Slytherin Prensesi

By Melissa-Black

271K 11.8K 13K

"İnsan kim olduğunu seçemez. Ne sen onun kızı olarak doğmayı seçtin, ne de ben bir Black olarak doğmayı." ~Bi... More

1. Bölüm - Geçmişin Ardında Kalanlar
2. Bölüm - Maskelerin Ardına Saklanan Ruhlar
3. Bölüm - Bulanık Sulardaki Yılan
4.Bölüm - Siyahın Ters Yüzü
5.Bölüm - Kalbindekini Biliyorum
6.Bölüm - Hala Çözmeye Çalıştığım Şeyler
7.Bölüm - Şans Yalnızca Ruh Halidir
8.Bölüm - Kısa Bir An İçin Parmaklarım Çapraz
9.Bölüm - Sıradaki Hatama Benziyorsun
10.Bölüm - Kadeh Kaldıralım Kavga Ettiğimiz Zaferlere
11.Bölüm - Duman İle Kırılan Aynalar
12.Bölüm - Ruhun Katmanları
13.Bölüm - Ödün Vermeden
14. Bölüm - Cesaret Seni Hataya Sürükler
15.Bölüm - Sen Umutsun
16.Bölüm - Siyahın Siyaha Karışması
17. Bölüm Part 1 - Nefret Ettiğim Her Şey
17. Bölüm Part 2 - Nefret Ettiğim Her Şey
18.Bölüm - Başka Bir Zamana İhtiyacımız Var
19. Bölüm - Çünkü Cehennemi Ben Yükselttim
20. Bölüm - Duvarların Ardındaki Hayaletler
21. Bölüm - Melekler ve Ufkun Birleştiği Yer
22. Bölüm - Benim Bütün İstediğim
23. Bölüm - Sayfaların Çevrildiğini Hissediyorum
24. Bölüm - Ne Dilediğine Dikkat Etmelisin
26.Bölüm - Kafesteki Ruh
27. Bölüm - Yolları Saran Buzullar
28. Bölüm - Üzerinde Olduğun Yola Güven
29. Bölüm - Cennet(ten) Gönderilmiş Gibi
30. Bölüm - Bütün Aynalar Paramparça
31. Bölüm - Uçurumun Kenarındaymışız Gibi
32. Bölüm - Bütün Günahların Sebebi
33. Bölüm - Aile Seni Terk Etmez
34. Bölüm - Güneş Işığı İle Doldur
35. Bölüm - Bütün Dalgalardan Sonra
36. Bölüm - İyi Bir Şey Düşünmüyorum
37. Bölüm - Bazen Sahip Olduğumuz Her Şey Bu
38. Bölüm - Eğer Genç Ölürsem
39. Bölüm - Fırtınada ki Sığınak
40. Bölüm - Söylenecek Bütün Saçmalıklar
41. Bölüm - Mücadele Seni Sen Yapar
42. Bölüm - Ünün Hakkındaki Söylentileri Duydum
43. Bölüm - Bahar Yağmurunda Neşe Var
44. Bölüm - Kapalı Kapıların Ardında
45. Bölüm - Ve Rüzgar Sadece Esiyor
46. Bölüm - Ateşle Oynayacaksan Doğru Yapsan İyi Olur
DUYURU

25. Bölüm - Benimle Birlikte Yürüyebilir Misin?

4.3K 233 63
By Melissa-Black

24 Ocak 1978 - Salı

Karmaşa ile başlayan haftanın ilk gününün ardından Salı günü de çok farklı geçmemişti. Rebecca korkusundan derslerde Slytherinlilere en uzak şekilde oturuyordu. Koridorda asla yalnız olmuyordu.

Alice'in bakışları ona ecel terleri döktürüyor olsa da bir atakla karşılaşacağını biliyordu tabii.

Slytherin evi ise dün gece gelen teklife balıklama atlamışlardı. Herkes bir isim seçmiş hatta çoktan uygulamaya bile koymuşlardı.

William, Barty ve Rabastan gibi.

Barty ve Rabastan'ın ilk kurbanı Joshua Flint olmuştu. Onu tüm Hufflepuff'a rezil etmişlerdi ama bu yetmemişti. Oğlan bir başka şeyle daha karşılaşacaktı.

William ise Marcus ve Walden ile Drew Waller, Charles Rosales'i yakalamıştı. Özellikle Waller'ı hastanelik etmişlerdi. Ve bundan hiç pişmanlık duymuyorlardı.

Slytherin ortak salonundaki saat on ikiyi vurduğunda, taş salona tiz ama güzel bir ses yayıldı. Alice, bakışlarını doğruca saate çevirdi.

Arkadaşlarının bir kısmı çoktan yatmaya gitmiş, Rodolphus ve Leonardo gibi uykusuz güne devam etmekte iyi olanlar şöminenin karşısına yayılmıştı. Bir de kendisi gibi yaklaşan FYBS sınavlarını fazlaca önemseyenler vardı ki bu sadece Severus'tu, odanın bir köşesinde ders çalışıyordu.

Alice'de deniyordu. Fakat aklı Sirius'taydı. Hala konuşmuyorlardı. O ne kadar öfkeliyse Sirius'a ona bir o kadar öfkeliydi. İki inatçı asla adım atmıyorlardı.

Ve o gecenin dolunay gecesi olması da bir şey değiştirmiyordu. Ancak Alice deli gibi onu merak ediyordu. Ve Remus'u. Zor bir gece olmalıydı. O küçücük animagusu ile Peter'ı da merak ediyordu. Kabul etmekte istekli olmasa bile o koca boynuzlu James'i bile merak ediyordu.

İç geçirip kitabını kapattı. Severus'un kendisine dönen bakışlarına aldırmadı fakat ayağa kalktığında o gözlere yerleşen merakı gördü.

"Çok bunaldım. Biraz hava alacağım."

"Yatma saati geçti Alice."

Alice sırıttı. "Daha iyi ya bütün okul bana kaldı." Siriusvari verdiği cevaba Severus yüzünü buruşturunca güldü. "Merak etme ben Okul Başkanıyım, en azından koridorları denetliyordum derim."

Snape buna çok inanmamış gibiydi. Hatta Alice'in sıkıntısını ve yapacağı şeyi bilir gibi bir hali vardı. Ancak Alice yanıldığını düşünüyordu. Sonuçta Severus, bu gece dolunay olduğunu için dışarıda olup kurt adam olan arkadaşlarına yardım eden dörtlüyü biliyor olamazdı.

Sessiz ama karanlık Slytherin, bir şey söylemeden başını kitaplarına çevirdiğinde Alice merdivenleri inip zemin kata ulaştı. O taş kapıya ilerlerken diğerlerinin bakışlarını sırtında hissediyordu.

"Alice!" Rodolphus gereğinden yüksek bir sesle bağırınca Leonardo kafasına vurdu.

"Beş metre uzağında sersem, seslensen bile duyar."

"Leo'ya katılmakla birlikte, " Alice oflayarak döndü. "ne var Rodolphus?"

Kafasını oluştururken "Nereye gidiyorsun?" diye mırıldandı.

"Tabii ya, her şeyi sorguladığınızı unutmuşum."

Leonardo'nun gri gözleri, çarpılan lafa aldırmadan sadece onun elalarına bakıyordu. "Saat on iki Alice."

"Ve hava almam lazım."

"Bizde gelelim!" Rodolphus çabucak ayaklandı, Alice'e karşı daha nazik olmaya çalışıyordu. Sirius'u hala onaylamıyordu tabii fakat işaret olayı yüzünden olan şeyi telafi etmek niyetindeydi.

Alice boş boş ona baktı ve odada ki mantıklı olan tek insana döndü. "Merak etmenizi gerektirecek bir şey yok." Leonardo başını salladıysa da bu durum hoşuna gidiyor demek değildi.

Cadı aldırmadan taş kapıya yürüdü. Aralıktan geçip soğuk koridora çıktığında ne yapacağını bilmiyordu ama o gece onun hislerini anlayacak tek bir insan olduğunu biliyordu.

---

"Acil bir durum mu var?" Şişman Kadın, gecenin bir vakti uyandırılmaktan hiç hoşlanmamıştı. Özellikle bir Slytherin tarafından.

"Sayılır." dedi Alice huşuyla.

"Ya evet ya hayır olmalı cevap."

Alice huysuz kadının boyasını kazımamak için kendini tuttu. "Sadece Lily Evans ayaktaysa onunla görüşeceğim. Ya kapıyı aç ya Evans'ı bana gönder."

Emir almaktan hoşlanmayan portre yüzünü buruşturdu. "Okul başkanı olsan bile biraz kibar ol!" diye çıkıştı kıza ve bir kaç saniyeliğine gözden kayboldu. Geri geldiğinde, Slytherin kızına tepeden baktı fakat bir şey söylemedi. Altın yaldızlı portesini öne savurdu ve Gryffindor salonunun girişini gözler önüne serdi.

Ama bu Alice'in girmesi için değildi, Lily'nin dışarı çıkması içindi.

Kızıl saçları örgülü, üstünde pijamaları ve kalın peluş hırkası ile Lily, koridora çıktı. "Selam Riddle." dedi sanki her gece onu, Gryffindor kulesinin önünde görmek normalmış gibi.

"İyi geceler Evans." Alice onun uyumadığını doğru tahmin etmişti.

"Uyku mu tutmadı?" Lily'nin bilmiş gülümsemesine gözlerini devirdi. Sadece "Uzun bir gece." demekle yetindi.

"Biliyorum." Lily etraftaki kimi boş ama kimi uyanık portrelere baktı. "Gel, biraz uzaklaşalım."

Alice omuz silkti ve bölgesinde olduğu kızı izledi. Lily onu, bu saatlerde değişmeyeceğini bildiği, portrelere yeterince uzak bir merdivene götürdü. Taş merdivene oturduğunda Alice'de yanına yerleşti.

"Doğrusu," örgüsünden kaçan birkaç kızıl saç tutamını geri attı. "seni eninde sonunda burada bulacağımı biliyordum."

Alice biçimli kaşlarını kaldırdı ve soru sorarak ona baktı. Onun tuhaf ama sevimli ifadesine güldü Lily. "Hikayeyi öğrendiğimden beri ben de her geceyi böyle bekleyerek geçiriyorum. Çünkü sevdiğin birisi bir bilinmezlikteyken sen de pek rahat edemiyorsun doğrusu."

Söylediği Alice'i güldürdü. "O bilinmez tehlike dördününde göbek adı."

Lily güldü. "Merak etme bir süre sonra alışıyorsun." Yılbaşı akşamı söylediği cümleyi tekrarlamıştı. "En azından görmezden geliyorsun."

Alice başını salladı. "Dördü de birbirinden çocuk ve sabırsız." iç geçirdi. "Sirius bazen tahammül seviyemi zorluyor."

"James'i üç sene boyunca neden geri çevirdim sanıyorsun?" omuz kıvırdı. "Çocuk gibiydi. Canı istediği için birilerine lanet atıyor, elinden düşürmediği Snitch ve o dağınık saçları ile insanlara hava atıyordu."

Slytherinli kız sırıttı. "Bunları hala yapıyor."

"Eskisi kadar değil," dedi Lily hemen, "James geçen yazdan beri çok değişti." belki de söylediğinde haklıydı. Alice, James'i derslerden ve okulda gördüklerinden, duyduklarından biliyordu. Belki de değişmişti. Lily Evans'ın kalbini kazanacak kadar çok değişmişti.

"Sirius'ta değişti biliyor musun?"

Buna hiç şüphesiz inanırdı işte.

Onu tanıdığı kısacık süreçte o eski oğlanla şimdiki arasında dağ gibi fark vardı. Bunu sadece onun gözlerine bakarak bile söyleyebilirdi.

"Biliyorum." diye mırıldandı. Son zamanlarda edindiği bir alışkanlık ile parmağındaki yılan yüzüğü ile oynamaya başladı.

"Onu bu kadar değiştirmiş olman bizi de şaşırtıyor." Alice elalarını ona çevirdi. "Ben bir şey yapmadım."

"Seni sevmesine izin verdin." Lily gülümsedi. Ve o güzel gülümseme bir sıcaklık olarak Alice'in kanına karıştı. Lily Evans ile konuşmak büyük bir huzur ve yanında umut getiriyor gibiydi.

"Onu bundan vazgeçirmeye çalıştım. Gerçekten." kuledeki konuşmanın anıları zihninde can bulamadan hepsini kovaladı. "Bu onun için daha iyi olurdu."

"Bazen bize iyi gelecek şeyin karşı tarafın seçmesine izin vermeliyiz."

Alice gözlerini devirdi. "Ne yapıyorsun Evans? Dumbledore'dan özlü sözler eğitimi falan mı alıyorsun?"

"Hayır ama Gryffindorluların en bilgesi benim ne de olsa."

"Ve işte bu-" Alice parmağı ile onun kolunu dürtüklerken sırıttı. "tam olarak James Potter'ın kız arkadaşından duyacağımız bir söz!"

Tek bir utanma belirtisi göstermeden sadece sırıttı.

"Söyleyene bakın hele!" onun parmağı ise esmer kıza dönüktü. "Gecenin bir yarısı, sevgilisini merak ettiği için kuralları yıkan Sirius Black'in kız arkadaşı söylüyor bunu!"

"Tamam!" Alice ellerini havaya kaldırdı. "Bu skoru eşitledi işte!"

İkiz kız güldü. Doğrusu bu konuyu konuşacak birisinin olması güzeldi.

Lily'nin, Gryffindor evinde elbette kız arkadaşları vardı. Çoğu zaman yatakhanede erkekleri çekiştirmek oldukça zevkliydi onlar için. Fakat sırları bilen, en az kendi erkek arkadaşı kadar fırlama bir başkası ile çıkan birisi konuşmak daha güzeldi.

Bu Alice için ise bir destekti. Slytherin ekibi hala Sirius ile birlikteliğini sorgularken, ilişki sorunlarını onlarla konuşamazdı tabii. Bütün her şeyin karmaşası içinde Lily Evans'ın tuhaf varlığına minnettardı.

Ela gözlerini kızıl saçları loş ışıkta bile parıldayan cadıya döndü. "Senden bir şey rica edebilir miyim?"

Lily'in zümrüt gözlerine merak ifadesi çabuk yerleşmişti. "Tabi?"

"Lütfen bana adımla hitap et. Bu tuhaf arkadaşlıklara alışacaksam, resmiyetten biraz uzak olalım."

Gelen teklif Lily'i biraz şaşırttı. Gözlerini kırpıştırınca Alice gülümsemesini bastıramadı.

"Tabii ama sende bana adımla hitap edersen." bir kaç saniye sonra karşılık geldi.

Alice omzunu kıvırdı. "Nasıl istersen, Lily."

"Kulağa güzel geliyor." bir an bekledi ve esmer kıza bakarken sırıttı. "Alice."

Bir kaç saniyelik bir sessizliğin ardından Lily konuştu. "Sana bir tavsiye verebilir miyim Alice?"

"Elbette." Lily'nin bu konularda ondan daha çok tecrübesi olduğu kesindi. Her ne kadar James Potter bütün ilişkilerini baltalamış olsa bile.

"Sirius ile bir şeyleri paylaş. Her ne kadar aşırı reaksiyon gösterecek olsa bile." Zümrüt gözlerinde bilgelikten ziyade onu ve Sirius'u düşünen bir ifade vardı. "Şu an Hogwarts'ın en gözde çiftisiniz." güldü. "Bunu bizden aldığınız için minnettarım."

"Her zaman."

"Onun için herkes sürekli bir şeyler söyleyecek. Başkalarından yalan dolan sözler duymasındansa senden doğruları, o an duysun."

Alice iç geçirdi ve saçlarını geri itti. "Bunu yapmakta zorlanıyorum. Bu zamana kadar sadece kendim vardım. Bir şeyleri birilerine anlatmak, kendimi açmak bana göre değil." başını salladı. "Hala Dumbledore'a bir şeyleri anlatırken bunalıyorum. Hesap veriyormuşum hissinden hoşlanmıyorum."

"Ama bu hesap vermek değil." Lily'nin seni yumuşaktı ve anlayış doluydu. "Eğer sen Sirius'a bir şey anlatmazsan, o sana anlamazsa bu ilişkiyi yürütmeniz çok zor olur."

Göz ucuyla ona baktı. "Hem bir düşünsene Sirius sana gelip, kızın birinin onu sevdiğini söylemese ve sen bunu Harris'in dedikodu gazetesinden okusan ne hissedersin?"

Güzel yerden vurmuştu. Alice kinaye ile "Sirius'u seven kızlara yetişebileceğimi hiç sanmıyorum, Lily." dedi.

Lily, zümrüt gözlerini devirdi. "Konu bu değil. Ne demek istediğimi anladın."

Slytherinli kız iç geçirdi. Demek istediğini anlamıştı. "Evet evet." bunu kabullendi. "Tamam haklısın. Hiç hoş hissetmem. Sinirlerim." sadece sinirlenmekle kalmazdı ama bunu söylemedi.

"Gördün mü?" iç çekti. "Sirius gazeteyi okuduğun da, onu böyle sinirli gördüğüm çok az zaman vardı. Ve inan bana senden önce salonu yakacak sandım."

"Çok fevri hareket ediyor."

"Bunu Harris'in boğazına sarılan kız mı söylüyor?"

Alice ona baktı. "Hak etmediğini söyleyemezin değil mi?"

"Bunu James'e söyleme ama evet hak etmişti."

Kurallara bağlı Lily Evans'tan bunu duymak çok eğlenceliydi. Alice güldü. "Söylemem." dedi.

"Sirius, Adrian'ın peşine bırakmayacak." diye uyardı onu Lily.

"Farkındayım." Alice bıkkınlıkla nefesini verdi. "Ne söylersem söyleyeyim ona sataşacak." bir an dudaklarınızı büzdü ve Lily'e baktı. "Ben de Harris ile uğraşacağım, biliyorsun değil mi?"

"Eh bunu bekliyordum." dedi Lily. "Çizgiyi aştı. Hem de çok."

"O sınırları hatırlayacak, merak etme." Lily'nin, onun planlarını ve Slytherinlilerin şu an ne yaptığını anlamaması için konuyu değişti. "Ben geri dönsem iyi olur."

"Evet, yeni hadememiz birazdan buralarda olur."

Alice omuz kıvırdı. Filch'i takmıyordu, tıpkı Reid'i takmadığı gibi. "Sorun değil."

İkisi ayağa kalktılar. Lily kuleye geri dönmeden önce Alice'e baktı. "Ben onları bekleyeceğim, yarın sana durumu söylerim."

"Umarım yaralanmazlar."

"Umarım." diye mırıldandı Lily'de. Her seferinde içlerinden birinin hastanelik olduğunun farkındaydı. "İyi geceler Alice."

"İyi geceler Lily."

Birisi merdivenleri tırmanıp kuleye, öteki merdivenleri inerek zindanlara yöneldi.

Haftalar önce atılan bir arkadaşlığın temelini, o gece daha da güçlendirmişlerdi. Tüm farklılıklarına rağmen, birbirini anlayan bu iki kız sevdikleri için bir şeyleri geride bırakmış, uyum sağlamayı öğrenmişlerdi.

Ve bu güzeldi.

Dumledore'un Cadılar Bayramında dediği gibiydi aslında. Bu duvarların ardında, kimlerle birlikte olduklarını, güldüklerini ve bir şeyler paylaşmaları gerektiğini biliyorlardı.

Yaşadıkları zorluklar güzel dostlukların başlangıcıydı.

---

Çarşamba sabahı Sirius'u kahvaltıda görmeyi elbette beklemiyordu. Şimdi oturup düşününce her dolunay sonrası ya derslere girmeyen ya derste uyuklayan ekibin farkına varıyordu.

Gece ormanda bir gezintide olmanın onu sakinleştireceğini ve öğlen uykusundan uyanınca geleceğini düşünmüştü. Ama öyle olmamıştı.

Eh en azından Lily, ona sağ salim döndüklerinin haberini vermişti.

Kütüphanede somurtmuş bir ifade ile ders çalışırken, içinden Sirius'a uzun uzun saydırıyordu. Tüy kalemi parşömeni delince Leonardo ve Jane bakıştı.

"O ödevi teslim etmeyeceksen ben alabilir miyim?" dedi William umutla. Alice başını kaldırdı ve ne dediğini anlamaya çalıştı. Sonra delinmiş ve mürekkep ile lekelenmiş parşömenine baktı.

"Hayır." diye çıkıştı ona Alice. "Kendin yap!" William'ın parşömenine göz attı. Sadece adı yazılı olan kağıt boş bir şekilde masada yer kaplıyordu. "Ne yapıyorsun bir saattir sen?"

"Sırada Hopkins var, ne yapacağı hakkında plan yapıyor." Walden sırıtarak mırıldandı. Alice'in onaylamayan bakışlarını gören William yüzünü astı.

"Ama bu çok önemli!"

Alice, İksir kitabını önüne itti. "İfrit aldığın iksir dersi de öyle sersem!"

William'ın asılan surat ifadesine sırıttı Jane ve keyifle kendi ödevine döndü. Alice'de delinmiş parşömenine döndü.

"Yeni parşömene ihtiyacın var." dedi Leonardo ona kendi çantasından başka bir parşömen çıkartıp, uzatarak.

"Teşekkürler." diye mırıldandı Alice. Yeni kağıda adını güzel bir yazı ile geçerken Leo'nun gözleri onu izliyordu.

"Blackle hala barışmadınız mı?"

Alice bir nefes bıraktı ve başını kaldırdı. "Sormak için mi soruyorsun yoksa gerçekten merak ediyorsun?"

Leonardo omuz silkti. Tüy kalemini parmaklarının arasında çevirirken oldukça tasasız bir şekilde konuştu. "İlişkinizden hoşlanmıyor olmam seni merak etmiyorum demek değil."

O gri gözlerinin ardında gerçekten kendisini merak ettiğinin farkındaydı. Ne kavgalar ederlerse etsinler, Leonardo'nun bir yanı her zaman onu korumak yönünde olacaktı.

Kendisi de dahil olmak üzere hiç kimsenin yüzüne bakmayan Adrian'ın aksine.

"Teşekkürler." bu seferki içten gelen, kelimelerle değil hislerle bezeli bir teşekkürdü.

"Ne olursa olsun, her zaman yanında olacağım." Leonardo ona çarpık bir şekilde gülümsediğinde, Alice göğsündeki düğümün bir nebze de olsa çözüldüğünü hissetti. "Sen beni lanetleyene kadar." ona göz kırptı.

"Uzun sürmeyecek desene?" gerginliğini bir an için kenara itti ve orada, kütüphanenin boğuk fısıltıları arasında arkadaşları ile olmanın tadını çıkarttı.

Ona ettikleri ihaneti, söylenilen sözleri hepsini bir an için unuttu. Çünkü bir kaç ay sonra her şey farklı olacaktı. Verilen sözler unutulacak, hissedilen hisler silinip atılacaktı.

Akşam göğü hızla kararırken Alice, içini o düşüncelerle karartmamaya kararlıydı En azından bir süre için.

26 OCAK 1978 - PERŞEMBE

Gece kopan fırtınanın ardından hava hala sisliydi ve koridorlar olduğundan daha kasvetli duruyordu. Bu da sabah olduğunun anlaşılmasını güçleştiriyordu.

Dün gece uyumakta çektiği zorluğa rağmen sabah oldukça dinç uyanmıştı. Bunun nedeni kafasındaki soruların onu ayakta tutması da olabilirdi tabii.

Kızların uyanmasını beklemeden ve elbette kimse ile laf dalaşına girmeden güzel bir kahvaltı yapmak istediği için çabucak ortak salondan çıkmıştı. Büyük Salona yaklaştığı sırada köşede duvara yaslı oğlanı fark etmesi birkaç saniyesini aldı.

Üstünde dolanan bakışların farkında olan Sirius başını çevirdi ve göz göze geldiler. Alice sakinlikle yanına yürürken "Günaydın." diye mırıldandı.

"Günaydın." diye karşılık verdi.

"Erkencisin?" Alice tek kaşını kaldırdı. "Bunu sen mi söylüyorsun?"

Sirius omuz kıvırdı. "Uykusuzlukla problemim yok."

"Güzel." Alice yürümeye başladığında, Sirius'un peşinden geleceğini biliyordu. Öyle de oldu. Sesini çıkartmadan yanında yürürken bunun çok uzun sürmeyeceğini biliyordu. Alice, büyük salona giden koridora döndüğünde, Sirius nazik bir tavırla dirseğini kavradı.

"Bence kahvaltıdan önce biraz konuşabiliriz." onu başka bir koridora yönlendirdi.

"Bunu sorabilirdin."

"Yapacak mıydın?" diye mırıldandı Sirius. Fakat Alice ona aldırmadı. İkisi, boş koridordaki banka çöktüklerin de yağmur yeniden başlamıştı.

Yanyana otururlarken ikisi de bir diğerinin başlamasını bekliyordu. Fakat Alice inatçıydı ve haksızlığına rağmen konuşan taraf o olmayacaktı. Bunu fark eden Sirius'ta iç geçirerek lafa başladı.

"Geçen akşam, Aylak için dışarıdayken" ne için olduğunu sesli dile getirmemeyi tercih etti. "düşünme fırsatım oldu." usulca gülümsedi. "Patiayakken daha rahat düşündüğümü fark edeli uzun zaman oldu."

"Köpek halinin insan halinden daha zeki olduğunu fark etmen umut verici." Alice buydu. Öfkesini göstermek için kelimelerini kullanırdı. Birilerin kalbini kırardı. Hepsi gibi o da kelimelerini kullanmakta ustaydı.

Sirius 'Gerçekten mi?' bakışlarıyla döndü. "Bir şey konuşmaya çalışıyoruz ve sen bana hakaret ederek, keyif mi alıyorsun?"

Söylediği şey utanmasını sağladı. Yanakları tatlı bir pembeye bürünürken bir 'Hah.' sesiyle başını ondan çevirdi. Karşısındaki duvar daha ilgi çekiciydi.

"Devam edebilir miyim Miss Riddle?" Alice omuz silkti. "Seni ormanda bulduğum yere gittiğimi fark etmemiştim."

Alice'in bedeninde bir ürperti geçti. O gecenin anısı, geriye itilmiş, saklanmıştı ama yok olmamıştı. Sirius'un, işareti gördüğünde ondan nefret edeceği korkusunu hatırladı. Etmemişti, asla etmezdi.

Belki bir his yoktu, bir hareketlilik yoktu ama varlığını aldığı her nefeste hissediyordu. Sağ eli istemsizce, işaretinin üstüne kapandı. Yapabilse onu kazıyıp atardı.

Sirius, düşüncelerini sesli dile getirmiş gibi onu duyuyordu. Alice'in elini kavradı ve işaretin üstünden çekti. "Yapma." dedi sadece.

Kızın bakışları hızla yüzüne döndü. "Neden?" o güzel elaların içinden kendisine kırgınlıkla bakan bir kız çocuğu vardı.

"Hayatın boyunca o gecenin sende bir izi kalacak ama bile bile bunu kendine hatırlatıp, acı çekmene müsade edemem." elinin arasındaki parmakları sıktı. "Asla."

Alice bir cevap vermedi. Sessizliği bir kabullenişti. Sirius devam etti. "O geceyi hatırladım. Yaşadıklarını hatırladım. Bana anlattığın şeyleri ve anlatmaktan kaçtığın şeyleri anımsadım. Ve sakinleştim."

"Biraz erken olmuş." dedi Alice elini geri çekerken.

"Prenses," dedi Sirius bir başka kız olsa çoktan çekip gitmişti. Ama o Alice'di. Güçlü duruşunun ardında milyonlarca yarası vardı. Hırçındı ve o hırçınlığına kendisi de aynı şekilde karşılık vererek ona zarar veriyordu. "sadece yaşadığın şeylerin seni getirdiği noktanın farkında değilim. Bana verdiğin tepkilere ve cevaplara fevri karşılık veriyorum."

Yine de yüzünü astı. "Tabii bu konuda haklı olman Parkinson konusunda seni uyardığım gerçeğini değiştirmiyor."

Alice neredeyse inledi. "Sirius!" dedi bezmiş bir sesle. "Anlaman gereken bir şey var ki, seni seviyorum! Duydun mu? Herkesi karşıma alacak kadar hem de."

Başını salladı. "Sonunda uğrunda savaşacağım bir şey var ve bunu kaybetmeyeceğim."

Sirius hiç düşünmedi ve kızı tutup kendine çekti. Dudaklarını dudaklarına bastırırken karşılığını bir kaç saniye sonra aldı, Alice şaşkınlığı üstünden atınca. Yine de geri çekildi ve ona baktı.

"Bu neydi şimdi?"

"Uğrunda savaştığın şeyin bir özrü."

"Ben Çapulculardan bahsediyordum." dedi Alice hiç bozuntuya vermeden. Sirius güldü. Alice'in saçlarını geri itti ve alnına bir öpücük kondurdu.

"Özür dilerim. Öyle tepki vermemeliydim."

Alice iç geçirdi ve onun bileğini tuttu. Sirius'un nabzı avuç içindeydi. "Sana öyle demek istememiştim. Özür dilerim, Sirius."

"Biliyorum." Alice biraz geri çekilip o eşsiz grilere baktı. "Sadece alışmam lazım. Bir ilişkiye, ve" onunla oturan, gözlerine her seferinde bitmeyen bir ışıltı ile bakan, damarlarında dolanan kana asla aldırmayan Gryffindorluya baktı. "hayatımı birisiyle paylaştığıma." diye bitirdi.

Sirius'un dudakları, onu aşık eden o çarpık gülümseme ile kıvrıldı. "Bana hesap vermeni istemiyorum senden. Sadece, bu ilişkiyi yürüteceksek"

"-bazı şeyleri paylaşmamızı istiyorum." diye onu tamamladı Alice. "Lily'le mi konuştun?"

Alice'in, kızıl cadıya adıyla hitap etmesine daha da sırıttı. İkisinin bir şeyleri aştığını görmek güzeldi. Aynı adımın James'ten de gelmesini umuyordu. "Gece ortak salona geldiğini ve lafladığınızı söyledi. Bir şey anlatmadı ama merak ediyorsan eğer beni bayağı bir azarladı."

Slytherin Prensesi'nin kim olduğunu nasıl öğrendiğini anlattığı gece ve sonrası Lily'nin ona söyledikleri hatırladı. Evans öfkesi meşhurdu ama bunu bu şekilde tatmaktan hoşlanmamıştı.

"Buna sevindim işte." dedi Alice sırıtarak.

"Yine de Parkinson konusunda hiçbir düşüncem değişmedi, bilmiş ol!"

Sirius'un öfkesi çabuk parlıyordu. Adrian'ı kıskanıyor olması, biraz hoşuna gitse de bu konuda ki tavrı rahatsız ediyordu. Fakat Lily haklıydı. Adrian'ın açık açık söylediği şeyleri, bir başkası Sirius için söylemiş olsa o da sinirlenirdi.

"Dinle," dedi ellerini geri çekip ciddiyetle Sirius'a baktı. "Adrian'ın veya bir başkasının beni sevmesi umrumda değil. Ayrıca o arkadaşım." Sirius itiraz etmeye hazırlanıyordu fakat elini kaldırıp onu susturdu. "Ve şunu bil, nişan olayı gerçek değil. Bu sadece bir söylenti. Bunun gerçekleşmesine izin vermeyeceğim."

"Güzel ama bu yine de Parkinson'ın etrafında olmasından hoşlanıyorum demek değil."

"Sen beni dinliyor musun?" Alice kaşlarını çattı.

"Evet ve seni seviyorum, bu da demek oluyor ki sonuna kadar hemcinslerimden nefret edeceğim."

Bu konuşmayı burada bitiriyorum." dedi Alice başını sallayarak, "Bir başka zaman tartışırız. Bugünlük yeter."

Buna bir itiraz gelmedi hatta aksine Sirius sırıtıyordu.

"Biliyorsun değil mi bu bizim ilk kavgamızdı."

"Ve muhtemelen son olmayacak." dedi Alice, o da Sirius gibi sırıtıyordu.

"Sen ve ben söz konusuyuz," Sirius onu kendine çekip kolunun altına aldı. Alice, hiç beklemeden onun için olan o yere güzelce yerleşti. "asla son olmayacak."

Sirius ile barışmanın huzuru, gerginliğini silip atarken ve olduğu yerden oldukça memnunken koridorun ucundan gelen cadı bunu bozdu. Alice dikleşti fakat Sirius'un kollarının arasından çıkmadı.

İki sevgili, yanlarından hızlı adımlarla geçmekte olan kıza baktılar. Rebecca göz ucuyla Alice'e bakarken, Slytherin cadısının dudakları kıvrıldı.

O sinsi, oyunbaz ve kesinlikle Rebecca'yı dehşete düşürecek bir gülümseme kırmızı dudaklarında hayat buldu. Ravenclawlı kızın rengi soldu ve hiç duraksamadan çekip gitti.

Dillard ve Moses'de Alice bakmaktan kaçınarak onu takip ettiler.

Rebecca Harris'in rahatsız edici varlığı uzaklaştıktan sonra Sirius kız arkadaşına döndü.

"Bazen beni korkutuyorsun."

Alice koridora, Rebecca'nın minik bir nokta olduğu yere bakmayı sürdürdü. "Ah evet sevgilim, korksan iyi olur."

---

Alice'in yerine gelen neşesini arkadaşları fark etmekte geç kalmamışlardı. Ve bunun nedenini iki masa ötedeki neşeyle sırıtan Sirius Black olduğunu anlamakta öyle.

Kasvetli havayı gülüşü ile aydınlatan Slytherin Prensesi, Barty'nin iltifatlarına, Rabastan'ın abartılı yorumlarına bile neşeyle karşılık verdi. Uzun zaman sonra gülüşleri içtendi.

Hatta Bellatrix'e bile takılmaktan geri kalmamıştı. Onu sinirlendirince Rodolphus'un eğlendiğini fark etmişti.

Eh herkese bağırıp çağırmasındansa, etrafa gülücükler saçması biraz ürkütücüydü. Arkasından bir şey geleceğini biliyorlardı.

Yine de hepsi, o sabahın tadını bozmamaya, neşeli cadıya bir şey sormamaya karar verdi.

Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersine az bir süre kala Alice, Sirius'a baktı. Sirius masadan kalkarken ona göz kırptı. Balkabağı suyundan son bir yudum aldı, kadehi masaya bırakırken "Sınıfta görüşürüz." diye mırıldandı.

"Gidiyor musun?" Lana şaşkınca mırıldandı.

"Evet." dedi Alice sadece, çantasını omzuna atıp kapıda onu sabırla bekleyen oğlana yürüdü. Sirius ona gülümseyince karşılık verdi.

Hala varlıklarına alışamamış Büyük Salon mırıltılar ile dolarken ikisi de aldırmadı. Bu kapıdan el ele çıktıları zaman ki kadar rahat bir şekilde, yan yana dışarı çıktılar.

"Biliyorsun değil mi, bize her zaman böyle bakacaklar." Alice güldü. Koridorda onları görüp şaşkınca bakan öğrencilere göz devirmemek için kendini tuttu.

"Bu yolda birlikte yürüdüğümüz sürece," dedi Sirius, yüzü düşmüş Oscar Wood'a sırıtmadan edemedi. "nerede olursak olalım, bakışlar üstümüzde olacak."

"Çünkü biz siyah ve beyazız." dedi Alice, iki zıt kutbun çekimine, farklılıklarını mırıldanan insanların düşüncelerini dile getirerek.

"Hayır." diyerek onu yanıtladı. "Biz sadece Alice ve Sirius'uz."

~~~

Merhabalar! :)

Sizler kadar ben de şoktayım doğrusu. Hikayeyi bölünce, yazmam daha da hızlandı. 

Kısa ama oldukça sık gelecek bölümlere merhaba o zaman!

Diğer bölüm aralık ikinci haftaya kalabilir. Bu hafta bitimi ile kalan son yıllık iznime çıkıyorum. Döndüğümde bir canlı yayın yaparım. Hem bu süreçte herkes bölümleri okumuş olur.

Youtube kanalıma göz atmayı unutmayın. Şu an Slytherin Introsu üstünde çalışıyorum. Muazzam bir şey değil ama güzel oluyor. Onu da yükleyeceğim.

Kanal adım: yazarcadi

Evet söyleyeceklerim bu kadar olduğuna göre gelelim sorularımıza! Bölümde sevmediğiniz ya da eksik olan bir şey var mıydı? Lütfen ama lütfen belirtin. Özellikle eksik olan şeyleri söylerseniz bir sonraki bölümün yazımında daha dikkatli olurum.

Sevdiğiniz kısım veya replik var mıydı?

Hadi bakalım yorumlara! :)

Ve elbette gelsin 26. Bölüm spoilerı ;

Her güzel şeyin ardından bir kötülük, zorluk gelir. Bu sefer ise bir mektup. Beklenilen bir mektup.

Görüşmek üzere benim biricik okurlarım.

Sihirle ve sevgiyle kalın.

~Mells

Continue Reading

You'll Also Like

55.4K 7.6K 41
The Babysitter kitabının, 2. Kitabıdır. Felix evine bebek bakıcısı olarak girdiği ünlü iş adamına aşık olur. Ama hisleri karşılık bulduğunda, sonunda...
93.6K 5.9K 35
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
38.2K 2.9K 28
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
210K 8.6K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!