Aşk'a Direniş

By Jutenya_

3M 159K 185K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... More

Tanıtım
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
İnstagram Hesabımız
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

23. Bölüm

47.4K 4.6K 5.5K
By Jutenya_

Evet Jutenya ailem yeni ve bölüm ile ben.

Lütfen okumadan önce yıldıza basmayı unutmayın.

Watpad hesabımı takip etmeyen arkadaşlar lütfen şurayı Jutenya_ tıklayarak takip edin. Böylelikle bölüm ve kitap hakkında ki gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

Çok bekletmek istemediğim için bölümleri sık sık atmaya çalışıyorum lütfen sizde yorum ve votelerle desteklerinizi eksik etmeyin.

2 hafta içinde 5 bölüm yayınlandım. 2 ay içinde 21. Bölüm baya hızlı gidiyoruz. Aşk'a Direniş kitabım 2 seri olacak. Okuyanlar bilir ilk seri bitmişti. İkinci seri daha yazmaya başlamadım.

Kitap için yayıneviyle anlașmama rağmen okuyucuların ısrarı üzerine geri yüklüyorum çünkü şuan kitap fiyatları çok pahalı ve herkes alacak durumda değil ve ben kimse zora girsin istemiyorum.

Kitaplığınızda görmek istediğinizi biliyorum şimdilik bunu biraz rafa kaldırdım.

İlk seri bittikten kısa bir süre sonra kaldırılacaktır.

Mardin'e Tutsak kitabımı okumayan arkadaşlar, kitap 6 milyona gidiyor ve serinin ikinci kitabı yakında bitiyor. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.

Konağın önünde durdukları gibi kapıdan çıkan Narin hanım ve Boran ağayla karşılaştılar. Onların telaşlı haliyle herkes bir birine şaşkın bakıyordu.

Murat annesine doğru ilerleyip saçlarını öptü, annesi daha çocukken bir anne evladının büyüdüğünü saçlarını öptüğünde anlar demişti. O gündendir Murat hep annesinin saçlarını öperdi. Narin'in saçları kimse tarafından sevilmesede evlatları tarafından sevilmişti

Boran ağa oğluna dönüp.

"Murat, Zeynep doğum yapacakmış. Ömer Mirza'yı yanlız bırakmayalım diye biz de hastaneye geçiyorduk" dedi.

Murat keyifle gülümsedi. Onlar kuzen den çok kardeş gibiydiler. Ömer Mirza'nın yaşadığı heyecanı tahmin edebiliyordu.

"Tamam baba sizin gidin bizde arkanızdan geliyoruz. Ömer Mirza'nın yanında olup ona destek olmak hepimizin görevi." Ömer Mirza hepsinin hem en mutlu anlarında, hem de en üzgün oldukları anlarında yanlarında olurdu. Şimdi onun en mutlu günüydü ve hepsi bu anı görmeyi çok istiyordu.

Boran ağa itiraz etsede, Murat ve Hazar dinlemedi. Esra çocukları ile ilgilenmek için mecbur konağa geçti.
Heja ise arabaya binip, Hazar ve Murat'la beraber hastaneye geçti.
Ömer Mirza Ameliyathanenin önünde gidip geliyordu. Heyecan, korku bütün duyguları bir arada yaşıyordu. Amine hanım ve Cafer bey oğullarını gülerek izliyorlardı. Çünkü oğullarının verdiği tepkiler çok komik ve alışıklığın ötesindeydi.

Ömer Mirza bir oturuyor. Bir kalkıyor,bir yürüyor, ameliyathane kapısını yumrukluyor, saçlarını çekiştiriyordu. Annesine dönüp "hepsi senin yüzünden" deyip tekrar yürüyordu. Ona göre bütün suç annesinindi. Torun diye direnmesiydi o daha bir kaç sene çocuk istemeyecekti.

Zeynep doğumu Sezaryen ile yapacaktı. Gün almalarına rağmen bebekleri bir kaç gün erken davranmıştı. Tabi Zeyneb'in çektiği sancıları Ömer Mirza hatırldıkça yine üzülüyor heyecan ve stresi bir arada yaşıyordu. Zeynep'in halini hatırlayınca tekrar annesine dönüp önce "senin yüzünden" dedi ve annesinin yanına oturup dizlerini sıktı bu seferde "benim yüzünden, canı çok yanıyordu. Sancıları çoktu" deyip ayağa kalktı.

Onun bu haliyle Cafer Ağa daha fazla dayanamayıp arkasını döndü ve omuzları sarsıla sarsıla gülmeye başladı. Çünkü dokuz doğurdu tabirinin doğumda olan gelinini bekleyen Ömer Mirza hakkını vererek yaşıyordu.

Önce Boran ağa ve Narin hanım. Daha sonrada Murat, Hazar ve Heja arabalardan indiler. Hastaneye girdikleri gibi doğumhaneye doğru ilerlediler.

Bekleme salonunda bir ileri bir geri yürüyen Ömer Mirza'yı gördükleri gibi hepsi ona doğru yürüdüler. Murat kuzenine sımsıkı sarıldı. Zeynep'e olan aşkını düşkünlüğünü biliyordu. Yaşadığı heyecanı şuanda delirmek üzere olduğunun farkındaydı aynı duygularıda o da yaşamıştı.

Ömer Mirza bu gece resmen yaşamının en zor zamanını geçiriyordu.

Zeyneb'in çektiği acıları hatırladıkça canından can gidiyordu. Hastaneye gelinceye kadar yolda boncuk, boncuk ter dökmüştü. Ömer Mirza her sancıda resmen can vermişti. Bir adamın en büyük sınayışıydı herhalde, hele o ağrılarda elinden hiç bir şeyin gelmeyişi ölümdü. Hastaneye yetişinciye kadar ömründen ömür gitmişti. Zeynep'in her ah demesine yüzünü buruşturup parmaklarını Zeynep'in ağzına götürüp ısırmasını istemişti. Canı yanan karısıyla beraber canı yanmalıydı.

Çocuk istediği için kendisine kızıyordu. Zeyneb'in yaşadıklarını gördükçe kendisine lanet etmişti. Başından bu kadar zor bir süreç olduğunu, karısının bu kadar çok acı çekeceğini bilseydi. Çocuk yerine Zeynep'ini çocuk gibi sever ömür boyu ondan böyle bir talepte bulunmazdı.

Çevresinde olanları resmen görmüyordu. Kulakları söylenenleri duymuyordu. Murat'ı Narin yengesini fark etmişti ama aklı içeride olan karısındaydı.

Doktorun ameliyathaneden çıkması ile heyecanla ona döndü. Zeynep'ten gelecek tek bir haber için canını verebilirdi. Kulakları çınlayarak doktoru dinledi , sadece Zeynep'in iyi olduğu sözlerini bekliyordu.

Doktor gerekli bilgileri verip gitti. Ömer Mirza şükredip ellerini yüzüne sürdü. Hem karısının hemde evlatlarının durumu iyiydi. Bebeklerin gelişimi her şey normaldi.

Ömer Mirza hızlıca yanında duranlara sarıldı. Annesi, babası Murat, Hazar. Hepsini teker, teker kucakladı. Sonrası Zeynep'in odaya alınışı kontroller her şey çok hızlı gelişmişti. Şükür ki bebeklerin kuvöze konulmalarına gerek yoktu. Çiğerlerin gelişimi tamamlanmıştı. Tüm kontrollerden sonra bebekler annelerinin yanına götürüldüler.

Zeynep'te odasına alınmış ve uyanmıştı ağrılarına rağmen miniklerini görmeyi dört gözle bekliyordu.

Ömer Mirza sessizce karısını izliyordu, bu korku ona ömür boyu yeterdi. Herkesin tebriklerini aldıktan sonra küçük meleklerinin odaya gelişlerini heyecanla izledi.

Heja'da sessizce onlara bakıyordu. Zeynep ve Ömer Mirza'nın mutlulukları ile gülümsüyordu. Allah var ikisi için çok mutlu olmuştu ama onların heyecanlarını izledikçe Ağir'e haksızlık yaptığını düşünüyordu. Hele Ömer Mirza'nın bebeklere olan bakışlarını görünce belkide oda haklı baba olmak onunda hakkı diye içinden geçiriyordu. Zihni gördüğü görüntüleri sorguluyordu.

Ağir baba olmak için senden vazgeçti

O an içinden onun mutlu olması için dua etti. Kendisiyle yuvaları bozulsada Ağir için en hayırlısını diledi. Sonra kafasındaki düşünceleri def edip anne, babalık duygularını yeni yaşayan çifte gülümsedi.

Ömer Mirza ve Zeynep mutluluğu hak eden gerçek bir çiftti.

Taze baba bebeklerine dalmış. Mutlulukla izliyordu. Zeynep onun kabul olmuş duası, bebekleride ödülleri olmuştu. Zeynep kocasının dalgın haline gülümseyerek baktı. Kocası ondan çok heyecan yaparken. Korkuyuda doruğunda yaşamıştı.
Zeynep o anları gülerek hatırladı. Başta ağrıları yalancı sancı sansada, gittikçe ağırlaşıp sıklaşınca doğum olduğunu anlamıştı.

Ömer Mirza'ya söylediği gibi kocasının eli ayağı birbirine dolanmıştı. Ona bakıp tamam sakin oluyoruz. Ciddi ciddi ona bakıp başta yavaş, yavaş nefes al ver demiş. Sonrada yüzünü somurtup ıkın demişti. Zeynep o an yaşadığı şaşkınlığı hiçbir zaman unutmayacaktı. Sancısı olmasına rağmen yüksek sesli bir kahkaha atmıştı. Şaşkın kocası o an ne yaptığını anlamış gibi durmuyordu lakin durum öyle değildi.

Kısa bir süre sonra hastaneye gitmeleri gerektiğini söyleyip. Doğum çantasını aldığı gibi koşarak yatak odasından çıkmıştı. Zeynep'i odada bıraktığını arabayı çalıştırıncaya kadar anlamamıştı. Gerçi Zeynep arabadaki yokluğunu ne zaman anladığını bilmiyordu.

Amine hanım ve Cafer bey gelinlerinin çığlığı ile odalarına girmiş. Sonra da elinde doğum çantasıyla yukarı çıkan oğullarını fark etmişlerdi.

Zeynep çektiği her sancıda Ömer Mirza'nın ondan çocuk istediği için, özürlerini dinlemişti. Zavallı adam sürekli benim yüzümden deyip yakındıktan sonra önde oturan annesine bakıp buna sebep sensin diyordu.

Zeynep gülümseyerek kocasının elini tuttu. Ömer Mirza o an daldığı düşünce denizinden çıkmıştı. Zeyneb'ine bir şey olacağı korkusu sarmıştı onu, evet çok mutluydu. Ama karısının acı çekerkenki hali bir türlü gözlerinin önünden gitmiyordu.
Murat'ın seslenmesi ile bakışlarını Zeynep'ten çekip ona döndü. Murat bebekleri hayranlıkla izliyordu, ikisi de gerçekten çok güzellerdi.

"Ömer'im gerçekten güzel iş çıkarmışsınız. Bence ara vermeyin hemen bu miniklere kardeş yapın"

Ömer Mirza öfkeyle kafasını çevirip Murat'ta baktı. Gözlerinden ateş çıkarabilseydi herhalde şimdi yapar Murat'ı yakardı. Adam kalbinin böyle bir şeyi bir daha kaldırabileceğini hiç sanmıyordu.

"Asla bu bizim ilk ve son deneyimimizdi. Kardeş mardeş yok. İkisi birbirlerine yeterlerde artarlar. Benim kalbim bir daha böyle bir heyecanı kaldıramaz."

Ömer Mirza' nın söyledikleri ile herkes güldü. Yaşadığı heyecanı, korkuyu herkese yansıtmıştı. Amine hanım torunlarını seyrederken gerçekten mutluydu. Oğlunun söyledikleri ile sinirli bir şekilde ona döndü ne demek başka çocuk yok. O kalabalık bir aile istiyordu.

"Ne demek kardeş falan yok. Gelin kendisini toparlasın torunlarımı yanlız bırakacak hali yok. Yapın bir kaç tane daha işiniz ne sizin."

Ömer Mirza annesine ters ters bakıp Zeynep'e döndü. Zeynep gülmemek için dudaklarını bir birine bastırmış kendisini zor tutuyordu. Doğumdan yeni çıktığını unutan anne oğul olmayan çocuklar için tartışıyorlardı.

" Zeynep bak sakın öyle bir düşüncen olmasın. Benim kalbim bir daha böyle bir şeyi kaldırmaz. Bizde iki kardeştik. Gerçi Betül olmasada olurmuş ama neyse, yani başka çocuk yok."

Zeynep'e bakıp onu ikna etmek isteyen bir tınıyla ciddi ciddi konuşmaya devam etti.

"Zeynep bak daha çok erken ama ne olur söz ver. Başka çocuk yok tamam mı aşkım. Bunlara bakma kocanı düşün, benim sadece senin için atan kalbimin durmasını istemezsin değil mi!? "

Ömer Mirza karısına beklentiyle bakıyor ve haklısın bende çocuk istemiyorum demesini istiyordu.

Kocasının ciğere bakan kedi gibi olan bakışlarına Zeynep'te dikişlerine rağmen kendisini tutamayıp gülmeye başladı. Odada bulunanlar da Ömer Mirza'nın bu haline güldüler. Kısa bir süre sonra Ömer Mirza annesini babasını ve Narin hanımla Boran ağayı eve gitmeleri için ikna ettikten sonra, karısının yanına geri döndü.

Heja ve Murat keyifle küçük bebekleri izliyorlardı. O kadar küçüklerdeki elleriyle bile sevmeye korkuyorlardı.

Hazar'da elinde poşetlerle geri geldi. Halasını ve diğerlerini eve bırakıp. Ömer Mirza ve Zeynep için gerekli olabilecek şeyleri alıp dönmüştü. Yolda onlar için yemekte yaptırmıştı. Dostu arkadaşının en mutlu günüydü.

Ömer Mirza önce gidip Zeynep'in alnını öptü sonrada bebeklerin boynunu, herhalde yaşadığı duygu tarifi imkansız bir şeydi.

Hazar'da arkadaşının bu hallerini keyifle izliyordu, Ömer Mirza gerçekten bu mutluluğu hak ediyordu. Heja bebeklerinin adlarını gerçekten çok merak ediyordu. Belki karı koca söyler diye beklemişti lakin ikisindende bir sonuç çıkmamıştı. Boğazını temizleyip,

"Zeynep adlarına karar verdiniz mi? Bu tatlı şeylerin isimlerini gerçekten çok merak ediyorum."

Ömer Mirza önce kızını kucağına aldı.

"Prensesimin adı Hazal Nure yine boynunu öpüp yerine koydu. Sonra cebinden kızı için daha doğmadan yaptırdığı künyeyi küçük bebeğin bileğine takıp küçük bir yüzüğü onun minik parmağına geçirdi. Sonra da oğlunu kucağına aldı. Gençlik yıllarında kardeşi, dostuna söz vermişti. Birgün oğulları olursa birbirlerinin adlarını verecekti. Zeynep'e bakıp gülümsedi.

"Oğlumun adı zaten belliydi. Hazar Asil ben sözümü tuttum sıra sende, kardeşim. Adımı yeğenimde görmek çok güzel olacak."

Hazar minnetle baktı arkadaşına çok sevindirmişti onu, yıllar önce vermişlerdi bu sözü, kendisininde tutabilmesi için dua etti rabbine, sevdiği kadından, bir çocuk.

Heja burukça izledi. Hazar'ın duygularının farkındaydı. Ama kimseyede haksızlık yapmak istemiyordu. Bu yüzden herkesle arasına mesafe koymak istiyordu.
Hazar arkasını döndüğü gibi aşık olduğu kadının bakışlarıyla gözleri kesişti, Heja'nın yüzünde hisleri belli oluyordu. Sonra kendisine kızdı içten içe bunu düşünmesi gerekiyordu.

Heja onlara bakıp kantine ineceğini söyleyince Hazar'a arkasından çıktı. Heja asansöre binmeden Hazar ona yetișmiș ve asansöre beraber girmişlerdi.

Heja durgundu.

Hazar ise onun bu haliyle üzülüyordu.

Kantine indiklerinde Hazar ikisi için kahve alıp birini Heja'ya uzattı. Heja yüzünde ki sahte gülümseyle gülümseyip teşekkür etti.

Hazar bakışlarıyla kapıyı gösterip "gel bahçeye çıkalım hem biraz hava almış oluruz hemde biraz konuşuruz"

Heja başta hayır demek istesede ona cevap vermeden önüne dönüp çıkışa doğru yürümeye başladı.

Bir şeylerden kaçmaya çalışıyordu. Lakin Hazar pes edecek gibi değildi.

Beraber ilerleyip boş bir banka oturdular. Gece olduğu için çevrede insanların olmayışı ikisini de rahatlamıştı.

Heja yeni boşanmış biriydi.

Hazar ise bekar bir erkekti ve ikisi büyük bir aşirete mensup oldukları için çevredekiler tarafından tanınırlardı.

Hazar kahvesinden bir uydum alıp "niye bu kadar durgunsun"

Heja sesli bir nefes aldı niye durgun olduğunu kafasında ki karmaşanın nedenini o da bilmiyordu.

Ama içinde herkesten uzaklaşıp kaçmak isteyen küçük bir kız çocuğu vardı.

Bıkkın bir tonla "bilmiyorum"

Biliyordu lakin bildiklerini dile getirmek istemiyordu.

Hazar ayak ayak üstüne atıp "biliyorsun lakin bir çok gerçekten kaçmak istediğin için dile dökmekten çekiniyorsun"

Heja bakışlarını ona çevirince Hazar kahvesinden bir yudum alıp "bazen kör olduğunu düşünüyordum"

Heja kaşlarını çattınca gülümsedi onun her hareketinden ne düşündüğünü neye tepki gösterdiğini anlıyordu.

Elinde ki kahveden bir yudum daha alıp "bakma öyle yıllardır beni görmedin ve hala görmemek için kaçıyorsun"

Hazar'ın bu kadar açık sözlü olmasının şaşkınlığıyla gözlerini irice açtı.

Hazar arkasına yaslanıp "Ben üstüne gelmemek için susuyor ve baskı yapmamaya çalışıyorum ama bu saatten sonra iki cihan yan yana gelse vazgeçmem"

Heja dudaklarına götürdüğü bardaktan aldığı yudumla öksürmeye başladı. Hazar'dan bunları duymak beklediği şeyler değildi.

Hazar ayağa kalktı ve onu da kolundan tutup ayağa kaldırdı.

Elini kaldırdı ve Heja'nın yüzüne dağılan saçlarını kenara verip gözlerinin içine bakarak "seninle uzun uzun konuşacağız lakin ben duygularımı hastane bahçesinde dile getirmeyeceğim" dedi adımlarını hastaneye yönlendirdi.

Heja yutkundu ve şaşkınlıa onu takip etti. Yukarı çıktıklarında Heja hastanede Zeynep'in yanında kalabileceğini söylesede Ömer Mirza karısı ve çocuklarına bakabileceğini söyleyip herkesi eve gönderdi.

Heja kafasına çok takmamaya çalışıyordu ama bazen bu düşünceler tüm zihnini sarıyordu.

Hazar'ın söyledikleri kafasını Fatma dağın ediyordu. Bir yanı Hazar iyi biri desede diğer tarafı kimseye güvenme diye düşüncelerini zorluyordu.

Biraz düşününce zihni beyninde eski anılar canlanıyor. Biz buradayız sen bunları yaşadın bir daha kaldıramazsın diyordu.

Ağir'le evliliklerinin ilk senesin de reglisi geçikmiș ve hamile olabilme heyecanı ile ne yapacağını bilmiyordu. Emin olmasa bile düşüncesi onun ayaklarını yerden kesiyordu.

Ailesini çok özlemişti ve onlara gitmeye ne yüzü vardı nede cesaret edebiliyordu. Çocuğu olursa ailesinin onu affetmesini umut ediyordu.

Ağir akşam olup eve döndüğün de ona durumu anlatıp yarın hastaneye gidip bir test yaptırmak istediğini söyleyecekti.

Tabi Ağir bir ağaydı ve bazen yanlız kalmaları konuşmak için fırsat bulmaları gece yarısını buluyordu. O gece de durum aynı olmuştu. Ağir gece yarısı odaya çıkmış ve uyumayıp onu bekleyen karısını görünce gülümsemiști.

Dudaklarını onun alnına bastırıp "işlerim uzun sürdü. Beklettim özür dilerim"

Heja'nın kalbi onu gördüğü her an hızlı atıyor ve kocasının bir bakışıyla mest oluyordu.

Ağir'le beraber yatağa oturup günü nasıl geçirdiklerini bir birlerine olan özlemlerini anlattılar. Özellikle Ağir karısının gün içinde yaşadıklarını yüz mimiklerini hayranlıkla dinliyor ve seyrediyordu.

Daha fazla dayanamayıp eğildi ve dudaklarını karısının boş olan gerdanına bastırdı. Heja gülümsedi şimdi söylemez ise bu akşam söylemeyecekti.

Teninde olan dudakları yok sayıp" Ağir dur konuşmamız gereken bir konu var"

Ağir biraz geri çekilip "yatakta konuşa biliceğimizi biliyorsun değil mi?"

Heja kaşlarını çatıp "arsızlașma bu önemli bir konu"

Ağir tek kaşını kaldırıp çapkın bir şekilde karısını süzdükten sonra "delalamın yatakta yapacaklarımız sana önemsiz mi geliyor"

Heja onunla laf dalaşına girmeyeceğini bildiği için büyük bir nefes alıp heyecanla "Ağir ben geçiktim" dedi.

Ağir dudaklarını tekrar karısının gerdanına bastırıp "telafi ederiz" demesiyle Heja sinirle onu itip "Ağir aklın hep başka yerde sana regli olmadım geçiktim hamile olabilirim diyorum sen ne yapıyorsun ya beni biraz ciddi ye alsana"

Ağir karısının söyledikleri ile kaşlarını çatıp ona baktı. Onun ciddi olduğu anlayınca Heja'nın yüzünü iki eli arasına alıp "emin misin?"

Heja yüzünü onun elleri arasından çekip parmaklarıyla oynamaya başladı. Evliliklerine ilk adımları istedikleri gibi gelişmemişti. Ailesi karşı çıkınca arkasına bakmadan baba evinden çıkıp Ağir'le gelmişti. Sırf bunun için düğün ve hiçbir şey istememiști. Ağir buna öfkelense de tamam deyip Heja'nın istediği gibi sadece yemek verip, sade beyaz bir elbiseyle kuru bir nikahla evlenmişlerdi. Ağir o gün giymediği gelinliğede öfke gösterse de Heja'nın aileme nispet yapar gibi onların evinden çıkarken giymediğimi senin evinde de giymem deyip geri itmiști.

Bir kaç ay sonra Heja'nın okul mevzusu açılınca Berat ağa konakta küçük bir kıyamet koparmıştı. Ona göre bir kızın liseyi okumasına bile gerek yoktu. Kendi kızlarımı okutmamıș adamım gelinini mi okutacağım diye gör sesiyle konağı inletmişti.

Ağir ve babasının karşı karşıya gelmesiyle Heja geri adım atıp okumak istemediğini söylemişti. Evlilikleri yeteri kadar sorun oluyordu ve o daha fazla sorun yaşamak istemiyordu.

Ağir karısının kendisi için fedakarlık yaptığının bilinçindeydi. Ona verdiği hiçbir sözü tutamıyor ve gittikçe kendisini yetersiz hissediyordu. Bunun için kendisini kanıtlamak istercesine ağalık ve görevlerine asılmış sözünün üstüne söz söylenmesine izin vermez hale gelmişti.

Bir tek Heja, bir tek karısına yenilen bir adama dönmüştü.

Ağir bakışlarını karısının yüzünde dolaştırdı. Daha erken olduğunu ve karısının daha fazla sorumluluk yüklenmesini istemiyordu lakin ikisinden olacak bir parça onu heyecanlandırmıyorda değildi.

Heja'yı elinden tuttuğu gibi yataktan kaldırdı. Heja onu şaşkınlıkla izliyordu. Ağir önce tekli koltuğa bıraktığı ceketini sonrada elbise dolabına ilerleyip çekmeden bir șal aldı. Konağın içindeyken saçlarının açık olmasına karışmıyordu lakin konaktan çıkınca şal örtmesini istiyordu.

Heja şaşkın bir şekilde onu izliyor ve ne yapacağını merak ediyordu. O gece saatin kaç olduğuna bakmadan hastaneye gelinmiş ve yapılan tahlillerde hamile olmadığı kesinleșmiști.

Ağir ona üzülme zaten seni çok fazla yükü altına soktum. Bu kadar genç yaşta çocuk yükünü de sırtlanman haksızlık olurdu.

Araba konağın önünde durduğuna Heja gözlerinin önüne gelen görüntüleri ve daldığı geçmişten kafasını sallayarak geriye itti. Bitmiş gitmişti onun için maziydi. Elini kapı kulpuna atıp hızlıca arabadan indi.

Dışarı çıktığı gibi serin bir rüzgarın teninde verdiği hisle gülümsedi. Artık sadece kendisi için yaşamak istiyordu. Kimse tarafından yarı yolda bırakılmaya takati yoktu. Bir daha aynı şeyleri yaşamaya mecali yoktu.

Hazar arabadan inen Heja'ya dikkatlice baktı. Aslında onu anlıyordu. Arabadan inip onu sarmalayıp ben seni her şeye rağmen severim demek istesede vazgeçti. Vakti zamanında geldiğin de onunla her şeyi en ince ayrıntısına kadar konuşurdu. Artık ucunda ölüm olsa bile ondan vazgeçmeyecekti.

Heja arkasına bakmadan konağa doğru ilerledi. Bundan sonra arkada bırakılmamak için arkasına bakmayacaktı.

Oysa arkasında ona bakan onu yarı yolda bırakmak için değil, onunla yan yana yürümek için istiyordu. Konaktan girdiği gibi bakışlarını avulda gezdirdi. Avluda sedirde oturan Fatma'yı görünce gülümseyip ona doğru ilerledi.

Fatma çocukluğu gençliği, sırdaşıydı. Aralarında iki yaş olsada sürekli çok iyi anlaşmışlardı.

Tabi bu abisi ile aralarındaki ilişkiyi ondan iki yıl sakladığını öğrenmeden önceydi. Sonrası çok kızmıştı ona ama şimdi galiba en çok yine ona ihtiyacı vardı. Abisinden önce ona sarıldı. Gerçekten özlemişti onu...

Behram buna biraz bozulsada, aralarındaki bağı bildiği için vazgeçti.

Heja'yı Fatma'dan çekip sımsıkı sarıldı. Saçlarını koklayıp öptü, zaten yeteri kadar kardeşine hasret hasret kalmıştı. Heja abisinin kolları arasından sıyrılıp cenesini kaldırıp Fatma'yı gösterdi ve eliyle saçlarını savurup avluda bulunan sedirlere doğru ilerledi.

Bu ikinizi özellikle Fatma'yı affetmiyorum demekti.

Fatma abisini öğrendiği zaman bazı haklar yıllar geçse bile helal edilmez demişti.

Murat'a Heja'da sonra konağa girdi onların bu halini görünce kafasını olumsuzca salladı. Üçünün hasret gidermesini istediği için yorgun olduğunu ve çocuklarını özlediğini söyleyip yukarı çıktı.

Behram'da kardeşiyle biraz sohbet edip iki arkadaşı yanlız bıraktı. Karısının ve kız kardeşinin eskiden çok iyi iki dost sırdaş olduklarını bildiği için ikisinin de bir birine iyi geleceğini düşünüyordu.

Fatma Heja'ya bakıp gülümsedi. Başına gelenleri duyduğu gibi Behram'la beraber gelmek istemişti. Ama Behram buna izin vermemişti. Bekle önce Heja kurtulsun sonra sen gidersin deyip onu durdurmuştu. Arkadaşına bakıp,

"Nasılsın Heja, kendini biraz toplaya bildin mi?"

Heja arkadaşının elini tutup sıktı. Nasıl mıydı? Biraz yaralı, birazda kırgındı. Fazlasıyla umutsuz gibiydi. Pişmanlıklar keşkeler ardı, ardına dizilmiş,ona göz kırpıyordu. Büyük bir nefes alıp bıkkın bir şekilde bıraktı.

Nasıl mıydı?

" Fatma nasıl olduğumu bende bilmiyorum. Bazen boşluk oluyor. Bazen alışkanlık. Gerçekten bilmiyorum. Çevremdeki insanları üzmemek için, kafama takmıyormuşum gibi görünmeye çalışıyorum."

Fatma derin bir nefes aldı. Onu çok iyi anlıyor ve tanıyordu. Kafasında onunla ilgili cevapsız olan bir çok soru vardı. Aldığı nefesi bıkkın bir şekilde bırakıp konuşmaya başladı.

"Heja hala Ağir'i seviyor musun."

Bakışlarını Heja'da çekip tereddütlü ve yaralı sesiyle "Yani ne bileyim içinde acaba savaşsaydım diyor musun?"

Heja arkadaşının söyledikleri ile buz tuttu resmen. Kafasında soru işareti çoktu lakin bunlardan hiçbiri durup savaşsaydım değildi. Keskin ve net bir tınıyla "Hayır Fatma ben artık Ağir'i hiç sevmiyorum. Ona karşı içimde olan duygu aşk değil. Ama bugün ilk defa Ağir'i biraz haklı buldum."

Fatma şaşkınlıkla bakışlarını ona çevirdi. Söylediklerini dinliyordu lakin doğru bulmuyordu. Heja'nın gözlerine bakıp ellerini uzatıp onun ellerini tuttu ve hafifçe sıktı anlamıyordu, ne demek haklı bulmak. Ağir'in yaptığı şeyin elle tutulur hiç bir haklılığı yoktu.

" Sen ne saçmalıyorsun Heja! Ağir'i nasıl olurda haklı bulabilirsin."

Heja kafasını eğdi ve konağın avlusunun taş zeminine baktı anlamsızca kafasını anlamsızca sallayıp "Fatma ben bilmiyorum ama bugün hastanede ilk defa böyle bir şey düşündüm. Benim çocuğum olmuyor. Yani ne bileyim belki de Ağir baba olmak istedi."

Ellerini Fatma'nın ellerinden çekip.

" Yanlış anlama haklı demiyorum. Sadece onuda anlamaya çalışıyorum."bugün bu konuyu niye düşünüyordu ki niye canını hala yakmasına izin veriyordu.

"Bugün hastanede Ömer Mirza'yı öyle görünce, belki onunda hakkı diye düşündüm."

Fatma sinirle soludı belliki arkadaşı sağlıklı düşünemiyordu. Yaşadıkları ağırdı ve bocalıyordu.

" Heja saçmalama kimsenin böyle bir hakkı yok. Diyelim ki senin değilde Ağir'in çocuğu olmadı. Onlar böyle bir öneride bulunurlar mıydı? Yada Ağir'in çocuğu olmuyor diye sen boşanmak isteseydin kimse seni haklı bulur muydu."

Heja derin bir nefes aldı. Arkadaşı haklıydı ama yaşadıklarını sindirmeye çalışıyordu.

"Fatma bak inan bazen güçlü gibi durmak bile zor geliyor. İçimdekileri bilsen. Ben artık kimseye dert olmak istemiyorum. Kimseyi hayatımda istemiyorum. Yarın için umut etmek, yada hayal kurmak istemiyorum. O kadar çok kırıldım ki, hayatımda kimse yer olsun, istemiyorum."

Yüzünü sıvazlayıp "Hani sana nasıl anlatayım. Bak birilerinin bana bir duygu beslemesini, yada ben birine bir duygu beslemek istemiyorum. Kimsenin hayallerine sebep olmak istemem."

Fatma anlamıştı arkadaşının derdini. O da bunu az düşünmemişti. Heja'nın elini tutup dostane bir şekilde sıkıp gülümsedi.

"Heja canım biz eksik filan değiliz herkes anne baba olmak için doğmuyor. Allah nasip ederse olur. Kendini eksikmiş gibi görme zaten hayatında yeteri kadar darbe aldın. Bence daha fazlasına gerek yok."

Heja'nın gözlerine bakıp "Her erkeği Ağir gibide görme beş parmağın beşi aynı olmaz unutma, kendine yeni bir şans ver mutlu olmak seninde hakkın."

Heja başta her şey için çok kararsız kalmıştı. Biliyordu aşacağı yollar engemelliydi onunda artık pes etme gibi bir lüksü yoktu. Kısa bir sohbetin ardından ardından odalarına çıkıp uyudular. Heja kafasında ki her şeyi uykuda unutmak istiyordu.
*
*
*
Narin hanım sabah erken kalkıp, kahvaltısını bile etmeden konaktan çıkıp yola düştü. Zehra hanıma verilmiş bir sözü vardı. Araya girecek orta yolu bulacaktı.

Genç bir kızın daha kurban gitmesine izin vermeyecekti. Gerekirse yine aşiretleri karșısına alacaktı.

Arabasını kafasında ki düşüncelerle sürüp ne yapacağını düşünüyordu.

Narin ortada olan sorunun sadece ortak topraklar olmadığını bilecek kadar çok şey yaşamıştı. Telefonuna gelen konuma doğru arabasını sürmeye başladı.

Çay bahçesine geldiğinde arabasını park edip arabadan sigara tabakasını ve cep telefonunu alıp indi.

Ağir çayını yudumlayıp duran arabadan Narin hanımın inmesini bekledi. Narin hanım birkaç gün önce aramış, ondan bu konu hakkında yardım istemişti. Sorunlu topraklar Ağir'in gözetimi altındaydı.

Bu durumlarda aralarında ki öfke göz ardı edilecekti. Lakin Ağir ağalıktan çekildiği için kendisinin niye çağrıldığını merak ediyordu.

Narin hanım tütün tabakasını ve cep telefonunu masaya bırakıp çektiği sandalyeye oturdu.

Eski damadı ve aynı zamanda yeğeni olan adama bakıp "evet Ağir tahminlerim de yanılmadığımı düşünerek geldim"

Ağir kafasını sallayıp "tahminlerin de haklısın ama benden niye yardım istiyorsun ve ben sana niye yardım ediyorum"

Narin ve Ağir ikisi bir birine nefretle bakmalarına rağmen aynı masada oturuyorlardı...

Onlar bu şekilde duruyorken Hazar sabah erken konağa gelmişti. Sevdiği kadından uzak kalmak azap gibi geliyordu. Hem onunda geceden kafasını tırmalayan ve yarım kalmış konuşmayı yapmak istiyordu.

Gerekirse Heja'yı alıp buradan gidecekti.

Önceliği aşık olduğu kadındı.

Buraya kadar geldiyseniz lütfen yıldıza basın.

Şimdi öncelikle Heja yaralı bir kadın böyle düşünmesi gerçekten normal yine aynı darbeyi almaktan korkuyor.

Onu da biraz anlamaya çalışalım.

İkincisi Ağir'le kumadan önce gerçekten çok güzel bir çiftiler ama aşk ihaneti affetmez diye düşünüyorum.

Hazar aşk adam gerçekten çok güzel seviyor.

Ömer Mirza keşke klonlama imkanı bulsaydık, böyle adamlar çoğalmalı diye düşünüyorum.

Narin Karahan güçlü ve asi kadınım yine ortalığı karıştıracak Boran ağa isyanlarıyla ortalığı yıkacak.

Ağir pişman ama buradan son pişmanlık neye yarar şarkısını kendisine armağan ediyorum.

Neyse bölüm sınırı 2250 vote ve 5000 yorum.



Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 94.9K 88
"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin. Tozlanır diye diğerlerinin yanına koyam...
361K 15.7K 39
Küçük ve narin bir kar tanesi düştü yeryüzüne. Kasvetli ve boğucu acılar doğrudan onun tenine nüfuz etti. Acı, sivri ve uzun tırnaklarını çıkararak...
33.8K 9.3K 41
Bir varmış, bir yokmuşla başlar her aşk masalı ama her masalın sonu aynı bitmez, onlar eremez muradına. Hüsrana uğrayan aşkların sonunda bir şarkı...
186K 9K 45
Zamanın avuçlarının beni ondan koparmasının üstünden günler, haftalar ya da aylar geçmişti. İçimdeki kor gün geçtikçe büyüyor ve beni biraz daha ona...