The Artist | Bruce Wayne

By hamartiax

6.4K 730 370

Kadın bir ressam ve artık sakin bir hayatı arzulayan Bruce Wayne. İkisi tanışır garip bir gecede. Sırf her ş... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-

-5-

429 57 14
By hamartiax


Red Hood tam anlamıyla kötü bir adam değildi.

En azından bu Red Hood değil diye düşündü. Geçmişte birçok Red Hood olmuştu ve bunlar genelde hırsızlardı. Büyük bankaları, müzeleri, çok güvenlikli fabrikaları soyarlardı.

Ama o öldürüyor. Aslında bunun da iyi bir şey olmadığından da gayet emindi. Sadece kötüleri, ama öldürüyor.

Kaşları çatıldı. Doğal olmayan yollardan ölüm oranları çok bariz bir şekilde olmasa da yükselmişti, ancak bu onun dikkatini çekmemişti. Başka bir Batman gibi mi? demişti kadın. Ancak Red Hood Batman'nin hiçbir zaman yapamayacağı bir şeyi yapıyordu.

Ve bunu ustalıkla yapıyordu. Daha büyük bir şey için hazırlandığı belliydi. Eğer Gotham'ın yeni Batman'ı olmak istiyorsa eninde sonunda onunla karşı karşıya gelecekti. Bruce bu karşı karşıya gelişin mümkün olduğunca yakın bir zamanda olmasını umdu. Belki o zaman onu engelleyebilirdi.

Öte yandan Florence ile konuştuğunda da kadının sesinden, onun tarafında da bir şeylerin yolunda olmadığını anlayabiliyordu. Yine de eğer kadın konuşmak isteseydi Bruce'un yaptığı gibi onu arar ve anlatırdı.

Adam başını kaldırdı ve ayakta duran Alfred'e ve kendisini bir koltuğa atmış Dick'e baktı. Düşündüklerini onlara anlattı. ''Bunun gelmesi an meselesiydi.'' Dedi Dick. Nightwing kostümü olmadan son zamanlarda onu görmemişti ve şimdi günlük kıyafetleriyle olması garipti.

''Dediğiniz gibi dikkatinizi daha çok çekmek için size doğru hareketlenmeye başlayacaktır. Peki o zamana kadar?''

Bruce, Alfred'in zoruyla yukarı çıkmış ve bir koltuğa otuturulmuştu ancak mağarada bilgisayarının başında araştırmayı yeğlerdi.

''Şimdiye kadar aynı şekilde öldürülen dört kişi de uyuşturucu kaçakçısı. Dördü de kurşunla öldürülmüş ancak öncesinde işkenceye uğramışlar.''

''İsimleri topluyor.''

Bruce başını salladı. Bunu sırf bir kahraman gibi çözemezdi. Tamamen bir dedektife dönüşmeliydi. Ancak detaylar gözlerinin önünden geçip gidiyormuş gibi hissediyordu. Onları yakalayamıyordu.

''Son baktığımda hepsi kısa bir süre önce Penguin'nin kulübüne  gitmişlerdi. Belki de onunla bir ilişkileri vardır.'' dedi Dick. Bruce neredeyse kararmış havaya baktı. Tüm bu araştırma olayının bir yerinden başlamalıydı ve o noktayı da bulmuş gibiydi.

***

Florence elinde ki şarap bardağına adeta sarılırcasına tutunuyor. Floransa'nın büyüleyici sarı ışıklarını, çiçek ve bitkilerle dolu terasından izliyordu. Artık Salı günüydü ancak pazartesinin bir uzantısıymış gibi hissettirmesine lanet ediyordu

Rahatlamaya ihtiyacı vardı ve bunu ne aşık olduğu şehirde, ne de aşık olduğu ülke de yapabilirmiş gibi hissediyordu. New York'ta ki hissi özlemişti. Uzun vadede yaşamak isteyeceği bir yer olmasa da gelip geçiciliği teklif ediyordu. Amerika yeniydi ve sürekli yenileniyordu.

Florence ise yeni bir şeye ihtiyacı olduğundan emindi.

Bu yüzden İngiltere'de ki işini bırakırken ki yaptığı gibi hızlı bir karar aldı. O zaman ki işi onu mutlu etmiyordu ve kararından hiçbir zaman pişman olmamıştı. Şimdi ki işinden de memnun değildi ve kendisini bu durumda daha fazla boğmaya izin vermeyecekti.

Sevdiğin bir şeyi bulana kadar uğraşmalısın demişti annesi. Bir an annesini düşününce aydınlanmış gibi oldu. İngiltere'de saat geçti ancak annesinin henüz uyumadığını biliyordu.

Tıkandığı zamanlarda yaptığı gibi annesini aradı. Güven dolu sesini duyduğunda doğru kararı alacağından emindi. Nitekim annesi ona spesifik bir şey söylemedi. Akademi de ki işinin başından beri Florence'e uygun olmadığıydını tekrar belirtti. "Bir ara ver. Rahatla, sonra neyin gerçekten seni tatmin ettiğini anlayacaksın.'' Demişti annesi ve bu adeta ressamın kalbine su serpiştirmişti. Duymak istedikleri söylenmişti.

Bu yüzden Salı günü daha erken bir saate üniversiteye geldiğinde eğitim kurumlarında istifa sürecinin nasıl olduğunu bilmese de istifa dilekçesini verdi. ''Bu Çarşamba günü son.'' Dedi Florence. Artık nefret bile etmediği adama. Ona karşı herhangi bir şey hissetme durumda değildi çünkü adamın artık hayatında bir etkisi olmayacaktı.

''Sonra buradan ayrılıyorum.''

Adam önce itiraz eder gibiydi. Fakat sonra kabul etti. Neredeyse mutlu olmuş gibiydi. Florence o an yerine gelecek kişinin hazır olduğunu fark etmişti ve muhtemelen yakın gelecekte ki kovulma senaryosundan kurtulmuştu.

Salı gece çantasını hazırladı. Ama ne yapmak istediğinden emin değildi.

Amerika vizesi halen geçerliydi. Belki oraya giderdi. Gezmek istediği yerleri gezerdi. Bir yandan yapabileceği bir iş arardı. Kabul ederse Bruce ile zaman geçirirdi. Bruce ile zaman geçirmeyi çok istiyordu.

Çarşamba akşamı, üniversiteden artık öğretim görevlisi olmadan çıktığında, üstünden bir yük kalkmış gibiydi. Mutluydu, rahatlamıştı ve bunu kutlama ihtiyacı hissediyordu. Yakın bir arkadaşını aradı ve eve gittiğinde mutlulukla yemek hazırlamaya başladı.

Kapısı çaldığında evinde uzun zamandır ilk defa birden fazla yemek pişmişti. Yaptıklarından memnundu.

Kapıya ilerledi, açıp önünde ki uzun boylu adama baktı. Çok eski arkadaşı Felix'e gülümsedi ve boynuna atıldı. Birbirlerine sıkıca sarılırlarken konuşulmadan geçen günlerin acısını çıkarıyorlardı.

İçeri geçtiklerinde kadın saçı uzamış ve hatta değişmiş adamı inceledi. Harbiden son görüşmelerinden ne kadar zaman geçmişti?

''Hey burası güzel olmuş.'' diyen Felix'in peşinden mutfağa gitti. Yemekler hazırlanmıştı ve alkol şişeleri masanın üstünde duruyordu. Adam arkasını dönüp muzipçe gülümsedi.

''Zor zamanlar olmuştu bilirsin.'' Adamın kendi eviymiş gibi rahatlıkla bardağı şarapla dolduruşunu ve evi inceleyişini izledi. Belki uzun zamandır bir araya gelmiyorlardı. Ama samimiyetlerinden hiçbir şey eksilmemişti.

''Aç olduğunu tahmin ediyorum.'' Deyip balkon penceresinin önünde ki masayı gösterdiğinde adam elinde bardakla sandalyeye yerleşti ve kadın hızlı hareketlerle yemekleri masaya yerleştirdi. Arada havadan sudan sohbet ediyorlar, nasıl olduklarını soruyorlardı.

''İngiltere'de ki yemeklerden bin kat, İtalya'dakilerden de on kat daha iyi yemeğe hoş geldin.'' Kadın kıkırdadı. Çocukluk arkadaşını daha soluklanmadan yemek masasına oturtuşu bir anlığına garip gelse de, eskiden de böyle yaptıklarını hatırladı. Tatlı anılarla kadehlerini tokuşturdular. Sonrasında her bir lokmada tekrardan bir kahkaha atılmaya başlanmıştı. Eve mutluluk gelmişti.

''...Üstelik şu gözlüklü eleştirmenlerden de vardı! Ellerini aynen şu şekilde çenelerinin altına koyuyor.'' Kadın dikleşti ve bir elini dirseğinin altına diğerini de çenesinin altına getirdi. ''Hmm diyerek resimleri inceliyordu. Sonra da boşluğunu buldukları insanlara ressam bu resimle bunu anlatmak istiyor diye anlatmaya başlıyorlardı! O kadar fazlaydılar ki birkaç kişi beni tanımayıp bana da anlatmaya başlamıştı.''

Kadın yapmacık bir şekilde öksürdü ve adeta yılışık bir şekilde taklit yapmaya başladı. ''Bence ressam burada Avrupa'da yaşamanın zorluğundan ve oradan kurtulduğunda ki halinden bahsetmeye çalışıyor demişti. Oysa ki resim Sebastian'nın sarhoşken çektiğim fotoğrafından ilhamdı! Sebastian halen o resimde kendisi olduğunu bilmiyor!'' Yüksek sesle konuşup küçük kahkahalar ve neredeyse kızaran yüzüyle konuşurken ikisi de gülüyordu. Bir süre sonra sakinleşirken başını sallayarak ''Ama sonunda iyi geçti.'' dedi. Kendisi de ressam olan arkadaşına baktı. ''Sebastian'ın ipleri eline alışı iyi oldu. Artık uluslararası bir sanatçıyım.''

''Sonunda bunu başaracağın belliydi.'' Derken Felix bardağından bir yudum daha aldı. ''Peki ya sponsorun Bay Wayne? O da gözlüklü eleştirmenler gibi miydi?'' kadın biraz kızardı. Fakat alkolden kızaran yanaklarında pekte seçilmedi. Sebastian ve Felix tanışıyorlardı. İkisinin bu konu hakkında konuşmuş olma ihtimalini atlamıştı.

Gözlerini kaçırdı. ''Sanırım o gerçekten anlamaya çalıştı.'' Duraksadı. O geceyi düşündü. Nasılda büyülü bir geceydi. Dalgınca bir iç çekişle ''Kendince bir yorumu olmuştur büyük ihtimalle.'' Dedi.

Felix kadınınkinden de dolgun dudaklarını birbirine bastırdı ve kadına garip bir bakış gönderdi. Gülmemek için kendisini zor tutuyormuş gibiydi. ''Ne oldu?'' dedi kadın kaşlarını çatarak. Felix, Florence'in söyledikleri üzerine gülmeye başladığında kadın hareket etmeden arkadaşını izledi. ''Ona vurulmuşsun!''

Kadın ellerini saçlarına götürdü hafifçe. Ne yapacağını bilmediğinde bunu yapardı.

''Belki evet. Bu kötü mü?''

''Kendine uygun birisini bulamayacağından o kadar emindin ki! Bırakıp gittiğin tüm o erkekler, hatta tüm o kadınlar! Demek hepsi seni buraya getirecekti.'' Kadın gözlerini devirdi ve şarabından bir yudum aldı.

''Göreceğiz.'' Dedi fısıldayarak. ''Umarım öyledir.'' Diyerek daha da kısık bir sesle devam etti.

***

Yağmur kendisini bırakıp gitmişti ve az öteyi görmek neredeyse imkansızdı. En azından gece kulübüne girene kadar öyleydi.

Vip loncaya, iyi bildiği karanlık yollardan geçerek vardığında yüksek müzik kesilene kadar deri kapıya doğru gitti. Karanlıktan çıkmıştı. Ancak uyuşturulmuş ve kendisini kaybetmiş bedenlerin arasından fark edilmeden içeri girmesi zor olmadı.

Deri kapıyı açıp parlak bir ışıkla karşılaştığında kemerinden hızla düğmeye bastı ve elektriklerin gitmesini sağladı. Fark edilmeden Penguin'i alıp çıkacak zamana ihtiyacı vardı.

Yarasa maskesinin ardından garip sesler çıkaran tombul ve kısa adamı gördü. Ona zaman tanımadan elini sırtına yerleştirdi ve sağlam bir ipi belinin etrafına dolayarak duvarda bir delik bırakarak hemen kulüpten çıktı.

İşi bu kadar kolay olmuştu.

Penguin gibi birisi bile dikkat etmeyi unutuyordu.

''Nightwing ben çıktım.''

Düşen tek camlı gözlüğünden dolayı net göremeyen Oswald homurdandı. ''Bu da ne sikim. Beni ziyarete gelmeyeli çok uzun zaman olmuştu Batman.''

Göbeğinin etrafından dolanan ipi eline aldı ve kilolu adamı zorlanmadan başka bir binanın üstüne atıp, kendisi de oraya gitti.

''Beni binadan binaya atmayı ne zaman bırakacaksın lanet yarasa özentisi!'' Batman kilolu adamın bağlı olduğu ipi tutup hafifçe kaldırdı. ''Eğer iyi bir penguen olup bana ihtiyacım olanları söylersen bende seni rahat bırakırım.''

Dikleşti. ''Daha önce olduğu gibi Oswald. Bana bilgi ver. Bende seni rahat bırakayım.''

Oswald dikleşmeye çalıştı ancak kilosundan dolayı bir top gibi yuvarlanmaktan öteye gidemedi. Nightwing'te binaya vardığında karşılaştığı manzaraya gülümsedi. Batman ile göz göze geldikten sonra daha ciddi bir ifade takınmaya çalıştı. Ancak görüntü fazla komikti.

''Red Hood hakkında ne biliyorsun.''

Adamın ''Siktir.'' Dediğini duydu. ''Siktir, siktir, siktir. En olmayacak zamanda gelmeyi bırak artık!''

''Penguin. Bir kere daha soruyorum. Sormadan önce seni bir yerlere atmayı çok sevdiğimi unutma.''

Yağmur hızlanmaya başlarken sakince eğilip konuşmaya başladı.  ''Red Hood barına gelen uyuşturucu satıcılarını öldürüyor. Onunla bir anlaşman var mı?''

Penguin yağmurdan mı yoksa artık pes ettiğinden mi bilinmez gözlerini kapattı. ''Senin gelebileceğini söylemişti.'' Dedi kısık bir sesle ancak Bruce bunu duydu. ''Onunla da bunun için anlaştım Batman. Beni senden koruması için.''

Bruce sert bir tekmeyle yere düştüğünde beklenmedik hamleyle bir an şoka girmiş olsa da hemen ayağı kalktı ve gördükleriyle duraksamak zorunda kaldı. Nightwing ve Red Hood dövüşürlerken kaşları çatıldı. Eski Red Hood'un gülünç maskesi yoktu yüzünde. Kıyafetleri daha pratikti. Takım elbise yerine siyah bir süit ve kahverengi ceketiyle istediği gibi hareket etmeye daha müsaitti.

Nightwing yere düşerken bu sefer yarasa saldırdı. Hareketler hızlıydı, Batman'i savunmada kalmaya zorluyordu. Karşılaştığı bu adam daha önce karşılaştıklarına benzemiyordu.

Çevikti, vuruşları yerini bulduğunda kendilerini çok iyi hissettiriyorlardı.

Sonunda Bruce maskeye sert bir yumruk attığında ve yumruk durdurulamadığında Hood yere düştü. Elinin kemerine gittiğini gördü. Durdurmaya çalışsa da kırmızı maskeli adamın elinde ki küçük toplar patlatıldığında geç kalmıştı.

Her yer dumandı. Ateş yoktu ancak etrafını da göremiyordu. Hemen burnunu kapattı ve Penguin'nin olması gereken yere döndü. Orada değildi. Maskesinde ki gece görüşü özelliğini açtı ancak Red Hood halihazırda uzaklaşıyordu.

Nightwing ayağı kalkarken Bruce adamın peşinden koşmaya başladı. Biraz ilerledikçe binaların aşağısında yolda kesilmiş ipleri gördü ve bu onu daha da meraklandırdı.

İplerinde en iyi malzemeyi kullanırdı ve klasik bir bıçakla kesilemeyeceğine emin olurdu. Ama kesilmiş bir şekilde kaldırımda duruyorlardı işte.

Kırmızı maskeliyi kaybettiğinde öfkeliydi. Gözlerini kapattı ve bir daha ki karşılaşmalarının yakın zamanda olmasını umdu.

Red Hood artık yeni düşmanıydı.

Ben yazarken kendi kendime çok heyecanlanıyorum umarım sonu garip çıkmaz.

Düşünceleriniz? Red Hood'un bir planı var tabii ki ancak bu plan nasıl?

Ayrıca Florence daha 'normal' sorunlarla uğraşırken tüm bu olayların içine girmekten kendini alabilecek mi?

Beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz kısımları belirtmeyi unutmayın!

İyi günler dilerim efenim.

Continue Reading

You'll Also Like

30.1K 2.1K 31
Rüzgârım söndü, dindi ateşim Ah, bebeğim, ben hâlâ deliyim~
886K 70.9K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
8.6K 352 16
i'd love to see me from your point of view. [yaş farkı içerir.] marc bartra ff, the first one. 13.03.23 #1marcbartra 28.03.23 #1barcelona
50.4K 4.1K 39
Victoria Bennett, yirmi beş yaşındayken Birningham'dan yüksek lisans için Atlanta'ya taşınır. Tom Hiddleston'nın büyük bir hayranı olan Victoria, hi...