Sen de mi Brütüs!

By jealousbutproud

21.1K 1.3K 402

'Sen ay gibisin. Gecenin karanlığına doğan ay.'' ''Güneş olmayacak mıydı o?'' ''Hayır. Sen aysın. Şöyle anlat... More

SDMB!-Tanıtım
SDMB!-Andy
SDMB!-Prophet!
SDMB!-Never Give In!
!KİŞİ ANALİZİ!
SDMB!-Düşmüş Melekler
SDMB!-Batman&Spider-man
SDMB!-Hasta olmaktan nefret ediyorum!
SDMB!-Sen ay gibisin.
SDMB!-Andrew deme/Jane deme.
SDMB!-Ben sana söylemiştim.
SDMB!-Andrew deme/Jane deme(Andy'den)
SDMB!- ''Jay!''
SDMB!-İddia!
SDMB!-Tavşan ve Kaplumbağa Masalı
SDMB!-Benim için herkes değilsin.
SDMB!-Cezalar, cezalar...
SDMB!-Tamamlamadığın İşi Bitir.
SDMB!-Seviye Tamamlandı!
SDMB!-Seni bir erkekten kıskanmaya zorlama beni
SDMB!- Senin gitmene izin vermiyorum
SDMB!-Seninleyken her şey fazla iyi.
SDMB!-Erkeklerin kalbi daha büyüktür
SDMB!-Duygularım kalbimin arkasına gizlenmişti
SDMB!-Şaka mı? Şeker mi?
Allah Diyen Not;
SDMB!-Saçların yumuşakmış
SDMB!-Sevgili Watson
SDMB!- Sıfır.
SDMB!-O zamanları özlüyorum.
SDMB!- Seni dinliyorum...
SDMB!- En Büyük Pişmanlığım...
FİNAL-Sen de mi Brütüs!

SDMB!-Peki.

351 37 28
By jealousbutproud

Merhaba beni öldürmek isteyen okuyucular sjdjd Haftalardır gelmeyen bölüm geldi sonunda şu an sizden fazla mutluyum shdj uzatmak istemiyorum iyi okumalar
Bölüm şarkısı:The Forgotten-Green Day
Multimedya:Andy

----------------------------

-1 ay sonra-

Aynanın üstündeki görüntüme bakıyordum. Andy gittiğinden beri bayağı değişmiştim.

Evet, Andy gitmişti.

O Cadılar Bayramında bir hafta sonra taşınmıştı. Şu an Los Angeles'da bir cafede kahvesini iciyordur belkide.

Ona guvenmemi istemişti. Güveniyordum da. Şehirden ayrıldıktan bir iki hafta hep konuşuyorduk. Sonra görüşmeler azalmaya başladı. Şu an ne durumda hiçbir fikrim yok.

Birkaç kere ulaşmaya çalıştım ama ya telefonu kapalı oluyordu ya da kapatıyordu.

Şu an aynadaki yansimamda tabi ki de güçsüz zayıflamış bir kız yoktu. Andy gittikten sonra depresyona girmek yerine spora başlamıştım. Kaslarim yorgunluktan ağrısa durmuyordum. Her sabah altıda kalkıp kosuyordum. Sağlıklı besleniyor hatta sebze yiyordum. Artık en azından bağışıklık sistemi zayıflığı yüzünden ölmeyeceğimi biliyordum.

Aynanın üstündeki Jane sağlıklı, yüzüne renk gelmiş hatta kas yapmış bir Jane'di.

Artık anlıyorum ki toparlanmam için yıkılmam gerek.

Annem bu halimi beğeniyordu. Kadın hep sağlıksız, hastalıklı duruşumdan şikayet ederdi zaten.

Daha fazla zamanımı aynanın karşısında geçirmek istemedigimden üstüme siyah kazağımı geçirdim ve aşağı indim. Pencereden dışarı baktığımda kar, her yeri battaniye gibi örtmüştü. Telefonumu elime alıp Kellin'a mesaj yazmaya başladım.

Ben:Okulun oradaki parka gel. Vic, Zack, Dave ve Lau da yanında olsun.

Mesajı atıp botlarımı giymeye başladım. Montumu ve eldivenlerimi alınca dışarı çıktım.

Tanrım, karı çok seviyorum!

Hep Andy ile kar oynamanın nasıl bir duygu olduğunu merak etmiştim. Aklıma Andy'nin gelmesiyle tüm enerjim düşmüştü. Ama ben Jane Morris, hayatıma devam edecektim. Üzüntümü asla dışarıya belli etmemeliyim.

Hızlı adımlarla okulun yanında bulunan büyük parka geldim. Kellin ve Dave görüş açıma girmişlerdi. Diğerleri daha gelmemişti demekki.

'Dave'in ne işi var burada?' diyeceksiniz.

Dave, Andy gittikten sonra bana her zaman yardım etmişti. İlk önce çok süphelendim ben de. Ama Dave'in pişmanlığını görebiliyordum. Hadi ama gay olmayı o istemedi!

Dave, nefret edilesi bir insan ama tanıyınca resmen içinden tam bir en iyi dost modeli çıkıyor.

"Hey Jane!" dedi Kellin el sallayarak.

"Durun biz de geldik!"

Bu bağıran kız sesi Lau'ya aitti. Arkamı döndüğümde yanında Zack ve Vic de vardı.

Lau'yu gördüğümde gülmeden edemedim. O toz pembe saçlarına uygun beyaz beresiyle gerçekten tatlı duruyordu.

Yanımıza ulaştıklarında Lau derin derin nefesler alıp soluklanıyordu.

"Herkesin eldivenleri var, değil mi?"

Soru Vic'den gelmişti. Bu sırada Zack kolunda asılı olan çantayı açtı.

"Çıkarın eldivenleri! Bu bir soygundur!" dedi gülerek Zack.

Çantanın içi eldivenlerle doluydu. Gerçekten bir eldiven soygunları gibi duruyorlardı.

"Bu eldivenlerin hepsini nasıl buldunuz? " diye sordum şaşkınlıkla.

"Annem her boş zamanında eldiven örer. Bunlar son bir ayda ördüğü eldivenler."dedi Zack gülerek.

"Bizi buraya sen çağırdın Jane. Amacımız ne şu an?" diye sordu Lau.

"Tabi ki de kar topu savaşı yapacağız " dedim.

"Bireysel mi, grup olarak mı? " bu sefer Dave sormuştu.

"Grup olarak daha iyi olur bence." dedi Kellin.

Herkesten memnun tınılar yükselince devam ettim:

"Peki. Grup olarak oynarız. Tam altı kişiyiz. İki grup oluşturalım. Biri Dave'in diğeri Lau'nun grubu olsun"

Dave ve Lau bir kenara geçtiler.

"İlk kim seçecek?" diye sordu Zack.

Dave alaycı gülüşünü takındı.

"Tabi ki de bayanlar önden."

Lau Dave'in koluna arkadaşça bir yumruk attı:

"Çok centilmensiniz beyfendi." dedi gülerek.

Onları izlerken aklıma Andy'nin gelmemesi kaçınılmazdı tabi.

"Hadi ama seçin işte." dedim sitemle.

Lau boğazını temizledi.

"Zack'i seçiyorum." dedi.

"Ben de Jane'i." diye devam etti Dave.

Lau Kellin'ı seçince Vic bizim gruptan olmuştu.

Dave, ben ve Vic ağaçların arasına saklanmış hem plan yapıyor hem de kar topları hazırlıyorduk.

"Lau senin Jane." dedi Dave.

"Lau'yu senden başka kimse pes ettiremez." diye devam etti.

"Anlaşıldı." diye karları top şekline sokmaya devam ettim.

-

Hem kahkaha atıyor, hem elimdeki topları Lau'ya atıyor, hem de gelen kar toplarına karşı kendimi korumaya çalışıyordum.

"Yüzüme attın!"

Lau'nun çığlıkları ve benim kahkahalarım tüm parkta yankılanıyordu.

"Tamam sen kazandın Jane." dedi Lau.

Elimdeki kar toplarını yere bıraktım ve yere oturup soluklandım.

Lau da yanıma gelip yere oturdu.

"Yine sen kazandın Jane." dedi gülerek.

"Her zamanki ben." diyip omuz silktim.

"Geçen gün Andy ile konuştum. Sana söyleyecektim ama doğru zamanı bulamadım."

Hızla kafamı Lau'ya çevirdim.

"Ne zaman? Ne dedi?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Sadece burayı çok özlediğini ve son zamanlarda çok meşgul olduğunu söyledi. Bir de galiba seninle konuşması gereken bir konu varmış."

Kaşlarımı çattım. Benimle konuşması gereken konu ne olabilir ki?

Belki ayrılmak istiyordur ya da uzun süre konuşmadığımız için özür dileyecektir.

"Teşekkürler Lau." dedi ona samimi bir gülücük atarken.

"Ne demek." dedi her zamanki şirinliğiyle.

-

Telef olmuş bir şekilde eve girdim. Her tarafım ağrıyordu ve donuyordum. Üstümdeki her şeyi çıkarıp kaynar bir duş aldım. Soğuk bedenime çarpan kaynar su rahatlatiyordu.

Üstüme kazak ve eşofman giydim, saçlarımı kuruttum ve mutfağa indim. Buzdolabinda bulduğum yiyecekleri çıkarttım ve kendime sandviç yapıp yedim. Annem ve babam daha eve gelmemişlerdi. Muhtemelen trafik yine sıkışmıştı ve annem beni yarım saat kadar sonra arayacaktı.

Telefonu elime aldım ve çevirmeye başladım. Andy'i arayıp aramamak arasında kalmıştım aslında. Telefonun kilidini açtım ve rehberde Andy'nin üstüne tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm. Kalbim şu an kulaklarımda atıyordu sanki.

Birkaç kez çaldı ve telefon açıldı.

"Alo?"

Andy'nin sesini duyduğumda uzun zamandır çektiğim özlem gün yüzüne çıkmıştı.

"Andy, ben Jane."

"Aa, merhaba Jane."

Neden Jay demiyordu?

"Merhaba. Uzun süredir aramalarima cevap vermiyordun."

"Özür dilerim. Buralarda işler bayağı yoğun."

"Hmm, iyi."

Ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Oralarda işler nasıl?"

"Aynı. Okul-ev hep. Kar yağdı geçen hafta."

"Burada hep yağmur."

Havadan sudan konuşma deyiminin çıkış anına tanık oluyoruz.

"Jane?"

"Efendim?" dedim tereddütle.

"Artık Andy demesen bana. İşimi zora sokuyorsun."

"Peki." dedim. Davranışlarını, söylediklerini hazmedemiyordum.

"O zaman ben kapatıyorum."

"Dur Andrew, bekle!" dedim heyecanla.

"Ne oldu?" diye sordu. Sesi ilgisizdi. Her zaman sesinde bir endişe, mutluluk, alaycilik olurdu. Andy'i kaybediyordum.

Telefondan müzik sesleri geliyordu.

"Şu an neredesin acaba?" diye sordum. Sesim aciz çıkmasın diye resmen kendimle mücadele ediyordum.

"Bir bar."

Sabrımı zorluyordu. Ben de taşma durumuna gelmiştim. Belki Andy'i kaybedebilirdim ama içimde ona söylemek istediğim hiçbir söz kalsın istemiyordum.

"Andrew Biersack, sana ne oldu böyle?" dedim hiddetle.

"Ne olmuş bana?" dedi gülerek.

"Şu an tam bir pislik torbası gibi konuşuyorsun!"

"Hadi ama Jane, saçmalama."

"Sen kimsin ve Andy'e ne yaptın?"

"Çok klişe bir cümle oldu bu tatlım. " dedi gülerek.

O kurmaktan nefret ettiğim cümle anlık sinirimle ağzımdan döküldü.

"Andrew, ben ayrılmak istiyorum."

"Peki." dedi ve telefonu suratıma kapattı.

Ve Andrew Biersack tamamen benim için bitmişti artık.

Continue Reading

You'll Also Like

673K 34.8K 51
küfür✔ çılgınlık✔ ekşın✔ İki birbirinden çılgın deli dolu ve eğlenceli ikiz yapmadıkları çılgınlık yok suyla bile kafa buluyorlar. Peki ya manyaklıkt...
30.8K 1.5K 35
bu hikayede eyfet in birbirlerini uçakta tanıyıp daha sonra askeriyede dahada kaynaşıp taburda aşık oldukları bir hikaye okuyacaksınız bölüm sınırı y...
22.1K 2.4K 36
▪ Sen benim ruhumun bir tanesisin. ▪
44.6K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...