KARANLIK ÇEHRE (Mafya) 1

By xqkjh08

274K 1.9K 2.5K

" Al iç şunu." elimdeki fincanı uzattım. Hala tavana bakıyordu. "Seni hak etmiyorum." Başımı salladım. "Eve... More

1.BÖLÜM | Bana Emanetsin Artık
3.BÖLÜM | Sevemem

2.BÖLÜM | Eziyet

16.5K 597 446
By xqkjh08

Keyifle okuyun...

"TUĞBAAAA!" sözümü kesen duyduğum kükreme olmuştu.

İşte şimdi bitmiştim ben...

Anında sesin geldiği yere dönerken gördüğüm öfkeden kızarmış gözlerle korkum giderek artmaya başladı.

Kendim için değil Onur için endişeleniyorum aslında. Benim yüzümden zarar görmemeliydi.

Hızla yerimden kalkıp ürkek adımlarla Kayhan'ın yanına gittiğimde öfkeyle bağırdı. "SENİN NE İŞİN VAR BURDA!!? BEN SENİ OKULA GİTMEN İÇİN GETİRİYORUM BURAYA?! SEN!? SEN NAPIYORSUN TUĞBA?!" öfkeli gözlerini benden çekip Onur'a dikti ve yanına kadar giderek sert sesiyle konuşmaya başladı,

"Kimsin lan sen! Ne işin var Tuğba'nın yanında!?"

Onur ona cevap verme gereği dahi duymadan bana döndü ve sakin bir sesle konuştu. "Kim bu adam?"

Ne diyecektim?

'Beni kaçıran adam' mı?

İçimden geçen cevabı verdim. "Hiçbir şeyim değil o benim."

Onur'un varlığı bana cesaret vermişti sanırım.

Bana bakıp şefkatle gülümsediğinde titrek bir nefes alıp gülüşüne hafif bir tebessümle karşılık verdim.

Kısa süre yüzündeki gülümsemeyle bana baktıktan sonra bakışlarını  Kayhan'a çevirdi ve ilk defa duyduğum sert sesiyle konuşmaya başladı. "O zaman Tuğba'ya hesap sorma gibi bir hakkın yok! Kızı korkutmayı kes!"

Kayhan öfkeyle soluyup anında yakasına yapıştı. "Asıl sen kimsin de benim ondaki yerimi sorguluyorsun!!?" derin bir nefes alarak adeta kükredi,

"SEN KİMSİN DE BANA 'TUĞBA' DAN UZKA DUR.' DİYORSUN?!!"

Sözü biter bitmez yumruk attığında içimde oluşan koruma duygusuyla anında Kayhan'ın kolunu tuttum ama ben gidene kadar Onur da Kayhan'a vurmuştu.

"Kayhan yapma!"

Kolunu bırakıp Onur'un yanına gittim.

Dudağı patlamıştı.

"Onur iyi misin?"

Gülümseyerek başını salladı. "İyiyim güzelim ağlama."

Ağlıyor muydum?

"GÜZELİN KİM LAN!?" tekrar Onur'a vuracakken bağırdım,

"YETERRR!"

"Yeter!"

Gözlerindeki ifade milim değişmezken bana döndü.

"Yeter! Dur artık! Yapma. Lütfen vurma! Benim yüzümden kimseye zarar verme artık! "

Havadaki elini yere indirerek kolumu tutup çekiştirmeye başladığında itiraz etmeden peşinden ilerledim.

"Tuğba!" Onur'un seslenmesiyle kolumu bırakıp hırsla ona döndüğünde adım atacakken bu sefer ben onun kolunu tuttum.

"Ben hallederim. Sakin ol.."

Sert bir soluk alıp başını salladığında kolunu bırakarak Onur'un yanına gittim.

"Onur onunla gitmem gerekiyor. Bana zarar vermiyor, sanada zarar gelmemesi için engel olma lütfen." gülümsedim. "Yarın görüşürüz."

Bir süre cevap vermese de onun da derin bir nefes alıp gülümseyerek "Tamam, görüşürüz." demesiyle yanından ayrılarak Kayhan'ın yanına gidip konuştum.

"Hadi gidelim." sinirle başını sallayarak önden ilerlemeye başladı.

Arabaya binip hızla ilerlemeye başladığımızda hala çok fazla sinirliydi ve ben kendi iyiliğim için bir şeyler yaparak onu sakinleştirmeliydim.

Kısık tutmaya çalıştığım sesimle konuştum. "Kayhan yavaşla lütfen, korkuyorum."

"Kes sesini!"

"Kayhan lütfen dur."

Sert bir frenle arabayı durdurduğunda yutkunarak kendimi topladım.

'Hadi kızım, edebiyat yapma zamanı...'

"Kayhan beni sakince dinle lütfen."

Sakinleşmeye çalışıyordu, biliyordum.

"İlk iki derse girdim ama kafam o kadar doluydu ki daha fazla sabredemeden çıktım sınıftan. Onur'la sabah dersten önce tanıştık."

Gerildi.

"Okuldan çıkacakken arkamdan seslendi. Kafeye gidip bir şeyler içmeyi teklif etti ve onu yanlış anlamamı sadece arkadaş olmak istediğini söyledi. Bende kabul ettim. "

"O iti gidip geberteceğim." diyerek arabayı çalıştıracağı sırada kolundan tuttum.

"Kayhan dur lütfen. Düzgünce konuşmaya çalışıyorum seninle. Bozma. "

Sabır çekercesine nefes aldı. "Tamam güzelim bozmuyorum. Devam et. "

"Gittik kafeye bir şeyler içtik. Ne olduğunu, yardım edebileceği bir şey olup olmadığını sordu."

Öfkeyle direksiyona vurduğunda korkuyla sıçradım. "LAN O KİM SANA YARDIM EDECEK? SENİN YARDIM EDİLECEK NEYİN VAR!? "

"Beni düşünüp ne olduğunu sordu sadece. Neden her şeyi bu kadar abartıyorsun? Sakince sana yapmak zorunda olmasam da açıklama yapıyorum burda."

"Sen bana açıklama yapmak zorundasın! Sen benim aşık olduğum kadınsın! Tabi ki bana açıklama yapacaksın! "

Uzatmadım, sinirliydi zaten. İyice öfkelendirmek hiç akıl işi değildi.

***

Eve gelince yukarıya, bana verilen odaya, girip üzerimi değiştirerek kitaplarımı çıkarıp eksik kaldığım yerleri tamamlamaya başladım.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum fakat uzun olduğunu düşündüğüm bir süre sonra kapı açıldı.

Her zamanki gibi çalmadan öylece girmişti.

"Tuğba." Sesi sakin çıkıyordu. Öfkesi geçmişti sanırım.

"Efendim."

"Hazırlan. Akşam davet var. Senin de gelmeni istiyorum."

Kaşlarımı çatıldı. "Ne daveti? Ben gelmek istemiyorum."

İtirazımı umursamadan konuştu. "Hazırlanmaya başla. 6'da çıkacağız."

Kapıyı çarpıp çıktığında sinirle derin bir nefes alıp defterimin kapağını sertçe kapattım.

Öküz!

Babam doktordu. Ailecek sürekli davetlere katılırdık, kıyafet sıkıntım olmayacaktı.

Uzun bir duş aldıktan sonra siyah uzun yırtmaçlı hafif göğüs dekolteli elbisemi giyinerek saçlarımı tarayıp kuruttum ve düzleştirdim.

Sade ve doğal bir makyaj yaparak ayakkabılarımı giyindikten sonra aynadaki görüntümü kontrol ettim

Gerçekten güzel olmuştum.

Saat 17.26' ydı.

Küçük el çantamı alıp odadan çıkarak merdivenlerden aşağıya indim.

"Sonunda Tuğba iki saattir seni bekli-" Kayhan geç kalışıma sitem ederken beni görmesiyle durdu.

Baştan aşağıya hayranlıkla süzse de ardından sinirlenerek bakışlarını kaçırdı. "Değiştir!"

"Ne!?"

"Üzerini değiştir gel, zaten geç kaldık. Katil etme beni!"

Ayağımdaki topukluları sertçe yere vurarak itiraz ettim. "Olmaz! Hazırlanmak için çok uğraştım hem sen zaten katilsin!"

Yanıma gelerek kolumu tutup sıktı. "Tuğba! Sinirlenmeye başlıyorum. Delirtme beni! Git değiştir üzerini!"

İnatçı bir insandım ben. Bir şeyi istemiyor olsam bile sırf karşımdakinin inadına yine de yapardım.

O yüzden son kozumu oynadım. "Ama hani sen yanımdayken bana kimse bir şey yapamazdı."

"Öyle! Kimse sana bir şey yapamaz!"

Meydan okuyan bir ifadeyle tek kaşımı kaldırıp konuştum. "O zaman neden korkuyorsun..?"

Aramızda kalsın, zamanında çok çalışmıştım tek kaşımı kaldırmaya.

"Ben kimseden korkmam Tuğba! İnsanlar benden korkar!"

"O zaman sorun ne?"

Belimden tutarak beni kendine çekti. "Kimsenin sana bakmasını istemiyorum ve sen oraya gider gitmez bütün dikkatleri kendine çekeceksin. Bunu da adım gibi biliyorum."

Kaybetmişliğin verdiği hayal kırıklığıyla başımı üzüntüyle yere eğdim.

Ne bekliyordum ki? Beni kırmak istemeyip izin vereceğini mi?

"Tamam." dedim sessiz ve kırgın çıkan sesimle.

Arkamı dönerek yukarı doğru çıkmaya başladığımda gözlerim dolmuştu.

Derin bir nefes aldığını duydum. "Tuğba.."

Cevap vermedim.

Konuşursam sesim titrerdi.

"Tuğba." sesi artık sert çıkmayınca konuşmadan ona döndüm.

Başını sallayarak sıkıntılı bir sesle konuştu. "Değiştirme tamam. Gidelim de bir an önce bitsin şu davet."

Mutlulukla başımı salladığımda ondan önce kapıdan çıkacakken kolumdan tuttu.

"Bi daha da sakın dolmasın o güzel gözlerin."

Başımı sallayıp kolumu çekerek evden çıkıp arabaya bindiğimde o da binerek arabayı çalıştırdı.

"O Onur konusunu da unuttum sanma. Davet bitsin evde konuşacağız seninle bu konuyu."

Omuz silktim. "Konuşacak bir şey yok. Onur benim arkadaşım. Sana hesap vermeyeceğim."

Öfkeli gözleriyle hızla bana döndü. Bu adam neden her zaman sinirliydi ki?

"Ben seni anladım! Sen beni delirtmeye çalışıyorsun ama sınırlarımı zorlama Tuğba!"

"Sen beni anlamamışsın! Ben de seni anlamıyorum! Hayatıma karışmayı bırak!"

Arabayı sertçe durdurduğunda ben taktığım emniyet kemerine şükrederken o tekrardan bağırmaya başladı. "BENİ ZORLAMA TUĞBA! YOKSA OKULUNU DA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DE ANCA RÜYANDA GÖRÜRSÜN!"

Daha fazla dayanamayarak ben de bağırmaya başladım. "ŞİMDİ DE TEHDİT ETMEYE Mİ BAŞLADIN!? BİR DE SANKİ ÖZGÜRMÜŞÜM GİBİ RÜYANDA GÖRÜRSÜN DİYORSUN!"

"BANA BAŞKA ÇARE BIRAKMIYORSUN! SÜREKLİ BENİ SINIYORSUN! DAHA GELELİ İKİ GÜN OLDU AMA ŞİMDİDEN DELİRTTİN BENİ!"

"NE DELİRTMESİ BE!? SEN ZATEN DELİSİN! BENİ EVİNDE ZORLA TUTUYORSUN BİR DE NORMAL DAVRANMAMI MI BEKLİYORSUN!? BANA KARIŞMAYA HAKKIN YOK!"

"YA SABIR! YA SABIR!" En sonunda sabredemeyip yumruğunu geçirdi direksiyona.

Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. En azından birimizin sakin kalması gerekiyordu. "Artık gidebilir miyiz?"

Cevap vermeden arabayı çalıştırdığında bir daha da konuşmadık yol boyunca.

Davet yerine gelince arabadan indiğimde uzattığı koluna girip içeri girdik.

"Hoş geldiniz Kayhan Bey."

Davet sahibi olduğunu düşündüğüm adama başını sallayarak cevap verdiğinde ilerlemeye başladık.

"Kayhan." 45-50 yaşlarında bir adam yanında 25 yaşlarındaki adamla yanımıza geldi.

El sıkışıp bana döndüklerinde Kayhan beni göstererek konuştu. "Nişanlım, Tuğba."

Gözlerimi sonuna kadar açarak Kayhan'a bakarken o düz bir ifadeyle karşısındaki adamlara bakıyordu.

45 yaşlarındaki adam elini uzattı. "Harun DEMİR."

Uzattığı elini tutup nazikçe sıktım. "Memnun oldum Harun Bey."

Gülümseyerek yanındaki adamı gösteridi. "Oğlum Buğra."

Gülümseyerek elini uzattığında nazikçe gülümseyip uzattığı elini tutup sıktım. "Memnun oldum Tuğba."

"Bende."

Kayhan'ın gözü az önceki birleşmiş ellerimizde takılı kalmıştı. Olay çıkarmaması için yavaşça elimi çekip tekrar gülümsedim.

Harun Bey ve oğlu yanımızdan ayrılınca elimi tutarak konuştu. "Yeterince kaldık. Eve dönüyoruz."

Başımı salladım, canıma minnetti. Kalabalık ortamları sevmezdim.

Arabaya binip sessiz bir yolculuğun ardından eve gittiğimizde üzerimi değiştirip yatmıştım.

1 Hafta sonra

Tam bir hafta olmuştu bu evde esir olalı.

Sadece okula gitmek için evden çıkabiliyordum. Anne ve babamla konuşmuştuk ama onlara hiçbir şey söylememiştim. Onları tehlikeye atamazdım ve Kayhan fazlasıyla tehlikeli biriydi.

Sabah yine her zamanki gibi erkenden uyandım, bugünkü dersim sabahtı.

Kısa bir duşun ardından üzerimi giyinerek kıvırcık saçlarımı düzleştirip tepeden bağladım ve aşağıya indim.

Kahvaltı masasında oturmuş beni bekliyordu.

Bu bir hafta içinde beni beklemeden kendi hiçbir zaman yemeye başlamamıştı.

Kaçmaya çalışmamıştım. Ailemi ve her ne kadar hoşlanmasam da dışarıdaki maymunları tehlikeye atmak istememiştim.

Bir şey söylemeden masaya oturup kahvaltımı yaptım. Kayhan da sessizliği bozacak bir şey söylememişti.

Kahvaltı faslını bitirince evden çıkıp arabaya bindik.

Onunla olabildiğince iletişim kurmaktan kaçınıyordum. O da zorlamıyordu beni. Alışmamı bekliyordu sanırım.

Araba okulun önünde durunca kapıyı açmak için hamle yapmıştım ki kolumdan tutarak beni engelledi.

"Daha ne kadar devam edeceksin bana eziyet etmeye?"

"Ben mi sana eziyet ediyorum?" Histerik bir kahkaha attım. O evde dura dura delirmiştim en sonunda.

"Beni evinde zorla tutan sensin. Özgürlüğümü elimden alan, beni o eve mahkum eden sensin. Ama eziyet eden benim. ÖYLE Mİ?!" Sesim sonlara doğru yükselmeye başlamıştı. Artık dayanamıyordum.

Tuttuğu kolumu sıkmaya başladı. Canımı acıtıyordu.

"BANA. BİR DAHA. SAKIN! SESİNİ. YÜKSELTME!"

Giderek daha çok sıkmaya başladığı kolumla acıyla inlediğimde beni umursamdan tekrar konuştu. "ASIL SEN, BENDEN UZAK DURARAK BANA EZİYET EDİYORSUN! DENEMEDİM Mİ ZANNEDİYORSUN!? SENİ BIRAKMAYI, KALBİMDEN SÖKÜP ATMAYI DENEDİM! AMA OLMUYOR TUĞBA! SENİ KALBİMDEN ATAMIYORUM! Sana mühürlendim... Vazgeçemiyorum."

Derin bir nefes alıp devam etti. "Sana yaptığım tek şey seni yanımda tutmak ama sen bana belki farkında bile olmadan çok fazla acı çektiriyorsun... Dayanabileceğimden çok daha fazla..."

Ne diyeceğimi bilemedim o an. Giderek kolumu daha da güçlü sıkmaya başladı. Morardığına emindim artık, farkında olmadığına da...

"Kayhan... Canım acıyor..." transtan çıkmış gibi kendine gelip hızla kolumu bıraktığında tek kelime etmeden arabadan indim.

Ne diyebilirdim ki...

Hızlı adımlarla okulun bahçesine girmemle görüş açıma giren Onur'la gülümsedim. Kafede olan olaydan beri 1 haftadır okula gelmemişti.

Yanına ilerlememle beni gördüğünde oda gülümseyerek bana doğru adımlarken konuştum. "Nerelerdeydin? Okula gelmedin, numaran da yoktu arayamadım da!"

Gülümseyerek yanaklarımı sıktı. "Aman da aman arkadaşını merak da mı edermiş."

Sinirle ellerini yüzümden çekerek sitemle konuştum. "Bebek mi seviyorsun? Soran da kabahat!" yanından geçecekken kolumdan tuttu. Birilerinin aksine(!) nazik bir şekilde!

"Hadi ama prenses şaka yaptım. Hem çok tatlı yanakların var. Yumuşacıklar, dokunmadan edemem." gülümsedim. Ben bu çocuğu daha yeni tanımıştım, nasıl bu kadar ısınmıştım ona?

Ama öyle samimi ve içten geliyordu ki hareketleri..

Gülümsememe karşılık verip kolumu bıraktı. "Hadi sınıfa girelim. Hava soğuk."

"Tamam"

Sınıfa gelip boş bulduğumuz yere yan yana oturduğumuzda daha yarım saat vardı derse ama ben her zamanki gibi o evde durmak istememiş, erkenden gelmiştim.

Onur'la numaralarımızı birbirimize vererek sohbet etmeye başladığımızda yarım saat kadar sonra hoca gelmiş, derse başlamıştık.

***

Dersler bitince bahçeye çıkıp boş bir banka oturduğumuzda Onur sıkıntılı bir sesle konuştu. "O adamla mı kalıyorsun hala?"

Derin bir nefes alarak başımı salladım. "Evet."

"Sana kötü mü davranıyor?"

Sahi bana nasıl davranıyordu?

Kötü mü?

Her ne kadar benden özgürlüğümü almış olsa da yalan söyleyemezdim, bana kötü davranmıyordu.

Evet bazen sinirleniyor ve bağırıyordu ama bana zarar vermiyordu.

"Hayır. Bana kötü davranmıyor."

"Emin misin? Tuğba bak bana yalan söylemene gerek yok. Eğer sana kötü davranıyor ve onunla kalmak istemiyorsan söylemen yeterli. Seni çekip alırım onun elinden. Benden saklama."

"Hayır Onur yalan söylemiyorum. Bana gerçekten kötü davranmıyor. Ayrıca evet, yanında kalmak istemiyorum, ama kalmam gerekiyor."

Onur'a elimden geldiğince gerçekleri anlatıyordum, yalan söylemek istemiyordum.

Ama bir yandan da ona zarar gelmesini istemediğimden bazı konularda yalan söylemek zorunda kalıyordum.

"Neden Tuğba? Seni tehdit mi ediyor?"

"Hayır Onur beni tehdit etmiyor. Ama özel bir sebepten dolayı onun yanında kalmam gerekiyor."

İstemeyerek de olsa başını sallayarak derin bir nefes alıp konuştu. "Peki. Sen öyle diyorsan..." Sonra durdu ve korumacı bir abi edasıyla devam etti,

"Ama en ufak bir şey olursa canını sıkan ya da canını yakacak, anında beni arayacaksın. Tamam mı? Sakın kendini yalnız hissetme. Ailen burda olmayabilir ama ben varım. Ve bundan sonra her zaman yanındayım."

"Tamam abi." dedim gülmemi zorlukla durdurarak.

Sert hali anında yumuşarken yutkunarak konuştu. "Keşke gerçekten abin olsaymışım." sonra durdu. Az önceki sert hali geri geldi. "Dünya'da erkek kalmazdı heralde. Öldürürdüm hepsini. Kesin çözüm. Kafam rahat olurdu."

Zorlukla tuttuğum kahkahamı daha fazla dayanamayarak serbest bırakıp zorlukla konuşmaya başladım. "Ama evlenemezdim o zaman. Hiç erkek arkadaşım olmazdı."

Sinirlenmiş. Ve ben aşırı derecede sevmiştim Onur'u sinirlendirmeyi.

"Kızım manyak mısın sen?! Amaç o zaten. Ben ne diyorum sen ne diyorsun!"

32 diş sırıtmaya başladım. Bu sefer ben yanaklarını tutarak sıkmaya başladım. "Aman da aman benim abim benim için endişeleniyor muymuş..?"

Sahte bir kızgınlıkla yüzünü yana çevirerek ellerimden kurtardı. "Kızım napıyorsun ya? Bütün karizmamı yerle bir ettin."

Gülerek saçlarını karıştırdım. Yumuşacıktı.

Küçükken hep abim olsun istemiştim. Böyle yakışıklı, uzun boylu, yapılı... Güçlü, yumuşacık saçları olan bir abi...

Tek çocuktum ve okulda, sokakta, kavgada hep kendimi korumak zorunda kalmıştım.

Belki bu sayede kendimi korumayı öğrenmiştim ama yine de hep bir abim olsun beni o korusun istemiştim.

Şimdi de o istediğim abiyi bulmuştum sanırım ve belki de en ihtiyacım olan zamanda çıkmıştı karşıma.

Beni neşelendirecek, kendimi güvende hissedeceğim bir yere ihtiyacım vardı ve belli ki bulmuştum ben yıllardır istediğim abimi.

Evet belki aynı yaştaydık ama sadece kimlikte yazandı o. Çünkü bakıldığında benden büyük duruyordu.

Belki de ben küçük duruyordum bilemiyorum.

Biraz daha sohbet ettikten sonra artık gitme vaktim gelmişti.

'Kayhan gelmeden ben onu aramalıydım ki yine Onur'u görüp olay çıkarmasın.'

Telefonumu çıkarıp Kayhan'ı aradığımda ikinci çalışta açtı.

- Tuğba?

+ Bahçedeyim. Dersim bitti.

- Tamam. Yakınım oraya, 15 dakikaya gelirim.

- Tamam.

Diyerek kapattım telefonu.

"Gidiyor musun?"

Başımı salladım. "Evet. Eve gitmem lazım."

Yine gerilmişti. "Ben bırakırdım seni. Aramasaydın o herifi."

Bir şey demeyerek beklemeye başladığımda dediği gibi 15 dakika sonra gelmişti.

Onur'a veda edip arabaya bindiğimde öfkeyle çenesini ucuyla bahçedeki Onur'u gösterip konuştu. "Yine mi o itin yanındaydın?!"

"Düzgün konuş! 'İt' de ne demek! Onur benim arkadaşım. Her şeyime karışmaktan vazgeç artık!"

Cevap vermedi fakat elleriyle direksiyonu sıkıyor, derin derin nefes alıp veriyordu.

Yine de bir şey söylemeden arabayı çalıştırıp eve sürdüğünde kısa süre sonra evin önüne gelmiştik.

"Akşam bir aile dostumuzda yemeğe davetliyiz. Sende geleceksin. 5 gibi çıkarız."

Başımı sallayarak onayladım. İtiraz etmiyordum çünkü kaldığım bu ev beni boğuyor, duvarlar üstüme üstüme geliyordu.

Arabadan inip eve girdiğimde dinlen, ders çalış, kitap oku derken zaman geçmiş, saat 4 olmuştu. 2 buçuk gibi gelmiştik zaten eve.

Dolaptan giyineceğim kıyaflerimi çıkararak hızlıca hazırlanıp aşağıya indiğimde Kayhan koltukta oturmuş sigarasını içiyordu.

Yalan yok yakışıklı adamdı.

Ama bananeydi işte.

'Allah sahibine bağışlasın' diyip yanına ilerledim.

"Hazırım. Hazırsan çıkalım." sigarasını küllüğe bastırıp ayağa kalktı.

"Çıkalım."

Arabaya binip uzun sayılmayacak bir süre sonra büyük bir evin önünde durduğumuzda arabadan inip Kayhan'ı bekledim.

O da arabadan inerek yanıma geldiğinde birlikte zili çalınca kapıyı açan kadınla içeri girdik.

"Hoş geldin Evlat." salondan yanımıza gelen kır saçlı adam gülümseyerek bize bakarken Kayhan saygılı bir ifadeyle konuştu,

"Hoş bulduk Ender Abi."  ardından beni göstererek tekrar konuştu,

"Sevgilim, Tuğba."

Gülümseyerek konuştu. "Memnun oldum kızım. Hoş geldin."

Uzattığı elini sıkıp gülümsedim. "Hoş bulduk Ender Bey."

Şefkatle gülümseyerek konuştu. "Bey ne kızım? Amca de bana.."

Gülümseyerek başımı salladığımda Ender Amca'nın yanındaki kadın konuşmaya başladı. "Hoş geldin Tuğba. Ben de Yasemin. Ender'in eşiyim."

Gülümsedim. "Hoş buldum Yasemin Teyze. Memnun oldum."

Küçük bir kahkaha attı. "Bir an bana da Yasemin Hanım diyeceksin diye korktum."

Gülümsemem büyüdüğünde Kayhan'a dönünce bakışlarının gülüşümde olduğunu gördüm.

Kısa süre sonra kendine gelmiş olmalıydı ki içeri adımladı.

Peşine biz de içeri girip sohbet etmeye başladığımızda içinde bulunduğum durum aklımdan çıkmıştı.

Ender Amca'yla Yasemin Teyze gerçekten çok tatlı insanlardı.

Birbirlerine olan hislerine hayran kalmıştım, aşkla ve tutkuyla bakıyorlardı. Özellikle Ender Amca'nın Yasemin Teyze'ye bir bakışı vardı; Sanki evrendeki en değerli, paha biçilemez şey oymuş gibi..

Öyle naifti ki hayran kalmamak mümkün değildi.

Merdivenlerden gelen adım sesleriyle başımı o yöne çevirdim.

"Yeğenim geldi Amerika'dan Kayhan. Sonunda tanışabileceksiniz."

Bölüm sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

375K 24.2K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
16.2M 927K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...