ZEHR-İ VİRAN

By AsiMavera

738K 30.6K 20.4K

Yasak olanın verdiği haz mıydı; bizi günaha iten? Ya da aşk mıydı; yasak olmasına rağmen günahını göze aldır... More

ZEHR-İ VİRAN
❦1❦ ↑ ENKAZ ↓
❦2❦ ↑Gece Gözlü↓
❦3❦ ↑Samira SANCHEZ ↓
❦4❦ ↑İÇİNDE KALAN↓
❦5❦ ↑O BENİM KARIM!↓
❦6❦ ↑AFFET BENİ ARAP KIZI..↓
❦7❦ ↑BEN HEP SENİN YANINDA OLDUM..↓
❦8❦ ↑ZEHR-İ VİRAN↓
❦9❦ ↑İZİN VERİR MİSİN?↓
❦10❦ ↑GEÇ KALMAK İSTEMİYORUM!↓
❦11❦ ↑SEN VE BEN, BİZ OLDUK MU Kİ ?↓
❦12❦ ↑SENİ TANIMAYACAĞIMI MI SANDIN ARAP KIZI..↓
❦13❦ ↑SENİNLE OLMAYACAĞIM↓
❦14❦ ↑BİZ TEHLİKELİYİZ↓
KARANLIK OKYANUS
❦15❦ ↑GECENİN SEVGİLİSİ↓
❦16❦ ↑BİR SON - BİR BAŞLANGIÇ↓
WhatsApp Grubu
❦17❦ ↑ACI VE TATLI↓
❦18❦ ↑DEĞERSİZ↓
DESTİNA
❦19❦ ↑MAZİNİN YARALI İZLERİ↓
❦20❦ ↑ M E Y U S ↓
❦21❦ ↑UFAK DOKUNUŞLAR↓
❦22❦ ↑ RİYAKAR GECE ↓
❦23❦ ↑ KELEPÇE ↓
❦24❦ ↑MEZARLIK↓
❦25❦ ↑ İDAM ↓
❦27❦ ↑ DÜĞÜN ↓
❦28❦ ↑ İNTİHAR VE GÖZYAŞI ↓
❦29❦ ↑YERLE BİR↓
❦30❦ ↑ GECENDE BENİM GÜNDÜZÜNDE ↓
❦31❦ ↑ HAKİKATLER ↓
❦32❦ ↑ ZİHNİN MECRUH TUTSAKLIĞI ↓
❦33❦ ↑KIRILAN ZİNCİRLER↓
❦34❦ ↑ İLK TEMAS ↓

❦26❦ ↑ ÖFKENİN YANKISI ↓

6K 359 137
By AsiMavera

500 bin olmamızın şerefine bol Cesar Massimilano'lu bir bölüm sizlerle 😍😂

Bu bölüm
cnsvskn ithafen ♥️

Okumaya başladığınız saati buraya bırakabilir misiniz? 🥀

26. BÖLÜM: "ÖFKENİN YANKISI."


Binlerce kış gelip geçmişti lakin daha önce hiç bu denli dağılıp, bu derece harap olup da toparlanamadığını anımsamıyordu Samira. Haftalar önce şahit olduğu bir konuşma bir dağ olup omuzlarına binmiş, sonrada büyük bir karar vermesi gerekmişti. Genç kız her zaman doğrunun peşindeydi.

Adaletli bir karar vermekten geri duramadığı ama varılan sonuçtan da asla memnun olmadığı medcezirli bir mevzunun içindeydi.

Cesar'la yaptıkları birkaç saatlik yolculuğun arkasından adam, kızı kendi evine götürmeyi istemişti. Samira bunu doğru bulmasa da itiraz edecek gücü de bulamamış, kendisinden istenileni sessizliğiyle onaylamak zorunda kalmıştı.

"Odana karışılmadı." diye konuştu Cesar eve girildikten hemen sonra. Başını kaldırdı ve omzunun üzerinden kıza doğru baktı. "Yani eşyaların falan var, rahatına bak."

Samira'nın yüzünden onlarca ifade gelip geçti o an, adamın birine bile fark etmediği. Başını salladı yalnızca belli belirsiz bir şekilde. "Anladım." diye mırıldandı yavaşça. Sonrada arkasını dönüp ağır bir adım attı koridora doğru. Adam baktı, yutkundu ve bekledi. Fakat beceremedi, yüreğine söz geçiremedi. Hemen sonra artık kendini kontrol edemediğinde uzanıp, kızın bileğini yakalayarak gitmesine engel oldu.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Samira.

Adamın kömür karası gözleri parladı önce, dudaklarını bir birine bastırdı ve hemen sonra başını salladı. Kızın tuttuğu bileğini iyice kavrayarak kendisine doğru çekip bedenini kendisine doğru bastırdı. "Oldu," diye fısıldadı nefesi kızın saçlarının arasına dolarken. "Sen yokken bende çok şey oldu gece gözlü..."

Samira afalladı, adam öyle bir sarmıştı ki kendisini, öyle bir sarılmıştı ki kendisine kalakalmıştı olduğu yerde. Ne karşılık veriyor, ne de geri çekilebiliyordu. Yapmakta olduğu tek şey Cesar'ın kolları arasında adamın kendisinden ayrılacağı zamanı beklemekti. Cesar geri çekildi, kızın kendisine sarılmadığının farkındaydı fakat şu an bunu sorun edeceği bir zaman diliminde değillerdi.

Samira'nın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Konuşmadan, boncuk boncuk bakan yeşil gözlerini izledi bir süre. Küçücük burnu, kalemle çizilmiş gibi şekilli ağzını, ufak ama onu oldukça güzel gösteren minik çenesini.

"Özledim." dedi aniden. "Ben seni çok özledim, Samira."

Samira dişlerini sıktı, gözlerini tek bir kez dahi kırpmadan Cesar'ın gözlerinin içine baktı. Geriye doğru bir adım atıp adamın ellerinin kendi yüzünden düşmesini sağladı.

"Ben, biliyorum." diye mırıldandı Cesar. "Şu an bunları konuşmanın zamanı değil ama..."

"Aması yok." dedi Samira düşünmeden. "Şu an bunları konuşmanın gerçekten zamanı değil, bu yüzden bu konuşmayı daha sonraya erteleyelim lütfen."

Arkasını döndü ve sanki kendisine sarılan, özlediğini söyleyen adam Cesar değil de hiç tanımadığı bir yabancıymış gibi tek kelime dahi etmeden orayı terk etti Samira. Cesar'ı arkasında bırakıp gitti. Sonrada bir daha gelmedi, saatler geçti; günler, haftalar geçti. Ama Samira gittiği günden bu yana bir kez olsun odasından ne kendisi çıkmıştı, ne de sesi soluğu.

İçinde banyo ve tuvaletin olduğu odasının içine kendisin hapsetmiş, her gün hizmetli kadının getirdiği tepsi tepsi yemeklerden birkaç lokmanın haricine bir şey yemiyordu. Yaşayacak kadar yiyor, yaşayacak kadar nefes alıyor, yaşayabilecek kadar düşünüyordu. Düşünmemek için gece gündüz demeden uyuyor, uyandığı her an ağrıyan başını dahi umursamıyordu. Bir günde kaç ağrı kesici aldığını kendisi bile bilmiyordu. Kadın artık vermemek için direniyor fakat Samira bu zamana dek olmadığı gibi biri davranarak sorun çıkarıyor, kadına çıkışarak vermediği takdirde kötü şeylerin olacağını söyleyerek kadının üzerine gidiyordu.

Kadın korkusundan bunu başta saklı tutsa da, tam yirmi üç gün sonra bu diyalogların birine adam denk gelmiş ve artık kıza verdiği sürenin dolduğuna kanaat getirerek olaya el koymuştu.

"Sanane ya benim ne içtiğimden?" diye sesini yükseltti Samira, kendisinden yaşça büyük kadının yüzüne doğru. Adam onun ilk kez sesini bu denli net duyuyordu, normalde biriyle konuşurken dahi sesi zorla çıkan kız şimdi kalkmış karşısındaki kadına bağırıyordu. "Vereceksin, vermek zorundasın! Başım ağrıyor anlıyor musun? Dayanamıyorum, anlıyor musun beni?!"

Kapının eşiğinde dikilip kızın kendisinden geçmiş halini seyretti, o an anladı işte. O an ona verdiği zamanın onu anlamak olmadığını, aslında ona en büyük zararı kendisinin verdiğini anladı. Pişman oldu, kızı kendisiyle baş başa bıraktığı için kendini suçladı ama artık olan olmuştu.

Samira'nın sinirden gözü dönmüştü, kadına doğru bir adım attığı sırada kapıda beliren adamı gördü. Ayakları yerden kesildi sanki, yutkundu yutkundu yutkundu ama genzinde biriken o zehir gibi tat gitmek bilmedi. Tüm yaptıkları asla umurunda değilmiş gibi başını dikleştirdi ve derin bir nefes çekti içine.

"Gitmek istiyorum ben." diye konuştu dümdüz bir ifadeyle. "Dayanamıyorum artık buraya, nefes alamıyorum. Boğuluyorum anlıyor musunuz, evime götür beni."

Sonra kaldığı evi dahi adamın aldığı aklına geldiğinde gülümsedi. Delirmiş gibiydi, tüm vücudu sanki yasaklı bir maddenin yokluğunda gibi titriyor, gözleri ara ara kayarak görüşünü bulanıklaştırıyor, yer ayaklarının altından kayıyormuş gibi ayakta durmakta zorlanıyordu.

"Sanki gerçekten bir evim varmış gibi." Bir kahkaha daha attı. Gülerken dahi dişleri bir birine çarpıyor, göğsü sertçe inip kalkarak gerçekten nefes almakta zorlandığını kanıtlıyordu. Ellerini kaldırıp saçlarının arasına daldırdı. "Olsun, gitmek istiyorum yine de." diye konuştu. Sonra bir hışımla ayaklandı ve kadını ittirerek odanın çıkışına yöneldi. Adamı görmüyordu bile. Üzerinde ince bir eşofman takımından başka bir şey olmayan bir halde dış kapıyı açıp kendini Amerika, Austin şehrinin soğuk sokaklarına bıraktı. Ayaklarında bir ayakkabı dahi yoktu, çorapsızdı. Çıplak ayakları beton zeminin taşlarına çarpıyor, hissettiği acıyı yok saymayı iyi beceriyordu Samira.

"Alamıyorum." dedi dişlerinin arasından tıslarcasına konuşurken. "Nefes alamıyorum, alamıyorum!" Yolun ortasında aniden durdu, ellerini kaldırdı ve yumruk yaptığı avuçlarını arka arkaya göğsüne doğru vurmaya başladı. "Alamıyorum!" diye bağırdı bu sefer. "Allah kahretsin nefes alamıyorum!"

Ellerini bir kez daha göğsüne vurmak için kaldırdığında bilekleri aniden tutuldu. "Yeter." diye konuştu bir ses. "Kendine zarar verme, yeter."

Sokağın ortasında, uzaktan görenin sarıldıklarını zannedecek bir pozisyondaydılar. Cesar kızın bileklerini çapraz şekilde göğsünde birleştirerek kendisine zarar vermesini engellemiş, sırtını kendi göğsüne doğru yaslamıştı.

"Bırak beni." dedi Samira öfkeyle gözlerini yumarken. "Tahammül edemiyorum, çek ellerini üzerimden!"

Debelendi, adama zarar vermek için tüm gücünü kullandı ama Cesar asla buna müsaade etmedi. "Bırak dedim sana!" diye sokak ortasında çığlık atarcasına bağırdığında, artık tüm gücü tükenmiş gibi hissediyordu. Ufacık bile mecali kalmamıştı, tüm dermanı kollarında olduğu adama uyguladığı kuvvet sayesinde dakikalar içinde tükenmiş, bitmişti. Çırpınışlarının sonunda tüm takati bitmiş, kendisini tamamen adamın kollarının arasına bırakmıştı. Adam bıraksa düşer, olduğu yere yığılırdı.

"Cesar," dedi içini çeke çeke. Göğsü daralıyor, zorlukla konuşuyordu. "Ben..." Devamını getiremedi, aniden dolan gözleri bir bir boşaldı yanaklarına doğru. "Canım acıyor." diye inledi boğazına kocaman bir taş otururken. "Canım çok yanıyor Cesar, lütfen yardım et!"

Cesar, istediğini almıştı. Kollarını tutması, gücünün tükenmesini sağlaması hepsi bu yüzdendi. Samira ağlamamıştı hiç, işi dalgaya vurmuş öylesine konuşmuştu. Ağlamadığı her an daha fazla dolmuş, daha kötü bir hale gelmişti. İşte şimdi ona iyi gelebilirdi. Sıkıca tuttuğu kollarını gevşetip onu bırakmadan yüzünü görecek şekilde önüne geçti.

"Ağla." dedi küçük kızın gözlerinin içine bakarken. "Ağla küçüğüm, ağla."

Samira hıçkırıklara boğuldu, eliyle yüzünü kapatıp, suratını Cesar'ın göğsüne bastırıp içini çeke çeke ağlamaya başladı.

"Ben böyle olsun istemedim." dedi hıçkırıklarından sesi zar zor duyulurken. "Ben kimseye zarar vermek istemedim; kimsenin hayatını elinden almak, hiçbir çocuğu benim gibi annesinden ayırmak istemedim. Ben kimsenin hakkına girmek istemedim."

Sıkıca sarıldı adam kıza. Sanki bıraksa düşecek, bir daha doğrulamayacakmış gibi tutundu kız, Cesar'a. Daha öncesinde de çok yanmıştı canı, çok kez incinmiş, defalarca kez çıkmazda hissetmişti kendisini. Ama bu sefer başkaydı, bu sefer yanında anne bildiği Âmine yoktu, tutup elinden kaldırmıyordu.

"Hiç biri senin suçun değil," Kızın belini okşadı Cesar, Samira'yı sakinleştirmek istercesine. "Onlar yaptıklarının bedelini ödediler Samira, hiç biri senin suçun değil."

Samira'da bunun farkındaydı, üzüntüsü cezasını çeken iki kadının aksine gerisinde bırakmak zorunda kaldıkları çocuklarınaydı.

"Sende annesiz büyüdün," Samira'yı kollarından ayırarak yüzüne bakmasını sağladı. "Onlar babalarının kucaklarında büyüdüler, iyiyi kötüyü ayırt edecek yaşta koptular annelerinden. Ya sen?" Kaşlarını çattı adam, ters bir ifadeyle baktı kıza. "Sence de artık kendini düşünmen gerekmiyor mu? Önüne bakman, kendin için yaşaman gereken hayattan olduğundan bahsediyorum Samira."

Samira ağır bir şekilde yutkunurken, eliyle yüzünü kurulamaya çalıştı beceriksizce. Dudaklarını ısırdı, gözlerini kaçırdı. Karşısındaki adama ettiği o büyük haksızlığı unutmuş değildi, onunda hala hatırında olduğunu fakat böyle bir durumda bile yine kendisini düşünerek sakince hareket ettiğini biliyordu.

"Bana kırgınsın," Olduğu yerde dikleşerek adamın kollarının arasından ayrıldı. "Öyle değil mi?"

Cesar bir an duraksadı, karşısındaki kız şu an öylesine kırılgandı ki konudan konuya atlıyor ucu açık ne varsa bir yerden birleştirmeye çalışıyordu. Belli belirsiz tebessüm etti. Bu tebessüm acı dolu gerçeklerden ibaretti.

"İçeriye geçelim." deyip kızın yürümesi için eliyle evi işaret etti. Samira adamı tekrarlatmadan derin nefesler almış, dediğini yapıp birlikte eve geçtiler.

"Ben," dedi bir an nereden başlayacağını bilemeyerek. "Yapmak zorundaydım."

"Biliyorum." Cesar kızın devam etmesine müsaade etmedi. "Beni babandan korumak için böyle bir oyuna giriştiğini de biliyorum Samira, bunu önceden bana haber vermeyerek gerçekten böyle bir durum karşısında sana nasıl bir tavır besleyeceğimi merak ettiğinden kendi kafanda kurduğun senaryoyu benden habersiz gerçekleştirip canımı bile isteye yaktığını da."

Samira oturduğu yerde kafasını kaldırarak gözünü dahi kırpmadan kendisine bakan adamın kömür karası irislerine baktı. Onun zeki biri olduğunu biliyordu fakat kafasının içine girip kendine dahi itiraf etmediği düşünceleri dillendirmesi çok başka bir olduğu kanısına vardı.

"Ben böyle bir şey yapmak istemedim?"

"Sen tam olarak beni denemek istedin Samira, yarın bir gün olurda gitmek istersen sana karşı nasıl bir tutum sergileyeceğimi merak ettin."

Samira nefes dahi alamadan adamın suratına bakıyordu. Evet, bir şeylerin farkına vardığını kalkıp Arabistan'a sırf kendisinin yanında olmak için geldiğinden anlıyordu zaten ama bu kadar derin bilgiye nereden sahip olduğunu merak ediyordu.

"Ben ne beklediğini anlayamıyorum Samira." Oturduğu koltukta hareketlenerek ayağa kalktı. Bir kaz adım sonra hemen kızın yanındaydı. Dilini dolgun dudaklarının üzerinde gezdirdikten hemen sonra başını omzuna doğru yatırdı. "Şartlar her ne olursa olsun sen benimsin falan mı dememi bekliyorsun? Kötü adamı oynamamı, Araz'a sonucu zarar dahi olsa verip seni yanıma almamı falan mı istiyorsun?"

"Ben," Samira yeşil gözlerini duyduklarına inanamayarak birkaç tedirginlikle kırpıştırdı. Duymayı istediği sözcükler bunlar değildi, olmamalıydı. "Ben böyle bir şey beklemiyorum."

"Sen tam olarak bunları bekliyordun Samira," dedi başını yapma dercesine sallarken. "O gün öyle ağır bir darbeydi ki bana vurduğun, sen bile farkında değildin bunun."

Cesar bir bacağını kırarak kızın önünde diz çöktü, Samira şok içinde izliyordu tüm bu olanları. Elini uzattı ve kızın çenesini yakalayıp gözlerinin içine bakmasını sağladı. İçi gidiyordu, karşısında daha küçücük olan bu kıza bakmak dahi içinde birçok şeyi harekete geçirip, göğüs kafesini zorluyordu.

"Ben kaba saba bir adam olabilirim, istediğim olmadığında kırıp döken etrafımda kim varsa maddi manevi zarar veren bir baş belası birine dönüşebilirim;" Başparmağıyla kızın çenesiyle yanağı arasında kalan tenini okşadı usulca. "Ama konu sen olduğunda durmam gereken yeri her zaman bileceğim ben Samira. Yıllarca bir odaya hapsedilmiş, hiçbir zaman ne düşündüğü ne hissettiği umursanmamış, en sonunda da kalkıp beş para etmez bir adama eş diye verilmiş küçük bir kızın ne hissettiğini, ne istediğini her zaman umursayacağım."

Samira dişlerini bir birine bastırdı. Adamın her kelimesi öyle ağır bir yük gibi gelip binmişti ki omuzlarına, gözlerinin dolmasına dahi mani olamadı.

"İstemediğin ben dahi olsam kalkıp da sana asla hesap soramam, sormam. Evet, annene bir söz verdim ve bu sözümü son nefesimi verinceye dek tutmaya da devam edeceğim ama sana olan bu anlayışımın, ilgimin Kamelia ile hiçbir ilgisi yok. Ona değer veriyordum fakat seni..."

Cesar konuşmasını aniden kesti, Samira ise devam etmesi için deli oluyordu ama etmeyeceğini yüzündeki elin çekilmesiyle anlamış bulunuyordu.

"Olur ya arada aşarım sınırımı, yıkar geçerim tüm kuralları. Sen bana böyle bakmaya devam et gece gözlü, sen bana bakmaya devam ettiğin sürece senin üzerinde hiçbir zaman istemediğin bir kuvvet uygulamayacağım."

Samira'da adam gibi oturduğu yerden kalktı ve hemen önüne dikildi. "Özür dilerim," diye mırıldandı yavaşça. "Ben seni üzmek istememiştim, sadece..."

Cesar, kızın konuşmasına izin vermedi. İşaret parmağı dik bir şekilde Samira'nın dudaklarının üzerine yerleşti. "Sen neyi, ne şekilde istersen kabul; yanında olmamı istersen yanında, arkanda bırakmak istersen sadece bir adım arkanda olurum Samira. Şartlar ne olursa olsun seni korumak için, daima yakınında."

Samira yüzünü ele geçiren müthiş parlak gülümsemeye engel olamadı. Dudaklarını ısırdı, içini çekti. Kaburgalarının arasına sıkışıp kalan isteğe bir kez daha mani olamayacağına kanaat getirdiğinde; "Sana," dedi tıpkı ilk zamanlardaki gibi gözlerini kısıp masum masum adamın yüzüne bakmaya başlarken. "Sarılabilir miyim?"

Cesar'ın yüzünde samimi bir gülümseme belirdi. Kömür karası gözleri kızın tatlılığı karşısında bir fener gibi ışıl ışıldı. Daha önemlisiyle Samira bunun gayet farkındaydı, adamın yüzüne bakarken kendisine karşı duyduğu ilgiyi de, adını dahi anarken ilk günlerdeki gibi dikkatle yaklaştığını gayet görüyordu.

Bazı sevdalar gül bahçesine benziyordu;

önce kokusuyla mest ediyor, sonraysa görsel bir şölen yaşatıyordu.

Güzelliğiyle büyüleyen bir gülün dalında güzel olduğunu herkes bilmeliydi,

çünkü ait olduğu yerden koparılmak istendiğinde karşısındaki her kim olursa olsun dikenlerindeki azabı kullanmaktan sakınmaz, dünyanın en güzeli dahi olsa ondan vazgeçmekten kaçınmazdı.

Cesar, savurgan hallerine devam ettiği takdirde gülün sadece dikenlerini avuçlamakla kalmayıp, bir süre sonra solarak onu kaybedeceğinin farkında varmıştı. Bu yüzden artık daha dikkatli, daha anlayışlı olmaya karar vermişti. Ki Cesar zaten en başından beri halden anlayan biriydi, sadece hesapta olmayanlar ara ara yokluyor, canını yakıyordu. Durum böyle olduğunda kendisine hâkim olamıyor, etrafındakileri kırıp döküyordu.

Samira, adamın yüzündeki tebessümden cesaret alarak bir adım attı. Önce ellerini adamın belinin arkasında birleştirdi, hemen sonra başını Cesar'ın göğsüne yerleştirip sıkıca sarıldı. Ciğerlerine dolan odunsu koku dudaklarını iki yana kıvırırken gözlerini yumdu Samira. Özlediğini hissetti; bu adamı, kokusunu, ilgisini, en çokta kendisine bakarken iyice koyulaşan göz bebeklerini.

Ne kadar süre o halde kaldılar hesap etmedi, sadece bulunduğu anı yaşadı genç kız.

"Aslına bakarsan seni onlara götürmek istiyordum ama şartlar malum, babanın gözü hala üzerimizde. Onu daha fazla şüphelendirip üzerimize çekmemek için böylesinin daha iyi olacağını düşündüm."

Samira'nın odasından çıkmasının üzerinden birkaç saat geçmişti. Tamamen iyi hissetmiyordu fakat Cesar ağzını açıp hiçbir işe yaramayacak teselli cümleleri kurmak yerine uzun uzun sarılmayı, saçlarıyla oynamayı, sakinleşene kadar da kollarından ayırmamayı tercih etmişti. Samira daha iyi olduğunu biliyor, bunda katkısı olan adama bakarken sık sık içini çekiyor, ayrı kaldığı zamanların acısını çıkarmak istercesine yüzünü seyrediyordu.

"Ne konuda?" diye sordu Samira, oturduğu koltukta ayaklarını yukarıya çekip altına alarak oturmaya devam ederken. "Anlamadım."

"Uzun bir zaman önce söyledim sana fakat sen yorum yapmadın, üzerine gelmek istemedim bende. Ama artık bu süreyi daha fazla uzatamıyorum Samira, bu son olanlardan sonra artık bekleyemeyeceklerini söylüyorlar. Teyzen ve dayın burada, seni görmek istiyorlar."

Samira yutkunamadı, buna hazır değildi. Neler olacağını kestiremediği bir yola sapmak, zaten rayında gitmeyen bunca derdin içinde bir de böyle bir çıkmaza girmek isteyip istemediğine karar veremiyordu.

"Cesar,"

"Samira," Cesar, güven vermek istercesine gülümsedi. "İstemediğin hiçbir şey olmayacak, söz veriyorum sana. Ben buradayım, hemen yanında. Sadece konuş ve kendi gözlerinle gör olacakları. Sonra zaten senin yerin benim yanım, bu kadar."

Adamın cümlesi dahi bitmeden kapı sesi duyuldu. Samira nefesini tuttu, ne yapacağını bilemez bir şeklide kıpırdandı olduğu yerde. Hazır hissetmiyordu, geçmişiyle yüzleşmeye de annesine dair yeni yeni şeyler öğrenmeye de hazır hissetmiyordu kendisini. Adamın bunu anlamasını, onları göndermesini umuyor fakat Cesar sadece yanında olacağına dair sözler veriyordu.

"Ben," dedi ama devamını getiremedi. Çünkü kapı çoktan açılmış, dışarıda bekleyen misafirleri eve çoktan çalışan kadın almıştı.

Karşısında duran kadın, tıpatıp fotoğraflarda gördüğü annesinin aynısıydı...

Bölüm Sonu.

- Cesar & Samira hakkında neler düşünüyorsunuz?

Sınıra ulaşıldığı gibi yeni bölüm sizlerle.

Seviliyorsunuz ballar 😍

İnstagram: 'asimavera'

Continue Reading

You'll Also Like

366K 21.1K 43
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
160K 14.1K 33
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...
6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
2.9M 101K 63
"Hiç boşuna çabalama sen benimsin!" diye tıslayınca utanmasam oturup ağlayacaktım. Neden bu bana aşık oldu ve başıma bela oldu. "İstemiyorum anlamıy...