NIGHT CHANGES ~TaeJin~

By LilaEzri

163K 11.7K 33.9K

Taehyung'un oda arkadaşı olan Jin, Taehyung'un geceleri sık sık yurttan ayrılması yüzünden bir gün onu takip... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
1 Nisan'a Özel Final Bölümü
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - FİNAL -
Teşekkürler

Bölüm 20

3.5K 283 612
By LilaEzri

Hava neredeyse tamamen karardığında, Jin ve Taehyung üzerlerinde akşamın hafif serinliğini taşımış vaziyette arabada oturuyorlardı. Jin oldu olası sabahki esintiye karşılık, gece esintisini daha güzel bulurdu. Esintiyle beraber sanki günün yorgunluğu da üzerinden siliniyor gibiydi. Üstelik birisinin ona günün sonunda iyi iş çıkardığını söyleyerek sırtını sıvazladığını hissederdi hep. Sabahki esinti ise onu rahatlatmanın aksine, gün içerisinde ne kadar çok işi olduğunu hatırlatır ve sürekli bir şeylere yetişmesi gerektiği hissiyatını yaratırdı.

Yanında duran Taehyung'a göz ucuyla bakarak onun ne yaptığına göz attı Jin. Annesindeyken onun ağlayışı hala gözünün önünden gitmiyordu. Endişeleniyordu, tekrardan kötü hissedebileceğinden. Annesine yalan söylemek bir yana, Taehyung'u bu kadar kötü hissettirmiş olmak, ona daha da acı veriyordu.

Yaptığı davranış, yapmaması gereken yanlış bir şey olsaydı bunu telafi edebilirdi. Fakat her şeyin güzel olmasından dolayı içi burkulan Taehyung'a ne yapacağını bilemiyordu. Onun ailesi, kendi ailesi gibi olmadığı için teselli veremezdi ya da onu avutamazdı. Sonuçta öyle bir ailede doğmak, onun tercihi değildi ve bunu kolay kolay da değiştiremezdi. Yapabileceği sınırlı seçenekler arasında, Taehyung'un bununla yaşaması gerektiği vardı. Bunu yaşarken de keza içini burkan nice şeyler göreceği de.

Taehyung'un o anda anlamayacağı bir şekilde iç çektikten sonra kollarını kavuşturdu Jin. Bazen kelimelerin bile telafi edemeyeceği şeyler yaşansa bile, Taehyung'u en azından sımsıkı sarabileceğini biliyordu. Kendisine karşılık vermeyip olduğu gibi kalsa bile Jin için sorun olmazdı. Önemli olan, ağlamak istediği ve dünyaya yüzünü göstermek istemediği zaman kendi omzuna gömüleceğini bilmesiydi. Gittiği yol ne kadar dağınık ve yorucu olursa olsun, en azından bir evi olacağını fark etmesini istiyordu Taehyung'un.

Neyse ki, Jin'in o anki düşüncelerine rağmen Taehyung'un keyfi yerinde gibiydi. Kulaklıklarından akan müzik, onun kafasını hafiften sağa sola sallamasını sağlıyordu. Jin onun neredeyse ağzını açıp şarkı söyleyecek kıvamına bakarken, yüzünü sanki ilk kez görüyormuşçasına incelemeye başladı. Kötü bir sonuç bulmak istediğinden değildi ama Taehyung'un o anki davranışının sahi mi yoksa içindeki şeyin bir gizlemesi mi olduğunu çözmeye çalışıyordu. Fakat çözümleme süresi gereğinden fazla uzayınca, Taehyung'un kendisini fark etmesi de bir o kadar çabuk oldu.

Kafasını sallamayı bırakıp etrafta çıkan ani bir sesi dinliyormuş gibi yerinde kaldığında, tek kaşını kaldırdı Taehyung. Başını yavaş yavaş Jin'e doğru dönderdiğinde, Jin'in onu uzun süredir izlediğini yeni fark etmişti. Az önceki dans eder haline kıyasla o an konuştuğu zaman sesi tok çıktı. ''Bana her an ağlayabilecekmişim gibi bakmayı bırakır mısın Jin?''

Taehyung bunun ardından gözlerini devirerek yanaklarını içten gerdi. Uzun zamandır birisinin önünde ağlamayı bırak, kendi başına bile hiç ağlamamıştı. Fakat bunun bugün Jin'in önünde gerçekleşmesi ve Jin tarafından yakalanması kendisi için çok utanç verici olmuştu.

Şu ana kadar ağlamayan Taehyung profili çizmekte gayet başarılı olmuşken bugün bunda gayet iyi bir şekilde başarısız olmuştu. Sonuçta her insanın göstermeyi seçtiği bir yüzü, hatta birden fazla yüzü vardı. Ağlak halini göstermek, Taehyung'un göstermek istediği yüzler arasında kesinlikle yer almıyordu. Aslında göstermek istemediği bir sürü yüz varken, Jin sanki onların hepsini görmeye ant içmiş gibi teker teker buluyordu.

Duygularının zirveye ulaşmasına rağmen bugün durumu en azından çabucak toparladığına seviniyordu Taehyung. Banyoda yaşadığı krize rağmen aile tanışmasının iyi geçtiğini söyleyebilirdi kendisine. Zira bulaşıktan sonra Jin'in annesi ona çizdiği resimleri çay eşliğinde anlatırken Taehyung'dan bunların anlamının ne olabileceğini sorup durmuştu. Taehyung her ne kadar resim psikolojisi hakkında pek bir şey bilmediğini söylese de, Jin'in annesi ona bu konuda ısrar etmiş ve fikirlerini yine sormuştu. Kendi kendisine Taehyung'un bu tür şeyleri bilebileceğini aklına çoktan yerleştirmiş gibiydi.

Fakat Taehyung için can sıkıcı bir durum değildi. Aksine bilmediği bir konu hakkında bile birisinin ona fikrini sorması, kendisini hoşnut etmişti. Bu yüzden de birkaç şeyi varsayarak yorum yapmıştı sadece.

Bazen bir konu hakkında kimsenin fikri olmasa bile, sohbet etmek insana iyi gelirdi. Konuşurken Taehyung'un fark ettiği bir diğer nokta da bu olmuştu. Jin'in evine gelmesi, bir yalan üzerine kurulu ve pek de gerekli olmayan bir durum iken, onun annesine yardımcı olabilmek kendisini iyi hissettirmişti. Oradan ayrılırken gönlü bir nebze rahatlamıştı, işe yaradığı için.

Taehyung geçirdiği keyifli dakikalara bir an dalmışken bu sırada Jin, Taehyung'un kendisine yönelttiği sorunun ardından bakışlarını Taehyung'dan alıp dışarı vermeye çalıştı. Rahat vücut dilini gördükten sonra şu an endişelenecek bir şeyin olmadığına en sonunda kanaat getirmişti. Üstelik endişelenecek bir durum olsa bile konu Taehyung ise fazla üzerine gitmemek gerekiyordu. Zira üzerine fazla gidilince kendisini tamamen kapatma gibi bir özelliği de vardı.

Jin'in dikkatini başka bir şeye vermesiyle beraber Taehyung bundan tatmin olmuş gibiydi. Tekrardan başını hafifçe sallayıp eliyle tempo tutmaya başlayınca o da dışarıya bakmaya başladı.

Günü sürekli taşıt içerisinde bir yerden bire gitmekle geçtiği için kendisini artık araç koltuklarına ait hissediyordu Jin. Fakat konu araba yolculuğuysa buna kesinlikle hayır demezdi. Üstelik bunu Taehyung'la yan yana yapıyor olmak, buna daha da büyülü bir hava katıyordu. Sevdiğiniz kişilerle yapılan her iş aslında, o işi olduğundan daha güzelleştiriyordu.

Gözleri ister istemez yine Taehyung'a kaydığında onun böyle mutlu oluyor oluşuna hafifçe gülümsemeden edemedi. Taehyung'un bir sürü farklı yönünü görmeyi istiyordu fakat aralarından en çok onun böyle mutlu olmasını seviyordu. İçini ısıtıyordu, kendisinin de mutlu olmasını sağlıyordu. Yemek yediğini izlediğiniz bir kişiye sadece bakarak bile doymanız gibiydi.

Saat gittikçe geç olup sokak lambalarının otomatik yanmasıyla beraber Jin, Taehyung'un bu gece yine Nyks'e gidip gitmeyeceğini merak etti. Ne kadar yorgun olursa olsun oraya gitmesine her zaman şaşırıyordu. Onun için Nyks, bir eğlenceden ziyade artık bir tutkuya dönüşmüştü. ''Taehyung bugün Nyks'e gidecek misin?''

Taehyung, Jin'in bir şeyler dediğini duymuş fakat ne dediğini anlamamıştı. Kulaklığının tekini çıkartıp her an geri takacakmış gibi elinde tuttuğunda, onun ne dediğini anlamayarak Jin'e baktı. Jin sorusunu tekrar ettiğinde Taehyung omuz silkerek cevap verdi. ''Elbette gideceğim, neden sordun ki?''

Kendi sorusunun ardından cevabı aklına hemen gelmiş gibi keyifle gülümsedi Taehyung. Ardından gözlerini Jin'den alıp önüne bakarak bir parmağını çenesine hafifçe vurmaya başladığında, devam etti. ''Eğer çok istiyorsan sen de benimle gelebilirsin. Zaten bitmek bilmeyen merakın ve teste göre çıkan arzunla, şu ana kadar bu soruyu sormamış olman bile şaşırtıcı. Yanlış bir soru sormuş oldum, benim hatam.''

Sözünün ardından Taehyung kulaklığının tekini tekrardan kulağına yerleştirdi ve Jin'in duyabileceği bir şekilde şarkı sesini açtı. Sessiz bir şekilde Jin'in yapacağı itirazları dinlemeyeceğini belirtiyordu bu şekilde.

O sırada konuşmaya başlayacakken ağzı sadece açık bir şekilde kalmış olan Jin, gözlerini büyülterek Taehyung'a bakakalmıştı sadece. Şu hayatta yapmaması gereken şeyler listesine yeni bir kural olarak, Taehyung'un eline bir daha koz vermemek girmişti. Zira bu kozlar kendisine karşı uzun zamanlı olarak kullanılabiliyorlardı.

Bütün bunlara rağmen Taehyung'un kendisini Nyks'e davet etmesi Jin'in gözünden kaçmadı. Eskiden olsa alacağı tek cevap siktir git, olurdu. Şimdi ise Taehyung da bunu sorun etmiyordu. Hatta konuşurken sesinde Jin'in de oraya gelmesini arzulayan küçük bir ton da bulunuyordu. Bunu sadece farklı bir şekilde ifade ediyordu.

Jin aslında Taehyung'un teklifi reddedip pekala odasına gidebilirdi. Fakat böyle bir şey yaptığında gece yine uyuyamayacağını biliyordu. Kendini zorla uyutmaya çalışsa da karşısına yine Taehyung çıkacaktı. Gözleri kapalıyken de açıkken de. Hem de gerçekte olduğundan daha cüretkar bir şekilde.

Kendisi için bu durum artık bir seçenek olmaktan çıkmıştı. Yurtta tek başına düşüncelerinin birbirini yiyip bitirmesini istemiyorsa Taehyung'a eşlik etmek zorundaydı. Yaptığı şeyi zorunluluk diye nitelendirmesi de pek doğru değildi aslında. Zira ikisi de beraber Nyks'e giderken oraya gitmenin sorun olmayacağını sadece umursamıyorlarmış gibi davranıyorlardı. Sanki önemsiz bir şeymiş gibi. Fakat içten içe biliyorlardı ki, birbirlerine alışmışlardı ve bundan artık beraber zevk almak istiyorlardı. Sessiz ve dile getirilemeyen bir şekilde kabul etmişlerdi bu durumu sadece.

Bu şekilde beraber Nyks'e kadar gittiklerinde saatin ilerlemesine tezat bir şekilde sokaktaki insan sayısı da gittikçe azalmaya başlamıştı. Fakat Jin, Nyks'e vardığında oranın ağzına kadar dolacağından neredeyse emindi. Pencere camından bakarken Nyks'e yönelen insanlar da onun tezini kanıtlar nitelikteydi.

Arabanın içerisinde uzun süre oturmasından dolayı dışarıya adımı attığında Jin, iki bacağının üzerinde durduğu için üzerindeki uyuşukluğu yavaştan atmaya çalışıyordu. Kendisinin ardından Taehyung da arabadan inince birlikte, kendilerini içeri davet eden gece kulübüne doğru yürüdüler.

Taehyung fiziksel olarak değil fakat duygusal olarak kendisini yorulmuş hissetse de, Nyks'e gelmenin onu daha iyi yapacağını biliyordu. Belki diğerleri için garip bir yol olabilirdi ama buraya gelmek, onun kafasını dağıtıyordu. Kendisine bir nebze iyi geliyordu. Bu yüzden tekrardan Taehyung olabilmek için yol boyunca kendisini mutlu eden bir sabırsızlıkla beklemişti buraya gelmeyi.

Özellikle özgüveni düştüğünde ya da kendini değersiz hissettiği anlarda buraya gelip becerebildiği bir şeyi yapmanın mutluluğu tarif edilemezdi. Onca insanın kendisini bekliyor oluşu ve onların suratlarındaki heyecanı görmek kanını ısıtıyordu. Çevresindeki çoğu insanın onu gördüğü zaman suratını ekşitmesine rağmen.

Kendisinin böyle hissetmesine rağmen yanında onun hızına denk bir şekilde yürümeye çalışan Jin de sabırsız görünüyordu. Bu görünüşünün altında, Jin'in ne yapacağını merak eden bakışları ve bundan kaynaklanan gerginliği de vardı. Yapacağı konuşma onun rahat hissetmesini sağlayacak mıydı bilmiyordu ama yine de sırıtarak açıklama yaptı ona. ''Bugün içindeki çileklerin doymasını sağlayacağız Jin.''

İkisi Nyks'in içerisine girerken Jin, Taehyung'un takacağı herhangi bir kulaklık olmadığı için itirazını gönül rahatlığıyla yapabilirdi artık. ''Taehyung bana o testi yaparken kahvaltımı bile yapmamıştım. Karnı boş bir insanın benim gibi cevaplar vermesi çok normal.''

Ucunda mor ışığı barındıran karanlık koridordan geçerlerken, derinlikten gelen müzik de ikisinin kulağını yavaştan doldurmaya başlamıştı. İnsana neredeyse kendisini unutturacak kadar sarsıntılı bir şekilde gelmesine karşılık Taehyung sesini yükselterek konuştu. ''Burada aç ya da tok olman önemli değildi, Jin. Sence de çok fazla kasmıyor musun? Kendini kabullenmenin vakti geldi ve geçiyor da.''

Taehyung bunu söylerken Jin onun kıkırdağına neredeyse yemin edebilirdi. Ama merdivenlerden aşağı inmeye başladıkları sırada farklı seslerin karışması yüzünden tam olarak bunu anlayamadı. Birbiri içerisine geçen bedenler ve kahkahalar arasından geçerken Jin aslında Taehyung'a karşı yanlış cevaplar verdiğini fark etti.

Taehyung'un ona oynadığı oyuna karşılık bir şeyi reddetmek, onun daha da üstelemesine sebep oluyordu. Bu yüzden konuştuğunda normalde kendisinin vereceği cevabın tam aksine cevap verdi. ''Evet, haklısın aslında görünüşe göre kendimi kabullenmem gerekiyor. Fakat yiyebildiğim kadar yerdim cevabıma göre sence buranın beni doyurabileceğini düşünüyor musun? Ben hiç sanmıyorum.''

Taehyung şaşkınlıkla duraksayıp arkasına döndüğünde, Jin istediği tepkiyi sonunda almıştı. Kendisi sadece omuz silkmekle yetinirken Taehyung karşılık verdi ona. Sesinde Jin'i ciddiye alan ama yine de onunla alay eden bir ton vardı. ''Sana elini veren kolunu kaptırır bu gidişle, benden söylemesi.''

Jin'in bunu uygulayacağı tek kişi Taehyung olacağı için pek ciddiye almadı. Zira kendisinden sürekli kaçmaya çalışan kişi o olduğu için eğer elini uzatsaydı onu tamamen tutacağını biliyordu. İçindeki düşüncelerin ciddiliğine tezat bir şekilde cevap vermeyi yine de ihmal etmedi. ''Kendimi kabul etmem gerektiğini söyleyen sendin Taehyung. Çok çelişkili ifadeler veriyorsun.''

Taehyung eşliğinde yürüye yürüye barmenin yanına doğru gittiklerinde Jin hala ne yapacaklarını pek bilmiyordu. Artık bunu bilip bilmemesi pek de önem arz etmiyordu gerçi. Taehyung'la beraber herhangi bir şeyi akışına bırakmak konusunda ona çoktan uyum sağladığını düşünüyordu.

Barın yanına gelip bir kolunu uzun siyah masaya dayadığında eski bir dostu selamlar gibi barmene selam verdi Taehyung. Bir yandan da etrafa bakıp kimlerin gelip gelmediğine bakıyordu. ''12. odada şu an kimse var mı?''

Jin'in Taehyung'un yanına gelebilmesi için birkaç insana affedersiniz, diyip onları ittirmesi gerekmişti. En sonunda kendisini bara attığında ise geçen konuştuğu barmenin yine orada olması, nedense kendisini rahatlamış hissettirdi. Başı sıkıştığında bu barmenin kendisine yardım edip etmeyeceğini pek bilmiyordu ama tanıdık bir yüz görmek, sevindiriciydi. Üstelik barmenin sahip olduğu babacan gülümseme, diğerlerinin kendisine güvenmesine resmen öncelik veriyordu.

Barmen, Taehyung'a cevap vermeden önce Jin'in aniden ortaya çıkmasıyla beraber bakışları ona kaymıştı. İkisini bir arada yeniden görünce, gülümsemesi kendiliğinden oluştu. Sanki kimsenin bilmediği güzel bir sırrı biliyormuş gibiydi. ''Hayır ama 15 dakika sonra birisi gelecekmiş.''

Taehyung bu sözden sonra kısa süreliğine oturduğu sandalyesinden kalktı ve ''O zaman diğerlerine söylersin bugün ben gireceğim oraya.'' dedi. Bunun ardından Jin'e gözleri kaydığında konuşmasına şunu ekledi. ''Biz gireceğiz aslında.''

Barmen buna o kadar şaşırmıştı ki, doldurması gereken bardakları dolduracakken eli havada asılı kaldı. Taehyung'un ciddiyetini ve Jin'in buna hazır olup olmadığını ölçmek için ikisine teker teker baktığında, bunu yapıyor oluşları hala inanılmaz geliyordu kendisine. Bu yüzden Jin'in duyamayacağı bir şekilde Taehyung'a yaklaştı ve onunla sessizce konuşmaya çalıştı. ''Geçen gün çocuğu zorla sahneye çıkardın ve bugün de canlandırma odasına mı gideceksiniz demek. Ona biraz fazla yüklenmiyor musun?''

Taehyung, onun hakkında konuştuklarını belli edecek bir şekilde Jin'e baktıktan sonra barmene geri döndü. Jin'e biraz yüklendiği doğru olabilirdi ama ateş olmayan yerden duman çıkmazdı. Onda potansiyel gördüğü için yükleniyordu hep. ''Şu anda kurdu kuzu sanmakla çok büyük bir hata yapıyorsun.''

Barmenden geri çekildiğinde Taehyung, onu ikna etmek için gözlerine uzunca bir süre baktı. Az önce dediği şeyin gerçek aslını kendisi bildiği için bunun keyfini sürdürmek istemişti. Fakat hazırlanmaları gerektiği için Jin'e döndüğünde, barmene veda ettikten sonra Jin'e işaret etti.

Jin bu sırada Taehyung'la barmenin dediği hiçbir şeyi duyamadığı ve kendi aralarında konuştukları için etrafa göz atmayı tercih etmişti. Gözleri özellikle Taehyung'un daha önce çıktığı sahneye takıldığında, ilk fark ettiği şey orasının eskisi gibi olmadığıydı.

Herkes için şu anda orada birisinin olup olmaması fazla fark etmezken, Taehyung sahneye çıktığında herkes neredeyse ona kilitleniyordu. Üzerinde parıltılı bir şey giymese de olurdu, Taehyung zaten yeterince parlıyordu sahnedeyken. Nyks'e Taehyung gibi birisinin başka bir zaman geleceğinden şüpheliydi. Kimse içinden başka bir şey katarak dönemezdi direkten.

Düşünceleri arasından Taehyung'un işaretiyle çekilip alındığında Jin, sahneye içinden veda ederek Taehyung'u takip etmeye başladı. Birazdan ne yapacakları konusunda az çok fikri oluşmuştu ama bunu düzgün ve sessiz bir yerde konuşabilmek için bir şey demedi yürürlerken.

Beraber odaların bulunduğu uzun koridora girdiklerinde ise nihayet müziğin sesi kısılmış ve baş başa kalmışlardı. Sabrına ve merakına yenik düştüğünde Jin hemen sordu. Kendisine şaşırmıştı soruyu sorarken zira sesi beklediğinden daha hızlı çıkmıştı. ''12. odada ne var?''

Koridorda bulunan bütün kapıların dışı aynıydı, üzerlerine bulunan altın kadar parlak olan oda numaraları dışında. Jin belki burada tek olsaydı korku filminden fırlamış kadar karanlık görünen oda kapılarından korkabilirdi. Fakat arka plandaki müzik ve koridordan yansıyan minik ışıklarla buraya katılan hava, daha çok insanları içeriye davet eden bir cazibe barındırıyordu.

Taehyung'un sessiz kalmasıyla beraber Jin'in merak edişi de bir o kadar artarken, kıyafetlerini değiştirmek için koridor sonuna doğru gittiler. Taehyung aslında cevabını söyleyerek değil, göstererek verecekti.

Koridorun sonuna gelip oradan sola döndüklerinde Taehyung çantasından oraya ait anahtarı buldu ve küçük deliğe yerleştirdikten sonra hafif bir tıkırtı eşliğinde kapıyı açtı. Kapı geriye doğru hafif bir gıcırtıyla açılırken, içeride karanlık ve kapı sesi dışında başka bir şey yoktu.

Taehyung ilk adımını atıp içeriye girdiğinde direkt olarak kostümlerin bulunduğu dolaba doğru yöneldi. Heyecandan dudaklarını birbirine bastırdığında dolabın kulpundan tutarak kendisine doğru çekti. Dolabın açılmasıyla beraber askılıklarda asılı duran bir sürü kıyafet, gözler önüne serilmişti. Neredeyse her meslek grubuna ait bir şey vardı bu dolabın içerisinde. Fakat o gece için sadece bir tanesi onlar için yeterliydi.

Askılıktan beyaz önlüğü aldıktan sonra onu Jin'e doğru tuttu Taehyung. Sonunda onun istediği ve merak ettiği soruyu yanıtlama zamanı gelmişti. ''Bugün hastane konseptini canlandıracağız. Sen hasta olacaksın ben de doktor.''

Jin bunu duyduktan sonra ister istemez gergince gülmeye başladı. Hastaneye insanlar hastalandıkları için giderdi, bu konuda nasıl bir eğlence çıkartacaklarını tahmin edemiyordu bile. Aklı ve hayali burası için fazla normaldi. ''Oturma odasını bir şekilde hallettik ama hastaneyi nasıl yapacağız, biraz uçuk değil mi?''

Taehyung bu sırada tuttuğu önlüğü kendi üzerine giymeye çalıştığında bedeninin kendisine uymaması yüzünden kaşları çatıldı. Fazla büyük gelmemişti ama önlüğün kolları uzun olduğu için ellerinin bir kısmı beyazlıkta kayboluyordu. Kendi canı önlüğe sıkılsa da, Jin'in canını sıkmaması için cevap verdi. ''Sorun etme Jin, sen bunun altından da kalkarsın.''

Böyle demesine rağmen önlüğün ona uymaması yüzünden hala huzursuz görünüyordu Taehyung. Bedenine uygun başka önlüğün olup olmadığına bakmak için arkasını dönüp dolaba yöneldi. Elindeki önlüğü ararken başka önlüğün olmadığını çoktan biliyordu ama yine de bakmak istedi. Dolapta bazı parçaların benzer parçaları olmasına rağmen doktor önlüğünün neredeyse hiçbir benzeri yoktu. Minik mırıltılar eşliğinde söylendikten bir elini beline koyarak dolaba bakmaya devam etti. Sanki bakmak bir çözüm olacakmış gibi.

Bu sırada Jin, onun önlükle cebelleşmesini izlediği süre boyunca aslında çözümün oldukça basit olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden sorunu çözmek adına yavaş adımlarla Taehyung'un arkasına kadar gitti. Adımları oda içerisinde yankılanmasına rağmen Taehyung arkasını dönmemişti.

Onun üzerine tam oturmayan ve kolaylıkla çıkabilecek önlüğe son bir kez baktıktan sonra Jin, onun ense kısmındaki kumaş parçasını tutarak kendisine doğru çekti. Bu sırada Taehyung üzerindeki hareketliliğin verdiği kafa karışıklığıyla arkasına dönerken, Jin'in arkasında olduğunu yeni hissetmişti. ''Ne olu-''

Taehyung arkasını dönene kadar Jin çoktan onun üzerindeki önlüğü çıkartmıştı. Hiçbir şey demeyerek Taehyung'un kendisine dönen gözlerine bakmaya devam ederek önlüğü kendi üzerine geçirdi Jin.

Taehyung'un nidası ilk başta odayı doldurmuşken, Jin'in yapmaya çalıştığı şeyin sonucunu merak ettiği için otomatikman sustu. Fakat susması buna gerçekten değmişti çünkü önlüğün Jin'in üzerine tamamen oturduğunu görünce şaşkınlıktan iki kaşı da havaya kalktı. Bu sırada Jin tatmin olmuş bir şekilde üzerini düzeltirken ona cevap verdi. ''Görünüşe göre doktor ben oluyorum.''

Taehyung bunun gerçekten olabilirliğini düşünürken tek bir parmağıyla başını kaşımaya başladı. Kendisinin başından beri aklında doktor olmak vardı ama bunu şimdi Jin'e vermek, iyi bir fikir mi diye sorguluyordu. Kendisi bu önlük içerisindeyken, bir çocuğun kendisinden büyük bir kıyafet giymiş haline benziyordu. Onları izleyen müşteri için küçük bir çocuğun bu görüntüsü, gülünç olabilirdi. Bu yüzden Jin'in giymesi daha iyi duruyordu. Canlandırmada doktorun yapması gereken şeyleri düşündüğünde ise, bunu da bir şekilde halledeceklerdi artık.

Kararını verdiğinde dolaba geri döndü Taehyung. İçeriden beyaz bir gömlek ve siyah bir kravat çıkardıktan sonra bunları Jin'e uzattı. Pantolonu değiştirmeye gerek olmadığı için herhangi bir tanesini ayarlamak zorunda kalmamıştı. ''Bunları giy ben dışarıda bekliyor olacağım.''

Taehyung kapıya doğru yönelecekken Jin onu hemen bileğinden kavradı ve gitmesine engel oldu. Alıkonulması yüzünden arkasını döndüğünde Taehyung bir açıklamayı hak ettiğini gösterircesine Jin'e baktı. Aslında Taehyung'u böyle alıkoymak Jin'in pek de aklında yoktu, sadece bir anlık hareket etmişti. Bu yüzden fazla beklemeden ona istediğini verdi. ''Neden çıkıyorsun ki, burada da bekleyebilirsin. Birbirimiz hakkında çoğu şeyi biliyoruz ne de olsa.''

Taehyung, Jin'in bunu bu kadar ciddi bir şekilde söylemesine karşılık başını kapıya doğru çevirdiğinde güldü. Fakat gülüşü fazla sürmeden başını tekrar Jin'e çevirdiğinde dudaklarını gererek ona şunu söyledi. ''Pekala, madem bu kadar ısrar ediyorsun.''

Omuzlarını silkip odada bulunan kadife kırmızısı koltuğa oturduğunda bacak bacak üzerine attı. İki kolunu da koltuğun kenarlarına dayadıktan sonra ellerini kucağında birleştirdi ve Jin'e gözleriyle işaret etti. ''Hadi o zaman, soyun Jin.''

Taehyung içten içe gülerken bunu Jin'e yansıtmamaya çalıştı. Zira Jin'in bu meydan okuyucu davranışları, kendisini daha da hırslandırıp ona kat be kat fazlasını vermeye itiyordu. Karşılık verirken de bundan her zaman zevk alıyordu.

Jin üzerindeki önlüğü çıkarttıktan sonra üzerindeki kıyafeti iki eliyle kavrayıp başının üzerinden tam çıkartacakken Taehyung'un sözüyle yerinde kalakalmıştı. Yavaşça ellerini aşağı indirirken, kendisinden farklı bir beklentisi olan Taehyung'a onu tatmin etmeyecek bir cevap verdi. ''Alt üstü üzerimi değiştireceğim Taehyung. Soyunduktan sonra sana kucak dansı yapacak değilim.''

Bu sözünden sonra Jin arkasını döndü. Yarım kalan işini bitirmek için iki eliyle tekrardan kıyafetini kavradı ve yukarıya kaldırdıktan sonra çıkardığı üstünü masaya koydu. Jin'in dağılan saçıyla beraber vücudunun neredeyse çoğunu oluşturan çıplak gövdesini görmek, Taehyung'un yutkunmasına sebep oldu.

Jin giyeceği gömleği üzerine çabucak geçirmesine rağmen Taehyung göreceği kadarını çoktan görmüştü. Sadece bir anlık bir istekti ama o anda içinden elleriyle Jin'in çıplak sırtında gezinmek istemişti. Özellikle de aşağıya doğru inen kıvrımlarına doğru parmaklarının indiğini düşündüğünde, fark etmeden parmaklarını birbirine çarpıştırmaya başlamıştı.

Jin gömleğindeki düğmeleri iliklemeyi bitirip arkasına döndüğünde, az önce arkasında bıraktığı Taehyung'dan daha farklı bir Taehyung buldu. Düşünceleri arasında kaybolduğu zamanki gibi yine fark etmeden bir elini çenesine koymuştu ve kendisine dalgın bir şekilde bakıyordu. ''Sanırım ciddi anlamda üzüldün, kucak dansı yapmadığım için.''

Taehyung, Jin'in dediklerini alaycı bir şekilde tekrar ettiğinde suratını asıp iki kolunu birbirine kavuşturdu. Bu sırada göz ucuyla onun ne yaptığına tekrardan baktığında Jin'in kravatıyla cebelleşmesiyle karşılaştı. Yanına hemen gidip düzeltebilirdi ama Jin'in kravat bağlamayı başarmasını gerçekten merak ederek bir süre izledi. Fakat en sonunda Jin hangi kısmın hangi kısmın üzerine geleceğini bilemeyerek Taehyung'a döndüğünde, yerinden kalkmak zorunda kalmıştı.

Taehyung, Jin'in yanına giderken onun kıyafetler hakkında hiçbir şey bilmediği ve kendi vücuduna göre kıyafetler hiç giymediği hakkında söylenip durdu, kendi içinden. Onun yanına vardığında ise içindeki enerjiyle bir hışımla kravatı kavradığında, Jin'in hafifçe eğilmesine sebep oldu. ''Gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun.''

Jin, Taehyung'un bunu söylerken sesinin sadece o ana yönelik olarak değil de eski anlara yönelik olduğunu hissettiğinden bir şey demedi. Neyi bilmediğini pek anlamamıştı ve Taehyung da onun anlaması için buna pek yardımcı olmamıştı.

Dip dibe durdukları zaman zarfında Taehyung kravatın iki ucunu birbirine geçirip bir gevşetip bir sıkarken Jin de onun odaklanmış yüzünü seyretti. Bir iş yaparken ne yapıyor olursa olsun her zaman yüzü gevşese de gözlerindeki ciddiyet bir türlü kendisini terk etmiyordu. Üstelik gözlerini olduğundan daha az kırpıyordu sanki gözünü kırpınca bir detayı kaçıracakmış gibi.

Fakat normal halinin aksine Taehyung, Jin'in saklamak konusunda pek uğraşmadığı bakışlarını derinden hissettiği için yaptığı işe ara verip Jin'e bakmak zorunda kaldı. Konuştuğunda sesi rica eder gibi değildi ama emir verecek kadar güçlü de çıkmamıştı. ''Odaklanamıyorum.''

Taehyung, bunu söylemesinin ardından işine daha da ivme kazandırarak son geçirmeyi yaptıktan sonra Jin'den ayrıldı. Jin'in amacı Taehyung'u özellikle rahatsız etmek değildi ama onunla bu kadar yakın olunca ister istemez yüzüne bakmakta kendisini alamamıştı. Hangi açıdan bakarsa baksın, onunla ilgili yeni bir şey keşfediyor gibiydi hep. Özellikle yüz ifadelerinin aldığı şekilleri incelemek, küçük bir hobisi haline gelmişti.

Yüzüne fark edilmeyecek bir gülümseme yerleştirdikten sonra önlüğünü giydi Jin. İşin ciddiyeti, kıyafetlerin tamamını giydikten sonra Jin'in kafasına dank etmişti. Birazdan yine ne olacağı belli olmayan bir odaya gidip Taehyung'la güya doktorculuk oynayacağını fark ettiğinde, bu odadan çıkası pek gelmedi. Taehyung'a bu konu hakkında soru sorduğunda gerginliğiyle karışık bir heyecanı vardı. ''Her şey tamam mı?''

Taehyung, Jin'i başıyla onayladıktan sonra kapıyı açtı ve odadan çıktı. Jin de kravatının gevşekliğini ayarladıktan sonra onu takiben odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Koridora tekrar çıkmalarıyla beraber bir o kadar derinden fakat bir o kadar uzaktan gelen müziğin sesi ikisine de vurmaya başlamıştı.

Jin'in gireceği ilk oda değildi ama ikincisi olmasına rağmen gerilmekten kendisini alamıyordu. Buna alışıp alışmayacağını hiç bilmiyordu. Gerçi daha ne kadar Taehyung'la beraber bu tür odalara gireceğini de bilmiyordu. O kadar çok bilinmezlik vardı ki, kendisi gibi her şeyi önceden planlamaya çalışan birisinin işine hiç gelmiyordu.

Fakat kişiliğinin ve korkusunun aksine buna devam etmesini sağlayan bir hissiyatı vardı. Bu his o kadar güçlüydü ki, meydan okumasını sağlıyordu kendisine ve bütün dünyaya. Hangi kaynak olduğunu bilmese de, onun güç kaynağı olduğu kesindi.

Jin'le Taehyung beraber 12. odanın önüne geldiklerinde girmeden önce kapı önünde durdular. Jin önündeki kıyafetlere bir kere daha baktığında şu anda yapmak üzere olduğu şey, onu hem hayrete düşürüyor hem de hoşuna gidiyordu. Birisi ona nasıl hissettiğini sorsa büyük ihtimalle anlatacağı şeyi, yaşamayan kimse anlayamazdı.

Kapı önündeyken Jin, kendisini hazır hissetmek için iki elini de sımsıkı sıkıp sonuna kadar açmaya çalıştı. Ruhen belki hazır olmayabilirdi ama vücudunu hazır ederse, ruhunun da eninde sonunda hazır olacağını umut ediyordu. Onun rahatlamaya çalıştığını gören Taehyung ise nazik denilebilecek bir tonda Jin'e şunu söyledi. ''Burada doğru veya yanlış bir şey diye yok Jin. Sadece sen ve ben varız.''

Yan yana duran 1 ve 2 sayısına bakarken içinden Taehyung'un son cümlesini tekrar etti Jin. Şu ana kadar birbirlerine karşı sadece ''o'' iken şimdi ''sen ve ben'' olmuşlardı. Küçük ama insanı mutlu eden bir tınısı saklıydı detayında. Belki yakında ''biz'' de olurlardı, kim bilir?

Continue Reading

You'll Also Like

9.3K 1.2K 54
jimbro: beni ye diyorsun bro gel yiyeyim taebro: sapık mısın bro ! vmin, texting, bro, tava, sansürlü küfür, gwangju, yoonkook, düz yazı, dayı, köpek...
1.7K 326 17
Herkese katı olan bu adam birtek bana karsı naziki olucaktı ve bunu ben sağlıyacaktım bu duygusuz adamı kendime aşık edicektim
3.8K 477 13
"Kuşum öldü hyung." -Taegi -Tamamlandı-
482K 22.4K 51
Burak: Ne istiyorsun? 055*: Bu kadar kaba olma ya. 055*: Alt tarafı bir soru soracaktım. Burak: O zaman sor, ders çalışmam lazım. 055*: Alıkoyduysam...