BANA SEVME DEME "Sır Serisi...

By deliisevdali

66.5K 22.6K 10.9K

-Tamamlandı- Zamana bırakılmış bir aşkın iki tarafıydı onlar.. *** İpek, geçmişinde bitirdiği ilişkisi ve bab... More

⚜️ TANITIM ⚜️
⚜️ İlk Bakışma ⚜️
⚜️ Tam İsabet ⚜️
⚜️ Yaşanmışlar ve Yaşanamayanlar ⚜️
⚜️ Duyduklarıma mı Yoksa Gördüklerime mi ⚜️
⚜️
⚜️ Alıntı ⚜️
⚜️ Nefretin Acı Tadı ⚜️
⚜️ Yalnızlığın Başlangıcı ⚜️
⚜️ Geriye Kalanlar ⚜️
⚜️ Paylaşılamayan Şey ⚜️
⚜️ Lafügüzaf ⚜️
⚜️ Kendime Yazdığım Son ⚜️
⚜️ Kötü Tesadüfler Zinciri ⚜️
⚜️ Kıskançlıklar Silsilesi ⚜️
Duyuru
Yeni Kitap/ SADE'M
⚜️ Bir Veda Busesi ⚜️
⚜️ Haberci Kuş ⚜️
⚜️ Bir Avuç Aşk ⚜️
⚜️ Araf ⚜️
⚜️ İz ⚜️
⚜️ Yanlış ve Yalnız ⚜️
⚜️ Zifiri ⚜️
⚜️ Tek Nefes ⚜️
⚜️ Dünden Sonra ⚜️
⚜️ Gölge ⚜️
⚜️ Unutulmak ⚜️
⚜️ Kayıp Masal ⚜️
⚜️ Ayrılığın Veda Perdesi ⚜️
⚜️ Beşinci Mevsim ⚜️
⚜️ Yazılmış Son Şarkı ⚜️
⚜️ NİHAİ ⚜️
⚜️ Eski Senaryo ⚜️
⚜️ Tekerrür ⚜️
⚜️ Yıldızlara Yükseliş ⚜️
⚜️ Sol El ⚜️
⚜️ Yolunu Bulan Cesaret ⚜️
⚜️ İki Nefes, Bir Can (Final)⚜️

⚜️ Hikaye Kadınları ⚜️

2.2K 899 269
By deliisevdali

Herkese yeniden Merhaba...

Size yine bomba gibi bir bölüm hazırladım..

Bildiğiniz üzere; artık her bölümümü burada tanıştığım arkadaşlarıma ya da pıtırcık kardeşlerime ithaf ediyorum.

Bu bölümümü Sldakser     ithafen yazıyorum. Dilerim yazdığı o hikaye kadınları gibi güzel bir hayatı olur

Bölüm Şarkısı: Sibel ALAŞ - ADAM

"Bir adam var, sonumuzun ne olacağını asla öğrenemediğim.."


"Şey peki siz umarım halledebilmişsinizdir probleminizi"

Sorduğum soruyu anlamadığı için kaşlarını çattı.

"Kim anlayamadım?"

"Yolda gelirken kuzenin aradı, ee yani ekranda gördüm. Konuşurken de iyi değildin baya sinirlenmiş gibi gözüküyordun. Çözebildiniz mi sorununuzu? "

Aynı sinire tekrar sahip olduğunu anlayabiliyordum. Direksiyonu tutan parmaklarını daha da direksiyona geçirmiş ağzında bir şeyler gevelemişti ama anlamamıştım dediğini.

"Efendim?"

"Çözemedik diyorum, çözebileceğimizi de sanmıyorum. Aramızda paylaşamadığımız bir şey var... "

***

Kulaklarımda yankılanan tiz bir sesin bıraktığı rahatsızlık hissi uyanmam için işe yaradı. Kafamı kaldırmadan yanımdaki çalışma masamın üzerinde olan telefona uzanarak çalan alarmı kapatmak için uğraştım. Beceremeyişimle birlikte çalan alarmın sesi daha da artarak katlanılmaz bir hal aldı. Zor olanla daha fazla uğraşmak yerine yatakta oturur pozisyona gelerek, bir kez daha alarmı ertelemeden kapattım.

Odanın içindeki sessizlikten kızların erken saatte okula gittiklerini anladım. Aslında benim de dersim vardı fakat olan tek dersimde de devamsızlık hakkımı kullanmıştım.

Bugün kafeye gidip, hayatımdaki ilk iş tecrübeme 'Merhaba' diyecektim. Dersten sonra gitmek yerine, erken giderek diğer çalışan arkadaşlarla tanışabilirim. Hem ne kadar erken alışmaya başlarsam iş ortamına, benim için avantaja dönüşebilirdi.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya gelip üzerimi değiştirmek için dolabın önüne geçtim. Gözüm kıyafetlerin üzerinde dolaşırken, olabildiğince en rahat olanı seçmeye çalışıyordum. Sürekli hareket halinde olacağım için fazla kalın bir şey giymemek daha iyi olabilirdi. Bu yüzden eğildiğimde yakası fazla açılmayacak basic bir badi, altıma da koyu renkte bir pantolon aldım.

Bir şeyin eksikliğini hissettim o an. Annemin bana sözü vardı. İlk işime başladığım zaman yanımda o olup, dua ederek beni uğurlayacaktı. Nasıl bitmez bir acıydı bu. En yürek yakanından. Şükürler olsun ki, en azından hatırlarımız vardı. Gözlerimi kapatıp düşünmek bile yetiyordu.

Yatağın üstündeki yastığımı hemen kaldırdım. Annemden kalan son hatıra her geceme eşlik ediyordu. Yatarken avucumda tutup sıktığım için kırışmıştı. Alıp yatağın üzerine düzgün bir şekilde serip elimle baskı uygulayarak olabildiğince düzeltmeye çalıştım. Onu asla ne yıkardım ne ütülerdim. Kalan tek şeydi o bana. Örtüye sinen kokunun gitmemesine özellikle dikkat ediyordum. Hatta kokusunun biteceğini düşündüğüm için fazla koklamaya bile korkuyordum. Kokuya hasret kalmak böyle bir şeydi.

Kırışıklığını biraz olsun giderdikten sonra aynanın karşısına geçtim. Şal görünümü vererek boynuma doladım. Ardından gözlerimi kapatıp mırıldandım.

'Annem, ablam... Siz olmadan zorlu bir hayata başlıyorum. Ne olur, her yorulup gözlerimi kapattığımda karanlığımda sizler olun.'

Düşen tek damlayı elimle silerek derin bir nefes aldım. Artık hazır hissediyordum. Bir kez daha yansımama bakıp kendi kendime 'yorulmak yok, her şey güzel olacak' diye telkinde bulundum...

***

Kafeye geldiğimde henüz yeni açılmıştı. İş görüşmesi için geldiğimde beni Esma Hanım ile görüştüren kız karşılamıştı yine. Adının Sevgi olduğunu öğrendiğim kızla ve diğer arkadaşlarla yaptığımız kısa tanışma faslı kafeye giren ilk müşteri ile son buldu.

Betül müşteriyle ilgilenirken, Sevgi de beni eşyalarımı koyabilmem için personele ait olan yere götürdü. Yanımda hiç susmayan bir kız vardı resmen. Burada çalışan diğer arkadaşların hakkında bildiği ne var ne yoksa anlatmaya başlamıştı.

"İşte, senin dolabın bu. Çantanı, kişisel eşyalarını falan içine koyarsın."

"Teşekkürler."

Elimde tuttuğum çantamı ve giydiğim kabanı dolabın içine koydum. Başka bir eşyam olsa yanımda onları da alacak kadar geniş bir dolaptı. Üstelik kilit yerine şifre olması da güvenlik açısından çok iyiydi.

"A bu arada, önlüğün. Küçük bir şeysin, o yüzden en küçük bedeni olur anca. "

Bana uzattığı önlüğü alarak şöyle bir inceledim. Bordo renginde olan önlük boyundan geçirilip arkadan bağlamalıydı. Ön tarafında büyük bir cep bulunuyordu. Kalem adisyon tarzı şeyleri koymak içindi sanırım. Sol yaka kısmında italic yazıyla işlenmiş kafenin adı olan "Kafe Yeşil" yazıyordu. İlk geldiğimde en çok sevdiğim kafenin ismi olmuştu. Kulağa hoş gelen bir ismi vardı.

Asetat kalemi ile çekmecedeki kutunun içinden çıkarttığı isimliğe adımı yazarak bana uzattı.

"Al bakalım İpek, bu da isimliğin."

Önlüğü giyip, isimliğimi de taktıktan sonra yardımları için tekrar ona minnette bulundum. Sonuçta ilgilenmek zorunda değildi.

"Ne demek, hepimiz ekmek parası için buradayız ama onun daha da ötesinde çok yakın arkadaşlarız. Sadece biz çalışanlar da değil, patronlarımız da çok iyidir. Aslında Esma ve Ayşenur Hanım burayı birlikte açmışlar. Ama Ayşenur Hanım Amerika'da ki eğitimini yeni bitirdi. Okuduğu sırada o pek burayla ilgilenemezdi. Yeni yeni gelip gitmeye başlamıştı. Okulu da bittiğine göre artık o da hep burada olur. İkisi aslında çocukluk arkadaşıymış. Burası da onların çocukluk hayalleriymiş"

Burasının sıcaklığını hissetmiştim fakat hiç böyle bir hikayesi olacağı aklıma gelmemişti.

Sevgi'nin anlattıklarını dinlerken bir anda eliyle boynumu işaret etti.

"Bence onu çıkartsan iyi olur. Koşuşturma sırasında rahat edemeyebilirsin."

Sanki benden onu alacakmış gibi bir an ki refleks ile annemin başörtüsünü tutma gereksiniminde bulundum.

"Aa! Yok kalsın o. Problem olmaz benim için."

Verdiğim fazla tepki şaşırtmış olacak ki yüzünden gitmeyen şaşkın ifadesi ile pek bir şey söyleyemedi. Elini pantolonunun cebine sokarak çıkarttığı küçük tokayı bana uzattı.

"En azından saçını topla. Yoksa o masadan o masaya koştururken fenalık geçirirsin."

"Doğru söylüyorsun aslında. Bu hiç aklıma gelmedi."

Hazırlanmam bitince kafenin içine tekrar geri girdik. İçerisi erken saate göre oldukça kalabalıktı. Sevgi yanımdan ayrılmış bu sefer yanıma Melih gelmişti. Kendisi bir yandan gelen müşterilerle ilgileniyor, bir yandan da yapmam gerekenleri özellikle gelen kişilere nasıl davranmam gerektiğinden bahsediyordu.

İçeriye gelen bir grubu bana gösterip

"Hadi bakalım ilk müşterilerin geldi. Görelim seni. " diyerek beni izlemeye başladı.

Gelenler oldukça gençti, benim gibi öğrenci olduklarını anlamak zor değildi. İstedikleri kahvaltı siparişlerini adisyona yazıp masaya bıraktım. Ardından kafenin üç yerinde olan tablet tarzı olan cihaza siparişleri girdim. Kısa süre sonra hazırlanmışları alarak ilgilendiğim masaya servislerini yaptım.

Geri dönerken Esma Hanım'ı fark ettim. Kasanın koridor tarafında durmuş sanırım nasıl çalıştığımı izliyordu. Göz göze gelince gülümseyerek beni yanına çağırdı.

"Günaydın İpek, nasılsın?"

"Sağolun siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim. Biraz önce izledim seni. Müşteri ile iletişimin, servisin gayet iyiydi. Bir sorun var ama..."

"Farkında olmadan bir şey mi yaptım, kusura bakmayın?"

"Evet, kendine bir şey yapıyorsun. Sıkıyorsun kendini sürekli. Tanıştığımızdan beri farkındayım. Sürekli bir tedirginlik, üzerinden atamadığın bir korku var. Problemin nedir bilmiyorum ama bu haldeyken çabaların boşa gider. Biraz rahat bırak kendini, her zaman... "

Gerçekten iyi bir gözlemciydi. Aramızda çok fazla muhabbet geçmeden bunları bilmesi beni rahatsız etti. Saklamak istediğim şeyleri insanların çözmesinden nefret ettim hep. Pek de rast gelmemiştim. Ya artık saklambacı iyi oynayamıyordum ya da Esma Hanım bu ebeleme işinde fazlaca iyiydi.

"A.anladım. İzninizle ben işime devam edeyim."

"Elbette. Ayrıca 'siz' yok, 'hanım' yok. Hoşlanmadığım hitap şekilleri."

Kafamı sallayarak onu onayladım ve işime geri döndüm. İyiydi ama fazla garip geliyordu bu tavırları. Üstünde fazla durmak istemedim. Neticede patronum oydu, onun böyle olması işime gelirdi.

***

"Hoş geldiniz. Ne arzu edersiniz?"

"İpek'i. Yani İpek yok muydu? Biz onun arkadaşlarıyız kendisi yok muydu?"

"Mutfak tarafında siparişleri almak için gitmiş olmalı. Şimdi gelir. O halde sizinle ilgilenme işini arkadaşınıza bırakıyorum. Tekrar hoş geldiniz."

Elimde tepsi ile mutfaktan çıktığımda Melih yanıma geldi.

"İpek, arkadaşların gelmiş."

Kızların olduğu masayı gösterdiğinde yanlarına gittim.

"Kızlarr, hoş geldiniz. İlk günümde sizi görünce çok mutlu oldum ya."

"Kötü mü geçti günün yoksa birisi bir şey mi dedi sana?"

Yasemin'in bu korumacı tavrı beni gülümsetti. Her zaman böyleydi gerçi.

"Yok canım, kim ne diyecek. Hem çalışanlar hem de patron çok iyi birisi. Sevdim yani hepsini."

"Hemen laf etme Yasemin, baksana iyilermiş işte. Özellikle de şu yanımıza gelen çocuk. Maşallahı var iyilikte."

"Kim Melih mi?"

Dediğimizi duyup Melih'in yanımıza gelmesi kötü oldu. Beyza'nın yerine ben girmiştim yerin dibine.

"Bir şey mi var, bana seslendiniz sanırım İpek."

Cevap vermek üzereyken tabi ki de Beyza benden önce lafa atlamıştı.

"İpek'e buradaki arkadaşlarını bizimle tanıştırmasını istiyorduk da, tam o sırada siz geldiniz. Ben Beyza bu arada."

Beyza'nın tavrı yüzünden gerek olmadığı halde tek tek kızlarla tanıştırmıştım. En son Merve ile tanıştırırken Melih'in Merve'ye olan bakışları dikkatimden kaçmamıştı. Merve ne kadar bu durumu fark etmediyse, Beyza da bir o kadar fark edip bozulmuştu.

***

Kızların ziyareti sonrası gelen giden sayısı daha da artmıştı. Olabildiğince enerjimi yüksek tutmaya, etrafa yorulduğumu belli etmemeye çalışıyordum. Gerçekten bu koşuşturma beni terletmişti. Birkaç kez lavaboda elimi yüzümü yıkayıp rahatlamaya çalıştım.

En son gelen bir çifti izlemeden duramıyordum. Bir masadan diğer masaya gittiğimde dikkatim hep onlardaydı. Birbirlerine fiziki olarak yakışmaları mıydı, yoksa erkeği Ömer'e benzetmem mi dikkatimi çeken şeydi bilemiyorum.

İtiraf etmek gerekirse bugün onun da kafeye gelmesini beklemiştim. O gün arabada onunla aramızdaki problemi halletmiş, baştan başlayıp arkadaş olmuştuk. Üstelik işe başladığım kafeyi de sorup öğrenmişti.

Sormasıyla kısa bir an heyecanlanmıştım. Belki ziyaretime gelir umuduyla. 'Saçmalama İpek, sordu diye illa ki gelmesi mi gerekli. Bazen fazla hayal kuruyorsun.' Kapının pervazına yaslanıp daldığımın farkında bile değildim, Esma Hanımın bana seslendiğini duyana kadar.

Yanına giderken bacağıma ağrı saplandı. Vücudum böyle bir tempoya alışkın olmadığı için ilk günden bitik durumdaydım. Esma Hanımın yurtta kaldığım için diğerlerine göre bana erken çıkabileceğimi söylemesi, bugün duyduğum en güzel şeydi.

Personel odasına gidip hemen önlüğümü çıkarttım. Kabanımı giyip, çantamı da aldıktan sonra çıkmadan önce son kez lavaboya uğradım.

Aynada ki ben berbat görünüyordu. Ne yaparsam yapayım düzelmeyecek derecedeydi. Sadece saçımdaki tokayı asılarak çıkarttım ve elimle saçıma şekil verdim. Ellerimi de yıkayıp kafeden çıktım.

Saat sekizi geçmiş olması, üstüne de yorgun olmam yürümek için uygun zaman olmadığını bana gösteriyordu. Bir yandan yolun kenarından yavaşça ilerliyor bir yandan da çantamdan kulaklığımı çıkartmak için uğraşıyordum.

Yanımdan geçen otobüsü görünce durağa doğru koşmaya başladım. Caddenin kalabalık olması koşmamı engelliyordu neyse ki, son anda yetişip binmiştim. Cama kafamı yasladım. Uzun bir günün bana anlattığı şey; bundan sonra çok yorucu günler beni bekliyor...

***

Yazmaktan elim öyle bir ağrımıştı ki, kalemi tuttuğum yerlerden parmağımda izleri çıkmıştı resmen. Ben derste bu hafta ki projeden görevli olanların anlattıklarımı yazmakla meşgulken, Merve de gösterdikleri slaytların telefonla ile fotoğraflarını çekiyordu. Birkaç hafta sonra sunum sırası bizdeydi. Olanlardan sonra toplanıp pek hazırlanmaya vakit bulamadık.

Yazmaya ara verip Merve'ye doğru eğilip;

"Bugün ara saatte bizim sunum için de çalışmaya başlayalım bence. Dersten sonra Ömer ve Mehmet ile konuşalım neler yapabiliriz bir bakalım." Dedim. Merve kafasını sallayarak beni onayladı.

Yine dayanamayıp sağ tarafıma doğru yönümü çok hafif çevirdim. Ömer ile göz göze gelince utançtan kıpkırmızı kesildiğime bahse girebilirdim. Hiç bozuntuya vermeden diğer tarafa döndüm. Yüzümü elime yaslayıp olabildiğince elimle kapatmak için uğraştım.

Dersi bitirip çıkan hocanın arkasından hemen kalkıp Ömer'in yanına gittim. Proje için çalışmaya başlamamız gerektiğini söyledim.

"Tamam, İpek siz Mehmet ile kantine inin. Ben de gelicem birazdan."

"Peki, o halde sen de kantine gelince hemen kütüphaneye geçelim. Dersten sonrasına bırakmayalım, kafeye gitmem gerek."

"Nasıl gidiyor işin, alıştın mı?"

"Evet alıştım, arkadaşlar sağ olsun hepsi iyi."

"Arkadaşlar?"

Sorduğu tek cümle bile yeterdi bana. Anlamadığımı mı sanıyordu altında yatan o imayı. Ama yine de anlamamış gibi yapmayı tercih ettim. Umarım deli gibi çarpan kalbim, bakışlarımı kaçırmam ele vermez beni.

"Neyse ben ineyim sen de gelirsin." Hiçbir şey olmamış gibi yapamadım. Gülümseyerek yanından ayrıldım. Halimi gören Merve, bir şeyleri sezmiş gibi o da gülüp bana göz kırptı.

***

"Ben sunumumuz için aslında akşam birkaç not aldım. Eğer onları yaparsak..."

Çantamın içine koyduğum not defterimi ararken, derste çıkartıp sıranın altına koyduğum aklıma geldi. Mehmet ve Merve'nin yanından kalkıp not defterim için sınıfa geri döndüm. Henüz Ömer de yanımıza gelmemişti. Belki onu da görür birlikte dönerdik. Sınıfın içinden gelen sesle içerde birilerinin olduğunu anladım. Ama bu ses...

"Yaptıkların için sağ ol Emre. Benle dertleri ne anlamadım. Ne söylersem hep tersine gittiler. Anlattığım gibi, ben de dayanamadım. Fena girdik birbirimize."

"Ne olacak be oğlum. Önemli bir şey değil. Alt tarafı grupları değiştirdik. Takma sen de aranız düzelir."

Ömer, Emre'nin omzuna vurup tekrar teşekkür etti. Kapıya doğru hareketlenmişti ki nefesimi kesen o soruyu sordu.

"Ömer ya ben de sana bir şey soracaktım aslında. İpek ile aranızda bir şey var mı, ona karşı bir şey hissediyor musun?"

Sabırla o kapıda bekledim. Nihayet öğrenecektim. Elimi kalbimin üzerine koyup, kapıya biraz daha yaklaşıp görüş hizama onları aldım. Ama Ömer bir şey demiyordu. Bekledi. Sağ elini biraz açıp avcunun içine baktı. Sonra var gücüyle iki elini yumruk yapıp cevap verdi.

"Hayır, İpek ile aramızda hiçbir şey olamaz. Ona karşı hissettiğim bir şey de yok zaten. Sana da tavsiye etmem. İzmir'e gittiğimizde eski sevgilisini gördüm. İpek'ten tekrar bir şans istedi. Bence hala birbirlerini seviyorlar. O yüzden ondan uzak durman daha iyi"

Emre konuşmaya devam ediyordu ama duyduklarım bana yetti. Onlara görünmeden hızla oradan ayrıldım. Onur'u hala sevdiğimi sanıyordu. Hoş, yanlış anladığını söylesem ne fayda. Bana karşı bir şey hissetmediğini açık açık söyledi.

Hâlbuki çok şey istemiyordum şu gönül dükkanından. Sadece 'Keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınları vardı...'

Ömer'den...

Arabanın içinde sinirle tekrar kornaya bastım. Önümde ki araç ilerlememekte kararlıydı. İpek'in ilk iş günüydü bugün. Gündüz ne kadar gitmek istesem de yanına cesaretimi toplayamamıştım. Ona karşı attığım her adımda, tekrar üç adım geri gidiyordum. Korkağın tekiyim ben. Gerçi benim yolum belliydi. Verdiğim karar ile ya korkak olacaktım ya da kalleş.

Zaten yıpranan sinirlerimi eve dönüş sırasında daha da gerilmişti. Nihayet eve vardığımda ilk olarak kendimi duşa attım. Ancak sıcak su kendime getirirdi beni.

Duştan sonra gelen mahmurlukla kendimi yatağa atma planlarım çalan kapı ziliyle son buldu. Yabancı olsa açmazdım ama bizim kızların geleceğini hatırladım. Ardı ardına durmayan zil kapıyı açmamla son buldu. Fakat lanet ettiğim hayatımın başrolünün kapının ardında olduğunu bilmiyordum.

"Kuzen neredesin ya, iki saattir kapıyı çalıyorum."

"Onur!"

"Evet Onur. Oğlum, babamdan nihayet izni kopardım. Artık buradayım."

Duyduğum cümleyle aynı anda elimde ki izin sızısı yüreğimi tamamıyla sardı. Artık kolay kolay geçeceğe de benzemiyordu.

Sürpriz sonlu bir bölümdü...

Biraz olsun yaşanılanları Ömer'den dinlemek nasıldı sizce?

Ara ara böyle devam edelim mi, yoksa İpek'ten dinlemek daha mı heyecan verici?

Yorumlarınızı, fikirlerinizi, eleştirilerinizi ve minik yıldızınızı es geçmeyelim...

Sizleri seviyorum, herkese Hayırlı Ramazanlar...  





⚜️

Continue Reading

You'll Also Like

521K 64.8K 115
TÖRE -AŞİRET Sirya Yayıncılık ile raflarda Kendimden emin bir o kadar da doğru cümleleri söylediğim anda yüzüme çarpan tokatla kendimi yerde buldum...
DİLVAN By Helin

General Fiction

4M 193K 57
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
725K 33.4K 27
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
4.2K 1.4K 6
Wattpad'da ilk İsmişah adlı kitaptır ve ilk karakterdir Hikaye açıklamasını okuduğunuzda kafanızda bir şeyler kuracaksınız ama içine girdiğinizde çok...