Aşk'a Direniş

By Jutenya_

3M 159K 185K

Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'... More

Tanıtım
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. BÖLÜM
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Derde Héwí (kuma Derdi)
23. Bölüm
İnstagram Hesabımız
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
31. Bölüm( AŞK'A DİRENİŞ 2)
32. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
33. Bölüm (AŞK'A DİRENİŞ 2)
34. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
35. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
36. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
37. Bölüm (Aşk'a Direniş 2)
38. bölüm ( Aşk'a Direniş 2)

11. bölüm

87.7K 4.9K 8.1K
By Jutenya_

Okumadan önce yıldıza basmayı unutmayın lütfen.

Jutenya_ şurayı tıklayarak watpad hesabımı takibe alıp jutenya aşiretime katılabilirsiniz. 15k olmamıza gerçekten çok az kaldı.

Twitter hesabım Jutenya_

İnstagram hesabım jutenya82

Tiktok hesabım watpadjutenya

#azadsaruhan #mardinetutsak
#jutenya #hejakaradağlı #așkadireniș

Etiketlerini kullanıp bize destek olabilirsiniz. Özellikle Twitter'da desteklerinizi bekliyorum. Kitap ve bölümler hakkında ki düşünceleriniz benim için çok önemli.

Unutmayın hepiniz benim hayal dünyamın evreninde dünyama değinen yıldız tozlarısınız ve hepinizi çok seviyorum

Yukarıda medyada olan şarkıyı Ömer Mirza'nın ağzından dinliyormuș gibi hayal edip bölümü okursanız daha anlamlı olacağını düşünüyorum zira Ömer'in aşkı bambaşka bir şey.

Keyifli okumalar.


Güneş hergün aynı doğsa da farklı bir güne doğuyordu. Ay şavkını her geceden sonra şafağın ışıklarıyla beraber güneşin aydınlığına bırakıyordu.

Ömer Mirzan'ın kalbinde ki aşk her doğan günle beraber daha büyüyor ve içine sığdıramıyordu.

Ömer Mirzan'ya göre sevdiği kadın sadece onun dilinin döndüğü şarkıydı. Ve sadece ona özeldi.

Velhasıl kelam Ömer Mirza gibi sevmek vardı. Zeynep gibi sevilmek!

Mirakan konağın da hazırlık erken başladı. Heja bedenine yaptığı deq'lerin vücudunda yarattığı ağrı yüzünden uyuyamadı. Sabah erken kalkıp kahvaltı hazırladı. En azından kafası dağılırdı. O dudağına yaptığı deq yüzünden sadece sıvı şeyler tüketebiliyordu. Kendisi için çorba yapıp bir kase içti ve mutfaktan çıktı. Diğer aile üyeleri de hızlıca yapılan kahvaltıdan sonra hazırlıklar için herkes bir yere dağıldı. Bugün Zilan evlenecekti.

Kapı açılıp Zilan'ı almak için gelenler ile Mirakanlar şaşkına uğradı.

Keje pişmanlıkla baktı karşısındaki adama gerçekten çok sevmişti. Gururunu yerler altına alıp ona kaç kez açılmıştı. Lakin karşısında ki adam bir kez olsun ona bir şans vermemişti. Sevmeyi denemeyi bırak yüzüne dahi, bakmamıştı.

Gözden ırak olan gönülden de ırak olurdu. Keje şimdi anlıyordu. Gönlüne ırak olsa da gönlünden çıkmıyordu.

Utançla başını eğdi. Bu adama ondan başkasını asla sevmeyeceğim demişti. Şimdi başkası ile evliydi.

Ağir!

Ağir nefretle bakıyordu bir zamanlar en yakın dostuna. O gecenin üstünden üç yıl geçmişti. Giderken sevdiğim mutlu olsun diye gidiyorum demişti. Ve ilk mutsuzluğun da geri dönmüştü demek. Bir daha dönmem dediği yere!

Hazar'ın kaşında kalp yarası vardı özlemle bakıyordu! Üç yıl geçmişti aradan üç asır gibi gelen. Biliyordu haramdı şimdi baktığı, ama kendini de bir türlü alamıyordu bakmaktan!

Özlemdi baktığı, hasretti! İmkansızı olmuştu burukça gülümsedi. Çok sevmişti Heja'yı o kadar çok sevmiştiki, sırf mutluluğu için ondan vazgeçmişti. Acı kahveleri hasretle yüzünde dolaştı. Çenesinde ki deqi fark edince kaşlarını çattı. 15 yaşında deq yaptırmak istediğin de asla olmaz deyip onu terslemiști. Deq acı veren bir işlem olunca Hazar kıyamadığı için kesin bir dille red etmiști. O zaman Heja'da geri adım atıp vazgeçmiști.

Varsın mutlu olsun da onunla olmasın diyebilen biriydi Hazar. Lakin şimdi çenesinde ki deq'en bile mutlu olamadığını bilinçindeydi.

Șimdi ikisi de mutlu değildi.

Evet şimdi mutsuzdu Heja! Hazar'da onun mutluluğu için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Bu sefer asla vazgeçmeyekti!

Hazar'ın, Heja'ya olan bakışları ile kıskançlıktan ne yapacağını bilmeyen iki kişi vardı.

Ağir ile Keje!

Keje! Hazar'ın Heja'ya olan bakışları ile için de öfke patlaması yaşıyordu. Ağir de yumruğunu sıkıp gevşetiyordu. Ona bakan herkes sinirli olduğunu anlardı. İnsan Nisyandı unutturdu. Ağir geçmişi unutanlardandı. Hazar ise geçmişin acısını hala kalbinde bir nasır gibi taşıyandı.

Hazar kimseyi umursamadı. Karşısındaki gözlere bakmayıp hasret çekeli üç yıl olmuştu. Biraz hasret giderebilirdi.

Bir an güldü. Hırçındı Heja asi burnunun dikine sürekli giderdi. Küçük bir kız çocuğuken ailedeki çoğu çocuğun korkulu rüyasıydı.

Hazar hırcınlığını sevmişti Heja'nın. Kızınca Karacadağ örtüsü gibi yeşilenen, sevinince Fırat gibi durgunlaşıp maviye dönen gözlerini sevmişti. Murat'ın öksürük sesi ile kendisine geldi. Bakışlarını Heja'dan almadan.

"Esra, Murat siz gidin gelini getirin"

Esra kafasını sallayıp ilerledi. Heja'nın yanın da durup eliyle Heja'nın kolunu tuttu.

"Heja canım sen de benimle gel bana yardım edersin" dedi. Heja, Hazar'dan gözlerini ayırıp kafasını olumlu anlamda sallayıp Esra ile yukarı çıktı.

Ağir, Heja'nın arkasından hala bakan adamla daha da sinirlendi. Şimdilik öfkesini göstermeyecekti. Babası Berat ağa ile birlikte aşağı indi. Berat gördükleri karşısında pek mutlu değildi genzini temizleyip "Ömer Mirza nerede neden gelini almaya kendisi gelmedi?" diye sordu.

Hazar'ın dudakları kenara kıvrıldı sırıtarak baktı. Karsışındaki adam kalıbına sığdıklarını zanneden kişiliklere!

Gerçekten bunlar adamıydı? Ya da adamlık bunlarınki miydi?

"Bunu bana değil ona soracaksınız, Berat ağa. Bence sizin ve kızınıza bu bile fazla."

Ağir sinirle soludu bu adamın buraya gelişi bile fazlaydı.

Hazar'a yaklaşıp kulağına eğilip.

"Hayırdır Hazar neden buradasın. Aile saadetimizi görmeye mi geldin?"

Hazar gülerek Ağir'e döndü.

"Hayır Ağir Ağa sana bir söz vermiştim. Sözümü tutmaya geldim."

Kafasını Ağir'e doğru eğip ikisinin duyacağı bir tonda "Sana onun gözünden dökülen tek bir damla yaşa! Seni Amed'e gömerim demiştim. Şimdi de söylediklerim sözde kalmasın istedim."

Gerçi çekilip tiksinir gibi Ağir'e baktı. Kuruyan dudaklarını ıslatıp "Bence burada olmam için yeterli bir sebep. Ağir ağa sence de öyle değil mi?"
Esra ve Heja Zilan'ı almak için yukarı çıkmışlardı. Esra kapının önünde içeri girmeden. Heja'yı çekip sımsıkı sarıldı.

Üç yıl olmuştu görümcesini görmeyeli. Kız kardeş gibilerdi eskiden. Heja'da özlemle sarıldı. Kardeş bidiğini kadına.

Murat, Hazar'ın istediği ile arkalarından çıkmıştı. Bir birine sarılmış karısı ile kardeşini görünce hafifce boğazını temizleyip öksürdü. İki kadın öksürük sesi ile bir birinden ayrıldı.

"Hadi özleminizi sonra giderirsiniz. Önce bu sorundan kurtulalım sonra uzun uzun konuşursunuz."

Esra ve Heja birbirine gülümseyerek bakıp içeri girdiler. İkisi de içeri girdikleri gibi gözlerini şaşkınlıkla açıp karşısındaki manzaraya baktılar.

Kumaya düğün kına gelinlik gibi hiç bir şey yapılmazdı.

Ama Zilan yapılmayacağını bildiği halde, saçını makyajını yaptırıp balık model bir gelinlik giymişti.

Betül'de çevresin de dolanıp duvağını filan düzeltiyordu. Özellikle Ömer Mirza hiçbir şey yapılmayacak diye üstüne basmıştı.

Görünen o ki karşısındaki iki laf anlamaz insan. Kendi bildiklerini yapmışlardı.

Konakta kıyamet kopacaktı.

Esra ve Heja siz iflah olmazsınız bakışları atıp. Devam ettiler.

Esra odaya baktığın da Berfin hanım ve Loran'ı göremeyince merakla etrafına baktı.

Geldiğinden beri ikisini görmemişti. Esra merakına yenilip sormaya karar verdi.

"Heja Berfin hanım ve Loran nerde? Göremedim onları." deyince Heja özgünce kafasını eğdi.

Dün gece olanlar aklına geldi.

Berfin hanım olanları öğrendiğin de kıyameti koparmıştı konakta. Berat ağa ile tartışıp sonuç alamayınca Zilan'ın yanın da soluğu almıştı.

Tabi Zilan'ın da gönüllü olduğunu görünce yarın yaşananlara seyirci olmamak için. Loran'ı alıp Çermik'teki bağ evine gitmişti.

Heja, Zilan baba evinden çıkarken annesini göremeyince üzülür sanmıştı. Ama görenen o ki Zilan kimseyi takmıyordu.

Esra Betül' e baktı bir insan nasıl bu kadar umursamaz olur diye düşündü.

Gerçi sorusunun cevabı karşısındaydı. Artık dayanamarak konuştu.

"Betül mutlu musun gerçekten. Hiç mi arkandakilerini düşünmüyorsun? Bu kadar bencil nasıl olabilirsin. Zeyneb'i Ömer'i evliliklerini nasıl mahvedersin. Ne haldeler hiç aklın alıyor mu?"

Betül oldum olası Zeyneb'i Esra'yı ve Heja'yı hiç sevmezdi. Sevmediklerini düşünme gibi bir çabası da yoktu.

Esra'ya bakıp gülümsedi oysa Murat ve oda kavuşmak için neler yapmıştı. Gerçi ikisi sadece kendilerini zor durumda bırakmışlardı

"Doğrusunu söylemek gerekirse Esra hayır hiç düşünmedim. O kaz çobanı kızın abi mi kaybetmek isteyeceğini zannetmiyorum. Zilan'a bakarsan mutlu! Abiminde alışacağını düşünüyorum."

"Annem konağa layık bir gelin bulduğu için uçuyordur. Bende sevdiğim adama kavuştum. Sen olsan pişmanlık duyarmısın"

Heja ve Esra yazık deyip birbirlerine baktılar. Heja kaç gündür içine attıklarını dışa dökme zamanı geldiğini anladı.

"Betül biliyor musun? Açıyorum sana bir insan nasıl bu kadar bencil! Duyarsız, olur bilmiyorum ama senin yaptıklarını bir türlü anlayamıyorum. Dün Ömer Mirza'nın çırpınışlarını hepimiz gördük hiç mi için acımadı üzülmedin. Zeynep kimsesiz diye böyle konuşuyorsun ama unutma sende bu kapıdan girerek kendini kimsesiz bıraktın. Birgün çok pişman olacaksın. Pişmalığın fayda etmeyecek biliyor musun? Zilan'a gelince yuva üstüne yuva olmayacağını öğrenecek. Hemde acı bir şekilde öğrenecek. Ama pişmanlığı ve çektiği acılar cabası kalacak."

Zilan bu güzel günün de kimsenin laflarını çekmek istemiyordu.

Sadece mutlu olmak istiyordu.

Konuşulanları hiç duymamış gibi aynada kendine son defa bakıp onlara döndü.

Kendini bildi bileli Ömer Mirza'yı sevmişti. Başkası ile paylaşması umrun da bile değildi. Sonun da istediğine kavuşacaktı.

Duvağını düzeltip kızlara döndü.

"Bu kadar yeter herkes bizi akşama kadar bekleyemez. Hadi inelim" dedi.

Esra ve Heja konuşulanlardan sonra bu kadar duyarsız davranan kızla pes ettiler. Bir birlerine bakıp kapıyı açtılar.

Betül kırmızı kuşağı eline alıp arkalarından devam etti.

Murat odadan çıkan kızlarla kaşlarını çattı. Ömer Mirza özellikle uyarmıştı. Ama demek ki bunlar başına buyruk davranmışlardı.

Betül'ün elindeki kırmızı kuşakla kaşlarını çattı.

Zilan sanki berdel olmamış her şey normalmiş gibi önlerine geçip yüremeye başladı. Merdivenlerden inip devam ettiler. Esra ve Heja Zilan'ı onlara teslim etmek için ilerlediler. Heja Zilan'ı almak için ilerleyen Hazar'ı görünce içine bir sıkıntı çöktü.

Zilan etrafına Ömer Mirza'yı görmek için bakıp göremeyince içini bir korku sardı. Üstelik ona doğru gelen bir Hazar Karadağlı vardı.

Ağir, Betül' ün elindeki kırmızı kuşağı alıp Zilan'ın beline üç defa sarıp açtı. Üçüncüsün de bağlayıp alnından öptü ve kenara çekildi.

Hazar ikisinin yanına ilerledi önlerinde durdu. Zilan'ı yanına çekince Zilan hayretlr baktı.
Korktuğu olmaması için dua etti. Hazar yanın da duran Heja'ya dönüp baktı. Bir nefes gibi muhtaçtı ona elin de olsa içine çeker oraya haps ederdi onu da orda solup boğulmasından korkuyordu.

"Umarım yaptıklarına değmiştir."

Heja kafasını kaldırıp Hazar'ın gözlerine baktı.

"Buraya yaptığım yanlışı yüzüme vurmayamı geldin" dedi.

"Hayır Heja buraya yaptığım yanlışı düzeltmeye geldim. Bu sefer ki mutluluk sadece benim olacak." Heja ona anlamayan gözlerle baktı. Ne demekti bu şimdi. Hazar bakışlarını çekti ve Zilan'ı alıp çıkışa doğru ilerledi.

Zilan durup önce babasının elini öptü. Sonra Keje ve Betül'e sarılıp çıkışa yöneldi.

Berat ağa hiç böyle düşünmemişti. Sözde Ömer Mirza gelecek bugün elini mecbur öptürecekti. Ama istediği gibi olmamıştı. Ömer Mirza bildiğini okuyup onlara rest çekiyordu.

Ağir ve diğerleri de onların arkalarından yürüdüler. Kapıdan çıkmadan Ağir, Hazar'ın omzuna vurarak kulağına. "Heja'dan uzak dur. O evli bir kadın adam olana yakışmaz. "

Hazar'da aynı hareketi yaptı ve Ağir'in kulağına eğilip.

"Artık bu imkansız! Onu alıp altın tepsi de bana sunduğun için teşekkürler. Sen benim yaşadıklarımı bir ömür boyu yaşamaya hazır ol"

Ağir'in mavi irisleri Hazar'ın acı kahvelerindeydi. Başka zaman olsa kesinlikle bir kelime olsa bile sineye çekip susmazdı. Lakin bugün kardeşi evleniyordu ve bu normal bir evlilik değildi. Öfkeyle arkasını dönüp sinirle soludu. Heja'nın kolundan tutup içeri sürükledi. Düşüncesi bile onu çıldırtıyordu. Heja onundu asla elinden kayıp gitmesine izin vermezdi Hazar'da bir şey yapamazdı. Kendisini ikna eder gibi içinden geçiriyordu bunları, aslında onuda Heja'nın gitmesi korkusu sarmıştı.

Onlar arabaya binip yola koyuldukların da iki konakta kıyamet kopuyordu.

Ağir! Heja'yı odasına çıkararak savurdu. Hazar'ın bakışları söyledikleri canını yakıyordu. Etrafında dolanıp ortalıkta ne varsa dağıtıp yere fırlattı. Öfkesi dinmiyordu. Sinirle Heja'ya döndü. Gideceğim diyordu! Üstüne Hazar gelmişti. Birde Murat'ın söyledikleri vardı. Bir elini beline koyup. Diğer elinin işaret parmağını Heja'ya doğru salladı.

"Sen benimsin Heja gitme, ayrılma gibi bir düşüncen varsa aklından çıkar. O Hazar'a ya da Murat'ta güvenme anladın mı?"

Heja sinirden deliye dönmüş adama baktı. Hiç bir zaman susup sineye çeken olmamıştı. Şimdi de olmayacaktı.

"Bana bak Ağir ağa ben mal değilim. Hele senin hiç değilim. Sen üstüme kuma alarak o hakların hepsini yitirdin. Gitme meselesine gelince, gideceğimi ikimiz de biliyoruz."

Ağir hayretle baktı karşısındaki kadına hala gideceğim diyordu. Kolunu tutup kendine çekip sıktı.

"Sen benimsin Heja! Yıllar önce aldığım gibi bırakmam. O Hazar iti gelip yanım da sana bakamaz. Seni almakla tehdit edemez. Murat ona destek veremez. Sende haddini yerini bileceksin. Sana fazla müsemma gösterdim. Aklına başına al. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

Heja hızla kolunu çekip! Ağir'i itti kim kime musemma göstermişti? Birilerinin artık anlaması lazımdı?

Ağir'in gözlerine bakıp öfkesini kusmaya başladı.

"Bana bak Ağir ağa! Yıllar önce sen beni almadın ben kendi ayaklarımla geldim. Ben istemeseydim değil beni saçımın telini bile alamazdın. Hepimiz biliyoruz ve gitme konusuna gelirsek. Öyle bir gideceğim ki aklın şaşacak. Kendi ayaklarımla geldiğim bu konaktan, kendi ayaklarımla çıkacağım. Ve ben bu konaktan çıkarken ne ben sana el sallayacağım. Nede sen arkamdan su dökeceksin. Gidişimin dönüşü hiç bir şekilde olmayacak."

Büyük bir nefes alıp devam etti.

"Senin korkun ne biliyor musun. Senin açtığın yaraları başkasının sarması. Senin korkun ne biliyor musun. Benim yaşadıklarımın seninde yaşaman."

Ağir söyleyecek tek kelime bulamıyordu. Her seferinde onu susturan sürekli Heja'ydı.

"Ve unutmadan sakın bana bir daha fiziksel güç kullanmaya kalkma. Ben kocamdır! Severde döverde diyecek biri, hiç bir zaman olmadım."

Ağir biraz önce kendini haklı görürken. Nasıl bu duruma geldiğini anlayamadı. Hazar karşısında durup resmen karısını alacağını söylemişti.

Ağzını açtı bağırıp çağırmak istiyordu. Ama biliyordu! Heja her kelimesini zevkle ona yedirtirdi.

Gülerek kafasını salladı. Zaten onun asi yanını sevmişti. Parmaklarını saçlarından geçirip, arkasını döndüğü gibi yumruğunu makyaj masasının aynasına geçirip gür bir kahkaha attı.

Heja biraz önce sinirden patlamak üzere olup yumruğunu geçiren adamın kendi kendine gülmesine hayretle baktı bir adım geriye gitti.

Ağir ona şaşkın bakışlarla bakıp geriye adım atan karısı ile keyfi baya yerine geldi. Kanayan elini kaldırıp işaret parmağı ile Heja'yı gösterdi.

"Heja gitmeyeceğini ikimiz de biliyoruz" Heja'ya doğru bir adım daha atıp kanayan elinin tersini Heja'nın yüzünen sürdü. Elindeki kan Heja'nın yüzüne bulaşıyordu. Heja bu hareketten tiksinse de dik durdu.

"Göreceğiz Heja hanım. Emin ol zamanı geldiğinde sen de gidemiyeceğini anlayacaksın" bakışlarını sevdiği kadının dudağı ve çenesine gitti. Çok güzeldi ve ona çok yakışıyordu. Baş parmağını çenesinde ki üç noktada dolaştırdı ve arkasını döndüğü gibi kapıyı sertçe çarpıp çıktı odadan.

Arkasın da şaşkın ürkmüş bir Heja bıraktı.

Diğer konakta ise işler daha karışıktı.

Ömer Mirza konağı bir birine katıp alt üst etti. Özellikle annesi ile kavga ediyordu. Annesi gelinim çocuk doğuramıyor deyip Ömer Mirzan'ın sinirleni zıplattı. Genç adam sinirden kuduruyor ve öfkesini çıkaramadığı için ortalığı dağıtıyordu. Ömer Mirza annesi ile yaptığı konuşma aklına gelince sinirle soludu.

Amine hanım oğluna dönüp. İnşallah Zilan konağa erkek evlat verir dediği gibi Ömer Mirza ipleri koparmıştı.

"Ana sen ne dersin konağa da kucağıma da çocuğumu Zeynep verecek."

"Ömer'im kandırma kendini verseydi şimdiye kadar çoktan verirdi sana bir evlat. Betül'ün kaçması bir yandan iyi oldu. Bak konağa layık bir gelin geldi."

Ömer Mirza gömleğinin yakasını sinirle açtı. Artık sinirden aldığı nefes bile ona az geliyordu.

"Ana sana özel hayatımı anlatmayacağım. Hele yatak odamı kesinlikle. Çiftlerin istemezlerse çocuk yapmadıklarını bildiğini varsıyorum. O yüzden karıma kısır muamelesi yapmayı bırak. Kızın zaten başıma olmayacak şeyler açtı. Benim karım senin kızının günahının bedelini ödemeye mecbur değil ama ödüyor. Şükredeceğine karımın arkasından konuşmayı bırak."

Annesi ile olan konuşmasını sonladırıp öfkeyle terasa çıktı. Bugün özellikle Azad ve Asel'den yanlarında olmasını istemişti. Zeyneb'e anlattığında yüzündeki kırgınlıkta ölmek istiyordu resmen.

Ama Zeyneb'e bana güvenir misin dediğindeki hali geldi aklına gülümsedi. Zeynep koşulsuz şartsız güvenirim demişti ona.

Zeynep yaşananları görmesin diye Azad ve Asel'e teslim edilmişti. İçi rahattı Ömer Mirza'nın ona hiç birşey hissetirmeyeceklerini, biliyordu.

Kapıdan girenlerle görünce öfkesi daha da büyüdü. Bir rahat nefes almalarını bile çok görüyorlardı ona. Hiç bir şey yapılmayacak denmesine rağmen. Zilan gelinlik giymişti. Ömer Mirza o sinirle nikaha, mevlüte hiç birşeye katılmadı. Sadece vekalet verip terasta oturup zamanın geçmesini bekledi.

Zamanı geldiğin de! Arayıp Zeyneb'in de konağa dönmesini istedi. Zaten o olmayınca nefes alamıyordu. Hasreti ile nefes esikitiyordu resmen.

Aşağı sert adımlarla indi yapacağı son birşey kalmıştı. Esra, Hazar ve Murat'ı çağırıp kapı da beklemelerini söyledi. Kimseye ne yapacağını söylememişti herkes Zilan'la evliliği öyle kolay, kolay kabullendiğini sanıyordu.

Yapacağı şey için üç şahit lazımdı. Bu üçlüde biçilmiş kaftandı.

Zilan yatağın üstünde nikahta bile bulunmayan kocasını bekliyordu odasın da...

Kapı açılıp sert adımlarla geldi Ömer Mirza.

Zilan şaşkınlık ve heyecanla gelen adama baktı. Onu hiç beklemiyordu açıkcası gelmez diyordu içten içe.

Kekeleyerek konuşmaya başladı, heyecan ve korku sarmıştı bedenini.

"S-seeee-enn geldin." dedi!

Adam gülümseyerek baktı karşısındaki kadına. Bu kişilikteki insanlar midesini bulandırırdı.

"Beklemiyordun galiba evet ben geldim"dedi.

Zilan gözlerini irice açıp baktı karşısındaki adama evet gerçekten beklemiyordu.

Adam Zilan'a baktıkça şükretti! Karşısına Zeyneb'i çıkardı diye rabbi.

"Bekle beni abdest alıp geliyorum."

Zilan hayretle izledi içini sımsıcak bir duygu sardı. Bu kadarını beklemiyordu. Başta onu reddetse de ilerde kabul eder diye düşünmüştü. Bu kadar çabuk beklemiyordu. Gerçi yarın vermeleri gereken bir çarşaf var diye düşündü.

Ömer Mirza'nın odasından kimsenin çarşaf almaya cesaret edemeyeceğini bilmeden.

Abdestini aldı adam, Zeyneb'i için şükretti dualarla, ona doğru yolu gösterdiği için şükretti ellerini yüzüne sürüp şükür namazını bitirip seccadeyi katladı. Sonra kapıya doğru ilerleyip kapının dışında bekleyenleri içeri aldı. Onlar da şaşkınlık ve merakla niye beklediklerini anlamaya çalışıyorlardı.

Zilan içeri girenleri şaşkınlıkla izledi. Merakla ayağa kalktı.

Ömer Mirza Zilan'a dönüp gülümsedi.

"Seni şahitlerin huzurun da üç talakla boşuyorum Zilan.

Boş ol!

Boş ol!

Boş ol!

Dünya ahret artık bacımsın!" dedi.

O sadece Zeynep'in kocasıydı ve öyle kalacaktı.

Zilan yaşadığı şey ile bozguna uğradı. Üstünde gelinlikle girdiği evde daha gelinliğini çıkaramadan boşanmıştı.

Öfkeyle yüzünü kaldırıp dolu dolu gözlerle Ömer Mirza'ya baktı.

Hiç düşünmeden kıymıştı ona! Bu kadarını hiç beklemiyordu.

"Sen bunu yapamazsın berdel bozulur. İkincisi yarın çarşaf derler. Buraların adetlerini törelerini bilirsin. Çocuk diyecekler, Zeynep'te olmayınca benden bekleyecekler olmadı seni başka şeylerle suçlayacaklar. Yaptığın yanlış yarın ailem aşiretler duyduğunda ne olacak hiç mi düşünmüyorsun" dedi.

Ömer Mirza sakince dinledi. Diğerleri de bu beklenmedik olayda şaşkınlık içindeydiler. Ömer Mirza'nın Zeyneb'e olan aşkı bilinirdi. İhanet etmeyeceğini onlarda biliyorlardı ama böyle bir şey oradaki kimsenin aklından bile geçmemişti.

"Zilan istediğin şeyi yapmakta serbestsin. Bana yapacağınız yakıştırmalarda da inan umrumda bile değil. Zeynep'in gözünde şerefsiz olacağıma milletin gözünde iktidarsız olurum. Ben kıldığım beş vakit namazın sonunda dört rekatta Zeynep'i bana verdiği için yaradana şükredip fazla kılan adamım. Sence aşiret için bana yapılacak olan yakıştırmalar için Zeynep'e kıyar mıyım?" Ömer Mirza ondan gelecek cevabı bekliyordu gelmeyince konuşmasına tekrar devam etti.

"Hergün Allah'a dua ediyorum Zilan. Rabbim ondan önce kessin nefesimi diye. Sence ben ona kıyar mıyım. Çocuk dedin ya varsın olmasın çocuğu, gerekirse onun çocuğu olurum. Onu çocuğum yerine de severim. Ben bu kadar Zeynep olmuşken sence ben ona kıyarmıyım. Kıymam Zilan kıymam o benim bu dünyada da ahirette de eşim. Onun gözünden dökülecek yaşa dünyayı yıkarken. Onun gözünden dökülecek yaşa sebep olmam Zilan! Kafama sıkarım yine olmam."

Ömer gibi sevmek vardı. Zeynep gibi sevilmek.

Ömer Mirza son defa Zilan'a bakıp devam etti.

"Burada belirli bir süre kalacaksın. Evin işlerine yardım edersin. Unutma bana sunduğun mazeretler senin içinde geçerli. Baba evine ilk geceden dönersen. Seninde bekaretin sorgulanır. O çok sevdiğin aşiret sana kıymaktan hiç çekinmez. Bana olacak hiç birşey olmaz. Altı ay burdasın altı aydan sonra pılını pırtını toplar gidersin."

Zilan kendini yatağa çöker gibi bıraktı.

"Peki ya Betül o ne olacak ben gidersem onunda boşanması istenecek. Böyle yaparak kardeşine de yuvasına da kıymış olmadın mı! " dedi.

Ömer Mirza gitmek için attığı adımı Zilan'ın konuşmasını bitirmesi için bekledi.

Zilan'ın söyledikleri bitince arkasını dönmeden cevap verdi.

"Benim yuvamı düşünmeyenin yuvasını ben hiç düşünmem. Boşanırsa kapım açık. Diğer türlü de umrumda bile değil."

Kapıya doğru ilerledi. Karşısın da gözleri dolu dolu Zeynep'i görünce şaşkınlıkla baktı. Kendisine lanet etti. Sevdiğinin gözünden dökülecek tek bir yaşa tahammülü yoktu şimdi gözündeki yaşların sebebiydi.

Kollarını açıp beklentiyle Zeynep'e baktı. Zeynep koşarak gitti ait olduğu yere sımsıkı sarıldı kocasına.

Ömer Mirza'da sımsıkı sarıldı ona saçlarından tekrar tekrar öptü. Her öpücükte özür diledi.

Zeynep yüzünü kaldırıp gülümseyerek baktı adama. Bu adamı hak edecek ne yapmıştı bilmiyordu ama şükür sebebiydi.

"Teşekkür ederim"dedi.

"Beni böyle güzel sevdiğin için. Kaderim de olduğun için yaşattıkların için."

"Güvenimi boşa çıkarmadığın için. Teşekkür ederim." Zeynep'in içinden yüzlerce, binlerce teşekkür etmek geliyordu ona.

Ömer Mirza gülümseyerek aşkla baktı karısına onun kolunun altına alıp.

Zeyneb'im Zeyneb'im türküsünü mırıldanarak odasına çıktı.

Arkasın da ilk günden yıkılmış bir Zilan bırakarak. Zilan gidemeyeceğini biliyordu. Ne yapacağınıda bilmiyordu.

Diğer üçlü de sessiz sedasız mutlu bir şekilde Zilan'ı yalnız bırakıp odadan çıktılar.

Diğer konakta Ağir ve Keje hastaneye gidip dış gebeliği sonlandırıp eve dönmüşlerdi. Keje çok üzgündü o bebeği çok istiyordu ilk defa bu kadar anne olmak istediğini anladı. Arabaya binince Keje tüm öfkesini Ağir'e kusmak istiyordu. Zaten Hazar'da geri döndü diye delirmek üzereydi.

Ne olursa olsun Hazar ve Heja olmasına izin vermiyecekti.

Eve gelince yine bir sinir krizi daha geçirdi.
Berfin hanım ve Loran hala dönmemişlerdi. Ağir'in bunların üstüne kaybettiği ihalesi vardı. Murat Karadağlı açık açık yapıyordu. Sanki her şey üstüne gelmek için sıra bekliyordu.
Merdivenleri yukarı çıkmak için adım attığı gibi kapıdaki Murtaza elindeki evrağı getirip ona verdi.

Ağir beklemediği evrağı alıp merakla açtı. İçindekini gördüğü gibi Hejaaaa diye tüm öfkesiyle konağı inletti.




Continue Reading

You'll Also Like

15.3K 1.3K 10
☁️ +İnsanın kaderi alnında yazıyormuş. Senin alnında yara var, ben sende yara mıyım Vural? -Hayır Nazenin, insanl...
5M 195K 73
Sevdaya tutulmuş iki yüreğin hikayesi.
25.9K 1.9K 37
'Bırakın.' Ağzımdan çıkan tek kelime buydu. O an sadece beni tutmayı bırakmalarını kastetmiyordum. Bulunduğum yeri, durumumu bırakmak istiyordum. Büt...
811K 46.4K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...