Une Dernière Danse | JenKai

By gplusone

12.2K 795 1.1K

Son bir dans, Jennie. Söz veriyorum. 170420-040920 More

Une
Deux
Trois
Quatre
Cinq
Six
Sept
Huit
Neuf
Section spéciale//BobLisa
Dix
Onze
Douze
Treize
Quatorze
Quinze
Seize
Dix Sept
Dix Huit
Dix Neuf
Section spéciale//HunHan
Vingt
Vingt est deux
Vingt est Trois
Vingt est Quatre
Vingt est Cinq
Vingt est Six
Vingt est Sept
Finale.

Vingt est Une

338 24 19
By gplusone

"Jennie." Jongin hızla bana kollarını dolamıştı. Ben de ona sarılmış, huzur dolu kokusunu doldurmuştum ciğerlerime. Ah be adam. Bir gün ayrı kalsak özlüyorum seni.

Boğaz temizlenme sesi geldiğinde ayrılmıştım ondan. Eh, Jiyong gelmişti ve ben ne kadar istemesem de her şeye karışmak isteyecekti, biliyordum.

Ondan ayrılınca yüzünü inceleme fırsatı bulabilmiştim sonunda. Kaşı patlamıştı sanırım. Dikişlerini gördüğümde kalbimden bir şeylerin koptuğunu hissetmiştim. Tamam, Jiyong'da görünce onda da bir şeyler beklemiştim. Ama bunu tahmin edemezdim bile.

"Çok acıyor mu?" Fısılarken elim dikişe uzak bir noktada geziniyordu. Cidden, benim daha çok canım yanıyordu şu an.

"İyiyim güzelim." Ona inanmadığımı belli eden bakışlarımı yollamıştım sadece.

Ona kızgın olmam gerekiyordu. Kırgındım. Ama ona karşı koyamıyordum. Canı yanmıştı ve bu benim yüzümdendi. Bu.. kötü hissettiriyordu.

Gece Jiyong ile oldukça uzun süren konuşmamızın ardından kendi evine götürmüştü beni. Diğerlerinden uzak kalmak bana iyi gelecekti, bunun farkındaydı. Gece uyumamıştım hiç, ruh gibi dolanıyordum sabahtan beri. Aklım Jongin'deydi. Onun için endişelenmiştim ve endişelerimde haklı çıkmıştım.

Bu berbat hissetmeme neden oluyordu.

Onun evindeydik. Jiyong da benimle gelmişti. Sadece üçümüzdük ve bu iyi hissettiriyordu. Diğerlerinin kalbini kırmaktan korkuyordum çokça.

Yanağıma bir öpücük kondurmuştu. Sadece ona bakıp gülümsemiştim. Onu öpmemek için kendimle büyük bir savaş veriyordum. O ise bu isteğimi daha da arttırıyordu. Ben bu çocukla ne yapacaktım?

"Ben gideyim artık. Jennie gelecek misin?" Abim ayaklandığında bir süre o ve Jongin arasında gezdirmiştim gözlerimi. Burada kalırsam diğerleri de gelecekti, bunu biliyordum. Aslında onlarla konuşmaya ihtiyacım vardı. Lakin kalplerini kırabilirdim. Ki bu hiç istemediğim bir şeydi.
Abimle gidersem de Jongin tek kalacaktı ve ben bunu da istemiyordum hiç.

"Git güzelim, Lisa gelir zaten birazdan." Jongin kafamdakileri okurcasına söylemişti bunları. Eli yanağıma çıkmış, gerginliğimi almaya çalışıyordu. Eh, başarılı da olmuştu.

"Ben kapıdayım Nini." abimi başımla onaylamış, çıkışını seyretmiştim.

Jongin ile yalnız kalmıştık koca salonda. Oysa daha dün ne kadar mutluyduk. Beni inceliyordu, bunu hissedebiliyordum.

"Özür dilerim." hafifçe mırıldanmıştı sadece. Ama sözcükler, kalbime saplanmıştı çoktan. Canım yanıyordu. Neden bu kadar büyüktü bu his bilmiyordum.

"Jennie böyle olmasını istemezdim güzelim. Hiçbirimiz istemezdik." saçlarımı okşuyordu. Başım dönüyordu. Kollarına tutunmuştum bu sayede. Düşmeye yeltensem de buna izin vermeyecekti, biliyordum. Bir öpücük kondurmuştu alnıma. Bu, şehvetten uzak, tatlı bir öpücüktü.

Kim Jongin, tek bir hareketiyle tüm acımı almıştı bile.

"Bunu.. sonra konuşalım mı?" gözlerimi kapatıp ona teslim olmamak için zor duruyordum. Gülümseyerek onaylamıştı beni. Geleceğimi biliyordu çünkü.

"Seni seviyorum, güzelim." Öpmüştü beni.
Dünden beri ilk defa nefes aldığımı hissetmiştim.
Çekildiğinde burnuma da bir öpücük kondurmuştu.

"Görüşürüz, Jongin." ondan ayrılmış, el sallayarak uzaklaşmıştım.

İçim acıyordu ama kendime gelmem gerekiyordu. Mino ile konuşmam gerekiyordu.

"Eve gidiyoruz Jen." arabaya bindiğimde abim rotamızı söylemişti bana. Ev.. Sahi.. Ev neydi?

Benden bir şeyler saklayan insanlar mıydı ev? Her ne kadar sakladıkları şey şu an yanımda olsa da.. Hepsi yapmıştı bunu. Hem de aylarca. Cidden..

Canım yanıyordu.

---

En yakınlarım, yabancıya dönmüştü adeta.

Mino, Jisoo ile Bobby yan yana oturmuş, bana bakıyorlardı. Jiyong da benim yanıma oturmuş, onlara bakıyorduk. Ne diyecektim ki? Sağolun benden sakladığınız için mi? Yoksa daha neler saklıyorsunuz mu?

Çok kırgındım. Yanımdaki bedene daha çok kırgındım, zaten biliyordu. Her ne kadar onunla konuşmuş olsam da bazı şeyleri atlatamıyordum işte. Bir süre daha ona alışmak istemiyordum kendimce. Malum, gidebilirdi.

"Böyle olmasını istemezdik Jennie. Daha doğrusu istemezdim. Söylemeyelim diyen bendim. Onlara böyle davranma." Jiyong yanımdan konuşuyordu. O konuştukça gözlerim doluyordu daha da. Onları çok seviyordum ve böyle olmak beni öldürüyordu.

"Böyle olmak istemiyorum." Hepsi bakışlarını bana çevirmişti şimdi. Bağırmamı falan mı bekliyorlardı, anlamıyordum.

"Size çok değer veriyorum." Derin bir nefes yollamıştım ciğerlerime. Sözler, ne zaman batmaya başlamıştı kalbe?

"Çok kırgınım ben.. Ben çok kırgınım.." Yaşlar, yerçekimine yenik düşerek yuvalarını terk ediyorlardı. Jisoo'nun da gözlerinden yaşlar firar etmişti çoktan.

"Canım çok yanıyor." sessizliğe gömülmüştim en sonunda. Mino ile birbirimize bakıyorduk sadece. Diyecek bir çok şey vardı. Ama o cesaret bende yoktu.

"Miniğim, ağlama." sesi acı çekiyor gibi çıkmıştı Mino'nun. Nasıl dayanabilirdim ki? Bu acı bana bile çok gelirken abime.. Nasıl kıyabilirdim?

Hıçkırarak kollarına koşmuş, onun da hıçkırıkları eşliğinde sarılmıştık. Bu kadardı işte. Bazı şeyler, gözardı edilmeliydi.

Sırtımdaki ağırlıkla Jiyong'un da geldiğini anlamıştım. Özlediğim iki sıcaklık, dibimdeydi.

Ayrıldığımızda Mino kıpkırmızı gözlerle bakıyordu bize. Benden büyüktü, ama en çok ilgi isteyen her zaman o olmuştu. Eh, bundan pek de şikayetçi değildik.

Ne zaman odadan çıktığını bilmediğim Bobby ile Jisoo'yu aramak için çıkmıştım salondan. Mutfağa ilerlemiştim ilk, tahminimde yanılmayarak onları bulduğumda gülümsemiştim. Onlar da bana aynı şekilde karşılık vermişti.

Onlara da sarılmıştım sıkıca. Cidden kimseyle aramın kötü olmasını istemiyordum. Halledebilirdik, değil mi?

Kollarımı onlardan çektiğimde bir süre şakalaşmış, eğlenmiştik bolca. Sonunda salona geçtiğimizde Mino ile Jiyong'un da mutlu olduğunu görmüştüm. Bu duyguyu hiçbir şeye değişmezdim.

Aklıma gelen ismi ne kadar özlediğimi fark etmiştim bir anda. Kim Jongin. Ayrılalı olmamıştı çok. Ama sıcaklığı gitmişti çoktan. Eh, biraz da bu ortamdan kaçmaktı hedefim.

"Ben gidiyorum." gülümseyerek ayağa fırlamıştım hızla.
"Nereye?" Mino ile Jiyong aynı anda sormuşlardı. Cidden.. Bunu özlememiştim işte.

"Görmem gereken bir sevgilim var."

Koşarcasına odadan çıkmıştım. Kaçmak zor olsa da başarmış, arabaya ulaşmıştım. Onları bırakmak üzerimdeki yükü bir nebze olsun almıştı.

Arabayı park edip kapısına ulaşmıştım. Kapıyı acelece çalarak onu beklemiştim.

"Pandam?" kapıyı açtığında beni beklemediği her halinden belli oluyordu.

Buna karşın sadece onu içeri iteklemiş, kapıyı örtmüştüm. Onu duvarla arama almış, dudaklarına bakıyordum.

"Tanrım haşin Jennie, neler oluyor?" gülmüştü.

'Oraya gömülmek istiyorum.'

Atik bir hareketle yerlerimizi değiştirmiş, beni duvarla arasına almıştı. Elleri belimdeydi. Şaşkınca ona bakarken bana karşı sırıtıyordu.

"Haşin Jongin?" gülümsemiştim. Karşılığında çenemden öpmüştü.

"Haşini başka bir şekilde gösterebilirim istersen?" sırıtıyordu bu sefer. Daha dün hazır değiliz diyen adama neler oluyordu böyle?

"Uyuyalım mı? Zor bir gündü." beni başıyla onaylayıp kucağına almıştı. Karşılığında minik bir çığlık atıp sıkıca tutunmuştum ona. Düşürmezdi beni, biliyordum. Üst kattaki yatağa beni nazikçe bırakmış, dolaptan uzun bir tişört çıkartmıştı.

Hemencecik üzerime geçirdiğinde şaşkınca ona bakmıştım. Hızlıydı..?

Ardından bir şey demeyerek yatağa çekmişti beni.

"Anlat bakalım minik pandam." kollarını belime dolamış, yan yatıyordu. Ben de ona dönüktüm. Bir elim göğüsünde, diğeri kolundaydı.

Huzur, tam olarak buydu sanırım.

"Neyi anlatayım?" gözlerimiz kenetlenmişti çoktan. Omuz silkmişti bana.

"Konuş yeter. Sesini dinlemek istiyorum." gülümsemiştim dediklerine karşın. Bu adam, benim kalbimi çalan adam, benim her şeyimdi.

"Mino ve diğerleriyle hallettim her şeyi." gözleri dudaklarımda geziniyordu.

"Benimle peki?" başımla onu onaylamıştım.
Dudağıma kelebek öpücükleri kondurmuştu sadece.

Saçlarımı okşuyordu. Huzurun tanımı olarak betimleyebilirdim göğüsünü. Öleceğimi bile bile bırakabilirdim kendimi kollarına.

'Geleceğim senin olsun, adam' diyordum içimden.
'Geleceğim ve şimdim senin olsun, Jongin.'

Öylece uzandığımızda hava yeni kararmıştı.

Sabaha kadar öpmüştü beni.

Ve defalarca fısıldamıştı bana.

"Seni seviyorum."










------








Huhu ben geldim!

Çok soft oldu wksiwdniwd.

Biraz böyle ilerlesin, sonra :)

İçim bir buruk.

VE BİN OKUMA OLMUŞUZ NE?!

Okuduğunuz için teşekkürler.🌼💛

peaceout.

Continue Reading

You'll Also Like

41.1K 3.7K 32
[texting+düzyazı] Jeon, iki yıldır platonik olduğu Lalisa'ya yazmaya karar verir. Peki ya sonrası? Lalisa Manoban & Jeon Jungkook
612 85 5
chae: salaksın Jungkook: evet seni görünce elim ayağım birbirine dolanıyor
6.4K 421 22
Kitabı 2018de yazdim o zamanin sartlarinda komikti
345K 43.3K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️