuyordu. Bu gece duyguları dile gelecekti. "hadi her şeyi geçiyorum, senden çocuk için vazgeçeceğimi nasıl düşünürsün"

Heja artık pes etme evresine gelmişti. Fısıldar bir şekilde "özür dilerim"

Hazar gülümsedi. Karşısındaki kadın tam olarak aşık olduğu Heja'ydı. Şimdi kadar belki anlașılmamıștı ama bundan sonra kendisini hiçbir şekilde geri çekmeyecekti.

"senden sonra 4 yıl geçti,
7 ülke gezdim, 7 şehir değiştirdim. O gecenin üstünden uzun 4 yıl! Gözlerimin önünde başkası için kurşunun önüne atladın. Bir yıl 365 gün 7 saat sana yemin ederim o görüntü uykularım da bile zihnimde silinmedi. 1 yıl sonra tedavi görmeye başladım. Saçlarım azaldı. Ve ben sen başkası ile evlisin diye hayal kurmayı bıraktım. "

Heja'nın göz bebekleri titriyordu. Hazar ise kendisini anlatmak istiyordu.

" Ben hayallerimi dar ağacına aşmış bir adamım. Seni unutmak için elimden gelen her şeyi yaptım, cehennem utandı, cennet kapılarını kapadı. Şimdi de diyorsun ki çocuğum olmuyor vazgeç benden, olmayan yüreğine kurban olduğum, kalbinde bana verecek hiç mi yerin yok "

Heja gözlerini kapadı. Gözlerinden firar eden göz yaşlarına engel olamıyordu. Hazar onu kendisine çekip sımsıkı sarıldı. Onun yeri yüreği kollarının arasıydı. Ömür boyu onu kolları arasına alır orada saklardı. Yeter ki o istesindi.

Dudaklarını onun saçlarına bastırıp "aramızda ki tek sorun çocuk ise 40 tane kırıklı kadına giderim, kırkından hayır duasıyla kırk suyu alır Fırat'a dökerim. 40 mendil alır kırk sene boyunca dua ederim. Elimden hiçbir şey gelmese bile dilimde takat oldukça seni sevdiğimi dile dökerim."

Bu sefer ona sımsıkı sarılan Heja'ydı. Hıçkırarak" bana zaman ver"dedi.

Hazar gülümsedi ve dudaklarını onun saçlarına bastırdı. Olmaz demiyordu. Bana zaman ver diyordu bu bile onun için yeterliydi. Büyük bir nefes alıp "sen bekle de ben seni bir ömür hasretle beklerim."

Hazar duyduğu adım sesleri ile Heja'da biraz uzaklaşıp "yarınki aşiret toplantısı için erken yatmam gerekiyor" dedi ve arkasını dönüp konaktan çıktı. Gelen Murat'tı sevdiği kadını abisine karşı mahcup bırakmamak için arkasını dönüp konaktan çıkıyordu.

Arkasında kafası karmakarışık bir Heja bıraktı. Kadın aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. O istemezse yarın ailesi diretir diye düşünüyordu. Onun aşka olan inancı bitmişti ama Hazar buna inat eder gibi direniyordu. Artık Aşk için hiçbir direnişe girmeyeceğim diyordu lakin Hazar bu duvarları yıkıp geliyordu.

Hazar ise çok farklı düşünüyordu.
Adam aşkı için direnecekti. Doğru yanlış hiçbir şeyi umursamıyordu.
Onu büyük bir savaş bekliyordu. Bir defa yenilgi kabul edip geri çekilmişti şimdi ise sevdiği kadının her yarasını saracak, onun için direnecekti.

O gece iki kişi kafası karışık bir şekilde başını yastığa koydu.
Birinin kafasında ki yaralarından ders al, kimseyi hayatına sokma diyordu ama kalbi bu kadar güzel seven adamı geri çevirme sevilmeyi hak ediyor diye isyan ediyordu.

Diğeri başka bir konakta diren bu sefer mutlu olacaksın diyordu. Gerçi sevdasıyla gelecek mutsuzluğa bile talipti.

Üç farklı konakta farklı şekilde düşünen insanlar vardı. Kaderin onlara ne getireceğinden habersiz kendileri için düşünüyor ve buna göre planlar yapıyorlardı.

Kimin mutlu olacağı meçhuldu.

Buraya kadar geldin ise lütfen yıldıza basmayı unutma ve beni takip etmiyorsan şurayı Jutenya_ tıklayarak takip et.

Hazar artık geri adım atmıyor ve bence duygularını çok güzel dile getirdi.

Hazar gibi adamları sevin.

Ağir ve Narin beraber adım atıyor. İkisi düşman olsalarda güzel bir ikili oldu.

Heja asi kekim bakalım o ne yapar.

Bölüm sınırı 2300 vote

5000 yorum.

Diğer bölüm de görüşmek üzere kendinize iyi bakın unutmayın siz benim hayal dünyamın evreninde dünyama değinen yıldız tozlarısınız ve ben hepinizi çok seviyorum.

Öpüldünüz.

Continue Reading

You'll Also Like

3.6M 222K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
857K 36.3K 26
Abimin arkadaşı akımını abimin arkadaşına uyguladım. Yaparken aklımdan geçen tek şey sürekli okuduğum kitaplardaki gibi olacak değil ya; Ayrıca tek b...
361K 15.7K 39
Küçük ve narin bir kar tanesi düştü yeryüzüne. Kasvetli ve boğucu acılar doğrudan onun tenine nüfuz etti. Acı, sivri ve uzun tırnaklarını çıkararak...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.8M 205K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...