Euphoria ❧ KookU

By ibangtanyou

497K 54.7K 49.8K

Tenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇 More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
Final Bölümü

13.Bölüm

9.3K 1.1K 944
By ibangtanyou

(Jungkook)

Kafama diktiğim sıcak kahve boğazımı yakarken yüzümü buruşturup boşalan karton bardağı parmaklarımın arasında sıkıştırdım.

Benimle göz göze gelmekten bile bu denli rahatsızlık duyan kızın, çakma sarışının dizlerinin üzerine uzanmış vaziyette ona bakıp gülümsemesine tahammül edemiyordum.

"Burada ne yapıyorsunuz?"

Mi Na'nın sesi odak noktamı değiştirmeye yetmese de yanağıma kondurduğu öpücüğün ardından göğsüme sığınışı ile birlikte rahatsızca yerimde kıpırdandım. Fakat onun beni saran kolları geri çekilmemi engelledi.

Jieun bakışlarını yeniden dizlerinde uzandığı sarışına yöneltirken bıkkın nefesimi dışarı verdim.

"Ne güzel gülüyor, zalimin kızı."

İç çeken Taehyung'a kısa bir bakış attıktan sonra gözlerimi devirdim.

"Sevgilisi var ve sen hâlâ kızı mı kesiyorsun?"

Taehyung bana ters bir bakış attıktan sonra "Senin de Jieun'a baktığını biliyorum," dedi. "Sevgilisi var diye vazgeçmen benim işime gelir. Çünkü ben kızdan gerçekten hoşlanıyorum ve peşini bırakmaya niyetim yok."

"Saçmalıyorsun," dedim histerik bir şekilde gülerek. "Jieun ile alakam olamaz benim."

"Kıskançlığından beni eve almadın şerefsiz."

"Hangi kız? Kimden bahsediyorsunuz?" diyerek araya giren Mi Na, kollarını bedenimden ayırıp merakla bana baktı.

"Şu bebek yüzlü, güzel gülüşlü, minik şey. Elleri bile minicik."

Taehyung'un bakışları kısılana kadar gülerek tarif ettiği özellikler, beni gerdiğinden "şu çakma sarışının dizinde uzanan sinir bozucu kızdan bahsediyoruz," dedim.

"Şu sinir bozucu kız yüzünden mi mesajlarıma olumlu yanıt alamıyorum?"

Mi Na'nın sorusuna karşılık göz devirmeden edemedim. Sebebini bilmiyordum ama Mi Na ya da bir başkası ile şu sıralar vakit geçirmek falan istemiyordum.

"Biraz yalnız konuşalım mı?" diyerek yerimden kalktığımda Mi Na da benimle birlikte kalktı.

Bir süre hiç konuşmadan yürüdükten sonra etrafta kimsenin olmadığına kanaat getirerek durdum ve konuşmak için dudaklarımı araladım.

"Mi Na, şu vakit geçirme olayına bir son verelim istiyorum," dedim.

"Cidden şu kızdan mı hoşlanıyorsun?"

Başımı olumsuzca iki yana salladım ve banklardan birine geçip Mi Na'nın da yanıma oturmasını bekledim.

"Kimseye karşı bir şey hissedemediğimi defalarca söyledim Mi Na. Aramızdaki şeye bir son vermek istememin sebebi senin bu durumu fazla ciddiye almaya başladığını düşünmem. Hayatında birden fazla kişi varken şimdi sadece benimle takılmak istiyor olman hoşuma gitmiyor," dedim açıkça. Beklentilerinin arttığını fark ediyordum ve ben kimseye umut verecek biri değildim. Ciddi ilişkilere kafa yormak bana göre değildi.

"Sadece seninle takılmak istemem senin için bu kadar kötü bir fikir mi?"

"Yapma Mi Na. Birbirimize karşı bir şey hissetmeyeceğimiz konusunda anlaştık. Bana karşı bir şey hissetmediğini söyleyebilir misin?"

Mi Na derin bir iç geçirdi ardından biraz bana doğru döndü. Belli ki ona bakmamı istiyordu ve ben de istediği gibi yapıp bakışlarımı yüzüne çıkardım.

"Ruh ve ten uyumumuz bu kadar iyiyken neden bir kez olsun denemiyorsun?"

Ruhumu görebilseydi bunu isteyeceğini asla sanmıyordum.

"Üzgünüm Mi Na, düşüncelerim asla değişmeyecek," dedim ve yavaşça olduğum yerden kalkıp ağır adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. Attığım her adımda içimde biriktirdiklerimi de beraberinde götürüyordum.

Nefretimi, pişmanlıklarımı, öfkemi ve daha birçok şeyi.

.....

Televizyon başında geçirdiğim onca saatin ardından bakışlarımı kol saatime düşürdüm.

"Sorumsuz," diye homurdandım kendi kendime. Gece yarısına kadar neden eve dönmediği ve benim neden saatlerdir bu koltuğa yapışık bir şekilde vakit geçirdiğim başlıca bir sorundu.

Sırf sarhoşken beni taşıdı diye ettiği lafların altında kalmamak için onu odasına kadar kucağımda taşıdığım günden beri benden köşe bucak kaçması hakkında onunla konuşmak istiyordum. Fakat onun eve geleceği konusunsa yanılmış olmalıydım.

İç sesim "sevgilisi ile birliktedir," diye bas bas bağırırken televizyonu kapattım ve yerimden doğruldum. Sırtımda hafif de olsa bir ağrı hissediyordum. Bir ara büyükannem ile  konuşup mevcut koltukları daha rahat olanları ile değiştirmesini isteyecektim.

Kapının açılması ile birlikte salonun ortasında durdum ve usulca içeri giren Jieun'a döndüm. Üzerinde ona elbise gibi gelen gömleğin sahibinin sevgilisi olduğunu fark edebiliyordum. Hızlı adımlarla içeri geçtiğinde elindeki poşette kıpırdayan turuncu balığı henüz görmüştüm.

Beni es geçerek rotasını mutfağa yönlendirdiğinde peşine takıldım ve boş bir kavanoza poşetin içindeki balığı yerleştirmesini izledim.

Minik işaret parmağını kavanozun etrafında gezdirip "evine hoş geldin Jimin," demesiyle birlikte gözlerimi devirdim. Sevgilisini bir balığa benzetmesine şaşmamalıydım.

Mutfak tezgahına yaslanıp bir süre balığına yem vermesini izlediğim Jieun, beni görmezden gelmeye devam ettiğinde boğazımı temizledim.

"Sevgilin mi bıraktı seni eve?"

Jieun önce şaşkın bir bakış atsa da başını olumlu bir şekilde salladı.

"Peki onda tam olarak ne buluyorsun?" diye sordum.

"Bazılarının aksine beynini kullanabiliyor olması oldukça taktir ettiğim bir özellik."

"Senin de her fırsatta laf sokuyor olman fazla itici bir özellik," dedim.

Jieun ellerini ağzına götürüp şaşkınlıkla bana baktıktan sonra hayıflandı.

"Upps, özür dilerim. Üzerine alınacağını düşünemedim."

Yanımdan çekip gidecekken birkaç saniyeliğine dudaklarımı ısırıp gözlerimi yumdum ve sonra buzdolabına doğru ilerlemeye başladım.

"Büyükannemin yaptığı damla çikolatalı kurabiyelerden yemek istersin diye düşünmüştüm. Ama madem gidiyorsun hepsini ben yerim," diyerek kurabiye tabağını alıp tezgahın üzerine bıraktım.

Olduğu yerden geri geri adımlar atan Jieun, tabağın diğer tarafındaki boşluğa geçip kurabiyelerden birine uzandı ve aynı kurabiyeyi seçme olasılığımız bir kez daha gerçekleşti.

İki ucundan tuttuğumuz kurabiyeyi Jieun'a bakarak tuttuğum yerden ikiye kopardığımda "ateşkes ilan edelim," dedim. "Seninle sürekli tartışmaktan çok sıkıldım."

Jieun'un dudaklarında ufak bir gülümseyiş oluşurken bana katıldığını düşünerek büyük yanılgıya düşmüştüm.

Kurabiye tabağı ile birlikte kaçmaya başlayan Jieun'un ardından çok yüksek olmayan bir tını ile seslendim.

"Balığını pişirip yiyeceğim!"

Hiç oralı olmayan Jieun, merdivenleri hızla çıkarken peşinden gidip onu yakalama isteği doğsa da kendimi dizginledim. Kucağımda odaya taşıdıktan sonra yediğim ikinci tekmeyi hâlâ sindirememiştim.

Bıkkın nefesimi dışarı verip kendime bir bardak soğuk su doldurdum. Bu yenilginin üzerine iyi gider diye düşünüyordum. Durduk yere kurabiyeleri de kaptırmıştım.

🍓💙🐇

Ben geldim yine 💁‍♀️

Hayran kurguda #2 olmustuk ama #46'ya düşmüşüz 🤷‍♀️

Bir anlaşma yapalım; siz sınırları çabucak doldurun ben de ders molalarımda bölüm yazıp atayım 💙

Yeni bölüm için;

Vote siniri:300
Yorum sınırı:500

Continue Reading

You'll Also Like

135K 9.9K 46
"Tanıştırayım çocukluğumun Katili Min Yoongi!" . MinJung'un kapıdan çıkıp gitmesiyle yaslandığı yerden çöküp saatlerce haykırarak ağlamasına şahit ol...
615K 67.8K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
19.8K 1.7K 33
Saraya zorla getirilmişken hayatımın bu şekilde olacağını düşünmemiştim.
263K 20.6K 41
"Sana bunları neden anlatıyorum bilmiyorum, Leylak. Ama güzel gözlerinle bir alakası olabilir."