MODEL-2

reredrumm द्वारा

10.6K 1.3K 3.2K

Bazen bir bütünü görebilmek için onu parçalara ayırmak gerekir. Ve şimdi ben; elime aldığım her parça beni d... अधिक

1.BÖLÜM: ÖLÜM BİZİ BAĞLAR
2.BÖLÜM: ANGELINA
3.BÖLÜM: HIRÇIN
4.BÖLÜM: BABA
5.BÖLÜM: ÇARK OYUNU
6.BÖLÜM: PARS
7.BÖLÜM: KİTAPLAR-1
ÖZEL BÖLÜM-1: EMRE
8.BÖLÜM: TANIDIK HİSLER
9.BÖLÜM: ORCA
10.BÖLÜM: REHİNE
11.BÖLÜM: ÖLENİN İNTİKAMI
ÖZEL BÖLÜM-2: AZRA
MODEL-2 TANITIM VİDEOSU
12.BÖLÜM: BUZ PATENİ
13.BÖLÜM: YİĞİT
14.BÖLÜM: DEĞİŞİM
15.BÖLÜM: BİR UYANIK BİRKAÇ ÖLÜ
MÜZİK KUTUSU-1

7.BÖLÜM: KİTAPLAR-2

469 80 102
reredrumm द्वारा

Merhaba!

Nasıl hissediyorsun? Bugün hiç durup kendini dinledin mi yoksa zamanın akıntısında sürükleniyor musun yine? Eğer akıntıya kapıldıysan bugün bir de duraksamayı dene.

Bu bölümü oldukça eğlenerek yazdım. Umarım sen de okurken hislerimi paylaşırsın. Bölüm sonu sorularını bu bölüm için pas geçiyorum o yüzden satır araları sohbet edebilmemiz için tek şansımız.

Sana kurguda çok fazla şey anlatıyorum ve sen de bana satır aralarında hislerini, düşüncelerini anlatıyorsun. Bu alışverişi çok seviyorum. Seni duymak çok keyifli ve bana her zaman heyecan veriyor. Teşekkür ederim!

Kahvemi yanıma aldım, sohbet etmek için satır aralarında seni bekliyor olacağım.

İyi okumalar dilerim! xx

(Bölüm Şarkısı/1: Tame Impala-New Person, Same Old Mistakes, *Cem Karaca-Ceviz Ağacı)

Her şey göz açıp kapayıncaya dek olup bitmişti. Haluk'un yapmamı istediği şey Cemal'in gözü önünde Anka'yı yalnızlaştırmaktı. O ringde ona bunu yaptığımı düşünmüyordum. Bunu farklı şekillerde yapmalıydım. Onu paramparça etmiştim ve biraz olsun bu bana bir intikam gibi gelmiş ve hoşuma gitmişti. Anka'nın canının incinmesi fikri dahi beni deliye döndürüyorken onu ben incitmiştim.

"Bunu nasıl söylersin!"diye bağırdım kendime evin önünde tek başıma dikilirken. Anka bir akıntıydı ve ben ona doğru yüzerken bile ondan uzaklaşıyordum. Onu içimde gömülü kalması gereken hislerden dahi koruyamıyorken onu anlamayı nasıl başaracaktım? Paniklemiştim ve bunun tek bir nedeni vardı. Bilinmezlik.

"Nereye?"diye seslendi Selin kapının girişinden, arkamdan koşmuş olmalıydı. Ona doğru döndüğümde yanında Cemal vardı. Elimde olmadan bakışlarımı Cemal'in üzerinde oyalamıştım. Ona saldırmamak ve tüm hıncımı ondan çıkarmamak için zor duruyordum. Cemal bakışlarını ellerime kaydırdı. Bir an için elimde tuttuğum ipin ucundaki yüzüğe acıyan gözlerle bakması ben çileden çıkarmaya yetmişti. Hiddetle ona doğru yürüyecekken Selin gözlerindeki korku ifadesiyle bana doğru birkaç adım attı.

"Kavga etmenize üzüldüm."dedi. Kısa sürede yanıma gelmiş ve bir elini göğsüme koymuştu. Bakışlarımı Cemal'den çekmem için Cemal'le arama girdi ve azarlarcasına surat yaptı.

"Umrumda değil."dedim hiddetle.

"Anka umrunda değil biliyorum. Seni yargılamıyorum tepki göstermekte haklısın."dedi Selin beni tekrarlayarak. Yanılıyordu. Yanıldığını biliyordu.

"Benim gitmem lazım."dedim. Öylece evin önüne bıraktığım arabaya doğru yürürken Selin beni durdurdu.

"Nereye gidiyorsun?"dediğinde yüzümü buruşturdum.

"Bundan sanane!"diye bağırdığımda genç kadın kısa bir süreliğine duraksadı.

"Yalnız başınıza etrafa dağılmanız çok tehlikeli."dediğinde yeniden yüzümü buruşturdum.

"İçmeye gidiyorum tamam mı? Gideceğim ve bir bara oturup içeceğim!"dedim yeniden hiddetle. Bu kadar sinirle karşılık vermem Selin'i rahatsız etse bile Cemal'i güldürmüştü. Bir an için ona doğru birkaç adım attım.

"Komik mi neye gülüyorsun?"diye bağırdığımda sarışın adamın yüzündeki ifade donakaldı. Bunu beklemiyordu. Selin yeniden önüme geçti ve elini göğsüme bastırdı.

"Sana gülmüyordu. Sakin ol."dedi ve ardından Cemal'e sinirli bir bakış attı. Derin bir nefes alıp ikisini de arkamda bırakarak arabama doğru yürüdüm.

"Sana bir bar önerebilirim."diye bağırdı arkamdan Selin. Ona cevap vermek yerine arabaya bindim ve kapıyı sertçe kapattım. Arabayı çalıştırmıştım ki bir kadının koşarak evden çıkıp arabaya doğru geldiğini fark ettim. Bu Aslı'ydı. Kollarını sallayarak beni durdurmaya çalışıyordu. Camı araladım.

"Nereye?"diye sordu.

"Kafamı dağıtmaya."dediğimde Aslı dudak büzdü. Nereye gittiğimi anında anlamıştı.

"Hey, hayatı en boktan olan insanlar bile bu saatte içmez."dediğinde omuz silktim. Arabaya kadar gelmişti, sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa binebilmek için kapıyı araladı.

"Ama ben içerim."dedim ve arabaya tırmanmasını izledim. Üzerine sadece bir hırka geçirmişti. Benim gibi o da hala spor kıyafetleriyleydi.

"Ben de içerim."dedi kapıyı kapatırken. Arabayı çalıştırdım ve lastikleri toprak yolda gıcırdatacak bir hızda evden uzaklaştım. Aslı dikiz aynasını kendine çevirmiş antrenmanda dağılan saçlarını bir düzene sokmaya çalışıyordu.

"O ringde ne halt oldu bilmiyorum ama bu çok şeyi açıklıyor."dedi, hala elimde olan yüzüğü gösteriyordu. Omuz silkip yüzüğü torpido gözüne attım. Yüzüğü görmek sadece vicdanımı sızlatıyordu.

"Dışarıda gördüğüm herkese bağıran ve nereye saldıracağını bilemeyen Kaya bana bir tanıdığı hatırlattı."dediğinde bakışlarımı kısa bir süreliğine ona çevirdim. O sırada dikiz aynasını eski yerine getirmişti ve camını aralamıştı.

"Kimi?"diye sordum.

"Anka'yla yeni tanıştığındaki Kaya'yı. O zaman umursamaz aptal adamın tekiydin. Hatırlıyor musun?"dediğinde elimde olmadan hafifçe gülümseyip başımı ileri geri salladım.

"O okula önce Lara sonra Anka'yla tanışmak için girmiştik ama sen yine de tüm bu süreçte onlarca kızın kalbini kırmanın bir yolunu bulmuştun. Hiçbir zaman yola gelmeyeceğini düşündüm. Çok iyi görünüyorsun, bir yere girdiğin anda tüm kadınların seninle ilgileniyor olması iş bile değil. Bu ilgiyi seviyordun ve tanrım bunu sonuna kadar da kullandın. Anka'yla tanıştıktan sonra çok değişmiştin. Sanki kadınları anlamaya başlamış gibiydin ve ben de bir kalbin olduğunu düşünmeye başlamıştım. Az önce o zavallı kıza ve adama bağıran Kaya bana aslında çokta değişmemiş olabileceğini düşündürdü."dedi Aslı.

"Pekala bu bir saçmalık. Ben ilgiyi sevmiyordum."dediğimde Aslı sırıttı.

"Seviyordun! Bora, Emre ve Uğur'da çok fazla dikkat çekiyordu ama dövüşlerdeki başarın seni her zaman öne geçirmişti ve buna bayılıyordun!"diye alay ettiğinde bende güldüm.

"Evet pekala buna bayılıyordum."dedim. Aslı uzanıp radyoyu açtı ve sevdiği bir şarkı bulana kadar istasyon değiştirdi. En son bir şarkıda karar verip sesi açtığında (*) ana yola çıkmıştık.

"Pekala içip dağıtacağız ama nerede?"diye sorduğunda gözlerimi kısarak ona baktım.

"İçmeye gidiyoruz Aslı. Kesinlikle dağıtmaya değil."dediğimde Aslı gözlerini devirdi.

"Kesinlikle eski Kaya geri dönmemiş çünkü o dağıtmayı da severdi. Anka'nın hayatına girmesinin seni kökten değiştireceğini anlamalıydım."dediğinde gülümsedim. Haklıydı.

"Nereye?"diye sordu aniden. Bilmiyordum. Burada uzun süredir vakit geçirmiyordum ve bir yer bilmiyordum. Tam bunu dile getirecekken telefonumdan gelen mesaj sesiyle duraksadım. Selin başka hiçbir şey demeden bir barın adresini atmıştı. Aslı telefonumu eline alıp adrese tıkladı.

"Bu kızdan hoşlandım. Benim gençliğime benziyor."dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Kendinden yaşlı biriymişsin gibi bahsedip durmaya devam edersen kırkına girdiğinde eline baston vereceğim."dediğimde omuz silkti ve uzanıp şarkının sesini(*) daha çok attı. Hafifçe mırıldandığında bende mırıldanmaya başladım. Aslı şarkıyı söylediğimi duyunca gülümseyerek daha yüksek sesle söylemeye başladı. Sesimi yükselterek söylemeye başladığımda detone olan sesimle birlikte bir kahkaha attı.

Eğer gece yarısına kadar Anka'ya söylediğim iğrenç şeylerle ve içimizde bir hainin olduğu gerçeğiyle baş başa kalacaksam en azından biraz sarhoş olup kafamı meşgul etmem gerekiyordu. Hemen yanımda oturup şarkıyı bağırarak söyleyen kadına baktım. O bile bir hain olabilirdi. Şarkıyı söylemeyi kesmeden başımı iki yana salladım. Bunu yapmayacaktım, kimsenin hain olup olmadığını düşünmeyecektim. Gece yarısına kadar hiçbir şey düşünmeyecektim.

***

Selin'in tarif ettiği bara gelmemiz uzun sürmüştü. Arabayı bardan oldukça uzak bir yere park etmiştim dolayısıyla kalan yolu yürümek zorunda kalmıştık. Yol boyunca Aslı'yla kol kola insanların arasından geçerken gözlerin üzerimizde olduğunu hissediyordum ama Aslı benim aksime bunu umursamıyor gibiydi. Barın ışıklı tabelasının önünde duraksadık.

"Bu saatte bir bara gireceğimiz aklının ucundan geçer miydi?"diye sordu Aslı. Başımı iki yana salladım. Daha kahvaltı bile yapmamıştım ama vücudumun alkole herhangi bir yiyecekten daha çok ihtiyacı vardı.

Aslı kapıyı aralayıp içeri girdiğinde peşinden girdim. Burası küçük bir bardı. İçeride birkaç insan vardı ama genel haliyle oldukça sakin görünüyordu. İçerideki meşe kokusu içerinin salaş havasını tamamlıyor gibiydi. İçerideki müşterilerin kılık kıyafeti ve mekanın genel havası bana buranın motorcuların müdavimi olduğu bir yer olduğunu söylüyordu.

"Selin'i şimdi daha çok sevdim. Zevkli biriymiş.Burası sakin bir yer."dedi Aslı taburelerden birine oturmuş etrafı inceliyordu. Başımla onayladım ve yanındaki tabureye oturup dirseklerimi bar tezgahına yasladım.

"Merhaba gençler. Ne alırsınız?"diye sordu bir kadın. Başımı kaldırıp hemen tezgahın arka tarafından bize bakan kadını süzdüm. Kısacık kahverengi saçları vardı, omzu rengarenk dövmelerle kaplıydı. Bizden yaşça büyük olmalıydı. Üzerinde barın adının yazılı olduğu bir tişört giyiyordu.

"Sert bir şey alsak iyi olacak."dedi Aslı kadına. Kadın dudaklarını birbirine bastırdı, Aslı'yı başıyla onayladıktan sonra kahverengi gözlerini bana dikmişti.

"Değmez."dedi kadın bana doğru. Hemen dudağının üzerinde bir piercing vardı.

"Ne?"dediğimde kadın kendini yineledi.

"Bu saatte içmeye gelmişsin ve berbat görünüyorsun. Bir kadın için değmez."dediğinde elimde olmadan gülümsedim. Bunun dışarıdan böyle görünüyor olması tuhafıma gidiyordu. Berbat görünüyor olmamın nedeni sadece Anka değildi.

"Kardeşimi öldürdüler."dedim kadına. Yüzündeki gülümseme donakalmıştı. Oysa ki ben berbat görünüyor olmamın nedenlerinden sadece birini saymıştım. Dışımdan söyleyemediğim her şeyi zihnimden geçirdim.

Yanımdaki kadın ya da onun kadar kardeş gördüğüm diğerleri bir hain, sevdiğim kadını bilerek üzmem gerekti ve kısa bir anlığına dahi olsa bundan zevk aldığım için kendimden nefret ediyorum. Beni bu işten çıkarabilecek ya da en dibe batırabilecek bir adamla gece yarısı bir anlaşma yapacağım.

Bunu yapmak beni bir an olsun rahatlatmıştı. Kadın alt raflardaki yarım şişeleri bir kenara bırakıp en üst raftaki açılmamış içkilerden birini açtı ve iki bardakla birlikte aramıza bıraktı.

"Bir daha senin hakkında soru sormayacağım."dedi kadın tezgahın öbür ucunda hesap ödemek için bekleyen adama doğru ilerlemeden hemen önce. Yüzümde buruk bir tebessümle Aslı'ya döndüm. Çoktan doldurduğu bardağından bir yudum aldı.

"Ahmet'i düşünüyor musun hiç? Ne bileyim, gün içinde bir anda aklına geldiği oluyor mu?"diye sordu Aslı.

"Evet, onu çok özlüyorum."dediğimde başını salladı.

"Pekala buraya acılarını deşmeye gelmedik. İçeceğiz ve dağıtacağız."dedi Aslı kalan bardağı bir dikişte içmişti.

"Sadece içeceğiz."diye düzelttim yeniden onu. Aslı başıyla onayladığında önce onun bardağını ardından kendi bardağımı doldurdum. Bir yudum kaliteli viski boğazımdan aşağı yuvarlanırken bedenim rahatlamıştı.

"Anlatsana bana biraz hayatını. Neler yaptın bunca zaman?"dedim oturduğu yerde müzikle birlikte hafifçe başını sallayan Aslı'ya.

"Leyla'ya bakıyorum biliyorsun..."diye başladığında başımı salladım.

"Dürüst olmak gerekirse senden böyle bir şeyi beklemiyordum. Birlikte büyüdüğün kaba adam Kaya'dan bahsettiğin kadar hırçın Aslı'dan da bahsetmelisin arada. Çünkü o kız bir çocuğa bakacak sorumluluğu alamazdı."dediğimde Aslı buna sinirlenmek yerine onayladı. Haklı olduğumu biliyordu. Aslı'nın hepimizden farklı bir hayatı vardı. Benim en kötü halim bile Aslı'nın en iyi hali sayılırdı.

"Onu gördüğüm andan itibaren onu bir daha asla bırakamayacağımı biliyordum. O büyüleyici bir kız çocuğu. Onda kendimi gördüm. Beni Erim kurtardı ben de Leyla'yı kurtarabileceğimi düşündüm. Bu kararımdan bir kez bile pişman olmadım."dedi Aslı. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı.

"Emin olmak için soruyorum ortada pedofilik bir iş yok değil mi?"diye seslendi bize içkilerimizi veren kadın. Bir yandan da bir birayı açıp tezgahın öbür ucunda bekleyen adama uzatıyordu. Bizi dinliyor olmalıydı ve bunu belli etmekten de çekinmiyordu.

"Siktir git ne saçmalıyorsun sen?"dedi Aslı. Sinirden kızarmıştı. Bir elimi Aslı'nın koluna dokundurdum, sakin olması gerekiyordu.

"Leyla onun kız kardeşi."dedim kadına yüzümü ekşiterek. Kadın bize doğru yaklaştı.

"Sinirlenmene gerek yok. Ayıp ettiysem özür dilerim böyle hikayeler çok duydum."dedi kadın. Aslı iğrendiğini belirtircesine içerideki müşterilere göz attı.

"O halde sapık bir müşteri kitlen var."dedi kadına. Kadın gülümsedi.

"Hayır böyle şeyleri bu barda duyamazdın. Buranın müdavimleri polisler."dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Tahmin etmeliydim!

"Otuz iki yıldır bir polisle evliyim. Bir tanesini gördüğümde bakışlarından tanırım. Polis olmadığınız belli. Siz necisiniz bakalım?"diye sordu kadın. Hem bizimle sohbet ediyor hem de içerideki masalardan birinin istediği aperatif tabağını hazırlıyordu. Aslı ya da benden yanıt alamayınca tabağı masaya götürmek için tezgahtan ayrıldı.

"Belki de başka yere gitmeliyiz."dedi Aslı.

"Selin'in burayı sevmesinin nedeni olmalı."dedim alayla. Aslı ikinci bardağını bitirdiğinde ben de ilkini yarılamıştım.

"Leyla'nın eğitimi için bir yere yerleşmeyi düşündüm. Öyle de yaptım. İzmir'e yerleştim ve onu bir okula yazdırdım. Okula alışamadı, saçları yeni çıkmıştı ve okulda her geçen gün zorbalığa uğruyordu. Gitmek istemedi ve bende bunu kabul ettim."dedi normal bir şey söylüyormuş gibi.

"İşte bu yüzden çocuk yetiştiremezsin."dediğimde Aslı omzuma vurup küfretti.

"Leyla okula gitti elbette! Sadece içinden gelene kadar değil. Evi sattım ve parasıyla da birkaç yer gezdik. Afrika'ya bile gittim inanabiliyor musun?"diye sordu ellerini iki yana açıp.

"Söz konusu sensin. Elbette inanıyorum."dedim gülümseyerek.

"Her ay farklı bir yerdeydik ve sonra bu her haftaya indi. Tabi benim banka hesabım da eksilere indi."dedi keyifsizce.

"Yinede gezmeye devam ettin. Tahmine varım ek işlere girerek her yerde para topladın..."Lafımı bölen barmen kadının sesi oldu.

"Yirmi lirasına bahse girerim parası olan kim varsa borç isteyip herkesi söğüşledi."dedi kadın. Aslı'nın cevabını duymak için tezgaha eğilmişti. Dirseklerini hemen yanımda tezgaha dayadı ve beklentili gözlerle Aslı'ya baktı. Bu istemsizce benim de Aslı'ya bakmama neden olmuştu. Aslı özür dilercesine bana bakıyordu.

"Galiba az önce kadına yirmi lira borçlandın."dediğinde kadın küçük bir zafer nidasıyla yanımızdan ayrıldı.

"İşte bu hiç senlik değil."dedim, Aslı boş bardağımı dolduruyordu.

"Evet benlik değil. Param yoktu Kaya, bir kız çocuğu annesiyim ben hadi ama!"dedi. Ciddiyeti beni güldürmüştü.

"Sonra?"diye sordum. İlgiyle Aslı'yı dinliyordum.

"Sonra Erim'i ziyarete gittim. Leyla ve Talya'nın ne kadar iyi anlaştığını görünce o şehre yerleşmem gerektiğini hissetmiştim. Lelya'nın okula başlaması gerekiyordu ve benim de hayatımla ne yapacağımı bulmam."

"Çılgın kaşiflerin emekliliğe ayrılması gerekliydi."dediğimde Aslı işaret parmağını bana doğru kaldırdı.

"Aynen öyle."

(Bölüm Şarkısı/2: Can Bonomo-Eğlen)

"Pekala, o halde neden otuz yedi yaşında bir bekar olduğumu söyle."dedi Aslı, elindeki bardağı yanında oturan barmen kadına doğru kaldırmıştı. O kadar çok içmişti ki bir süre sonra işlerin raydan çıkmaması için Aslı'ya çaktırmadan barmen kadından bardağına alkol yerine su koymasını istemiştim.

"Çünkü seni kimse çekemez. Şu haline bak! Üzerinde bir sporcu sütyeniyle barıma geldin ve saat birden beri içiyorsun. Saat sekiz oldu güzelim hayat devam ediyor. Gidip kendine bir hayat bulursan bir eşte bulabilirsin!"dedi hemen yanımda oturup bizimle birlikte uzunca bir süre içmiş olan kadın. O da en az Aslı kadar sarhoştu ve artık barla ilgilenen başka biri vardı.

"Baksana seni sevdim. Açık sözlüsün. Bu devirde bizim gibilere zor rastlanıyor."dedi Aslı. Kadına doğru yumruğu kadının da yumruk yaptığı elini havada tokuşturmasıyla yere inmişti.

"Hey Can, bir kahve alabilir miyim?"diye seslendim barın başında duran adama doğru. Adamın önünde ondan onlarca şey isteyen bir kalabalık vardı ama o yine de beni aradan duymuştu, başıyla onayladı. Sadece yedi saatte buradaki tüm çalışanlarla tanışmış ve her biriyle ayrı ayrı muhabbet etmiştik.

"Kaya aramızdan ayrılıyor."dedi Aslı dudaklarını büzerek.

"Kaya ayılsa iyi olur."dedim ona göz kırparak.

"Şükran'da ayılsa iyi olur. Tek başıma herkese yetişemiyorum."dedi Can kahveyi önüme bırakmadan hemen önce. Hemen yanımda oturan ve çalan müziğe kafa sallayan çakır keyif annesini dürtüyordu.

"Ben sana yardım ederim."dedi Aslı. Oturduğu yerden hızla kendini yukarı itti ve tezgahın üstünden kayıp arkasına geçti. Can'a doğru gitmeden önce onu kolundan tuttum.

"İyi misin?"diye sorduğumda Aslı başını salladı. Ona inanmadığımı belli etmek adına kolunu bırakmıyordum.

"Hey, bu boktan şehre geldiğimizden beri her gün sarhoşum ama aradaki farkı anlamıyorsun bile."dediğinde şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Aslı çarpık bir gülüşle tepkimi taklit etti.

"Şaka yapıyorum sersem. İyi hissediyorum, uslu duracağım."dediğinde kolunu bıraktım. O koşarak Can'ın yanına gitti ve tezgahın öbür ucunda birikmiş müşteri topluluğunun isteklerinden birini hazırlamak için tezgahın üstündeki içkilere döndü.

Tezgahta duran kahveden büyük bir yudum alırken Şükran'ın bakmakta olduğu yere baktım. Küçücük bir bara konulmaması gereken büyüklükteki bilardo masasına yaslanmış bize doğru bakan sarışın bir kadını izliyordu. Aynı yere baktığımızı görünce yüzüne sarhoş bir sırıtış yerleşti.

"O kadın tamı tamına bir buçuk saattir seni kesiyor."dediğinde şaşkınlıkla sarışın kadına baktım. Ona baktığımı gördüğünde gülümsedi ve hemen yanında duran kız arkadaşının kulağına bir şeyler fısıldadı.

"O kadını tanıyorum. Sessiz sakin biri hatta iyi biri bile diyebilirim ama işte...bilirsin."dedi gözlerini devirerek. Kahvemden bir yudum daha aldım, bakışlarını üzerimden bir an olsun ayırmayan kadını istemsizce süzüyordum. Deri bir tayt giymişti, üzerindeyse mavi bir atlet ve deri bir ceket vardı.

"Barıma gelir, tatlı çocukları alır ve evine götürür."dedikten sonra sırtımı sıvazladı.

"Biraz kafanı dağıtmalısın. Değmez derken ciddiydim. Keyfine bak, çok gençsin önüne daha çok kadın çıkar. İçeri giren her kadın müşterimin bakışları en az bir kere sana uğruyor. Bırak senin peşinden seni bu hale getiren kadın koşsun."dedi kadın beni yüreklendirerek. Bu beni güldürmüştü.

"Çokta genç değilim, aramızda çok fazla yaş farkı olduğunu sanmıyorum."dedim kadına. Bir an için kendimi yaşlandığını hisseden Aslı gibi hissetmiştim. Gözlerimi kısa bir saniyeliğine Şükran'ın arkasına kaydırıp bir yandan iş yaparken bir yandan konuşan Aslı'ya kaymıştı. Sesini içerdeki tüm sesler içinden ayırt edebiliyordum.

"Bir müşteriye bir bana! Hadi ama burada bedavaya çalışamam!"

"Senden yardım istediğimi hatırlamıyorum. Hadi ama o senin için değil müşteriye verecektin!"

"Ben elli üç yaşındayım Kaya ama haklısın ben de otuz altı yaşına geldiğimde hayat bitti sanıyordum. Sana kötü haber, hayat daha yeni başlıyor!"dedi Şükran. Rastgele sallayarak yaşımı tutturması tuhafıma gitmişti.

"Yine de böyle iyiyim. O kadın, barındaki kadınlar ya da evrendeki hiçbir kadın benim çekim alanıma girmiyor."dediğimde Şükran'ın yüzünde ilk defa şefkatli bir gülümseme gördüm.

"Biri dışında."dedi kadın. Yutkundum. Biri dışında.

"Keşke Selin sizi benle daha erken tanıştırsaydı. Her salı indirimli bira veriyorum ama sizle sohbet etmek için size bedava viski bile verebilirim."dedi kadın. Ona laf arasında buraya Selin'in önerisiyle geldiğimizi söylediğimden beri yanımızda oturuyordu. Selin'in buranın müdavimi olduğu ve bu kadınla oldukça yakın arkadaş olduğu çok belliydi. Kadının söyledikleri beni mutlu etmişti.

"Bir daha gelebileceğimizi sanmıyorum."dediğimde kadının gülümsemesi soldu.

"Seni bilmem ama o kızın sağlam bir içici olduğunu söyleyebilirim."dedi kadın. Müşteriden gelen her istekten iki tane hazırlayan ve birini kendi içen Aslı'yı gösteriyordu. Güldüm.

"Hayır yani, burası çok güzel ve sen de çok tatlı bir kadınsın. Sürekli gelebilmeyi çok isterdim ama buna vakit bulamayabilirim. Aslı'da bulamaz."dediğimde kadının kaşları çatıldı.

"Neden?"diye sorduğunda sessiz kalmıştım.

"Pekala buna alışığım. Buraya gelen herkesle sohbet ederim ve bazı kişiler bazı şeyleri anlatmamak zorundadır. Polis değilsin ama zor durumda olduğunu görebiliyorum. Endişeli görünüyorsun, en az onlardan biri kadar önemli bir görevde olduğuna bahse girerim."dedi kadın hemen girişteki masada oturan polislere bakıyordu.

"Bahis konusunda çok başarılısın. Mutlaka iddia oynamalısın."dedim kadına.

"Taksim'in ara mahallelerinden birinde bu kadar işlek bir barı nasıl aldım sanıyorsun?"dediğinde ağzım açık kalmıştı. Bu tepkim kadına koca bir kahkaha attırmıştı. Yüzü kızarmıştı ve gülmeyi kesmeden yerinden kalktı. Bacaklarını birbirine yapıştırdı, koşarak tuvalete giderken bile hala benim tepkime gülüyordu. Sırıtarak kadının gözden kaybolmasını izledim. Önümdeki kahveyi bitirene kadar ardı ardına içtikten sonra zihnimdeki bulantının hafiflediğini hissettim.

İçerisi oldukça kalabalıklaşmıştı. Saat iş çıkış saatini biraz geçmişti ve içimden bir ses gece yarısına doğru içeride oturacak yer kalmayacağını söylüyordu. İçerideki kalabalık arttıkça temiz hava da azalmıştı. Oturduğum tabureden kalkıp insanların arasından sıyrılıp çıkışa doğru ilerledim. Temiz hava almaya ihtiyacım vardı.

Kapıyı itelediğimde yüzüme çarpan temiz hava saatlerdir havasız bir ortamda bulunduğumu hatırlatmıştı. Derin bir nefes aldım ve içeri girmeye çalışan insanların arasından sıyrılıp dar caddede yürümeye başladım. Soğuk hava vücudumu titretmişti. Kollarımı göğsümde birleştirip ayaklarımı kaldırıma sürterek yürümeye başladım.

Bardan uzaklaşmadan geri döndüm ve sessizce yanımdan geçip giden onlarca insanı izledim. Kendimi yeniden kaybolmuş gibi hissediyordum. Sanki yeniden kocaman bir şehrin bilmediğim bir sokağında kendimi arıyordum ve herkes sadece yanımdan geçip gidiyordu. Kimse durmuyordu. Sahi kimse durmuyordu.

"Kaya?"

Sesin geldiği yöne doğru döndüm. Barın hemen önünde duran bir kadın bana doğru ilerliyordu. Onu görebilmek için gözlerimi kıstım. Bu Anka'ydı.

"Burada ne işin var?"diye sordum. Anka hızlı adımlarla yanıma geldi.

"Selin sizi gelip almamı istedi."dediğinde kaşlarım çatıldı. Bir anda sinirlenmiştim. Selin evden Anka'yla karşılaşmamak için ayrıldığımı biliyordu. Gece yarısına kadar ona kötü davranmam gerekiyordu ve buna rağmen onca insanın içinden yanımıza Anka'yı mı gönderiyordu?

"Kaçık!"diye mırıldandığımda Anka sinirle saçlarını savurdu.

"Söylediklerin yetmedi mi? Durduk yere neden bana hakaret ediyorsun?"diye sorduğunda endişeyle başımı iki yana salladım. Aklımdan geçenleri dışımdan söylemiştim. Üstelik bunu Anka için bile söylememiştim. Ayılmış olmam gerekiyordu, başımı iki yana salladım ve gözlerimi hızla kırpıştırdım.

"Tartışmayalım. Aslı'yı alıp gidelim."dedim bara doğru yürümeye başlamadan hemen önce. Anka yüzündeki kızgın ifadeyle arkamdan geliyordu. Koca bir sokağı arka arkaya yürüdükten sonra kapıdaki birkaç saat öncesinde tüm hayat hikayesini dinlemiş olduğum adama selam verip içeri girmek için sıra bekleyen insanları arkamda bırakarak içeri girdim. Anka'da hemen peşimden içeri girmişti. Aslı'yı içeri girdiği anda görmüştü. Ona doğru yürümeye çekindiğini görebiliyordum.

"Neden durdun?"diye sordum. Anka bakışlarını tezgahta insanlara bira uzatmakta olan Aslı'dan almadan cevap verdi.

"Benden nefret ediyor. Hepiniz benden nefret ediyorsunuz ve emin ol siz bana iğrenerek bakarken etrafınızda olmak çok zor."dedi. Söylediği şeyler istemsizce yüzümdeki ifadeyi yumuşatmıştı.

"Emin ol sarhoş Aslı tamamen Anka'nın tarafında."dediğimde Anka bakışlarını Aslı'dan alıp bana döndü.

"Ayık Aslı yüzünden vücudumda moruklar var."dedi inanamayarak. Sabahki antrenmandan bahsediyordu.

"Gel de kendin gör."dedim ve insanların içine dalıp Aslı'ya doğru ilerledim. Aslının bakışları beni ardından da Anka'yı bulduğunda yüzüne bir gülümseme yayıldı. Elinde tuttuğu siparişleri rastgele tezgaha bırakıp tezgahın üzerinden zıpladı ve yanımıza geldi. Anka'ya doğru koştuğunda Anka gerilemişti ki Aslı ona sıkıca sarıldı. Anka'nın yüzündeki şaşkınlığa karşı dudaklarımı oynattım.

'Sana söylemiştim.'

Anka yutkundu ve Aslı'ya gülümsedi.

"Beni böyle seveceksen seni her gün sarhoş edebilirim."dedi Anka Aslı'ya. Aslı anlamamıştı. Kendimi gülümsemekten alıkoyamadım.

"Ne?"diye sordu Aslı.

"Pekala eve gidiyoruz."dedim ve Aslı'nın taburede bıraktığı hırkasını omuzlarına asıp onu kendime yasladım. Hesabı saatler öncesinden ödemiştim ama çıkmadan önce cebimden çıkardığım yirmi lirayı Aslı'nın gidişiyle müşterilerle yeniden tek başına boğuşmaya başlayan Can'a doğru uzattım.

"Bunu annene ver o anlar."dediğimde başını salladı ve yirmiliği cebine attı.

"Hadi bakalım."dedim kendi kendine mırıldanan Aslı'nın kolunu omzuma atıp. Anka geçebilmemiz için yolu açıyordu. Kapıya birkaç adım kala bir sarışın kadın önümüzü kesmişti. Anka onu takip etmediğimizi fark edince duraksadı ve geriye dönüp olan biteni izledi.

"Bir ara buluşalım."dedi kadın, elinde tuttuğu üzerinde numaramın yazılı olduğu peçeteyi cebime koyarken. Kadın yanımızdan uzaklaşırken Anka'nın gözlerini devirdiğini gördüm. Yeniden önüne dönmüş ve yürümeye devam etmişti. Onu takip edip kapıdan dışarı çıktım.

(Bölüm Şarkısı/3: Evdeki Saat-Uzunlar(VI), *Son Feci Bisiklet-80)

Anka sinirle oldukça kalabalıklaşan sokakta önümüzden yürüyordu. Aramız açıldıkça aramıza yeni insanlar giriyordu ama Anka ne kadar hızlı yürüdüğünün dahi farkında değildi. Gerçekten de sarışın kadına mı sinirlenmişti? Böyle davranması beni deli ediyordu!

"Yüzüğümü saklıyor, bana beni sevdiğini söylüyor. Sonra Dinçer'e gülüyor sonra yüzüğümü bana geri veriyor. Şimdi de beni kıskanıyor..."diye mırıldandım. Bunca kalabalıkta Anka'nın beni duyamayacağını biliyordum ama unuttuğum bir kişi vardı.

"Bu kadar çaresiz ve beyinsiz olmayı kesmen gerek."diye mırıldandı Aslı. Başını göğsüme yatırmıştı, neredeyse yapışık yürüyorduk.

"Bu ne demek?"diye sorduğumda Aslı cevap vermedi. Yüzüm asılmıştı.

"Hey Aslı! Bu ne demekti şimdi? Neden beyinsiz davrandığımı düşünüyorsun?"diye mırıldandım yeniden. Aslı'nın ilgisi dağılmıştı. Sessizce yürürken etrafından geçen insanları inceliyordu. Bazı insanlar kim olduğumuzu anlamıştı ve merakla bizi süzüyorlardı ve Aslı'da merakla onları süzüyordu. Anka'nın ilerde durup bize bakındığını gördüğümde adımlarımı hızlandırdım.

"Ben arabayla gelmedim. Araban nerde?"diye sordu. İçimden bir ses zaten buralarda olduğunu söylüyordu ve bu bana burada ne işi olabileceğini merak ettirmişti.

"Hastanenin yanındaki otoparka park ettim."dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı.

"Pekala. Hastaneye çıkan bir kestirme biliyorum beni takip et."dedikten sonra bir ara sokağa daldı. Peşinden ara sokağa girdiğimde meraklı onlarca bakışı geride bırakmış olmak biraz olsun rahat hissettirmişti.

"Yüzüğü neden bana geri verdin?"diye sordum Anka'ya. Sokak neredeyse bomboştu dolayısıyla beni duyabilirdi. Beni duyduğunu biliyordum ama cevap vermemişti. Sorumu yineledim.

"Yüzüğü neden verdin basit kuş?"

"Benimle muhattap olmak istemediğini söyledin. Neden şimdi bunu soruyorsun?"dedi arkasını dönmeden. Ellerini kot ceketinin cebine sokmuştu.

"Hayır daha önemli bir soru. Yüzüğü en başında neden sakladın?"diye sordum. Yüzünü göremiyordum ama ifadesinin donuklaştığını hissedebiliyordum.

"Bana beni sevdiğini söyledin ve sana vermek için senelerce sakladığım yüzüğümü sakladın. Kimsenin görmesini istemediğin için hep sakladın. Dinçer'in yanındayken bile sakladın. Neden Anka?"diye sordum. Aslı'nın yanımızda olmasından ya da konuştuklarımızı birinin duyup duymayacağından endişelenmiyordum. Vücudumda dolanan alkol kahveye karşı verdiği savaşı kaybetse bile hala savaş alanını terk etmemişti.

"Tamamen suçsuzmuş gibi davranmayı kes. O yüzüğü Angelina'nın yanındayken yıllarca sakladın. Dinçer'in yanında benim saklamış olmam beni senden daha kötü bir konuma getirmez."dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Yüzüğü Angelina'dan sakladığım yok, onun bundan haberi var. Bunun ne ilgisi var?"diye sordum. Anka adımlarını biraz olsun yavaşlatmıştı.Gerçekten de Angelina'yı kıskanıyor olduğunu düşünmek tuhafıma gitmişti.

"Angelina'yı kıskanmana gerek yok o sadece benim arkadaşım."dedim, Anka cevap vermemişti. Aklımdan geçen her şey dilimden dökülüyordu.

"Dinçer'i seviyor musun?"diye sordum. Ağzımdan çıkan şeyler kesinlikle kulaklarıma ulaşmıyordu. Bu soruyu sormamış olmayı diliyordum.

"Tanrım sen de sarhoşsun anlamalıydım!"diye yakındı Anka. Buna rağmen arkasını dönmemişti.

"Hadi ama basit kuş bunu bilmem lazım. Onu seviyor musun?"dedim yeniden. İçimden kendime bir küfür savurdum. Susmam gerekiyordu. Onu sevdiğini söylerse ne yapacağımı bilmiyordum.

"Yiğit'le görüştüğümü öğrendikten sonra benden nefret ettiğini sanıyordum. Benimle muhattap olmak istemediğini söyledin. Neden şimdi beni umursuyormuş gibi yapıyorsun? "diye sordu.

"Seni umursadığım falan yok."dedim güçlükle. Bunun onu sinirlendirip sinirlendirmediğini görmek istiyordum.

"Güzel, ben de seni umursamıyorum."dedi hiç düşünmeden. Söylediklerime sinirlenmemişti bile. Sesindeki umursamaz tını kalbimi acıtmıştı.

"Kusacağım."diye mırıldandı Aslı. Anka aniden arkasını dönmüş Aslı'ya doğru yanaşmıştı.

"Midendekileri çıkarman sana iyi gelebilir."dedi. Aslı'yı omuzlarından şefkatle tutmuştu. Aslı yüzündeki saçları kenara çekti ve baygın gözlerle Anka'ya baktı.

"Hayır bu konuşmaları dinlemek zorunda kaldığım için kusacağım. Siz delirmek üzeresiniz çocuklar."dedi, kendini Anka'nın ellerinden kurtarıp bana daha çok sokulmuştu. Anka utanç içinde yeniden önümüzden yürümeye başladığında Aslı parmaklarının üzerinde yükselip kulağıma eğildi.

"Aşktan delirmek üzeresiniz demek istemiştim. Sence O böyle mi anladı?"dediğinde yüzümdeki sırıtışa engel olamadım.

"Sanmıyorum."dediğimde Aslı omuz silkti. Aslı'ya sıkıca sarılıp yolda hızla ilerledim. İçimdeki neşenin nedenini anlamamıştım ama içimdeki mutluluk katlanarak artıyordu. Aslı sabah arabada söylediğimiz şarkıyı mırıldanmaya başladığında ona kısık sesle ona eşlik ettim.

Aslı'yla birlikte şarkıyı üçüncü söyleyişimizde tamamen ayılmıştım. Hastanenin yanından geçmiştik dolayısıyla hemen iki arka sokağındaki arabama daha yakındık. Bir yandan aklımdan Anka'yla yaptığım konuşma diğer yandansa Aslı'nın sözlerinden sonra Anka'nın kızaran yüzü geçiyordu. Her ne kadar sorduğum sorular için kendime kızsamda sersem bir pişmanlığa kapılmamıştım.  Yanından geçtiğimiz bir dükkandan taşan müzik(*) sokakta yankılanıyordu. Kafamı şarkıya göre hafifçe sallamaya başladım, dikkatim dağılmıştı. Bir başka ses beni daldığım melodiden çıkarırken Anka'nın da adımlarını yavaşlattığını gördüm. Sokağın başındaydık ve bomboş sokakta duran beş adamı görebiliyorduk.

"Onu sen öldürdün!"diye bağırdı bir adamlardan biri. Konumlanmalarına bakılırsa dördü birden bir adamı köşeye sıkıştırmışlardı.

"Bak, üzgün olduğunu anlıyorum. Kaybın için üzgünüm. Onu kurtarmak için her şeyi yaptım ama kalbi ameliyatı kaldırmadı..."diye açıklamaya çalıştı adam. Etrafını çevrelemiş ve her an ona saldırabilecek gibi duran dört adam olmasına karşılık hiç korkmamıştı ya da bunu hissettirmemeye çalışıyordu. Duvara yaslanarak sigara içiyordu ve bu karşısındaki adamları sadece daha çok sinirlendirmişti.

"Ondan bir et parçası gibi bahsetmeyi kes şerefsiz! Onu kurtaracağına söz verdin!"diye bağırdı bir diğer adam.

"Ben asla bir hasta yakınına söz vermem. Size sadece elimden gelen her şeyi yapacağımı söyledim ve her şeyi yaptım. Üzgünüm. Gerçekten üzgünüm."dedi. Cılız sokak lambaları adamın üzerindeki beyaz önlüğün üzerinde parıldıyordu. Bu adam hemen bir sokak gerideki hastanede çalışan bir doktor olmalıydı.

Etrafını çevrelemiş dört tane koca adama karşı bu kadar rahat davranabilecek bir aptal tanıyordum. Doktorun tanıdık gelen sesini yüzü tamamlamıştı.

"Doktor Seçkin."diye mırıldandım. Anka yanımıza gelmişti, henüz kimse bizi görmediği için sadece izleyici olarak köşeden bakıyorduk.

"Yan evde oturan adam mı?"diye sordu Anka.

"Evet."dedim ve sessizce izlemeye devam ettim.

"Senin bu sokaktan ölün çıkacak ancak doktor bey duydun mu beni? Sen benim karımı öldürdün!"diye bağırdı adamlardan biri. Seçkin sigarasını yere attı ve yaslandığı duvardan kendini itti.

"O kadının her yerinde darp izi vardı. Bahse girerim o kadının şu an morgda olmasının nedeni sensin pislik herif."dedi Seçkin. Karşısındaki adam sinirden kıpkırmızı olmuştu.

"Tanrım, kendini öldürtecek!"diye fısıldadı Anka yavaşça. Başımı salladım. Seçkin korkmuyordu. Bu korkusuzluğun nedeni kesinlikle adamları alt edebileceğini düşündüğünden değildi. Tuhaf bir şekilde dayak yemekten korkmuyordu. Hatta içimden bir ses adamları bilerek kışkırttığını söylüyordu. Anka haklıydı. Kendini öldürtecekti ve ölmekten bile korkmuyordu. Sanki bunu istiyordu ve adamın onu öldürmesi sadece Seçkin'in işini kolaylaştıracaktı.

"İyi de neden?"diye mırıldandım. Bir film izlercesine olan biteni izliyordum. Adam Seçkin'i yakasından tutup ona sert bir kafa attığında Seçkin duvara yapıştı. Diğer adamlarda Seçkin'in sersemlemiş bedenine vurmaya başlamışlardı.

"Noluyor ulan burda?"diye bağırdı bir kadın. Bu sesin hemen göğsümde dakikalarca uyuduktan sonra uyanan Aslı'dan geldiğini fark edince iç çektim. Herkesin dikkatini üstüne çekmişti. Aslı yanımdan koşarak uzaklaştığında onu tutabilmek için öne eğilsem bile onu yakalayamadım. Aslı koşarak adamlara doğru gittiğinde Anka'yla arkasından koştuk. Bir anda kendimizi bir kavganın içinde bulmuştuk. Seçkin'i bırakıp üzerime gelen bir adama bir yumruk attım. Adam kenara yalpalamıştı ki Anka onu kendine çekip sert bir tekmeyle yere yıktı. İki tane adam üzerime doğru geldiğinde yeniden iç çektim. Neden sakin bir gece bile geçiremiyorduk?

Adamlardan biri sinirle bağırıp elindeki bıçağı bana doğru savurduğunda adamın eline bir tekme atıp sağlam yumruğumu çenesine geçirdim. Dirseğimle burnuna vurdum ve onu hemen arkasından üzerime doğru koşan adamın üzerine doğru ittim. Adam üzerine doğru gelen bedenden kaçındı ve üzerime atıldı. Beni gövdemden kavramıştı. Büzüldüm ve karnına beni bırakana kadar birkaç tekme attım. Adamın elleri açıldığında onu bir elimle kendime çekip kafa attım. O da yere düştüğünde son kalan adama bakınıyordum ki biraz Anka'yı duvara yasladığını gördüm. Kendini Anka'ya yaslamıştı ve bir elindeki bıçağı Anka'nın yüzünde gezindiriyordu.

İçimde biriken tüm öfke aynı anda dışarı çıkmıştı. Sinirden vücudum sarsılıyordu. Birkaç büyük adımda yanlarına gittim ve adamı sertçe geriye çektim. Adam neler olduğunu anlamadan yere düşmüştü. Anında yerden kalkıp bıçağını üzerime fırlattığında yana eğildim ve ardından adamın kafasına sert bir tekme attığımda adam kendinden geçmişti. Gözüm dönmüştü, her hücrem teker teker patlıyor gibiydi. Anka'nın teninde gezinen bıçağı görmek beni çileden çıkarmıştı. Hızla nefes alıp veriyordum. Ayaklarımın altında baygın bir şekilde yatan adamın iğrenç yüzüne bakarken gözlerim seğiriyordu. Anka dehşete kapılmıştı ama bu az önce bir bıçağa temas ettiği için değilde beni gördüğü içindi. Hızla eğilip yerde yatan adamın nabzını kontrol etti.

"Senin derdin ne, onu halledebilirdim sadece doğru anı kolluyordum!"diye bağırdı bana öfke dolu gözlerle bakarken.

"Buradan bakınca öyle görünmüyordu!"diye bağırdım. Kulaklarımda adrenalinden kaynaklı tiz bir cızırtı vardı.

"Tanrım, onu öldürecektin!"diye bağırdı bana. Kulaklarımdaki cızırtı Anka'nın sesiyle silikleşmişti. Nefesim düzene dönerken yerde yatan diğer üç kişiye baktım. Anka'ya yeniden döndüğümde yeniden dehşet içinde kaldığını gördüm. Bakışlarını takip ettiğimde hemen duvarın dibinde iki silüetin kavga ettiğini gördüm. Aslı yere yatırdığı Seçkin'in üzerine çıkmış onu durmadan yumrukluyordu.

"Ne istiyorsunuz adamdan? Dört kişi bir adama saldırılır mı?"diye bağırdı Aslı Seçkin'e vurmaya devam ederken. Seçkin her seferinde kendini korumaya çalışıyor ama başaramıyordu.

Anka'yla aynı anda yanlarına koştuk. Ben tek elimle Aslı'nın bir kolunu yakalamıştım ve onu çekmeye çalışıyordum ama Aslı bacaklarını Seçkin'e sıkıca dolamıştı.

"Aslı ne yapıyorsun kes şunu!"diye bağırdım.

"Bırak, doktoru bu hayvandan kurtarayım!"diye bağırdı yeniden serbest olan yumruğunu Seçkin'in yüzüne geçirecekti ki Anka diğer elini tuttu.

"Doktora vuruyorsun Aslı."dedi Anka. Aslı duraksadı, kafası karışmıştı.

"Ne?"dedi olan biteni anlamaya çalışırken. Başını çevirip yerde yatan diğer adamları süzdükten sonra dehşet içinde Seçkin'in kan içinde kalmış yüzüne baktı.

"Hassiktir. Özür dilerim."dedi aniden. Seçkin'in üzerinden yalpalayarak kalktığında onu kendime doğru çekip Seçkin'den iyice uzaklaştırdım. Seçkin hafifçe doğruldu ve güldü. Dişleri kanla kaplıydı ve sadece Aslı'ya bakıp gülüyordu.

"Hayatımda hiç bir sarhoştan dayak yememiştim."dedi Seçkin. Anka kafa karışıklığıyla yüzünü buruşturmuştu. Bora Seçkin'e yanlış anlaşılma üzerine saldırdığında Seçkin sinirden köpürmüştü ve şimdi sanki bundan keyif almış gibi gülüyordu. Gülümsemesi bir kahkahaya döndüğünde Aslı'da Seçkin'e bakıp güldü. Anka'yla birbirimize bakıyorduk.

"Manyak mısın sen?"diye sordu Aslı kahkahasının arasından. Seçkin'in bu kadar mutlu görünmesi onu da güldürüyordu. Kelimeleri ağzında bir türlü yuvarlayamıyordu.

"Ah tanrım, sen çok sarhoşsun!"dedi Seçkin gülümsemeyi bırakmadan. Seçkin ayaklanmak için hamle yaptığında Anka ona yardım etti. Anka Seçkin'in kolunu omzundan attı ve koca adamı kendine yasladı.

"Hastaneye gidiyoruz deme."dedim Anka'ya yalvaran gözlerle bakarak. Anka omuz silkip başıyla kanlar içinde kalan dört kişiye ve Seçkin'i gösterdi.

"Sen bir belasın."dedim Seçkin'e.

"Sizi satmadım. Sizi satmazsam müttefik olacağımızı söyledin. Sözünün arkasında durduğunu görmek güzel."dedi Seçkin. Başımı bunu onaylamadığımı belirtircesine sağa sola salladım. Anka ve Seçkin önümüzden yürürken biz de arkalarından Aslı'yla birlikte yürüyorduk.

"Seni satmazsa neden ona tüfek olacağını söyledin?"diye sordu Aslı. Kafası karışmıştı. Ona cevap vermemem onu susturmaya yetmemişti.

"Tüfek olacağını mı düşünüyor? O gerizekalının teki, nasıl doktor olmuş?"diye sordu ardından. Seçkin'e ona acır gibi bakıyordu.

"Yarın olanları hatırladığında nasıl hissedeceksin acaba?"diye mırıldandım.

"Ne? Ne dedin?"diye sordu Aslı. Yeniden söylersem bu sefer duyabilmiş olabilmek için parmak ucuna yükselmişti. Önümüze hastanenin ışıklı tabelası çıktığında derin bir nefes aldım. Seçkin'i tanıdığını düşündüğüm bir güvenlik görevlisi paniklemişti. İçeri koşup ortadan kaybolduktan kısa bir süre sonra bir sağlık personeliyle geri dönmüştü.

"Hocam? Size ne oldu böyle?"diye cırladı güvenliğin yanındaki beyaz önlüklü çocuk. Seçkin'in yüzünden akan kandan gözlerini alamıyordu.

"Tır çarptı."dedi Seçkin havadan sudan bahseder gibi.

"Tır mı? Hiçte bile yalan söylüyor! Ona ben çarptım. Onu ben dövdüm. Ben yaptım!"diye bağırdı Aslı avazı çıktığı kadar. Elimde olmadan avcumu ağzına bastırıp onu susturdum ve kulağına eğildim.

"Bu gurur duyulacak bir şey değil bunu sesli söylememelisin."dediğimde Aslı ona şüpheyle bakan güvenliğe gülümsedi.

"Doğru."diye mırıldanıp işaret parmağını kendi dudağına bastırdığında elimde olmadan sırıttım ve diğerlerinin peşinden acilden içeri girdim.

(Bölüm Şarkısı/4: Gaye Su Akyol- Bağrımızda Taş)

Bekleme odasında öylece otururken güvenliklerin bir bir diğer adamları sokaktan alıp acile getirmelerini uzaktan izlemiştik. Adamlardan sadece biri uyanıktı ve bakışları beni bulduğunda sinirden kızarmıştı. Bakışlarımı adamdan alıp Anka'nın omzunda uyuyakalan Aslı'ya çevirdim. Anka'ya baktığımda onun da Aslı'yı izlediğini gördüm.

Buğulu kapı açıldığında içinden Seçkin çıktı. Onu acilin önünde karşılayan asistanı onunla ilgilenmiş olmalıydı. Kaşının hemen üzerinde dikişler vardı. Yüzündeki kanı silmişti ama bazı kuruyan kanlar yüzüne bir kesik izi gibi yapışmıştı. Yanımıza geldiğinde ilk Aslı'ya baktı ve başını iki yana salladı. Hala olanlara inanamıyor olmalıydı.

"Teşekkür ederim çocuklar."dedi Seçkin acilin farklı yerlerine yatırılan ve başında güvenliğin beklediği dört adama ve ardından yeniden Aslı'ya baktı.

"Beni onlardan kurtardınız."dedi. Kısık sesle kahkaha attığında yeniden Anka'yla birbirimize baktık. Bu sefer Anka'da gülüyordu. Gülümsemem Aslı'nın kucağındaki elinin kayıp sargılı elime düşmesiyle bölündü. Acıyla inledim.

"Acaba Kaya'nın eline bir bakabilir misin?"diye sordu Anka Seçkin'e. Seçkin ciddileşmişti.

"Sargıdaki kanlar benim kanım değil basit kuş."dedim Anka'nın yüzündeki endişeyi yatıştırmak için. Seçkin elime bakabilmek için eğilmişti.

"Sargısını değiştirebilirim. Neye bakmamı istediğini anlamadım."dedi Seçkin Anka'ya. Beni yok sayıp kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Ondan değil, elini biraz zorladı. Dikişlerinin iltihaplanmasından ya da iyileşememesinden endişeleniyorum."dedi Anka. Seçkin başıyla onayladı ve hemen arkamızdaki müdahale odasının ışıklarını yaktı. Anka Aslı'nın başını koltuğa yatırdı ve benimle birlikte ayaklandı. Hemen karşımızdaki boş koltukta oturan sekiz yaşlarındaki bir erkek çocuğunun gözleri üzerimdeydi. Ona baktığımı görünce utanmıştı.

"Abla sana emanet. Tamam mı?"diye sordum çocuğa Aslı'yı gösterirken. Küçük çocuk bir anda kendine bir görev veren yabancıyı kabullenmişti. Başıyla onayladığında çocuğa göz kırptım ve Seçkin'in peşinden odaya girdim. Anka'da odaya girip kapıyı kapatmıştı. Seçkin eldivenlerini geçirmişti, oturmam için sedyeyi gösterdiğinde sedyeye oturdum. Doktorum bu sefer benimle konuşmaya karar vermişti.

"Bu eli nasıl bu hale getirdin?"diye sordu, sargımı kesmişti ve kaşlarını çatmış elime bakıyordu.

"Tır çarptı."dediğimde onu ve Anka'yı hazırlıksız yakalamıştım. Anka güçlükle yutkunurken Seçkin gülümsedi.

"Kapının önünde uyuyan canavar bir anda odaya dalıp ben yaptım demeyecek değil mi?"diye sordu Seçkin. Aslı'dan bahsediyor olmalıydı.

"Yok, bu canavar gayet uyanık."dedim bakışlarımı bir an olsun Anka'dan ayırmadan. Seçkin bir saniyeliğine durup başını hafifçe kaldırdı. Bakışlarımı başıyla takip etmeden kime baktığımı görmüştü. Bu onu keyifle gülümsetti.

"Bu elini korumalısın. Biraz daha zorlarsan kalıcı bir hasar verebilirsin."dedi Seçkin ciddileşip. Bu Anka'yı üzmüştü. Suçlu hissediyor olmalıydı.

"Korurum ve o da iyileşir."dedim. Sadece Anka'ya bakıyor olmak bana Seçkin'le değil de Anka'yla konuşuyormuş gibi hissettiriyordu.

"Ne dersin doktor? Onu korursam o da bu süre içinde iyileşir mi? Eskisi gibi olmasını istemiyorum ve ondan bunu beklemiyorum da. Yeniden tanışırız."dediğimde Seçkin duraksadı.

"Emin olmak için soruyorum hala elin hakkında mı konuşuyoruz?"diye sorduğunda Anka hızla odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı. Dudaklarımdan firar eden kahkahayı durduramamıştım.

"Sen nasıl bir adamsın? O sokakta adamlar sana dokunamadı bile."dedi Seçkin. Elime her ne yapıyorsa canımı yakıyordu ve Anka yüzümde oluşan acılı ifadeyi görmeden çıktığı için kendimi şanslı hissediyordum.

"Ben bir boksörüm. Boksördüm. Aslında tam da boksör değilim. Boşversene. Bunu açıklamak zor..."dediğimde Seçkin sadece başıyla onayladı.

"Seni neden satmadığımı merak etmiyor musun?"diye sordu Seçkin. Çekmeceden çıkardığı sargıyı elime sarıyordu.

"Bir çıkarın vardır."dediğimde Seçkin başını iki yana salladı.

"Yardım etmek istiyorum."dediğinde ciddileştim. Seçkin yineledi.

"Sana yardım etmek istiyorum."dedi yeniden. Bir anda rahatsız olmuştum.

"Neden bugün herkes bana yardım etmek istiyor?"diye sordum. Bunu bir cevap almak için sormamıştım.

"İnsanların bir çıkarı olmadan sana yardım etmek istemesi kötü bir şey mi?"diye sordu Seçkin. Ustalıkla sardığı sargıyı bitirmişti. Eldivenlerini çıkardı ve ayağa kalkmadan oturduğu tekerlekli sandalyeyi kaydırarak üzerinde 'tıbbi atık' yazan kutuya attı. Yeniden tekerlekli sandalyesiyle kayarak yanıma geldiğinde sargı bezime bakıyordum.

"Bitti."dedi Seçkin. Tepemizde yanan ışığı söndürmek için sandalyesinden kalktığında ben de sedyeden kalktım. Seçkin kalktığım sedyeye uzanmıştı, kapalı kapıya doğru bakıp gülümsedi. Cebimdeki telefonun titremesiyle duraksadım. Saat gece yarısını geçmişti ve arayan Selin'di.

Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Neden hastanedesiniz?"diye sordu.

"Ne o hastane kameralarına giremiyor musun yoksa?"dedim. Selin'i sinirlendirmiş olmalıydım.

"Pekala o halde sorumu düzelteyim. Aslı neden bekleme odasında uyuyor?"dedi Selin. Yüzümdeki ukala gülümseme silinmişti. Seçkin'i beklemeden odadan çıktım ve bekleme salonunu izleyen kameralara baktım. Bir tanesi tam olarak buraya bakıyordu.

"Nerdesin?"diye sordum.

"Hastanenin personel girişindeyim. Benimle on dakika içinde buluş."dedi telefonu kapatmadan hemen önce.

Anka kimle konuştuğumu söylememi bekliyor olmalıydı.

"Benim gitmem lazım. Bir işim çıktı. Evde görüşürüz."dedim. Beni sorguya çekecek olmalıydı. Anka'nın yüzü düşmüştü ama kendini hemen toparladı.

"Tamam, görüşürüz."dedi. Sesinde yeniden ara sokakta duyduğum umursamaz tını vardı.

Yanlarından ayrılırken gülümsüyordum. Selin'in diyecek olduğu şeylerden korkuyordum ama artık bir şeyden emindim. Anka'nın kalbindeydim. Anka'nın kalbinin en içindeydim!

Bu satıra bu bölümün sende bıraktığı ifadeyi bir emoji olarak bırakmayı ihmal etme! (:

Gelecek bölümün tarihi konusunda emin değilim, profilimde duyuracağım. Sonraki bölüm bir özel bölüm olacak. İlk olarak Emre'nin hayatından bir kesit yazmak istiyorum, ne dersin?

O zamana dek, mutlu kal! xx

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

BÜYÜKADA nisabzzz6644 द्वारा

रहस्य / थ्रिलर

4.5K 420 17
21 Ocak 2024 "Cevap verecek misiniz yoksa bana bakmaya devam mı?" diye sorunca yerimde hafif sıçradım ve bakışlarımı kaçırdım. Kahretsin yüzüne salak...
MaFyaNıN KaRıSı Hale Özcan द्वारा

रहस्य / थ्रिलर

411K 12.7K 38
Bebeğine bakamayacağını düşünen bir anne bebeği gizlice babasına bırakıp kaçarsa? Bir kapı zili ile hayatı alt üst olan bir mafya ? Sizce bu ikisini...
ELIYS (+18) Duru द्वारा

रहस्य / थ्रिलर

170K 10.2K 55
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...
14K 710 22
Bahar en yakın arkadaşının düğününe mardine gider ve oraya damadın en yakin arkadaşı olan ateş'i görür ve o yüz bir daha aklından çıkmazsa ve bir ka...