Nightmare | Drarry

Von chrysaetius

511K 43.9K 73.7K

Savaştan sonra öğrencilerden bazıları sekizinci yıl için Hogwarts'a dönmüştür. Kendilerine özel ortak salonla... Mehr

Coming Soon!
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Anket
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 25
Bölüm 26 | Final
Özel Bölüm
Kitap Baskı

Bölüm 24

16.2K 1.4K 4.4K
Von chrysaetius

      Harry doğru duyup duymadığını sorgularken gözlerinin önünde sallanan eli fark ederek yanındaki adama döndü. Mr. Weasley onu kendine getirmeye çalışıyor gibi görünüyordu.

      "Harry, iyi misin evlat?"

      "Ha? Ha... Evet." Bir anda ayağa kalktı. "Ben şey yapayım, bakayım."

      Harry kalbi kulaklarında masadan uzaklaşırken diğerleri sessizce izlediler. Gözden kaybolduğundaysa herkes birbirine bakmaya başlamıştı.

      "Draco Malfoy'u buraya getirten şeyi merak ediyorum doğrusu," dedi Mrs. Weasley direkt olarak Ron'a bakarak. "Eminim bir fikrin vardır."

      "Harry'ye kötü bir şey yapmayacağından emin olmamız gerekmiyor mu önce?" dedi George. "Baksa mıydık?"

      "Gerek yok," dedi Ron. "Bir şey olmaz. Onlar şey..."

      "Ne?" diye sordu Mr. Weasley. "Arkadaş mı oldular yoksa? Ne güzel! Herkes nefrete böyle son vermeli."

      "Yok," dedi bu sefer Ron. "Arkadaş değil de..."

      Hermione gözlerini devirerek sözü devraldı. "Sevgililer demeye çalışıyor."

      Masada birkaç saniye boyunca gülüşmeler duyuldu. Ron ve Hermione dışında herkes bunun şaka olduğunu düşünerek gülmüştü. Fleur da gülmüyordu gerçi ama o konuyu tam olarak anlamadığındandı.

      "Güzel şaka," dedi George. "Ron beni şaşırtıyorsun kardeşim, öğreniyorsun! Böyle gidersen seni yanıma alabilirim."

      "Harika," dedi Ron. "Ama bunun şaka olmadığı konusunda hepinize garanti verebilirim. Araları bozuktu. Malfoy ondan geldi herhalde."

      Hermione onu başıyla onaylarken diğerleri gerçeği idrak etmeye başlamışlardı. Yüzlerindeki keyifli ifadelerin yerini şaşkınlık alırken yeniden sessizleştiler.

      "Bu sürpriz oldu doğrusu," dedi Mr. Weasley, şaşkın gülümsemesiyle. "Biz yemeye başlayalım hadi, afiyet olsun."

      "Evet, evet," dedi Mrs. Weasley. Sonra hemen George'a döndü. "Bu konuda şaka yapıp Harry'yi gücendirme sakın," diye uyardı.

      "Tabii," derken pek inandırıcı değildi George. Daha şimdiden kafasında tonla şaka dönmeye başlamıştı ve önce hangisini kullanacağına karar vermeye çalışıyordu.

      Draco kapıda stresli bir şekilde beklerken hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordu. Kafasında hiçbir şey kurmamalıydı. Her şeyi akışına bırakmalı, annesinin önceki gece söylediği gibi düşüncelerinin kendi yollarını bulmalarına izin vermeliydi. Aklından sadece bunları geçirmeye çalışırken kapı açıldığında başını kaldırdı ve bakışlarıyla Harry'yi buldu. O anda anlam veremediği bir hissin, bağ koptuktan sonra içinde kalan kocaman boşluğun etrafını sardığını hissetti. Normal insanların huzur dediği, Draco'nun ise kendi karmaşasından dolayı tanımakta zorlandığı bir histi. Gülümsedi.

      "Şey, selam?" Harry ne diyeceğini bilemediği için bir süre sessiz kalsa da Draco da hiçbir şey söylemediğinden selamlaması gerektiğine karar vermişti.

      "Annem seni gördüğümde aklımdan geçenlerin gerçek hislerimi ifade edeceğini söylemişti," dedi Draco sakince. "Şimdi anlıyorum sanırım."

      "Neden?" diye sordu şaşkınca. Annesine aralarındaki ilişkiden bahsetmiş olmasına odaklanmamaya çalıştı. "Ne geçiyor ki aklından?"

      "Seni özlediğim," dedi gülümseyerek. "Seni çok özlediğim ve daha erken gelmeyerek aptallık ettiğim." Harry cevap vermek üzereyken Draco elini hafifçe kaldırdı. "Ben bitirene kadar bekle. Aklımda ne varsa hepsini dökmem gerekiyor. Aklımdan geçen hiçbir şeyi orada tutmayacağım, anladın mı?"

      Harry nefesini tutarken kafasını salladı. "Tamam."

      "Seni özledim," dedi bir kez daha, gözlerinin içine bakarak. "Yanında olmak bana iyi geliyor. Günlerdir ilk kez bu kadar iyi hissediyorum. Ayrıca şu- şu Hufflepuff'tan nefret ediyorum çünkü yanında olması hoşuma gitmiyor." Derin bir nefes aldı ve yavaşça bırakırken dökülmek üzere bekleyen cümleleri sıraya koymaya çalıştı. "Bağ koptuktan sonra hislerimin kaybolduğunu sandım ama öyle görünüyor ki kaybolan benmişim. Sen o kadar güzel seviyormuşsun ki, senin sevgin kaybolduğunda kendi hislerimin farkına varamadım. Sonra da bıraktığın boşlukta hislerimi bulacağım derken kayboldum. Oysa yapmam gereken çok basitmiş; seni bulmam yetermiş. Çünkü- yani şu an ben hiç de kaybolmuş hissetmiyorum, Harry. Üzgünüm. Seni üzdüğüm için çok çok çok üzgünüm."

      Harry duyduklarının şaşkınlığını yoğun bir şekilde yaşarken kalbinin yerinden çıkacağını düşündü. Draco'yu manipüle eden bir bağ yoktu ve buna rağmen söylüyordu bunları. Harry ise kabusa dönmek üzere olan bir rüya görmüyor olmayı diliyordu.

      "Aklımdan bunlar geçiyor işte," dedi rahatlamış şekilde. "Ve bir de..."

      "Bir de ne?" diye sordu Harry.

      "Bir de seni sevdiğim." Gülümsemesinin yerini tamamen ciddi bir ifade aldıktan sonra kendinden emin şekilde ekledi. "Ve bunu söylemek için saçma sapan bir bağa ihtiyacım yok, Potter."

      Draco sustuğunda garip bir sessizlik oluştu. Harry'nin bir şeyler söylemesini bekliyordu ama sessizlik uzadıkça elinde olmadan stresi artıyordu. "Ben bayılmadan bir şey söylemeyi düşünüyor musun yoksa-"

      Harry, Draco'yu dudaklarıyla susturduğunda ilişkilerine ait negatif ne varsa kaybolmaya, günlerdir cebelleştikleri düğüm kendiliğinden çözülmeye başladı. Birbirlerinden ya da sevgilerinden şüpheleri yoktu artık. Bağın koptuktan sonra ardında bıraktığı boşluğu, tamamen kendilerine ait sevgiyle kapatabileceklerini biliyorlardı. Draco daha erken gelmemenin pişmanlığını, hissettiği mutlulukla kolayca bastırıyorken dudaklarında soluklandığı genç adama sıkıca sarıldı.

      Dudakları ayrıldığında, "Ben de," diye mırıldandı Harry. Draco'nun nefesini hala dudaklarında hissediyorken gülümsedi.

      "Sen de ne?"

      "Özledim," diye cevapladı ve aldığı küçük bir öpücüğün ardından yeniden konuştu. "Kıskanıyorum. Yanında olduğum için iyi hissediyorum. Ha, bir de... Seviyorum."

      "Hey," dedi Draco başını biraz geri çekerek ve gözlerini kısarak. "Buna kopya çekmek denir."

      "Şikayet etme, Malfoy," dedi gülümseyerek. "Şikayet etmek için fazla güzel bir an."

      Draco gülümsedi ve bir kez daha sarılırken yüzünü boynuna gömüp derin bir nefesle kokusunu içine çekti. Ufak bir parçasının hala karmakarışık olduğunu biliyordu ama bu kokuya yakın olduğu sürece bütün sorunların çözüleceğinden şüphesi kalmamıştı. Olmak istediği yerde -tamam, olmak istediği yer sayılmazdı- ama kesinlikle olmak istediği kişiyle, olmak istediği durumdaydı.

      "Sadece emin olmak için soruyorum," dedi Harry, sarılmaya devam ederken. "Kovuk'ta olduğunun farkındasın, değil mi?"

      "Düşünmemeye çalıştığım gerçeği yüzüme vurduğun için teşekkür ederim, Potter." Geri çekilip yüzüne bakarken gözlerini devirdi. "Eğleniyorsun, değil mi?"

      "Uzaklaşabiliriz," derken sırıtarak elinden yakaladı ve bahçe tarafına doğru ilerlemeye başladı. "Sana Kovuk'u yakından tanıtayım istersin bence, bak şurası garaj-"

      "Merlin aşkına, kes sesini."

      "Mr. Weasley ile araba tamir ediyoruz, eminim görmek istersin."

      "Bunu hak edecek ne yaptım?" dedi söylenir gibi. Ama ikisi de ne kadar keyifli olduğunun farkındaydı. Öyle ki söyleniyor olmasına rağmen yüzünde kaybolmayan bir gülümseme vardı.

      "Buradasın," derken bahçenin ortasında durdu ve ona döndü. "Yeterli değil mi?"

      "Burada olmakla bir sorunum yok aslında. Sadece... İçeridekilere karşı suçlu hissediyorum. Biliyorsun ben-"

      "Suçlu hissetme," diye sözünü kesti. "Ne olduysa geçmişte kaldı. Onların hiçbirinin seni suçlamadığından eminim."

      "Nasıl emin olabilirsin?"

      "Çünkü onları tanıyorum. Onlar benim ailem ve hiçbirinin seninle kişisel bir problemi yok." Bir anlığına duraksadıktan sonra ekledi. "Tamam, belki Ron'un biraz vardır ama yıllarca pislik yaptığından olabilir diye düşünüyorum."

      Draco hafifçe güldü. "Sana daha beterini yapıyordum ama bana aşık olmayı nasıl becerdin acaba?"

      Harry iç çekerek başını salladı. "Asla çözemediğim bir gizem," dedi. "Bu arada yeni asanı aldın, değil mi?"

      "Evet," diyerek yeni asasını çıkardı. Sonra bakışlarını Harry'nin gözlerine dikti. "Tek boynuzlu at kılı," dedi tepkisine dikkat ederek. "Önceki gibi."

      Harry gülerek asaya baktı. "İçindeki iyiliği daha ne kadar gösterebilirsin acaba," dedikten sonra asaya uzandı. "Başımıza bir iş açmasın bu da?"

      Draco bir anda geri çekti asayı. "Dokunmasan daha iyi sanki," dedi. "Güvenemedim."

      "Düello falan yaparsak dikkat et, kaptırma."

      "Aklımda," derken asasını yerine koydu ve bir kez daha tamamen Harry'ye odaklandı. Ama o sırada garip bir his kapladı içini. "İzleniyoruz, değil mi?"

      Harry gülmemek için kendini tutarak kafasını salladı. "Muhtemelen."

      "Güzel," dedi Draco. "O halde Weasley ailesine güzel bir şov izletelim, ne dersin?"

      "Ne-"

      Draco, Harry'yi belinden sıkıca kavrayıp kendine doğru çekti ve hazırlıksız yakaladığı anda dudaklarına yapıştı. O sırada içeride kopan gürültü onlara kadar ulaşmıştı. George tezahürat ederken Mrs. Weasley diğerlerinin kahkahalarının arasında çemkiriyordu.

      "HARRY POTTER, SEÇİLMİŞ KİŞİ ARTIK ÖPÜLMÜŞ KİŞİ!"

      "ÇOK AYIP GEORGE, HERKES MASAYA ÇOCUKLAR! ARTHUR BİR ŞEY SÖYLESENE!"

      Harry, Draco ile konuşmak için çıktıktan sonra masada kısa bir sohbet dönmüş, ardından ortama sessizlik hakim olmuştu. Kimse tam olarak yemiyordu, Ron'un bile iştahı kaçmış gibiydi. İçten içe arkadaşının ne durumda olduğunu merak ediyordu. Diğerleriyse ikisinin sevgili oldukları gerçeğini sindirmeye çalıştıklarından kendi hallerindeydiler. Bir süre sonra Harry ve Draco'nun bahçede yürüdüklerini gördüklerinde George öncülüğünde camın arkasına yığıldılar.

      George anında yerinden fırlayıp camın ortasına dikilmişti. Charlie ve Ginny ona hemen katılırken, Ron 'istemem yan cebime koy' edalarıyla ufak ufak yanaştı. Bill sırf merakından arkalarında dikiliyordu. Fleur ise Hermione ile camın en köşesindeydi. Mr. Weasley camın diğer köşesinde Percy'nin yanındayken, Mrs. Weasley en arkadan masaya dönmeleri için söylenip duruyordu.

      Bahçenin ortasında durup öylece konuştukları sırada, "Awwwww," diye sevimlimsi bir ses çıkaran Fleur oldu. "Çok tatlıla' de'il mi?"

      "Fleur tatlım, masaya dönmek istemez misin? Yemekler soğuyor çocuklar."

      Kimse umursamazken, Mrs. Weasley'nin görmediği için anlam veremediği bir şekilde sesler yükseldi kalabalıktan. Arthur ise Ginny'nin gözlerini kapatmaya çalıştı ama bilmiyordu ki kızı kimlerle kimlerle ne haltlar yemişti...

      "HARRY POTTER, SEÇİLMİŞ KİŞİ ARTIK ÖPÜLMÜŞ KİŞİ!"

      "ÇOK AYIP GEORGE, HERKES MASAYA ÇOCUKLAR! ARTHUR BİR ŞEY SÖYLESENE!"

      "Ne söyleyeyim hayatım?" dedi Mr. Weasley. "Şey, hadi masaya çocuklar. Anneniz haklı."

      "Acaba hangisi bottom," dedi George. "Bahisleri açıyorum!"

      "Ewwwww," dedi Ron. "Kusacağım."

      "Hadi ama kardeşim," diyerek kolunu omzuna attı. "Onlar şey-" Bakışları annesini bulunca açık konuşmamaya karar verdi. "Fan fin fon yaparken hangisi üstte merak etmiyor musun?"

      "GEORGE!" Mrs. Weasley bağırırken kafasına vuruverdi. "Çok ayıp!"

      "Ama anne-"

      "O işler öyle yürümüyor," diye araya girdi Charlie. "İkisinden birinin tamamen top ya da bottom olduğunu sanmıyorum. Ruh hallerine göre bile değişiyor olabilir bence." Bütün bakışlar bir anda Charlie'ye döndü.

      "Sen bilgili görünüyorsun ağabeyciğim," dedi George imalı bir şekilde.

      "Çünkü öyleyim." Bütün ailenin gözleri üzerindeyken derin bir iç çekerek gülümsedi Charlie. "Eh, artık öğrenmenizin vakti gelmişti. Canım ailem, ben gayim."

      Uzun bir sessizlik...

      "Ve Romanya'da bir erkek arkadaşım var."

      Bir sessizlik daha...

      "Ve kendisi Muggle."

      Sessizlik gittikçe uzuyordu...

      "Bu kadardı."

      Sessizliğin arasında Mrs. Weasley dolu gözleriyle oğluna sarıldı. "Ah, Charlie... Seni seviyoruz, biliyorsun değil mi?"

      Charlie şaşkınca güldü. "Aksini düşünmedim ki," dedi sakince. "Sadece uygun zaman olmadığı için söyleyemedim ama Harry'ye teşekkür etmeliyim sanırım."

      "Ben ne diyeceğimi bile bilmiyorum," dedi Ron.

      "Demek Muggle?" dedi Mr. Weasley heyecanla. "Ne zaman tanışıyoruz, oğlum? Ona soracak çok şeyim var! Ah, Muggle bir damat, ha?"

      "Hiç değilse birimiz damat getirecek," diyerek Ginny'ye baktı Percy. "Kız kardeşimizden ses çıkmıyor nasılsa."

      Kısa bir gülüşmenin ardından, "Kaybettim," dedi George. Bu kez bakışlar ona döndüğünde hafifçe gülümsüyordu. "Fred ile iddiaya girmiştik. Senin gay olduğundan neredeyse emindi. Ona iki Galleon borçlandım." Ortama hüzünlü bir hava yayılmak üzereyken George elbette durumu toparlayacak bir şey söyledi. "Her neyse, Charlie, en azından Harry'yi ayartsaydın da çocuğu aile içinde tutsaydık."

      "George!" diye çemkirdi yeniden Mrs. Weasley. Ama diğer herkes kahkaha atmaya başlamıştı.

      "Ne?" dedi itiraz edercesine. "Ginny'den umutluydum ama başından beri yanlış kulvardaymış. Charlie'nin en azından bir şansı varmış. Harry Potter'ı bir Malfoy'a kaptırmazdık."

      Mr. Weasley boğazını temizledikten sonra masaya yöneldi. "Hadi, oturun."

      "Babanızı dinleyin," dedi Mrs. Weasley. "Ben de şu çocukları yemeğe çağırayım, ayıp olmasın."

      "Uğraşma anne," dedi Ron. "Malfoy gelmez."

      "Bu davet etmeyeceğimiz anlamına gelmez, Ronald."

      Harry ve Draco gösteri öpüşmesinin ardından el ele kapı tarafına doğru ilerlediler. Bir yandan ayrılmak istemedikleri için oldukça ağır adımlar atıyorlar, ara ara yönlerini değiştirerek yolu uzatıyorlardı. O sırada kapı açıldığında ikisi de duraksayıp Mrs. Weasley'e baktı.

      "Çocuklar, konuşmanız bittiyse hadi artık yemek zamanı," dedi gülümseyerek. "Biz de hala yemedik, bekliyoruz."

      Harry bakışlarını Draco'ya çevirdi. Draco ise ne diyeceğini bilmiyor gibi görünüyordu. "Malfoy?" dedi Harry, cevap almak için.

      "Ben de tam gidiyordum," dedi Draco. "Davetiniz için teşekkür ederim ama-"

      "İtiraz istemiyorum, canım." Mrs. Weasley nazikçe gülümsemeye devam etti. "Ben içeri geçiyorum, siz de gecikmeden gelin."

      Mrs. Weasley kapıdan girdiğinde Harry gülmeye başladı. "Seni zorlamayacağım," dedi. "Ama kabalık etmek istemezsin diye düşünüyorum."

      "Merlin..." Draco endişeyle yutkundu. "Bunu yapamam."

      "Ama içimden bir ses yapacağını söylüyor."

      "Nedenmiş?"

      "Çünkü şu an benimle biraz daha zaman geçirebilmek için bunu bile yaparsın."

      Draco derin bir nefes aldı. Bir Harry'ye, bir evin kapısına baktıktan sonra çaresizce kafasını salladı. "Haklı olmandan nefret ediyorum, Potter."

      Harry keyifle gülerek onu kapıya doğru sürükledi bu sefer. "Ron'un ifadesini görmek için sabırsızlanıyorum," dedi heyecanla. "Bu gece bir tarih yazılıyor."

      Tam kapıya geldiklerinde Draco onu elinden çekerek durdurdu. "Kaç kişi var içeride?"

      Harry bakışlarını kaçırarak, "Birkaç kişi işte," diye cevapladı. Kapıdan geçip masayı görebilecekleri noktaya geldiklerinde önce Ron'un yüzüne baktı. Şaşkınlığını aklına kazıdıktan sonra da Draco'ya döndü.

      "Merlin'in sakalı..." Draco fısıldayarak bakışlarını masada gezdirdi. "Çok fazlalar. Merlin... Çift görmeye başladım sanırım..."

      Harry gülerken Mrs. Weasley araya girdi. "Hadi çocuklar, gelin. George sen kay, oraya Draco geçsin."

      "İyi akşamlar, Draco." Mr. Weasley gülümsedi. "Hoş geldin, hadi oturun."

      Draco onu izleyen bakışların arasında George'un yerine oturdu. Harry yanında olduğu için rahatlamaya çalışıyordu ama pek mümkün değildi. Mr. Weasley onun tabağına yemeklerden koyarken, "Teşekkürler," dedi.

      Hermione bakışları buluştuğunda hafifçe gülümsedi. "Selam, Malfoy."

      "Granger," diye selamladı Draco.

      "Malfoy, Weasley masasında," dedi Ron, şaşkınlığından gram kaybetmeden. "Kıyamet mi kopacak acaba?"

      "Sana da selam, Weasley-" Masadaki bütün bakışlar üzerine çevrildiğinde boğazını temizledi. "Yani Ron Weasley, sana diyordum."

      Gülüşmelerin ardından herkes bir şekilde yemeğe odaklanmaya çalışırken, Bill ve Percy o gün gazetede çıkan bir haberden konuşmaya başlamışlardı. Mrs. Weasley ise Draco'ya çevirdi bakışlarını. "Annen nasıl, canım?"

      "İyi," dedi Draco. Sonra sustu. Garip bir sessizliğin ardından Harry onu bacağından dürtünce devam etmeyi denedi. "Gayet iyi."

      "Babanla ilgili pozitif gelişmeler onu mutlu etmiş olmalı," dedi Mr. Weasley. "Yakında eve dönecek gibi-"

      "Anlamadım," diye sözünü kesti Draco. "Pozitif gelişmeler mi?"

      "Evet, tabii," diyerek kafasını salladı. "Geçen gün Harry benimle bakanlığa gelip ifade falan verdikten sonra-" Mr. Weasley'nin bakışları Harry'yi bulduğunda duraksadı. "Oh..." dedi kendi kendine. "Bilmiyordun sanırım, ben şey- hayatım yemek çok güzel olmuş. Bayıldım."

      Draco başını çevirip Harry'ye baktı ama Harry başını öne eğmiş tabağındakilerle oynamaya başlamıştı. Bundan haberi olmasını istememişti. En azından bu şekilde... Ne düşüneceğini kestiremiyordu çünkü. Kötü hissettirmek istemiyordu.

      "Harry," dedi sessizce.

      "Sonra konuşalım bunu," dedi Harry. Draco cevap vermedi ama kızgın olmadığını belli etmek istercesine masanın altından elini yakaladı ve hafifçe sıktı. Bu Harry'nin içini rahatlatmıştı.

      "Draco," dedi Mrs. Weasley ortamı yumuşatmayı düşünerek. "Noel bugün değil ama bilseydim senin için de Noel hediyesi hazırlardım."

      "Sorun değil," dedi Draco. "Düşünmeniz yeterli."

      "Emin ol bir şey kaybetmiyorsun," dedi Ron. "Annemin klasikleşmiş hediyelerinden birini çok istersen benimkilerden veririm."

      "Üzerinde R yazılı bir kazakla gezmek istediğini sanmıyorum, kardeşim." George gülerek Draco'ya baktı. "Weasley kazağı içinde bir Malfoy, hayal etmek güzel."

      Draco konuyu tam olarak anlamadığından karşılık vermedi. Yemeğin devamında ise herkes bir şekilde sohbete karışmaya başlamıştı. Draco bile ara ara dahil oluyordu ve bu durum bir süre sonra 'garip' olmaktan çıkmıştı. 

•••

Romantik olamadığım için üzgünüm. Modum böyleydi... sjfklsfls ama yazarken çok eğlendim. Umarım siz de okurken keyif almışsınızdır. ♡ 

Bu arada içten içe Charlie ve Harry nasıl olurdu acaba diye düşündüğümü itiraf edebilirim bence. sjflkdsjf

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

594K 66.1K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
3K 204 5
Son bir ayı kalmış olan Cenan ve ona ölümüne bağımlı olan Arif.
417K 42.2K 70
Harry ve Louis birbirlerinden ölümüne nefret etseler de, Harry onunla mesajlaşmanın eğlenceli olacağından emin. *Sadece texting değil, düz yazı bölüm...
1.4K 52 2
Sirius Black, yaklaşık 2 yıldır Potter'larla yaşıyor ve Regulus'u geride bıraktığı için sürekli olarak suçluluk ve pişmanlıkla dolu. Çapulcu'nun altı...