Euphoria ❧ KookU

Autorstwa ibangtanyou

497K 54.7K 49.8K

Tenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇 Więcej

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
Final Bölümü

19.Bölüm

9.3K 1K 1.1K
Autorstwa ibangtanyou

(Jieun)

Arabanın arka koltuğunda dizlerimde uyuyan Jungkook yüzünden rahatsız bir şekilde oturuyor, içtiğim birkaç yudumluk içkinin midemde yarattığı tuhaf karıncalanma hissinin geçmesini bekliyordum.

"Bu sokağa girmem gerekiyor değil mi?"

Sürücü koltuğunda oturan Jin Goo'ya "evet" demekle yetindim.

Jungkook içki yüzünden ayakta duramayacak hâle gelmeden hemen önce dikkat çekmesini engelleyecek şekilde dışarı çıkarmayı başarmıştım. Bayan Kang'a, Jungkook'un durumunu iletmek istesem de bahçede bizimle karşılaşan Jin Goo, bizi eve bırakmayı teklif etmişti ve ben de kabul etmekten geri kalmamıştım.

Bakışlarım Jungkook'un dizlerimin üzerinde hafif kıpırdamasıyla birlikte yüzüne kaydı. Sarhoşken yüzünün aldığı masum ifade oldukça kafa bulandırıcıydı. Alt dudağını bir miktar aşağı doğru sarkıtmıştı yine de dudağının hemen altında bulunan benini saklayamıyordu. Sağ yanağının üzerinde ufak bir yara izi vardı. Uzun saçları gözlerini bir miktar kapatıyordu ve derin derin soluduğu için alkol kokusu dikkatimi dağıtıyordu.

"Biraz camı açsak olur mu?" diye sorduğumda Jin Goo dediğimi yapıp arka camı çok az da olsa aşağıya doğru indirdi.

"Üşürsen söyle."

Dikiz aynasından bana bakan Jin Goo'ya gülümsemekle yetindim. Jungkook'un ceketi üzerimde olmasına rağmen soğuk esinti yüzünden bir miktar ürpermiştim yine de alkol kokusu etkisini yitirdiği için bundan şikâyetçi olacak değildim.

"İleriden sağa dönmen ve karşına çıkan üçüncü evin önünde durman gerekiyor."

"Fazla uzak değilmiş," diyen Jin Goo'ya karşılık hafif gülümsedim. Bir de uzaklığı, midemde oluşan rahatsız edici bulantı yüzünden bana sormasını dilerdim.

Kısa bir süre içinde görüş alanıma giren ev sayesinde içtenlikle "Bizi bıraktığın için çok çok teşekkür ederim," dedim.

"Önemli değil," diyerek arabayı evin önüne park eden Jin Goo saniyeler içinde arabadan inip arka kapıyı açtı.

"Jungkook, uyan!"

Jungkook huysuz bir ifadeyle yüzünü buruşturduğunda devreye Jin Goo girdi ve Jungkook'u dikkatli bir şekilde omzundan ve kolundan kavradı. Ben ise belinden destek vererek doğrulmasına yardımcı oldum.

"Bıraksana uyuyorum," diye sitem etse de Ji Goo'nun onu kendine doğru güçlü bir şekilde çekerken seri bir şekilde arabadan çıktım ve Jungkook'un boşta kalan kolundan tuttum.

"Bundan sonrasını ben halledebilirim, teşekkürler."

"Böyle narin bir kız sarhoş bir adamı taşıyabilecek mi?"

Jin Goo'nun tek kaşı havalanırken Jungkook'u kendime doğru biraz çektim ve o da bunu bekliyor gibi ellerini yandan belime sarıp sabit kalmaya çalıştı.

"Görüntüme aldanma, oldukça güçlüyüm," dediğimde Jin Goo da içten bir gülüş savurdu.

"Pekala en fazla şu herif yere düşer ve ben de bundan hiç rahatsız olmam."

Jin Goo, göz kırptıktan sonra arabasına doğru ilerlerken koala misali, kolları ile beni çevreleyen Jungkook'a karşılık bıkkın nefesimi dışarıya verdim.

"Jungkook benimle birlikte yürüyebilecek misin?" diye sorduğumda başını yasladığı omzumdan ayırdı ve kıstığı bakışları ile önce bana ardından çimlere baktı.

"Burada oturalım neden yürüyoruz?"

Derin bir iç geçirip gözlerimi devirdim.

"Sıcacık yatağında uyumak daha mantıklı değil mi?" diye sorduğumda bakışlarını çimlerden ayırdı ve boşta kalan elini yüzüme çıkarıp işaret parmağını yanağıma bastırdı.

"Sen çok akıllı bir kızsın, sana bayılıyorum."

"Sen de biraz akıllı olsan keşke," diyerek elini itip kolunu boynuma doladım ve "belimden sıkıca tut," diyerek onu uyardım.

"Tuttum."

Uslu bir çocuk gibi belimi kavrarken dikkatli adımlarla kapıya doğru ilerledim ve Jungkook'un üzerimde bulunan ceketinin cebinden anahtarı alıp kapıyı açtım.

"Bir dakika!"

Jungkook kısılan bakışları eşliğinde kapı pervazına yaslanıp beni baştan aşağıya süzdü ve sonra bakışlarını kendi üzerinde gezdirirken yüzüne dumura uğramış bir ifade yerleştirdi. "Biz evlendik mi?" diye şaşkınlıkla sorduğunda gözlerimi devirdim.

"Bu sonuca nasıl ulaştın acaba, gel buraya," diyerek yeniden koluna asıldım. Midem bulanırken bir an önce Jungkook'u odasına çıkarmak ve ardından ılık bir duş alıp uyumak istiyordum.

"Nasıl evlendik bilmiyorum ama gelinlik yakışmış."

Kapıyı ayağım yardımı ile kapatıp Jungkook'u çekiştirmeye devam ettim.

"Sarhoşken hepten aklını yitiriyorsun Jungkook ama bugün sabırlı bir insan olacağım," dediğimde ardımdan gelmeyi bırakan Jungkook beni kendisine doğru çekti.

"Seni odamıza kucağımda çıkarmam gerekir."

"Kendini taşımayı öğren sen önce," diyerek gözümün önüne düşen kaküllerimi üflediğimde Jungkook bir elini saçlarıma çıkardı ve saçlarımı kulağımın ardına sıkıştırdı.

"Ortalık bir miktar dönüyor olabilir ama yine de seni kucağımda taşıyabilirim."

"Ağzına bir tane vurmamı istemiyorsan sadece dediklerimi yap," diye neredeyse bağırıp Jungkook'un saçlarımdaki elini tutup aramızdaki boşluğa indirdim ve yeniden önden ilerlemeye koyulduğumda "Ne biçim eşsin sen" diye mızmızlandığına tanık oldum. Sırf üzerimde beyaz bir elbise var diye evlendiğimizi düşünen birinin çok da mantıklı cümleler kurmasını beklemiyordum.

Birkaç basamakta tökezlemiş olsak da merdivenleri nihayet sağlam bir şekilde çıkıp Jungkook'un odasına yöneldiğimde sımsıkı kavradığım elini gevşetti ve parmaklarımızı iç içe geçirdi.

Bu samimiyet nereden geliyordu?

Dişlerimin arasından derin bir nefes alıp kapıyı açtığım gibi onu da peşimden sürükledim.

Yatağın yanına kadar ilerleyip elimi kendime doğru cektiğimde bana bakıp sırıtan Jungkook'u omuzlarından yatağa dogru itip sırtının yatakla buluşmasına sebep oldum.

"Çok hızlısın, soyunmadım bile."

Kulaklarım sinirden kızarırken yatağın üzerindeki yastıklardan birini alıp kafasına fırlattım.

"Gerizekalı, uyu şimdi. Yarın hesabını soracağım bunların."

"Yaa, nereye gidiyorsun?"

Ardımdan söylenirken yalnızca sabır dilenerek kendi odama doğru ilerlemeye koyuldum.

Bir daha değil Jungkook ile bir partiye katılmak, iki adım öteye gideceğimi sanmıyordum.

Sırf şu içki olayını ben başlattım diye bu kadarına katlanmıştım. Ağrıyan omzumu sağa doğru yatırıp orayı elimle ovarken Jungkook'un karşı odadan adımı bağırdığını duyabiliyordum.

Başımı olumsuzca iki yana sallayıp üzerimdeki ceketin cebine sıkıştırdığım minik çantamı çıkardım ve içinden telefonumu aldım. Gelen mesaj bildirimleri arasında Jimin'in ismini görünce yüzümde oluşan gülümseyişe engel olamamıştım.

Bir an önce gönderdiği yirmi bir mesajı açıp okumak istediğim sırada karşı odadan gelen sesle birlikte korkuyla yerimden neredeyse sıçradım. Dalgın olduğumdan gafil avlanmıştım.

Yine başıma ne türlü bir sorun açtığını bilmeden telefonu yatağın üzerine fırlatıp karşı odaya koşar adımlarla ulaştığımda yerdeki cam parçalarını toplamaya çalışan Jungkook görüş alanıma girdi ve beni görür görmez suçlu bir ifade takındı.

"Sadece duş alacaktım ama bu vazo önüme çıktı."

Vazoyu şikayet ederken gözüme oldukça sevimli göründüğü için sinirlerimin uzaklaşmasına izin verdim ve yanına doğru ilerleyip onu olduğu yerden kaldırdım.

"Ben bunları toplayacağım ve sen burada bekleyeceksin," dediğimde usulca başını salladı ve yatağın üzerine oturup sessizce beklemeye başladı.

Yerdeki büyük cam parçaları topladıktan sonra geri kalan minik parçaları ıslak mendil yardımı ile bir araya getirip büyük parçalar ile birlikte çöp kutusuna attım.

Çömeldiğim yerden kalkıp üzerimdeki ceketi çıkarırken Jungkook'un bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Aslında konuşmasa iyi çocuk olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Üzerimdeki elbiseye aldırmadan yanına ilerleyip elimi uzattığımda tereddüt etmeden elimi tuttu. Bana alık alık bakıyordu ama bu çok mühim değildi.

"Dikkat edelim de önüne başka vazo çıkmasın," diyerek güldüm ve tedbiri elden bırakmamak adına kırılası eşyaların olmadığı sol taraftan ilerleyip banyoya Jungkook ile birlikte girdim.

"Birlikte mi duş alacağız?" diye şaşkınlıkla sorduğunda ona ters bir bakış attım. Fesat bakış açısını ne zaman dizginleyeceğini merak ediyordum.

"Hayır seni burada boğacağım," dediğimde gözlerini olabildiğince açtı ve sonra bakışlarını kapıya yöneltti. Daha önce de tespit yaptığım gibi sarhoşken belki uslu bir tavşanı andırıyordu ama aklını tümüyle yitiriyordu.

"Gel buraya, ciddi değilim," diyerek gömleğinin kolundan tutarak onu küvete doğru sürüklerken tereddütlü adımlar attığını fark etsem de ardıma bakmadan ilerledim.

Hadi uzan," dedim tek kaşımı havalandırarak.

Bakışlarını benimkilere odaklayıp ellerini gömleğinin düğmelerine götürürken bileklerini kavrayıp ona engel oldum.

"Kıyafetlerini çıkarmak yok," dedim. Amacım sadece kendine gelmesi için onu bir miktar ıslatmaktı ve bunu gayet kıyafetleri üzerindeyken de yapmak mümkündü.

Jungkook kafasını yana yatırıp kaşlarını çattı ve bir müddet düşündükten sonra küvete geçip uzandı.

Zihnimde "we are the champions" çalıyordu ve ben buna engel olamıyordum.

Suyu ılık bir seviyeye ayarlayıp açtığımda Jungkook'un yüzünü hedef aldım.

"Yaa soğuk bu!"

Küvetten çıkmak için bir hamlede bulunan Jungkook'u omzundan geriye doğru bastırdım ve küvetin yan tarafına oturup suyu tutmaya devam ettim.

"Birazdan ısınır, çok soğuk değil," dedim. Hem biraz soğuk suyun, bulanık zihnini daha rahat açacağından emindim.

"Gerçekten soğuk," diyerek bileğimden tutup kurtulmaya çalışırken anlık beni de kendine doğru çekti. Kendimi Jungkook'un kucağında bulurken duş başlığını kontrol edemedigim için şu bana doğru püskürürken dudaklarımdan kuvvetli bir çığlık yükseldi. Gerçekten su soğuktu ama daha kötüsü, bacaklarım küvetin dışında kalacak şekilde Jungkook'un kucağına düşmüştüm. Refleksleri kuvvetli olsa gerek bir kolu belime dolanmış ve sırtımın küvetin kenarına çarpmasını engellemişti.

"Bu su çok soğuk!" diyerek suyu yeniden Jungkook'a tuttuğumda duş başlığını elimden alıp çekti ve aşağıya doğru indirdi.

Islak saçlarından dökülen damlalar, derin derin aldığı soluklar, bana odaklanan bakışları eşliğinde öylece durmaya devam ederken bedenimden bir ürperti geçti ve ondan farksız olduğunu düşündüğüm saçlarımı geriye doğru atıp küvetin kenarına tutunduğumda belimden destek olup kalkmama yardımcı oldu. Yanaklarımı ele geçiren bir sıcaklığa, titreyen bedenim tezatlık oluşturuyordu ve işin garibi Jungkook orada soğuk suya rağmen öylece durmaya devam ediyordu.

"Ben, üzerimi değiştirip geleyim," dediğimde bakışlarını nihayet benden alan Jungkook küvetin kenarlarına tutunup ayağa kalktı ve suyu yeniden ayarlayıp sıcaklığı kontrol ettikten sonra bana doğru döndü.

"Gelmene gerek yok."

Sanırım az da olsa kendine gelmişti.

"Peki," diyerek kendimi banyonun dışına attığımda ellerimi yanaklarıma götürdüm. İlk kez Jimin dışında bir erkekle bu kadar yakın mesafede bulunuyordum.

"Cidden utanç verici," diye mırıldanarak kaşlarımı çattım ve kendi odama hızlı adımlarla ulaşıp kapıyı kilitledim.

Üzerimdeki elbisenin yanda bulunan fermuarını kolaylıkla aşağıya doğru indirip ıslak elbisenin üzerimden kayıp düşmesine izin verdim ve topuklu ayakkabılarımı ayağımdan çıkarıp elbise dolabını açtım. İç çamaşırı ile birlikte temiz gecelik seçip banyoya geçecekken Jimin'in attığı ve benim henüz okuyamadığım mesajlar aklıma düştü ve adımlarım yatağıma doğru rotasını değiştirdi.

Yatağın üzerinde telefon dışında bir de Çoko vardı ve yine minik kedim her şeyden habersiz mışıl mışıl uyuyordu.

Gülümseyerek tuş kilidini açıp Jimin'den gelen mesajları açmamla birlikte gülümseyişim dudaklarımda asılı kaldı.

"Sanırım birine düştüm. O çok tatlı."

"Vee Jungkook'un arkadaşları ile birlikte takılıyor. Kim olduğunu öğrenmek sana kaldı."

"Çok şirin değil mi?"

Bana gönderdiği resmin sahibinin Taehyung'un kız kardeşi Yu Bi'ye ait olduğunu fark edince gülümseyişim tamamen silindi.

Yu Bi her anlamda tatlı bir kızdı ve benim ona karşı kötü hisler beslemem imkansızdı.

Geri kalan mesajları okuma gereği duymadan telefonun elimden yatağın üzerine kayıp düşmesine izin verdim.

Yu Bi'nin, Jimin'in ilgisine daha ne tepki vereceğini bile bilmiyordum ama şimdiden ilk aşkımı kaybetmiş gibi hissediyordum.

Ben geldim 💙

Uzun zamandır bekletiyorum ama ancak vakit bulabildim 💙

Yeni bölüm için;

Vote sınırı:350
Yorum sınırı:500

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

202K 13.2K 36
Güzelliğini yitirmiş sönük ışıkta gece yarısına kadar dans ediyoruz. Kitabın yayımlanma yılı=2018
19.8K 1.7K 33
Saraya zorla getirilmişken hayatımın bu şekilde olacağını düşünmemiştim.
8.8K 478 18
Pineslar ve Cipherlar artık akrabalar. Ama kimse bunun iyi birşey olduğunu söylemedi. Kavgalar ve intikamlar sonuçta ölümleri doğracak. Peki hiçkimse...
42.1K 4K 43
Birbirine rakip iki müzik grubu: Heartless ve Paradise. Bu iki grup arasında filizlenecek bir aşk nelere sebep olabilirdi ki? ❅ 19.10.23 bxg #1 01.0...