childminder ✔

By jeonvgod

325K 32.6K 16.3K

''Siz, bayım... Sizden yaşça küçüğüm fakat buna nazaran kalbimde size karşı büyük duygular besliyorum. İzin v... More

:1
:2
:3
:4
:5
:6
:7
:8
:9
:10
:11
:12
:13
:14
:15
:16
:17
:18
:19
:20
:21
:22
:23
:24
:25
:26
:27
:28
:29
:30
:31
:32
:33
:34
:35
:37
:38
:39
:40
:41
:42
:43
:44
:45
:46
:47
:48
:49
:50 |final|

:36

7.3K 669 388
By jeonvgod

Şokun etkisiyle sıkı sıkıya tuttuğum telefonumu düşürüşümden saatler sonrasında bile, ağlamaklı sesler çıkartarak yüzümü yastığa bastırmış ve çığlıklarımın odanın içinde boğuk bir şekilde yankılanmasını sağlamıştım. Akşam üzeri olmuştu ve ben saatler önce okuduğum mesajların etkisinden bir türlü çıkamıyordum. Gün içerisinde yapmayı planladığım şeylerin birini bile yapacak gücü kendimde bulamamış, sadece sık nefeslerimi düzene sokmaya çalışarak yatakta bir sağa bir sola gidiyor, aklımı kaybedecek gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Ben bitmiştim. Tam anlamıyla tükenmiştim, hiç beklemediğim bir anda yaptığı itiraflarıyla beraber kalbimin yerinden çıkacağını hissediyordum. Zaten ona itiraf yapmanın heyecanı ve stresi üzerimdeyken, günlerce birbirimize bilmediğim bir nedenden ötürü soğuk yapmış, ardından da birden böyle bir açıklama yapmasıyla beni birden hazırlıksız yakalamıştı. Onu deli gibi seviyordum ve bana çıkma teklifi ettiğine gerçekten inanamıyordum. O an aklımdan yeniden geçince az önce yüzümden çektiğim yastığı yine yüzüme gömmüş, büyük bir çığlık atarak yerimde heyecanımı atmak için tepinmeye başlamıştım.

''Deli olacağım!'' diye bağırdım yastığı hızlıca yüzümden çekip. Ardından kollarımın arasına almış, sıkıca sarmalayarak göğsüme doğru yaslamıştım. ''Nasıl, nasıl beni seviyor olabilir? Aklım almıyor! Bunu bir anda nasıl söyler? Kalbimin kaldıramayacağını bilmiyor mu sanki!''

Ağlayacak gibi hissettiğim sırada içime derin bir nefes çektim ve sakinleşmeye çalıştım. Kalbimin atış sesi adeta kulağıma gelirken, gitgide sessizleşen odanın içini boğuk zil sesi doğrulduğunda hafifçe irkilmiştim. Kaşlarımı çatarak ayağa kalkarken, sabahtan beri kendimle boğuştuğum için birbirine karıştığını düşündüğüm saçlarımı düzeltmeye çalıştım ve odamdan çıktım. Dikkatim kısa bir anlığına dağıldığı için hafif bir sakinlik üzerime çökmüş, az da olsa rahatlayarak kapıya doğru ilerlemiştim.

''Kimseyi de beklemiyordum oysa.'' dedim kapının ardındaki kişinin Jeongguk olabileceğini düşünürken. Son bir kez üzerime çeki düzen verdikten sonra kapının deliğine bile bakmadan kolu çevirmiş, ardından da kapıyı açmam üzerine ardındaki kişiyle göz göze gelmemiz bir olmuştu.

Bedenim adeta buz tutmuş bir şekilde gözlerinin içine bakarken kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Buraya geleceğini nedensiz bir şekilde düşünmemiştim bile ve şimdi karşımda duruyor oluşu işleri hiç de kolaylaştırmıyordu. Yutkunmak bile benim için zorlaşırken, onu her görüşümde olduğu gibi, sevgimin ne denli büyük olduğunu fark ediyordum ve bu daha da çok heyecanlanmamı sağlıyordu.

''Jimin,'' birkaç adım geriye giderken gözlerimi hızla kırpıştırmış, ne söyleyeceğimi bilemez bir şekilde öylece yüzüne bakmaya başlamıştım. Şok geçiriyor bile olabilirdim ve şöyle bir durumda karşısına berbat bir hâlde çıkıyor olmak da fazlasıyla utanmamı sağlıyordu.

En az benim kadar gergindi. İçeriye sakin bir şekilde girmişti ama eli ayağına dolaşmış gibiydi, kapıyı kapatıp bana doğru ilerlerken de sanki o da benim gibi ne söyleyeceğini bilmiyor gibi görünüyordu.

''Senden saatlerce haber alamayınca, endişendim miniğim.'' gözlerimi kaçırmamak için kendi içimde verdiğim savaşta başarısız olduğumda, ondan kaçar adımlarla çaprazımdaki koltuğa doğru ilerlemiş, hiçbir şey demeden oturarak titreyen ellerimi ondan gizlemeye çalışmıştım. ''Konuşmayacak mısın?''

Bu garip olsa bile başımı aşağı eğmiş, ardından da onun bile zor görebileceği şekilde iki yana sallayarak sözlerini onaylamıştım. Bir süre öylece ayakta dikilmesinin ardından yanıma doğru adımlamış, sağ tarafımdaki koltuğun uç kısmına oturarak bana oldukça yakın olan bir konumda durmuştu.

''Belki de... Tüm olanlardan sonra seni nasıl sevdiğimi sorguluyorsundur, ki bu da mantıklı bir düşünce olurdu senin için.'' oyalanmak için oynadığım parmaklarıma baktığım için yüzünü göremiyordum, sadece aşağıya doğru bıraktığı ellerine arada gözüm çarpıyordu. ''Başka birini uzun bir süre kalbime alabileceğimi düşünmüyordum, ama senin gibi biri doğal olarak istisna oldu benim için Jimin... Ah, inan bana, ben de en az senin kadar kafam karışık ve heyecanlı hissediyorum. Ve anlaşılan geldiğime şaşırdın, ama telefonuna baksaydın eğer geleceğimi haber verdiğimi görürdün.''

Telefonuma bakmadığım için bir miktar pişman olsam da tepkisiz kaldım ve sadece alt dudağımı sertçe ısırmakla yetindim, biraz daha zorlasam kanayacak kadar hem de. Şu anda ne yapıyoruz, ileride ne yapacaktık, ya da az sonra neler olacaktı bilmiyordum ama onun konuşmaması ve benim cevap vermeyişim aramızda sinir bozucu bir sessizliğin oluşmasını sağlıyordu.

''Seni hayatımda istiyorum, Jimin.'' derin bir iç çekerek konuştu Yoongi, ona baktığımda utanacağımı bilsem de kendime engel olamayarak başımı usulca kaldırdım ve kendinden emin bakışlarıyla karşılaştım. ''Beni hiç olmadığım kadar mutlu ediyorsun. Belki çok çok uzun süredir beraber değiliz, ama seni yeterince iyi tanıyorum ve seni gerçekten... Fazlasıyla seviyorum.''

Dilim tutulmuş bir şekilde sözlerini dinlerken, ellerini ensesinde birleştirmiş ve başıyla beraber bedenini de hafifçe öne atarak bir süre öylece beklemişti. Sanki başından beri beni seven oymuş gibi konuşuyordu ve benden bir karşılık bekliyor gibiydi, ama ben ısınan yanaklarımla ve anın verdiği heyecanla o kadar boğuşuyordum ki söyleyecek o kadar şeyim varken konuşamıyordum.

''Sungmin seni çok seviyor. Bunun yanında ona gösterdiğin ilgi, sevgi o kadar harika ki sizi büyük bir mutlulukla izliyorum, Jimin. Onun benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun.'' eski konumuna gelmesinin ardından, dudaklarını hafifçe kıvırmış ve gülümseyen göz pınarlarıyla yeniden gözlerimin içine bakmıştı. ''O, ilk âşkım olabilirdi, ama bana çektirdiği acıları unutmuyorum bu yüzden onu tamamen hayatımdan çıkardığımı bilmeni istiyorum. Endişeliysen eğer, buna gerek yok, çünkü ben seni gerçekten istediğimi fark ettim Jimin.''

Bana mümkünmüş gibi daha çok yaklaşarak kucağımdaki ellerimi elleri arasına almış, ikimizin de bakışları uyum içerisinde birbirine kenetlenen ellerimize giderken hissettiğim sıcaklıkla huzura kavuştuğumu hissetmiştim. Tanrım, bu an gerçekten yaşanıyor muydu? Yoksa ben rüyada falan mıydım?

''Daha öncesinde farkına varıp, seni bu acıdan kurtarabilirdim Jimin'im. Ama bazı şeylerle o kadar meşguldüm ki duygularımın farkında değildim bile...'' pişmanlık dolu sesiyle konuşmasının ardından ellerimi usulca kaldırmış, birkaç minik öpücük kondurarak hafif bir gülüş bırakmıştı gergin ortamlı salona. ''O kadar tatlı ve güzel ki ellerin, bıkmadan usanmadan öpebileceğimi biliyor muydun?'' sözleri ardından sırıtmış, sırıtmasının da büyümesine izin vererek kocaman gülümseyip diş etlerinin görünmesine izin vermişti. Nefesimi tutarak olanları idrak etmeye çalışıyor ve daha ölmemek için tanrıya dua ediyordum.

''Eğer sen de izin verirsen, bunu sonsuza kadar yaparım Jimin.'' sonunda bir tepki vermeyi başararak gülümsediğimde, Yoongi de yaşadığımı anlamış olacak ki bir rahatlama ifadesi yüzünü ele geçirmişti. ''Hayatımda senin gibi bir iyilik meleğine ihtiyacım var. Sevdiğine daima sadık, durmadan onun iyiliğini düşünen, oldukça tatlı birine... Ah, bir de ne kadar güzel olduğundan bahsetmiş miydim? Seni gördüğüm andan beri aklımda senin hakkında birçok iltifat ve düşünce yer ediniyordu ama bunların hiçbirini söylemiyordum, sadece sevimli olduğunu söylemekle yetiniyordum. Şimdi ise-''

''Hyung,'' diye mırıldandım gözlerimin içi parlarken. ''B-ben, biliyorsun... Her şey rüya gibi geliyor... A-ama söyleyemesem de, seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, öyle değil mi?'' yanaklarım kızarıyordu. Domatese döndüğümün farkındaydım ve kendi sıcaklığımın beni yaktığını hissediyordum. ''Seninle olmak istiyorum. Sevgine inanıyorum, yemin ederim ki bir an olsun şüphe etmedim geçmişte yaşadıklarından ötürü. S-sadece... Bende kalp var, tamam mı?''

Hafifçe gülerek yüzümü izleyen derin bakışlarının altından kalkmaya çalışarak yeniden gözlerimi elleri arasına hapsettiği ellerime diktim. O da benimle beraber gülmüş, tek elini ellerim arasından çekmesinin ardından çenemden usulca tutarak kendisine bakmam için yüzümü hafifçe kaldırmıştı.

''Ben de seni seviyorum.'' demişti rahat bir ifadeyle, yüzünde büyük ihtimalle utanmamdan hoşlandığından ötürü oluşan bir sırıtmayla. ''Bana güvendiğin için teşekkür ederim. Ve yol gösterdiğin için de... Sen beni sevmesen, Park Jimin, belki de duygularımın hiçbir zaman farkına varamayacaktım.''

Bir an cesaret edemeyecek gibi olsam da, ben de onun gibi bir elimi eli arasından çektim ve çenemi kavradığı elinin üzerine götürerek, güzel, büyük elinin üzerine elimi koydum. Gözlerinin çeneme doğru kaymasının ardından memnun bir ifadeyle gülümsemiş, benim de elimi yönlendirerek elini yanağıma doğru çıkartarak okşamaya başlamıştı.

''Bana ne yaptın, Jimin?'' demişti daha çok kendi kendine konuşur gibi. ''O kadar iyi birisin ki... İçinin güzelliği tamamiyle dışına vurmuş bir de, hepsi bir araya geldiğinde benim sana âşık olmamam gerçekten mümkün mü? Ah, diyorum ya işte, bunu başarman için özel bir şey yapmana gerek yok. Sen zaten...'' bana doğru yaklaşmış, gözlerim heyecanın ve şaşkınlığın etkisiyle kocaman açılırken, alnımın önüne düşen saç tutamlarıma içten ve uzun bir öpücük kondurarak geri çekilmişti. Ellerimizi yeniden az önceki gibi birleştirirken de, ''Âşık olunacak birisin.'' diye tamamlamıştı sözlerini.

''B-bana âşık mısın?'' diye sordum boğazımda bir yumru oluşurken.

''Seni her görüşümde, kalbim deli gibi atıyor, ve ortada hiçbir şey yokken aptal aptal gülüyorsam...'' bir an duraksadı, ses tonunda hafif bir alaycılık vardı. ''Bu âşk sayılmaz mı?''

''Ah, öyle sanırım.'' diye mırıldandım yandan bir şekilde gülerek. ''Çünkü ben de aynı şekilde hissesiyorum.''

''Öyleyse...'' bir zamanlar deli gibi imrendiğim, âşk dolu bakışları şimdi benim üzerimdeydi ve ben hâlâ daha buna inanamıyordum. ''Sungmin'in iki baba sahibi olması çok güzel olmaz mıydı? Çünkü ben, ah...'' onun gibi birinden beklenmeyecek bir şekilde, gevşekçe gülmesinin ardından, sözlerine devam etmişti. ''Sanırım seni sevgilim yapacağım, Jimin. Yani, bu daha başlangıç tabii...''

''Y-yoongi...'' hyung diye seslenmek artık aklımdan bile geçmiyorken, bu Yoongi'nin oldukça hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.

''Sonunda bu evreye de geçebildiğimize göre, bir problem kalmadı. Şimdi yapmamız gereken tek bir şey var...'' sanki heyecanlı bir dizi izliyormuş gibi, alt dudağımı dişleyerek hareketlerini izlerken, artık akıl sağlığımın yerinde olmadığından emin oldum.

''Sevgilim olur musun, Park Jimin?''

Buraya kadarmış, diye düşünmüştüm o an. Zaten olan şeylerin başından beri mutluyken daha fazla kendimi tutamamış, ellerimizi ayırarak kollarımı sıkı sıkıcasına boynuna dolamış ve belimi ardından sarmalamasına izin vererek dolu dolu gözlerimle yüzümü omzuna gömmüştüm.

''E-evet, olurum! Hem de seve seve!'' sesim boğuk çıksa bile, bu benim için hiçbir sorun teşkil etmiyordu. Yoongi'nin kolları arasındaydım, huzurluydum ve hiç olmadığım kadar ait olduğum yerdeymiş gibi hissediyordum.

''Tanrım...'' diye mırıldandı Yoongi, inanamaz ama bir o kadar da mutluluk dolu bir sesle. ''Gerçekten, şimdi sevgilim misin sen benim?''

''B-bunu asıl benim sormam gerekiyor!'' yüzümü kaldırmamın ardından, bu sefer de çenemi omzuna yaslamış ellerinin bedenime değmesinin verdiği elektrik hissiyle hafifçe de yutkunmuştum. Hayalimin gerçekleşeceğini kim bilebilirdi ki? Hayatımın âşkıyla beraber olmuştum, ve istediğim gibi, onun için istediğim türde bir değerim vardı, birbirimize aynı tarz duyguları besliyorduk. Bundan daha harika bir şey olamazdı.

Dolu gözlerim eşliğinde hayal dünyama dalmışken, Yoongi beni kendinden aramızda az bir mesafe kalacak şekilde uzaklaştırmış ve tek eliyle yüzümü kavramıştı. Gözlerimi heyecanla kırpıştırarak içime hava almaya çalıştığım sırada, bakışlarını dudaklarıma indirmiş, ben daha hazır olduğumu hissetmeden çoktan dudaklarımızı birleştirmişti. Bu sefer gerçekten yıldızları gördüğümü ve ölüyor olduğumu düşünürken, o kadar kendimden geçmiştim ki bir süre karşılık verememiştim. Dudaklarının tadı öyle bir şeydi ki, etkisinden çıkamıyordum, öpüşünün güzelliğinde kaybolup gitmiş ve kendimi ona bırakmıştım.

Yavaş bir şekilde dudaklarımı öpüyordu, bu odada yankılanan sesin artmasını sağlarken, ben de sonunda karşılık vermeyi başarmış ve adeta pembeliklerine hiç bırakmamak üzere asılmaya başlamıştım. Dişlerimi alt dudağına geçiyor, ardından yeniden uzunca öpüyor, ve yeniden dişlerimi güzel dudaklarına özlem gideriyormuşcasına geçiriyordum. Tutmaya çalışıyor olsa bile işittiğim minik inlemeleri karnımın kasılmasına neden oluyordu, çünkü inanamıyordum, inlemesi bile nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki? Ölüp bittiğim sesiyle dudaklarımın arasına bıraktığı inlemeleri bilerek yaptığını düşünüyordum, çünkü sesine bayıldığımı bildiğinin fazlasıyla farkındaydım.

Kalbim atma işlemini biraz abartarak arşa çıktığında, yerimde duramamaya başlamış ve öpüşmemizi istemeyerek de olsa hızlandırmıştım. Artık benden bağımsız iki parçam olan ellerim saçlarının arasına gitmiş, tuttuğu tutamları sertçe çekiştirirken, Yoongi'nin de dudaklarımı acımaksızın ısırmasıyla kendimi adeta cennette hissetmiştim. Biliyordum, ölmüştüm ve cennete gitmiştim çünkü şu anda Yoongi'nin beni sevmesinin, onunla bu şekilde öpüşmemizin başka bir açıklaması olamazdı.

Birdenbire Yoongi kalçamı kavrayıp sıktığında, bu sefer ben inlememe engel olamamış ve dudaklarımı güzel dudaklarına daha çok bastırmıştım. Daha çok öpüyor, daha çok doyuyor, daha çok seviyordum. Bu anın hiç bitmesini istemiyor ve dudaklarının tadını hep dudaklarımda istiyordum.

Gözlerimi açtığımda, Yoongi'nin de çoktan bana bakıyor olduğunu gördüm. Beni hâlâ öpüyor olmasına rağmen, hafif gülümsemesi üzerine ben de bunun karşılığını aynı şekilde gülümseyerek vermiştim.

Kavuşmuştum. İlk gerçek âşkımla, olabilecek en güzel şekilde kavuşmuş ve sanırım beni hayatımda en mutlu edebilecek kişiyi elde etmiştim.

Artık o ve Sungmin benim ailemdi.

Hep de öyle olacaktı.

//

Q

bolum hakkindaki yorumlarinizi alayim

Continue Reading

You'll Also Like

60.1K 12.6K 13
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
175K 6.1K 75
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
82.8K 10.1K 11
taehyung şeytanlarına, yoongi uykusuna yenik düştü.
222K 20.1K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...