İkinci Yaşam 1-2

By amendoeira_

1.1M 116K 55.5K

| WATTYS 2021 KAZANANI | Melis Aksoy, her yerde görebileceğiniz türde sıradanlığa sahip bir genç kızdı. Onu d... More

İkinci Yaşam -1-
İkinci Yaşam -2-
İkinci Yaşam -3-
İkinci Yaşam -4-
İkinci Yaşam -5-
İkinci Yaşam -6-
İkinci Yaşam -7-
İkinci Yaşam -8-
İkinci Yaşam -9-
İkinci Yaşam -10-
İkinci Yaşam -11-
İkinci Yaşam -12-
İkinci Yaşam -13-
İkinci Yaşam -14-
İkinci Yaşam -15-
İkinci Yaşam -16-
İkinci Yaşam -17-
İkinci Yaşam -19-
İkinci Yaşam -20-
İkinci Yaşam -21-
İkinci Yaşam -22-
İkinci Yaşam -23-
İkinci Yaşam -24-
İkinci Yaşam -25-
İkinci Yaşam -26-
İkinci Yaşam -27-
İkinci Yaşam -28-
İkinci Yaşam -29-
İkinci Yaşam -30-
İkinci Yaşam -31-
İkinci Yaşam -32-
İkinci Yaşam -33-
İkinci Yaşam -34-
İkinci Yaşam -35-
İkinci Yaşam -36-
İkinci Yaşam -37-
İkinci Yaşam -38-
İkinci Yaşam -39-
İkinci Yaşam -40-
İkinci Yaşam -41-
İkinci Yaşam -42-
İkinci Yaşam -43-
İkinci Yaşam -44-
İkinci Yaşam -45-
İkinci Yaşam -46-
İkinci Yaşam -47-
İkinci Yaşam -48-
İkinci Yaşam -49-
İkinci Yaşam -50-
Julian'ın Kararı - Ara Bölüm
İkinci Yaşam -51-
İkinci Yaşam -52-
İkinci Yaşam -53-
Final
Özel Bölüm
İkinci Kitap, Merak Ettikleriniz
Karakterler
İkinci Şans - Kim Bu Cassandra?
İkinci Şans -1 -
İkinci Şans -2-
İkinci Şans -3-
İkinci Şans -4-
Ölmedim Yaşıyorum
Özet
İkinci Şans -5-
İkinci Şans -6-
İkinci Şans -7-

İkinci Yaşam -18-

18K 1.7K 335
By amendoeira_



"Alexander beni mi çağırıyor? Neden ki?" Sorar bir halde Cindy'e baktım. Hiç mantıklı değildi beni çağırması.

"Bilmiyorum, sadece konuşmak istediğini iletti," diyerek omuzlarını silkti.

Tüm olasılıkları aklımdan geçiriyordum. Elise hakkında mı konuşacaktı acaba? Beni tehdit etmeye kalkacaktı belki. Ya da saraydan kaçtığımı bir şekilde öğrenmiş olabilirdi!

"Bunu düşünmeyi bırakıp kıyafetlerini değiştirmelisin bence. Tüm gün böyle mi dolaşacaksın?" Dedikleriyle kendime geldim. Üzerimde hala hizmetli kıyafeti olduğunu tamamen unutmuştum.

Hızlıca üstümü değiştirip beyaz bir elbise geçirdim üzerime. Sarı saçlarım ve beyaz elbisemle tıpkı bir meleğe benzemiştim. Sırıttım, zaten melek gibi kızdım şimdi hepten melek olmuştum.

Melek gibi kızsın aynen. Gönülden inandık buna.

"Elizabeth, bir şey daha demem gerek. Elise senin için çok endişelenmiş gözüküyordu buraya geldiğinde. Yanına uğrasan iyi olur gibi." Kafam karıştı, cidden o kadar endişelenmiş miydi benim için?

Anladığımı belirten bir şekilde kafamı salladım. Akşam yemeğine daha vardı, o zamana kadar dinlenirim diye düşünmüştüm ama Elise ile konuşmayı aradan çıkarmam dinlenmemden daha çok fayda sağlardı bana. Onunla konuştuktan sonra da Alexander'ın yanına giderdim.

"Tamam o zaman. Elise'in yanına uğrayayım bir." Pek istemeyen bir tavırla Cindy'e cevap verdim. İyi güzeldi de, Elise nerede ben nasıl bilecektim? Neyse, sarayda geze geze arardım artık onu. Hem hava da almış olurdum fena mı?

Elise'i aramak için odamdan çıktım. İlk önce hizmetlilerden birine odasının nerede olduğunu sorup orayı kontrol edecektim. Orada değilse de biraz bahçeye bakardım.

Açıkçası benim için endişeleneceğini düşünmüştüm ama bu kadar fazla bir tepki vereceğini sanmamıştım hiç. Başka bir şey vardı bana göre bu işte. Benimle bir şey hakkında konuşmak istiyor olabilirdi.

Odamın olduğu koridorda ilerlerken leydilerden biriyle karşılaştım. Beni görünce yüzüne bir tebessüm kondurup yanıma ilerledi. "Leydi Elizabeth, sizi görmek ne güzel! Daha iyi misiniz? Kahvaltıda biraz üzgün gibi duruyordunuz da." Hafif bir gülücük kondurdum suratıma. "Şimdi daha iyiyim teşekkürler." Cümlem onu mutlu etmiş gibi gülümsedi.

"Ah, sizinle doğru düzgün tanışamamıştık. Ben Beatrice Nelson." Hafif bir şekilde başımı eğdim. "Memnun oldum Leydi Beatrice." O da hafif bir şekilde başını eğdikten sonra meraklı bir şekilde kaşlarını kaldırdı ve koridorun benim olduğum tarafının ilerisine doğru bir bakış attı. "Sizin de mi odanız burada Leydi Elizabeth? Ah, meğersem aynı koridordaymış odalarımız, hiç fark edemedik." Demek odası bu koridorda olan kişi Beatrice'ti. Bu bilgi beni mutlu etmişti, Antonia ile aynı koridorda da olabilirdik. İyi yanından bakalım değil mi ama?

"Pek konuşma fırsatımız olmadı şu ana kadar Leydi Beatrice. Bir ara beraber sohbet edelim ne dersiniz? Hem odalarımız da yakınmış birbirine." Sevimlice başını salladı. "Çok güzel bir fikir Leydi Elizabeth," dedikten sonra meraklı bir şekilde kaşlarını kaldırdı. "Hava almak için dışarı mı çıkıyordunuz yoksa?"

Başımı iki yana sallayarak elimi saçlarıma götürdüm. "Aslında, Leydi Elise'i arıyordum. Yakın zamanda gördünüz mü kendisini?" Meraklı gözleriyle kafasını evet anlamında salladı. "Kendisi oturma odasında birkaç leydiyle sohbet ediyor şu anda. Aşağı inerseniz görebilirsiniz." Minettar bir şekilde gülümsedim. "Ah, öyle mi? Çok teşekkürler."

Beatrice'in yanından ayrılıp direkt alt kata yöneldim. Bir saat Elise'i aramakla uğraşmayacaktım anlaşılan.

Alt kata indiğimde Beatrice'in de dediği gibi Elise'i leydilerle sohbet ederken buldum. Diana, Jane ve Lucia vardı yanında. Odaya girdiğim zaman herkes Diana'nın anlattığı bir şeye gülüyordu, beni fark etmemişlerdi.

Sesli bir şekilde boğazımı temizledim. Bunu duyan leydiler başlarını bana doğru çevirdiler. Benim geldiğimi gören Elise şaşkın bir suratla ayağa kalktı ve benim yanıma doğru ilerledi.

"Leydi Elizabeth, siz mi geldiniz? Sabah kahvaltıdan sonra odanıza uğramıştım ama kimseyle konuşmak istemediğinizi söyledi hizmetliniz. Daha iyi misiniz şu anda?" Endişelenmemesi için bir gülücük kondurdum dudaklarıma. "Teşekkürler. Biraz daha iyiyim şimdi bu yüzden sizi daha da endişelendirmemek için yanınıza uğrayayım dedim," dememle rahatlamış bir şekilde nefesini verdi. "Ah, çok iyi yapmışsınız. İyi ki geldiniz, çok teşekkür ederim."

Teşekkür etmesini gereken bir durum yoktu ama bozuntuya vermedim ve hafif bir şekilde kafamı salladım. Koltukta oturmuş bizim konuşmamızı dinleyen leydilere bir göz attım ve kaşlarımı hafifçe kaldırarak tekrar Elizabeth'e döndüm. "Konuşmak istediğiniz bir şey mi vardı acaba? Eğer öyleyse söylemekten çekinmeyin lütfen." Elise kararsız bir şekilde kıpırdandı.

"Şey, çok önemli bir şey değil aslında. Canınız sıkkınsa bir de kendi düşüncelerimle sizi sıkmak hiç ama hiç istemem." Kafamı iki yana salladım. "Canım hiç sıkkın değil. Bir şey demek istiyorsanız lütfen söyleyin Leydi Elise," dediğimde Elise biraz düşündü ve arkadaki leydilere bir bakış attı. Bizi dinlemiyormuş gibi yapıp kendi aralarında konuşuyorlardı. Dinlemediklerini pek sanmıyordum bu yüzden bir kolumu Elise'in omzuna koydum ve söze başladım.

"İsterseniz bahçeye çıkalım, ne dersiniz? Bu güzel havada sohbet etmek iyi gelmez mi?" Dediklerimle bana dönen Elise, katıldığını belirten bir şekilde kafasını salladı. Leydilere selam verip beraber bahçeye çıktık. Biraz bahçede gezdikten sonra saraydan uzaklaşmıştık. Bahçedeki bankaların birine oturduktan sonra Elise'e döndüm ve diyeceklerini merak ettiğimi belli edecek bir bakış attım.

"Şey, kahvaltıda konuşulanlardan sonra...sizinle bir konu hakkında düşüncelerimi söylemek adına gelmiştim odanıza aslında." Durakladı, söylemek konusunda tereddütlü görünüyordu. Cesaret verici bir şekilde gülümsedim ona. Bu halimi görünce derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Kahvaltıda Prens Alexander hakkında söylenenlerden sonra masadan kalkmanız beni cidden endişelendirdi Leydi Elizabeth. İlk tanıştığımız zaman bana Prens Alexander için bir şey hissetmiyorum dediniz biliyorum ama lütfen Prens Alexander'a karşı en ufak bir hissiniz varsa bana söyleyin. Sizi arkadaşım olarak görüyorum ve asla sizi üzecek bir şey yapmak istemem." Eh, bu konu hakkında konuşacağını tahmin etmiştim, pek şaşırtmamıştı beni.

Alexander'a karşı bir şey hissediyor muydum? Tabii ki de hayır. Onu sevmektense üzerimden beş kere daha araba geçmesini tercih ederdim. Onun bana nefretle bakan gözlerinden, bir fazlalıkmışım gibi yaptığı surat ifadesinden, kendini bir şey sanmasından ve daha sayabileceğim birçok hareketinden nefret ediyordum. Ya da unutun dediklerimi, ben onun her şeyinden nefret ediyordum.

Hafif bir kahkaha attım ve Elise'e sarıldım. İkimizin arasına girdiğini düşündüğü için vicdan yapmıştı. Bir süre sarıldıktan sonra ayrıldım ondan. Kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Leydi Elise, endişelenmenize hiç gerek yok. Kahvaltıdan o şekilde ayrılmamın Prens Alexander ile uzaktan yakından alakası yoktu inanın bana." Ciddi bir ifade takındım. "Eğer  Prens Alexander için en ufak bir şey hissediyorsanız asıl siz bana söylemelisiniz, tüm desteğimi veririm ikiniz için. İkiniz de mutlu olmayı hak ediyorsunuz." Sözlerim onu mutlu etmişti, yüzü biraz kızardı ve tatlı bir şekilde başını eğdi.

"Onu seviyor muyum bilmiyorum. Prens Alexander benle konuştuğunda çok mutlu hissediyorum kendimi. İçi parlayan gözleriyle bana bakmasını, beni desteklediğini belirten surat ifadesini, kendine güvenen halini ve daha birçok hareketini seviyorum. Yanında kalbimin çıkacakmış gibi atışını bile seviyorum. Buna ne denir Leydi Elizabeth bilmiyorum. Sevmek böyle bir şey mi?"

Alexander'ı anlatışı beni şaşırttığı için bir süre cevap veremedim. İkimiz aynı adamdan mı bahsediyorduk? Elinde olsa beni öldürecek olan adam mıydı bu anlattığı kişi? Bana bir pislikmiş gibi davranan adam ona melek gibi davranıyormuş demek.

Alexander, şu an seni daha çok boğmak istiyorum.

Sinirimi saklamaya çalışarak mutlu bir şekilde Elise'e baktım. Alexander'ı sevdiğini bunca dediğine rağmen hala anlayamamış mıydı? İyi miydi bu?

"Gerçekten fark edemediniz mi Leydi Elise? Siz Alexander'ı seviyorsunuz. Tahminlerime göre o da sizi seviyor. Umarım birlikte mutlu olursunuz." Birkaç saniye dediklerimi tarttı. Sonra kocaman bir gülümseyle bana baktı.

"Doğru söylüyorsunuz. Ben Prens Alexander'ı seviyorum sanırım,"

Vay, çabuk kabullendi.

Kurduğu cümleden sonra gülümsemesi silinip gözlerime kenetledi gözlerini. "Ancak emin misiniz rahatsız olmayacağınızdan?" Kendimden emin bir şekilde kafamı iki yana salladım. Bunu görünce tekrar gülümsedi.

"Desteğiniz için ne kadar teşekkür etsem azdır. Dün Prens Alexander ile yediğimiz yemekten sonra hep düşünüp duruyordum bunları. Ancak siz hislerimin farkına varmamı sağladınız." Bir şeyler daha diyecekken duraksadı ve mahcup bir hale büründü.

"Aslında geçen gün Prens Alexander bana karşı bir şeyler hissedebiliyor olabildiğinden bahsetmişti. Bense onu geçiştirmiştim diyecek bir şey bulamayıp. Fakat şimdi sizin sayenizde eminim artık." Kendine güvenir bir şekilde ayağa kalktı. "Bu hislerimden Prens Alexander'a bahsetmeliyim. Çok geç olmadan bilmesini istiyorum."

Ne?

Gülümsemem kurduğu cümleyle kesildi. Kitaba göre daha sevgili olmalarına vardı. Ve eğer Elise gidip de hislerini şimdi söylerse birçok olay değişirdi. Yaptığım küçük bir şey bile olayların farklı oluşmasını sağlıyordu zaten. Peki böyle bir değişiklik neye yol açardı? Kitabın kurgusu tümden kayabilirdi. Bu sayede bildiğim hiçbir şey fayda sağlamazdı bana. Tüm avantajlarımı kaybederdim.

Ben tam bir aptaldım. İyilik yapayım derken yine kendi kuyumu kazmıştım.

Ayağa kalkan Elise'in hızlıca bir kolunu tuttum ve tekrar oturmasını sağladım. Alexander ile konuşmasını bir şekilde engellemeliydim.

Bir saniye, zaten Alexander benimle görüşmek istememiş miydi? Eğer benimle konuşacağını söylersem Elise yanına gitmezdi ve bir problem kalmazdı. Ancak biraz daha düşününce, Elise'e Alexander ile buluşacağımı söylemem gerçekten iyi olur muydu? Olayları yanlış anlayabilirdi.

Garip bir şekilde bana bakan Elise kocaman bir şekilde gülümsedim. Kararımı çabuk vermeliydim. Ya Alexander'ın beni çağırdığını söyleyecektim ya da Elise'in gitmesine izin verip tüm kurgunun kaymasına yol açacaktım.

Şöyle bir düşününce, Elise'in duyguları pek de umrumda değildi. Kitaptaki olayların nasıl ilerleyeceğini bilmek çok daha önemliydi.

"Bence şimdi gitmemelisiniz yanına Leydi Elise. Prens Alexander benimle konuşacağı bir şeyler olduğunu söylemişti. Muhtemelen nişanlılığımızla ilgili birkaç evrak işidir. Çok büyütülecek bir şey değil yani. Siz iyisi mi sonra konuşun onunla." Dediklerim şaşırtmıştı.

"Prens Alexander sizi mi çağırdı?"

Merak ve şokla karışık yüzüne bakıp dudağımı ısırdım. Umarım olay büyümezdi.

"Şey, evet."

"Anlıyorum," dedikten sonra başını eğdi. Kafasından ne gibi düşünceler geçtiğini çok merak ediyordum. Yanlış anlamamış olmasını umut ediyordum. Endişelenmemesini, sadece öylesine bir şey olduğunu söyleyecektim ki ayağa kalktı ve şaşkın yüzüne bir gülümseme kondurmaya çalıştı.

"Sanırım haklısınız, Prens Alexander ile sonra konuşsam daha iyi olacak. Bu arada endişelenmeyin, size gerçekten güveniyorum. Prens Alexander'ın sizinle konuşması gereken önemli bir konu vardır muhtemelen. Umarım konuşmanız iyi geçer." Bana son bir bakış attı ve saraya gitme yoluna doğru ilerlemeye başladı.

Hali biraz endişelendirmişti ama sırf Alexander ile konuşacak olmamızın onu üzeceğini düşünmüyordum. Alt tarafı konuşacaktık, bunu yanlış anlamazdı herhalde.

Bir süre bahçede oturdum ve etrafta uçuşan kuşları seyrettim. Alexander ile konuşmayı gerçekten istemiyordum. Kesin beni sinirlendirecek bir şeyler saçmalayacaktı yine. Ancak prens olduğundan gitmek zorundaydım. Lanet!

Sonunda kendimi kalkmak için ikna ettim ve merkez saraya doğru yürümeye başladım. Alexander'ın dediklerini pek dinlemeye niyetli değildim, biraz bana sataşırdı sonra da odama geri dönerdim. Olacak olan şey buydu...muhtemelen.

Saraya geldiğim ilk zamanki gibi çalışma odasının kapısının önündeydim. Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklatıp açtım. Odada dönüp duran Alexander benim geldiğimi görünce kafasını bana çevirdi ve sinirli bir şekilde baktı.

Gözlerimi devirmemek için çok zor tuttum kendimi. Bir saat bana olan öfkesini dinleyecektim, çok güzel.

"Beni çağırmışsınız?" Sorduğum soruyla yanıma adımladı. "Çok geç geldin. Daha erken varamadın mı?"

Geldiğime şükret bay ukala.

Cevap vereceğim sırada bıkkınlıkla içini çekti ve bana arkasını dönüp çalışma masasına doğru ilerledi. "Neyse, boşver. Seni neden buraya çağırdığımı biliyor musun?" Dalga mı geçiyordu? Nereden bilebilirdim acaba?

"Bilmiyorum," diye mırıldandım. Tekrar bana dönüp sinirli bir şekilde nefesini verdi. "Bilmiyor musun? Söyleyeyim o zaman, babamla yaptığın anlaşma yüzünden buradasın." Şaşırmıştım, ne alakası vardı şimdi bunun?

"Kendini önemli görüp kraldan nişanımızın bozulmasını mı istedin? İyi misin sen! Böyle bir şey olduğunda ne duruma düşeceğimi hiç mi düşünmedin?" Resmen bağırmasıyla korkudan yerimden sıçradım. Mutlu olması gerekmez miydi, neden kızıyordu şimdi bana?

"Bunun size nasıl bir zararı dokunacağını anlayamadım. Sonuçta birbirimizi sevmiyoruz, neden böyle bir şey istemem sizi kızdırdı ki?" Başımı kaldırıp kendime güvenen bir şekilde Alexander'a baktım. Eh, bu pek güzel bir etki yaratmadı onda. Sinirli bir şekilde bana yaklaştı. "Sen anlayamıyorsun galiba, saçma sapan hareketlerin yüzünden zorla nişanlandık hatırlarsan. Şimdi senin nişanı bozmak istediğin yayılırsa insanlar benim hakkımda ne diyecek hiç mi düşünmedin?"

Yanıma gelip kollarımdan tutarak beni sarstı. Benim tek yaptığım kendimi onun gibi bir pislikten kurtarmaya çalışmaktı. Üstelik ben yapmasam kendisi yapmayacak mıydı bunu? O bana yaptığında hiçbir sıkıntı hissetmeden hayatına devam edecekti, benim toplum içindeki durumumu düşünmeden. Anlayamıyordum, sessiz sakin bir şekilde nişanı atmamız ona büyük bir zarar vermezdi. Neden bu kadar büyütüyordu?

Beni sarsan kollarından kurtulup birkaç adım geri gittim. Sinirlenmiştim, hem de çok. "Sizi düşünmedim mi? Bunu nasıl demeye cüret edersiniz? Hiçbir zaman beni düşünmezken, bana bir pislik gibi davranırken?!" Sinirle soludum ve sözlerime devam ettim.

"Bunca zamandır her hareketinize rağmen sizi sevmemiş miydim ben? Şimdi kendimi düşünmeye, mutlu olmaya çalışmam sizi bu kadar mı rahatsız etti? Anlayamıyorum, nişanı atmamızdan çıkacak birkaç dedikodu sizi rahatsız ediyor ancak..." devam edemedim. Aklımdan o kadar çok cümle, o kadar çok hakaret geçiyordu ki dökemedim cümlelere. Bu halimi gören Alexander'ın sinirli ifadesi yavaş yavaş şaşırmaya dönüştü. Bu ona ilk baş kaldırışımdı, ancak son olmayacaktı.

Sinirden dolan gözlerime aldırmamaya çalışarak tekrar konuşmaya çalıştım. "Bu kadar zamandır bana karşı olan tavırlarınız, bir pislikmişim gibi davranışınız, düşüncelerimi önemsemeyişiniz sizi birazcık bile rahatsız etmiyorken çıkacak önemsiz birkaç dedikodu rahatsız ediyor öyle mi? Üzgünüm ama bu kadar zamandır sizi sevdiğim için yaptığım şeyler her zaman böyle devam edecek sanmış olabilirsiniz ancak öyle bir şey olmayacak."

Alexander sinirle saçlarını karıştırdı. "Bunca zamandır beni seven sen, her dakika peşimde gezen sen şimdi beni sevmediğini mi söylüyorsun? Saçmalamayı kes, sırf senin yüzünden yaptık bu nişanlılığı! Her şey senin yüzünden olmuşken beni sevmediğin yalanını uydurup sıyrılamazsın." Kolumdan tuttu ve beni kendine çekti. Bir eliyle çenemi tutup yüzümü kaldırdı ve gözlerini gözlerime kenetledi. Aramızda neredeyse mesafe yoktu. Onu itmeye çalışırken beni daha sıkı tuttu ve konuşmaya başladı. "Yalan söyleme bana! Saplantılı olan duyguların o kadar çabuk bitemez, gerçek amacın ne? Gururlu kızı mı oynuyorsun şimdi? Ne bu, beni elde etmek için başka bir taktik mi?

Ne diyor bu?

Tam ağzımı açıp sinirle konuşacakken susturdu beni. "Beni sevmiyorsun öyle mi?" yüzüne bir sırıtış kondurup daha da yaklaştırdı bana kafasını. "Gerçekten beni sevmiyorsan bana yakın olmak iğrendirmeli seni. Öyle değil mi?" Dedikleriyle sinir kat sayım daha da arttı. Şu an bulunduğumuz halden mutlu olduğumu sanıyorsa çok yanılıyordu, onun da dediği gibi iğreniyordum.

Kollarımı tutan ellerinden kurtuldum ve elimden geldiğince güçlü bir şekilde onu ittirdim. Gururum incinmişti, sinirlenmiştim, aşağılanmıştım. Titremeye başladım, sinirle akan gözyaşlarımı silip nefret ettiğim adama baktım. Onu ittirmemle birkaç adım gerilemiş şaşkınlıkla bana bakıyordu.

Bakışmamızı arkamızdan gelen bir hıçkırık sesi böldü. Duyduğumuz sesle ikimiz de bakışmayı kesip kapıya doğru döndük. Daha da beter olamaz diye düşündüğüm bugün, kapıda durmuş akan gözyaşlarıyla bize bakan Elise'i görmemle beterin de beteri bir güne dönüştü.

Evren, benimle dalga mı geçiyorsun?

——————————————

Selamlar!

Bölüm atmayalı uzun süre oldu. Umarım bu bölüm beklentilerinizi karşılamıştır♥️

Öbür bölümü merak ediyor musunuz?

Bol bol yorum atmayı ve vote vermeyi unutmayın lütfen❣️❣️

~

Continue Reading

You'll Also Like

Algon By algon

Historical Fiction

21K 601 32
#balahatun #algon #osmanbey #kurulusosman Benim ilk hikayemdir
AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

51.4K 2.9K 48
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
227K 32K 50
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zor...
8.6K 1K 14
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...