Biz ne zaman yelken açsak sevdalara,
Kesiliyor bütün rüzgârlar...
Ve biz ne zaman bir parça AŞK istesek,
Yalnızlık kesiyor önümüzü...
Cemal Süreya
Tüm aile hastahane koridorunda endişe ile beklerken, Leyla Azad'ın gözlerini dahi kırpmadan ameliyathane kapısına baktığını gördüğünde içini büyük bir acı sarmıştı. Gözleri dolmasına engel olamayarak duvar dibine çöküp kalan Azad'ın yanına diyerek oturmuş, elini Azad'ın elinin üstüne koyarak;
" Annen çok güçlü bir kadın, iyi olacaktır. " demişti çatallaşan sesi ile.
Azad, Leyla'nın elini iki elinin arasına almış;
" Korkuyorum Leyla. Onu da kaybedemem! " demişti gözlerinin dolmasına mâni olamayarak.
" Yapma böyle lütfen! Güçlü durmalısın. "
Azad, gözlerini kapatarak derin bir nefes almış, ağlamamak için kendini zor tutmuştu. Saatler olmuştu alel-acele Mardin'e geleli ve Gülistan hanım ameliyata alınalı. Tüm aile perişan olmuş, içeriden çıkacak doktoru beklemişlerdi. Bu süre zarfında sadece bir defa bir hemşire çıkmış, acil kana ihtiyaç olduğunu söylemişti. Hiçbir çocuğunun kanı uymamış, bir tek Leyla'nın kanı uymuştu. Leyla, kan verdikten sonra hemşirenin dinlenmesi yönündeki sözlerini dinlemeden hemen Azad'ın yanına dönmüştü.
" Sen nasılsın? " demişti Azad elini Leyla'nın yanağına koyarak.
" Sen iyisen, ben de iyiyim. "
" Teşekkür ederim. "
" Niçin? "
" Kan verdiğin için. "
" O benim de annem Azad. "
Gülistan hanımın tüm yaptıklarına rağmen Leyla'nın onu annesi gibi görmesi, Azad'ın içinde bir an bile olsun büyümekten vazgeçmeyen fidana can suyu olmuştu âdeta. Yüzünde zor da olsa oluşan tebessüm ile uzunca Leyla'nın gözlerine bakmış, kokusunu içine çekerek saçlarından öpmüştü ki;
" Şerwan! " demişti Leyla içerden çıkar Şerwan'ı görmesiyle ayağa kalkmıştı.
" Annem nasıl? " diyerek hızla Şerwan'ın yanına gitmişti Azad.
" Ameliyat başarılı geçmiş ama kritik durum devam ediyor. " demişti ona korkulu gözlerle bakan kardeşlere. Çalıştı hastahane olmadığı için ameliyata girerek durumunu takip etmesi hiç kolay olmamıştı.
" Bu ne demek? " demişti Berva titreyen sesi ile.
" Tam olarak ben de bilmiyorum. Doktoru çıkınca detaylı öğrenebiliriz. "
" Yaşayacak ama değil mi? "
Şerwan, Hivda'nın ağlayarak kurduğu cümle ile sıkıntıyla nefesini vermiş, kollarının arasına almıştı.
" Yapma böyle. Yengem iyi olacaktır. "
" Korkuyorum! Babamın yangını hâlen olduğu yerde yanarken, bunu kaldıramam. "
" Gülistan Karahan'dan bahsediyoruz o kolay kolay pes etmez! "
Gerçekten de öyleydi. O Gülistan Karahan idi ve kolay kolay pes etmezdi. Etmedi de. Uzun süren bekleyişten sonra zor geçen saatler geride kalmış, Gülistan hanım çocukları mutlu ederek gözlerini açmıştı.
Bir tek Azad için hiçbir şey geride kalmamıştı. Annesinin uyanmasıyla mutluluğun tadını çıkarırken doktorun onunla konuşmak istemesiyle huzur bulan saatlerin yerini belirsizlik almıştı.
Azad, içini saran sıkıntıyla doktorun odasına gitmişti. İçeri girdiğinde dipsiz sıkıntı deryası daha da içine alırken doktorun gösterdiği yere oturmuştu.
" Bir sıkıntı olmadığını söylemiştiniz, annem iyi mi? " demişti sabırsızca.
" Söylediğim gibi ameliyat çok başarılı geçti ama başka bir sorun var. "
" Nasıl bir sorun? "
" Anneniz göğsüne aldığı darbe sonucu ameliyat edildi. Açık yapılan ameliyatta bizi başka bir sürpriz bekliyordu. Annenizin tamamen göğüs kafesini saran bir tümörle karşılaştık. Zaten bundan dolayı çok uzun sürdü ve kan gerekti. Olabildiğince temizlemeye çalıştık ama pek başarılı olduğumuz söylenemez. Patolojiye gönderdiğimiz parçanın gelen sonuçu hiç iyi değil. "
" Yani? "
" Ne yazık ki anneniz kanser! "
Azad, duyduğu şey ile buz kesmişti. O an aklı işlevini yapmayı bırakmıştı âdeta.Tek bir kelime dönüp durmuştu tekrar tekrar beyninde. " Kanser! Kanser! Kanser! " Konuşmak için bir kaç defa dudaklarını alamamıştı ama tek kelime çıkmamıştı dudaklarında. Kaybetme hissi tekrardan onu ele geçirirken;
" Yaşayacak mı? " demişti uzun süre sessiz kaldıktan sonra zor da olsa konuşarak.
" Bir şey söylemek zor ama hastalık son evrede ne yazık ki. "
" Nasıl olur? Çok iyiydi. "
" Aslında değilmiş. Uzun süre önce hastahanemizde kendisine teşhis konulmuş ama kendisi tedavi olmayı red etmiş. Kendisiyle ilgilenen doktor arkadaşım çok ısrar etmiş ama hiçbir şekilde tedaviyi kabul etmemiş. Anlamıyorum bu resmen intihar. Üstelik öğrendiğinde durumu bu kadar kötü değilmiş. "
Azad, duyduklarının ağırlığı ile daha fazla odada kalamayarak kendini dışarı atmıştı. Kalbi sıkışmıştı. Nefes alamamıştı. Doktorun söylediği "tedaviyi kabul etmedi" cümlesi onu parçalara ayırmıştı âdeta.
O tek cümle nefesini kesmeye yeterken ayakta durmakta zorluk çekmeye başlamıştı. Daha fazla ayakta duramayarak olduğu yere çöküp kalmıştı.
**************
Üç koca gün geçmişti Gülistan hanımın geçirdiği kazanın üstünden. Gülistan hanım için kritik zaman geçmiş normal odaya alınmıştı. Bu süre zarfında Azad kendini her şeyden soyutlamış, bir an olsun hastahaneden ayrılmamıştı.
Suçluluk hissediyordu aslında. Bir an olsa da hastahaneden ayrılamamasının sebebi annesinin kaza geçirdiği sırada ona dargın olmasıydı. Bir an olsun bu düşünceyi aklından atamamış, kendini hiçbir şeye verememişti. Annesi ona küs ölebilirdi. Bir de üstüne annesinin hastalığını öğrenmesi onun için son nokta olmuştu.
Belki de bu yüzdendi içindeki suçluluk duygusunun büyüklüğü. Leyla'yı daha da iyi anlıyordu şimdi. Kaybetme korkusu bile onu deli ederken gerçekten kaybetmeye dayanamazdı.
Leyla, sabah gözlerini açtığında günlerdir olduğu gibi yalnızlık ile başlamıştı güne. Alışmıştı artık buna. Günlerdir Azad'ın hastahaneden ayrılmak istememesinin gerçeği zor da alıştırmıştı ona bunu. Odasının penceresinden içeri sızmaya çalışan güneş ışıklarının sıcaklığının aksine soğuk yatağından kalkarak banyoya girmişti. Azad olmadan onun için her yer anlamını kaybediyordu. Banyodan çıkar çıkmaz üstüne değiştirerek hastahaneye gitmek için konaktan ayrılmıştı.
Hastahaneye vardığı anda vakit kaybetmeden Gülistan hanımın yattığı odaya gitmişti. Odanın bulunduğu kata geldiğinde içerden çıkan Azad'ı görmesi ile kocaman gülümsemiş, olduğu yerde bekleyerek Azad'a izlemişti.
" Hoş geldin Leyla'm. " demişti Azad Leyla'yı gördüğünde içini saran mutlulukla.
" Hoş buldum mu sen söyleyeceksin. Gülistan hanım nasıl? "
" Bugün daha iyi ama- "
" Ama? "
" İstanbul'daki doktordan haber geldi ve aynı şeyi söylüyor. Ankara'daki profesörden haber bekliyoruz. O da olmazsa yurtdışına göndeririz ama bir şekilde çaresini bulacağız. "
Leyla, Azad'ın günlerdir aklını kaybetmiş gibi öğrendi gerçeğin çarelerini kalbindeki sızı ile izlemişti. Sıkıntıyla nefesini vererek elini Azad'ın yanağına koyarak gözlerine bakmış;
" Annen iyileşecek ben buna inanıyorum ama senin de kendine dikkat etmen gerek. Günlerdir perişan oldun. " demişti ki Azad sözünü kesmişti.
" Annem iyi olduğunda ben o zaman iyi olacağım. "
" Senin bu kadar annene düşkün olduğunu bilmiyordum. Sanırım Hivda haklıymış. "
" Yine ne söyledi o kınné? Neymiş o haklı olduğu şey? "
" Kardeşlerinizin arasında annenize en düşkün senin olduğu. "
" Düşkünlüğüm onun kalbini kırmamaya yetmedi ama. " diyerek mırıldanmış, ardından; " Kahvaltı yaptın mı? " demişti.
" Hayır, canım pek bir şey istemiyor. "
" Gel hadi beraber bir şeyler yiyelim. "
" Sende yiyeceksin ama. "
" Sen ye ben doyarım. "
Azad, kocaman gülümseyerek Leyla'nın elini sıkıca eline kenetleyerek kafeteryaya inmişlerdi. Leyla'nın zoruyla bir şeyler yemiş, Leyla'nın gitmesi ile vakit kaybetmeden odaya geri dönmüştü. İçeri girdiğinde annesinin uyandığını görmüş, kocaman gülümsemişti.
" Nereye gittin? " demişti Gülistan hanım gülümseyerek Azad'a bakmıştı.
" Leyla geldi uyuduğun için içeri girmedi. Sen nasılsın? Ağrın var mı? "
" Ne kadar iyi olabilirsem, o kadar iyiyim işte. Her şeyin sonuna geldim. "
" Böyle söyleme iyi olacaksın. " demişti Azad kaşlarını çatmış, yatağa oturarak annesinin elini tutmuştu.
" Sen yine bana böyle bakıyorsun ya, ölüm umrumda değil. Bir de ölmeden çocuğunu görseydim. "
" Çıkar bu düşünceyi aklından iyi olacaksın. Ben doktorun yanına gidiyorum. "
" Eve git dinlen "
" Beraber gideceğiz. Birbirinize dikkat edin. " diyerek Berva'ya bakmış, odadan çıkmıştı.
Azad, doktorun yanına gittiğinde tüm umutlarını kaydederek öğrenmişti her şeyin sonuna geldiklerini. İçinde bir kez daha yerle bir olan umut ile annesinin olduğu odaya gitmek için koridoru döndüğünde annesinin olduğu odaya koşturan hemşireyi görmesiyle korkuyla adımlarını hızlandırmıştı.
" Ne oldu? " demişti panikle Berva'nın kolunu tutarak.
" Bilmiyorum, birden fenalaştı. " diyerek ağlamaya başlamıştı Berva.
Azad, koşarak odaya giren doktor ile gözlerinin dolmasına engel olamayarak Berva'yı kollarının arasına almış, doktorun çıkmasını beklemeye başlamışlardı. Çıkan doktor iki kardeşin tamamen umutlarına da alarak gitmişti.
Berva, gözünden akan yaşlarla dakikalarca gözlerini kırpmadan annesini izlemişti. Çok zordu insanın annesinin ölümünü beklemesi. Bu bekleyiş onlara çok ağır gelmeye başlamıştı bile.
" Ne yapacağız abla? " demişti Azad titreyen sesi ile.
" Dayanacağız. Zor olacak ama dayanacağız. "
Azad, gözünden akan yaşlarla zor da derin bir nefesin almıştı ki duyduğu annesinin sesi ile hızla bakışlarını ablasından çekerek annesine dönmüştü.
" Neden ağlıyorsunuz? " demişti Gülistan hanım kaşları çatık çocuklarına bakmıştı.
" Nasılsın? " diyerek hızla yerinden kalkarak annesinin elini tutmuştu Berva.
" İyiyim korkmayın. Daha Azad'ın baba olduğunu görmedim ben, henüz ölmeye niyetim yok. " diyerek zor da olsa gülümsemiş; " Ama sona geldiğimin de farkındayım. " demişti.
" Böyle söyleme sana hiçbir şey olmayacak. "
Gülistan hanım, yüzünde oluşan tebessüm ile elini Azad'ın elinin üstüne koyarak gözlerine bakmış;
" Üzülme artık sen benim oğlumsun. Ben bu hayatta ne yaptıysam senin ve kardeşlerinin mutluluğu için yaptım. Amacım bu olsa da hep sonu kötü oldu. Bir de küçüklüğünden beri Şilan'ı gelinim olmasını. "
Azad, tıpkı Berva gibi duyduğu ismin rahatsızlığı ile sıkıntıyla nefesini vermiş, bakışlarını kaçırmıştı.
Gülistan hanım, Azad'ın gerildiğini anlayarak elini Azad'ın yanağına koyarak ona bakmasını sağlamış;
" Sen benim canımsın Azad. İster kabul et yada etme bu senden son isteğim. " demişti gözünden akan yaşlarla.
Azad, duyduğu şey ile tıpkı Berva gibi buz keserek bakmıştı annesine. Boğazında oluşan yumru ile ne söyleyeceğini bilemeden boş gözlerle bakmıştı uzun süre. Konuşmak için bir kaç defa dudaklarını aralamışsa da başarılı olamamıştı.
" Sen neler diyorsun anne? " demişti Berva üstünden şaşkınlığını atarak.
" Yeterince açık değil mi? "
" Yeterince açık evet ama bu mümkün değil. " demişti Azad sonunda kendine gelerek ayağa kalkmıştı.
" Huzur içinde ölmek istiyorum Azad. Biliyorum ki Şilan konağa gelirse gözüm arkada kalmaz. O seni çok seviyor. Sana çocuk verir. "
" Bende Leyla'yı canımdan çok seviyorum anne. Çocuğun olup yada olmaması umrumda değil. "
" Senin olmayabilir ama aşiretin umrunda. Benim umrumda. "
" Aşiretin başında kimin olduğunu unuttun galiba! "
" Azad! ''
Azad, annesinin konuşmasına izin vermeyerek elini kaldırmış;
" Çok yoruldun biraz dinlen. " diyerek öfkeyle odadan çıkmıştı.
Sevgilerimle 💕