NIGHT CHANGES ~TaeJin~

By LilaEzri

163K 11.7K 33.9K

Taehyung'un oda arkadaşı olan Jin, Taehyung'un geceleri sık sık yurttan ayrılması yüzünden bir gün onu takip... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
1 Nisan'a Özel Final Bölümü
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - FİNAL -
Teşekkürler

Bölüm 17

3.3K 319 630
By LilaEzri

O gün neredeyse herkesin çoktan uyanmış olduğu bir öğle vaktinde Taehyung hala rüya görmeye devam ediyordu. Rüyasında yağmurlu bir gündeydi. Kimsenin olmadığı ormanlık bir alanda bulunan tren rayında durmadan koşuyordu. Neden koştuğunu bilmiyordu ama rayı takip ede ede gittiğinde, karanlık bir tünel içerisinden geçti.

Koşarken herhangi korku benzeri bir duygu hissetmiyordu. Fakat sevinçli olduğu da söylenemezdi, sadece koşuyordu. Bu şekilde arkasına bakmadan tünelden çıktığında yağmur yüzünden tekrar ıslanmaya başladı. Fakat aniden bacaklarının yorulduğunu ve güçsüzleştiğini hissedince yere çömeldi ve başını kollarının arasına aldı. Islanmasına rağmen nedense üşümüyordu.

Soluklanmak için bir süre öyle kaldığında birdenbire başına su taneciklerinin gelmediğini fark etti. Yağmurun bitip bitmediğini sorgularken, etrafı ıslatan şıp şıp sesleri hala devam ediyordu. Bulunduğu durum tezatlık oluşturduğu için başını kollarından kaldırmaya karar verdi. Yağmur taneciklerinin gözlerine geleceğini düşünerek gözlerini kısarak yukarı baktığında, kendisine turuncu bir şemsiye tutan Jin'i gördü.

Onun aniden nereden çıktığını bilmiyordu ama kendisinin aksine daha az ıslanmış görünüyordu. Taehyung ayağa kalktıktan sonra Jin ona hiçbir şey demeden sadece gülümsemeye başladı. Ağzını açmadan şemsiyesini Taehyung'a uzatarak onun tutmasını işaret etti.

Taehyung bir müddet şemsiyeye ve Jin'e baksa da onun konuşmayacağını anladığında şemsiyeyi tuttu. Fakat şemsiyeyi kendi tarafına doğru almasıyla beraber Jin'in üzeri ıslanmaya başlamıştı. Taehyung onun için iki adım ileri gidip üzerine şemsiye tutmaya başladığında Jin de ona yaklaştı. Yakınlaşmaları sayesinde Jin bu durumdan hoşnut gibi görünüyordu.

Taehyung ona uzaklaşması için bir şey diyemedi çünkü yağmurda ıslanabilirdi, üzeri pek de kalın görünmüyordu. Bu yakınlık, üzerinde bir gerilim yaratmıştı. Gözlerini Jin'den alıp ormandaki ağaçların yeşilliğine odaklasa da, bunda pek başarılı olduğu söylenemezdi. Zira Jin'i tam olarak göremese de kendisine hala dikkatli bir şekilde baktığını hissedebiliyordu.

Jin iki eliyle onun yüzünü aniden tutmaya başlayınca Taehyung ona doğru dönmek zorunda kaldı. Gözlerini kocaman açmışken, Jin ona hala gülümseyerek bakmaya devam ediyordu. Jin sanki Taehyung'un gözlerine yıldız kaçmış da onları arıyormuş gibi her iki gözüne tek tek bakıyordu. İçinden ona neden, diye sormak gelse bile dikkatini dağıtmaktan çekindiği için bir şey diyemedi.

Jin'in kendisine odaklı bakışlarından gittikçe gerildiğini hisseden Taehyung, elinde olmadan gözlerini sürekli kırpmaya başlamıştı. Jin onun bu davranışa karşılık baş parmağıyla onun yanağını okşamaya başladığında çenesini yukarıya doğru kaldırdı. Artık dudağıyla beraber gözleri de gülüyor gibiydi.

Taehyung'un yanağını okşamayı bıraktığında, gözlerini kapatıp Taehyung'un aralanan dudaklarına doğru yavaşça yaklaştı. Taehyung bu sırada ne yapacağını bilemediği için kendisi de gözlerini kapattı. Dudağını hafifçe aralayıp boşluğun kapatılmasını beklemeye başlamışken kalbi deli gibi atıyordu.

Fakat rüyada gözlerini kapatır kapatmaz, gerçek hayatta gözlerini açmış bulunmaktaydı.

Taehyung normal uyanış biçiminin aksine, gözlerini aniden açınca hala rüyanın etkisindeydi. Kalbi sanki koşu yapmış sporcunun nabzı kadar hızlı atıyordu. Boş tavana sadece bakmasına rağmen sanki önünde hala Jin varmış gibiydi.

İster istemez kuruyan dudaklarını ıslatıp yutkunduğunda Jin'in tarafına göz attı. Görünüşe göre ilk uyanan kişi kendisi olmuştu çünkü Jin hala uyuyordu. Hiçbir derdi yokmuş gibi uyurken Jin, az önce Taehyung'un rüya alemine ziyarette bulunmuştu her ne kadar farkında olmasa da.

Kendisine itiraf etmesi gerekirse Taehyung uzun zamandır rüyasında ne gördüğünü hatırlamıyordu bile. Bu yüzden bugün özellikle rüyasını hatırlaması ve de rüyasında Jin'i görmesi kendisinde şok etkisi uyandırmıştı. Bunun sadece rüya olduğunu biliyordu ama uyandıktan sonra rüyasındaki hislerinin geçmediğine inanamıyordu.

Tesadüflere inandığı pek söylenemezdi. Bu rüyanın ne anlama geldiğini bilmiyordu ama öğrenmek için telefonunu eline aldı. Genellikle nadiren hatırladığı rüyalarının anlamını araştırmak için bilgisayarını kullanırdı. Fakat şu anki durum eşsiz olduğu için yavaş çalışan telefonundan bakması gerekiyordu.

Hala tavana bakıyorken, aniden kalktığı ve yeterince uykusunu alamadığı için kuruyan gözlerini hafifçe ovuşturup biraz sulanmasını sağladı. Ardından telefonunun arama kısmına ''Freudyen rüya sembolleri'' yazdı. Henüz kendi bilinçaltını ve rüyalarını analiz edecek yetkinliğe sahip değildi. Fakat hocalarının sürekli dediği gibi, öğrendiği şeyi gerçek hayatına geçirmek konusunda hep hevesli olmuştu. Şu anda da hevesini yönlendirecek yeni bir şey bulduğu için bunu hemen analiz etmek istiyordu.

Arama motoruna tam olarak istediği şeyi yazmasına rağmen telefonunda aşağı inerken gereksiz birkaç siteye girip çıkmak zorunda kaldı. Bazı siteler istediği başlığa sahipti ama site içeriği istediğinden tamamen bağımsızdı. Sitelere gir çık yapa yapa aradığını bulması zor olmuştu Taehyung'un. Bu yüzden bilgisayarının eline su dökemezdi, bir an önce tamir ettirmesi gerekiyordu onu.

Bu şekilde doğru siteyi bulduğunda, gözleriyle giriş cümlelerini hızlıca okuyup geçtikten sonra sembollerin olduğu kısma geldi. Az önce rüyasında gördüğü nesnelerle burada yazan nesneleri karşılaştırıp, ne anlamına geldiğine bakması gerekiyordu. Fakat birkaç kelimeye baktıktan sonra bunların hiçbirinin rüyasıyla alakalı olmadığını gördü. Aslında beklediği bir şeydi çünkü rüyada görülen şeyler karmakarışık ve bilince de aynı şekilde çarpıtılarak yansıtılan şeylerdi. Yine de hiç yoktan bir şeyler bulmayı umuyordu, henüz bir şeyin çıkmaması hafiften canını sıktı.

Dudağının içini fark etmediği bir şekilde ısırmaya devam ederken sayfanın en altına geldi Taehyung. Aradığı kelimelerin sayfanın en altında olduğunu görünce heyecanlandığı için yatakta kıpraştı. Sayfadaki yazıları gayet iyi görebilmesine rağmen o anda sayfayı yakınlaştırma ihtiyacı hissetmişti.

Rüyasına dair belirgin bir şekilde hatırladığı şey, karanlık bir tünelden geçmesiydi. Bazen rüyasında gördüğü nesnenin tamı tamına aynısını bulamadığı için rüyasındaki nesneye en çok benzeyen sembolü seçiyordu. Bu yüzden bu sefer de aynısı bulamadığı için yazılan kelimeler arasında tünele en yakın şeyin, koridordan geçmek olduğunu gördü.

Anlamını okumaya başladığında, kesinlikle beklemediği bir anlamla karşılaştı Taehyung. Cümlenin başından sonuna kadar okuyuncaya kadar kaşları gittikçe çatılmış ve yüz ifadesi sertleşmişti. Zira cümlede ''...rüyada koridordan geçmek cinsel birleştirmeyi çağrıştırır.'' yazıyordu.

Taehyung bunu reddedercesine başka bir sembolü okumak için gözünü yukarıya kaydırdığında şemsiye sembolünü gördü. Bu sefer gördüğü sembol tamı tamına aynıydı bu yüzden doğruluk ihtimalinin daha çok olduğuna güvenerek okumaya başladı.

Fakat Taehyung bunda da istediği şeyi bulamadı. Anlamını okuduğu sırada kendisini ve Jin'i sorgularken sembolün anlamında ''...cinsellik arzusunu veya cinsellikle ilgili bir durumu belirtir.'' yazıyordu. Şemsiye cinsellik arzusu anlamına geldiğine göre şemsiyeyi tutan Jin aynı zamanda onun cinsellik arzusunu mu tutuyordu yani?

Taehyung telefonunu söylenerek kapattığında yatağının kenarına attı. Belki de her şeyin o kadar anlamlı olması gerekmiyordu. Şu ana kadar Jin'le çeşitli yakın pozisyonlarda bulunsalar bile, içten içe onu istediğini düşündürtecek bir şeyle karşılaşmamıştı. Bugünkü rüyası hariç.

Rüyasına girmesi, sanki Jin'in suçuymuş gibi başını sola döndürüp ona baktı Taehyung. Yataklarının yanında bulunan komodinlerin alçak olması sebebiyle Jin'i rahatlıkla görebiliyordu.

Bugüne ait gün ışığı, rahatsız edici değildi. Neyse ki güneşin önünü kapatan bulutlar, güneşin sinir bozucu aydınlığını bir nebze almışlardı. Böylelikle Jin de uyurken üzerine gün ışığı düşmesine rağmen oldukça rahat görünüyordu. Bu rahatlığında aynı zamanda düzenli bir şekilde yatış şekli de vardı.

Taehyung odaya yeni gelmiş olsaydı kesinlikle Jin'in uyuma taklidi yaptığını düşünürdü. Zira o kadar düzgün uyuyordu Jin. Her insanın ister istemez uyku halindeyken çirkin olması ya da elini kolunu bir yere atması gerekirdi fakat Jin bunun aksine reklam çekimi yapıyormuş gibi duruyordu.

Dudakları özenli bir şekilde aralıklıydı. Taehyung uzakta olmasına rağmen Jin'in dudaklarının ne kadar renkli olduğunu görebiliyordu. Tüm yüzünün aksine kaküllü saçı ise dağınık durmasına rağmen onu daha da doğal bir görünüm kazandırmışlardı. Üstelik beyaz üstünün yakasının hafiften aşağı inmesiyle beyaz teni daha da ön plandaydı. Jin'de dağınık olsun ya da olmasın her şeyin gayet güzel olduğunu görebiliyordu Taehyung.

Bunu fark etmesiyle beraber az önce okuduğu cümleler tekrardan canlandı kafasının içinde. Sanki düşünceleri belli olmuş gibi aceleyle yorganını iki eliyle tutarak üzerine çekti ve Jin'e arkasını döndü. Bu şekilde ikilemde kalması gittikçe sinirini bozmaya başlamıştı.

Neyse ki Taehyung tam zamanında arkasını dönmüştü çünkü ikisinin odasındaki sakin ve huzurlu hava, kapılarının seri bir şekilde çalınmasıyla beraber bozguna uğratıldı.

Jin kalkar kalkmaz, yeni uyanmasıyla beraber kapının sürekli çıkardığı ses yüzünden başına ağrı saplandığını hissetmişti. Yüzünü buruşturarak neredeyse yapıştığı yataktan çıkmaya çalışırken, üzerindeki sersemliği hala atamamıştı.

Hızlıca kapıya doğru yürürken elleriyle yüzünü ovuşturarak yüzünü temizledi ve havaya kalkan birkaç minik saç telini düzeltmeye çalıştı. Ardından hafta sonu kimin onların odasına gelebileceğini merak ederek kapıyı açtı.

Aniden gelen esneme hissiyle eliyle ağzını kapatıp esnemeye başladığında, karşısında kendisinin aksine tamamen uyanık olan bir Yoongi buldu. Normal görünüşünün aksine bu sefer gözlük takmıştı. Genellikle bilgisayarla uğraştığı zaman gözlük takardı çünkü uzun süre ekrana bakınca gözleri sulanmaya başlıyordu. ''Günaydın! Aslında tünaydın demeliyim çünkü neredeyse öğle vakti oldu Jin.''

Jin, Yoongi'nin içerisi gelmesi için kapıyı sonuna dek açtı. Yoongi iki elini eşofman takımının ceplerine yerleştirerek içeriye geçtiğinde Jin de kapıyı kapattı. Ardından ikisi de odanın ortasına doğru gittiler. Jin o sırada kapıyı açma acelesiyle Taehyung'u tamamen unutmuştu. Fakat onun uyanık olup olmadığını da anlayamamıştı çünkü sırtı dönüktü.

Yine de temkinli davranarak Yoongi'ye yaklaştı ve sessizce konuşmaya çalıştı. ''Biraz sessiz olalım Taehyung hala uyuyor olabilir.''

Yoongi başını Taehyung'a çevirdikten sonra Jin'e tekrardan döndü. Arkadaşının bu günlerde sürekli öğlene kadar uyuması dikkatini çekmişti. Sanki gece vakti hep uyanık gibiydi. Bu durum onun işkillenmesine sebep olduğu için ses tonunu değiştirerek konuşmaya başladı. ''Taehyung'la geceleriniz bayağı yoğun geçiyor galiba.''

Jin başını hızlı bir şekilde Yoongi'ye çevirerek kaşlarını çattığında onun neden böyle dediğini anlamamıştı. Taehyung'la geceleri sürekli bir şey yaptıkları, doğruydu. Fakat Yoongi'nin bunu bilmemesine rağmen böyle bir çıkarıma nasıl ulaştığını merak etti. ''Nereden çıktı şimdi bu Yoongi?''

Yoongi anlaşılması gereken bir şeyin anlaşılmaması yüzünden hafifçe gülüp kafasını çevirdi. Anlamsız bir şekilde söylenirken gülümsemesini durduramıyordu. Jin'in şapşallığı yüzünden onu hafifçe itti yerinden. ''Sürekli geç uyanıyorsun demek ki geceleri uyumuyorsun Jin. Geceleri sevgilinle sürekli birbirinize bakıp durmazsınız herhalde. Bilmem anlatabildim mi?''

Jin, yanında duran Yoongi'nin heyecanlı görüntüsünü gördükten sonra gözlerini devirdi. Yoongi kesinlikle uslanmıyordu ve Taehyung'la olduğu süre boyunca da uslanacağını pek sanmıyordu. Aklından neler geçtiğini çok iyi kestirebiliyordu. Özellikle Taehyung'la oda arkadaşı olduğu için aklında dönen düşüncelere bin bir türlüsünün eklendiğine emindi. ''Ne düşünüyorsan kesinlikle öyle bir şey yok Yoongi.''

Taehyung bu sırada yatağında doğrularak gözlerini açtığında Yoongi'yle Jin'in kendisine bakmasına sebep oldu. Oldukça sessiz konuştukları için Taehyung'un onları duyduğunu sanmıyordu Jin.

Taehyung tek kolunu başının arkasına aldığında, bakışlarından çok önceden uyanmış olduğunu anlaşılıyordu. Pek de iyi olmayan hislerle konuşmaya başladığında gözlerini Yoongi'ye dikti. ''Yüksek sesle konuşabilirsiniz, uyumuyordum zaten.''

Bunu söylerken ikisini iş üstünde yakalamış gibi söylemişti. Yoongi onun baygın bakışlarını üzerinde hissetmesine rağmen bir şey demedi. Jin'e dönerek buraya asıl gelme amacını söylemenin daha iyi olacağına karar verdi. ''Benim bilgisayarda yazdığım kod sürekli hata veriyor. Bilgisayar yüzünden mi yoksa koddan mı kaynaklandığını anlayamadım bir türlü. Senin bilgisayarı bugünlük ödünç alabilir miyim diyecektim Jin.''

Jin genellikle bilgisayarına fazla bakmıyordu. Boş günlerinde ya Hoseok ya da Yoongi tarafından dışarı çekilmediği sürece, odasında kitaplarla ilgili sürekli bir meşgale bulabiliyordu. Bugün gibi uykuya ihtiyacı olduğu günlerde ise yatağında oldukça çok vakit geçiriyordu. Bu yüzden Yoongi'ye ''Alabilirsin tabii.'' dedi.

Yoongi, Jin'in cevabını duyduktan sonra bilgisayara yöneldi ve ''Ama öncelikle bilgisayarının gerekli özelliklere taşıyıp taşımadığına bakmam lazım.'' dedi. Bilgisayarının kapağını yukarı açıp başlatma tuşuna bastıktan sonra Jin'in sandalyesine yerleşti.

Jin de beklemekten başka yapacağı bir şeyi kalmayınca, aceleyle çıktığı yatağının üzerine oturmak için yöneldi. Fakat bu sırada telefonu çalmaya başlamıştı. Jin daha gün başlamadan yorgun olduğunu hissederek iç çekti. Daha yeni uyanmasına rağmen sürekli bir şeylere yetişmesi gerekiyordu sanki.

Telefonunu yastığının hangi yanına koyduğunu hatırlamayarak eliyle yastığın altını bir süre karıştırdı. Uyurken nasıl olduğunu bilmiyordu ama sürekli yastığının altına kaçıp duruyordu telefonu. Hafif çabası sonucunda onu nihayet bulduğunda, kimin aradığını görmek için telefon ekranına baktı. Arayan kişi, annesiydi.

Annesiyle konuşmayalı bayağı zaman olmuştu. Onu aramayı da sürekli unutmuştu, bu yüzden azar yiyeceğinden emindi. Aramayı kabul etme tuşuna bastık sonra bakışlarını yere indirerek konuşmaya başladı.

''Efendim, anne?''

''Anne demek... sizin anneniz var mı affedersiniz?''

''Okulla ilgili bir sürü şey oluyordu o yüzden arayamadım. Üzgünüm anne.''

Jin, karşıdan annesinin iç çektiğini duydu. Fakat son cümlesinde pek de haksız sayılmazdı çünkü Taehyung'un hayatına iyice yerleşmesinden önce bu sene mezun olacağı için derslerine odaklanıyordu. Şimdi ise hayatında hem dersleri hem de Taehyung vardı.

''Okulun nasıl gidiyor, kendine göre birisini bulamadın mı hala?''

Jin küçüklüğünden beri diğer çocukların aksine, annesi tarafından ders çalışılmaya hiç zorlanmamıştı. Genellikle dersleri iyi olduğu için kendi kendisine çalışıyordu, annesinin uyarısı olmadan. Hatta annesi ona bazen başka şeylerle uğraşmanın ona daha iyi geleceğini söyleyip azar bile çekebiliyordu.

Bu azar çektiği konuların en başında sürekli üniversitede kendisine bir sevgili bulma konusu geliyordu. Annesinin inancına göre üniversitede mezun oluncaya kadar kişiler birbirini tanırdı ve mezun olduktan sonra da evlenmek için direkt yol hazır olurdu. Fakat Jin dördüncü senesine gelmesine rağmen birisini bulamamıştı.

Annesinin bu son cümlesinde Jin cevap vermekten çekindiği için bir süre suskun kaldı. Zira Yoongi'nin yanında sevgilisi olduğunu söylemek zorundaydı ama eğer annesine bunu derse onun ne yapacağını hiç kestiremiyordu.

Aslında seçebileceği pek bir seçenek yoktu çünkü telefondaki görüşme sesi yüksek olduğu için annesinin ne dediğini Yoongi ve Taehyung duyabiliyordu. Bu yüzden sevgilisinin olduğunu söylemek zorundaydı. Sahte bir ilişkisinin olduğunu bile bile cevap verirken heyecanlandığını hissetti Jin. ''Aslında... bir erkek arkadaşım var.''

Bunu söyledikten sonra annesinin ''Ne?! Gerçekten mi?'' diyerek haykırmasına rağmen sesindeki neşeyi hissedebiliyordu. Kendisine göre mutlu olunacak onca şey varken, annesinin buna mutlu olması şaşırtıcıydı. Bir gün kendisi de ebeveyn olursa annesi gibi hissedip hissetmeyeceğini merak etti o anda.

Annesinin sorusu üzerine konuşmasına devam edebilmek için Taehyung'la daha önce konuştuğu şeyleri aklına getirmeye çalıştı. Vicdanı buna pek razı gelmese de karşı tarafa cevap verdi. ''Evet, hem de yaklaşık bir ay oluyor.''

Telefondan aniden pat diye sesler gelmeye başladığında annesinin ayağa kalkıp oda etrafında yürüdüğünü tahmin etti. Heyecanlandığında yaptığı küçük ama sesli bir alışkanlıktı. ''Çabuk bugün o çocuğu benimle tanıştırmaya geliyorsun. Yarın okulum var gibi bahaneleri kesinlikle duymak istemiyorum Jin.''

Jin ağzını açıp itiraz edecekken annesi ona tekrardan cevap verdi. ''Hadi telefonu kapatıyorum sizi de evde bekliyor olacağım.''

Karşı tarafın sesinin gittiğini ve aramanın sonlandığını bilmesine rağmen Jin telefonu hala kulağında tutuyordu. Annesinin, Taehyung'un annesine kıyasla daha anlayışlı olduğunu biliyordu fakat bu yalanın bu kadar büyümesi gözünü korkutuyordu. Özellikle sevgili yapmasını dört gözle bekleyen annesine bunu dediği için huzursuz hissetti kendisini.

Yoongi bu sırada bilgisayarın ödünç alınabilecek kapasitede olduğunu gördükten sonra bilgisayarı kapatmış ve ekranı aşağı indirmişti. Gün boyunca kullanacağı için de masadaki şarjı ve bilgisayar faresini tek kolunda topladıktan sonra, ayağa kalkıp Jin'in yanına gitti. ''Kod yazmak beni bekler, ben kaçıyorum.''

Yoongi kapıya doğru yönelirken Jin de onun peşinden gitti kapıya kadar. Yoongi kapıdan ayrılmadan önce Jin'e bir şey demek için durdu. Aslında başından beri gülmemek için büyük bir çaba harcamıştı. Zira her şeyi duymasına rağmen bozuntuya vermemek için duymamış gibi davranmıştı. Fakat Jin'in sersem yüzüne baktıktan sonra bir eliyle onun omzuna vurdu, destek olmak amacıyla. ''Annenin Taehyung'u sevmesi için dualarım sizinle olacak Jin.''

Yoongi kapıdan ayrılıp güle oynaya, dertsiz tasasız kendi odasına doğru giderken Jin de kapıyı kapatıp içeri geçti. Kendisini Taehyung'un ailesine tanıtması Taehyung'un yararına olmuştu fakat kendi annesinin Taehyung'u tanımasında neredeyse hiçbir çıkar yoktu. Tamamen tesadüfi gelişen bir şeydi ve Jin bu konuda kendisini endişeli hissetmekten alıkoyamıyordu.

Fakat içeriye doğru ilerleyince Taehyung'un kendisi için çoktan üst ve alt bakmaya başladığını görünce afalladı. Kendisinin aksine oldukça hazır ve zinde görünüyordu, bu buluşma için. ''Taehyung, sen ne yapıyorsun?''

Taehyung kıyafet dolabından gözlerini ayırmayarak askılıklardan ne giyineceğine bakarken Jin'e dönmedi. Neredeyse hiçbir kıyafetini beğenmemiş gibi görünüyordu. ''Anneni duydum Jin. Buluşma için kendime güzel bir şeyler seçmeye çalışıyorum.''

Taehyung bunu dedikten sonra askılıklarını karıştırmayı bırakarak gözüne çarpan bir gömleği incelemeye başladı. Tuttuğu gömlekle uyumlu olacak hangi pantolonu giysem diye düşünüyor gibiydi. Jin onun bu kadar hevesli olmasını neredeyse hiç beklemiyordu. ''En azından bana itiraz edeceğini düşünüyordum.''

Taehyung hala kıyafetlerine odaklı bir şekilde dururken kafasında düşünceler uçuştuğu için Jin'e bir süre cevap vermedi. Sol elinde iki tarafı da farklı renklerden oluşan kısa kollu bir gömlek tutuyordu. Gömleğin bir tarafı çoğunlukla krem renginden oluşuyorken kol ve alt kısımlarına doğru açık mavi ve altın sarısı pençeye benzeyen çizgi yansımaları vardı. Diğer tarafında ise pek bir numara olmayıp sadece beyazdan oluşuyordu. Fakat cep kısmı tamamen krem rengiydi.

Taehyung bu gömleğe uygun bir pantolon seçmeye çalışırken pantolonları arasında krem renkli bir pantolon çıkardı. Ardından fazla kalın olmayan ince bir kemer çıkarttıktan sonra ne giyeceğini oluşturmuş gibiydi. Bunun ardından Jin'e ancak cevap verebildi. ''Sana borçluyum. Üstelik çocuğunun erkek arkadaşıyla tanışmayı bu kadar çok isteyen anneni gerçekten merak ediyorum.''

Konuşmasını devam ettirecekken durdu Taehyung. Aklına gelen düşünceyle beraber bakışları sertleşmiş görünüyordu. Canını sıkan bir şeyi hatırladığı belliydi. ''Benim annemin nasıl davrandığını gördün zaten. Dünyanın çoğu yerinde çocuğunu kabul eden ebeveynlerin olduğunu elbette biliyorum. Fakat annen gibileri kendi gözümle görmeyi hep istemişimdir.''

Taehyung kadar endişe verici olmasa da Jin de bu konuda ilk başlarda pek kolay zamanlar geçirmemişti. Pek konuşmazdı bu konuları ama Taehyung'u rahatlatması için kendisinden bir parça açtı ona. ''Aslında anneme biseksüel olduğumu ilk söylediğimde benimle iki hafta konuşmamıştı.''

Taehyung o sırada gömleğini ve pantolonunu yatağının üzerine bırakmaya yönelmişti. Fakat Jin'in sözüyle beraber duyduğu şaşkınlık verici haberle birlikte başını ona doğru çevirdi. ''Ciddi misin sen?''

Jin onu başıyla onayladıktan sonra konuşmasına devam etti. ''Evet, sancılı zamanlardı. Fakat en sonunda benimle konuşmak zorunda kaldı. Nihayetinde onun hala çocuğuydum ve hala Jin'dim. Zamanla ikimiz de aştık.''

Taehyung sadece kafasıyla sallamakla yetindi buna karşılık. Kendi ailesiyle Jin'in ailesini düşündüğünde umutsuz bir vakaymış gibi geliyordu kendisi. Herkesin ailesi o kadar farklıydı ki, herkes şans eseri yetişiyor gibiydi. Jin'le ailelerinin yer değiştirdiği bir senaryoda Jin'in kendisi gibi olup olamayacağını merak etti Taehyung. Kendisi gibi yolları seçer miydi o da?

Jin ortamın havasının hafiften düştüğünü hissettiği için komodinin çekmesini açmaya karar verdi. Taehyung'un kafasının dağılmasının ona iyi geleceğini düşünmüştü ve bu konuda nasıl başarılı olacağına dair güçlü tahminleri vardı.

Boğazının kuruduğunu hissettiği o anda, bunun için su içebilirdi ama Taehyung'un aldığı sütü içmek için çekmeceye yöneldi. Taehyung o sırada kıyafetlerini düzeltmekle uğraştığı için Jin'e karşı arkası dönüktü. Yine düşünceleri arasında kaybolmuş da olabilirdi. Jin onun yüzünü göremediği için ne yaptığını pek kestiremiyordu.

Taehyung'un arkasını dönmesini sağlamak için çikolatalı sütünü eline aldıktan sonra pipeti hızlıca yerinden çıkartarak sökme sesin yankılanmasını sağladı Jin. Ardından pipeti küçük boşluğun içerisine sertçe soktuktan sonra içmeden önce bekledi.

Taehyung bu sesi duyar duymaz ilk başta tereddüt etse de, başını arkasına çevirdiğinde Jin'in elindeki gördüğü cisimle gözlerini kocaman açtı. O cismi gizli bir şekilde Jin'in baş ucuna yerleştirdiğinde gizlice yok olması gerekiyordu. Ertesi gün yeniden görmesi değil. ''Sen onu içmedin mi hala?!''

Jin dudağını büzüp elindeki süte baktı, sanki içip içmemeye karar veremiyormuş gibi. Taehyung ne kadar telaş halindeyse Jin de aynı derecede rahattı. ''Hediye verilen şeyler hemen tüketilmemeli Taehyung.''

Taehyung, Jin'in yanına geldiğinde farkında olmadan, iki elini beline koymuş bir şekilde bir ayağını yere tepip duruyordu. Jin sütü birazdan içmezse onun elinden alacak gibiydi. ''Alt üstü bir çikolatalı süt. İç gitsin.''

Jin elindeki sütü koruyabilmek kendisini geriye verdiğinde Taehyung ona daha da yaklaştı. Israrlı gözleri kendisini rahat bırakacağa hiç benzemiyordu. ''Sıradan bir çikolatalı süt değil bu, Taehyung'un verdiği bir süt. Dünyada eşi ve benzeri olmayan.''

Taehyung yanaklarından başlayan kızarma hissinin kulaklarına kadar ulaştığını hissedebiliyordu. Kızardığı zaman yüzü hemen kıpkırmızı olurdu bu yüzden bunu bilmesi onun daha da utanmasına sebep olurdu. Tam bir kısır döngüydü. ''Jin fazla abartmasan mı acaba?''

Jin'in hiçbir şey yapmadığını gören Taehyung sabrının tükendiğini hissederek Jin'in eline uzanıp sütü elinden almaya çalıştı. O sırada Jin çoktan geriye uzatmış olduğu için elini daha fazla geriye uzatamadığı için yatağının üzerine düşmek zorunda kalmıştı. Refleks olarak bir şeye tutunma ihtiyacı hissettiğinden elindeki sütü sıktığında, süt damlaları yüzüne damlayarak yüzüne sıçradı. Ardından dudağına kadar yavaşça indiler.

Taehyung, Jin'in yatağa uzanmasıyla beraber tamamen Jin'in üzerine düşmemek için iki koluyla kendisini havada tutmaya çalıştı. Fakat bu şekildeyken Jin'in açılan iki bacağının arasında kısılıp kalmıştı. Onunla böyle bir pozisyonda olmayı beklemiyordu ama bacaklarının birbirlerine sürtünmesi yüzünden aralarında kumaş parçası olsa bile hissedebiliyordu Jin'i.

Nefesini tutmuş bir şekilde Jin'in dudaklarına inen süt izine bakarken, dudaklarının yakından daha da kırmızı olduğunu fark etti. Şişmiş gibi duran görüntüsü karşısında onları elleme isteğini bastıramıyordu. Süt damlaları bile Jin'e dokunurken kendisinin dokunamaması haksızlık gibi geliyordu.

Jin'in dudakları aralandığı için damlalar yavaşça onun dudağının içerisine akın ederken fark etmeden yutkundu Taehyung. Neden birdenbire böylesine çekici durduklarını anlayamıyordu. Gündüz vakti sanki her şey daha belirgindi.

İkisinin de bir şey söylemekten çekindiği sessizlik sırasında Taehyung'un aklına bu sabah gördüğü rüya geldi. ''...rüyada koridordan geçmek cinsel birleştirmeyi çağrıştırır.'', ''...cinsellik arzusunu veya cinsellikle ilgili bir durumu belirtir.''. Bu düşünceler eşliğinde tokat etkisi yemiş gibi kendisine gelen Taehyung gözlerini hızlıca kırpıştırarak Jin'in üzerinden kalkmaya çalıştı.

Ayağa kalktıktan sonra boğazını temizlemeye çalışarak bir elini beline koydu. Nereye bakacağını pek bilemediği süre zarfında yere bakmayı seçti. Ardından ne yapacağını hatırlamış gibi parmaklarını şıklattığında banyoya doğru yöneldi. Gözden kaybolduğunda ise Jin'e yüksek sesle seslenmeye çalıştı. ''Ben duşa giriyorum, çıktığımda sen de hazır olsan iyi olur!''

Jin banyonun kapatılma sesini duyduktan sonra yerinde doğrulmaya çalışarak dudağındaki ıslaklığı elinin tersiyle silmeye çalıştı. Taehyung'un az önceki davranışını gördüğü için kendi kendine gülümsemeye başlamıştı. Dışarıdan birisi onun böyle gülümsediğini görseydi deli diyebilirdi ama gülmemek Jin'in elinde değildi.

Taehyung'un içinde bulunan çocuk misali her tereddüt kırıntısı, kendisini ona daha da çok yakınlaştırıyordu. Taehyung'un normalde her zaman keskin ve kendisinden emin davrandığını biliyordu. Bu yüzden az önceki gibi herkesin görmediği bir Taehyung'u keşfetmek, gerçek Taehyung'u gördüğünü hissettiriyordu kendisine.

Onun uzun zamandır kabuk misali çoğu insana kendisini kapattığını artık anlayabiliyordu. Tereddüt anlarında bu kabuğun her çatlama izini görmesi, onu hiç olmadığı kadar mutlu ediyordu. Önüne çıkan her çatlama fırsatında bunu değerlendirmekte kararlıydı Jin.

Bu düşünceleri eşliğinde sessizce mırıldanarak elindeki sütün devamını içmek için pipeti dudaklarına yerleştirdi. Her damlasını yavaşça yudumlarken hiç olmadığı kadar zevk almaya başlamıştı. İçinden ''İyi ki hemen içmemişim.'' diye geçirirken gülümsemesi neredeyse kulaklarına varacaktı.

Elindeki sütün sıradan bir süt olduğu doğruydu, fakat hayatında ilk defa ardında bir hikayenin yattığı bir süt içiyordu. Kendisi için her bakımından özel ve güzeldi. Aynı Taehyung gibi.

Continue Reading

You'll Also Like

197K 13K 35
Min Yoongi, küçük bir kedi yavrusu gibiydi. Ve Jeon Jungkook mart ayını merak etmişti. ⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀ -YAZARIN TÜM ACEMİLİĞİNİ KONUŞTURDUĞU BİR KİTAPTIR.-
770 94 8
"1 yıldır seviyorum seni. " -Yoonmin, Taekook, Namjin.-
3.2M 116K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
33.5K 2.7K 21
Büyük bir patlama olmuştu. Tüm Seoul sokakları patlamadan nasibini almış, binalar yıkılmış, insanlar ölmüştü. Haber kanalları 'Son Dakika' başlığı il...