Euphoria ❧ KookU

By ibangtanyou

497K 54.7K 49.8K

Tenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇 More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
Final Bölümü

14.Bölüm

10.7K 1.1K 1.2K
By ibangtanyou

(Jungkook)

Mutant kabuslarım eşliğinde uyanmaya alışmıştım. Yine yatak başlığına sırtımı yaslamış bir şekilde boşluğa bakmaya devam ediyordum. Belki de artık uyku hapları falan kullanmalıydım ama bir yandan da tüm bunları hak ettiğimi düşünüyor, huzursuzluğumu kendime müstehak görüyordum.

Derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Üzerime uzun hırkalarımdan birini geçirerek odadan çıktım. Henüz hava aydınlanmasa da bahçede bir süre temiz hava alabilirdim.

Merdivenleri ağır ağır indiğimde mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekti. Büyükannem sabahın köründe ne yapıyordu?

"Ne yapıyorsun büyükanne?"

"Balık almışsın eve. Onu besliyorum."

Kavanozun içindeki yemleri görünce gözlerimi olabildiğince büyüttüm.

"O yemlerin hepsini mi verdin?" diye sordum. Az sonra balığın öleceğini tahmin edebiliyordum.

"Acıkmış baksana, hepsini yiyor."

"Ölecek," dedim ve büyükannemin şaşkın bakışlarını yok sayarak yeni bir kavanoza su doldurdum ve balığı dikkatli bir şekilde içine koydum.

"Niye ölsün oğlum?"

"Jieun uyumadan önce zaten yem vermişti. Sadece sabah ve akşam iki küçük yem yetiyor. Muhtemelen ölecek," dedim.

"Jieun'un balığı mı bu? Ölürse üzülecek, gidip yenisini alsan olmaz mı?"

Büyükanneme karşılık umursamazca omuz silktim.

"Bu beni pek ilgilendirmiyor," dedim. Sabahın köründe bir de balık bulmakla uğraşamazdım.

"Benim yakışıklı torunum büyükannesi kırmaz. Gidip yeni bir balık bulur."

Büyükannem beni zan altında bırakıp mutfaktan ayrıldığında gözlerimi devirip şansıma bir kez daha lanet ettim. O sırada hareketsiz bir şekilde duran balığa bakıp yanaklarımı şişirdim.

Dün kıza bir de balığını yiyeceğimi söylemiştim. Kesin başına gelen şeyden beni sorumlu tutacak, papuç kadar diliyle olmadık laflar edecekti.

Üzerimi değiştirip evden çıkmak için yeniden üst kata yöneldim. Zaten hava almak istiyordum. Hem Jieun'un dilinden de kurtulurdum.

.....

Yaklaşık bir buçuk saat sonra eve gelebildiğimde sessiz olmaya özen göstererek mutfağın dışarı acılan kapısından içeri girdim.

Kavanozun yüzeyinde öylece duran balığın artık öldüğüne emin olmuştum. Bir poşet yardımı ile taşıdığım yeni balığı kavanoza bırakırken diğerini de tarif defterinden kopardığım bir sayfaya sarıp çöpe attım.

Kavanozdaki turuncu kuyruklu şeye bakıp ona doğru eğildim.

"Senin adın Jungkook," dedim. Jimin'den çok daha havalı bir isim olduğunu düşünüyordum. "Uzun saçları, yarım ay şeklinde gözleri ile sevimli görünen bir kız sana Jimin diye seslenirse ona aldırış etme."

Turuncu kuyruklu şey kavanozda süzülürken dediklerimi yapmasının mümkün olmasını diliyordum. Onun için fazla zahmete girmiştim. Bu saatte açık hiçbir pet shop bulamadığım için Yoongi Hyung'u uyandırıp akvaryumundan bir balık almıştım. Tabii onu uyandırmak biraz hırpalanmama ve bolca küfür işitmeme sebep olmuştu.

Ellerime ve üzerime sindiğini düşündüğüm kokuyu gidermek için duş almanın iyi bir fikir olduğuna kanaat getirerek üst kata yöneldim. Okula yetişmek için biraz hızlı davranmalıydım.

.....

Arabanın anahtarını yukarı doğru atıp yeniden avuçlarımın içine düşmesi ile birlikte adımlarımı İktisat Fakültesi'ne doğru yönelttim.

Bakışlarım benden bağımsız olarak Eczacılık Fakültesi'nin önündeki çim alanda gezindiğinde yaptığım şeyin mantıksızlığı yüzünden kendime kızdım.

Tanrı aşkına! Jieun'un sevgilisi ile nasıl oynaştığını mı izleyip duracaktım?

"Sırf sana karşı koyduğu için ilgini çekiyor," dedim kendi kendime ve adımlarımı olabildiğince hızlandırıp zihnimi boşaltmak için telefonumu ve kulaklıklığımı cebimden çıkardım.

Apocalyptica'dan "I don't care" adlı şarkıyı açıp modumu yükseltmesini bekledim. Ben böyleydim. Kimseyi umursamayan bir tiptim.

Omuzuma konan el ile birlikte arkama döndüğümde beşer kişilik aptallar takımından Kim Seok Jin ile karşılaştım. Bugünün berbat geçeceğinin sinyallerini şimdiden alıyordum.

Omzumda duran elini geriye doğru ittikten sonra kulaklığımı çıkarıp bakışlarımı üzerinde sabitledim. Bir taraftan da öfkelenen yanımı susturmaya çalışıyordum.

"Yine ne var?"

"Sana oldukça şaşıracağın haberlerim var," diyerek yüzüne pis bir sırıtış yerleştirdiğinde gözlerimi devirdim.

"Benim senin saçmalıklarına ayıracak vaktim yok," diyerek arkamı dönüp yoluma devam etmeye koyuldum.

"Chung Iseul hakkında konuşacaktım ama sen bilirsin."

Adımlarım olduğu yere çakılırken gözlerimi kısa süreliğine kapattım. Dudaklarımı hırsla ısırdığımda alnımdan soğuk bir ter yanağıma doğru süzüldü. Bedenim buz kesmişti sanki ve dizlerim titriyordu. Ayakta nasıl kalabildiğim bile muammaydı.

"Şimdi beni takip edeceksin Jeon Jungkook."

Boğazımı düğüm düğüm eden o hissi yutkunarak gidermeye çalışsam da başarılı olamadım. Yere çöküp avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum ama bunu burada asla yapamazdım.

Birkaç derin nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Kim Seok Jin'e doğru yavaşça dönüp sert bakışlarımı onun eğlenir ifadesine odakladım.

"Adi herifin tekisin," dedim.

"Bunu söyleyecek son kişi bile değilsin. Şimdi beni takip et."

.....

Üst kata kadar çıkmaya bile üşenerek kendimi salondaki koltuğa bırakıp anahtarı bir köşeye fırlattım. Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alırken ne halt edeceğimi düşünüyordum.

Kim Seok Jin'in teklifine hayır dersem herkesten sakladığım sır ortaya çıkacaktı yine de ona asla evet diyemeyeceğim bir teklif sunmuştu. Yaptığım şeyin vicdan azabını çekerken yeni bir kötülük daha yapamazdım.

Peki bu durumda sırrımı nasıl saklayacaktım?

Kadife kumaş kaplı koltuğu avuçlarımın arasında sertçe sıkarken dünya üzerinden yok olmak istediğimi hissediyordum. Zaten uzun bir süre "yokmuş gibi" yaşamıştım. Bunu yadırgamazdım.

Bir haftaya kadar pılımı pırtımı toplayıp gitme isteği cazip gelirken kapının açılma sesi ile birlikte avuçlarımda sıktığım kumaş parçasını serbest bıraktım.

Bakışlarım anlık olarak Jieun'a takılsa da kimseyle herhangi bir diyalog kurmak istemediğim için onu görmezden geldim.

Bir kahve eşliğinde saatlerce balkonda oturup soğuk havayı ciğerlerime çekme fikri zihnimde yer edinirken uzandığım yerden kalktım ve mutfağa ilerledim.

"Jungkook, bir şey sorabilir miyim?"

Jieun'un çekingen sesine karşılık kaşlarımı çattım. Normalde cevap vermezdim ama böyle sorunca merak etmiştim.

"Ne soracaksın?"

"Sen kötü bir şey mi yaptın?"

Elimdeki kupayı tezgaha bırakıp bakışlarımı üzerine sabitledim.

"Bunu nereden çıkardın?"

"Kütüphanenin yakınında seni serseri tipli birkaç kişi ile konuşurken gördüm."

Ani bir hareketle Jieun'u buzdolabı ile kendi aramda sıkıştırdım ve olası bir tekme atma girişimine karşılık bacaklarını hareket ettirmesine engel olacak şekilde konumlandım. Ellerimi buzdolabına yaslamıştım ve aramızda oluşan tek boşluk Jieun'un göğsümde duran elleri sayesindeydi. Yumuşak bakışları sertleşirken benim burnumdan soluyor olmam elimde değildi.

"Ne duydun?" diye sordum.

"Seni bana bu şekilde yaklaşmaman konusunda uyarmıştım."

"Soruma cevap ver!"

"Doğru düzgün sor o zaman!"

Bir anda göğsümdeki elini hareket ettiren Jieun, göğüs ucumu acımadan sıktığında duyduğum acı ile inledim. O ise firsattan istifade kollarımdan sıyrıldı. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşmak istediğinde göğsümün acısını yok sayarak koşar adımlarla ona yetiştim ve durdurmak kolumu arkasından beline doladım.

"Olmaz Jieun. Ne duyduğunu anlatmadan olmaz."

Bu kez kolumu ısıran Jieun, kolumu iterek yemek masasına doğru koştu. Aklımı kaçıracaktım az sonra. Burada oyun mu oynuyorduk?

"Geniş omuzlu çocuk sana bir hafta kadar teklifini düşünmeni ve kabul etmezsen senin sır gibi sakladığın her şeyi herkese anlatacağını söyledi."

Ona doğru ilerlediğimde yuvarlak masanın soluna doğru birkaç adım attı ve ben de sağa doğru.

"Sırrımı biliyor musun?"

"Ne yapacağım senin sırrını," diyerek omuz silken Jieun gözlerini kocaman açtı. "Yoksa birini mi öldürdün?"

Masanın etrafında dönüyorken Jieun anı bir hamleyle kaçarak koltuğun ardına geçti ve eline geçen ilk yastığı kafama attı. Eline aldığı her şeyi nasıl isabet ettiriyordu?

"Saçamama Jieun! Ne biliyorsan doğru düzgün anlat!"

Yediğim yastıklara rağmen ona doğru ilerlediğimde ben koltuğun önünde o ise arkasında duruyordu. Atacak yastık kalmadığını fark ettiğinde ayağındaki topuklu ayakkabılardan tekini çıkardı ve benim dudaklarımdan "yok artık" cümlesi dökülürken alnıma isabet eden topuklu ayakkabı ile sınır katsayılarımın fazlasıyla yükseldiğini hissedebiliyordum.

Bu kez elimden kurtulamayacağı gerçeği ile koltuğun arkasına geçtiğimde bu kez Jieun koltuğun önüne geçti. Refleksleri çok güçlü olduğu için aklını karıştırmak adına elimi saçlarıma götürdüm ve o diğer ayakkabısını çıkarmak istediğinde aniden koltuğun üzerinde ona doğru atıldığımda ayağında kalan tek ayakkabısı yüzünden sendeledi ve ben belinden kavrarken beni itmeye çalıştığı için Jieun altta kalacak şekilde ikimiz birden koltuğun üzerine düştük.

Saçları koltuğun üzerine yayılmış, göğsü hızla inip kalkıyorken bakışlarım yüzünde gezintiye çıktı. Bulunduğumuz pozisyon kısılan bakışlarını, yanağındaki beni, kırmızı dudaklarını izlemem için fazla müsaitti. Sinirim beni terk edip yerini kalp çarpıntısına bırakırken gardımı indirdim. Hissetiğim bu tuhaf şeyi anlamlandırmaya çalışıyordum. Bu tuhaf duygunun etkisine öyle bir kapılmıştım ki Jieun'un dudaklarından çıkan kelimeleri zorlukla duydum.

"Üzerimden çekilmezsen kafa atacağım."

"Pardon," dedim kollarımın üzerinden yükselip Jieun'un üzerinden kalktım ve hırsla olduğu yerden kalkıp üst kata çıkan Jieun'un ardından öylece baktım.

"Bir saniye," dedim elimi enseme doğru götürürken. "Ne duyduğunu sormayı unuttum."

Ben yine geldim 💙

Sınırlar dolmadan bölüm attım. Hadi yine iyisiniz 😄

Jungkook'un sırrı hakkında bir fikri olan var ?

Seok Jin'in teklifi ya da?

Yeni bölüm için;

Vote sınırı:300
Yorum sınırı:500

Continue Reading

You'll Also Like

106K 9.1K 34
1. kural kesinlikle deneklere aşık olmak yasaktı, peki ama Hoseok bu kurula ne kadar uyacaktı?
411K 34K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
405K 39.1K 62
"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan
238K 22.2K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin