Hüzün Kokulu Papatya

By hayal_et82

2.8M 133K 21.1K

Eliyle biraz sonra evleneceği kızın çenesini kavrayıp yerde olan gözlerini,gözlerine sabitledi.Tamamen duygud... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.bölüm
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.Bölüm
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
DUYURU
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
DUYURU
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
DUYURU
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57.BÖLÜM

30.BÖLÜM

52.5K 2.5K 506
By hayal_et82

BEN GELDİM PAPATYALARIM...ÜSTELİK KORKA KORKA...GEÇEN HAFTA BENİM İÇİN TAM BİR KABUSTU...İKİ KİTABIMDA DA WATTPADIN AZİZLİĞİNE UĞRADIM VE HALA OKUYAMADIĞINI MESAJ ÇEKEN ARKADAŞLAR VAR...UMARIM BİR DAHA YAŞAMAM DİYE UMUT EDİYOR VE BU BÖLÜMÜ PONÇİK OKUYUCULARIMA İTHAF EDİYORUM...SEVİLİYORSUNUZ....

İYİ OKUMALAR;

"Neden böyle bir şey yapma isteği duydun anlamadım.Sonuçta o adamın derdi benimle ve isteğinin olmayacağını eninden sonunda anlayıp bu saçma davranışlarına son verecek."

"Bence normal bir aşıktan çok daha fazlası var o adamda,üstelik hakkımda bilmemesi gereken şeyi herkesten sakladığımız detayı biliyor ve bu benim hiç hoşuma gitmedi."

"Nasıl yani?"Deyip dün gece yapılan konuşmaları bir bir aklına getirdi.Hepsini süzdü ve kocasıyla olan kısım beyninde ampul gibi yandı.

"Seni...Yani onun bırakıp gitmesi."Deyip üstü kapalı konuşmasını daha fazla dile getiremedi.Küçüğü yanındaydı ve anlamasından korkup susmayı tercih etti. 

"Tamam artık kapat bu konuyu daha fazlası seni ilgilendirmiyor."Asıl bu konu tamamen Aygen'i ilgilendiriyordu.Sonuçta Onur bey onun eski patronu ve kendisine aşık oluşu gibi iyi olmadığı da su götürmez gerçekti.Eğer bir sorun oluşturacaksa kaynağı bizzat kendisiydi.Yani seni ilgilendirmez lafını asla kabul edemezdi.   

"Asıl bu konu tamamen beni ilgilendiriyor seni değil.Eğer canımı sıkacak bir şey yapacak olursa bunun hesabını sen değil ben vermeliyim."

"Dün akşam o itin karşısında ne kadar cesur olduğunu gördük.Resmen tir tir titriyordun,böyle mi hesap soracaksın korkarak mı?"

"Doğru karşıma çıkan bütün adamlar güç kullanmayı sevdiği için karşı çıkmaya gücüm kalmıyor."Son kelamı bu olmuştu bir daha ne o konuşmuş nede kocası ettiği laflara karşılık cevap vermişti.Aygen yol boyu küçüğüyle ilgilenmiş doktorun kliniğine geldiğinde kocasını beklemeden Yiğit'i çocuk koltuğundan alıp dışarı çıkmıştı.Elinden tutup bahçeden içeri girdiklerinde kocası da onlara yetişmiş oğlunun elini tutmuştu.Yiğit'in bir ona birde babasına bakarken çok mutlu gözüktüğünü anlayabiliyordu yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.Aygen bu içten neşeye aynı şekilde karşılık vermişti.Yiğit mutluysa oda mutluydu.

İçeri girdiklerinde saat on sularındaydı.Aygen bir an önce doktordan güzel haberleri alıp aç kalan küçüğünün karnını doyurmak istiyordu.Biraz erken kalkmadığı ve Yiğit'i aç getirdiği için pişman olmuştu ama yapacak bir şeyi de yoktu.Kocasının dediği gibi trafiğe kalmışlardı ve biraz daha geç kalsalar randevularına yetişemeyeceklerdi.Bekleme salonuna adım atar atmaz hasta çıkmış ve adları söylenmişti.Üçü beraber içeri girerken doktor ayağa kalmış onları karşılamıştı.

"Evet küçük beyimizi her zaman olduğu gibi oyun odasına alalım mı?"Yiğit Aygen'in yüzüne baktığında güç ve onay verircesine gözlerinin merkezine odaklanarak başını salladı. 

"Hani daha önce gelmiştik ve sen orada oyun oynamıştın.İşte bu ablan seni yine oyun oynaman için o odaya götürüyor.Korkma hem ben babanla seni burada bekliyor olacağım tamam mı?"Konuşması yerine sessizce kabulleniş sunan küçüğü gözetmen eşliğinde dışarı çıkarken doktoru önündeki oldukça süslü dosyayı açıp incelerken Aygen'in eli ayağı heyecandan buz tutmuştu.Stresli zamanlarda çok yaptığı şeyi yapıp ayağını sallamaya başladı.

"Açıkçası öğretmeni ve okuldaki pedagog arkadaşın gözlemlerine göre baya bir gelişme var.İlk biraz öfke esnasında olsa da konuşmuş ve bu detayı Aygen hanımda zaten bizle daha önce paylaşmıştı.Öfkenin konuşmasını tetiklediğini biliyoruz.Ama sonraki eğilimleri biraz daha sakin geçmiş ve bir hafta kadar öncesi öğretmeni en çok hangi hayvanı sevdiklerini sorduğunda Yiğit ördek dediğini not etmiş."Aygen'in  yüzü duyduklarıyla neşeye bürünmüştü.Kocaman bir tebessüm konmuştu yüzüne ve doktorun ağzından çıkan her kelime onun için dünyanın en değerli taşından daha değerliydi.  

"Yiğit benle bir şeyler yapmayı sevdiği için geçenlerde beraber mutfakta kurabiye yaptık daha doğrusu birazını ben geri kalanını yapması için ona bıraktım.sonra diğer aile fertlerimiz de bize katıldı ve o esnada kurabiye istediğim gibi yapıp bitti diye birden konuştu.Yani o gün hem ortam kalabalık hemde çok mutluydu.Yani artık sinirli değil mutluyken de konuşuyor bence."Dediğinde doktor defterine bir şeyler karalarken Aygen o güzel günü paylaşmanın mutluluğunu yaşıyordu.Ailecek sevinmişler tüm gün Yiğitle vakit geçirmişledi.Tek bir kelam duymak onları da çok mutlu etmişti. 

"O zaman ufak gelişmeler evde de var.Bu detayın sizin dışınızda olması çok önemli."Doktor son bir kaç not daha alıp ikiliye dönerek tekrar konuşmaya başladı.

"Peki sıra bizde.Şimdi sizi bekleme salonuna alalım ve Yiğitle ilgili bir kaç gözlemde ben bulunayım."İkili istenilen gibi dışarı çıkarken Yiğit'te gözetmenle birlikte içeri girdi bunu yaparken Aygen ona el sallamayı ihmal etmedi.Şu an ki ruh haline diyecek yoktu.Derin ve rahat bir nefes alıp koltuğa yaslandı.

"Ne zaman oldu bu?"

"Ne ne zaman oldu?"

"Yiğit ne zaman konuştu?"

"Bir haftadan fazla olması gerek neden soruyorsun."

"Çok güzel oğlum ikinci kez konuştu ve ben onu duyamadım."

"Biraz daha vakit ayırman gerekiyor.Birde sana güvenmesini sağlamalısın."

"Evet bunu önce oğlumun güvenini sağlayıp daha sonra onu yarı yolda bırakıp gidecek kadın söylüyor."

"Ben en azından senin gibi adolf hitler baskısı uygulamadım çocuğa.Yat Yiğit,ağlama Yiğit korkma Yiğit.Üstelik ben onu değil seni bırakacağım duymak istediğin buysa evet o evde kurtulmak istediğim tek kişi sensin oğlun veya diğerleri değil."  

"O evden çıktığında sana oğlumu göstereceğimi de nereden çıkardın."

"Çıkarmadım eminim çünkü buna sen engel olamayacaksın."

"Nereden geliyor bu öz güven?"

"Sevgimden...Ben koşulsuz seven ve asla menfaat gütmeyen biriyim Yusuf Yılmazlar ve emin ol bir gün sende bunu anlayıp oğlunu bana kendi ellerinle getireceksin."

"Evet Aygen Papatya ve kendinden emin tavırları."

"Bunun papatya olmamla alakası yok çünkü sandığın kişi değilim ve beni koşulsuz seven tek çocuk Yiğit değil."

"Ne çocuğu neden bahsediyorsun sen hiç bir şey anlamadım."

"ODTÜ mezunu beyimizin bir kaç konuşmayla beyni yandı.Boş ver seni ilgilendirmeyen ince detaylardan bir tanesi sadece..." Deyip masanın üzerinde duran bir kaç dergiye bakıp zaman öldürmeye çalıştı.İçerinde magazin ve çok ünlü kadın dergileri de vardı.Hiç biri Aygen'e göre değildi.Özellikle magazin kısmı.Birden aklına arkadaşı gelmişti.Dün öyle kaçar gibi davetten ayrılması üzerine konuşmamışlar neden böyle davrandığı hakkında bir kaç fikir üretmekten öteye gidememişti.Şirkete gittiğinde daha detaylı konuşmayı düşünse de bu gün olan doktor randevusu bu fikrine boykot koymuştu.Yarına saklayacaktı artık.Telefonla tüm detayları öğrenirdi ama yüz yüze konuşup ne hissettiğini anlamak için mimiklerini okuması gerekiyordu.Tek bir kahve ve sessiz bir ortam onlara yeterdi.  

*******************************************

Yiğit'in doktor görüşmesi ve onun için yapılması gerekenleri Aygen beynine iyice kazımıştı.Sosyalleşmesi ve daha çok kendini gösterebilecek ektivitelerde bulunması gerektiğini söylemişti.Öğretmeni bu konuda yardımcı olacağını anne,babası olarak öğretmen destek çıkıp Yiğit'i yüreklendirmeleri konusunda da çeşitli konuşmalar yapmıştı.Aygen kendine düşen payı seve seve yapacaktı.Onun tek arzusu Yiğit'in normal çocuklar gibi olmasıydı.Yiğit'e bakan yüzü arabadan dışarı kaydığında nerede olduklarını anlamaya çalıştı.Kocası arabayı sahil kenarında küçük bir kafeyi andıran mekanın önünde durdurmuştu. 

"Eve gitmiyor muyuz?"

"Hayır önce karnımızı doyuracağız sonra oğlum ne isterse onu yapacağız."Dediğinde kocasının doktorla beraber onu dinleyişine şaşırmıştı.Evet vakit demişti.Oğluna ayıracağı zamanın her şeyden daha önemli olması gerektiğini söylemeye çalışmıştı.Şu an ve sonrasında ki çabalayışına elbette ses çıkartacak yada ters tepki verecek kadar vicdansız değildi.Eğer oğluyla vakit geçirecekse kenara çekilecek ve Yiğit'in mutlu oluşunu aynı şekilde izleyecekti.

"Peki...Küçük beyimizin de göbüşü çok acıktı zaten bir an önce beni doyun diye sesler çıkarmaya başladı."Aygen küçüğünün göbeğini okşayıp kenara çekildiğinde kocası da arabadan inerek arka kapıyı açtı.Yiğit'i çocuk koltuğundan alıp giderken Aygen de arabadan inerek onları yavaş adımlarla takip etti.İçeri girdiklerinde Aygen'in en çok dikkatini çeken mekanın dışından çok içinin sevimliliğiydi.Kırmızı pitikareli masa örtüleri aynı şeklide perdeleri ve beyaz sanki elde,kendi imkanlarıyla yapılmış masa ve sandalyeler ortamı dahada şirin yapmak için masaya konan mavi sade vazo ve içerisine konan tek bir çiçek.Duvarlar mavi vazoların renginde süslemeler ve resimlerin oluşu ise mekanı yeni tarzdan ziyade geçmişe takılıp kalmış gibi duruyordu.İzlediği Türk filmlerinde kızla oğlanın karşılıklı çay içtiği yada muhallebi yediği yerler gibi hissettirmişti Aygen'e. 

"Hadi gel şu masaya oturalım."Kocası ondan beklenmedik sakinlikle işaret ettiği masaya geçerken Aygen etrafı incelemeyi kesip gösterdiği masaya geçerek oturdu.Yiğit çaprazında kocası da hemen karşısında yerlerini aldı.Aygen mekanın ferahlığı ve burnuna gelen tarçın kokusuyla derin bir nefes çekti ciğerlerine.Bakışlarını önce küçüğüne ardından dışarıya çevirdi.Bulundukları yer sahile çok yakındı ve martılar kayalıkların üzerine konmuş güneşin tadını çıkartıyorlardı.Bu gün hava çok güzeldi üstelik güneş bulutların ardına saklanmak yerine tam tepelerinde onlara göz kırpıyordu. 

"Yusuf ağabey hoş geldin."Gelen ince sesle daldığı güzellikten gözlerini çekip karşısındaki kıza baktı.Kızıl saçlı hafif çilli on altı on yedi yaşlarında minyon bir kız elinde tuttuğu not kağıdıyla kocasına gülümsüyordu.

"Hoş bulduk Betül nasılsın?Nasıl gidiyor dersler?"

"İyi ağabey nasıl olsun?Okullar yeni başladığı için hocalar henüz canımıza okumuyor..."Diyen kız bir an durup utanan gözlerle Aygen'e baktı.Yüzü kızaran kızın mahcubiyetine karşılık tebessümle karşılık verdi.

"Şey kusura bakmayın biraz çok konuştum galiba.Sizde hoş geldiniz."

"Önemli değil.Hoş buldum."

"Ağabey babam fırının başında yeni poğaçalar çıkarıyor hemde en sevdiğinde getireyim mi?"

"Olur...Hatta sen bize şöyle güzel bir kahvaltı masası kur.

"Hemen."Kız hızlı adımlarla yanlarından ayrılırken Aygen küçüğünün yüzünü incelemeye başladı.Etrafa attığı kaçamak bakışlardan sonra sıkıldığını belirten yüz ifadesi ufaktan ufaktan kendisini belli ederken Aygen kollarını masaya dayayıp Yiğit'e biraz daha yaklaşmaya çalıştı.

"Hey küçük kahramanım seninle biraz dışarı çıkalım mı?"Yiğit'in alt dudağı üst dudağının üzerine çıkıp omuz silktiğinde bilmem sen bilirsin anlamını taşıdığını çok iyi biliyordu.Oturduğu sandalyeden kalkıp karşı tarafa geçerek küçüğünün önünde eğildi.

"Bence göreceklerin seni çok mutlu edecek hadi gel."Deyip Yiğit'in elini kavrayarak onu geniş bir verandaya açılan kapıya doğru götürmeye başladı.Kocası onları sessizce izlerken Aygen'in ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışır gibiydi. 

"Nereye?"

"Yiğit'e martıları göstereceğim."

"Tamam ama çok uzaklaşmayın birazdan masa hazır olur."Diye arkasından seslenen kocasına cevap vermeden çoktan kapıyı açıp geniş verandaya çıkmışlardı.Bir iki basamağın yükseltiği kısmı geçerek dar tahtaların eşliğinde kayalıklara biraz daha yaklaştığında durdu ve dizlerinin üzerine eğildi.İşaret parmağını kaldırıp kayalıkların üstündeki martıları küçüğüne gösterdi. 

"Bak orada ne var?"Yiğit'in gözleri gösterdiği yere kaydığında heyecanı da yüzünden okunmaya başlamıştı.Minik elleri ağzına gidip gözlerini kocaman açışını tebessümle izledi. 

"Hiii öydek."Dediğinde ise beklemeden kahkahasını koyuruverdi.Hayvanları sevdiğini biliyordu özellikle ördeklere ayrı bir zaafı olduğununda farkındaydı.O yüzen etraftaki martıları göstermek ve heyecanına şahit etmek istemişti.

"Hayır yakışıklı onlar ördek değil martı."

"Maytı betaj maytı."

"Evet bak orada bir tanesi yüzüyor."

"Öydek gibi."Daha fazla dayanamayıp Yiğit'i kucağına alarak burnunu saçlarının arasına yasladı.Kıyıya vuran dalgalar gibi Aygen'de olduğu yerde küçüğüyle sallanmaya başladı. 

Bak martılar kanat çırpıyor sana
Bir rüyadan kopmuş gibi bembeyaz
Yelkovan kuşları yalıyor suyu,
Sen ki bakışından yumuşak bir yaz
Gülümser en yeşil gecesinden
Ve sesin durmadan, durmadan örer,
Yıldız yosunu bir uykuyu...
Bak, martılar kanat çırpıyor sana.

AHMET HAMDİ TANPINAR

Dizeleri dökülüverdi birden dudaklarından.Sonra bu melankolik halinden sıyrılıp ne söylediğini anlamayan Yiğit'i kollarından kaldırıp yüzünü yüzüne hizaladı. 

"Bir gün seninle bir sürü simit alalım ve adalara gidelim.Yol boyu martılara simit verip onların nasıl yediğine bakalım."Durdu ve neşe içerisindeki küçüğünü sallamaya başladı.

"Unutma anlaştık mı ben unutsam bile sen unutma."Durdu bu sefer başını tam göğsünün üzerine bastırdı.

"Seninle öyle çok yapmak istediğim şeyler var ki?Zamanımız var mı bilinmez ama sen kum tanesi oldukça benim yönüm senin akıp gittiğin yer olacak küçüğüm."Gözleri dolmuştu.Kucağındaki çocukla yapmak istediği şeylerden sadece bir tanesiydi söylediği.Eğer liste yapsa sayfalar tutar koca bir defteri kaplardı.Gönlünün küçük efendisi geçen zehir gibi günlerinin tek tatlı yanı.Ondan uzaklaşmayı hala mantığı ve yüreği kabul etmiyordu.

"Masa hazır hadi gelin artık."Diye onlara seslenen kocasının ardından toparlanıp denizin iyotlu kokusunu içine çekerek yürümeye başladı.Zaman üzülme değil zaman güçlü durma vaktiydi.Aklındakileri eyleme dökmek istiyorsa kendinden emin duruşundan taviz vermemeliydi ve doğru bildiği yoldan şaşmamalıydı.  

***********************************

Kocası söylediği gibi oğlu ne isterse yapmış hatta ona katılmıştı.Önce parka gitmişler ardından birlikte basket oynamışlardı.Bu halleri daha doğrusu Yiğit'in hali çok komikti.Babası onu her omuzuna aldığında kendinden ağır topu taşımakta zorlanıyor asık suratıyla topu potaya soktuğunda birden değişen yüz ifadesiyle neşeye boğuluyordu.El çırpıyor babasıyla yumruk tokuşturuyor daha sonra gidip Aygen'in yanağını öpüyordu.Oldukça eğlenmişti.Kocası da çok mutluydu çünkü kahvaltı esnasında Yiğit konuşmasa da babasının verdiği poğaçayı ağzına attığında çıkardığı mırıltı onu birden bam başka birine çevirmişti.Eve döndüklerinde akşam sularıydı ve yemeklerini yer yemez küçüğünü önce banyo yaptırmış ardından yatağına yatırarak masal eşliğinde uyutmuştu.Şimdi ise dünkü güzel anların getirisi ve yüzünde kocaman gülümseme ile şirket binasından içeri girecekti.

"Aygen dur beni bekle."Gelen tanıdık sesle bakışlarını çevirirken arkadaşını görmenin verdiği mutlulukla gülümsemesi dahada genişledi.Elçin'in telaşlı tavrı ve kendisine doğru koşması ise biraz merakını uyandırmıştı.Gözlerini kısıp dudaklarını sarkıttı.

"Tamam bekliyorum da ne bu aceleci tavrın.Bir şey mi oldu?"Dediğinde arkadaşı beklemeden koluna girerek onu şirket binasına çekiştirmeye başladı.

"Yürü birazdan görürsün."Elbise giydiği zaman hızlı yada büyük adımlar atmayı sevmiyordu.Üstelik ayağındaki stilettolar kibar ve yavaş yürümek için uygunlardı.Koştur koştur yürümek ve bileğini büküp yere kapaklanmak için değil.

"Elçin ne bu acelen Allah aşkına?"

"Göreceksin bir kaç dakika bekle sadece."Kocası önlerinde kızlar biraz daha arkada kalarak şirket binasına girdiklerinde tüm gözler bir anda Aygen'i buldu.Ne olduğunu anlamamıştı ama arkadaşının bir fikri olduğuna emindi.Her adımda fısıltılar çoğaldı ve onlara selam verenlerin yanı sıra herkes Aygen'i işaret ediyordu. 

"Elçin neler oluyor."En sonunda merakına yenik düşüp arkadaşına daha çok sokularak sorusunu sormuştu.Aldığı yanıt ise tam arkadaşından beklenilen tarzdaydı.

"Savur o güzel saçlarını bebeğim tüm şirket kim olduğunu biliyor artık.Bir taht sallandı Nesrin cadısı yerle yektan olurken Papatyanın namı tüm Yılmazlar imparatorluğu savurdu geçti.Sultanımız çok yaşa."Şakayla karışık sözleri karşısında gözleri kocaman açıldı.Daha iki gün önce ortaya çıkan gerçek  nasıl olur da tüm şirket tarafından duyulmuştu.Kuşkuyla arkadaşına döndü.

"Nasıl oldu bu?Nesrinin kesinlikle yapmaz.Fatih Yılmazlar desem uğraşmaz.Sen ve diğerlerinin işi değil mi?"

"Fısıltı gazetesi...Birde yerin kulağı var biliyorsun.Sadece kahve eşliğinde birazcık ulu orta bu mevzudan konuşmuş olabiliriz.Hem Allah'ın bildiğini kuladan mı saklayacağız canım.İşin en güzel yanı ise ne olacak biliyor musun?Nesrin öyle havalı havalı gezemeyecek çünkü insanlar ondan daha iyi bir mimarın şirketlerinde çalıştığını biliyor artık."Arkadaşının konuşması bitip asansör çoktan açıldığında kocası ve bir kaç çalışanı ile beraber Aygen'le,Elçinde geçmişti.Asansör yükseldikçe binen bir kaç kişi daha olmuştu ve Aygen'i her gören çalışanın yüzünde farklı bir ifade oluşuyordu.Boğazını temizleyip sayıları takip etmeye başladı.Bu onda takıntı gibi bir şey olmuştu.Daha sonra kendisini birden arkasındaki kızların fısıltı halinde konuşmalarını dinlerken buldu.Sayılar uçmuş onu öven sözlerin şaşkınlığıyla yüzü şekilden şekle girmişti.

"Ne yalan söyleyeyim,Yusuf beye Aygen hanım gibi bir eş yakışırdı.Baksana kadına güzel olduğu kadar başarılıda."

"Evet nasılda bir birlerini tamamlamışlar.Biri başarılı iş adamı diğeri ise işiyle ünlü mimar.Hangisi daha hayran uyandırıcı çözemedim."Aygen bu sözlerden sonra kocasının duyup duymadığını merak ederek yandan bir bakış attı.Duruşu dik ve gayet sakin görünüyordu ama yüzündeki ifade ve dudağının yana kayması kendisi gibi işittiğini gösteriyordu.Aygen daha fazla bu yakıştırmaya dayanamayıp boğazını temizledi.Kocasıyla sadece iş yönünden isimleri yakın olabilirdi.Daha fazlasını midesi kaldırmazdı zaten.Diğer çalışanlar kendi departmanlarında inip asansör yönetici katında durduğunda beklemeden dışarı çıktılar.

"D-C-L projesinin son durumu ne alemde önümüze getirebileceğin şekilde taslak çıkartabildiniz mi?"      

"Evet hatta biraz daha ilerledik sayılır.Ne zaman görmek istersin?"

"Bu gün toplantı yapacağım ve gündem konusu olarak D-C-L projesi ve bütçesi ele alınacak.Seni haberdar ederim."

"Peki."Deyip arkasını dönerek yanından ayrılığında Elçin kıkırdamaya başladı.Aygen asık suratı ve ne olduğunu anlamaz halde yüzüne bakarken bu kızın neşesinden kendisinede istiyordu.

"Ne?"

"Ne sıcak ayrılma.Bir birine çok yakışan çiftimize böyle ayrılmak hiç yakışmıyor ama.Nerede aşk böcüğüm sevgi ptırcığımlı kelimeler."

"Elçin ne içiyorsun sen sabah sabah söyle bende aynı kafadan istiyorum."

"Milli içeceğimiz çay tabi ki."Dediğinde Aygen gözlerini devirdi.Daha sonra koluna girip odalarına doğru tıpkı onun yaptığı gibi çekiştirmeye başladı.

"Ben senin bu enerjik halini birazdan diplere indireceğim.Şarjı on beş kaldı göstereceksin yürü."Deyip adımlarını biraz daha hızlandırdı.Evet iki gün öncesinden kalan derin bir mevzu onları bekliyordu.Elçin'in dediğini yapmış balodan cinderella gibi ayrılmıştı ve nedenini öğrenmek için merakla yanıp tutuşuyordu.Aslında birazda tedirginlikte vardı.O kollarda olmak için yanıp tutuşan kızın değişen ruh halinin sebebinden biraz korkuyordu.Üstelik birde tüm şirkete kim olduğunu yayma mevzusu da vardı.

"Nasıl olacakmış o?"

"Sorularımla seni bunaltarak."İkili odalarının önüne geldiklerinde Gamze her zamanki yerinde hazır kıta bekliyordu.Kızları gördüğünde hemen ayaklanmış ve elindeki listede gün içerisinde yapılacakları sıralamaya başlamıştı.İçeri girdiğinde hala devam eden Gamze elindeki not defterinden başını bir an olsun kaldırmazken Aygen oflayıp yürümeyi kesti ve elindeki defteri çekip orta sehpaya fırlattı.     

"Şimdi değil Gamze önce hesap sorma vakti."Deyip masalarında yerlerini almış Ahmet ve Buğraya döndü.

"Beyler sizleri de şöyle alayım mı?Zira o fısıltıların büyük çoğunluğu sizden çıkmış gibi geldi bana."Gözlerini kısarak baktığında arkadaşları neden bahsettiğini anlayarak oturdukları yerden hızla doğruldu.

"Benim bunların çıktısını almam gerek."Diyen Ahmet elindeki kağıdı sallarken Buğra da beklemeden ona eşlik etti.

"Benimde bilgi işlemde ki Cemle görüşmem lazım.Bilgisayarımda sorun var gibi gözüküyor."İki genç koşar adım odadan ayrılırken Elçin arkalarından gözlerini  kısarak baktı.

"Pis hainler.Azcık cesur olun be."Yeşim gayet rahat bir şekilde yerinden doğrulup Gamzenin koluna girdi.Kız kıza kalmışlardı.

"Mevzu derin gibi hadi gidip bizde çay kahve getirelim."Dediğinde bu sefer kuşkuyla bakan Aygen olmuştu.

"Sizde mi?"

"Yok biz geri gelip dedikodulara çay kahve eşliğinde katılacağız."İki kız odadan çıktıklarında Aygen'de yerine geçip oturmuştu.Elçin ise çekinerek arkadaşının yam karşısına geçerken kaçamak bakışlar atmayı ihmal etmiyordu.Aygen gayet sakin bir şekilde masasının düzenini süzerken ima dolu ses tonuyla ortamdaki sessizliği bozdu.

"Sen mi konuşursun yoksa arkası kesilmeyen sorularla seni boğayım mı?"

"Yolla gelsin."

"Peki madem,sen istedin.Söyle bakalım neden apar topar davetten ayrıldın?"Diye sorduğunda arkadaşının huzursuzca yerinde kıpırdandığını gördü.Eğer o Fatih Yılmazlar arkadaşının canını sıkacak bir şey yaptıysa hesabını fena verecekti.

"Bana hesap sormaya kalktı?"

"Ne yaptı?"        

"İşte bende aynı soruyu şaşkınlıkla ona sordum.Hani o gece bir başka bir adamla dansa kalkmıştım."Elçin'in konuşması içeri giren kızlarla yarım kalırken onlarında yerlerini almasıyla devam etti.

"İşte beyimiz neden o adamla dans ettiğimi sordu.Düşünebiliyor musunuz bana?Sen önce kendine bak değil mi ben sana sordum mu o koluna taktığın sarışın kim diye?Hem sen kim oluyorsun ki bana hesap soruyorsun sevgilim değilsin,nişanlım değilsin,kocam hiç değilsin."

"Deli kalbindekileri söylermiş."Diyen Yeşime bakıp Aygen baş parmağını kaldırıp göz kırptı.

"Ne be ben kocam olsun mu diyorum?"

"Biz öyle bir şey demedik sen söylüyorsun."Aygen beklemeden lafa girdi.

"Anladığım kadarıyla bu sohbet aranızda daha önce dönmüş."

"Dün kafamızın etini yedi de kendileri."Diyen bu sefer Gamzeydi.Gözlerini havaya dikmiş sabır diliyordu.

"Yaa demek öyle bir daha size hiç bir şey anlatmayacağım."

"En fazla bir gün."

"Bence biz onu yarım güne çekelim."İki kız ellerini vururken Elçin ve Aygen şaşkınlıkla onlara bakıyorlardı.Ne ara bu kadar iyi arkadaş olduklarını bilemezken içten içe de Gamze için sevinmişti.Oturduğu yerden biraz öne kayıp ellerini masanın üzerinde bağladı.

"Sen bakma bunlara hadi anlat sonra ne oldu?"

"İşte bende siz ne hakla bana karışırsınız dedim."

"Eee..."

"Oda patronun olarak dedi.Neymiş dans ettiğim adamın kim olduğunu bilmiyormuşum şirket imajımız sarsılırmış.Ulan...Ihım pardon...Sen şirket imajını çok düşünüyorsun sanki.Gezip tozduğun kızların sayısı kaçtı be!"

"Peki o adamı daha önceden tanıdığını söyledi mi sana?"

"Hayır konuşmasına fırsat vermeden davetten ayrıldım zaten.

"Tuhaf..."

"Dur bir dakika sen buna tuhaf diyorsun da sende en son kocanla dans ediyordun.O adam ne ara geldi de ne ara seninle dans etmeye başladı çözemedim.Biz en son seninle hava almak için dışarı çıkmıştık."Dediğinde Aygen yaşadığı tatsız anın getirisiyle yüzünü buruşturdu.Berbat ve korkutucu gecenin ardı o kollara mahkum olmak ayrı bir işkenceydi zaten.

"Sen ve şom ağzın..."Diyerek başına gelenleri teker teker anlattı.Kızlar dinlerken biraz şok biraz korku yaşamışlardı.Özellikle Elçin yaşanan tatsızlıktan dolayı kendisini suçlamaya başlamıştı.Onur beyin onu rahat bırakmayacağını tahmin etmeli arkadaşını bir başına orada yalnız bırakmamalıydı.O adamdan nefret ediyordu aynı şekilde Yusuf beyden de arkadaşını bir manyağın elinden kurtulmuş oluşu ve diğer  manyağın sayesinde oluşuna sevinememişti bile.

"Kim bu Onur bey?"Diye Yeşim sorduğunda kızlar aynı anda içlerinden geldiği gibi cevaplamışlardı.Hiç biri o adama karşı sevgi kırıntısı beslemiyor aksine adını duymak bile tüylerini diken diken ediyordu.

"Pisliğin teki."

"Karşılaşmak istemeyeceğin biri.

"Eski patronum."

"Yüzünüzün aldığı hale bakılırsa çokta sevdiğiniz biri değil."Diyen Yeşime karşı hepsi yüzünü buruşturdu.

"Aynen..."Bu cevapta üçü tarafından verilmişti.Sonrasında biraz daha onur bey ve yaşadıkları can sıkıcı günlerden Yeşime bahsetmiş Dağhan şirketinden neden ayrıldıklarını açıklamışlardı.Gamze en son şirketten ayrılırken yaşadıklarını duyduğunda adamın bir kez daha ne kadar takıntılı olduğunu anlamıştı.Elçin ise sayısız kere arkadaşından özür dilemiş bir daha onu yalnız bırakmayacağı konusunda söz vermişti.Aygen kasvetli ortamdan kurtulmak için kızlara küçük kahramanından bahsetmiş ve onun iyi giden tedavisinden söz etmişti.Kızlar küçüğünü çok merak etmiş ve en kısa zamanda tanışmak istediklerini söylemişlerdi.Kahveler içilmiş Aygen toplantı olacağından bahsetmişti.Projenin taslak haline son kez bakmayı teklif ederek işe dönmelerini sağlamıştı. 

"Aygen hanım Yusuf bey sizi odasına bekliyor."

"Tamam Gamze teşekkür ederim."Deyip önündeki kağıtları dosyaya yerleştirdi.Beklediğinden erken toplantı nedeniyle aklına gelen bir kaç fikri söyleme fırsatı olmamıştı.Eline aldığı projeyle koridoru aşıp kocasının bulunduğu bölüme geçtiğinde Nesrinle karşı karşıya geldi.Yüzünde anlam veremediği bir ifade ve sırıtış vardı.Aklı bulanırken yine bir şeyler karıştırdığından şüphe etmeye başlamıştı.O Nesrinin gülen yüzüne tezat buz gibi ifadeyle yanından geçip gitmeyi seçti.Toplantı öncesi ona böyle tuhaf bakışlar atan kadının çatallı diliyle muhatap olmayacaktı.Arkasına bakmadan ilerlerken bu sefer görüş alanına onun yaltakçısı Feride hanım düşmüştü.Ona da aynı bakışları atıp kocasının bulunduğu odanın kapısını çaldı ve gel yanıtını beklemeden içeri girdi.    

"Bende seni bekliyordum karıcığım."Dediğinde Aygen diğer tarafına düşen toplantı masasına baktı.Henüz kimse gelmemişti.

"Neden kimse yok?"

"Toplantıyı iptal ettim çünkü daha önemli bir konu ile karşılaştım."Aygen kocasının sözlerinden bir şey anlamadığı için sadece etrafa boş bakışlar atmıştı.Gözleri mamasının başında oturan adama kaydığında ise bir şeylerin ters gittiğini anlaması uzun sürmedi.Zira,yine kocası ona öfkeyle bakıyordu.

"Peki o zaman ben seni öğrendiklerinle baş başa bırakayım."

"Olmaz konu tamamen seninle alakalı."

"İnan hiç merak etmiyorum."Deyip bedenini kapıya çevirdiğinde kocasının kükreyişi tüm odayı doldurdu.

"Dur orada!.."Aygen'in adımları kesilirken sakinleşmeye çalışıyordu.Kim bilir kocası yine onu ne ile itham edecekti.Üstelik yine işin içerisinde Nesrin denen o kadın olduğuna emindi.Kocası onun bu sessizliğinden yaralanıp devam etti.

"Sen yine ne işler karıştırıyorsun.Şirket muhasebesinden yüklü bir miktar senin arazinde yapılacak inşaat ruhsatı için belediyeye aktarılmış.Üstelik benim iznim olmadan sen nasıl böyle bir şey yaparsın?"

"Bu mu seni sinirlendiren?"

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?İstanbulda ki en değerli yerinde arsa aldığın yetmiyor gibi birde herkesten gizli üzerine bir şeyler yapmaya kalkıyorsun.Nasıl yaptığını bilmiyorum ama üstelik para aktarımı da gayet rahat gerçekleşiyor."

"Ben gizli bir şeyler yapmıyorum bu konu sadece sana kapalı.Hem madem bu kadar bilgiye ulaştın neden ne yaptırdığımı da öğrenmedin.Belki bu sayede seninle bu saçma konuşmayı yapar olmazdık."

"Saçma öyle mi?Saçma senin gizli yaptığın şeylere müsaade edip karşı çıkmamam.Ama emin ol bu sondu çünkü biraz önce Nesrin'e ruhsat işlemlerini durdurması için emir verdim."Dediğinde Aygen kurşun yemiş gibi sendeledi.Nasıl anlayıp dinlemeden böyle bir şey yapardı.Üstelik sır gibi saklanan yuva projesi nasıl olur da kocası ve Nesrin'in eline geçmişti.Oysa öyle çok istiyordu ki bir an önce ruhsatın çıkmasını ve bir an önce inşaatın başlamasını.Görmek istiyordu.Hüzün çöken yüzlerde azda olsa neşe kırıntısı olsun istiyordu.Kimsesiz kalan çocuklara sıcak bir yuva başlarını sokacak bir çatıları olsun istiyordu.Annesiz babasız kalan yetimlerin solan yüzlerine ışık umut olmak istiyordu.Gözleri doldu boğazına yumru oturdu.Herkesin,her şeyin bir dayanma gücü,sınırı vardı ve an itibariyle bitmişti.

"Bunu yapamazsın."

"Neden yapamazmışım hem kim engel olacak?"

"İdris baba."Deyip hırsla başını salladı.

"Babamın bununla ne alakası var?"

"Yakında öğreneceksin."Bu sefer adımlarını durdurmadı.Kocası konuşsa da ona cevap verecek kişi artık kendisi değildi.Bundan sonrası İdris beyde idi.Öfke damarlarına yapıştı kor olup yakmaya başladı.Kapıdan son söylediği sözle çıkarken adımları sert ve kararlıydı.O bakışların altında yatan imanın ne olduğunu şimdi anlamıştı.Dokunmayacaktı.Hayaline,hayallerinin sahiplerinin,geleceğine dokunmayacaklardı.İstediği kişiyi bulma umuduyla kapının önüne geldiğinde beklemeden içeri daldı.Deli gibi etrafa bakındı önce ve odasında olmadığını anlayınca yönünü başka tarafa çevirdi.En çok vakit geçirmeyi sevdiği yere ayna karşısına.Hemen lavaboya doğru yürümeye başladı.Aynı sertlikte kapıyı ittiğinde görmek istediği kişi tam karşısında duruyordu.Üst dişlerini alt dudaklarına geçirip topuklu ayakkabılarına rağmen seri adımlar atarak Nesrinin yanına vardı.Hala sakin ve aynı gülüşle yüzüne bakarken daha fazla dayanamayacağını düşündü kolunu büktüğü gibi iterek yüzünü duvardaki fayanslara yapıştırdı.Bu hareketi Elçinden öğrenmiş ama uygulamaya bir türlü geçememişti.İlk deneyimi Nesrin üzerinde gayet başarılı olurken kulağına doğru eğildi.Sesi tehdit yüklüydü.

"Yapmayacaktın."

"Ne yaptığını sanıyorsun manyak bırak kolumu."

"Şu an öyle öfkeliyim ki."Dedi ve biraz daha çevirdi.İniltisi tüm lavaboda yankılanırken Aygen insanların duyma ihtimaline karşın bile duyarsız kalıp devam etti. 

"Kolunu kökünden kırıp haddin olmayan işlere burnunu sokmanın ne demek olduğunu  göstermek istiyorum."

"Delirdin mi ne saçmalıyorsun bıraksana."Aygen'in eli biraz olsun gevşemedi aksine yüzünü daha çok fayansa yapıştırdı.

"Eğer bir daha sevdiklerime ve umudu olduklarıma dokunursan yemin ederim seni mahvederim...Ve Nesrin bunu tehdit değil yemin olarak al.Çünkü ben Aygen Papatya Yılmazlar verdiği sözlerin, ettiği yeminlerin arkasında duran bir kadın olarak tanınırım..."  

EVET BİR BÖLÜMÜN SONUNA GELDİK NASIL BEĞENDİNİZ Mİ?KIZIMIZ BİRAZ SİNİRLENDİ VE BİRAZCIK ÇILDIRDI.HER BÖLÜME YAZIYORUM BU BÖLÜMDEN SONRASI BOMBA DİYE AMA GERÇEKTEN BU BÖLÜMDEN SONRASI HERKESİ ŞOKE EDECEK HAZIR MISINIZ YENİ BÖLÜMÜ BEKLEMEYE HADİ O ZAMAN HAFTAYA BULUŞMAK ÜZERE SAĞLICAKLA KALIN...

Continue Reading

You'll Also Like

132K 6.7K 46
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
2.5M 134K 15
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
685K 39.5K 34
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
4.2M 203K 51
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...