Aşk'a Direniş

By Jutenya_

3M 159K 185K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... More

Tanıtım
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
23. Bölüm
İnstagram Hesabımız
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

18. Bölüm

85K 4.2K 1.6K
By Jutenya_

Merhaba yeni bölümle tekrar aranızdayım.

Öncelikle hepinizin mübarek kurban bayramı kutlu olsun. Rabbim kalbinizdekini ömrünüze hayırlı etsin.

Bölüm tatlı okuyucum Harun Kaymaz geliyor.

Unutmayın hepiniz benim hayal dünyamın evreninde dünyama değinen yıldız tozlarısınız.

Ve emin olun küçücük dünyama kocaman ışık oldunuz.

Duyurulardan haber almak için şurayı Jutenya_ tıklayarak hesabımı takibe alabilirsiniz. Unutmayın beraber büyüyor ve kocaman bir aile oluyoruz. Kitabı arkadaşlara ve çevrenize önererek ailemizin daha çok büyümesine yardımcı olabilirsiniz.

Hepinizi çok seviyorum.

Keyifli okumalar.

Narin sabah erken kalktı kimseye görünmeden konaktan çıkıp arabasına bindi. Gideceği yere doğru yola koyuldu. Kısa bir yolculuğun ardından arabasını park edip indi. Önünde durduğu binaya bakıp büyük bir nefes aldı. Belki kendisine en büyük kötülüğü Berat ağa yapmıştı Narin'e göre nefret ettiklerinin listesinin başında yer alıyordu o. Büyük adımlarla ilerleyip kapının kolunu indirip içeri girdi.

Berat ağa içeri giren kişiyle büyük bir şaşkınlık geçirdi . Karşısında en son görmeyi beklediği, insandı belkide!

Narin Karadağlı.

Yıllar ondan hiçbir şey götürmemiş gibiydi, hala bakana duruşuyla bile ben benim dedirtiyordu, Berat ağa burukça gülümsedi. Hayattaki en büyük şansı, son anda Narin'den vazgeçişi diye düşündü.

Berfin onun için nimet gibiydi. Berat ağa Narin'le asla yapamazdı, ona göre, kadın dediğin uysal olacak, olduğu yeri, durduğu konumu bilecek. Bu yüzden hep iyi ki
Berfin diyordu. Narin yüzünü ekşiterek, baktı Berat ağaya iliklerine kadar nefret ediyordu! Berat ve onun gibilerinden.

"Hayırdır, Narin hanım seni buralara hangi rüzgar attı. Sağlığımı merak ettiğini hiç düşünmüyorum. Gül cemalimi görmek istediğini de hiç zannetmiyorum."

Narin bu adamın sesindeki tınıdan bile nefret ettiğini ve tahammül edemediğini fark etti. Tek kaşını kaldırıp alay vaki bir tavırla,

"Haklısın Berat ağa buraya senin şekli şimalini görmeye gelmedim." Bakışlarıyla onu göstererek yüzünü somurttu.

"Eee malum ortada bir gül cemalde yok. Nerden baksan ancak zebani olabilirsin."

Berat ağa seslice güldü, gerçekten yıllar geçsede bu kadın hiç değişmeyecekti.

"Haklısın Narin, insanın kendini bilmesi ayrıca güzel bu arada, ben zebani isem, sende melek değilsin. Yani senin de ne olduğun ortada sadece süpürgen eksik."

Narin kafasını sallayıp ilerledi. Ayağında ki ayakkabıların topuğu yerle buluştuğunda tok bir ses çıkarıyordu. Narin hanım özgüveni yerinde olan bir kadındı özgürlüğüne düşkündü ve dizginlenmeyen bir ruhu vardı. Berat ağanın yanına, yatağın kenarın da durup ona üstten bakarak başladı konuşmasına, zira bu konuşma için çok beklemişti.

" Berat ağa buraya seninle sidik yarıştırmaya gelmedim. Ne durumdasın görmek istedim. Kaç gündür senin için nasıl dua ediyordum bir bilsen. "

Berat ağa onun sesindeki alayları tınıya ve duruşundaki
Kendinden emin tavra dayanamıyordu. Narin'in söylediklerine şaşırıp gözlerini irice açtı. Narin ve onun için dua etmek.

"Duyda inanma derler Yaaa Narin, seninki de o durum. Sen ve benim için dua! Oysa ben ölmemi isteyeceğini düşünüyorum."

Narin kafasını sallayıp kollarını göğsünün altında bağlayıp ona yukarıdan bakan bir tavırla konuşmaya başladı.

"İster inan ister inanma! Ama senin için dua ettim." Boğazını temizleyip.

"Yaaa rabbi Berat, yaşattıklarını yaşamadan ölmesin. Öyle kolay ölüm gösterme rabbim dedim. Yaşattıklarını, yaşamadan canını alma, özellikle benim, kızımın ve kız kardeşimin ahını bırakma, sürüm sürünsün. Can vermek istesin ama veremesin. Kendini kaşıyacak tırnağı bile bulamasın." Kollarını çözüp üstünü sirkeler gibi yaptıktan sonra bakışlarını ona çevirdi.

"Görüyor musun Berat ağa seni ne kadarda çok düşünüyorum. Ahhh kaç adak adadım bir bilsen. Çok şükür dualarım kabul oldu, ölmedin. İnşallah sürünmeni de göreceğim."

Berat Narin'in söyledikleri ile dişlerini sıktı sinirlense de, seslice güldü, Belli ki Narin nefretini kusmaya gelmişti.

"Peki bu dualarını kendin ve Boran içinde diledin mi? Hani sizde pek masum sayılmazsınız. Belli ki Boran'a olan öfkeni bana kusmaya gelmişsin ama unutma ben seni uyarmıştım. Kendi seçimini sen yaptın. Eee herkes hatalarının bedelini ödüyor. Sende kendi seçiminin bedelini ödedin."

Sesli bir nefes alıp devam etti Berat ağa, madem içindekilerini dökmeye gelmişti. Berat'ta altta kalmayacaktı.

"Benim asıl merak ettiğim ne biliyor musun Narin. Boran ağanın seni gerçekten sevmediğini bildiğin halde nasıl onunla aynı yastığa baş koyduğun."

"Herkese meydan okuyan Narin hanım. Nasıl oldu da kabullendi. "devamını Narin Hanım'ın gözlerinin içine bakarak söylemek istiyordu. Öylede yaptı.

"Sevdiğin adamla olmak istiyordun. Bu uğurda nelerden vazgeçtin. Neler yaptın oysa, peki değdi mi, hani kimse senin istemediğin hiçbir şey yaptıramaz ya, burnun Kaf dağındaydı, Boran tarafından sevilmemek lakin Berat'ın susmak gibi bir niyeti yoktu.

" Biliyor musun ben kızını da sen gibi sandım. Senin gibi yapar sandım. Nasılsa sevdiniz mi gözünüz hiç kimseyi, hiçbir şeyi görmüyor. Bende anasının kızı oğlumu seviyor. Asla bırakmaz dedim. Maalesef kızın, babasına çekmiş. Pes etmedi, sevdi ama vazgeçti, olan yine bize oldu, oğlum da malum teyzesine benziyor. Kendi doğrusunda kimseyi gözü görmedi olanda ona oldu!"

Berat'ın söyledikleri Narin'in sınırlarını daha da sinirleniyordu çok bozuyordu, karşısındaki adamın yaptığı her şey den sonra arsızca hala onu suçlaması sinirlerini bozuyordu! Bir de Ağir'i ona benzetmesi ile delirmemek için kendisini zor tutuyordu.

"Gerçekten böylemi düşünüyorsun. Sonuçta oğlunun hayatı mahvoldu, açıkcası ben Ağir'in de bu yaşananları hak ettiğini düşünmüyorum. Ağir sizin saçma sapan, intikam oyununuza kurban gitti, yuvası dağıldı. Heja uğruna her şeyden vazgeçtiği adamı kaybetti. Biz suçlu olsak da onlar masumdu, hiç mi vicdanın sızlamıyor. Acaba yada keşke demiyor musun." Büyük bir nefes aldı. Yalan söylemeyecekti Ağir ve Heja için üzülüyordu.

"Açıkcası, bu kadarı çok fazlaydı. Sonuçta bir tarafta oğlun vardı. Bilmiyorum ama bence yaşananları o da hak etmedi."

Narin'in söyledikleriyle Berat'ın kafasında olan acaba ile keşkeler, verdiği vicdan muhasebesinde, yine kendini göstermeye başladı. Evet Ağir'in yaşadıkları için pişmandı lakim bunu Narin'e göstermeye hiç niyeti yoktu!

"Narin doğrusunu söylersem, hiç keşke demiyorum. Sonuçta Ağir' de Heja' da genç ve akıllı başında olan insanlar. Kendilerine yeni bir hayat kurarlar herhalde, kaderleri böylemmiş. Zaten Ağir olmadı, Keje ile devam eder. Yada yeniden sever." Ağir'in ne durumda olduğunun bilincindeydi. Ona göre yapacak bir şey çok yoktu.

"Yani Narin hanım! Büyüklerimizin dediği gibi, olmuşla ölmüşe çare yok. Artık önlerine bakacaklar. Sen fazla F düşünme bunları"

Narin, Berat konuştukça daha şaşırıyor daha öfkeleniyordu. Artık midesi bile kaldıramıyordu işittiklerini, bir insan nasıl bu kadar gamsız olur diye düşünüyordu! Öfkesini gösterir bir tınıyla "Sen buna oğlumu kullandım yuvası dağıldı, umrumda değil desene, neden bu kadar lafı uzatıyorsun."

Hayır insanların bu kadar bencil oluşlarını anlamıyordu "Gerçekten sırf intikam için oğlunun yuvasını dağıtacak kadar acizmişsin. Hiç mi üzülmedim, oğlunu hiç mi düşünmedin."

Narin sesli bir şekilde oflayıp kafasını salladı.

"Gerçi ben kime ne anlatıyorsam. Adam kendi kardeşine acımamış. Sevdasına saygı duymamış, oğluna mı acıyacak, Ferhat'ın da Ağir'in de hayatını mahvettin."

Berat zaten Ferhat ve Berfin'in konuştuklarını duyduğu için kalp krizi geçirmişti, Narin'de bilerek damarına basıyordu sanki! Berat yaptıkları için geri adım atacak biri değildi. Narin'de öğrenecekti.

"Bak Narin buraya niçin geldin hiç anlamadım ama Ağir'in de! Ferhat'ın da hayatını ben mahvetmedim. Onlar kendi seçimlerinin bedelini ödediler. Ferhat karşıma geçip ben Berfin'i seviyorum deseydi, ben vazgeçerdim. Berfin ve sizin bana oyun oynadığınızı, yalan söylediğinizi düşündüm." O zamanlar Narin yalan söylüyor, sırf Berfin ile evliliğin önüne geçmek istiyor diye düşünmüştü.

" Berfin'i tanıdıktan sonra arada Ferhat olsa bile vazgeçmezdim. Çünkü onu gerçekten sevdim. Kimin ne düşündüğü umrumda bile olmazdı. Gerekirse yakar, yıkar yinede Berfin'i bırakmazdım."

Berat ağa alnındaki terleri silip konuşmasına devam etti.

"Narin, benim gibi adamlar bir kere sever. Bende Berfin'i çok sevdim. İnan Ferhat'ın yerinde olmayı çok istedim. Berfin tarafından sevilmek nasıl bir duygu hep merak ettim. Mutsuz olduğunu biliyordum. Ama mutsuz olsa bile benim yanım da olsun istedim." Öyleydi de gözü hiçbir zaman Berfin'den başkasını görmemişti.

"Sence yaşananlarda tek suçlu benmiydim. Ferhat ne sevdiği kadına sahip çıktı, nede sevdasına, Ağir 'de aynı şekilde, ben kardeşim hasta, son istediği için karşı çıkmadım ama Ağir'in karşısında kaybedeceği şey sevdim dediği kadındı. Dinlemeseydi, yapmasaydı." Baskı yasada oğlunun ikinci evliliği kabul edeceğini hiçbir zaman düşünmemişti. Kabul ettikten sonra da oğlunun yanında duracaktı.

Narin karşısında "Senin gibi insanlar hiçbir şeyi düşünmeden yapar. İlk gördüğünüz uçurumu merak edip çıkarsınız, manzarayı seyreder, seyrettikten sonra sıkılıp inmeye karar verirsiniz. Sonuçta görmeniz gerekenleri görmüşsünüzdür. İndiğiniz de attığınız adımlara dikkat etmez ayaklarınızın altındaki taşlar kayar ve düşersiniz. Sizlere göre düşme sebebiniz ayaklarınız altından kayan taşlar. Bana göre ise sonun da düşme ihtimalinizin olduğunu bildiğiniz halde uçuruma çıkmanız. Sadece bakış açılarımız farklı, sonuç hep aynı! " Narin hanım büyük bir nefes alıp.

"Diyelim ki intihar etmeye karar verdin. Silahı yapan mı yoksa her şeyin bilincin de eline alıp kafasına sıkan sen mi günahkarsın?"

Narin artık gerçekten sıkıldığını hissetti, bir şeyler için sürekli çabalıyordu ve boşa çabaladığını anlıyordu. Kimsenin onu anlamamasından sıkılmıştı o da artık vazgeçecekti. Belkide Berat haklıydı, tüm günahlar ortak işlenmişti ve herkeste payına düşeni alıyordu.

" Berat biliyor musun?"

"Hayatlarımızın içine sıçıp, sonra da pişman değilim demeniz, bilmiyorum ama bence saçmalık. Sonuçta seviyoruz diye dünyanın bizim etrafımızda dönmesini istiyoruz ama ne yazık ki unuttuğumuz, Dünya'nın başkaları içinde döndüğü. "bıkkın bir nefes alıp umursamaz bir tınıyla devam ediyordu.

" Berat ağa ben hayatım da ilk defa pişmanım. Artık anlıyorum bazen vazgeçmek gerekir. Olmuyorsa belkide olmuyordur zorlaştırmanın hiç bir alemi yok. Bence sende bir düşün. Bazen ya gitmesini bileceksin! Yada gitmesine izin vereceksin."

Berat ağa Narin'e bakıp büyük bir nefes alıp dalgınca kafasını salladı.

"Sence Narin biz geç kalmadık mı?" çok geç kaldığını düşünen taraf ağır basıyordu.

"Biz gitmek için geç kalanlarız. Gitmesinede asla izin vermeyenlerdeniz."

Narin sesli bir nefes alıp konuşmak için dudaklarını ıslattı. Bugünlerde içtiği su bile susuzluğunu gideremiyordu.

"Beni kendinle aynı kefeye koyma, belki iyi belki de kötü ben artık doğru bildiklerim için bile pişmanım. Belki de bazen kader deyip kabullenmek en iyisi, ben gitmeyi de, gitmesine de izin verecek kadar, cesurum." Kaderine isyan edip başkaldıran Narin yaşadığı yanılgı ile belki kaderini kabul etmen gerek diyordu. Bu sözleri kullanırken yaşadığı hayal kırıklığı sesine yansıyordu.

"Neyse buraya neden geldim, seninle neden bunları konuştuğumu bile bilmiyorum. Benim artık gitmem gerekiyor. Dediklerimi iyi düşün. deyip arkasını döndü, attığı her adım yeni bir başlangıç olacaktı onun için. Dediği gibi belkide ilk defa kimse olmadan, yoluna devam edecekti.

Kapıdan çıkmadan tekrar duydu Berat ağanın sesini!

"Narin belki biz saf kötü olduğumuz için, ne gidecek yerimiz vardır. Nede bizi isteyecek birileri, o yüzden gittiği yere kadar devam etmen lazım. Fazla kafanı yorma!" Berat ağaya göre gitmek kaçmaktı. Boğazını temizleyip acısını Narin'den çıkarmak istercesine "Biliyorum sevilmemek, istenilmemek zor senin için. Gerçi sen yıllardır alıştın. Ve bence sessizce kaldığın yerden devam et" dedi.

Narin bir eli kapı kulpunda arkasını döndü Berat ağaya! Bu adamdan nefret ediyordu, madem canı yansın diye elinden geleni yapıyordu, o da Berat'ın canını seve seve acıtırdı.

"Kendimi bilmiyorum Berat ağa ama senin gideceğin yeri biliyorum. Ateşin bol olsun diyeceğim ama zaten sen biliyorsun."

Kapıyı açıp bedenin yarısını odadan çıkardı gitmek için son bir adımı kalmıştı. Onu da Berat'ın içini yakıp atacaktı.

"Ha! Unutmadan belki bilmiyorsun. Ferhat intihar etti, yalan söylemek istemiyorum hiç üzülmedim. En yakın zamanda seninde selanı dinlemek dileği ile ateşiniz bol olsun." Deyip çıktı arkasında yıkılmış bir Berat bırakarak. Ferhat'ın eline silahı Ağir vermişti. Tetiği Ferhat çekmişti şimdi suçlu olan Ferhat 'mıydı yoksa Ağir' mi? Narin hanım sonra düşündüğü bu saçma şeyler için kendisine kızdı. Kimin işlediği günahtan ona neydi.

*
*
*
Ağir ve Ferman babalarını almak için evden beraber çıktılar.

Ağir'in kafası karman çorman bir haldeydi. Bir yanda annesinin yaşadıkları diğer yanda canından çok sevdiği Heja'sı onu arkasına bakmadan bırakıp gitmişti.

Ferman dalgın olan kardeşine baktı. Biliyordu onun içinde ağır şeylerdi yaşadıkları! Ama yaşananları hak ettiğini düşünüyordu, Ağir yaptığı hatalar sonuçu sevdiği kadını kaybetmişti.

Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Sence artık yoluna devam etmen gerekmiyor mu Ağir! Biliyorsun artık Heja yok. Bence kendine ve Keje' ye bir şans ver. Geçmişe takılma, ününe bak. Karınla bir aile olmaya bak."

Ağir duydukları ile Ferman'a döndü, daha yaşananları sineye çekemezken söyledikleri kabul edilemez geliyordu ona:

"Ferman sen ne dediğinin farkında mısın. Ben daha Heja'nın yaptıklarını kabul edemiyorum. Sen çıkıp bana Keje ile kendine şans ver diyorsun. Ben ve Keje diye bir şey yok. Asla da olmayacak bir hataydı bizimkisi, ama Heja gittiği gibi geri gelecek. O da ona benden başka kapı olmadığını anlayacak. Sadece zaman, bakalım biraz uzak kalsın, ben ne yapacağımı biliyorum. Heja' da anlayacak." Kafasında vardı bir şeyler. Heja'dan asla vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu.

"Şimdi susuyorsam önceliğim annem, herkes payına düşeni alacak. Babam dahil, annem bundan sonra ne isterse o olacak."

Ferman duydukları ile kaşlarını çattı belli ki Ağir'in kafasında vardı planları var ve o planları yapmadan durmayacaktı.

" Ağir annem için bende çok üzüldüm haksızlığa uğramış. Hiç hak etmediği şeyler yaşamış ama bundan sonra biz ne yapabiliriz ki, sonuçta artık herkes kendine yeni bir hayat kurmuş devam ediyor. Her şey için çok geç değil mi?"

Ağir, Ferman'ın söyledikleri ile daha sinirlendi. Evet aradan çok zaman geçmişti ama bundan sonraki zaman sadece annesinin istediği şekilde devam edecekti.

"Ferman senin ve diğerlerinin ne düşündüğünü bilmiyorum. Bundan sonrası sadece annem ve onun istekleri öyle bilmem herkesin hayatı filan anlamam. Annem yeni bir hayatmı der, yaşantı mı ister. Onun isteklerine bakarım. Babam zaten hayatlarımızı yıktı! Bundan sonra evlatlık görevlerimi yaparım ama dahası bende yok. Olmadı annemi ve sevdiğim kadını alır giderim!"

Ferman şaşkınlıkla dinledi Ağir'i babasının en muhtaç olduğu süreçti artık. Annesinin hayat arkadaşı olarak babasının yanında olması gerekiyordu, birde sevdiğim dediği kadın Heja asla geri dönmezdi. Ağir'in bunu anlaması gerekiyordu.

"Ağir annem çocuk değil herhalde yanlışı doğruyu biliyordur. Bu yaştan sonra kendini milletin ağzına vermez. Sevdiğin kadın konusuna gelirsek kabullen artık Heja asla geri dönmez."

Ağir sert bir frenle arabayı durdurdu, önce babasını burdan çıkaracak sonra gidişata da bakacaktı. Arabayı park ettikten sonra Ferman ile beraber indi. Bakışlarını hastanede bahçesinde dolaştırdığın da onlara gelen kadını fark etti. Karşısındaki kadını burada görmeyi hiç beklemiyordu üstündeki şaşkınlığı atıp devam etti.

Narin hanım da şaşkındı Ağir ve Ferman vardı ve ona doğru geliyorlardı. Buraya gelirken onlarla karşılaşmayı hiç beklemiyordu. Sırf bunun için sabah erken kalkıp gelmişti, o da üstünde ki şaşkınlığına son verip, ona doğru gelen yeğenlerine baktı.

Ağir bir an annesi ve Narin'i, kıyasladı. Annesi sessiz sakin bir kadındı. Giyinişi, oturuşu tam bir doğu kadınıydı başında çefyesi üstünde zubunu, oysa Narin teyzesini yöresel kıyafetle görmek sadece özel günlere üzgüydü, tabi bunun nedeni elbette okuması ekonomik özgürlüğünü kazanmasındandı ama bir gerçek vardı ki bunların bile ona yetmediği ortadaydı. Sözü yöredeki bir çok erkekten daha çok geçiyordu, herkesin kendisine sunulan bir saygısı vardı. Tam bir ağa eşi ve aşiretin Hanım'ıydı. Daha sonra kafasını sallayarak düşüncelerini bir kenara itti.

Ferman'da teyzesine baktı. Narin Karahan! Önceleri ona çok saygı duyardı. Annesine yapılanları öğrendikten sonra, nefret eder olmuştu, ona göre Narin Karahan bencil, diktatör, sadece kendini düşünen bir insandı.
Ferman teyzesinin yanından geçip gitti. Gerçekten artık onun yüzünü bile görmek istemiyordu.

Biraz ilerledikten sonra Ağir'in duraksadığını gördü. Kardeşine dönüp baktı. Ağir'in neden durduğunu merak ediyordu. Bir an acaba öfkesine yenik düşermi diye düşündü, sonra kardeşinin yanlış bir şey yapmayacağına emin olduktan sonra ilerledi.

Narin, Ağir'in yanında durup geçmemesi ile şaşırdı. Ağir'in konuşmak istediğini anlayıp bekledi.

Ağir şaşkındı onu en son birkaç gün içinde görmüştü. Sevdiği kadın güzelliğini bu kadından almıştı. İkisi de zor kadın dedikleri gibiydiler.

"Nasılsın Narin hanım hayırdır yoksa hastamısın, gerçi kötüye bir şey olmaz derler."

Narin hanım Ağir'in söyledikleri ile gülümsedi. Onun sözlerinin onda etkisi yoktu sinek vızıltısı gibiydi. Kulağının dibinde vızıldayan bir sinek.

"Hayır Ağir hasta filan değilim. Babana geçmiş olsuna geldim ama haklısın gördüğün gibi kötüye bir şey olmuyor. Malum sen ve baban turp gibisiniz." Deyip kahkaha attı bugün yeteri kadar sinirleri bozulmuştu, baba oğul resmen onu sınıyorlardı.

Ağir, Narin hanımın kendisi ile dalga geçer gibi söyledikleri ile şaşırdı. Tek kaşını kaldırıp meraklı bir tınıyla, "Sen ve babamı ziyaret etmek. Birkaç gün öncede annemi ziyaret etmiştin. Hayırdır günah mı çıkarmaya karar verdin. Gerçi işlediğin günahların affı yok."

Narin Ağir'in konuşmasıyla burukça gülümsedi, bugünlerde herkes resmen üstüne, üstüne geliyordu ve artık gerçekten sıkıldığını hissediyordu.

"Haklısın Ağir belki günah çıkarıyorum. Belki pişmanlık yaşıyorum. Benim ki pişmanlık olsa bile doğru bildiklerim için. Yine olsa yine yaparım dediklerim için." Bugünlerde kendisini kafese koyulmuş bir papağan gibi hissediyordu. Sanki kelimeler ona ezberletilmişte o da onları tekrar tekrar söylüyordu.
, istenmemek nasıl bir şey, bir inat uğruna istenilmek. Narin yutkundu "Peki ya sen Ağir sen!"

"Sen de pişman mısın?"

"Sen de keşke diyor musun?"

"Hadi ben günah çıkarıyorum, benim yaptıklarım değdi diyelim. Sonuçta bir amacım vardı. Ve amacıma ulaştım değil mi?" sesinde keskin bir tını vardı.

"Ya sen Ağir hiç bir amacına ulaşamadın. Üstüne üstlük saygı duyduğun sevdiklerin tarafından ihanete uğradın. Daha doğrusu kullanıldın. Nasıl bir duygu, sende pişman mısın yada günah çıkarmayı filan düşünüyor musun? Ama sen birden aforoz ol. Malum toprak bile seni kabul etmeyecek. "

Hafifçe Ağir'in kulağına doğru eğilip konuşmasına devam etti.

" Üstüne üstlük sevdiğin kadını, yuvanı kaybettin. Gerçekten merak ediyorum Ağir sende pişman mısın?"

Ağir, Narin hanımın söyledikleri ile kaskatı kesildi. Söylediği her şey de haklıydı. Heja bile arkasına bakmadan gitmişti kendisinden. Elini yumruk yapıp dişlerini sıktı. Büyük bir nefes alıp kendisine gelmeye çalıştı. Narin hanımın kolunu tutup kendisine doğru çekti. Artık canını sıkanların canını o da sıkacaktı. Narin hanımın gözlerini bakarak.

"Bana bak, benim yaşadıklarım beni alakadar eder. Senin anneme yaptıklarını unutmadım. Sen ve diğerleri öyle günah çıkarmak ile kurtulamazsın. O kızında gittiği gibi geri gelecek. Susuyorsam yaptıklarınızı sineye çekmiş değilim. Hepiniz ayağınızı denk alın."

Narin hanım Ağir'in söyledikleri ile ona bakıp kahkaha attı. O kimsenin tehdidine boyun eğmezdi. Hele Ağir gibi birisine asla boyun eğecek biri değildi.

"Ağir haddini bil diye söylüyorum. Ben öyle korkup kenara çekilecek biri değilim. Benimle kardeşimin arasındaki sorun bizi ilgilendirir. Kızıma gelince adını bile ağzına almaya kalkışma kızım kendi seçimini yaptı. Gerçi o seçime sen onu mecbur etin, uzak dur Ağir! Uzak dur ki canını yakmayayım. Konu evlatlarım olursa kimsenin canını yakmaktan vazgeçmem. Seni mahvederim, öyle uyuşturucu saçmalığı ile değil. Seni öyle bir hale sokarım ki gün yüzü bile göremezsin."

Bu sefer gülen taraf Ağir'di daha onu tanıyamadıkları ortadaydı. O da kendini bundan sonra en iyi şekilde tanıtırdı.

"Senin eline o fırsat bir kere geçti ve ne yazık sen değerlendiremedin. Gerçi gelip en kısa şekilde tahliye olmamı sağladın ama neyse, bundan sonra kim, kimin ne olduğunu görecek."

Narin hanım sinirle soludu, biri bitmeden biri başlıyordu, artık gerçekten sıkmaya başlamıştı.

"Önce çek elini kolumdan. Sizinle gerçekten sidik yarıştıramam. Elinden ne gelirse yap, hiç çekinme benim kaybedeceğim hiç bir şey olmaz. O güne gelince annenin sevdiği adam için birilerinin son görevlerini yapması lazımdı. Damadı olarak bu görev senindi. Bu yüzden erken serbest bırakılmanı sağladım. Korkma senin benden nefret ettiğin kadar, bende senden nefret ediyorum."

"Nasıl olsa sen babanın oğlusun. Zaten bunuda kanıtladın. Heja'dan uzak duracaksın. Yok bilmem benim, yok bilmem sevdim, gibi şeylerine gelemem. Seni mahfederim,öyle bir canını yakarım ki kim olduğunu bile unutursun." Kolunu hızlı bir şekilde Ağir'in elinden çekip öfkesini sesine yansıtırcasına, "Şimdi çekil git babanla ilgilen." Deyip arkasını dönüp hızlıca yürüdü.

Ağir sindirmeye çalıştı söylenilenleri ama o da günü gelince görecekti kimin ne yapabildiğini büyük bir nefes alıp bıraktı sadece sabır dedi. Narin arkasına bakmadan yürüyordu onun birde daha gidip onu evde bekleye yılların pişmanlığı ile yüzleşmesi lazımdı. Arabasına binip hızlıca konağa sürdü. İçinde artık bir boş vermişlik vazgeçmişlik vardı. Arabasını konağın kapısın da önünde durdurup büyük bir nefes alarak aşağı indi.

Boran ağa dalgın bir şekilde pencereden konağın avlusuna bakıyordu, karısıyla aralarında geçenleri düşünüyordu. Narin'in konağa içeri girmesi ile dudakları yukarı doğru kıvrıldı...

Narin!

Hırçın ve asi!

Güzelliği, cesareti kendinden ödün vermeyişi, başta sırf bir inat uğruna peşine düştüğü kadın.

Adı ile bile zıttı Narin.

Sonrası....

Gerçekten aşık olup sevmişti ama Narin'i asla inandıramamıştı buna.

Asi bir kısrak gibiydi Narin! Asla uysallaştırılamayan. Aksine asileştikçe daha asileşen. Onun lügatinde pes etmek diye bir şey yoktu. Savaşçı bir kişiliği vardı. Önüne çıkan her engeli ezip geçerdi.
Bir de güven! Narin için güven çok önemliydi. Birine karşı güvenini kaybettiği zaman, asla bir daha şans vermiyordu. Tabi birde başarıya karşı doyumsuz karakterinde unutmaması gerekiyordu.

Boran ağa bunları düşündükçe gülümsedi. Belki kendisini ona çeken nedenler bunlardı. Narin çok güzel olmasına rağmen, güzelliği değilde karakteri, ince zekası, asiliği ile dikkat çekerdi. Her erkeğin sahip olmak istediği ama gerçekten zor olan bir kadındı.

Başta Berat ile olan çekişmesi için istemişti Narin'i kazanırsa Berat'a karşı en büyük zaferi olacaktı, kazanmıştı da tabi en büyük yenilgisine dönüşeceğini bilmeden.

Evet Narin en büyük yenilgisiydi! Boran ağa
Aşk'a yenilmişti. Bunu kabul etmesi çok uzun zaman aldı.
Bu süreçte Narin'in aşkı ve sevgisine olan inancı da bitti.

Ailesi tarafından Narin'in kabul görmesi baya uzun sürdü. Annesi Zümra hanım tamda kaynanalık yapıyordu. Narin en başından sürdüğü okul şartı, sonrasında evde kabul görememişti ama Narin pes etmeyip direnmekten asla vazgeçmemişti.

Boran ağa da Narin'in yaşadıklarının farkındaydı. Belki Narin çok şey istemiyordu ama şartlar isteklerini zorlaştırıyordu.

Hemen evliliklerinin ilk senelerinde ailesi çocuk diye tutturdu, zaten zor olan şartlar Narin için daha da zorlaştı. Boran ağa da belki Narin pes eder, diye müdahale etmiyordu. Narin de o zaman anlamaya başlamıştı bazı şeyleri.

Bu sefer hem evin gelinlikliyi, hem çocuk, hemde okul yükü binmişti omuzlarına!

Şimdi Boran ağa düşününce hatayı kendisinde de buluyordu. Evet Narin zor bir kadındı ama şöyle bir gerçek vardı ki hep zorluklarla mücadele ediyordu. Belki zor değildi yaşadığı zorluklar onu zor olmaya mecbur bırakıyordu.

Belki de hep güçlü durduğu için onu anlamaya bile çalışmamıştı.

Narin bunca yaşananlara rağmen ilk defa Boran ağa yı görmezden geliyordu, artık onunda pes ettiğini anlıyordu.

Boran ağa parmakları ile gözlerini sıktı geçmişleri vicdanlarını yoruyordu artık. Narin üniversiteyi bitirdiğinde ikinci çocuklarını kucağına almıştı. Zaten üniversiteyi bitirdikten sonra hırçınlığı baş kaldırışları başlamıştı. Çalışmak istemesi yine ailesiyle çatışmasına yol almıştı. O dönemde artık Boran ağa da dayanmaz olmuştu, Narin'in çalışmak için diretmesi hele ki çalışmaya ihtiyacı olmadığı halde bunu istemesi, içinden çıkmazlara sürekli kavgalara sebep oluyordu. Tabi sonunda babasının müdahalesi ile buda son bulmuştu. Narin aile şirketinde çalışmaya başlamıştı. Allah var Narin çocuklarına, işine zamanını doğru ve yeteri kadar ayıran bir kadındı. Bazen kafasını yastığa koyduğu gibi uyumasından anlıyordu yorgunluğunu, Boran ağa bu süreçte sürekli belki pes eder diye beklemişti.
Bu süreçte sırf hırsı inadı için evlenmek istediğini öğrenmesi de çabasıydı. Gözlerindeki hayal kırıklığı ile kendisine bakışlarını hala unutamıyordu ama artık üç çocuk annesiydi.

Boran ağa sonrasında ne kadar sevdiğini söylese de bir türlü onu inandıramamıştı. Madem sevmiyordun niye evlendin diyordu. Açılan kapı sesi ile arkasını döndü Boran ağa, düşüncelerinin sahibi tam da karşısındaydı.
Oysa kaç gündür mecbur kalmadıkça ne yüzüne bakmıştı. Nede konuşuyordu, Boran ağanın hiç beklediği bir tepki değildi.
Sesli bir nefes alıp gülümsedi Boran ağa, belki de aralarındaki küslüğün , kırgınlığı bitmesi gerekiyordu. İlk adımı da Narin atıyordu.

Beklemediği ise Narin'in bazı şeyleri bitirmek için geldiği idi.

"Hoş geldin Narin"

Narin kapıyı kapatıp Boran ağaya doğru ilerledi. Kaç gündür bu konuşmayı yapmak için çok zorlamıştı kendisini.

"Pek hoş bulduğum söylenemez Boran. Seninle konuşmak istediklerim var."

Boran ilk defa Narin'i kendisine böyle boş bakarken gördü artık kırgınlıklarda yok gibiydi.

"Gel otur da konuşalım kaç gündür, benimle saklambaç oynamandan bıkmıştım."

Narin başını sallayarak oturdu.

"Ben kimseyle saklambaç oynamıyorum. Sadece görmek istemediklerimi görmemeye çalışıyorum. Eee sende bu sıralar görmek istediklerimin arasında değilsin."

Boran ağada Narin'in tam karşısına oturdu. Zaten tepkileri ile görmek istemediğini yeteri kadar gösteriyordu Narin.

"Neyse Narin emin ol bunu yeteri kadar gösterdin. Hatta çevremizdekiler bile anlamıştır. Biz seninle aramızda ne yaşanırsa, yaşansın genelde çevreye yansıtmazdık. Bende seninle konuşacaktım zaten. Bir daha böyle bir şey istemiyorum."

Narin duydukları ile seslice güldü. İşte bu kadar değersizdi. Ne için kırıldığı bile önemli değildi.

" Haklısın Boran bir daha böyle bir şey yaşanmaması lazım. Zaten bu da sondu. Ben artık bunu bitirmek istiyorum. "

Boran da doğru olanın bu olduğunu düşünüyordu.

"Tamam o zaman bir daha aramızda böyle bir şey yaşanmasın. İkimizde çocuk değiliz."

Narin hanım kafasını olumsuzca sallayıp yine güldü. Hayatını böyle insanlara verdiği için daha çok gülmesi lazımdı.

"Boran zaten aramızda bundan sonra küslük yaşanmayacak."

Narin, Boran ağanın gözlerinin içine bakıp devam etti. Söylediklerinin ona nasıl bir etki yaratacağını çok merak ediyordu.

"Çünkü ben ayrılmak istiyorum."

Boran ağa duydukları ile şaşkına uğradı. Yanlış duyduğunu düşündü.

" Sen ne dedin Narin. İnan ki ben anlamadım. Ayrılmak mı istiyorsun. Bunca yıldan sonra ben yanlış duydum değil mi?"

Narin, Boran ağanın tepkisi ile kafasını olumlu anlamda sallayıp gülümsedi.

"Yanlış duymadın! Ben ayrılmak istiyorum. Boşanmak istiyorum, hem de bunca yıldan sonra, aslında en başından yapmam gerekeni şimdi yapıyorum."

Bu sefer gülen Boran ağaydı. Demek ki doğru duyuyordu.

"Demek boşanmak istiyorsun, gitmek istiyorsun. Ve başından beri yapman gerekeni şimdi yapıyorsun. Çok merak ettim benden boşanıp ne yapmayı düşünüyorsun. Ya da her şeyi boş ver çocuklarına çevrene ne diyeceksin."

"Saçmalamayı kes Narin bir tokat için boşanmakta ne demek."

Narin dikkatlice dinledi Boran ağayı nasıl olsa buraya konuşmaya gelmişti.

"Saçmalamıyorum Boran buraya seninle medeni bir şekilde konuşmaya geldim. Senden boşanmak istiyorum. Çocuk dediklerin kazık kadar kocaman insanlar. Elbette anlayışlı olacaklar. Ve unutmadan bana şiddet gösterip hanım hanımcık oturup kocamdır. Aman ister söver ister döver dememi bekleme, ben sadece en başından yapmam gerekeni yapıyorum."

Boran ağa sinirle soludu. İşte buydu Narin yeri gelince kimseyi umursamıyordu.

"Narin sana şiddet uygulamışım gibi konuşma, o bir anlık sinirleydi. Tamam belki bazen üstüne çok yükleniyorum. Git bir yerlerde dinlen kafanı topla gel. Hatta olmadı beraber gideriz. Hem Heja' yada iyi gelir tamam mı ve bu söylediklerini ne sen söyledin nede ben duydum."

Narin gözlerini kapadı büyük bir nefes aldı. Gözlerini açıp Boran ağanın gözlerine baktı. Bir zamanlar bu gözlere bakmayı ne çok sevmişti.

"Boran ben ne diyorum, sen ne anlıyorsun. Ben diyorum ki ayrılalım!"

"Kimin ne söylediğini, ne düşündüğünü umursamıyorum artık. Tamam bana tek bir tokat attın ama ilk değildi. İllaki şiddet eylemine geçmiş olması için her yerimin darp edilmesi gerekmez. " büyük bir nefes aldı. Peki psikolojik şiddet o ne olacaktı.

" Tamam diyelim ben fiziksel şiddet görmedim. Peki ya psikolojik şiddet ne olacak." Ruhuna aldığı darbeler onların sızlaması ne olacaktı. Kollarını kaldırıp ellerini açarak
" Ben sürekli psikolojik şiddete uğradım ve ben artık kaldıramıyorum. "

" Kendime yeni bir hayat kurmak istiyorum. Varsın kimse beni sevmesin. Bende artık birileri beni sevsin diye çaba harcamak istemiyorum. Sende beni anla, ben boşa kürek çektiğimi anladım. Artık kendimi akıntıya bırakmak istemiyorum. Varsın boğulayım."

Boran ağa burun kemerini sıkarak dinledi Narin'i tamam haklıydı belki ama boşanmak çok fazlaydı.

"Narin ben sana fiziksel veya psikolojik baskı uygulamadım. Tamam bende hatalıyım, seninde hataların oldu. Ama boşanmak çok fazla bu yaştan sonra milleti kendime güldüremem. Aklını başına topla ve otur oturduğun yerde, şimdi kızımıza odaklanmamız gerekirken. Konuştuğumuz şeylere bak."

Narin öfkesine sahip olmak istiyordu. Bu kadar zaman tahammül etmişti. Biraz zaman daha tahammül edebilirdi.

"Biliyor musun Heja' ya bakınca onu ilk defa kıskandım."

Seslice gülüp devam etti.

"İnsanın kendi kızını kıskanması ne kadar acınası değil mi?" gözleri dolu doluydu. Hep tek başına mücadele etmesi gerekiyordu.

"Keşke dedim. Benim de arkamda böyle dağ gibi duran bir babam olsaydı." Ondaki en büyük yaraların sahibi kendi babasıydı. Sırf bunun için kimseyi suçlamıyordu.

"İnsanın kendi ebeveynlerini seçememesi ne kadar kötü! "

"Birimiz saçlarını babaları sevip, okşasın diye uzatır."

"Diğerimiz saçlarını babaları çekmesin diye kısaltır." Narin saçları up uzun bir genç kızdı. Saçlarını ilk babası için kesmişti. Sonrası uzatıp kesmeye devam etmişti. Bu onun için bir döngü olmuştu.

"Asıl acı olan ne biliyor musun?"

"Babaları tarafından saçı sevilmeyenler. Kocaları tarafından da sevilmez sanırlar."

"Gerçi babaların sevmediklerini el niye sevsin değil mi?"

"Ben kınamda saçlarımı kestirmiştim."

"Belki saçlarım uzun olursa, kocamda çeker diye,"

Boran ağa şaşkınlıkla dinledi karısını Narin'in kötü şeyler yaşadığını biliyordu. Ama bu kadar iz bıraktığını bilmiyor du.

"Biliyor musun o zamanlar ben fiziksel acının insanın canını acıttığını sanırdım. "gözleri dolu doluydu. Her zaman dik duran kadın ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Dolu dolu gözlerle Boran ağanın gözlerine bakıyordu. Kendisinde bıraktığı yıkımı görmesini istiyordu" Sonra psikolojik şiddetin açtığı yaraların hiç geçmediğini öğrendim."

"Dilimde dökülmek için bekleyen o kadar çok pişmanlık var ki Boran, konuşsam dilime batacak, sussam yüreğime, ve ben artık taşıyamıyorum."

"Boran artık ben kim beni neden sevmedi kim neyi neden yaptı bilmek istemiyorum. Sadece yeni bir hayat istiyorum. Biliyor musun? Kimseye kırgın değilim. Öyle bir boş vermişlik vardı ki onda kimseye kırgın değildi.

"Yemin ederim o kadar çok doluyum ki, içimde kırgınlıklara bile yer yok."

"Artık hak ettiğimi düşünüyorum. Ben bu yaşanan her şeyi hak ettim." Hak ettim bu kelimeleri üstüne basa basa söylüyordu.

"Kırıp bacaklarını otursaydın diyorum. Ne bu inat canım."

"Senin neyine okumak!"

"Yada senin neyine sevmek diyorum."

"Sonra düşünüyorum. Neden beni sevmeyen bir adama kandım diyorum. İşte o an yine kızıyorum kendime, sen hiç sevilmedin Narin! Nasıl bir şey nerden bileceksin. O yüzden kandın diyorum."

Boran ağa yutkunamıyordu lakin Narin hanım susmuyordu.

"En kötüsüde ne biliyor musun Boran insanın teselliyi bile kendinde araması, çevreme bakıyorum. Ne kadar da kalabalığız. Ama ben Narin bu kalabalığın içinde yapayalnızım." O yapayalnızdı. Kimsede teselli aramamaya mecbur bırakılmış kadınlardandı. Susmaması neye yarardı ki onu anlamayan bir topluluk olduktan sonra.

Boran gömleğinin düğmesini açtı. Bu kadarını duymayı beklemiyordu. Şimdi düşününce Narin'in hiç bir sıkıntısını anlatmadığını anlıyordu. Gözünde çok güçlü bir kadın olunca her sorunun altından kalkar diye düşünüyordu.

" Narin bak sen yanlış düşünüyorsun. Tamam bak öncesi sırf Berat'ın inadına seni istedim ama sonrası sana aşık oldum seni çok sevdim. Sana böyle hissettirdiğim için özür dilerim."

Narin, Boran ağa'nın söylediği ile hızlıca ayağa kalktı.

"Asıl ben senden
Özür dilerim."

Boran sözünün kesilmesi ve Narin söylediği ile şaşkına uğradı. Dilinden istemsizce bir kelime döküldü.

"Neden!"

"Sen neden özür diliyorsun?"

Narin'in beklediği soru buydu.

"Beni bu kadar kırmana izin verdiğim için. Hayatımda bulunan pişmanlıklarda her zaman bir yer edindiğin için."

"Daha da önemlisi seni sevip, sana bu kadar değer verdiğim için."

"Gerçekten özür dilerim. Hayatımdaki en büyük yanlış olduğun için."

Boran ağa kalbine bir yumruk yemiş gibi oldu. Tamam Narin'in konuşmasını bekliyordu. Ama en büyük pişmalığa kendisini koyması kabul edilir gibi değildi.

"Narin bak sen kafanda ne kuruyorsun bilmiyorum. Ama ben seni sevdim. Tamam kabul ediyorum. Hatalıyım, pişmanımda bunları hak etmedim. İlk başlarda yeteri kadar yanında durmadım ama sende sürekli her şeye itiraz ediyordun. Hiçbir şeyi alttan almıyordun. Belki babanla ailenle sorun yaşadın lakin benide aynı kefeye koyman çok saçma, bence ben bu sözleri hak etmedim."

Narin umursamazca elini salladı. Bu günlerde geçmişiyle ne kadar çok yüzleşir olmuştu.

"Boran ne sevgini, nede geçmişi dinlemek istiyorum."

"Ama gerçekleri duymak istersen, ben babamla seni aynı kefeye koymuyorum. En azından babam içten pazarlıkçı değildi. Ne yaptığı, niçin yaptığı belliydi. Ben onun gözünde arsız bir kızdım ve beni yola getirmek için yapıyordu diyorum."

"Ama senin için kendimi kandıracak tek bir kelime bulamıyorum. Kocam beni neden sevmedi ve benden ne istedi diyemiyorum." Boran ağa sevdim aşık oldum desede ona inanmadığını belirtir bir şekilde sevmedin diyordu ve bu Boran ağayı gerçekten çok üzüyordu. Bu yıllardır böyle devam ediyor ve Narin hiçbir şeklinde geri adım atmıyordu.

"Neyse Boran ben işlemleri başlatacağım. En kısa sürede ayrılmak istiyorum. İstersen anlaşmalı boşanırız. Kimse boşandığımızı bile anlamaz. Ben giderim, arada çocuklar için nasıl olsa geri gelirim. Bak sana el alem için çözüm de buluyorum. Yani benden bu kadar."

Boran ağa öfkeyle Narin'in yanına gidip kolundan tuttu. Hiçbir şey bu kadar kolay değildi. Madem Narin bazı şeyleri anlamıyordu o da anlatırdı.

" Narin kafandan bu düşünceleri at. Senden asla boşanmam, senide boşamam! Şimdi madem çok istiyorsun, git bir yerlere kafanı topla, döndüğünde bu saçmalıklara son vermiş ol."

Narin bir kolundaki ele baktı bir de Boran ağanın gözlerine, görünen o ki Boran her şeyi zorlaştıracaktı.

"Tamam zaten her şey bir anda olsun demiyorum. Olmadı daha nerede yaşayacağıma karar vermedim. Önce onu ayarlar sonra boşanırız. Nasıl olsa değişen hiçbir şey olmayacak. Bu süreçte her şey normal ilerler. Sonra çocuklarla konuşur ona göre adım atarız."

Boran ağa şuanda boşuna konuştuğunu anlıyordu. Narin'in geri adım attığını hiçbir zaman görmemişti. Demek ki bir ilk yaşanacaktı.

" Narin git hazırlan yarın Sivereğe gideceksin. Düğünden sonra bu konuyu tekrar konuşacağız. Seni daha fazla kırmak istemiyorum, bence bugünlük yeter."

Narin kolunu çekip arkasını dönüp sinirli bir şekil de çıktı. Onun bekleyeceği bir neden yoktu, ama olsun bir kaç gün daha bekleyebilirdi. Tabi mutluluk oyununa devam etmesi gerekiyordu...

Heja odasının penceresinde konağı izliyordu, nasıl üzlemişti evini ailesini, pişmanlıkları vardı. Kızgınlığı Ağir'e değildi. Başkası için hayatından ödün veren kendisineydi. Nedenler kafasında ardın ardına sıralanıyordu.
Çok seven Heja'mıydı yoksa az seven Ağir'miydi! Bencillikmi yapmıştı, yoksa çokmu kötüydü? Bunları hak edecek ne yapmış olabilirdi. Bu aralar çok sorguluyordu kendisini. Annesi Narin hanım kısa bir süre önce konağa girmişti şimdi çarpan kapı seslerinden babası ile tartıştığını anlıyordu. Anne ve babasının tepki göstermeyeceğini bilse gidip ikisiyle konuşmaya çalışırdı.

Odanın kapısın da durmuş onu izleyen abisine baktı. Bu süreçte ona bir hızır gibi yetişmişti! Belki o olmasa hala o konakta bir mahkum gibi çare arıyışları içinde bekleyecekti.

Murat, Heja'sına doğru ilerledi, ona olan sevgisi sonsuzdu, onu üzgün görmek en son istediği şeydi.

"Hayırdır küçük hanım Karadeniz'de gemileriniz mi battı? Kara, kara neyi düşünüyorsun."

Heja abisinin söyledikleri ile gülümsedi, sahip olduğu aile için yine şükretti. Şakaya vurup konuşmaya başladı.

"Hayır Murat beyciğim, Karadeniz'de gemilerim batmadı. Bildiğiniz gibi yeni boşandım. Hayatıma nasıl yön versem diye düşünüyorum. Sizin bu konu hakkınızdaki fikrinizi alabilir miyim."

Murat seslice gülüp kardeşine sarıldı, saçlarını öpüp kokladı. Gerçekten özlemişti, inatçı kardeşini, evin tek kızıydı gül goncasıydı onlar için. Bundan sonra mutlu olması için elinden geleni yapacaktı. Heja'nın oyununa devam edip konuşmaya devam etti. Madem kardeşi oyun istiyordu, o da seve seve ona uyardı.

"Tabiki Heja hanım, artık kendi ayaklarınızın üstün de durmanız gerekir, diye düşünüyorum. Öncelikle üniversite eğitimi ile başlaya bilirsiniz. Bence hiç bir kadın, hayatına yön vermek için, bir erkeğe muhtaç değil. Ehhh sizde bu azmi görüyorum. En kısa zamanda bunun için ilk adımı atabilirsiniz. "

Heja abisinin söyledikleri ile kahkasını tutamadı. Sımsıkı sarıldı abisine, gerçekten iyi ki var olanlardandı.

"Tamam Murat beyciyim, söylediklerinizi kulağıma küpe yapacağım."

Murat kardeşinin saçlarını tekrar öptü, kardeşi zor bir zamandan geçiyordu. Yanında olmak için elinden geleni yapacaktı.

"Şaka bir yanada annem hiç iyi görünmüyor, telefonu da kapalı, babamla aralarında sanki sorun var gibi, biraz öncede odalarından sesler geliyordu ben ne olduğunu çözemedim ama belki sen biliyorsundur." Murat biraz önce gelen seslerden anne ve babasının tartıştığını anlıyordu.

Heja abisin söyledikleri ile duraksadı. Anne ve babasının arasındaki sorunu biliyordu. Babasının yaptığı yanlıştı, annesininki de kabul edilebilir değildi ona göre!

"Şey abi babam, anneme Berfin teyzem için kızgın. Annem de babama kırgın. Annemin onu kolay, kolay affedeceğini düşünmüyorum."

Heja abisinden uzaklaşıp yatağına oturdu, yaşananları düşündükçe içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
Murat bazı şeyleri anne, babasından duymasa da önceden yaşananları biliyordu, ona göre annesi de kendince en doğru olanları yapmıştı.

"Eski konuklarımı aralarında sorun olan şey, bence babam ve diğerleri kendilerine günah keçisi arıyorlar. Galiba bu yaptıkları hataları, anneme mal etmeye çalışıyorlar. Annem de kolay lokma değil. Onların biçip, ölçtüklerini kabul etmiyordur."

Heja, Murat'ın söyledikleri duraksadı. Ona göre yaşananlarda hepsi büyük paya sahipti buna annesi de dahildi. Ve yaptıkları kolay, kolay affedilecek şeyler değildi. Hele Berfin teyzesinin söylediklerini hatırlayınca içinden çıkılmaz oluyordu.

"Ben öyle düşünmüyorum abi! Bana göre annemin de yaptıkları kabul edilir şeyler değil. Sonuçta bir tarafta kız kardeşi vardı. "

"Bu kadar uzun zaman duyarsız kalması bilmiyorum ama hiç doğru gelmiyor bana, hele teyzemin durumunu düşündükçe! "

"Açıkcası ilk defa annem ve babam hakkında olan düşüncelerim değişiyor."

Murat, Heja'nın söyledikleri şaşırdı. Annesini en iyi anlaması gereken kişinin Heja olmasını bekliyordu. Ama görünen o ki Heja babası ve teyzesinin yanında yer alıyordu.

"Peki Heja sen annemin yerinde olsaydın ne yapardın. Sana biçilen kaderi sessizce oturup yaşar mıydın. Hiç biriniz annemi anlamaya çalışmıyorsunuz. Annem güçlü bir kadın. Yürüdüğü yokuşu kimseye ihtiyaç durmadan çıkıyor ."

"Ben annem gibi kadınlara hayranım Heja! Güçlüler, asiler, dik duruşlarından hiç kimseye taviz vermiyorlar. Onların hayatlarını prensese çevirecek, bir prense ihtiyaç duymuyorlar.Kendi dünyalarında kendi krallıkları var. Kendi krallıklarında, kraliçeler. Bağımsızlıklarını ilan etmek için savaşırlar. Peki sence zaferleri onların mücadelerinden dolayı değilmidir."

"Heja anla artık bizim annemizin hikayesi onu camdan ayakkabıdan tanıyacak bir adamla sürmüyor.!"

"Annem kaderine meydan okuyor. Sence o çabalamasaydı, sen ben kardeşlerim bu hayatları yaşayabilir miydik. Annemin emeklerinde babamın, bavonun yada daye pironun payı yok!"

"Yaşadığı hayat, her şey annemin başarısı! Bu coğrafyada annemin zamanında yaşayıp, annemin mevkisine gelebilmiş, kaç kadın tanıyorsun."

"Hiç kusura bakma Heja! Bir taraf her şeye kader deyip boyun eğmiş. Diğer tarafsa ise kadere meydan okumuş ve savaşmış. Belki biraz bencillik yapmış ama şunuda unutmayalım onun hayatındaki herkes bencil."

Murat sesli bir nefes alıp devam etti. Belki annesinin hataları da vardı. Ama ortada sadece günah keçisi gibi ilan edilmesi de haksızlıktı.

" Ben çok düşündüm Heja, annemi, teyzemi, babamı ve Berat ağayı, hepsinin kendince haklı ve haksız yanları var."

"Eğer annem Berat ağaya bir söz verip, geri adım atsaydı. Suç annemindi. Ama onun hayatı hakkında sözü veren babası, onun bunu kabullenmemesi en doğal hakkı, bu süreçte teyzem veya dayılarım ona destek çıksaydı. Annem teyzemi ortada bıraksaydı suç annemin olurdu. Ama annem kimseden destek görmüyor. Annem Berat ağa ile evlenip, mutsuz olsaydı. Kimse ona acımayacak yanında durmayacaktı. Annem bunların bilinçide olan bir kadın. Baş kaldırmış bunun için de onu suçlayamayız."

"Babam senin hakkında karar verdiği zaman. Senin adına söz verdiği zaman. Sende karşı çıktın. Sevdiğin adamla olmak istedin. Madem annem suçlu, haksız. Sen neden direndin. Hepimizi silmek uğruna gitmedin mi? Annem mi en iyi senin anlaman gerekirken, neden karşısın."

"Yanlış anlama seni eleştirme, yada acını depreştirme değil amacım ama annemi anlamanı istiyorum." Murat kardeşini anlıyordu onun da annesini anlamasını bekliyordu. Zaten annesi kimse tarafından anlaşılmıyordu.

"Bak canım sana şöyle anlatayım zaten kadın olmak zor. Ama bu coğrafyada çok daha zor. Kadın erkek eşitsizliği her yerde var. Burada çok, çok üstünde yaşanıyor bu eşitsizlik. Annem sadece bu topraklar da baş kaldıran biri, bu coğrafyada kadın kimliğini yeni, yeni kazanıyor, ne yazık ki yeri gelince kaşık düşmanı denilen kızlar kan davası, berdel adı altında hemen yer değiştiriyor. Kurtarıcı oluyorlar. Birde beşik kertmeleri var daha doğdukları gibi onların adlarına söz veriliyor. Annem de o kadınlardan biri, aradaki fark sadece kendisi adına verilen söze boyun eğmemesi, bir birey olarak kabul edilebilmek için verdiği mücadele, ve bunu sende yaşadın."

"Şimdi seni ve annemi kıyaslamama kızacaksın ama emin ol annem seni bu kadar dik başlı yetiştirmeseydi. Sen ya babamın yada kocanın isteklerine boyun eğecektin. Annem bu coğrafyada büyümesine rağmen kimsenin hayatlarımıza müsaade etmesine izin vermedi. Sen iyice düşün bunları tabi kimse masum değil. Ama işlenen günahlarda hepsi ortak. "

Murat, Heja'nın saçını okşayarak kalktı. Onun gözünde annesi kusursuz bir kadındı. Doğruları ve yanlışları ile iyiki benim annem diyebildiğiydi. Kız kardeşinin yeni boşandığını kafasının karma karışık olduğunun bilincindeydi. Sevdiği adamdan aldığı darbe ayrı uğradığı ihanet ayrı canını yakıyor diye düşünüyor. Üstüne bunların gözünün önünde yaşandığını düşününce onu daha çok anlıyordu.

" Ha unutmadan Heja bugün benimle şirkete gel hem sana da değişiklik olur hemde bana yardımcı olursun."

Heja cevap vermeyip kafasını olumlu anlamda sallayınca Murat'ta odadan dışarı çıktı. Heja abisi gittiği gibi hızlıca ayağa kalkıp dolaba ilerledi. Biraz hava almak ona çok iyi gelecekti. Annesini anlamıyor değildi ama bazı şeyleri kabul edemiyordu. Kafasında ki düşünceleri bir kenara verdi ve hızlıca üstünü değiştirdi sade bir makyaj yapıp saçlarına şekil verdi. Murat kısa bir süre sonra kapısının önündeydi Heja gülümseyerek abisine doğru ilerleyip koluna girdi elindeki telefon ile önce Murat ile bir kaç resim çekip sırf Esra'yı sinir etmek için fotoğrafları ona attı.

Abisiyle beraber konaktan çıkıp arabaya bindiler. Babaları onlardan önce çıkmıştı.

Heja elini radyoya atıp dinleyebileceği güzel bir müzik aramaya başladı. Sertap Erener İyileşiyorum söylüyordu. Gülümseyerek şarkının sözlerine eşlik etmeye başladı.

"Neyin varsa kaldırıp çöpe attım"

Ağir'in bütün kıyafetlerini toplayıp Keje'nin odasına göndermişti.

"Saçlarımı kestirdim hemen, sarıya boyattım"

Sevdiği adamdan vazgeçmişti ama saçlarından vazgeçmemişti. Gerçi bunun için çok savaş vermişti.

Birtannem diye diye kaydetmiştim ya hani, telefonuma
Sildim derhal herkes gibi, adını yazdım."

Telefonun da adını silmesine bile fırsat verilmeden Ağir telefonunu elinden almıştı.

" Sensizlik bana çok iyi geldi
Ne kadar da ihmal etmişim kendimi "

Ağir yüzünden kendinden çok ödün vermişti. Ailesinden okulundan vazgeçmişti. Bunun için kendisine bile kırgındı.

Nakarata gelince gülümsedi. Camı açıp sesini yükselterek "umurumda değil iyi ki bitti
Omuzlarımdan koca bir yük gitti
Çoktan alıştım, yokluğuna inan ki"

Ayıp sayılacağına bilmese camdan kafasını çıkarıp tüm Amed'e sesini dinletircesine avazı çıkarcasına bunu söyleyecekti.

Ağir o oda girdiği an kafasında bitirmişti ama bir umut kocasının başka bir kadına dokunmadığını düşünmüştü. Zilan'ın zılgıt çalıp eksikliğini yüzüne vurur gibi Keje hamile demesiyle dimdik ayakta dursa da ruhu yıkılıp darmadağın olmuştu. O bir kadındı kalbi o an kıymık parçalara ayrılmış ve ruhunda zelzele etkisi yaratmıştı.

Şimdi umurumda değil iyi ki bitti diyordu.

Nakaratın ikinci tekrarında abisi Murat'ın ona eşlik etmesiyle yüzündeki gülümseme büyüdü. Murat ona dönüp göz kırptı ve camları kapattı.

Murat'la beraber iyi ki bitti deyip inan ki diye bağırdılar. Sesleri çıktığı kadar inan ki dediler.

Şarkının sonlarına doğru Murat'a bakıp "Aslında iyiyim gerçekten" dedi.

Murat'ın dudakları kenara doğru kıvrılca Heja'nın yüzünde ki gülümseme büyüdü.

"ama bazen bilhassa, akşam olurken
Heja'nın sesi biraz kısıldı. Yaşadığı hayal kırıklığı sesinin tonuna yansıdı.

" bir tuhaflık olmuyor değil
Sızlıyorum, özlüyorum " içinde özlem yoktu ama kalbi uğradığı ihanet için sızlıyordu.

Resimlerini atamıyorum mesala
Üzmek istiyorum seni" Heja bütün resimlerini yakıp onlara dair hiçbir şey bırakmamıştı.

Sanki Ağir ve Heja hiç olmamış hiçbir şey yaşamamış gibiydiler.

Murat kardeşinin içinde ki yangını bilen biriydi. Farkındaydı Heja her şeyi içine atıyordu ve bunu çok üzüyordu. Onlar bir aileydiler ve zor günleri beraber atlatmaları gerekiyordu. Murat sırf bunun için arabanın camlarını kapatmıştı. Heja'nın içinde birikmiş olanları bağıra bağıra atlamasını istiyordu.

Son nakaratın da son defa iyi ki bitti dedi. Murat ona destek olurcasına "Çoktan alıştım, yokluğuna inan ki" diye bağırıp kız kardeşine eşlik etti. Bittiği için kardeşi adına mutluydu. Bir kadın öyle bir hayatı kendisine kader olarak biçmemeliydi.

İyi ki bitmişti.

Kısa bir süre sonra şirketin otoparkına arabayı park edip abi kardeş beraber arabadan inmişlerdi.

Heja abisinin koluna girip telefonuyla birkaç fotoğraf çekti ve üstüne bütün dıș mihraplardan koruyorum "dedi ve yengesine gönderdi.

Esra'nın " aferin kocama sahip çık" mesajıyla kahkaha attı. Bu ikiliye bayılıyordu.

Şirkete girdikleri gibi bütün gözler onlara dönmüştü. Arkasından yapılacak dedikoduyu tahmin edebiliyordu. Abisinin koluna girdi ve omuzlarını dikleştirip kafasını kaldırdı ve kendinden emin bir şekilde adımlarını atmaya başladı.

Asansöre binip yönetici katına çıktılar. Murat gülümseyip "bu șirket böyle bir güzelliği uzun zamandır ağırlamıyor. Bunu ziyaretinizi neye borçluyuz hanımefendi" dedi.

Heja gülümseyip "abimin davetine borçluyuz beyefendi" onunla şakalașan abisine ayak uydurmayı çok seviyordu.

Murat babasının adı yazılan odayı gösterip "içerideki yakışıklı buna çok sevinecek" deyip kapıyı çalmadan direkt kapıyı açtı ve kolunda kız kardeşiyle beraber içeri girdi. Tabi içeri girdikleri gibi tüm bakışlar onlara dönmüşlerdi.

Murat babasının yalnız olacağını düşünüp kapıyı çalmamıştı ama odada Hazar, Yavuz ve Ömer Mirza'da vardı.

Boran ağa başta kapıyı çalmadan giren oğluna kaşlarını çatsa da kızını gördüğü gibi ayağa kalkıp kollarını açtı.

Heja hızlı bir şekilde abisinin kolundan çıkıp babasına ilerledi. Murat somurtarak babasına doğru giden kız kardeşinin arkasından "bir insan nasıl harcanır merak ediyorsanız, bana bakıp öğrene bilirsiniz. Çünkü biraz önce kız kardeşim tarafından harcandım"

Hazar amcasının kolları arasında ki sevdasına bakıp kafasını olumsuzca salladı. Onların baba kız ilişkileri bambaşkaydı.

"hoş geldin Heja" bir zamanlar adını diline yasaklamıştı. Başkasıyla evli adını diline dökmen doğru değil diye kendisini ikna edip duruyordu. Şimdiyse keyifle söyleye biliyordu.

Heja'nın gözleri Hazar'la kesiştiğin de gülümseyip "hoş buldum Hazar" diyerek bakışlarını çekti ve babasına döndü. Yavuz'dan haz etmediği için ona ne bakmaya nede selam verme gibi bir niyeti vardı.

Boran ağa halinden memnun bir ifadeyle "hayırdır kızım seni hangi rüzgar attı buraya"

Heja gülümseyip "Murat rüzgarı attı babacığım"

Bakışlarını Murat'a çevirip eğlenir bir tınıyla "burada çalışmam için bana çok güzel tekliflerle geldi"

Murat tek kaşını kaldırıp "yol ve yemek senin gibi deneyimsiz bir eleman için baya güzel tekliflerdi" diye onu yanıtladı. Kardeşiyle atışmayı seviyordu.

Yavuz onları dikkatlice dinliyordu. Heja'nın onu görmezden gelmesi ve kendisine dönmeyen bakışlarıyla delirmek üzereydi. Bu yaşına kadar hiçbir kadın tarafından asla red edilmemiş ve çevresinde ki bütün kadınlar tarafından arzulanıp istenen biriydi ama Heja'nın bakışları bir defa bile ona dönmüyordu.

Ömer Mirza karşısında oturan adamı dikkatlice izliyordu. Bakışları Hazar'ı bulunca onun halinden memnun olduğunu görünce keyifli bir şekilde Heja' ya dönüp "hoş geldin Heja, Murat'ın vaatlerine kanma sigortasız eleman çalıştırmak suçtur. Eğer böyle bir şeye niyetlenirse onu dava eder donuna kadar soyabilirim" Boran ağanın boğazını temizlemesiyle "pardon alabiliriz" diyecektim dedi.

Heja gülümsedi. Çok güzel bir aileye sahipti.

Yavuz onun mesafeli duruşunun farkındaydı ama şansını sonuna kadar zorlayacaktı. Kendisinden emin ol bir şekilde "hoş geldin Heja"

Heja ona bakmadan umursamaz bir tavırla "hoş buldum" desede bu Hazar için yeterli gelmiyordu. En yakın zamanda ona haddini bildirecekti. Bakışlarını Yavuz'dan çekmeden "Yavuz bey ona Heja Hanım diyeceksiniz. Biz burada böyle fazla samimiyeti ve alayvari tavırları sevmiyoruz" dedi.

Murat, Yavuz'un tavrının farkındaydı ve onun fazla dayandığını biliyordu. Arada babası olmasaydı yapacakları ortaklığı şimdi çoktan fes ederdi. Hazar'ı zor durumda bırakmamak için ayağa kalkıp "Yavuz bey bugün hazır fazla işim yokken, sizinle yapacağımız projelerden bir göz gezdirelim" dedi ve ayağa kalktı. Yavuz itiraz etmek istese de karşında Murat olunca pes edip ayağa kalktı. Murat'a onunla beraber ayağa kalkıp dışarı çıktıkar.

Babasıyla kısa bir süre sohbet ettikten sonra Heja' yı, Hazar'a teslim edip "Hazar kızım deneyimsiz diye çok iş yaptırma kızımı tek parça size teslim ediyorum. Tek parça geri isterim"

Hazar memnun bir ifadeyle "amca hiç merakta kalma, suyu çıkana kadar iş yaptırıp, akşam yorgun argın bir şekilde konağa dönmesini sağlayacağım" dedi ve ayağa kalktı. Kapıya doğru onunla ilerledi ve eliyle Heja'ya referans yapar gibi yapıp kapıyı açtı ikisinin duyacağı bir tonda "bugünlük bana katlanmak zorundasın amcakızı" dedi. Ne kadar çok eğlendiği sesindeki tınıya yansıyordu.

Heja kapıya bakıp "emrin olur emmioğlu" dedi ve yanından geçip odadan çıktı. Hazar'ın dişlerini sıktığını çıkan gıcırtıdan anlıyordu..

Hazar emmioğlu kelimesinden nefret eder. Ona o şekilde hitap edildiinde sinirden deliye dönerdi. Abileriyle beraber onu ne zaman sinirlendirmek isteseler arkasından emmioğlu diye bağırıp Ferdi Tayfur'un emmioğlu türküsünü söylerlerdi.

Hazar'ın sinirle "Heja" demesiyle arkasını dönüp "niye kızıyorsun ki amca oğlu, emmoğlu aynı değil mi"

Hazar sinirlensede Heja keyifliydi.

Akşama kadar şirkette onun için eğlenceli bir şekilde vakit geçsede, Hazar için bu tam tersi olmuştu. Çünkü Yavuz bulduğu her fırsatta Heja'nın yanında olmaya çalışmış Hazar'da en son onu bulduğu ilk odaya soktuktan sonra yumruğu suratına indirip çıkmıştı.

Akşam üzeri Murat'ın ișim var sen Heja'ya çık demesiyle keyfi yerine gelmişti.

Heja Murat'ın işim geç bitecek sen alışverişe Hazar'la git demesiyle el mecbur onunla gidiyordu.

Hazar buna sevinse de Yavuz için aynı şeyleri söylemek doğru olmazdı.

Diğer tarafta Ağir babasının hastane işlemlerini bitirip konağa doğru yola koyulmuştu. Yol da Narin hanım söylediklerini düşünmekle geçmişti.
Babasını konağa bırakıp Keje ile beraber dışarı çıktılar. Attığı her adımda Keje'yle beraber yol alacaktı. Amacına ulaştıktan sonra herkes kendi yoluna bakacaktı.

Önce Ceylan Karavil AVM ye gitmeye karar verdiler.

Hazar ve Heja 'da alışveriş merkezin de önce gidip yemek yemeye karar verdiler. Heja yeni boşandığı için temkinli olmaya çalışıyordu. Hazar onu anlıyor hareketlerine dikkat ediyordu. Sevdasını zor durumda bırakmak isteyeceği en son şeydi.

Eskiden olsa kimseyi hiçbir şeyi kafaya takmadan hareket eder eğlenirlerdi.

Bir birlerinin neyi sevip ne yediklerini iyi biliyorlardı.

Hazar uzun süre sonra eğleniyor ve nefes aldığını hissediyordu.

Yemekten sonra kahveleri önünde bir birlerine bakıyorlardı. Heja gülümser bir şekilde "uzun zamandır şehre gelmedin. Neler yaptın hayatında ne değişiklikler oldu"

Hazar kahvesinden bir yudum alıp "pek bir şey yapmadım. Sadece çalıştım işime yoğunlaștım ve işimi büyüttüm"

Heja duyduklarına şaşırıyordu. Sadece işim diyordu. Ağir onun aşık olduğunu ve ilk fırsatta evleneceğine söylemişti, dudaklarını ıslatıp "hayatında biri yokmu, yengemler evlenmen için baskı yapmıyorlar mı?" Hazar gelen soruyla gözlerini kısıp aşık olduğu harelere baktı. Duygularını fark etmemesine kızıyordu. Onu anlamasına kızıyordu. Bunları anlamaması canını yakıyordu. Can yakmanın bir adabı, bir erbabı olmalıydı. Sevdiğinin ağzından bir başkası var mı sorusu canını yakıyordu. Öfkeliydi Ağir 'den önce hareket etmeyen kendisine öfkeliydi. Boğazını temizleyip keskin bir tınıyla "kalbime girmeyini, kimse hayatıma sokamaz"

Heja onun aşık olduğu kadının kim olduğunu hep merak etmişti lakin Hazar'ın tavrı biraz kafasını karıştırıyordu.

"peki ya kalbine gireni niye bu kadar bekletiyorsun"

Hazar ona anlamsızca bakınca Heja gülümseyip "senle Ağir çok yakın arkadaştınız. Ağir senin aşık olduğunu ve bulduğun ilk fırsatta evleneceğini söyledi"

Hazar eli yumruk yapıp sıktı. Ben sana aşıktım. Senden başka kimseyi sevmedim diye avaz avaz bağırmak istiyordu lakin Heja'nın şimdi yaralı ve duygusal bir şekilde derbeder olduğunu biliyordu ve kendisini frenliyordu. Ayağa kalkıp "hayatımda kimse yok ben onun dediği gibi bir şeyde yok" dedi ve cebinden para çıkarıp masaya bıraktı. Daha sonrada kıyafet mağazalarını gezmeye başladılar.

Heja zor beğenen bir kadındı. Giyim kuşamına her zaman önem verir özen gösterirdi. Ağir' den ayrıldığı zaman her şeyi yakmış yanına hiçbir şey almadan konağa dönmüştü.

Birde hazır elinde Murat'ın verdiği kredi kartı varken değerlendirmek istedi. Hazar halinden hayli memnun bir şekilde devam ediyordu. Hem konuşuyor sohbet ediyor hem de alışveriş yapıyorlardı.

Hazar mutluydu. Sevdiği kadın yanında kokusu çiğerlerini dolduruyordu.

Hazar kırmadan sevenlerdendi. Sevdiği kadını mutlu görmek ona yetiyordu. Bu süreci en az payla atlatması için elinden geleni yapacaktı.

Heja yorgundu.

Yorgunluğunu çevresinde ki kimseye yansıtmayacak kadar kendisini hoyrat hissediyordu. İçinde bir duvar dibine oturmuş masum bir genç kız vardı. Hayalleri elinden alınmış ve sindirilmiș gibiydi. Biraz beklentili biraz ihtiyardı. Lakin dışarıdan bakanlara güçlü görünmeye mecbur gibiydi.

Bir hayli kırgındı. En çok kime olduğunu biliyordu. Biraz hayata, biraz kendine yanında dilinden düşmeyen keşkelere...

Hazar sevdiği kadının suskunluğunu biliyor. Dalgınlığını anlıyordu ve toparlanması için elinden geleni yapacaktı.

Seviyordu onu sevdasının aldığı her nefese muhtaçtı.

Farklı farklı mağazalara girip en son düğün ve kına için abiye bakmaya başladılar. Genelde kınada yöresel düğünde abiye giyerdi.

Eline aldığı yeşil elbiseyi kabinde denedi. Üzerinde görünce daha çok beğendi. Kına içinde kırmızı bir zubun seçti sonra Ağir'le olan anılarını düşünce gözleri doldu, belki yanlıştı ama hala yaşananları kabullenemiyor ve onu özlüyordu bunları düşünen aklına tükürmek istiyordu.

Üstündeki zubunla kabinden çıktı kırmızı giymekten vazgeçmişti. Aynı modelin farklı renklerine de bakacaktı.

Hazar Heja' ya hayranlıkla baktı. Ne giyse üstüne yakışıyor diye içinden geçirdi. Bu kadını seviyordu artık bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Önce toparlanmasını bekleyecek sonra aşkını itiraf edecekti.

Heja duyduğu tanıdık sesler ile arkasını döndü karşısındaki ikiliyi görmeyi hiç beklemiyordu, sonra içinden aptal diye geçirdi ne yani arkandan yasmı tutacaktı. İşte almış karısını kolunda gezdiriyor diye düşündü. Aralarında ki en büyük engel Heja'ydı o da aradan çekilmişti.

Onları öyle görünce kalbi sıkıştı küçücük kıymıklar hiç çıkmayacak gibi kalbine batıyordu. Aralarındaki her şey bitse bile yine de canı acıyordu işte, kalbi ağrıyordu her seferinde, kafasını yukarı kaldırıp gelen gözyaşlarını geri gönderdi. Kimse acısını görmeyecekti.

Hazar, Heja'nın baktığı yeri görünce elini yumruk şeklini alıp sıktı. Sevdiği kadın hala ciğeri peş para etmez biri için üzülüyordu. Sonra yüzüne sahte bir gülümse takıp konuşmaya başladı. Biraz da Ağir'in canı yanmalıydı.

"Heja gerçekten çok yakışmış. Sen beğenmedin mi?"

Heja Hazar'ın sesi ile kendine geldi. Tam o anda Ağir'le bakışları kesişti. Bir zamanlar uğruna ölümü bile göze alacak adam, tam karşısında ve onun için bir yabancıydı artık. Ne zor şeydi sevdiğine yabancı olmak.

Heja gülümseyerek gözlerini Ağir' den alıp Hazar'a döndü.

"Hayır Hazar rengin de kararsız kaldım. Başka rengine bakacaktım."

Hazar karşısındaki kadına soluksuz baktı. Bir renk bir elbise bir kadına bu kadar yakışabilirdi. Heja onu görmese de Hazar onu görüyor ve seviyordu.

Ağir dondu büyülenmiş gibi baktı karşısına, burnun da tütüyordu işte var mıydı ütesi, karşısındaki sevdasıydı adamın. Hasretti artık onun için. Ağir için bağımlılık öyle alkol yada uyuşturucu değildi Heja'ydı. Saçındaki her tele muhtaçtı Ağir. Evet hatalar yapmıştı ve Heja gitmişti. Ama oluru yoktu işte geri gelecekti ve Ağir actığı bütün yaraları saracaktı.

Kendini tutamayıp konuşmaya başladı Ağir.

"Bencede hiç yakışmamış Heja sen başka rengini al. Hem dün bir, bu gün iki yeni boşandın. Elin adamları ile alışverişler de ne işin var senin."

Heja duydukları ile gözlerini yumup sinirle açtı. Koluna karısını takıp gelen o, ama suçlanan Hejay'dı !

"Ağir bundan sana ne hem elin adamı dediğin benim kuzenim. Ama senin kolunda olan karın, bence beni bırak karınla ilgilen."

Hazar Ağir'e doğru ilerleyince Heja kolundan tutup durdurdu. Yanlış bir şey yaşansın istemiyordu.

"Tamam Hazar vazgeçtim bunu alacağım. Sen sadece bekle çıkarıp geliyorum."

Hazar kolundaki ele bakıp duraksadı. Karşısındaki adamın ağzını burnunu kırmak istiyordu. Heja'nın bakışlarını görünce vazgeçti. Uygun bir zamanda ilk fırsatta tekrar yapardı. Başını olumlu anlamda sallayıp geri döndü, Heja 'da hafifce gülümseyip kabine girdi.

Ağir Heja gidince hızlıca Hazar'a doğru ilerledi.

"Bak bana Hazar! Heja'dan uzak dur. O benim anladın mı?"

"Şimdilik gittiğini, gidebileceğini sansın ama günü gelince o da anlayacak. Etrafında bir daha dolaşmanı istemiyorum."

Hazar, Ağir'in söyledikleri ile güldü yıllar önce Hazar'ın canı yanmıştı. Şimdide Ağir'in yansın istiyordu.

" Ağir anla sen ve Heja diye bir şey yok artık. Bitti! Bundan sonra ben sevdiğim kadın için savaşacağım. Ne olursa olsun bu sefer kaybetmeyeceğim. Sende bunu kabullen."

Ağir sinirlense de Heja'nın sesi ile mecburen duraksadı.

Heja elinde beğendiğikleri ile kalbinden çıktı. Hazar'a seslendiğinde ikisini yan yana görünce şaşırdı.

Ağiri yok sayıp Hazar'a doğru ilerledi.
"Hazar bu ikisini beğendim ödemeyi yapıp çıkalım."

Hazar başını olumlu anlamda sallayınca kasaya doğru ilerledi.

Keje'nin sesi ile tekrar arkasını döndü, bu kadarını beklemiyordu. Keje üstünde beyaz bir elbise Ağir'in önünde dönüyordu.

Heja 'ya bakıp gülümseyerek göz kırptı. Heja duydukları ile yutkundu her seferinde üzülmeyeceğim bitti desede yine ve yeniden üzülüyordu işte! Çenesini kaldırıp hislerini bir kenara itti.

"Ağir hayatım yakıştı mı, bence yarın için uygun. Nikah için en sade ve şık olanı bu" dedi.

Ağir sadece başını salladı. Dönüp Heja'ya bakmadı.

Keje elbisenin eteklerinden tutup Heja'ya doğru ilerledi. Bugünleri çok beklemişti. Artık Ağir'i de sevgisinide istiyordu. Madem Hazar ile oluru yoktu Heja'da gitmişti Ağir ile olabilirdi. Şimdilik Ağir'e planına yardım ederim demişti ama her şeyi kendi lehine çevirmeyi planlıyordu.

"Heja sendemi buradaydın. Bak bakalım üstümdeki yakışmış mı? Malum yarın Ağir'le resmi nikahımız var. Yarın için bir sözün yoksa nikahımıza seni de davet ediyorum. "

Heja ödeme için Kredi kartını uzatınca çalışanın kredi kartını almayıp Hazar'a bakması ile sinirlendi . Siniri sadece Hazar'a değildi. Karşısın da eski kocasının nikahına çağıran mahlukataydı. Gözlerini kapatıp açtı. O kocasının düğününü izlemiş kadındı. Bunlar ona bir bardak su içmek gibi hafif olmalıydı. Gözlerini açıp gülümseyerek.

"Çok yakışmış Allah mesut bahtiyar eylesin. Bir yastıkta kocayın. Yeterli mi yoksa daha da hayırlı dua edeyim mi?"

Ağir Keje'nin yaptıkları ile sinirlense de Heja'nın söyledikleri üzüldü. Bir yastıkta kocamak istediği tek kadın Heja'ydı.

Ama Heja için bunlar yeterli değildi. Bakışlarını kısa bir anlığına Ağir'e çevirdi. Keje 'ye dönüp" İyi dileklerim ve dualarım yetersiz geliyorsa nikah şahidiniz olabilirim, hatta arkada Ümit Besen nikah masası şarkısını çalarsınız bana da kim olduğumu soranlara eski karısı olduğumu söyleyip klip çeker size anı olarak bırakırız "

Keje'nin cevabını bekleyecek takati yoktu alışveriş poşetlerini alıp Hazar'la döndü. Hazar'ın ona şaşkın bakan bakışlarını görünce gülümseyip" alışverişim bitti, bütün ihtiyaçlarımı aldım gidelim mi? "

Hazar kafasını olumlu anlamda sallayınca önüne dönüp yürümeye başladı, yaşadıkları gördükleri gerçekten çok fazla idi.

İkisi beraber alışveriş merkezinden çıktılar. Onları görüp tanıyanlae ikisine hayranlıkla bakıyorlardı. Heja'nın güzelliği dillere destandı. Aynı şekilde Hazar'ın yakışıklılığı dillerdeydi. Hazar'ın aşkını bütün Amed biliyordu ama Heja ona kör gibiydi.

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 94.9K 88
"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin. Tozlanır diye diğerlerinin yanına koyam...
186K 9K 45
Zamanın avuçlarının beni ondan koparmasının üstünden günler, haftalar ya da aylar geçmişti. İçimdeki kor gün geçtikçe büyüyor ve beni biraz daha ona...
3.6M 222K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 205K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...