AGORAFOBİ🍓 |Jikook

By jikookunbuzpateni

323K 24K 8.9K

Jeon Jungkook ilk kez birinin yanında titremedi... Park Jimin ise ilk kez birine korkuyla yaklaştı... -TAMA... More

^1^
^2^
<3>
<4>
<5>
<6>
<7>
<8>
<9>
<10>
<11>
<12>
<13>
<14>
<15>
<16>
<17>
<18>
<19>
<20>
<21>
...Bilgilendirme...
<22>
<23>
<24>
<25>
<26>
<27>
<28>
<29>
<30>
<31> (M) 🔥
<32>
<33>
<34>
<35>
<37>
<38>
<39>
<40> (M)🔥
<41>
<42>
<43>
<44>
<45>
<46>
<47> (M)🔥
<48>
<49>
<50> (Final)

<36>

5.2K 422 169
By jikookunbuzpateni

Martin Garrix & Dua Lipa ~ Scared To Be Lonely

    Annemle ve Jihyoonla olan utanç verici konuşma sona erdiğinde yemek yemiştik. Ardından ödevim olduğunu söyleyerek odama adeta kaçmıştım.

   Odamdaki sandalyeme oturup gülümseyerek Jungkook'un odasının penceresine bakıyordum.

    Annem beni her seferinde şaşırtıyordu.

    Jungkook'la olan ilişkimizin arkasında durup saygı göstermişti.

    Telefonumdan gelen bildirim sesiyle telefonumu elime aldım.

Kookie:
Jimin, her şey yolunda
mı?
İyi misin?

                                Minie:
                              Evet sevgilim her şey
                                 son derece yolunda

Kookie:
Gördün mü?
Sana sakin olmanı
söylemiştim. İşte hiçbir
şey olmadı.

                                Minie:
                                Seni çok seviyorum
                                Kook...❤️

Kookie:
Bende seni,
bende seni çok seviyorum.

                                 Minie:
                                 Seni özledim.

Kookie:
O zaman gel.

                                 Minie:
                                 Ne?

Kookie:
Bende seni özledim.
Yanıma gel.
Lütfen.

                                 Minie:
                                 İyi misin?
                                 Bir şey mi oldu?

Kookie:
Yanımda olmadığın
her saniye sana ihtiyacım
var.
Yakınımda olup
dokunamamak canımı
yakıyor.

                                Minie:
                                Kook...
                                Geliyorum...

Kookie:
Teşekkür ederim...

    Jungkookla konuşmamızın sonlanmasıyla telefonumu kapatıp cebime gelişi güzel koydum. Odamın kapısından hızlıca çıkarken kimseye görünmeden evden nasıl çıkacağım konusunda planlar yapıyordum.

    Oldukça sessiz ve dikkatli olmam gerekiyordu.

  "Park Jimin?"

    Arkamdan gelen sesle irkilip gözlerimi kapattım.

    Bu kadar beceriksiz olarak kime çekmiştim acaba. Daha ilk adımda yakalanmıştım.

     Yavaşça arkama dönerken yüz ifademi değiştirdim.

  "Ah anne merhaba. Naber?"

     Kocaman gülümseyerek annemi oyalamaya çalışıyordum.

     Annem kaşlarını kaldırıp ne diyorsun der gibi baktı.

  "Sen niye hâlâ ayaktasın?"

     Annemin sorusuyla düşünmeye başladım. Ne sebep sunabilirdim ki.

     Daha doğrusu annemin beni öldürmeyeceği ne türden bir sebep bulabilirdim?

  "Su içmeye kalmıştım. Sen niye hâlâ ayaktasın? Uyumak insanların güzelleşmesini sağlar. Güzel kalmak için iyi uyumalısın anne. Doğru yatağa..."

    Annemin omuzlarından tutup yatak odasına doğru ittirmeye başladım.

    İtme eylemim annem arkasına dönüp kulağımdan tutup oturma odasına sürüklemesiyle yarıda kalmıştı.

  "Nereye gittiğini söyleyecek misin yoksa kendim mi öğreneyim?"

     Tehditkar bir şekilde konuştuğunda dudaklarımı dişledim.

     Ben söylemesem bile annem mutlaka ne yapar eder öğrenirdi.

  "Jungkook'a mı gidiyordun?"

     Söylediği şeyle başımı öne eğip ellerimle oynamaya başladım.

     Annem anlamıştı bu davranışımdan.

  "Peki neden bu saatte?"

     Yavaşça kafamı kaldırıp anneme baktım. Sinirli değildi. Aksine şefkatle bakıyordu.

  "Ş-şey, çünkü özledim."

     Annem inanmıyormuş gibi kaşlarını kaldırdı.

  "Tek neden bu değil, değil mi?"

     Başımı evet anlamında yavaşça salladım.

  "Diğer neden ne?"

  "Jungkook'un bana ihtiyacı olabilir. Ve ben ihtiyacı olduğunda onun yanında olamamaktan çok korkuyorum."

    Annemin yüzü anlamlandıramadığım bir şekilde gerilmişti.

  "Bu nasıl bir ihtiyaç peki?"

     Sorduğu soruyla bende gerilmiştim.

  "Jungkook'un bazı sorunları var anne. Ama o çok güçlü birisi. Ben olmadanda iyi olacağını biliyorum. Ama onun her zaman yanında olmak isteyen kalbimi durduramıyorum. Yanında olduğumda mutlu hissediyorum."

     Annem gülümseyerek saçlarımı okşadı.

  "Anlıyorum Jimin. Peki git. Jungkook'a da sanada güveniyorum. Jungkook'un yanında ol. Sana ihtiyacı olduğu belli. Birde bir daha gizlice iş çevirmek yerine gelip bana söyle. Yoksa o kulağını bu koparmadan bırakmam. Ona göre..."

    Kulaklarımı tutarak anneme gülümsedim. Ardından sıkıca anneme sarılıp yanaklarına öpücük bıraktım.

  "Teşekkür ederim. Seni seviyorum anne."

   "Hadi git artık. Daha fazla bekletme sevgilini."

     Utangaçca gülümseyip anneme el sallayarak evden çıktım. Koşarak Jungkook'un evinin bahçesine girip mermerden olan yolu hızla geçtim.

    Çelik kapıya ulaşınca hızlıca kapıya elimi vurmaya başladım.

    Endişe tüm bedenimi sarmıştı.

    En sonunda kapı açıldı. Tabi ben kapıya dayandığım için kapının açılmasıyla dengemi kaybetmiştim.

    Düşecekken belime sarılan kollar beni kaldırıp öne çekerken arkamda kalan kapıyı kapatmıştı.

  "Jimin?"

    Şaşkınca bana bakan suratı gördüğümde nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

  "Jungkook?"

  "Noldu böyle? Niye nefes nefesesin?"

    Yavaşça kollarının arasından çıkıp üzerimi düzelttim.

  "Sen öyle konuşunca telaşlandım."

    Gülerek elimden tuttu. Kendisi giderken benide yönlendirerek Jungkook'un odasına gitmemizi sağladı.

    İkimizde odaya girdikten sonra kapıyı kapatmıştık.

  "Aslında önemli bir şey yoktu. Sadece özledim. Çok fazla özledim. Bugün benimle uyur musun? Sen yanımda olmadığında rahat uyuyamıyorum."

    Masum isteğinin karşısında oturup ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

    Kollarımı beline sıkıca sardım. Ondan daha kısa olan boyum yüzünden başımı göğsüne yaslamak zorunda kalmıştım.

    Ne diyebilirdim ki?

    Her şeyiyle tertemizdi. Saf ruhu her şekilde kendini gösteriyordu.

    Geri çekildiğimde gülümseyerek yüzüne baktım. Cevabımı çoktan anlamıştı. Lafa gerek yoktu.

    Biz ilişkimizde hiç bir zaman söze yer ayırmamıştık ki...

    Bir çift göz bile birbirimizi anlayıp yaralarımızı sarmamıza yetiyordu...

    Dün benim sardığım kolunu elime aldım. Sargısı şimdi yerinde değildi. Muhtemelen Jungkook yine sıkılıp açmıştı sargılarını.

  "Bir şartla...-"

    İlk önce koluna baktım. Ardından tekrar yüzüne baktığımda suratını buruşturdu. Anlamıştı.

  "-... ilk önce kolunu saracağız ve diğer yaralarına pansuman yapacağız. Daha sonra istediğin kadar senin yanında kalabilirim."

    Son cümlemle birlikte gözleri parladı. Küçük çocuk gibi ellerini çırpıp tekrar bana döndü.

    Bense herkese göre soğuk olan onun benim karşımde bir bebeğe dönüşmesini mutlulukla izliyordum...

  "Söz mü?"

    Kıkırdayıp başımı evet anlamında salladım.

  "Hımhım, söz."

     Odadaki siyah koltuğa doğru koşup hoodiesini çıkardıktan sonra koltuğa oturdu.

    Gözlerim vücudunda gezinirken aynı anda hem seksi hemde tatlı nasıl olabiliyor diye düşünmeden edemedim.

  "Hadi bir an önce yap. Sana sarılıp uyumak istiyorum."

    Gülümseyerek ilk yardım çantasını alıp yanına gittim.

    Nereden başlayacağıma karar vermek için vücudunda kısaca göz gezdirip kollarından başlamaya karar verdim.

    Pamuğa batikon döküp kolunun üzerindeki dün yapılmış olan kesiklerin üzerinden geçtim.

    Nazik olarak canını acıtmamaya çalışıyordum.

    Jungkook'a baktığımda bir yandan ayaklarını sallıyor, diğer yandanda beni izliyordu. Canının yandığını bu kadar iyi saklamasına bir kez daha hayret ettim.

    Dikkatle batikonu olan kesiklerin üzerini sargı beziyle sarmaya başladım.

    Hem sıkmaması için hemde gevşek olup kaymaması için üstün bir çaba sarfediyordum.

  "Annen çok kızdı mı?"

    Jungkook'un sorusuyla gülümsedim. Benim için endişelenmesi hoşuma gidiyordu.

  "Imm hayır. Sadece nasıl olduğunu sordu."

    Jungkook şaşkınca gözlerini açtı.

  "Gerçekten mi?"

     Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onaylsdım.

  "Evet. Hatta Jihyoon kim üstteydi diye sordu bile."

    Jungkook'un kıkırtısı kulağıma ulaştığında ancak ne söylediğimin farkına varabilmiştim.

    Cidden, ben ne söylemiştim öyle?

  "Ee sen ne dedin? Kimin üstte olduğunu söyledin mi peki?"

    Sinir dolu bir bağırış bıraktım odaya. Ardından ellerimle saçlarımı çekiştirip cevap vermemeyi seçerek batikonlu pamuğu bu sefer boynundaki kesiklerde gezdirmeye başladım.

  "Ben söylemedim. Ben söylemeden annem söyledi zaten. Neymiş sen her anlamda daha baskın görünüyor muşsun..."

    Jungkook da gülüp burnumu sıktı. Kesinlikle burnum kızarmıştı.

    Dikkatle göğsüne ilerlerken kendimi tutamayıp sol göğsüne 2-3 tane öpücük bahşetmiştim.

    Jungkook'un titrediğini hissettiğimde ileri gidemedim. Sadece gülümsemekle yetindim.

  "Benim sorunlarım yüzünden kendini geri çekmen canımı yakıyor."

    Eliyle çenemi tutarak konuştuğunda gülümsemeye devam ettim.

    Yüzüme dikkatle bakarken göğsüne yaklaşıp tekrar öpücük bıraktım.

    Daha sonra gözlerine baktım. O da gülümsediğinde gerilen dudaklarına yaklaşıp dudağını da öptüm.

    Daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden yaralarına bant yapıştırıp çöktüğüm yerden doğruldum.

    Ellerinden tutup kaldırdıktan sonra onu yatağa yönlendirdim. Yatağa yavaşça uzanmasını sağladıktan sonra Jungkook'un dolabına ilerleyip üzerime beyaz bol tişört geçirdim. Altıma bir şey aramamıştım bile çünkü denk gelmeyeceğini biliyordum.

    Jungkook'un yanına uzanıp ikimizinde üzerini örttüm.

    Bir anda belime sarılan kollar ve boynuma gömülen suratla irkildim.

  "Çok güzel kokuyorsun."

    Gülümseyip saçını okşadım.

    Tam o anda karşıda gözüme takılan şeyle duraksadım. Daha net görebilmek için gözlerimi kıstım.

  "Hellooooo. Naber süs şekerleri sizi."

    Gelen sesle birlikte içimden lanetler savurdum. Bu çocuk bana hiç rahat vermeyecek miydi?

    Jungkook hala farketmemişti ve bu yüzden kalkmamıştı.

  "Ooo yanlış bir anda mı bastım sizi? Pardon ya. Bir dakika... -"

    Ellerini alaylı bir şekilde dürbün haline getirerek gözlerine siper etti.

  "-... aman tanrım, gözlerim yanlış mı görüyor yoksa Jungkook gerçekten senin boynunda mı yatıyor."

    Lanet olsun. Neden camı açık bırakmıştık ki biz?

    İkimizde kalkamayacak kadar uygunsuzduk. Üstelik Jungkook'un üzerinde sargılar da vardı.

    Ve Jungkook hâlâ hiç bir şeyin farkında değildi.

    Bir anda birisi Jihyoon'un kulağından turup geriye doğru çekti.

  "Aahhh! Anne ne yapıyorsun ya bir şey yapıyorum şurda. Jungkook Hyung'un üstü çıplak. Gözlerim kutsandı sanırım. Neden her yeri beyaz görüyorum anne?"

    Jihyoon iyice saçmalarken saçlarımı çekiştirmeye başladım. Bu gidişle erken yaşta kel kalacaktım.

  "Jungkook Hyung, hyung dememin bir sakıncası var mı?!"

    Sesini yükselterek konuşmasına rağmen Jungkook hâlâ onu duymamıştı. Her şeyden bir haber yatıyordu.

    Kaş göz işaretiyle gitmelerini söylediğimde annem Jihyoon'u pencereden çekmeye çalışıyordu ancak Jihyoon annemden kat kat daha güçlüydü.

  "Anne ne güzel manzara izliyoruz şurda. Çekiştirme ya. Dur dur tamam ahh! Tamam dur."

    Bir anda Jungkook adem elmamın üzerindeki ince deriyi ısırıp emmesiyle çığlık attım.

    Bu gerçekten beklemediğim bir davranıştı. Aniden olduğu için tepkimi saklayamamıştım.

    Çığlığımla birlikte domates gibi kızarırken annem ve Jihyoon şaşkınca bize bakıyordu. Annem bile donup kalmıştı.

  "Tanrım, ben daha küçüğüm... Anne neler oluyor? Yaşımı aştı galiba bu."

    Yeterince büyük olmasına rağman böyle davranan Jihyoon'un gözlerini annem kapatmıştı. Artık iyice çıldırma evresine gelmiştim.

    Jungkook kafasını gömdüğü boynumdan kaldırıp gülümsedi. Daha sonra yaklaşıp burnuma öpücük koydu.

    Daha kötüsü olamaz diye düşünüyordum artık. Resmen ifşa olmuştuk. Feci bir şekilde hemde.

  "OHA BE! Seviştiniz gözümüzün önünde!"

    Jihyoon'un aniden bağırmasıyla Jungkook'da sesi duymuştu. Dehşetle gözlerini kocaman açarken pencereye doğru döndü.

  "Eee şey biz yatalım. Zaten çokda geç oldu. Uykumda geldi benim. Hadi Jihyoon. Doğru yatağa. Hadi hadi. Size de iyi geceleeer."

    Giderken yine imalı bir şekilde göz kırpmayı unutmayan annemin Jihyoonla birlikte pencere kenarından kayboluşunu izledik.

    Jungkook bana dönüp ifadesizce baktı.

  "Sence annen üzerimi görmüş müdür?"

  "Bilmiyorum. Umarım görmemiştir."

  "Sence annen kızmış mıdır?"

  "Hayır bu imkansız bir şey. Hatta Jihyoonla birlikte parti bile veriyor olabilirler şuan."

  "İyi madem, o zaman uyuyalım tekrar."

     Hiç bir şey olmamış gibi aynı pozisyonuna döndüğünde gülümsedim.

     Mutluydum...

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Selaaam. Bu bölümü beğendim sanırım. Ama önemli olan sizin beğenmeniz. Umarım beğenirsiniz.... 😚😚😘😘😊😊😀

Nasılsınız?

Eğer bölümü beğendiyseniz lütfen alttaki küçük yıldıza basar mısınız? Basarsanız sevinirim... ⭐⭐

İki kitabımlada ilgili tavsiye ya da isteğiniz varsa bana mesajlardan ya da bölümün yorumlarından ulaşabilirsinizz.. 😚😚😉😉💗💗

Diğer yblerde görüşmek üzeree. Sizi çook seviyoruum... ❤️💜💙💚💛

   

  

Continue Reading

You'll Also Like

22.1K 1.8K 6
☯ Jeon Jungkook kızların sevilen idolü, ünlü ve milyarder şarkıcı, hayırsever bir adam. Park Jimin ise...bilirsiniz, o sadece Park Jimin'dir. Jeon Ju...
64.4K 4.5K 23
Hasta olan Jeon Jungkook, psikiyatr olan Park Jimin. "Ben havluyla kurulanmayı daha bitirmedim.." "Ne olmuş yani? Yeniden ıslanacaksın." asıl yazar...
121K 12.1K 22
| TAMAMLANDI | Aynı evde yaşayan iki arkadaşın kapısına bir bebek bırakılmıştı. #3 KookMin [15.07.2021]
214K 20.8K 29
Jungkook ünlü bir Twitch yayıncısıdır ve Among Us adlı oyunu oynamak üzere binlerce insanın katıldığı bir canlı yayın açar.