KÜL'

By -s0nay

1.7K 408 674

"Seneler önce, zamanı avuçlarında söndürmüşken, bir yıldızın kayarken tuttuğu bir dileğe yakalanmışken, henüz... More

"YANGIN'DAN SON ON BEŞ."
"YANGIN'DAN SON ON DÖRT."
"YANGIN'DAN SON ON ÜÇ."
"YANGIN'DAN SON ON İKİ."
"YANGIN'DAN SON ON BİR."
"YANGIN'DAN SON DOKUZ."
"YANGIN'DAN SON SEKİZ."
"YANGIN'DAN SON YEDİ."
"YANGIN'DAN SON ALTI."
"YANGIN'DAN SON BEŞ."

"YANGIN'DAN SON ON."

122 34 50
By -s0nay

XXXTENTACION - The Remedy For a Broken Heart

Çağan Şengül - S.O.N

🌹

Yangın'dan son on.

Yüzün Kadar parlak bir gecenin, yıldızlara küsen çocuğusun sen.

Benim Sesim sonlardan evveldir gür, lakin sesimi sana duyurduğum yarayı son on, yani sen geçiyor.

Kulaçlarım hedefe varamayacak kadar kesik ama ben olduğu yerde, yaralarımı seyredemeyecek kadar sana yamalıyım.

Kelimelerimi göğsünde öldürürken, başımın mezarıma denk geldiğini bana söylemeliydin. Söylemedin.

Etraf epey bir karanlık, kuşların kanat çırpınış seslerini duyuyoruz. Ellerin toprağı avuçlamış, dizin dizimin sağ köşesinde emanet bir biçimde duruyor. Gözlerin geldiğimizden beri avuçladığın mezarlığın üzerinde.

Sevgilim mezarlıktayız.

Kimsesizler mezarlığındayız.

O kim bilmiyorum.

O kim bilmiyoruz.

O kimsesiz.

O bizim kimsemiz.

Biz kimsesiziz.

Burada beni gördüğün, sana baktığım yerdeyiz.

Burası bizim ölmüş Küller arasında dolaşırken, rastladığımız yangın.

Geldiğinden beridir dudakların tek birşey için hareket ediyor. "Hatırlıyorum," hastalıklı bir şekilde gülüyorsun. Bu hareketlerini benimsemiyorum ama varlığından geriyede itmiyorum.

Sevgilim biliyor musun? Kül kokusunu alıyorum. Gerimizde deniz var çok uzak değil ama yakınımızda da değil. O deniz bedenlerin küllerinin savrulmaması için dalga dalga sırtımıza vuruyor.

gülümsüyorum. Geldiğimiz andan itibaren sırtında kapalı olan avuçlarım ilk defa hareket ediyor. Ellerimi saçlarında gezdiriyorum. Kendine geliyorsun. Dokunuşum senin avuçlarının dizime kapanmasına sebep olurken. Saçlarına bakıyorum. Saçların gökyüzünden bulut çalmış sevgilim. Güneşi ağlatma.

"Bak," diyorum. Kurumuş dudaklarımı ıslatırken. "Hatırlıyorsun, unutmamışsın. Ben sana söylemiştim. Hiç unutmazsın ki sen zaten."

Yutkunduğunu duyuyorum. Kaşların gözlerinin üzerine düşüyor, o an gözlerin gözlerime değiyor. Bir yaz gecesinde, gökyüzünde Şimşek çakıyor. Sevgilim, bir yaz gecesinde bir çocuk ağlıyor, Yağmur yağıyor. Bir yaz gecesinde, bir gün.

Ellerini avuçlarımdan yüzüme çıkartıyorsun, tenim ellerini yardım isteyen bir çocuk gibi sahipleniyor. "Belki," diyorsun. "Belki, şu an değil ama zamanla unutacağım. Bu toprakların hepsi benim adımı aldı," gülümsüyorsun. Buruk, ve acılı bir tebessüm bu. "Ve biliyorsun ki, benim bir adım yok."

Ve sevgilim biliyor olmasın ki, benim de bir adım yok.

"Benim de bir adım yok, senin de bir adın yok. Ve biliyorsun adımızın olmasına gerek de yok." diyorum. Üşümüş avuçlarımı dudaklarına götürürken, titrek, ama umutlu bir sesle "Birşeylerin adı olunca çabuk tükenir." Dudaklarının deydiği avuçlarım bir meleğin dokunuşuna şahit oluyor. Konuşuyorum. "Adımız olmasa da, Biz sadece Biziz. Ayrı ayrı sen, ve ben değil. Biz. Adsız bir biziz." Diyorum. Kocaman gülümserken, gözlerin gülümsediğim kıyılara takılıyor.

Gülümsüyorsun.

Ve ben şu an evrende görmediğim, senin hiç bir ayrıntını garipsemediğimi farkettim.

"Bu Toprakların sayısını ezbere bilirim," diyorsun. Ben avuçlarında ki toprağı ne kadar saydığını unutmuşken. "Ben mezarlıkta yanan sebepleri bilirim." Diye devam ediyorsun. Ben her bir mezarda göz gezdirirken, senin her bir mezara avuçların değiyor. "Ben her bir yangının, sonunu bilirim." Ben bizim başlattığımız yangının ne kadar süresi kaldığını ve her bir başlangıcın sonunu dahi bilemezken. "Ben bir seni bilirim," dediğinde yutkunuyorsun. Gözlerime ölmüş bir adamın son isteği yazılan kirlenmiş bir kağıt gibi bakarken. "Bildiğim herşeyi unutturmuş, zihnim gibi benimle yaşarken öldüğumü bilirim." Gözlerini kapatıyorsun. "Bir bakmışım bildiklerim hepsi seninle sınırlıymış, ben senle başlayıp seninle bitiyormuşum da sınırlarım hepsi yine sendeymiş."

Sevgilim sen sözleri ile sen olmuş beni öldürüyorsun. Bilmez misin? öldüğümde dahi öylece içimde kalacaksın, solacaksın yangın çiçeğim.

kendi kendini öldürüyorsun da mezarıma niye çiçek koyuyorsun. Çiçeğim de sensin.

Boğazıma oturan yumruyu hiç ederek pürüzlü sesimle, başımı göğsüne yaslayıp fısıldıyorum. "Ben bir seni bilirim göğsü gökyüzüm, gözyaşı yağmurummuş." Ve sevgilim ben bunu söylediğimde gözyaşının şakaklarımdan aşağı göğsüme doğru yol aldığını hissediyorum.

Bir Adamın Göğsünde ölmüş bir kız çocuğunun, göğsüne kazılan mezarının başında ağlarken göremezdiniz.

O görüyordu.

Sevgilim etrafımızda turuncu bir ışık belirirken, gün doğuyor. Başım göğsünde sabaha denk ağlıyoruz. Kuşlar artık ötmüyor, şarkılarını bizimle paylaşmıyorlar. Kasvetli, soğuk bir havanın kuytu köşesinde yanan bir ateş gibiyiz.

Bizi söndurmeye çalışan hiç bir canlı yanmıyor, Çünkü bu bizim ateşimiz.

Başıma kondurduğun, dudaklarınla beraber aklım sende kalırken, Ayaklarımızda kalan son derman ile evimize doğru gidiyoruz. Yine elim elinde atıyor. Elimin avucunda olmasına gülümsüyorum. Artık sarı olan yaprakların hüznü çarpıyor gözlerime üzülüyorum.  Sonra geçtiğimiz yollara değiyor bakışlarımız. Bakmamayı diliyoruz.

Bu gün burada bir yetimin boynunu bükmüşler, herkes katilin peşinden gitmiş ama kimse yetime bakmamış. "Zaten," demiş yetim. "Zaten Annem de bakmamıştı, başkaları baksaydı ağlardım ve benim annem gözyaşlarımdı."

Ağlamayı istemiyordum, istemiyorduk ki. Ama ağlıyorduk.

Biliyor musun?

Çiçeklerimizi öldürmüşler.

Evimizin yolunda ezilmiş çiçeklere bakıyoruz. Elim elinde donarken, nefesimi nefesinde durduruyorum. Olduğumuz yerde kalırken, boğazımda bir bebeğin atamadığı çığlık gibi bir yumru beliriyor. Durduğumuz yerde eğiliyoruz. Çiçeklerin ne kadar süredir döküldüğünü bilmeden geç kalınmışlıkla Çiçekleri toplamaya başlıyoruz. Tırnaklarım, çiçeklerin parçaları ile doluyor, çamur olan parmaklarımı umursamıyorum.

Evimize gidene kadar ezilmiş, ölmüş çiçekleri topluyoruz. Çamura bulanarak, parmaklarımız kanaya denk.

Ağlayarak.

Konuşmuyoruz, çünkü biliyorduk herşeyi, kimse duymazdı yaralı sesimizi.

Eğer ki biz konuşmaya başlarsak, herkes sağır olana kadar susmazdık.

Sonra yolumuz bitiyor, evimize geliyoruz. Evimize bakıyoruz.

Bakamıyoruz.

Sevgilim, inan dilim yaralıdır söylerken.

Evimizi yıkmışlar.

Üzerine çiçekleri öldürmüşler.

İnanabiliyor musun? Mezarımızın üzerine mezarımızı dikmişler. Üzerinden geçmişler. Sonra gitmişler.

Adamın kalbini söküp atarsın da, içinde uyuyan kadın uykusundan ağlayarak uyanmaz mı?

Sevgilim, ziyanı yoktu ki biz birbirimize ev olurduk bu sorun değildi hiç sorun olmamıştı ki zaten olmazdı.

Lakin toprak öldüğünü, doğurur mu yeniden?

Toprak bir ölüyü, öldüğü evine bağışlar mı yeniden?

Biliyor musun? Bu.

Kaybolan çocuk evini bulmuş'da, burası senin evin değil demişler gibi bir his.

🌹

Çiçeğinizi baş ucunuzdan ayırmayın.

Altın çiçeğim.

Continue Reading

You'll Also Like

6.2M 335K 84
@yeis: yüksek müsaadenizle bayım, @yeis: sizi sevmeye geldim. *Kısa Hikaye #1 (10.02.2020) *Genel Kurgu #1 (21.05.2020) *Romantizm #1 (14.08.2020) *M...
7.2M 183K 18
"O seksi ellerindeki bagetleri davullara vururken benim kalbim ne kadar hızlı atıyor, biliyor musun?" Dünyaca ünlü bir müzik grubunun bateristi olan...
375K 29.9K 43
Siz: canım sıkıldı Siz: o yüzdende sana yazdım Miraç: ne? Miraç: kimsin sen? Siz: anoniminim . Derste canınız sıkıldığı için okulun popüler ç...
409K 15.2K 50
Gecenin bir vakti sıkılır ve bir numaraya yazarsın ama yazdığın kişi ülkenin zengin iş adamlarından biridir. Akif: Kimsin sen? Akif: Gece gece rüyand...