SESSİZLİK (TAMAMLANDI)

Par cey_yazar

2M 96.9K 19.1K

"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dı... Plus

Bölüm1:Kaza
Bölüm 2:Sağır
Bölüm 3:Nikah/Mahkeme
Bölüm 4:Düğün Hazırlıkları
Bölüm 5:Düğün ve İlk Gece
Bölüm 6:Doğum Günü
Bölüm 7:Tesadüfler
Bölüm 8: Umut
Bölüm 9: Yüzleşme
Bölüm 10: Hastane
Bölüm 11: Birlikte Uyumak
Bölüm 12: Aşılan Sınırlar
Bölüm 13: Kutu
Bölüm 14: Nokta
Bölüm 15: Davet
Bölüm 16: Öpücük
Bölüm 17: Kahvaltı
Bölüm 18: İlk Tatil
Bölüm 19:Denemek
Bölüm 20: Endişe
BÖLÜM 21: İYİ Kİ VARSIN
Bölüm 22: İlk İş Günü
Bölüm 23: Çiftlik ❤
Bölüm 24: Gerginlik
Bölüm 25: Çatlaklar
Bölüm 26: Murat'ın Geçmişi
Bölüm 27: Kopma
Bölüm 28: ...
Bölüm 29:Hüzün
Bölüm 30: Patlama
Bölüm 31: Mektup
Bölüm 33: Bekleyiş
Bölüm 34: Duyuyorum!
Bölüm 35: Kavga
Bölüm 36: Şarkılar
Bölüm 37: Ateş
Bölüm 38: Muna
Bölüm 39: Davet 2
Bölüm 40: Korku
Bölüm 41: Fantezi Gecelik
Bölüm 42: Aile
Bölüm 43: Teklif Hazırlığı
Bölüm 44: Evlilik Teklifi
Bölüm 45: Bütün Olmak
Bölüm 46: Sorunlu İlişkiler
Bölüm 47
Bölüm 48: Kız İsteme
Bölüm 49: Kına Gecesi/Arkadaş Gibi
Bölüm 50: Düğün / Ayrılık
Klip
Bölüm 51: Çok Güzeliz
Yeni ve Ortak Kitap 'YANİ'
Bölüm 52: Final

Bölüm 32: Geri Dönüş/Ameliyat

29.5K 1.8K 91
Par cey_yazar

NOT: İYİ OKUMALAR. SEVİLİYORSUNUZ :)))

(MURAT'I BENDE ÇOK ÖZLEMİŞİM 🙄)


AMELİYATTAN BİR GÜN ÖNCE (AMERİKA/New York)

"Saat:09:30 -Türkiye 16:30-"

Murat odasının kapısının açılması ile başını kapıya doğru çevirdi. Yataktan doğrulma zahmetine bile girmemişti. Her zaman ki gibi yine uyuyamamıştı. İçki içip sızmadığı günler dışında doğru düzgün uyuyamıyordu.

"Excuse me. I came to clean the room. Let me go if you are not available." –Özür dilerim. Odayı temizlemek için geldim. Müsait değilseniz çıkayım.- demişti görevli. Murat sorun olmadığını söyleyerek ceketini aldığı gibi odadan çıkmıştı. Aylardır her sabah yaptığı gibi bugün de Türkiye'ye dönmemek için kendine söz verecekti ama veremiyordu. Üç aydır yaptığı tek şey buydu. Her sabah bugün dönmeyeceğim diyerek günleri geçiriyordu. Rana'yı çok özlemişti. Saçlarını, tenini, kokusunu, sesini, gülüşünü. Sarıldıkların da boynunu okşayan nefesini. Onu öperken düzensiz atan kalp atışını bile özlemişti.

Otelden çıktığında hemen karşıda ki kahveciye geçerek sert bir kahve aldı. Yoğun baş ağrısını o geçirebilirdi. Hoş, baş ağrısından şikayetçi değildi. Sadece kafein bağımlısı olup çıkmıştı. Sağlıklı tek bir alışkanlığı kalmamıştı. Tek sporu otel ve kahve satan dükkana gidip gelmesiydi. Sağlıksız yaşam tarzı bacak ağrılarını da tetiklemişti. Murat ise ne doktora gidiyor ne ilaç kullanıyordu. Acının Rana'yı düşünmesini engellemesini istiyordu. Ama acılar ve ağrı nedense daha çok düşündürüyordu. Kahvesini almış tam dükkanın önünde ki sandalyeye oturacaktı ki birini gördü. Göz yanılgısı olduğunu sandı başta. Bu mümkün değildi ama kanlı canlı karşısındaydı. Otelin önünden yürüyerek geçiyordu. Murat'ın zihni uyuşmuştu o an. Beyninde Rana'yı birazdan görme ihtimali dönüp dururken ne yaptığının farkında olmadan elinde ki kahveyi bile bırakmadan hızla yola atlayıp karşıya geçmişti. Arabalar frene basıp hızla kornaya basarken Murat bunların hiçbirinin farkında değildi. Yolda oluşan kargaşa ile herkes başını Murat'a çevirmişti. Tarık'ta.

Murat hızla Tarık'ın karşısına geçti. Onu görene kadar Rana'yı bu denli özlediğini fark etmemişti. Evet özlemişti ama şu an hissettiği bambaşkaydı. Onu o kadar çok görmek istiyordu ki. Elinde olduğunu fark ettiği plastik bardağı kenara fırlatırken Tarık'ın yakasını tuttu.

"Rana nerede?" ilk dediği şey bu olmuştu. Tarık ise karşısında gördüğü adama şaşkınca ve endişeyle bakıyordu. Başta tanıyamamıştı bile. Yüzü çökmüş, göz altları morarmış, saçları birbirine girmiş ve biraz da kokuyordu.

"Bunu bana sorman garip değil mi?" dedi ve sonra endişeyle devam etti. "Ayrıca o ne demek Rana nerede? Rana'nın nerede olduğunu sen bilmelisin. Ne oldu Rana'ya, bu halin ne?" diyerek bu sefer o Murat'ın yakasına yapıştı.

"Tarık? Rana seninle değil mi?" dedi. Boğazı düğümleniyordu. Bunu söylemek bile canını yakıyordu. "Yani seninle birlikte, siz-" derken Tarık sözünü kesti.

"Rana kayıp mı?" dedi endişeyle.

"Hayır." Dedi Murat ve Tarık derin bir nefes verdi.

"Bak neden Rana'nın benimle olduğunu düşünüyorsun bilmiyorum. Ama ben Rana'yı en son senin doğum gününde gördüm. O günden beri de buradayım. Amacım Rana'dan uzak kalmaktı ama sizde buraya gelmişsiniz." Dediğinde Murat kendini yere yığılacak gibi hissetti. Elleri Tarık'ın yakasından yanlara düştü.

"Doğum günüm de Rana'yı neden gördün?" dedi. Sesi az önceye oranla inanılmaz zayıf ve güçsüz çıkmıştı. Anlamıştı aslında her şeyi. Kalbin de oluşan acı o an onu yok edecek gibiydi. İnanılmaz güçsüz hissediyordu. Canı tahmin edilemeyecek derece de çok yanıyordu.

"Veda ettim Rana'ya. Bunu sana söyler sanıyordum. Gizlemeye çalışsa da Amerika'ya yerleştiğim için rahatladığının farkındayım." Dediğin de Murat'ın içine acı ile öfke de yerleşmişti. Gözleri dolarken ağlamamak için çenesini kasıyordu. Tarık'ı göğsünden sertçe itip otele giderken Tarık beklemediği darbeyle yere düşmüştü.

Duydukları pek mantığının alacağı türden değildi. O an yaşadığı kıskançlık, hayal kırıklığı onu öylesine sarmıştı ki kafasında kurduğu senaryoya inanmıştı. Başka ihtimalleri düşünmemişti. Korkularından dolayı kızdığı Rana'dan hiçbir farkı kalmamıştı aslında.

Odaya girdiğinde hala kadının temizlik yaptığını fark etti. Onu odadan sert bir şekilde kovup çantasını çıkardı. Fermuarlı kısmı açarak telefonunu ve içinden çıkardığı sim kartını alıp telefonuna taktı. Ellerinin titrediğini o an fark etmişti. Üç aydır kendini boş yere Rana'dan uzak tutmuştu. Olmayan bir şeye inanmıştı. Rana'nın ne kadar yıkılmış olacağını düşündü. Onu yalnız bırakmıştı. Hem de Rana'nın ona doğum günü sürprizi hazırladığı gece. Rana'nın ne kadar acı çektiği tahmin edebiliyordu ve bunları düşündükçe içi paramparça oluyordu. Gözlerinden yaşlar hızla boşalıyordu.

Telefon açıldığında bir sürü mesaj, arama kayıtları gelmeye başladı. Ve telefonu dondu. Sinirle yatağa fırlatırken kadının henüz yeni düzelttiği yastıkları alıp fırlatmaya başlamıştı. Kapısı tıklatıldığı sırada aynı anda Tarık'ın sesi odaya doldu. Murat öfkeyle kapıyı açtı ve Tarık'ın suratına sert bir yumruk attı.

"Eğer o gün oraya gelmeseydin bunların hiçbiri olmayacaktı." Dediğinde Tarık düştüğü yerden doğruldu.

"Ne oldu?" dedi sanki yediği yumruğu zaten bekliyormuş gibi.

"Bu seni hiç ilgilendirmez. Def ol git!"

"Senin için değil. Rana için geldim. Onun için endişeleniyorum." Dediğinde Murat o an sadece Tarık'ı öldürmekten korktu. Hızlı bir yumruk daha atmıştı.

"Sakın adını ağzına alma Tarık." Deyip bir yumruk daha atarak kapıyı sertçe çarptı. O sırada tekrar bildirim sesleri gelmeye başlamıştı. Mesajlara hızla göz attı. Rana'nın ismini gördüğün de kalbi acımıştı. Son mesajını on hafta önce atmıştı. Canının hiç böyle yandığını hatırlamıyordu Murat. Elinde telefon duvarın dibine çökerken yumruğunu ısırıyordu. Yaşlardan gözünün önünü göremeyecek haldeydi. Hızla yukarı çıkarken en çok mesajın Mete ve Efe'den geldiğini fark etti. Mete son iki haftadır yazmamıştı. Efe ise daha dün akşam mesaj atmıştı. Ve Murat okuduğu mesajla hızla doğruldu.

"Rana bugün doktorla görüştü ve ameliyat olacak. Bu mesajı ne zaman okursun bilmiyorum. Ama umarım bir şeyler için geç kalmazsın dostum." Yazıyordu. Bir daha da bir şey yazmamıştı. Hızla Efe'yi aradı. Kaybettiği her saniye Rana'yı kaybediyor gibi hissediyordu. Rana ameliyat olmuş muydu, ne zaman olacaktı bir an önce öğrenmek istiyordu. Telefon daha ikinci çalışta açmıştı.

"Murat?" sesi çok şaşkın çıkıyordu.

"Rana iyi mi?" dedi. Tek düşündüğü şu an oydu. Efe birkaç saniyelik şaşkınlık yaşadı ve kendine geldiğinde hızla bağırdı.

"Geri zekalı. Beyinsiz. Çok mu umurunda Rana'nın nasıl olduğu? O yüzden mi kızı bırakıp ortadan kayboldun? Aramadın, sormadın. Sana kaç mesaj attık, aradık. İnsan merak eder ya? Kız perişan oldu." Dediğin de Murat sözünü kesti. O da biliyordu bunu ve başkasından da duymak daha çok canını yakıyordu.

"Efe, Rana iyi mi? Ameliyat olacakmış." Dedi. Sesi titriyordu, çok güçsüz çıkıyordu ve Efe bunu duymuştu. O an o da üzüldü Murat'ın haline. Neden gittiğini bile sormamıştı. Neredeydi, ne durumdaydı bilmiyordu.

"Rana iyi değil Murat. Gittiğin günden beri iyi değil ve henüz ameliyat olmadı." Dedi. Yine de hala kırgındı.

"Ne zaman olacak?" dedi. Bir yandan eşyalarını toplamaya başlamıştı.

"Yarın sabah. Sen neredesin, neden gittin?"

"Söyledin ya işte. Geri zekalıyım ve beyinsizliğimden gittim." Dedi. Efe, Murat'ın sesinin hiç böyle güçsüz çıktığını hatırlamıyordu. Kazadan sonra bile, yürüyemeyeceğini öğrendiği zaman bile böyle güçsüz değildi.

"Murat." Dedi Efe. Adını söylemişti ama ses tonunda çok şey vardı.

"New York'tayım. İlk uçakla geliyorum. Kim ameliyat edecek? Doktoru biliyor musunuz? Güvenilir mi? Ona bir şey olmasın Efe." Dedi. Murat'ın sesinde ki pişmanlık, korku ve zayıflık Efe'nin de gözlerini doldurmuştu. Son cümlesinde sesi titriyordu.

"Merak etme. Mete buldu doktoru ve Lale abla, Kemal abi araştırdılar. Hala da araştırıyorlar."

"Ameliyat kaçta?" dedi. Çantasını toplamıştı bile. Zaten buradan aldığı üç beş parça bir şeyden oluşuyordu çantası.

"Sekizde. Yetişebilecek misin?"

"Yetişeceğim."

"Yetiş Murat. Rana'nın buna ihtiyacı var. Hiçbirimizin ona destek olmasına izin vermiyor ve desteğe ihtiyacı var. Ayrıca-" deyip duraklamıştı. "Biliyorsun işte ameliyata girecek ve riskleri olan bir ameliyat ne olur ne olmaz." Dediğin de Murat sertçe konuştu.

"Ona bir şey olmayacak ve yetişeceğim."

"Umarım kardeşim."

"Aradığımı şimdilik kimseye söyleme. Kapatıyorum şimdi." Diyerek kapattı. Ve hızla uçak bileti aradı. Uçak saatleri çok geçti. Direkt giden en erken uçak saat üçteydi. Bu demek oluyordu ki burada ki saate göre gece on ikide Türkiye de olacaktı. Türkiye'ye göre de sabah yedide. Tabii uçak rötar yapmazsa. İstanbul'da da hiç trafik olmazsa bir ihtimal yetişebilirdi. Aktarmalı giden uçaklar ise saati erken olsa bile on dört on beş saatten önce giden yoktu. Büyük bir çaresizlikle saat üçe biletini aldı ve hızla duşa girdi. Ne zamandır duş almıyordu bilmiyordu ama iyice duşunu alıp, tıraşını oldu. Ve hızla otelden çıkıp havaalanına doğru yol aldı. İçinden sorunsuz bir şekilde gitmek için dua ediyordu.

Beklediği gibi de oldu. Uçak rötar yapmadı. Saat üçte havalandı. Sabah yedide de Türkiye'de ki havaalanına iniş yaptı. Hızla Efe'ye mesaj attı.

"Ben Türkiye'deyim. Hangi hastane?" Ve anında cevap gelmişti. Hızla boş taksi aramaya başladı ama bulamıyordu. İçinden hem kendine, hem taksilere, hem yolculara en ağır küfürleri saydırırken bir taksiyi durdurdu. Aynı anda başka biri daha durdurmuştu.

"Eşim ameliyata girecek. Lütfen hastaneye gitmem lazım." Dedi. Gözleri dolu doluydu. "Yalvarırım." Dedi. Adam başını salladı. Murat o kadar kötü gözüküyordu ki.

"Geçmiş olsun kardeşim." Diyerek adam elini kaldırdı ve başka bir taksi aramaya başladı.

****

Gamze endişeyle Rana'nın evine gelmişti. Dün gece Rana, Gamze'nin yanında kalması teklifini sert ve net bir şekilde reddetmişti ve şu an saat 6.30 olmasına rağmen Gamze Rana'ya ulaşamıyordu. Ali'nin yanına giderek anahtarı istedi.

"Gamze hanım emin değilim." Diyerek anahtarı vermiyordu.

"Ali ver anahtarları. Kız ameliyat olacak ve yedide hastanede olması gerekiyor. Saat altı buçuk." Dedi. Ali hala vermeyince hızla kaldığı yere dalıp çekmeceleri karıştırdı. Bulduğu anahtarı havaya kaldırdı. "Bu mu?"

"Hayır Gamze hanım." Dedi ve başka bir anahtarı uzattı. Gamze ters bir bakış atıp hızla eve girdi. Koltukta üzerini bile örtmeden uyuyakalan Rana'yı gördü. Telefonu yere düşmüştü. O yüzden de titrediğini fark etmemişti. Hızla gidip sarstı. Rana gözlerini hafifçe araladı ve Gamze'yi görünce hemen ayaklandı.

"Saat kaç? Ameliyatı mı kaçırdım mı?" Panikle konuşamamıştı bile.

"Uyuyakalmışsın Rana. Saat alt buçuk daha kaçırmadın ama hemen çıkmamız lazım."

"Dişlerimi fırçalayayım. Üzerimi giyinip geliyorum." Dediğinde Gamze masanın üzerinde ki kağıt kalemi fark etti. Tam kağıda uzanacakken Rana durdurdu.

"Onlar önemli değil. Çöpe atacağım." Diye tam uzanacakken Gamze aldı.

"Ben atarım. Sen hazırlan." Dediğin de Rana başını salladı ve hızla çıktı. Gamze buruşturulmuş kağıdı açıp göz attı ve hızla çantasına attı.

Hastaneye yediyi geçerek gelmişlerdi. Rana'yı hızla bir odaya alıp, ameliyat giysilerini giydirmişlerdi. Ve ondan sonra herkes odaya geldi. Lale hanım, Kemal bey, Efe, Gamze, Mete, okulda ki öğretmen arkadaşları ve Ayla hanım. Rana annesini görünce hızla doğruldu.

"Senin ne işin var burada?"

"Kızım ameliyat olacaksın. Yanında olayım."

"İstemiyorum seni yanımda. Çıkar mısın? Kazadan sonra yanımda oldun mu şimdi olacaksın. Hem sen nereden duydun?"

"Annem söylemiş." Dedi Gamze. Ve Ayla hanımın koluna girip ikna etmeye çalışarak odadan çıkardı. Ameliyat öncesi Rana'nın gerilip üzülmesini istemiyordu.

Odada ki herkes çok endişeli duruyordu. Lale hanım ve Kemal bey ilk defa spor giyinmişlerdi. Rana, Lale hanımı ilk defa bu kadar özensiz görüyordu ve takıldı. Birazda ameliyatı ve gerginliği aklından çıkarmak için yapıyordu.

"Sizi ilk defa böyle görüyorum anne." Dedi Rana. Lale hanım şefkatle gülümsedi.

"Lütfen rahat olun. Ben de çok gerginim ama şu yüz ifadenize bakın." Dedi. Hepsinin gergin olduğu o kadar belliydi ki. Özellikle Efe çok garip duruyordu. Çok panikti. Sürekli telefona, kapıya bakıyordu. Odada dolanıp duruyor, camdan dışarı bakıyordu.

"Efe duygularını saklamakta çok kötüsün." Dediğin de Efe şaşkınca Rana'ya döndü. "Bir dur yerinde biliyorum beni çok seviyorsun." Dediğinde Efe tebessüm etmişti.

"Biliyorum başıma bela olmaya devam edeceksin." Dediğinde kapı açıldı ve içeri iki hemşire girdi.

"Hazırsanız ameliyathaneye geçelim." Dediğinde Gamze de koşarak geldi ve Rana'nın elini tuttu.

"Geçebiliriz." Dedi Rana ve sırayla herkese baktı. Gözleri dolu doluydu. İki hemşire Rana'yı sedyede götürürken Gamze ve Mete de sedyenin yanında gidiyordu. Diğer herkes arkadaydı ve Efe en arkadaydı. Bir yandan Murat'a durumu haber veriyordu. Asansörle ameliyathanenin olduğu kata gelmişlerdi. Rana tam ameliyathaneden içeri alınacakken durdurdu.

"Bir dakika müsaade eder misiniz?" dediğinde hemşireler 'tabii' diyerek izin verdi ve Rana sırayla herkesin gözüne baktı.

"Şimdi bu konuşmayı yapmak istemiyorum ama biliyorsunuz buradan artık duyan bir Rana olarak da çıkabilirim, çıkamaya da bilirim." Dediğinde Lale hanım ağlamaya başlamıştı. Ne olursa olsun Rana oğlu yüzünden sağır kalmıştı ve bir anne olarak Rana'ya da şefkat duyup vicdan azabı çekiyordu. Bu durum ona da ağır geliyordu.

"Lütfen üzmeyin kendinizi. Sizleri çok seviyorum. Ve hiçbirinize kırgın, kızgın değilim." Derken Mete'ye bakmıştı. "Sizler son bir ayımda benim toparlanmamı sağladınız." Diyerek okul arkadaşlarına bakmıştı. "Siz bana iki kardeş oldunuz." Diyerek Efe ve Mete'ye bakmıştı. "Siz ailemin boşluğunu fazlasıyla doldurup gerçek bir anne, baba oldunuz. Baksanıza babam gelmemiş bile." Deyip Lale hanım ve Kemal beye öpücük atmıştı. "Ve sen benim kardeşimsin. Rüya'ya onu çok sevdiğimi söyle ve ben olmazsam benim yokluğumu hissettirme. Ve o gelirse..." deyip durdu. İşte dolmayan gözleri o an dolmuştu. "Onu çok sevdiğimi söyle. Her şeye rağmen sevdiğimi. Kalbimin tamamen ona ait olduğunu. Aramızda kimsenin olmadığını, kimseyi sokmadığımı söyle."

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

141K 8K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
BERCESTE Par Ley

Fanfiction

46.1K 2.4K 22
Yıllar sonra birbirlerini kaybettikleri yerde bulan iki aşık.. Peki sizce üzülen giden mi? Terk edilen mi?
245K 10.4K 54
Bade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararlar almıştı, bir adamı hayatına sokarak, h...
12.5M 505K 84
Romantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da...