Sarpişkom || Texting

By terayaziyore

2.5M 148K 52.3K

-Tamamlandı- Bilinmeyen numara: Şşş Bilinmeyen numara: Aloğ Bilinmeyen numara: Sarpişkom Bilinmeyen numara: B... More

B İ R
İ K İ
Ü Ç
D Ö R T
B E Ş
A L T I
Y E D İ
S E K İ Z
D O K U Z
O N
O N B İ R
O N İ K İ
O N Ü Ç
O N D Ö R T
O N B E Ş
O N A L T I
O N Y E D İ
O N S E K İ Z
O N D O K U Z
Y İ R M İ
Y İ R M İ B İ R
Y İ R M İ İ K İ
Y İ R M İ Ü Ç
Y İ R M İ D Ö R T
Y İ R M İ B E Ş
Y İ R M İ A L T I
Y İ R M İ Y E D İ
Y İM R M İ S E K İ Z
Y İ R M İ D O K U Z
O T U Z
O T U Z B İ R
O T U Z İ K İ
O T U Z Ü Ç
O T U Z D Ö R T
O T U Z B E Ş
O T U Z A L T I
O T U Z Y E D İ
O T U Z S E K İ Z
O T U Z D O K U Z
K I R K
K I R K B İ R
K I R K İ K İ
K I R K Ü Ç
K I R K D Ö R T
K I R K B E Ş
K I R K A L T I
K I R K Y E D İ
K I R K S E K İ Z
K I R K D O K U Z
E L L İ
E L L İ B İ R
E L L İ İ K İ
E L L İ Ü Ç
E L L İ D Ö R T
E L L İ B E Ş
E L L İ A L T I
e l l i y e d i
E l l i s e k i z
E l l i d o k u z
A l t m ı ş
Özel Bölüm

Final

33.1K 1.7K 2.1K
By terayaziyore

İşte geldik o ana.

Gözümde bir damla yaş.

Bu bölüm, bu kitabı Sarpişko yapan bütün okurişkolarıma itfahtır!

Keyifli okumalar dilemek isterdim.

Bu arada herkes kitabın başında başlama tarihi ister genellikle bense tam tersini istiyorum.

Buraya kitabı bitirdiğiniz tarihi atar mısınız?
...

Gözlerimi kırparak çalan telefonumu bulmak adına açtım. Yatağımın yanında ki küçük komidinin üzerinde, şarja takılı telefonumu aldım ve alar mı kapadım. Salak kafam. Dün sınava kalkmak için kurduğum alarmı yanlışlıkla hergüne ayarlamış olmalıydım. Kendi kendimi uykumdan ettiğim için yine kendime sinirlendim. Ve tam sessize alıp geri yatacağım sıra ekranda ki bildirimleri görmemle hızlı bir şekilde telefonu şarjdan çıkarıp yüzüme yaklaştırdım.

Sarp'tan bir kaç tane mesaj vardı.

Bu saatte?

Gerçi dün yazdığım hiç bir mesaja cevap bile vermemişti. Muhtemelen uyumuştu ki bu kadar erken kalkmıştı. Aklıma dün yaşanan bir takım olaylar geldiğinde huysuzca kıpırdandım.

Ne gördüğümü bilmiyordum. Yanlış olabilirdi. Kuzeni olabilirdi. Arkadaşı da olabilirdi. Mesaj önemli değildi. Tabi tüm gün Sarp telefonunu benden gizlemeseydi önemli olmazdı.

Sesli bir nefes verip şifremi girerek mesajları açtım.

Sarpişkom: Hayatım

Sarpişkom: Dün gece yazamadım sana

Sarpişkom: Babam geldi

Sarpişkom: İnanabiliyor musun?

Sarpişkom: Bir anda kapıyı açtım ve karşımda babam vardı

Sarpişkom: Bir takım sorunlar oldu

Sarpişkom: Yani annem ve babam birbirine girecekti az kalsın

Sarpişkom: Kavgalarını sonlandırmak için babamla kendimi mutfağa kilitledim annem o derece çıldırdı

Sarpişkom: Gece uzun saatler boyunca babamla konuştum

Sarpişkom: Beni ve Emirhan'ı özlediğini, vakit geçirmek istediğini görmek istediğini onun için döndüğünü haftada bir gün olsa bile ikimizle de buluşmak istediğini falan zırvaladı.

Sarpişkom: Kavga ettik

Sarpişkom: Annem dahil oldu sonra

Sarpişkom: Tabi o istemedi ilk başta

Sarpişkom: Ama babam ısrarcıydı

Sarpişkom: Anlayacağın gece başım fazla ağırdı

Sarpişkom: Babam gidince de direk yatıp uyudum zaten saat çok geç olmuştu telefona bakmadım bile

Sarpişkom: Özür dilerim

Okuduğum mesajlarla gözlerim doldu. Babasını uzun zamandır görmemişti. Ve dün gece ben bana cevap vermediği için ona kızarken meğer o büyük bir sorunla uğraşıyormuş. Kendime sinirlenirken hızlı bir şekilde mesajlarına cevap vermeye başladım.

Akşın: Saçmalama sevgilim ne özürü

Akşın: Asıl ben özür dilerim

Akşın: Sen iyi misin?

Akşın: Nasıl hissediyorsun?

Mesajlar yolladığım gibi görüldü olduğunda gülümsedim. Bir kaç saniye sonrasında adının altında ki 'yazyor' belirtisi ile yatakta doğruldum.

Sarpişkom: Bilmiyorum

Sarpişkom: Çünkü bir sorun daha var

Akşın: Ne sorunu

Sarpişkom: Şey

Sarpişkom: Babam bir kaç günlüğüne yanına gitmemi istedi

Akşın: Annende bunu istemedi değil mi

Sarpişkom: Sorun o değil

Sarpişkom: Babam İtalya'daydı en son ama şimdi İzmir'e taşınmış

Sarpişkom: Yani İzmir'e gitmem gerekiyor

Akşın: Ne

Akşın: Nasıl yani?

Akşın: Bu gün mü?

Sarpişkom: Babam bir saat sonrasına biletleri almış yola çıktık bile

Sarpişkom: Gitmezsem annemin başını ağırtmaktan başka bir şey yapmaz

Akşın: Seni görme şansım bile yok mu yani?

Sarpişkom: Üzgünüm

Akşın: Ama

Ama ben bu gün buluşup konuşuruz diye hayal etmiştim. Ve yarın, gelen titreşimle gözlerim tekrar telefona kayınca düşüncelerimden aniden ayrıldım.

Sarpişkom: Ama?

Akşın: Keşke gitmeden görebilseydim seni

Akşın: Kaç gün kalacaksın?

Sarpişkom: 3-4 gün

Gelen mesajla hüzünle dudaklarım büküldü. Yani yarın burda olmayacaktı.

Akşın: Olsun

Akşın: 3-4 gün ne ki

Akşın: Göz açıp kapayana kadar geçer

Sarpişkom: Umarım

Sarpişkom: Seni seviyorum

Akşın: Bende

Sarpişkom: Uçaktan indiğimde ararım olur mu?

Akşın: Tabii

Akşın: İyi yolculuklar sevgilim

Sarpişkom: :)

Çevrim dışı olunca bende mesajına görüldü atıp whatsapptan çıktım. Bırak uyuma isteğini bütün gün planladığım yapacaklarıma dair bir nebze bile isteğim kalmamıştı.

Üç dört gün çabuk falan geçmeyecekti. Ondan uzak kalmak şimdiden çok zor geliyordu.

Canım sevgilimin yazdığı mesajlardan bile bu duruma ne kadar üzüldüğünü anlıyordum. Üstelik yarın benim doğum günümdü. Ve o bunu biliyordu. Hatırlıyor muydu emin değilim ama daha öncesinde aramızda geçen bie konuşmada söylemiştim. Nüfusa biraz geç yazılmıştım ama asıl doğum günüm yarındı.

Puflayarak yataktan kalktım.

Saat daha 8'di. Hüzünlü bir surat ifadesiyle odamdan çıkıp sessizce evi yokladım. Babam çoktan uyanmış olmalıydı. Yinede odalarının kapısı kapalı olduğundan parmak uçlarımda mutfağa ulaştım. Öncesinde bir bardak su içip kuruyan boğazımı ıslattıktan sonra ne yapsam diye düşünmeye başladım.

Madem erken kalktım bari bu gün kahvaltıyı ben hazırlayayım.

Verdiğim kararı aklımın dağılmasına katkıda bulunacağından hızla onaylayıp ketıla su koydum. Su ısınmaya başlarken bende masayı hazırlamaya koyuldum. Bardak, tabak, çatal ve çay kaşıklarını masaya koymakla başladım. Ardından tüm kahvaltılıkları çıkartıp masaya dağıtırken aparatif bir şeylerde hazırlamaya karar vermiştim.

Dolabı açıp malzemelere göz gezdirdim. Yumurta kırabilirdim ancak sucuk yoktu ve ben sucuk olmayan yumurtayı yemezdim. Patates yapsam uzun sürecekti. Dolaba biraz daha göz gezdirdikten sonra krep yapmaya karar vererek malzemeleri çıkardım. 3 kişilik bir aile olduğumuzdan babama iki tane olmak üzere 4 kreplik malzemeyi bir kapta karıştırdım.

Ardından ocağın üzerine yerleştirdiğim tavada krepleri teker teker yapmaya başladım. Aynı zamanda çayıda demleyip ocağa atmıştım.

Son krepide tabağa attıktan sonra tabağıda masaya yerleştirdim. Her şey tamamdı. Tam annemle babamı uyandırmak için mutfaktan çıkmıştım ki koridorda ki babamı görerek duraksadım. Çoktan uyanmışa benziyorlardı.

"Günaydın kızım" diyerek bana doğru gelen babama gülümseyip bende "günaydın" dedim.

Mutfağa girdiğinde masaya göz gezdirip şaşkınlıkla bana döndü.

"Aman Allah'ım bu gördüklerim doğrumu. Sen sonumuzu hayır eyle yarabbim!"

Söylediklerine göz devirip "gören de hiç bir şey yapmıyorum sancak" diye söylendim. O sıra başka bir ses "yapmıyorsun zat-aaa Akşın" demişti.

Arkama dönüp mutfağa girmiş olan anneme baktım. Şaşkınca masaya bakıyordu. Gözleri bana dönünce yanıma yaklaştı.

"Sen iyisin dimi?"

Abartılı sorusuna bu kez sinirle göz devirdim."Amma abarttınız. Sanki ilk kez kahvaltı hazırladım" diye sinirle konuştum. Tepkimin üzerine ikiside gülerek masaya oturdu.

"Şaka yapıyoruz kızım sende hemen alınıyorsun. Hadi çayları koy bu adam daha işe gidecek, karnını doyurmasın mı?"

Babamın sözlerinin üzerine gülümseyip hemen ocağa yöneldim. Kaynayan çayın altını kıstıktan sonra demliği alıp masada ki üç bardağıda doldurdum. Ardından demliği geri bırakıp bende masadaki yerime oturdum.

Güzel ve sohbetli geçirdiğimiz kahvaltının daha yarısında babam adadan ayrılırcasına hüzünlü bir şekilde işe gitmişti. Aksi taktirde geç kalacaktı. Annemle masada yalnız kaldığımızdan beri ikimizde tek kelime etmemiştik. Ben çoktan karnımı doyurmuş ikinci bardağımı doldurmuş yavaşça sıcak çayımı yudumluyordum. Yüzümün asılmasını engellemeye çalışırken bir türlü başaramamanın verdiği huzursuzlukla az sonra annemin halimi anlayıp sorgulamaya başlayacağını bilmemin verdiği huzursuzluk ölümüne kapışırdı.

"Sana ne oldu? Sarp'la kavga mı ettiniz?"

Al işte.

Düşündüğüm gibi tak. Olayı yanlış değerlendirsede nokta atışıyla vurmuştu. Kafamı yavaşça sağa sola salladım. Çatalını bırakıp "ama Sarp'la ilgili bir şey oldu?" diye sordu bu kez. Derin bir nefes verdim.

"Sarp 3-4 günlüğüne İzmir'e gitti. Babasının yanına."

Söylediklerim üzerine annem şaşkınlığını belirten bir nida çıkardı.

"Babası mı geldi?"

Çayımdan bir yudum aldıktan sonra "evet" dedim. Ardından "biraz oğullarıyla vakit geçirmek istiyormuş söylediğine göre. Sarp'ın bir kaç gün onunla kalmasını istediğini söylemiş. Sarp'ta gitmezse babasının sıkıntı çıkaracağını, Diana teyzenin başını ağrıtacağını bildiğinden kabul etmiş. 3-4 gün dedi ama bence daha uzun sürecek. Veda bile edemedim. Şu an neredeyse İzmir'e inmiştir." diyerek uzunca olayı anlattım.

"Ve sen sabahtan beri buna surat asıyorsun öyle mi? Kızım alış bunlara yahu. Bu çocuk daha askere gidecek 6 ay göremeyeceksin."

Annemin söylediğiyle gözlerim büyüdü.

6 ay mı?

"Ama anne yarın benim doğum günüm."

Ve ben ilk kez bir doğum günümü Sarp'la geçirecektim.

Gitmesine hak veriyordum. Ama bir yandan da üzülüyordum ne yapayım.

"Üzülme kuzum daha önünüzde çok yaş var."

Orasını bilemezdik. Olsa bile önüzümde ki o bir sürü yaşı Sarp'la geçirebileceğimin garantisini hangimiz verebilirdik ki?

"Birde.."

Ağzımı açıp aklımda ki bir diğer şeyi söylemeye yeltendiğimde ani kararsızlıkla duraksadım. Kafamı kurcalayan bir diğer olayı anneme anlatmalı mıydım?

"Birde ne?"

Bir kere kaçırmıştım ağzımdan artık anlatana kadar ısrar edeceğinden hem belki bende anlatıp dışardan bir görüş alırsam rahatlayacağımdan anlatmaya karar verdim.

"Dün buluştuğumuzda gün boyu telefonunu benden gizledi. Akşam evin önünde arabadan indiğim sıra telefonuna gelen mesajı gördüm. Merve adında biriydi. Kim olduğunu, ne olduğunu sormaya bile fırsatım olmadı."

Söylediklerime sadece gözlerini açarak tepki verdi. Şaşkınlıkla karışık farklı bir ifade suratını kaplamıştı. Aniden kendini toparlayıp başını iki yana salladı.

"Yok canım. Aldatacak değil ya."

Söyledikleriyle şaşkınlıkla "anne!" diye bağırdım.

"Ya ben sana içim rahatlar diye anlatıyorum senin yaptığına bak!"

Söylediklerimle gözlerimin dolması bir olmuştu. Ben neden bu sıralar her şeye fazla tepki veriyor her şeyi abartıyordum? Bu gün ayın kaçıydı? Benim özel günüm mü yaklaşıyordu bu ne ya?

"Ya kızım, sen hiç dert etme. Sarp böyle bir şey yapacak çocuk olsa ben değil sizin ilişkinizi onaylamak yanına yaklaşmasına bile müsade vermezdim. Arkadaşıdır. Ne bileyim akrabasıdır. Çok fazla takma kafana. Eğer yok ben sormadan yapamam diyorsanda gelmesini bekle kuzum. Böyle şeyler telefondan halledilmeye çalışınca karşı taraftan yanlış anlaşılabiliyor."

Annemin ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinlemiştim. Sonuçta karşımda 20 yıllık evlilik yürüten 40 yaşında bir kadın vardı. Ve söyledikleri biraz olsun içimi rahatlatmıştı.

"Haklısın. Bende öyle bir şey yapar diye düşünmüyorum. Ve konuşmak için gelmesini bekleyeceğim ama tüm gün telefonunu benden saklamış olması kafamı karıştırıyor anne."

Annem kafasını sallayıp masadan ayaklandı. Bir yandan masayı toplamaya bir yandan konuşmaya başladı. "Sen dediğimi yap. Sayılı gün çabuk geçer. Gelemesini bekle. Hadi bu gün izinlisin git odana yan gelip yat. Buraları ben toplarım." Söylediklerine gülümseyip çayımın son kalan yudumunu aldım. Ve bende masadan kalkıp bardağımla tabağımı tezgaha koydum.

"Yardım edeyim en azından" dedim. Annem kafasını hayır anlamında salladı. "Gerek yok. Bi mutfak bide odamı toplayacağım zaten. Sonra dışarı çıkıcam çarşıda işim var. Malum yarın doğum günün. Gidip bi pasta alayım bari" dedi gülerek. Bende gülüp kafamı salladım.

"Her zaman ki gibi. Sade kek ve krem şantili. Ve tabi ki de.."

"Muzlu."

Beni bölüp lafı ağzımdan aldığında güldüm. Ve odama doğru yöneldim. Çocukluğumdan beri her doğum günümde yapacakları sürprizi anlıyordum. Onlarda bu yüzden artıl sürpriz falan yapmıyordu. Dümdük söylüyorlardı. Benimde işime geliyordu. Mesela ihtiyacım olan bir şeyi hediye olarak isteyebiliyordum. Ama bu yıl ne annemden ne de babamdan bir şey istememiştim. Bakalım ne alacaklardı.

Yada Sarp olsa acaba ne alırdı. Acaba doğum günüm geçsede döndüğünde hediye alır mıydı? Aman canım almasa da olurdu. Yeterki dönsündü.

Puflayarak bilgisayarımın başına geçtim. Artık ders çalışmak gibi bir zorunluluğum yoktu. Ders çalışmadığım, vaktimi boş geçirdiğim zamanların vicdan azabını çekmekte yoktu. Ve bu rahatça dizi izleyebileceğimin anlamına geliyordu!

Belki o zaman aklımı biraz dağıtabilirdim.

...

"Günaydıın!"

Aniden yattığım yerin sarsılması ve duyduğum yüksek sesle uykumdan adeta sıçradım.

Ne oluyor lan.

Gözlerim görme eylemini gerçekleştirmeye başladığında hızla soluma döndüm. Yatağın üzerine atlamış olan varlık tam karşımda, yatağımda uzanmaktaydı.

"Defne?"

Uykulu sesimden dolayı mırıldamış gibiydim. Gülerek "Akşın?" dedi. Duvarımda asılı olan saate kayan gözlerim gördükleriyle şokla açıldı. Saat neredeyse 1'e geliyordu.

Ben nasıl bu kadar uyumuştum?

"Oha kış uykusuna mı yatmışım ben saat bir olmuş bir!"

Hızla yatakta oturur pozisyona geldim.

"Eee Akşın hanım bazı haber kaynaklarım sabaha kadar bilgisayar başında online Netflix olduğunu söyledi" dedi parmağını Mehmet Ali Erbil gibi burnum ucunda çevirerek. Eline vurarak bu eylemi yapmasını engelledim.

"Sen ne arıyon odamda?"

Laga luga yapma der gibi sorduğum soruya omuz silkip "seni" dedi. Esneyerek yataktan kalktım.

"Beni ne yapacaksın?"

Arkamı ona dönüp dolabımın kapağını açmak için yeltendim. Sadece yeltendim. Çünkü arkamı döndüğüm gibi sırtıma inen yükle istemsizce çığlık attım.

"Mutlu yıllaaaar!"

Benim çığlığımı bastırabilecek tek bir şey vardı oda sırtımda ki Defne'nin bağırarak doğum günümü kutlamasıydı.

Boğazımda ki kollarını tutup yaptığı bağı çözdüm. Sırtımdan indiğinde ona doğru dönüp göz devirdim.

"Sarılarak olanı gördüm de ilk defa sırta atlayarak doğum günü kutlandığına şahit oluyorum" dedim göz devirerek. Gülerek bana 'bizde beyle' bakışı attı.

"Hadi giyin. Seni bu gün kaçırıyorum. Bohçanı hazırla."

Söyledikleriyle "nereye?" diye sordum şaşkınlıkla.
Soruma gülerek cevap vermişti.

"Sen uyanınca bi aptallaşıyorsun sen. Nereye olucak dışarı. Bu gün senin doğum günün ve üçümüz bir şeyler yaparız dedik."

Söylediklerinden dikkatimi çeken tek şey olan kelimeyi hızla tekrarladım.

"Üçümüz?"

Makyaj aletlerimin olduğu çekmeceli dolabın önüne geçip cevap verdi.

"Sen, ben, Cem."

"Ha" diye bir nida çıkararak durumu anladığımı belli ettim. Ardından "nereye gideceğiz" diye sordum. Ancak bu kez mekan olarak sormuştum ki Defne'de bunu anlayıp gideceğimiz kafenin ismini söylemişti.

Yaklaşık bir saat içinde hazırlanmış, bir şeyler atıştırmış ve anneme veda edip evden ayrılmıştık. Evden çıkar çıkmaz durağa geçmiştik. Evim merkeze biraz uzaktı. Ve ben bu gün gerçekten şanslı günümde olmalıydım. Çünkü durağa geldikten neredeyse bir dakika sonrasında otobüs gelmişti.

Hızla otobüse bindiğimizde hiç bir boş yer olmadığını gördüğümde sıkıntılı nefes verdim. Demek ki şanslı günümde falan değildim. Akbil basıp arkaya doğru ilerledik. Umarım bir sonra ki durakta inenler olurdu çünkü dolmuşta ayakta durmaktan nefret ederdim.

Neredeyse 3. durağı geçtiğimizde hala inen olmamıştı. Aksine yeni kişiler binmiş otobüste nefes alacak yer bile kalmamıştı. Şükür olsun ki az sonra inecektik. Dolmuş durduğunda Defne'ye döndüm.

"Şimdi insek biraz yürüsek olur mu? Nefes alamıyorum da?" diye sordum. Beni onaylayınca hızla otobüs harekete geçmeden kapıya ulaşıp indik. Derin bir nefes alıp içime bol bol oksijen çektim.

Oh be.

Bulunduğumuz yer gideceğimiz kafeye 10 dakika uzaktaydı. Yanımda ki Defne'nin adımları yavaşlayınca dönüp ona baktım. Telefonundan birine yazıyordu. İstemsizce telefona bakınca yazdığı mesajı görmüştüm.

"10 dakikaya ordayız."

"Cem'e mi yazıyorsun?"

Sorumla bana bakıp telefonunun ekranını kapadı.
"Hı-hım" diye onaylayan bir mırıltı çıkarıp telefonu cebine koydu.

Neredeyse kafeye ulaşmıştık. Defne adımlarını hızlandırınca nedensizce ona ayak uydurdum. Bir dakika kadar kısa bir sürede kafenin önüne geldiğimizde çıkmamız gereken bir kat merdivene ulaştık. Yavaşça merdivenleri çıkmaya başldık. Yorulmuştum yahu.

Merdivenleri çıktığımızda artık kafedeydik.

İçeri attığım adımla bir anda gelen patlama sesi ve yukarıdan aşağıya doğru dökülen konfeti kağıtlarıyla şoka uğrayıp etrafıma bakındım. Kafeden yükselen "iyi ki doğdun Akşın!" sesleri yükselmeye başlamıştı.

Karşımda duran Akipek, Kerem, Kerim, Eren ve Defne'ye şaşkınca baktım. Çalan müzik kesildiğinde hepsi tek tek sarılmak için yanıma gelmişti. Hepsine tek tek teşekkür etmiştim. Ben küçük bir kutlama yaparız diye düşünürken herkes toplanıp sürpriz yapmıştı. Gözlerim dolarken keşke Sarp'ta burda olsa diye geçirdim içimden.

O sırada Akipek "ee artık pastayı üflede yiyelim yav" deyince gülümseyip "aç göz" dedim. Oda gülüp soluna doğru döndü.

"Garson bey! Pastayı alabilir miyiz!"

Bağırışının ardından yanımda ki Defne konuşunca ona döndüm.

"Pastaya bayılacaksın. Tüyoyu Sanem teyzeden aldım. Ayrıca pastada muzdan çok sevdiğin bir şey daha var!"

Sözleriyle düşünmeye başladım. Pastada muzdan çok sevdiğim bir şey yoktu ki. Neyden bahsediyordu?

"Doğum gününüz kutlu olsun dünyada gördüğüm en güzel hanımefendi."

Duyduğum cümleyle tüm dikkatim dağıldı.

Allah'ım bu ses!

Hızla önüme döndüğümde az ileride, karşımda, elinde tuttuğu pastayla duran Sarp'ı görünce kocaman bir çığlık attım. Ardından "sevgilim!" diye bağırıp ona doğru koşmaya başlamıştım.

Allah'ım rüya mı görüyordum?

Sarp elinde ki pastayı hızla yanında ki Eren'in eline tutuşturdu.

Son adımımı aldıktan sonra adeta üzerine atlayıp kollarımı boynuna doladım. Oda hızla beni belimden yakalamıştı. Gözlerimden yaşlar firar etmeye başlarken "burdasın!" diye bağırdım.

Ayaklarımı yerden kesip beni çevresinde bir tur döndürüp geri yere bıraktı.

Lütfen rüya olmasın, lütfen rüya olmasın.

Geri çekilip yüzüne baktım. Gerçekten oydu. Ellerimi kaldırıp yüzünü avuçladım. Gerçekti. Buradaydı.

"Döndün" dedim ağladığımdan pürüzlü çıkan sesimle. Oda ellerini kaldırıp yüzümü avuçladı. Baş parmaklarını kullanarak yüzümde ki yaşları sildi.

"Hiç gitmedim ki" dedi gülerek. Duyduklarımla şaşırak "nasıl" diye sordum. Gitmedim mi?

"Sürpriz yapacağım içindi o mesajlar. Aslında babam hiç gelmedi. Hepsi sürpriz içindi" dedi. Gözlerim kocaman açılmış şaşkınca yüzüne bakmaya başladım. Dediklerini idrak edip kendime geldiğimde önce göğsüne bi tokat geçirdim.

"Aptal! Ne kadar üzüldüm haberin var mı?"

Tepkime sadece güldü.

"Ama şu an çok mutlusun?"

Evet öyleydim.

Hızla tekrar boynuna sarıldığımda yanağıma bir öpücük konudurdu. Hızla geri çekilip ellerimi tekrar yüzüne koydum ve bende dudağına küçük bir öpücük kondurdum. Gülümseyip öylece baktı. Ancak gözleri "eğer yalnız olsaydık görürdün sen" gibi bakıyordu.

"Aaa yeter ama aşk böcekleri ben pasta yemek istiyorum!"

Akipek'in bağırmasıyla dönüp ona baktım. Gülerek kafamı salladığım sıra Sarp'ın elini elimde hissetmiştim.

Beni hazırladıkları masaya doğru yönlendirirken içimde ki yakıcı lav akmaya devam ediyordu.

Gitmemişti.

Ve ben doğum günümü ilk kez onunla geçirecektim.

Aslında ben uzun zamandır ilk kez doğum günümü arkadaşlarımla geçirecektim.

Sarp bana o kadar fazla şey katmıştı ki, sevgisinin yanı sıra bana arkadaş olmuştu. Onun sayesinde bir çok arkadaşım olmuştu. Eski yalnız Akşın yoktu artık. Benim bir sürü arkadaşım vardı.

Gözlerim tekrar dolduğunda kafamı kaldırıp yukarı baktım. Şu sıralar fazla ağlaktım. Hiç benlik bir davranış değildi. Sanırım değişiyordum. Çok fazla değişiyordum.

Herkes masaya yerleştiğinde Sarp beni yanına oturtmuştu. Ne ara oturduğumu fark edememiştim bile. Eren önümde ki pastanın mumlarını tekrar yakınca Defne ve Akipek telefonlarını çıkarıp bana eğilmişti.

"Hadi üflede yiyek."

Video çektiğini biliğim Akipek'e bakıp göz devirdim.

Kudurdu pasta pasta diye.

Pastaya doğru eğilip üfleyeceğim sıra kulağımın dibinde bi fısıltı duydum.

"Dilek tutmayı unutma."

Soluma döndüğümde Sarp'ı gördüğümde gülümsedim ardından "birlikte üfleyelim" dedim. Kafasını olumlu anlamda sallayıp masanın altından elimi tuttu.

İkimiz aynı anda pastaya eğilip mumları üfledik.

"Onunla sonsuza kadar."

Dileğimi tuttuğumda Sarp'a döndüm. Oda gözlerini açıp bana dönmüştü ve yanağıma bir öpücük daha kondurmuştu.

"İyi ki doğdun sevgilim."

Gülümseyip ona sarıldığımda ortamda bazı angutlar -ki bunlar Akipek, Akipek ve Akipek'di- "yav amma abarttınız hadi kes şu pastayı yoksa ben çatalla girişicem kenarından" diye bağırmıştı.

Sarp'tan ayrılıp ona döndüm.

"Görenler hayatında ilk kez pasta yiyecek zanneder yemin ediyorum" diye söylendim. Omuz silkip çatalına uzandığında "dur" diye bağıran ben değil Defne olmuştu.

"Daha pastayı çekmedim."

Gerçekten ne güzel arkadaşlar edinmişim yahu.

Defne'nin pastanın resmini çekmesinin ardından bıçakla güzelcene patayı dilimlemiştim. Herkesin tabağına servis ettikten sonra -Akipek'e iki tane- geri yerime oturmuştum.

Dopdolu bir sohbet eşliğinde hepimiz tabaklarımızı bitirmiştik. Sohbet esnasında bir çok şey öğrenmiş bir çok kez şaşırmıştım.

Meğer annemin her şeyden haberi varmış. Bu sürprizden, Sarp'ın gitmediğinden ve daha bir çok detaydan.

Vay anam vay. Ne güzel kandırmıştı beni.

Yanımda hissettiğim hareketlilik ile soluma döndüm. Sarp masadan kalkmıştı. Öylece tepemde dikilip bana bakmaya başladığı sıra önce boğazını temizledi.

"O zaman.."

Sözlerine henüz başlamıştıki yavaşça adımlayarak arkama geçti. Ne yaptığını anlamak adına arkama dönecektim ancak buna izin vermedi. Bir kaç saniye sonra eliyle saçlarımı sağa doğru verip ensemi açık hale getirdi.

"Hediye zamanı."

Gözlerim kocaman açılırken önümden boynuma doğru parıltılı bir şeyin inmesiyle bakışlarımda o yöne kaymıştı. Hissettiğim hafif gıdıklanmayla Sarp'ın ellerinin ensemde dolandığını anlamam uzun sürmemişti.

Boynumda ki kolyeye dikkatlice baktım. Altın renginde ki kolyenin ucunda içi boş gerçek bir kalp şekli vardı, bildiğimiz emoji olan kalp değildi bu. Kalbin içinde de bembeyaz bir inci vardı. O kadar zarif o kadar güzeldi ki gözlerimi kolyeden alamıyordum.

Ta ki Sarp'ın sesini tekrar kulağımın dibinde işitinceye kadar.

"Bu kalp" diyerek elini omzumun üzerinden uzatarak kolyenin ucunu avucunun içine aldı.

"Benim kalbim."

Gözlerimin parladığına yemin edebilirdim.

"Bu inci ise, kalbimde ki ak kız."

Arkama dönüp ona baktım.

"Seninsin Akşın."

Yüzümde ki ifadeyi az çok biliyordum. Eminim cin görmüş hocalar gibi şaşkın bir ifadeyle bakıyordum ona. Ayakta olduğu için kafamı yukarı kaldırmıştım. Ve bu durum biraz boynumu ağrıtmıştı. Kafamı indirince gözlerim ellerine kaymıştı. Elinde ki kutuya baktım öylece. Kolyenin kutusuna.

Bu durum fazla dikkatimi çekmemişti. Ta ki kutunun üzerinde ki yazıyı görünceye kadar.

'Merve Kuyumculuk'

Yazıyı okuyunca gözlerim yetmezmiş gibi daha fazla açılmıştı. Ağzımda gözlerime eşlik ederken şu an içimden gelen tek şey elimi gelişi güzel bir şekilde alnıma yapıştırmaktı.

Ben bir aptaldım.

Sarp'ın telefonuna gelen mesaj kuyumcudandı. Ancak ben yanlış anlamıştım. Böyle bir şeyi nasıl düşünürdüm. Hızla oturduğum yerden ayaklandım.

"Teşekkür ederim."

Söylediklerimle eş zamanlı olarak ona sarılmıştım.

"Hayatıma girdiğin için teşekkür ederim."

Ve onun sözleri, hediyesinden bile daha güzeldi.

Onun her sözü güzeldi.

O her şeyiyle güzeldi.

Benim güzelimdi.

Benimdi.

...

@SarpAlfioMorelli: Gün boyu sırtımda ömür boyu başımın üstünde taşırım seni. Çünkü sen bana bizi verdin. Sen bana bir ömür verdin. İyi ki geldin dünyaya. Seni çok seviyorum. Mutlu yıllar sevgilim💞 @AksınMete

@AksınMete: Tesadüfen bulduğumuz bu gözlüklerle fotoğraf çekmezsek küserim dedi @SarpAlfioMorelli

...

Bittii :')

Bitti lan.

Şaka maka bitti.

Olum çok özleyeceğim sarpişkoyu.

Ağlamak istemiyorum.

Vedaların kısası makbulmüş.

Hoşça kalın'

Continue Reading

You'll Also Like

PSİKOLOG BEY By eylüş

General Fiction

3.5M 206K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...
3.3K 205 13
Mia öldükten sonra melekler ve şeytanlar adlı bir okula gider herkes onun soyadını duyunca ona karşı tuhaf davranmaya başlar bunun nedenini anladığın...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

782K 38.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
2.3M 142K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...