Tacet Caritate | Jikook

By idilella

183K 21K 16.5K

"Sen benim kütüphanemsin." Yeni kütüphane görevlisi konuşma engelli Park Jimin'in ve kütüphanenin daimi okuru... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
23
24
25
26
27
28
29
30
Orijinal Final; Final 1
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Alternatif Final; Final 2
Fleur De la Mort

22

3.6K 479 514
By idilella

Gözümden akan yaşları hızlıca silerken kapıyı açtım.

"Bitti Jimin, bitti."

Haklı ya da haksız fark etmezdi, ben sadece onu korumak istiyordum. Belki de en başından kötü bir fikirdi birlikte olmamız. Belki de hiç kesişmemeliydi yollarımız. Çiçek serdiğimiz o yollar kabusumuz oluvermişti ve ben elim kolum bağlı oturmak istemiyordum. Ben yanlış yolda yürüsem bile Jimin doğrudan ilerlemeliydi. Kim bilir, hayatımın doğrusu zannettiğim adam belki de en büyük yanlışımdı. Belki de kaderimizde yoktu aynı yollarda kesişmek. Hep belkilerle mi yaşamak zorundaydık? İçim kan ağlarken nasıl bu kapıyı çekip gidecektim ki? Öylece canımdan olan bir parçayı alevlerin içinde yalnız bırakıp kayıplara mı karışacaktım? Doğru mu yapıyordum yoksa yanlış mı, hiçbir fikrim yoktu. Sadece Jimin'i korumak istiyordum, sadece...

Süzülen yaşlarımla birlikte hızla dış kapıyı arkamda bırakarak kapattım. Yırtıp atmışım bizim için açılan defteri. İnsanların pisliğiyle karalanmasındansa böyle olmasını tercih etmiştim. Ne zaman mutlu olsak her şey tepetaklak olmayı başarıyordu. Neden birlikte olamıyorduk, tüm bu engeller ne diye karşımıza çıkıyordu? İlişkimiz bana bir çok güzel şey kattığı kadar yıpratmıştı da. Kaldıramıyorum artık, ne bedenim ne de ruhum kaldıramıyordu. Güçlü biriydim eskiden, şimdiki bana baktığımda ise zayıf ve çelimsiz birini görüyordum. Aşk insanı bu kadar çökertiyor muydu?

Gözyaşlarımı silip bir adım attım. Sanki dizlerimin bağları çözülmüştü, güçlükle ayakta duruyordum. İkinci adımımı atmamla yere yığılmam bir oldu. Hıçkırarak ağlamak istiyordum. Kalbimdeki derin yara, içime işleyen bu acı nasıl geçecekti? Jimin yokken kim beni tedavi edecekti? Bu sırada ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Kapı eşiğine iyice sinerken sırtımı sert zeminine yasladım. Bakışlarım yıldızlara yükselirken aklımdan geçen tek şey Jimin'in ne durumda olduğuydu.

*
2 Ay Sonra
JIMIN

Boğazımdaki acının günlerdir geçmek bilmemesi yüzünden Taehyung fazlasıyla -abartarak- endişelenmiş ve kafesini açmak yerine benimle kütüphanede kalmayı tercih etmişti.

"Bak, bunlar sağlık ocağından yazdırdığım ilaçlar. Düzenli içersen çabucak geçer."

"Tanrı aşkına Taehyung, hiçbir şeyim yok. Gidip kafenle ilgilenmelisin."

"Gerek yok, benim yerime ilgilenen bir dünya insan var."

Yamuk bir gülümseme dudaklarına yerleşirken sol dirseğini masaya yaslayıp yüzüme yaklaştı.

"Hem belki burada kalmak istiyorumdur?"

Bakışlarım refleks olarak gözleriyle buluşunca fazla yakın olduğumuzu fark ettim. Beni rahatsız eden tavırları her geçen gün artarken Jungkookla ayrılmamızı fırsat bilmiş gibi düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Daha önce sorduğumda güya bana karşı olan hisleri bitmişti ancak hiç öyle davranmıyordu. Bildiğiniz benle flört ediyordu, sanki bir adım atsam üstüme atlayacaktı. Yanlış anlıyor olabilmemden endişelendiğim için bir türlü tersleyemiyordum.

Başımı geriye çekerek uzaklaşmamızı sağladım. Rahatsız olduğumu fark edince çekilmiş ve sırtını arkasına yaslamıştı.

Tek istediğim onunla yakın arkadaş olmaktı, ötesi değildi.

*

JUNGKOOK

Okul komitesinin gözüne girmek adına giydiğim takım elbiseye uyan bir kravat aramakla vakit kaybediyordum. Yüksek ihtimalle bugün son iş günüm olacaktı, iki ay uzatmaları bile şaşkınlık vericiydi. Okulun %80'i benden nefret ederken yanımda kalan öğrencileri de dışlamışlardı ve bu yüzden bazı öğrenciler cephe değiştirmişti. Beni destekleyenler iki elin parmağını bile geçmezdi. Birçok kez yalanlamaya çalışmış, iftira olduğunu savunmuştum lâkin hiçbir faydası dokunmamıştı çünkü Jimin'i bulmuş ve onunla görüşmüşlerdi. O ise benden hıncını alırcasına aramızda geçen her şeyi anlatmıştı. Kelimenin tam anlamıyla kariyerim çöp olmuştu.

"Mahvettin beni Jimin."

Aynada kendime bakarken aşkımın beni ne hâle soktuğunu görüyordum. Ayrılmamızın acısı hâlâ kıvranmama sebep olurken bir de üstüne tüm meslek hayatımdan olmuştum. Artık beni hiçbir kurum kabul etmezdi. Yayınevlerine bile başvuru yapmıştım ama nafile, sonuç değişmiyordu. Resmen beni tarihten silmişlerdi. Çok uzak bir yere taşınıp özel okullara başvuru yapma planları kuruyordum, başka çarem kalmamıştı.

Bugün işime son verilecek, ardından valizlerimi hazırlayacak ve son kez Jimin'e gidecektim. En azından ayrılmadan önce aramızı iyi tutmak, içimdekileri dökmek istiyordum. Ne de olsa bir daha görüşemeyecektik.

El çantamı aldıktan sonra evden ayrıldım ve alışık olduğum yoldan yavaş yavaş yürümeye başladım. Hafızamdan asla silinmeyecek bir görüntüydü geçtiğim yollar. En güzel anılarım gömülüydü bastığım yerlerde ve bir daha asla yaşanmamak adına kaybolmuştu toprağın altında. Her attığım adım hem acı hem de mutluluk veriyordu, ne garipti değil mi?

Okulun bahçesi görüş alanıma girdiğinde adımlarımı durdurdum. Hazır değildim binlerce hakareti duymaya ve arkamdan küfürler yağdırılarak beni uğurlamalarına. Ne emeklerle büyütmüşüm çocuklarımı, tırnaklarımla kazıyarak gelmiştim bugünlere. Şimdi hepsi bir yağmur gibi üstüme yağıyordu.

Yutkundum ve yürümeye devam ettim. Dik duruşumla okula girdiğimde tüm gözler bana dönmüştü ancak kimse bir şey demiyordu, herkes sessiz kalmayı tercih etmişti. Bu bataklıkta en sevindiğim durum ise kimsenin beni dava etmemiş olmasıydı. Madem hasarlı çıkacaktım, en az hasarla çıkmayı hedeflemiştim.

Toplantının yapılacağı odaya girdiğimde herkes yerlerinde oturmuş beni bekliyordu. Sakince yerime geçerek toplantının başlamasını sağladım.

"Bay Jeon, böyle bir günde geç kalmanız oldukça ilginç."

Sessizliğimi korurken tam karşımda duran saçlarına aklar düşmüş adam iç çekmişti. Tek istediğim şu lanet toplantının bir an önce bitmesiydi.

*

Kısa süren toplantının ardından işten çıkarıldığımı belirten kağıt parçalarıyla okulun bahçesine ilerledim. Neredeyse okuldaki tüm öğrenciler bahçeye toplanmıştı, büyük bir kalabalık önümde duruyordu.

"Hocam sizi unutmayacağız!"

"Üzgünüz hocam, başaramadık."

"İğrençsiniz, nasıl bu adamı koruyorsunuz?"

Her bir ağızdan sesler yükselirken fazla karmaşa çıkmaması adına sessiz kalıp hızlı adımlarımla çıkışa yöneldim.

"Hey hoca, bu kadar çabuk nereye gittiğini sanıyorsun?"

"Daha eğlencemiz yeni başlıyor."

Aldırış etmeden dış kapıyı açmıştım ki üstüme fırlatılan yumurtalarla olduğum yere çakılmıştım.

"Durun, yapmayın!"

"Hocam gidin!"

Beni korumaya çalışan öğrenciler kalabalığa engel olmak için ellerinden gelenleri yaparken ben öylece durmayı tercih etmiştim. Bu yaşta zorbalığa uğrayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Daha fazla dayanamayıp hızla oradan ayrıldım.

Koşar adımlarla park yolundan ilerlerken insanlar yumurta dolu üstüme bakıyordu. Takım elbisem mahvolmuştu, itibarımsa zaten yerlerdeydi.

Eve geçer geçmez sıcak duşa girmiş ve bedenimi yumurtalardan arındırmıştım. Lanetler okuyordum hayata çünkü öğrencilere lanet etmeye gönlüm el vermiyordu. Küçüktü daha onlar, belki hatalarının farkına ilerde varabilirlerdi.

Tamamen temizlendikten sonra duştan çıkıp üzerime bir şeyler giydim. Islak saçlarımla odama geçip yatağın üstüne koyduğum valize kıyafetlerimi yerleştirmeye başladım. En kısa zamanda buradan ayrılmalıydım, günün birinde kapıma da dayanabilirlerdi. Kabusum bir an önce son bulmalıydı yoksa daha fazla dayanamazdım.

Kıyafetleri hallettikten sonra salona indim. Eşyalarımın hiçbirini almayacaktım, eşyalı bir ev kiralamıştım. Yanımda getirdiğim diğer valize kitaplarımı yerleştirmeye koyuldum. Kütüphaneme asla kıyamazdım, en değerli varlığımdı. Belki parasal olarak değildi ama manevi bir değeri vardı.

Bu işi de hallettikten sonra üstüme bir mont geçirdim ve Taehyung'a gitmek adına evden ayrıldım. Önce en yakın arkadaşımla vedalaşacak ardından Jiminle görüşecektim. Büyük adımlarım evinin önünde durduğunda defalarca zile bastım ancak hiçbir karşılık alamadım. Telefonunu çaldırdığımda ise cevap veren olmamıştı. Kafede olduğunu düşünerekten Jimin'in evine yönlendirdim adımlarımı. Onunla görüşene kadar dönmüş olurdu.

Jimin'in evine geldiğimde ise yine defalarca kapıyı çalmıştım ama bir sonuç alamamıştım. Sanki yer ayrılmıştı da içine girmişlerdi. Derin bir iç çekip pes ederek kafeye gitmeye karar verdim. Akşamın bu saatinde onca yolu yürüyemezdim. Otobüs bulursam binecektim, bulamazsam mecbur taksiyle gidecektim.

Durağa doğru yöneldiğimde karşıdan gelen otobüsü görmemle koşar adım yetiştim. Fazla dolu olmayan otobüste en arkaya geçip başımı cama yasladım. Saat dokuza yaklaşırken ikisinin de nerede olduğu düşüncesi kafamın içinde dört dönüyordu. Tae bu saate kafede olabilirdi, peki Jimin neredeydi?

Kafenin olduğu caddeye vardığımda inip hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Tüm ışıkların açık olmaması ve kafede hiçbir hareketliliğin olmaması içime kurt düşürürken kilitli olmayan kapıyı itip içeri girdim.

Tam Taehyung'a seslenecektim ki karşımda duran iki bedenle sadece susmayı başarabilmiştim.

Continue Reading

You'll Also Like

99.7K 8.1K 20
Henüz acemi ve çaylak olan piskoloji uzmanı Jeon jungkook , ilk iş gününde herkese zorluk çıkartan ve doktorları bezdiren hastaya , park jimin'in dok...
361K 33.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
109K 6.6K 23
Ve siz Bay Jeon, acı çığlıklarımı duymanıza rağmen beni üvey kardeşinizin yanına göndermeye devam ettiniz.
4K 393 8
Highschool Love ficinin devamıdır. Ölümüne aşık Jungkook ve gönlünün sultanının yks sonrası yazındaki hayatını içeriyor.