Tombik!

By RahimliFatima

218K 9.6K 2.1K

Değiştim. Değiştik. Hayatın bunu yaptığını söyleyemem. Çünkü değişmek için çabaladık. 4 yıl. Fazla değil mi... More

1.Bölüm.
2.Bölüm.
3.Bölüm.
4.Bölüm.
5.Bölüm.
6.Bölüm.
7.Bölüm.
8.Bölüm.
9.Bölüm.
10.Bölüm.
11.Bölüm.
12.Bölüm.
13.Bölüm.
14.Bölüm.
15.Bölüm.
16.Bölüm.
17.Bölüm.
18.Bölüm.
19.Bölüm.
20.Bölüm.
21.Bölüm.
22.Bölüm.
Final.
Tombik! (Oyuncular.)

23.Bölüm.

5.9K 258 33
By RahimliFatima

"Sinan! Sinan! Sinan!" diye bağıran Güneş'e kahkaha attım. Melisa göz devirince Uraz ve Akad'ta torbaları indirmek üzereydiler. Sinan daha fazla dayanamayıp torbayı yere bıraktığında kazanan takım futbolcular olmuştu. Bizim yanımıza yaklaşan Akad ve Uraz'ın yüzündeki ukalaca gülümsemeye aldırış etmedim.

Okulun uzun zamandır düzenlediği eğlenceli geleneksel oyunlar olduğu gündü. Maksat kaç yaşında olursak olalım çocukluğumuza dönerek o anıları yaşatmamız ve her yıl eğlenceli bir zaman geçirmemiz idi.

Takımlara bölünmüştük. Bizim klüpten ve futbolculardan seçilenler bu kez oynayacaktı geri kalan takımlar da diğer tarafta oynayacaktı.

Müdür yardımcısının sesi ile çoğu kişi ona çevrilerek bakmaya başladı.

"Evet, arkadaşlar. Bu kez puan, kazanan takıma yani futbolculara gidiyor. Şimdi 5'ci oyunumuza geçiyoruz. Koç'lar rakip takımların oyuncularını sahaya çıkarsın bakalım."

Müdürün keyifli sesi ile Melisa yüzünü buruşturup "Ona keyif tabii biz burada kıçımızı yırtıyoruz." dedi keyifsizce. Melisa bu tür aktivitelerden oldu olası nefret etmişti. Şimdi de maruz kalınca çıldırmıştı âdeta. Gülerek sırtını sıvazlayarak rahat olmasını sağlamaya çalıştım.

"Ahsen, Yeşim, Adem, Ali, Utku ve Esin hadi gelin siz oynayacaksınız."

Melek Hocanın isimlerimizi söylemesi ile Utku ile birbirimize bakmıştık. Ben ondan kaçmak isterken neden illa da onunla muhatap olmak zorunda kalıyordum? Bu benim canımı epey sıkmıştı. Gözlerimi ondan kaçırarak sahaya indim ve gördüğüm şey yutkunmama sebep oldu. Karşı takıp futbolculardan 6 kişiydi ve Cihan'da vardı.

Cihan gülümseyerek bana yaklaşıp alnımdan öptüğünde Utku'nun yumruğunu sıktığına şahit olmuştum. Cihan'ın maksatı Utku'nu çıldırtmaktı ama genelde yalnız kaldığımızda arkadaş gibi davranıyordu. Her türlü kalbimi çalmayı başarmıştı bu çocuk hem arkadaş olarak hem yalancı bir sevgili olarak. Dokunuşları o kadar gerçekçiydi ki bana isteyerek öyle dokunduğunu belli ediyordu. Gülümseyerek ondan ayrıldığımda bizim takımda olanların sırıtarak bizi izlediğini fark ettim.

Ahsen omuzuma hafif vurup "Sevgilin galiba. Yakışıklı çocuk." dedi beğeniyle. Kafamı sallayarak Cihan'a gülümseyerek baktım "Öyledir." dedim ben de onun yakışıklı yüzüne izleyerek.

Oynayacağımız oyunu körebe idi bu yüzden Cihan takım kaptanı olarak oyuncuların isimlerini bize söyledi teker teker. Utku'da bizim takımdan olanları ona söyledi. 5 dakika da hepimiz birbirimizi inceledikten sonra ebe için taş kâğıt makas oynadık. Çıka çıka sonda ben kalınca ebe ben olmuştum. Çocuklar halka oluştururken benim de gözümü Ahsen kara bir bantla kapatmıştı. Şimdi 5 dakikalık bir sürem vardı ve bu süre zarfında oyuncuları bulmalıydım.

Beni çevremde dönderip el çırparak "Türkü Söyler Döneriz, Bil Bakalım Biz Kimiz, Göster Bizi Körebe!" diyordular. Kollarımı öne doğru uzatarak aramaya başladım ilk bulduğum kişinin kollarından tuttum. Kolunun kalın ve iri olmasından erkek vücudu olduğunu anladım. Ellerimi yukarı saçlarına dokundurduğumda azacık kıvırcık saç olduğundan karşı takımdan biri olduğuna emin oldum. Ya Fazıl ya da Göktuğ'du. Yüzüne dokununca gülümsediğini hissediyordum "Yeter ya, ismini söyle de bitsin!" diye sesini kaldırarak konuşan Cihan'ın sesini duyunca sese doğru yürüdüm. Diğerleri kısık sesle Cihan'ın sessiz olması için uyarmıştı. Sesin geldiği noktada iki kişi yan yanaydı hangisi Cihan'dı acaba? Önce ilk gelen kişiye dokunmaya başladım tahmin ettiğim üzere erkekti. Yavaş yavaş parmak uçlarımla vücuduna dokundum. Şimdi düşündüm de bu oyun tacize girmez mi? Resmen karşına geçeni elliyoruz. Elimi yüzüne dokundurdum. Keskin çene hattı vardı ve kirpikleri gürdü. Saçları fazlaydı, hem de çok fazlaydı, iki elimle tutabileceğim kadar. Hafifçe yaklaştığımda burnuma dolan kokuyla otomatik "Utku?" demiştim.

Gözlerimdeki bandı birinin çekmesi ile aniden karşımda gülümseyerek bana bakan yeşil gözler belirmişti.

Dudaklarım aralanırken gözlerim hemen yanındaki üzüntüyle bana bakan Cihan'a çevrildi. Geri geri giderek kaşlarımı çattım. Utku yanımdan geçerken "Ne kadar çabalarsan çabala kaderin benimle yazılı, Tombik." dedi benim duyabileceğim ses tonuyla. Neden bu kadar aptaldı? Böyle düşüncelere nereden varıyordu? Sinirlenmiştim. Ebe Utku olurken hepimiz yer değiştirmiştik. Utku hızlı bir şekilde giriş yapmış bizim gruptan Yeşim'i hemen tanımıştı. Zaten ben de olsam o balon kafalı kızı çabucak bulurdun, sadece şansı getirmişti. Oyunu ilerlerken biz bir puan öndeydik karşı takımdan şimdi ebe Cihan'dı.

Süresi başladığı zamandan bir bir kişilerin kollarına dokunmaya başladı. Utku'nun koluna dokunduğunda Utku hafif geri çekmişti. Ama Cihan takmayarak diğer oyunculara geçti. Herkesin neden sadece koluna dokunduğunu anlamamıştım. Benim koluma dokunup diğer kişiye gidecekken duraksayıp tekrar dokundu ve bu kez bırakmayarak kaldı karşımda. Sağ elini kaldırıp parmak uçlarıyla saçlarıma dokundu önce hafif okşadıktan sonra yüzümde gezdirdi parmaklarını. İstemsizce gözlerimi kapatarak gülümsedim. Dokunduğu her yer alev alıyordu sanki vücudum kırmızı alarma geçmişti. Kalp atışım hızlanınca yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti. Fısıldar tonda "Tombik..." demişti. Sadece benim duyabileceğim tonda. Bunu sorarca söylememişti emin bir şekilde söylemişti.

"Süren bitmek üzere." diye diğer uçtan bizim takımdan Adem'in söylemesi ile Cihan telaşla "Fazıl?" diye sordu. Kaşlarım kalkarken "Oğlum, gebertilmeyi hak ettin, yemin ederim ki! Bir kız vücudu ile benim vücudumu ayıramıyorsan cidden hıyarsın." diye konuşmuştu öfkeyle Fazıl isimli çocuk.

Oyun biraz daha ilerlediğinde ilk 10 puanı bizim takım almış 1 puanla futbol takımı kaybetmişti. Hepimiz dağılırken Cihan'ın yanına koşmuştum. O sırada da voleybolcular balecilerle sahaya inmiştiler.

"Cihan?" dediğimde soluk bir gülümsemeyle bana çevirdi kafasını. Hızımı artırarak yanına yaklaştığımda mavi göz bebeklerine diktim gözlerimi. Cidden bu çocuk böyle güzel bakmayı nereden öğrenmişti? Ona ciddi ciddi hayran olmaya başlamıştım sanırım. Yutkunarak çevreme baktıktan sonra yavaş tonda "Ben olduğumu nasıl anladın?" diye sordum şaşkınca.

İki adım atarak aramızda olan belli mesafeyi sıfıra indirirken gözlerini gözlerimden hiç ayırmamıştı. Elini elime uzatarak kaldırdı ve elimin üstünden tutup benim elimi kalbinin üzerine koydu.

Haddinden fazla hızlı atan kalbine gözlerimi kocaman açarak bakıyordum. Aşırı hızı atıyordu bence. Bir an yerinden fırlayıp çıkacakmış gibi. Bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde dudağını yarı kıvırarak "Sana dokunduğum her saniye böyle olduğundan anlıyorum ki, sensin. Kalbimi hızlandıran sensin, Tombik." şefkatli bir şekilde konuşmuştu.

Donakalmıştım, ilk kez yaşadığım olay karşısında hayretler içindeydim. Farkında değildim belki ama benim de kalbim onun laflarıyla tetiklenmişti.

Elimi kaçırarak gözlerimi de kaçırmıştım ondan "Şey, peki neden söylemedin ismimi?" diye geveledim. Hemen konuyu dağıtmalıydım yoksa burada eriyip buhar olacaktım.

Ellerini cebine sokarak "Sevdiğim kızın elinin erkeklere dokunmasından hoşlanmamış olabileceğimi söylesem? Rahatsız oldum, diyelim." dedi kafasını sallayarak.

Beni kıskanıyordu anlaşılan. Bu duyguları daha önce kimse bana tattırmadığından sanırım hissettiğim şey hoşuma gidiyordu. Her insan biri tarafından böyle sevilmeyi ister. Belli belirsiz gülümsediğimde o gülmüştü. Yüzümdeki gülümsemeni yok ettiğimde elini kaldırıp kafamı okşayarak "Gülümsemeni görmedim sanıyorsan, yanılıyorsun, Tombik. Şimdi gitmem, gerek. Görüşürüz." deyip yavaş yavaş uzaklaşmıştı benden. Fazla zaman kaybetmeyerek ben de kendi takımımın yanına gitmiştim. Tabii, o sırada Utku'nun sert bakışlarına aynı sertlikle cevap vermeyi de ihmal etmemiştim.

----------

"Okulumuzun saygıdeğer öğrencileri, bu baloda istediğiniz kadar eğlenmenizi ve bundan böyle karşıdaki maçlara sıkı bir şekilde çalışmanızı sizden bekliyoruz. Yüzümüzü kara çıkarmayın, iyi eğlenceler." konuşmasını bitiren müdür kürsüden inerek çıkışa ilerlemişti. Ardından müdür yardımcısı ve hocalar da bir bir terk etmiştiler bizim için organize ettikleri partini. Salonda çeşitli şarkılar çalıyor, herkesin keyfi yerindeydi. Yanıma yaklaşan Utku ve yanındaki Hayat'a aldırmadan meyve suyumu içtim. Bu kaç kızla oynuyordu Allah aşkına? Her gün başka kızla tarih yazıyor herhâlde.

"Neden sen hep bir şeyler yiyorsun? Kilo vermen gerekecek sonra." diye Güneş'e takılan Hayat'a aldırmadan gözlerimi başka yerlerde gezdirdim. Sana ne yani? Yiyorsa yiyiyor nesi batıyor sana?

"Ne yapayım?! Kilo vermeye çalıştıkça abur cuburlar cilve yapıyor bana dayanamıyorum. Baksanıza, gözümün içine içince bakıyor vicdansızlar!" söylenerek cipslerden birkaçını ağzına atmıştı Güneş.

"Sen bu kadar yiyorsan seni doyurmam imkânsız. Başkasını mı bulsam?" diye yanımıza gelen Sinan elini çenesine koyarak düşünür gibi yapmıştı.

Güneş saçını arkaya atıp "Samimi söylüyorum, benden iyisini rüyanda bile göremezsin, tatlı şey." ukala bir şekilde konuştuğunda Hayat kahkaha atmıştı.

"Ay millette öyle bir ego var ki, sanırsın herkes ben. İlahî güldürdünüz beni." deyip tekrar yapmacık bir şekilde kahkaha atmıştı.

Melisa'nın sinirleri oynamış olacak ki "Meteoroloji cevap versin, lütfen. Bunun havası kime?" diye konuşunca Aklım'dan da Hayat'a "Senin boş havan bize esmes anladın mı?" diye yanıtta gelmişti. Sanırım laf sokmalardan bıkmayan Hayat hedefe beni alarak "Esin'cim, hiç sesin çıkmıyor? Ne yapıyorsun?" dedi alayla.

Baygın bakışlarımı alaylı yüzünde gezdirip "Bu aralar hayata karşı mesafeliyim, Hayat'cım. Benimle uğraşma istersen?" dedim bıkkın bir şekilde. Bu kızla konuşunca bile enerjim tükeniyordu.

"Öldürmeyen Allah neler yaşatıyor sana değil mi?" deyip alayla güldüğünde ben de yapmacık bir şekilde gülümsedim yüzüne.

"Hı hı, öldürmeyen Allah seninle muhatap ediyor mesela." alayla göz kırpmıştım.

Hayat yeni bir söz söyleyeceği sırada Utku ne hikmetse "Hayat, yeter artık insanlarla uğraşmaya son ver." dedi. Hiç beklemediğim performanstı, Utku'cum.

Hayat alayla gülerek "İnsanlar mı? Esin mi? Yapma, kuzen. Hoşuma gidiyor bu."

"Kuzen mi?!" diye hep bir ağızdan sormuştuk kızlarla birlikte. Bugüne gibi olayları yanlış anlamıştım ve kızla fazla uğraştığıma az çok pişman olmuştum. Ama yine de gıcık biri olması Utku'nun kuzeni olmasından kaynaklanmıyordu. Gıcık olduğu için hoşuma gitmediği bir gerçekti.

"Evet, haberiniz yok muydu?" sordu şaşkınca Utku. Gözleri ise tek benim üzerimdeydi. Fazlasıyla rahatsız hissettim.

Kafamızı olumsuzca salladık, sanki ne fark edecekti ki?

"Keyifler nasıl?" diye masamıza yaklaşan diğer tayfa sormuştu.

"Birazdan çok daha iyi olacak." diye mırıldandı Melisa.

"Melisa, sizin 4'üz şarkı söyleyip dans edecekmişsiniz? Doğru mu?" diye heyecanla soran Uraz'a hafif gülümseyip kafa salladık.

"Sesin olduğunu bilmiyordum, Esin?" diye şaşkınca soran Utku'ya gözlerimi kısarak baktım.

Hiç dinledin mi ki, bilesin de!

"Eh işte." diye geveledim. İçimden onunla fazla konuşmak gelmiyordu, gerçi onu takmıyordum nedense artık...

"Cihan, nerede?" diye etrafa boylanan Hayat'a "Elinin köründe." diye mırıldanarak cevap verdim.

"Nasıl, Esin'cim?"

"Hiç Hayat'cım, sevgilisi benim ya senin sorman pek hoş olmuyor. Bilesin."

Kendimi sakinleştirmek için aralarından ayrılıp balkona doğru ilerledim.

Fazla insan dolu yerleri artık sevmiyordum bu benim geçmişimle de ilgili olabilirdi. Eskiden en sevdiğim yer okulken bir süre sonra en nefret ettiğim yerde okula çevrilmişti. Demek ki, bir yeri sevmek için içinde olan insanları da sevmen gerekir.

Arkamdan birinin gözlerimi kapatması ile arkaya doğru yaslanmıştım. Sırtımda hissettiğim hızlı kalp atışlardan dolayı ellerimi gözlerimdeki ellerin sahibinin ellerinin üstüne koyarak "Cihan?" diye sordum.

Ellerini çekerek bana sırıtarak çevrilip "Beni tanıdın, bence evlenebiliriz." deyince güldüm.

"Açık adres ver de sana beyin yollayım, benimle konuştuğun zamanlar kullanırsın." dedim alayla.

"Allah, Allah," dedi kafasını sallayarak.

Gözlerimi gökyüzüne çevirip güzel manzaranın tadını çıkarmaya başladım. Yandan fark ettim kadarıyla Cihan parmaklarını dudaklarına dayamış ve bana dalmıştı.

Ani bir şekilde bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerini kaçırmayı başararak gökyüzüne çevirmişti. Ben onun aksine mavi gözlerine bakmaya başlamıştım.

Cılız çocuk Cihan.

Aslında onunla hemen hemen aynı kaderi yaşamıştık. Ortak noktamız çoktu. O ortaokulda zorbalık görürken ben lisede görmüştüm. Cihan beni Utku'dan bile iyi tanıyan biriydi.

"Masal, gel başlıyoruz." diye yanıma gelen Güneş konuşmuştu.

Cihan kaşlarını çatarak "Neye başlıyorsunuz?" diye sorunca Güneş ayrılmıştı aramızdan.

"Gel ve kendin izle." deyip göz kırparak ayrıldım yanında.

Hadi, bitirelim şu işi.

Continue Reading

You'll Also Like

7.4K 1.5K 95
Gücümü biliyordum Ne yapmam gerektiğini de Ama o gözler her şeyden vazgeçip, onunla beraber sessizce yaşama isteği oluşturuyordu işimde. Yine de ben...
36K 2.3K 34
Güvenliği için daha bebekken sarayından kaçırılmıştı. Bu süreçte krallığı büyük darbeler almış ve çoğunluğunun doğa üstü yaratıkların oluşturduğu hal...
61.8K 4.4K 55
Beyaz ve siyah iki Ejderha biri aydınlık diğeriyse karanlık peki ya birbirlerine aşık okurlarsa ve bir kız çocukları olursa kız kimin tarafında olur...
466K 14.6K 136
Beğeneceğinize Eminimm ...