BIG BOSS | TAEKOOK

By disturbaex

101K 7.7K 6.3K

"Yanımda mısın, karşımda mısın Jeon Jeongguk?" "Yanındayım Kim Taehyung." O gün bir saniye bile düşünmeden "Y... More

1
2
3
4
5
6
7
9
10
SORU-CEVAP
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
FİNAL
DUYURUUUU

8

3.2K 293 201
By disturbaex

Merhaba 

Yine beklettim özür dilerim. Son zamanlar da o kadar şeyle uğraşıyorum ki değil bölüm yazmak kendime zaman ayıramıyorum. Üstüne birde vertigom başlayınca, gelmem uzun sürdü. Artık her bölüme medya, gif eklemeyi düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz ve medya önerilerinize açığım. Uygun bir bölüm varsa önerdiğiniz müziği mutlaka eklerim.

Nasılsınız? Kendinize çok dikkat edin. Havalar soğudu sıkı giyinin. 

Yazım hatalarım olduysa affola, çok fazla bakamadım.

estoesmioy bu bölümü sana ithaf ediyorum çiçeğim, emeğin ve yardımların için teşekkür ederim ❤ Sizde profiline girerek yazdığı fici inceleyebilirsiniz, ben severek okuyorum sizin de beğeneceğinizden hiç şüphem yok.

Bu arada yorum-oyla yapmayı unutmayın olur mu? 

Okuyan gözlerinize sağlık.

SİZİ SEVİYORUM. 

Medya* Zayn- pillowtalk


***

Ne zaman kendimi bulutların üzerinde hissetsem, yere çakılmam da bir o kadar sert oluyordu. Kendimi olmayan şeylere inandırıyordum galiba ya da olmayacak herhangi bir şeye... belki de herhangi birine.

Kendi içimde olayları daima en uç noktada yaşıyordum. Aslında hiç önemli olmayan konulara takılıp günlerce düşünebiliyordum mesela, en önemli konuları da hiç umursamıyordum. Genelde şahıslara veya kişilere takılan biri olmamışımdır hiç ama söz konusu Kim Taehyung ise, ona daima takık bir ruh hastası haline gelmiştim sanırım.

Onunla tanışalı belki de ancak birkaç ay kadar oluyordu fakat onu sevdiğime, onunda beni sevdiğine kendimi öyle inandırmıştım ki, gözüm ondan başka hiç kimseyi görmez olmuştu. Beynim ondan başka hiçbir şeyi, hiç kimseyi düşünmüyor, kalbim yalnızca ritmik bir düzende 'Kim Taehyung.' diye atıyordu.

Fakat bu bile uzun sürmedi. Beni kendi elleriyle, tutamadığım bir hızda bulutların üzerine çıkaran adam, aynı hızla sert zemine çakılmamı da sağladı. Bu sefer sahiden, canım epeyce yandı. 

...

Bir kaç gün önce okula beni görmek için geldi sanıyordum. Oysa ki kasasından kaybolan paradan beni sorumlu tutmak için gelmişti. Üstelik onun şirketinde staj yaparken, en önemlisi onunla yatmışken nasıl bundan beni sorumlu tutabilirdi? Hiç mi tanımamıştı beni?

O gün arabada otururken, bir an bile düşünmeden benden şüphelendiğini gördüm kendi gözlerimle. Bana farklı bakan irisleri, o gün ilk defa şüpheyle bakmıştı. Bunun ağırlığını tahmin edebiliyor musunuz? Edemezsiniz.

Sevdiğim diye sıfatlandırdığınız adamın sizi boktan bir şeyle sorgulamasının ağırlığını anlatacak tek bir kelime dahi yok. Öyle bir dilin olduğunu bile düşünmüyorum, varsa da o dilin benim lügatımda olmadığından eminim. Bende o gün ona açıklama yapmak yerine, arabanın kapısını kıracak bir sertlikte kapatarak yanından ayrıldım.

Bu benim Kim Taehyung'a ilk sırtımı dönüşümdü. 

Sinirden bütün bedenim titriyordu. Dokunsalar ağlayacak denen şeyi yaşıyordum, o kadar doluydum. Sürekli yutkunuyordum. Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Koca adam, küçük bir çocuk gibi ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Oysaki imkansız.

Söz konusu Kim Taehyung ise ben her zaman ağlardım. Onun için yalnızca kırıldım diye ağlamazdım ki ben... severken de ağlıyordum, mutlu olurken de. İsminin geçtiği anda bile gözlerim dolardı benim. Kim Taehyung böyle böyle dengemi bozmaya başlamıştı işte.

O gün eve nasıl girdim, kendime nasıl gelip salona indim hatırlamıyordum. Tek hatırladığım çok fazla üşüdüğüm için tir tir titriyor olmamdı. Soğuktan parmak uçlarım morarmıştı. Acı hissetmiyor gibiydim, ya da hissetmek istemiyor gibi demeliydim. Belki de aslında acı çekmek istiyordum, kendimi cezalandırmak da denilebilirdi bir bakıma.

Kısa sürede birine güvenmiş olmak... evet, kısa sürede güvenip kendimi teslim ettiğim adam, bir kez daha canımı yakmıştı. Bu onun yüzünden ilk dağılışım değildi muhtemelen sonda olmayacaktı. Fakat ben bile bile lades demiştim.

Şimdiyse önümde bir kase dumanı tüten çorba, karşımda meraklı gözleriyle bakan Jimin vardı. Haklı bir meraktı. 

"Anlatmaya başlayacak mısın?" diye sordu sonunda dayanamayarak. Nereden başlayabilirdim ki? Bir kez daha nasıl kırıldığımı mı anlatmalıydım? Utanıyordum. Artık Jimin'e Taehyung ile ilgili bir şey anlatırken utanıyordum. "Okulda neden kavga ettin Jungkook?" Elimde ki kaşık sesli bir şekilde masaya düşmüş, gözlerimin ilgi odağı Jimin olmuştu. 

"Neden biliyorsun?" diye mırıldandım başımı tekrardan eğip, masanın desenini incelemeye başlamışken. Jimin ile göz göze gelmekten çekinir gibiydim. Hatta bundan kaçıyordum. 

"Okuldan aradılar. Bazen velin olduğumu unutuyorsun." Gözlerimi devirerek başımı iki yana salladığım esnada devam etti, "Çocuklardan birini kötü benzetmişsin." Kıkırdadı. "Fakat aklımı kurcalayan bir şeyler var Jungkook-" Bu sefer gözlerim, istemeyerek bile olsa gözlerini buldu. "Taehyung neden okula geldi?" Yutkundum. Kafamdaki düşünceleri en doğru şekilde anlatacak kelimeyi arıyordum, aslında öyle bir kelime yoktu. 

"Bende seninle bunun hakkında konuşmak istiyordum, fakat önce senden bir ricam olacak." Gözlerini kısarak beni izledi, önce kısa bir süre düşündü, sonra gülümsedi. Her zaman ki gibi içten bir gülümsemeydi bu. Jimin'in gülümsemesi beni daima rahatlatırdı. Yine öyle oldu. Başını hafifçe salladı. "Bana ufak bir konuda yardımın gerekiyor." 

"Konuyu sormama gerek var mı? Yoksa sen zaten anlatacak mısın?" Bu sefer tek kaşı çoktan kalkmıştı. Kızabilirdi veya kızmayabilirdi de, zaten sadece iki şık vardı elbette ama ben Jimin'in tepkilerini kestiremiyordum. Bu yüzden hiç bir zaman ona karşı çok fazla rahat davranamıyordum. Kızılması gereken konular da o kadar sakin tepki veriyordu ki, ben onun fırtına öncesi sessizliği olduğunu biliyordum. Fakat ummadık anda, yere küçük bir ekmek kırıntısı döksem mesela, ses telleri patlayacak kadar da bağırabiliyordu. Böyleydi işte Jimin. Ani çıkışları olan, istese insanları çok rahat kırabilen ama kırmaktan çok korkan, sinirlendiği zaman çok korkutucu olan, fakat çok da temiz bir kalbe sahip biriydi, benim de ailemdi. 

"Bana bir şeyi bulmanı isteyeceğim senden. Daha doğrusu birini." Derin bir nefes aldım. Kendimden emindim şu anda. Bunun sonunda Jimin bana kızmayacaktı hatta yardım edecekti biliyordum. Bakışları yumuşamaya başlamıştı bile, bu hep böyle olurdu. "Taehyung'un sistemine sızmaya çalıştığım günü hatırlıyor musun? Bana bir kaç kod vermiştin." Başını onaylarcasına salladığı anda devam ettim. "O gün bir şekilde başka birisi sisteme sızmış ve Taehyung'un kasasından ciddi bir miktar buharlaşmış. Taehyung bundan beni sorum-" derken ya da diyemezken yarıda kesmiştim çünkü cümlenin sonunu getirmeye çalıştıkça, beraberinde kalbiminde ağrıdığını da hissetmiştim. Boğazıma bir şey düğümlenmişti. Ben tarafından cümlenin sonunu getirmek imkansız görünüyordu.

"Bundan seni sorumlu tutuyor?" Jimin benim söylemek için belki binlerce kez düşündüğüm kelimeyi, tek seferde, yine de emin olamayarak sorarcasına söylemişti ama doğruydu. Kendi içimde defalarca savaş vermeme rağmen, şu dört kelimelik cümleyi dudaklarımın arasından dökememiştim. Onlarca kez dilimin ucuna kadar getirebilmiş ama devam edememiştim. Jimin'in söylediğine yalnızca başımı sallayarak onu onayladım. Yine kalbim acımıştı. "O günün kamera kayıtlarına bakarız. Kim olduğunu bulurum. Sende gider sana güvenmeyen adamın ağzına sıçarak, suçsuz olduğunu kanıtlarsın." Sözü bittiği gibi sandalyeden kalkmış, eliyle omzumu pat patladıktan sonra bilgisayarının başına geçmişti. 

...

"Kihyun neden böyle bir şey yapsın?" Jimin ile konuşmamızın ardından birkaç saat kadar geçmiş, Jimin bu esnada Taehyung'un şirketinin kamera kayıtlarını hacklemişti. O güne dönerek, odaya kimin girdiğini ve ne kadar süre bilişim odasında durduğunu izlemişti. Sonucunda Kihyun'un oraya girdiğini ve yaklaşık üç saat kadar bilişim odasında durduğunu öğrenmiş olmuştuk.  

Kihyun denen şahıs Yoongi'nin eski sevgilisiydi. Jimin ile gittiğimiz bir barda Kihyun ve Yoongi ile karşılaşmıştık. Kihyun saplantılı bir şekilde Yoongi'ye aşıktı fakat Yoongi onu umursamadan bizi hiç tanımadığı halde gözlerini bir saniye bile ayırmadan sürekli masamızı izlemişti. O gün bir şeyler olduğunu elbette anlamıştım.

O günden sonra ise defalarca aynı bara, aynı saatte gitmiş ve her defasında Yoongi ile karşılamıştık. İlk zamanlarda Kihyun'da Yoongi ile birlikteydi, daha sonralarda ise Yoongi tek başına her zaman oturduğu masasında oturur olmuştu. Zaten birkaç ay sonrasında da masamıza gelmiş, Jimin ile tanışmıştı. Kısa bir flört dönemi geçirmelerinin ardından şimdi ki konumuna gelmişler, senelerdir bir an olsun ayrılmamışlardı. Çoğu zaman onların aşkına imrensem de, onların arasında ki bağın aşktan çok daha öte de olduğunu biliyordum. Onlar birbirlerinin ailesi gibiydi. Birbirlerinin sığındıkları liman olmuşlardı. Her zaman karşılıklı verdikleri kararlara saygı duymuşlar, birbirlerinin istemedikleri hiçbir şeyi yapmamışlardı. Diyorum ya, aşktan farklı bir bağdı aralarında ki duygu. 

Şimdiyse Jimin önce kıskançlık krizlerine girmiş, Yoongi'nin "Kihyun neden böyle bir şey yapsın." diye sormasının ardından salonda volta atarcasına ileri-geri yüremeye başlamıştı.  

"Neden yapmasın Yoongi? Eski sevgilini çok mu iyi tanıyorsun?" 

"Hadi ama bebeğim. Sende benim kadar tanıyorsun işte. O nasıl desem, korkar böyle şeylerden. Başka bir şey olduğuna eminim." Yoongi'nin konuşmasının ardından Jimin elini beline koyarak Yoongi'nin karşısına dikilmiş, kaşlarını çatarak Yoongi'ye bakmaya başlamıştı. Ah tabi bir de burnundan solmayı ihmal etmiyordu. 

"Demek korkak, demek başka bir şey olduğuna eminsin Yoongi? Harika ya!" Evli çiftler gibi kavga ediyorlardı ve ben aralarına girmeye korkuyordum. Jimin öyle sinirliydi ki her an konu yine bana dönebilirdi. Aslında konu tamamen benimle alakalıydı zaten fakat hazır beni unutmuşken tekrar kendimi hatırlatmak istemiyordum.

Fakat artık çok geçti. 

"Sana o adamdan uzak durmanı söyledim Jungkook! O adamın tehlikeli olduğunu, bize zarar vereceğini defalarca kez söyledim. Peki sen ne yaptın? Büyük aşkının peşinden gittin öyle mi? Ah cidden!" diye bağırdı. Tüm bedeni de, tüm odağı gibi bana dönmüştü. Ne diyebilirdim ki haklıydı. Kim Taehyung tehlikeliydi, hayır Kim Taehyung tehlikenin ta kendisiydi. Buna karşın Jimin söylediği gibi beni defalarca kez uyarmıştı ama bu kimin umurundaydı ki?

Ben onu gördüğüm ilk andan beri ona bağlıydım. Kulağa kaçıkca gelebilirdi, kulağa korkunç dahi gelebilirdi ama bu sikimde bile değildi. Onu seviyordum, bu aşk mıydı bunu bile tam olarak bilmiyordum ama bir isim arayışında da değildim.

...

Sürekli geldiğimiz barın önünde, spor arabamızın içersinde duruyorduk. Kimseden ses çıkmıyor, kimse dışarı çıkmak için bir hamle yapmıyordu. Aslında deli gibi kapıya atılmak istiyordum ama korkuyordum. Jimin'in gazabından korkuyordum evet, her an üzerime atlayacak gibi hissediyordum ki şimdiye kadar bu nasıl gerçekleşmedi aklım almıyordu. 

"Jimin." diye mırıldandı Yoongi, nihayet bu sessizliğe bir ses getirdiği için ona teşekkür etmek istiyordum. Parmaklarım direksiyonun üzerinde, gergince ritim tutuyordu. İkisi arkadaydı ve ben ikisini dikiz aynasından izliyordum. Jimin cevap vermek yerine arabanın camından barın girişini izliyordu. Yoonginin başı ona dönüktü, öyleki hemen şimdi tüm bedenini de ona döndürmüştü. "Sevgilim." Seslenmesinin ardından Jimin'in küçük ellerini, kendi elleri arasına aldı ve işte tam olarak her şey şimdi başlıyordu.

"Kabul etmiyorum tamam mı? Ekip değil miyiz biz, bu siktiğimin teklifini kabul etmiyorum işte." diye bağırdı Jimin, ellerini Yoongi'nin elleri arasından çekmişti. "Sür arabayı Jungkook, şu boktan barın önünde daha fazla durmak istemiyorum."

"Jimin bunları konuşmuştuk, lütfen sakin ol tamam mı?" Sessizce mırıldandı Yoongi, öyleki sesini ben dahi zor duymuştum.

"Sakin mi olayım?" diye bağırdı tekrar. "Gözlerimin önünde sevgilimin, eski sevgilisini ayartışını izleyeceğim. Sence sakin olmalıyım öyle mi?"

Evet, tam olarak böyle olacaktı ama bunu elbette söyleyememiştim. Plan benden çıkmıştı, tabi ki bunu da Jimin'e söyleyememiş, Yoongi'ye söylemiştim ve o da kabul etmişti ama sevgilisine kabul ettirmek elbette pek kolay olmamıştı. Jimin haklıydı, kabul ediyordum ama başka çarem yoktu.

Yoongi hala kendisine saplantılı aşık Kihyun'u bir gece geçireceğiz teklifiyle kandıracak, sonrasında onu Taehyung'un şirketine getirecekti. Her şey bu kadar basitti aslına bakılırsa çünkü devamında Kihyun efendiyle ben ilgilenecektim ama Jimin'e bunu anlatmak ya da kabul ettirebilmek demeliyim çokzordu.

"Bunu Jungkook için yapıyoruz. Kendini onun yerine koy tamam mı? Benim seni suçladığımı ve senin aslında suçsuz olduğunu düşün. Bunu kanıtlayabilme ihtimalin varken yanında ki kıskanç arkadaşın yüzünden bunu yapamayacağını bir düşün."

"Bu hikayede ki kıskanç arkadaş benim öyle mi?" diyerek masumca sorduğunda, Yoongi histerik bir kahkaha atmış, ben ise başımı iki yanımda sallayarak sırıtmıştım.

"Üzgünüm Jimin, her halt benim başımın altından çıktı, tıpkı bu fikir gibi. Belki başka bir yolu olabilirdi elbette ama zahmetsiz olanı seçmek istedik." diye konuşmaya başlarken aslında ne kadar kendimden emin gibi görünüyor olsamda, bir tık korkmuyor değildim. "Yoongi de bu durumdan pek hoşnut değil, adam sana köpek gibi aşık görmüyor musun?" Yoongiyle dikiz aynasında göz göze geldiğimizde bana yüzünü buruşturarak baktı. Jimin ise yumuşamış görünüyordu.

"Yav şunu bir kabul et sonra bana istediğini yap olur mu? Yeter ki şunu kabul et be adam."

...

Sanırım duygu sömürüsü genel olarak işe yarayan bir şeydi ya da en yakın olduğun insanlara karşı bir tılsımı falan vardı. Tam olarak duygu sömürüsü de değildi elbette sonuçta doğruları söylemiştim ama her neydiyse bilmiyordum Jimin ikna olmuş, barın içerisinde ilerlemeye başlamıştık bile.

Gözlerim dans pistinin üzerini tarıyorsada, aslında Kihyun bizi şaşırtmayarak her zaman oturduğu koltuktaydı. Yanında bir adam vardı, fazla yakınlardı ama Yoongi'yi gördüğü an adamı yollayacağından emindim. Öyle de oldu. Kihyun'un başını çevirmesinin ardından bizi görmesi, ardından gözlerini kısarak Yoongi'ye takılması bir olmuştu. Yüzümü buruşturarak başımı çevirdiğim esnada, Jimin'in tısladığı küfürünü işitmiştim.

"Merhaba koca adam." diye selam verdi Yoongi masasına ulaştığımız adama. Ona neden böyle sesleniyordu bilmiyorduk, ki şuan bunu sorgulamıyordum bile.

Kihyun hala üzerinden atamadığı şaşkınlıkla ayağı kalktığında, elini uzatmış ardından dayanamayarak kollarını Yoongi'ye sarmıştı. Ona aşık olduğunu biliyorduk, ona saplantılı olduğunu da biliyorduk ama o Jimin'in nasıl kıskanç bir adam olduğundan bihaberdi.

Jimin onlara atılacağı sırada onu belinden tutmuş, sırtını göğsüme yaslamıştım. Sarıldıkları için Kihyun'un sırtı bize dönüktü ve Yoongi kocaman olmuş gözleriyle Jimin'e bakıyordu. Olan ise tam olarak bana oluyordu.

"Tamam sakin ol, o senin." diye kulağına fısıldadığım sırada, Jimin karnıma dirseğini geçirmiş benim istemsizce inlememe neden olmuştu. Neyse ki yüksek sesli müziğin etkisiyle bu duyulmamıştı bile ama canım cidden acımıştı.

"Yoongiyi çamaşır suyuna batıracağım ve Kihyun'u psikopat aşkın Taehyung öldürmezse kendi ellerimle parçalayacağım. Tanrı şahidim olsun ki bunu yapacağım."

Başımı sallayarak evet yapabilirsin diyerek ona destek vermek istemiş, bir bakıma da sakinleşmesini ummuştum. Yoongi Kihyun'dan ayrılmış, ardından daha fazla temas da bulunmak istemediğini belli etmek ister gibi koltuğun bir köşesine oturmuştu. Jimin ise fırsattan istifade yanına oturmuş ama Kihyun da aynı mantıkla Yoongi'nin diğer yanına oturmuştu. Kihyun'u lime lime etme isteğim olmasa ya da Jimin tarafından lime lime edilmeyeceğimi bilsem cidden katıla katıla gülerdim bu sahneye ama hiçbirini yapmadım. Sadece delici bakışlarımı Kihyun'a diktim.

Onun gibi bir aptalın nasıl olurda her şeyi profesyonelce başarabildiğini hatta Taehyung gibi bir adamı bile kandırıp tüm suçu benim üzerime yıkabildiğini aklım almıyordu. Tüm suçu benim üzerime boca ettiği halde nasıl beni görünce mimik oynatmıyor, benden korkmuyor onu da anlamıyordum. Neydi bu çocuğun olayı?

"Nasılsın Kihyun?" diye sordu Yoongi, aramızda geçen gerilim dolu dakikalara bir son vermek ister gibi, belkide Kihyun'un ona ağzının suyu akarmış gibi olan bakışlarını kesmek içindi bu, emin değildim.

"İyiyim." diye cevapladı hızla, başını da aynı hızla aşağı yukarı sallamıştı. Heyecanını kesinlikle gizleyemiyordu. Öyle sikik görünüyordu ki, Jimine bırakmadan dirseğimi suratına vura vura yüzünü dağıtmak istiyordum. "Evet çok iyiyim ve seni gördükten sonra daha iyi oldum."

"Yanında biri vardı az önce, aslında onunla da gayet iyi görünüyordun." Yoonginin sinsice konuşması ardından Jimin çaktırmadan bacağını sıkmış, Yoongi ise dişlerinin arasından tıslamıştı.

"Arkadaşımdı ya o, yani önemsiz biri."

"Bu bizi hiç alakadar etmez." Jiminin cümlesini sadece ben ve Yoongi iki yanında olduğumuz için duysak da, daha fazlasına izin vermek istemeyerek yanağını avcumun arasına aldım ve başını omzuma yasladım. Jimin birkaç saniye gözlerini kapatmış, Yoongi ise bir bana, bir sevgilisine bakmış ama tepki vermemişti. Muhtemelen Yoongi ve Jimin'in sevgili olduğunu bilmeyen Kihyun bizi sevgili sanmış ya da tam olarak şuan sanmaya başlamıştı. Çünkü onunda bakışları bize değmişti.

"Her neyse, bugün boşsun yani öyle mi?" diye sordu Yoongi, gerildiğini tahmin etmiştim ama aslında yüzünden bu pek anlaşılmıyordu çünkü o, duygularını gizleyebilen bir adamdı. Jiminin burnundan verdiği nefes boynuma değiyor, onunda sinirlendiğini anlamama sebebiyet veriyordu. "Seni özledim, belki bu gece vakit getirebiliriz diye düşünmüştüm?"

Kihyun duyduklarına inanamaz gibi gözlerini büyütmüş, yerinde istemsizce dikleşmişti. "B-ben." diye kekelelerken ellerini göğsüne kadar çıkarmıştı. "Ben boşum evet, ben yani evet ben de seni çok özledim." Elleri Yoonginin elini bulduğu vakit Jimin tüm yüzünü bana çevirmiş, burnunu boynuma yaslamıştı. Bunlara sebep olduğum için kendimi kötü hissediyordum ama içimdeki Taehyung'a her şeyi kanıtlama isteği maalesef daha ağır basıyordu. Sanırım Jimin'in gönlünü sonra alabilirdim. Üzgünüm Jiminie.~

"Ama burada değil." dedi Yoongi elini hızla ondan çekerek, sinirlenmişti. Sebebinin Jimin olduğunu da biliyordum elbette, o da kendini kötü hissediyordu. "Seni bir yere götüreceğim, orayı senin için hazırladım. Tabi sende istersen?"

"Evet, ben elbette isterim evet." Kihyun yine heyecanla atıldığında Jimin kulağıma "Piç kurusu." diye tıslamıştı ama inanın bu küfür kimeydi emin değildim.

"O halde gidelim." Yoongi cevap beklemeden kalktığında hemen ardından Kihyun kalmış, Jimin ise eli havada önündeki adama yumruk atmak istermiş gibi havalanmıştı ama onu tekrar belinden tutarak yakaladım.

"Tamam sakin ol, bitti işte bu kadar. Gerisi bende."

Öyle de oldu, hep birlikte bizim aramıza bindik. Kihyun ilk başta neden bizim de geldiğimizi sorgulamış ama Yoongi ona, bizi gideceğimiz yere bırakınca onlar gidecekler gibi bir yalan söylemişti. Her şey planladığımız gibi iyi gidiyordu yani, kötü olan tek şey Kihyun ve Yoongi'nin arkada oturuyor oluşuydu, Jimin yanımda adeta köpürüyordu.

Taehyung'un şirketine vardığımız da, arabayı şirketin girişine parketmiş ve bedenimi tamamen arkaya çevirmiştim. Kihyun şaşırarak camdan dışarıya bakmaya başladığında suratında bir şeylerin ters gittiğini nihayet anladığını belli eden bir ifade oluşmuştu.

"Nereye geldik?" diye sordu ama bir yandan da buranın neresi olduğunu biliyor gibiydi. Eh Kim Taehyung küçümsenecek bir adam değildi, ki şirketin ona ait olduğunu anlamasa bile neden bir şirkete geldiğimizi sorgulaması gayet normaldi.

"Sence de ödeşme vaktimiz gelmedi mi Kihyun?" diye tane tane konuşmanın ardından dudaklarım şeytansı bir tavırla kenara kayılmıştı. "Her şeyi üzerime atıp bir anda sıyrılabileceğine gerçekten inandın mı?" Elimi onun bacağına atarken, o korkuyla sırtını koltuğa yaslamıştı. "Cidden beni gördüğünde hiç mi tereddüt etmedin? Sen mi çok aptalsın yoksa bizi mi çok aptal sanıyorsun?"

"Hayır Jungkook hayır!" diye bağırdı Jimin, şaşırarak ona baktım. "Kihyun aptal değil. Kihyun sikik bir orospu çocuğunun teki. Lütfen ona hakettiği gibi, layığıyla seslen." Jimin yüzünü tamamen bana çevirerek konuşmasının ardından benim gibi bedenini arkaya çevirmişti. "Ve sen sikik orospu çocuğu. Sevgilimden uzak dur. O benim." Küçük gözlerini kocaman açmış, cidden korkutucu görüntüsüyle Kihyunu paramparça edecekmiş gibi bakmaya başlamıştı. "O benim." diye tekrar etti, heceleyerek.

"Ben cidden, ben suçsuzum." Kihyun kendini savunmaya başladığında, Yoongi ona çarpık bir yan gülüş attı. "Yemin ederim hiçbir şeyden haberim yok, neyden bahsediyorsunuz onu bile bilmiyorum. Yoongi seni seviyorum. Ben-"

"Sikerim senin sevmeni ha, söktürtme lan o kalbini bana göt herif." Yoongi Jimin'e sırıtarak baktığında aslında tam şuan zevk almaya başladığını anlamıştım. "Sende gülme yavşak herif." diye tısladı sevgilisine.

"Ne yaparsın gülersem?" diye sordu Yoongi, bedenini öne doğru uzatmış, Jimin'e yaklaşmıştı. Jiminin bakışları Yoongi'nin sırıtan dudağı ve kısık gözleri arasında gidip geliyordu.

"Bilmem, miyavlatırım belki. Seversin?" Jimin yüzünü önündeki yüze daha da çok yaklaştırmıştı. Bakışları sadece Yoongi'nin dudaklarındaydı şimdi.

"Bilirsin, hırlarım. Seversin." diye mırıldanmanın ardından Yoongi dayanamayarak dudaklarını Jimin'in dudaklarına bastırmış, Jimin ise elini hırsla onun ensesine atarak öpüşmeyi daha ateşli bir hale getirmişti. Bunu bekleyen ben ise bu iki ateşli arkadaşına hiç şaşırmayarak arabamın kapısını açmış ve arka koltuğa, Kihyun'un kapısına ilerlemiştim. Zaten şok da olan koca adam, saplantılı aşkının ateşli öpüşmesi karşısında donup kalmış gibiydi ama bu pek umurumda değildi. Kapısını açtığım gibi onu kazağından tutmuş ve dışarıya bir bok çuvalı gibi fırlatmıştım.

"Gel bakalım buraya koca adam, bizim davamız farklı." Yere düşen Kihyun istemsizce inlediğinde, ne kadar karnına tekme savurmak istesemde bunu yapmadım. Onu tamamen Kim Taehyung'a teslim etmek istiyordum. Ne yapıyorsa o yapsın istiyordum çünkü aslında benim davam Kim Taehyung ileydi.

Kihyun'u kolundan tutarak yerden kaldırmış, peşimden şirketin içersine sürüklemiştim. Bana yalvarıyor, masum olduğu hakkında yalanlar savuruyordu ama başımı ağrıtmaktan başka yaptığı bir halt yoktu. Gelen asansörün içerisine onu fırlatarak, Taehyung'un odasının olduğu kata bastım ve tüm bedenimi aynaya çevirdim. Üzerimde siyah bir takım elbise vardı, tüm bedenime tamamen oturmuş beni olduğumdan daha sert göstermeye yeminli gibiydi. Simsiyah saçlarımı ortadan ikiye ayırmış, alnımı açıkta bırakmıştım. Yüzüm epey solgun görünüyordu ama buna sebep Taehyung'tu. Kendimi ne kadar tutmaya çalışsam da ağlamıştım işte ve bu yüzümde yer yer okunuyordu. Göz altlarım daha da şişmişti mesela, gözlerimin içi kanlanmıştı. Derin bir nefes aldım, kendimi incelemek yersizdi.

Kihyun bacağıma sarılmış bana yalvarıyordu. Onun bu aciz görüntüsü beni tatmin etsede, asıl tatmin olduğum an Taehyung'un suçsuz olduğumu anladığında yüzünde oluşan o ifade olacaktı. Deli gibi pişman olmasını istiyordum, benim çektiğim gibi acı çeksin istiyordum. Bu hırs beni bitirecekti belki ama elimde olmadan istiyordum.

Asansör geldiğimizi belli eden bir ses çıkardığında, bacağıma sarılı Kihyun'u tekmelemek ister gibi savurdum. "Kalk ayağa sikik herif." diye tısladım. Ona acıyacağımı falan mı düşünüyordu acaba?

Kolundan tutarak tekrar arkamdan sürüklerken tanıdık kapıyı çalmadan içeri girdim ve masasının ardında, büyük deri sandalyesinin üzerinde oturan Taehyung'un gözleriyle gözlerim birleştiğinde Kihyun'u ileri savurdum. Öyle sefil ve acizdi ki, hemen savrularak dizlerinin üzerine düşmüştü. Taehyung'un bakışları tek bir saniye bile yerdeki adama düşmemişti ama, sadece bana bakıyordu. Öyle bir bakıyordu ki, şuan ondan ne kadar nefret ettiğimi düşünsemde içim titriyordu. Güzelliği beni delirtiyordu.

Üzerinde sadece bir gömlek vardı, üstten ilk üç düğmesini açmıştı. Ceketi arkasındaki koltuğa asılı, kravatı eline dolanmıştı. Saçları tamamen alnına dökülmüş, gözleri baygın bakıyordu. O da yorgun görünüyordu, o da solgun görünüyordu. Sen de benim gibi yıkıldın mı? Sormak istiyordum... sormak istiyordum ama alacağım hayır cevabından ölesiye korkuyordum çünkü Kim Taehyung yıkılmazdı.

"Beni suçlarken hiç mi için titremedi?" diye sordum, cevabından yine korkuyordum elbette çünkü benim için ona bakarken dahi titriyordu. Cevap vermedi, gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. "Seninle neden yattığımı anlamayacak kadar aptalsın, biliyorum için de titremedi. Kırılmadın, üzülmedin. Sen yıkılmadın Kim Taehyung, sen yıkılmazsın." Güçlüydüm. İçim paramparçaydı belki ama güçlüydüm işte. Karşısında bunları tek bir nefes almadan, kekelemeden söylemek büyük bir güç gösterisi değil de neydi?

"Her şeyi üzerime atmak, bana yıkmak, beni yıkıp geçmek kolaydı anlaşılan." diye sırıttım. Ardından göz temasımızı keserek bakışlarımı Kihyun'a çevirdim. Taehyung'a bakıyordu ama öyle bir bakıyordu ki, gözü bir kere bile ona değmediği halde Taehyung'tan korktuğunu belli edercesine tir tir titriyordu. "Şirketinin sistemine giren kişi, al işte o." Elimle gelişi güzel Kihyun'u gösterdim.

Taehyung birkaç saniye daha çekmedi gözlerini üzerimden, ardından Kihyun bana yaptığı gibi ona yalvarmaya başladığında,  nihayet hiçbir mimik oynamayan yüzünü yerdeki adama çevirdi. Ardından koltuğundan ağır ağır kalktı, tüm heybetini, ihtişamını gözler önüne serdi. Kihyun korkuyla irkilerek geri çekildiğinde, hafifçe sırıttım.

"Ben hiçbir şey yapmadım, yemin ederum ben suçsuzum. Sistem, şirket bilmiyorum ben, bırakın beni gideyim." diyerek yalvarmalarına devam ettiğinde Taehyung onun tam karşısında durmuş, ellerini ceplerine atmıştı. Gözlerim istemsizce tüm vücudu üzerinde geziyordu. Onu özlediğimi hissediyor sonra kendime kızıyordum ama kızmamalıydım. Kim Taehyung özlenilesi bir adamdı, ki ben bu adamı tatmıştım. Kesik bir nefesi çektim içime.

"Kalk ayağı." diye tısladı Taehyung. Geldiğimizden beri ilk defa konuşuyordu, bu Kihyun'u daha çok korkutmuş olmalıydı ama yinede kalkmadı. "Ayağı kalk."

Önümde duran adamın sırtına bir tekme savurduğumda, yüzü adeta Taehyung'un siyah rugan ayakkabılarının önüne düşmüştü. Taehyung eğilerek bir dizinin üzerinde durmuş, elini Kihyun'un saçlarına atarak onları çekiştirmiş ve yüzüne bakması için onu zorlamıştı. "Bir daha söylemeyeceğim. Kalk ayağa." Kihyun acıyla inlemiş olsada söz dinleyerek ayağa kalmış, Taehyung da dizinden yardım alarak tek seferde kalkmıştı. Kihyun'un çaprazında kaldığım için yüzünü yandan görüyordum. Korkudan başını bile kaldıramıyordu. Karşısındaki adamdan birkaç santim kısaydı.

"Sana bunu kim yaptırdı?" diye sordu Taehyung, kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu ne sikim bir soruydu böyle?

"Ben yapmadım, kimse de yaptırmadı. Benim hiçbir şeyden haberim yok, yemin ederim ben-"

"Kes sesini de söyle."diye bağırdı Taehyung, sesi öyle yüksek, öyle sert çıkmıştı ki Kihyun yerinde sıçramış öyle ki ben bile aynı şeyi yaşamamak için kendimi sıkmıştım. "Senin gibi bir korkağın bunu yapabileceğine inanmıyorum. Kimin köpeğisin sen?"

Kihyun yine itiraftan çok uzak yalvarmalarına başladığında Taehyung dayanamayarak belindeki silahı çıkarmış, emniyetini açtığı gibi namluyu alnına dayamıştı. Kihyun korkuyla sıçramış, ağlayarak yalvarmaya devam etmişti. Itiraf etmemek de ısrarıcıydı ama Taehyung'u tanımıyordu.

"Yemin ederim tek saniye bile düşünmeden o sikik beynini dağıtırım." Alnına yaslı namluyu biraz daha bastırdığında, Kihyun geriye sendeledi ama Taehyung bu açığı hızla kapatarak onun üzerine yürüdü. "Söylesene orospu çocuğu kimin köpeğisin sen?"

Tüm odak noktam Taehyung'un üzerindeyken kapıda hissettiğim hareketlilikle başımı soluma çevirmiş ama daha ne olduğunu bile anlamadan birkaç saniye önce sırıttığım Kihyun gibi alnıma bir silah doğrultulmuştu.

Gözlerim reflekle büyüdü. Karşımdaki adamı tanıyordum, elbette tanıyordum ama nasıl sorusunu sormadan edemiyordum. Bu nasıl olabilirdi?

Namjoon suratındaki şeytani sırıtmasıyla cidden korkutucu görünüyor, gözünü hafifçe kısmış bana bakıyor, alnıma dayadığı silahi sıkı sıkı tutuyordu.

"Bugün ödeşme vakti olduğunu öğrendim." diye bağırdı dalga geçercesine, eğlenmiyormuş gibi bir hali vardı. Bakışları benden Taehyung'a döndüğünde, benim de bakışlarımın adresi o olmuştu.

Taehyung sıktığı dişleri ve kasılan çenesiyle, sertçe alnıma yaslanan silaha bakıyordu. Gözlerinden ateş çıkacak gibiydi. Korkutucu görünüyordu.

"Benim de ödeşmem gereken biri var. Sahi sen kimin köpeğisin Jeon Jungkook?"

BÖLÜM SONU

NEMESİS





Continue Reading

You'll Also Like

45.8K 3K 6
jeongguk'un sakin olması gerekiyordu
26.9K 1.9K 28
seni 365 gün, 7/24 seviyorum · 14.04.21- 21.03.23 · Texting · Angst değildir
8.7K 1K 10
İyi geceler değerli kent dinleyenleri, kaybedenler kulübü burası. Aşık olmak çok anlık bir şey. Birden her şeyin çok parlak göründüğü, birden en past...
76.2K 7.8K 31
"Bir yanım devlet devirir, diğer yanım sana yenilir."