one step closer

By GoddessHerondale

21.7K 2K 2.9K

louis asi bir özgürlükler prensi ve aşk nedir bilmiyor; harry ise ona bunu öğretmekte kararlı (zor yollarla b... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
2.2
2.3
2.4
2.5: final

2.1

253 16 14
By GoddessHerondale

ekim 11 2019'da bu bölümün taslağını yazmaya başlamışım ve 3 yıl sonra geri döndüm... hayatımda öyle çok şey değişti ki bu süreçte ama bu hikâye benim için çok özel ve ne olursa olsun bitirmek istiyorum. o yüzden buradayım, okuyan birileri varsa eğer sizden özür diliyorum ve sizi çok seviyorum, her zamanki gibi İYİ OKUMALAAAAR💌

*

"Sessiz ol seni küçük yaramaz ergen," Harry'nin sesi aşağılar gibi olmaktan ziyade içinde bulunduğumuz, mideme kramplar sokan durumdan haz alır gibiydi. Elini bir kez daha hareket ettirdi.

Acınası durum şuydu ki uyumak benim için hiç bu kadar zor olmamıştı.

Niall'ın gök gürültüsünü bastıran horultu sesine geçen birkaç ayın ardından alışmıştım. Liam'ın belki de sevimli diyebileceğim uyku homurdanmaları bile değildi olay. Yanımda Zayn'in yatıyor olması bile değildi hatta. Harry'yle kaşık pozisyonunda yatarken vücudumun ona karşı olan doyumsuzluğunun hep kendini yanlış yerlerde göstermesiydi. Niall birlikte kalmayı teklif etmemeliydi, Liam ona yavru köpek gibi bakmamalıydı. Zayn ve ben yataklarımızı birleştirmemeliydik, kulağa düşününce bile anlamsız geliyordu.

"Tanrım Harry, patlayacağım biraz hızl-"

Diğer elini ağzıma daha sıkı kapattığında söylediğim boşlukta kaybolup gitti. Penisimdeki tutuşu hızlanmamakla birlikte içimi acıtan bir yavaşlıkla aşağı yukarı iniyordu. Arkadan kalçalarıma bastırmaya devam etti. Her ufak hareketimizde sadece bizim yattığımız karyola hafifçe sallanarak küçük küçük sesler bırakıyordu odaya. Öyle heyecanla dolmuştum ki Zayn'in gecenin üçünde Harry bana sürtünüp bir yandan da handjob verirken bizi görmesinin bile bir önemi kalmamıştı artık. Tabii Harry için önemliydi, önemli olacak ki bir bunak kadar ağırdan alarak yapıyordu bu işi.

"Kendi azgınlığın yüzünden bu hâldesin," Harry çok alçak bir sesle kulağıma bastırarak fısıldadıktan sonra ağzımdaki parmaklarına doğru soludum. "Bir an bile dokunulmadan duramıyorsun."

Bir şey söyleyecektim ki parmaklarını bastırıp "Şhh," diye ekledi. Eli penisimin başını sıkıştırırken inlememi bastırmak zorundaydım. Ama bir yandan onun kalp kırıcı bir yavaşlıkla sürtündüğü kalçamla bunu yapması çok zordu.

"Boşalmam sabaha kadar sürecek Harry," ellerini ağzımdan gevşettiği bir an çok hızlı söyledim. Sesim biraz yüksek çıktı ama sorun değildi. Üçü de hâlâ uyuyordu.

"Yüce İsa..." Harry'nin yüzüne dönüp bakamıyordum ama o kahrolası yakışıklı prens suratına baksam boşalmak daha kolay olurdu. Ya da sadece seks esnasında ortaya çıkan, kirli konuşarak bile beni sona getireceğini düşündüğüm cümlelerini kursa. Elleri öyle yavaş davranıyordu ki karnıma azgınlıktan resmen kramplar girmişti ve bir an önce becerilmek istiyordum. Harry İsa'nın adını söyledikten sonra "Seni çok fena sikmek istiyorum Lou," diyerek ekledi.

Her zaman aynı şeyleri düşünmemizi seviyordum.

"Yap öyleyse," dedim ağlar gibi.

Elini hemen çamaşırımın içinden çıkartıp Zayn'le paylaştığımız yatakta yorganı o uyanmasın diye sessizce açıp beni de kucaklayarak odadaki banyolara koşturdu. Giderken dolaba ayağını çarpmış olacak ki yüksek sesle "Sikeyim!" diye bağırdı. Zayn'in meleksi yüzündeki uyku ifadesi birazcık dağılsa da umurumda değildi. Yarım kalan bu işi tamamlamazsak kasıklarımdaki ağrıdan ölecektim.

Harry beni banyonun mermer zeminine tüy gibi indirdiğinde kapıyı nihayet kapattı ve lavabolara doğru üstüme yürürken geri geri gidip kıçımı fayansa çarptım.

"Seni azgın," kolları belime sarılıydı, "Beni gecenin üçünde uyandırıp Azdım Harry bir şeyler yap, dememelisin."

Başımı geriye atıp onun o heykel gibi özenle oyulmuş yakışıklı yüzünü arzuyla süzdüm. Her zaman mükemmel görünüyordu, her zaman. Hiçbir zaman gerçekten gerekmedikçe nezaketi bırakmazdı, bana bağırmazdı, kavga ederken (ki bu zordu çünkü ikimiz de inatçıydık) bile düşünmeden bir şey yapmazdı. Flörtleşmeyi seven o yalnız çocuğu hep içinde bir yerlerde taşıyordu. Biraz önce bana tüy gibi yavaşlıkla dokunurken nasıl içimi ezdiğini hissetmiştim. Onu seviyordum, keşke bu kadar hata yapmasaydım.

"Harry," dedim parmaklarımdan birini çikolata rengindeki bukleye dolayıp. "Senin için böyle hissetmek beni korkutuyor."

Kaşları bariz bir şekilde çatılırken belimdeki sarılı kollarının daha da sıkıldığına yemin edebilirdim.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Doyumsuz," dedim bir çırpıda. "Siktiğimin okulunda senden bir an bile ayrı kalamıyorum." Derin bir nefes verdim, bu anlayabilecek birisi için bir aşk itirafıydı. "Başta sadece cinsellik için olduğunu düşünmüştüm. Ama o gece Zayn'i hiç istemedim, onunlayken de seni istedim. Sen odaya girdiğinde melek olduğunu sandım. Ve sonra o evde benimle aşk yapacağını söylediğinde..."

Asla böyle şeyler konuşmazdım, dinlememi istiyor, anlamayarak bakıyordu. Pantolonumdaki şişlik bile Harry'nin karanlıkta parlayan gözlerinden önemli değildi. MJ'nin mesajlarıma cevap vermemesi önemli değildi, dışarıdaki gök gürültüsü önemli değildi, Zayn'i balodan önce öpme isteğimin şiddeti önemli değildi. İskandinav tanrıları ya da Çin Seddi önemli değildi. Korkuyordum çünkü ben umursamaz biriydim, korkuyordum çünkü olması gereken bu değildi, korkuyordum çünkü o kaybedilmesi çok kısa sürecek bir oyundu.

"Kaçacağız ve orada hepsi son bulacak," diyerek bana güvence verirken ses tonu şaşkınlıkla huzur hissi arasında koşturan bir tavşandı.

Kaçacağını bile kabul etmesi zordu. Hevesli bir şekilde ben istemiştim ama şimdi sırf benim için bunu onaylıyor olması göğsümü sıkıştırıyordu.

"Ailenden ve yaşadığın yerden habersizce çekip gitmek istediğine emin misin?" Çekingence sordum, hayır dese hem kalbimin kırılacağı hem de mutlu olacağım bir soruydu.

"Louis," diye fısıldadı ellerini yüzümün iki kenarına koyup elmacık kemiklerimi okşarken. "Louis sen yalnızca şimdi karşında duran Harry'nin değil tüm hayatını derslere ve bilgiye adamış, herkesi gururlandırmak zorunda olduğunu hisseden o yalnız çocuğun da hayatı boyunca isteyip beklediği kişisin. Bunun Zayn olduğunu sanıyordum ama o sanırım yalnızca kardeş gibi görerek sevdiğim biriydi. Sen farklısın, sen... Seni hiçbir şeye değişmem."

Midemin gerisinden kaburgalarıma havalanan kelebekler yine iç organlarımı konuşturmaya başlamıştı.

Beynim, "Ona bunu yapma, hayalleri var," diyordu.

Kalbim ve dudaklarım iş birliği içinde beynime tepeden bakarak "Öp onu ve verdiği her şeyi kabul et," dediler ortak ağızdan. "Sende ona her şeyi ver."

Penisim bile şu an biraz önceki gibi ilgi orospuluğu etmeyerek bu konuşmanın gidişatıyla kendi kaderini tahmin etmeye çalışırken yatışmış hâlde dinliyordu.

"Hayallerin, annenle aran nasıl olacak?"

"Benim hayalim sensin Lou. Annem bunu anlayacaktır."

"Tanrım..." gözlerimi yere diktim çünkü yüzüm kızarmıştı ve ağlayacak gibi hissediyordum. Ve ağlmak istemiyordum çünkü bu Harry'i korkuturdu ve hey- kimi kandırıyorum ki? Harry tuzlu gözyaşlarımı yalar, yanaklarımı öpücüklere boğar ve mutluluğum için elinden gelen her şeyi yaparak yine tek bir kusuru olmadığını bana milyonuncu kez göstermeye çalışıyormuş gibi davranırdı. "Harry lütfen beni al."

Harry'nin elmacık kemiklerimden çeneme inen parmaklarıyla dudaklarımız birleştiğinde kendimi şuursuzca ona ittim. O ise her zamanki gibi beni kaldırarak lavabonun fayanslarına oturttu. Pijamamı aşağı indirdiğinde penisim yine uyandı çünkü tamamen sertti ve Harry'nin dokunuşlarına muhtaçtı. "Seni alacağım bebeğim ama çok gürültülü olacak."

Bebeğim...

"Lütfen," diye yalvardım omuzlarına tutunup onun da eşofman iplerini çözerken. "Umurumda değil, sadece beni al."

"Bana başka bir şans vermiyorsun," dedi Harry onun için açtığım bacaklarımdan uzaklaşıp kapıdaki askılığa yürümeden önce. Asılı duran bornozları gösterirken "Hangisi senin?" diye sordu.

"M-mavi olan."

Ne yapacağını şaşkınlıkla izlerken bornozun kuşağını çıkarttığında nefesimi tuttum.

"Onu ağzıma bağlayacaksın." Bir çırpıda söylediğimde gözleri beni denemek ister gibi bakıyordu. Herif tek tek bütün fantezilerini üzerimde uyguluyordu ve ben buna tapıyordum. "Bağlayacak mısın?"

"Pekâlâ Louis," dedi parmaklarıyla saymak için durduğunda "Niall'ın uyanacağını sanmıyorum fakat kendisinin eşcinsel sikişine olan merakını göz önünde bulundurunca kokumuzu alıp yanında bir film ekibiyle buraya gelmesi an meselesi olabilir."

Birinci madde için indirdiği parmağıyla ben de onun ellerinden saymaya başlayıp kıkırdadım.

"İkincisi, Liam'ın bizden haberi yok ve bunu eski oda arkadaşıyla yeni oda arkadaşını kendi banyosunda seks yaparken görerek öğrenmek isteyeceğini sanmam."

"Ve üçüncüsü Zayn'in seninle ve benimle olan geçmişini düşündüğümüzde ki az önce üçümüz beraber uyuyorduk-"

Kıkırdayarak ellerini ellerime geçirdim, "Ağzımı bağlamak için bu kadar ikna edilmeye ihtiyacım yoktu. Şimdiden kaya gibi sertleştim."

Harry elimden birini bırakıp gülerek ağzımı bağladığında başım omzuna düştü.

"Geriye yaslan, aşkım."

Midem heyecandan bükülürken ağırlığımı dirseklerime vererek geriye yaslandım. Bu açıdan yine araba seksimiz gibi rahatsız ediciydi. Ya da çılgın piyano tuşları harmonisi. Ama içimden bir ses bunların bir gül bahçesindeki tek bir gülün bir yaprağının düşmesi kadar önemsiz olduğunu söylüyordu. Kendi rahatımı böylesine düşünmeme rağmen Harry'i memnun etme isteği her zaman daha ön plandaydı. Karşılık bile beklemiyordum aslında, hiçbir şey yapmazken bile her şey olabilmek bana Harry'nin öğrettiği yeni bir duyguydu. 

Harry yataktakinin aksine çok aceleciydi. Duygusal konuşmaların onu ne kadar azgınlaştırdığını ve bu işi tutkuyla yaptığını çok iyi öğrenmiştim. Ön sevişmeyi kısa tutarak eğildi ve deliğime yanaştığında kalça yanaklarımı tutup günahkâr ağzını öne iterek beni açmaya başladı. Dişlerimi ve yanaklarımı sıkıyordum yoksa çok ciddetli bağırırdım. Harry işini ustalıkla yapıyordu. Yalıyor, içeri itiyor ve beni genişletmeye çalışıyordu. Birkaç dakika sonra tekrar kalkıp uzun boyunu ortaya çıkardığında "Çok darsın, aşkım," diye sessizce söyledi. Sesinde boğuklaşan şehvet başımı döndürüyordu. Omzuma bir öpücük bıraktı. 

Bacaklarım iki yanına sarılıyken sabitleyip içime girdiğinde hemen eliyle başımı tutup göğsüne gömdü. Hareketleri hızlanırken o da başını boynuma yapıştırıp omzumu ısırarak beni becermeye başladı. Mükemmel hissettiriyordu ve başım dönüyordu. Bitirip tamamen yatışmış hâlde tekrar Zayn'le paylaştığımız yatağa dönerken bunun iyi bir fikir olmadığını ikimiz de biliyorduk. Bacaklarımız tamamen sarmaşık gibi birbirine dolanıp iç içe yatarken bile asla pişman değildim.

*

"Hey, Lou... Uyan." 

Harry'nin sesiyle hafif bir küfür eşliğinde gözlerimi açtığımda ışık korneamı yaktı. Elimi siper ederek kafamı kaldırdığımda ilk başta kafamı çevirip yan tarafıma bakmıştım; Zayn yoktu. Niall ve Liam'da öyle. Neredelerdi?

Vücudum uyuşmuştu çünkü bütün gece Harry'nin bedeni üstümdeydi ve erken saat seksinden sonra yorgun argın birbirimize dolanarak uyuyakaldığımızda- Aman tanrım... Bizi görmüşlerdi. Haftasonuydu ve çoktan kahvaltı için yemek salonuna gidip tembel tembel oturarak kahvaltı ediyor olmalılardı. Zayn gece uyanmış mıydı? Seviştiğimizi duymuş muydu? Sabah bizi gördüğünde ne hissetmişti? Harry yüzümdeki panik ifadesine baktığında omzumu okşadı "Sorun değil, hallederiz." Başımı salladım ama aklım Zayn'i ilk öptüğüm gün Harry'nin bizi görmesinde kalmıştı. Şimdi aynısı onun başına gelmişti ve kendimi kötü hissediyordum. "Hadi ama," Harry'nin elmacık kemiğime bıraktığı okşamayla dikkatim dağıldı. "Sorun yok."

Giyinip dışarı çıktığımızda yılın bu ilk ayının soğuğunda içim ürpermişti. Harry kahvaltı salonuna yürürken neşeli gibiydi ama benim içimde aptal, anlamsız bir huzursuzluk vardı. Bir terslik olacak gibi hissediyordum.

"İçeri girdiğimde direkt annemin yanına geçeceğim bebeğim," diye alçak sesle söyleyip soğuktan kızarıp pembeleşen burnumun ucunu öptü. "Akşama dek görüşemeyebiliriz, sana mesaj atmaya çalışacağım. Eğer çarşıya gidersen vadiden benim arabamı alabilirsin." Pantolonunun cebinden araba anahtarlarını çıkarıp elime tutuşturduğunda montumun yakalarını düzeltiyordu. "Çocukları dert etme, sorarlarsa söylersin. Onlara her zaman güvenirim."

Sessizce başımı sallayıp anahtarları cebime sıkıştırdıktan sonra dudaklarıma son bir kez öpücük kondurdu ve mutlu, seyrek adımlarla tüm yakışıklılığını gözler önüne sererek kahvaltı salonuna girdi. Onun ardından ben de girdiğimde pekâlâ bizim çocukları her zamanki yerlerinde bulmam uzun sürmedi.

Masaya oturduğumda hepsi her ne konuşuyorsa sustu ve şöyle bir bana baktı. Montumu çıkarıp iskemleye asarken üzerimdeki huzursuzluk hâlâ devam ediyordu.

"Günaydın," dedi Liam. "Iııı, uyandırmak istemedik-"

"Ben birkaç fotoğrafınızı çektim," diye itiraf etti Niall omuz silkerek. "Bunu bize nasıl söylemezsiniz? Bebeklerinizi sevmek için can atarken hem de!" Tehdikâr işaret parmağını gözümün önüne sallayınca gözlerimi kırpıştırdım. "Eeeee, bebek ne zaman?" diyerek en normal ve rutin sorusunu sorduğunda Zayn onun kafasına bir fiske vurdu.

"Tanrım, sus artık." Homurdanarak çayını içti.

"Ne ya? Gençliğim gidiyor, artık amca olmak istiyorum. Kız olursa teyze, eheh."

Gevşekçe gülümsediğinde gözlerimi kaydırıp Harry'e baktım annesinin yanına oturmuştu ve bana bakmıyordu. Arkası dönük ona benzeyen güzel müdireye bir şeyler anlatıyordu, muhtemelen gecesinin nasıl geçtiğiyle ilgili şeyler. Yanaklarıma ateş bastı.

"Yüce Kral Arthur! Resmen kızarıyor," Niall dirseğiyle Liam'ı dürtüp beni işaret ettiğinde bakışlarımı Harry'den çocuklara yönlendirdim.

"Niall, kes şunu öyle bir şey değil..." Kaba konuşmamaya çalıştım, ben, ilk kez.

"Sarmaş dolaş uyuyordunuz Louis," Liam gülümsedi.

"Tamam evet ama..." Bunu nasıl açıklayacaktım ki? Harry'i beni sevdiklerinden daha çok seviyorlardı. Senelerce aynı odada kalmışlardı, sonradan gelen, kaba ve umursamaz Los Angeles'lı olan bendim. Harry onlara da mükemmel davranıyor olmalıydı. Bu işin sonunda okullan gittiğimizde herkes benim yüzümden olduğunu bilecekti.

Zayn bana hüzünle baktı, "Louis Harry'e oldukça saf ve çıkarsız şekilde âşık oldu öyle değil mi Louis? Zaten onlara bir şey hissetmeden sarılıp öpecek biri değildir o. Öyle değil mi, Louis?"

Zoraki olsa da gülümsemeyi başardım, "Kesinlikle."

Oyun gerçeğe dönmüştü ve her dakika daha çok köşeye sıkıştığımı hissediyordum.

*

Harry, sana bir şey söylemeliyim. Bunu fikrimi değiştirmemek için hızlıca söyleyeceğim. Seninle yakınlaşmamın tek sebebi birilerinin bizi şikâyet edip Bayan Styles'a söylemesi ve onun beni bu okuldan kovmasıydı. Tanrım, buradan nefret ediyordum, seni sadece beni iyi beceren yalnız ve sıkıcı bir adam olarak görüyordum, çocukları sevmemiştim, okulu ve tüm bu yağmuru, kurşuni havayı ve içimi boğan gri bulutları. Fakat sonrasında sen o gri bulutları dağıttın. Seni sevdiğimi sana bir kez bile söyleyemedim. Ama şimdiyse seni seviyorum. Yağmuru, üstü açık arabaları, bulutları. Önceden hiç siyah ve beyazın karışıp güzel görünemeyeceğini düşünüyordum. Çünkü sen ve ben siyah ve beyaz gibiyiz. Artık grinin bana uygun olduğuna karar verdim. Şimdiyse bunların hiçbir önemi yok çünkü seni kaybedeceğim. O yüzden gitmeye karar verdim. Birlikte gittiğimiz uçuruma. Arabanı orada bırakacağım. Seni yeniden yalnız bıraktığım için üzgünüm, bensiz daha mutlu olacaksın.

Gönderildi, 22:36 Cumartesi

Oturduğum barda kendime bir içki daha söylerken country tarzında bir müzik kulaklarımı uğuldatıyordu. Yeteri kadar sarhoş olmasam asla böyle bir mesajı Harry'e yollayamazdım. Okuyunca o güzel prens kalbinin nasıl kırılacağını, bana gitme derken bile öpücüklerinin içimi nasıl ezdiğini düşünüyordum.

Yanıma benden yaklaşık bir karış daha uzun boylu bir kadın oturmak için istediğinde başımı ellerim arasına almış perişan hâlde, raftaki içki şişelerinin parlak renklerini izliyordum.

"Oturabilirsiniz," dedim sakince.

"Güzel bir içki biliyorum," dedi kadın feminen, güçlü bir ses tonuyla. "Senin gibi genç bir adamın yüzünün biraz gülebilmesi için."

Başımı bile kaldırmadan, "Ben eşcinselim," dedim.

Kadın bir kahkaha patlattığında gerçekten güzel gülüşünün altındaki yüzü görebilmek için ona bakma ihtiyacı hissettim. Olgun yüzünde ağır bir makyaj vardı ve kızıl-bakır bukleleri yüzünü hafifçe perdeliyordu. Yine de tanıdık simasıyla çok güzel bir kadın olduğunu söyleyebilirdim.

"Annen olabilecek yaştayım, küçük beyefendi. O yüzden kadınlığımı dert etmemelisin." Önündeki kadehi incecik ve gerçek dışı görünen upuzun parmaklarının arasına alıp dolgun dudaklarına götürdü. Kadehte rujunun izi çıkmıştı. "Buralarda mı yaşıyorsun?"

Onu bir daha nerede görecektim ki? Sarhoşluğumdan destek alarak başımı salladım. "Welton Mülkü'nde yurtta kalıyorum," dedim. "Oh hayır kalıyordum."

"O okulu bilirim," dedi kadın ben içkimi dikerken. Barmene yenisi için işaret yaptı, "Ben ısmarlıyorum."

"Sağol," dedim basitçe. "Bir çocuğunuz var mı? Welton'da mı okuyor?"

"Ah evet, bir çocuğum var," dedi kadın birden ses tonu mutlulukla değişerek. "Onu ziyaret etmek için şehre geldim."

Masaya yeni gelen içkileri önümüze çektiğimde kadın adımı sordu. "Louis," dedim. "Sizin?"

"Beth," dedi kadın gülümseyerek. "Seninle tanıştığıma memnun oldum Louis. Kafandaki dert neyse, bu kadar da umursama. Sen çok genç ve yakışıklı bir erkeksin."

Beni süzdüğünde kıkırdadım, sarhoşluğum bizi daha da yakınlaştırmıştı. "Teşekkürler."

"Neden kalıyordum dedin? Okula dönmeyecek misin haftasonu izninden sonra?"

"Hayır."

"Neden?"

"Çünkü kovulacağım," dedim. "Müdirenin çocuğunu kendime âşık etmek gibi bir suç işledim. Ama daha kötüsü kendi oyunumun içine düştüm, ben de ona âşık oldum Beth."

"Oh," kadın duraksadı ve kadehini tek dikişte bitirdiğinde cebindeki mendille dudaklarına bastırdı. "Sen... Kızından bahsetmiyorsun değil mi?"

Gemma'yı diyordu, o Harry'nin ablasıydı. Eğer kadının çocuğu da Welton'daysa Harry'i bilmesi normaldi ve belki Gemma'yı da duymuş olabilirdi. Yine de sırıttım, "Hayır ben gerçekten eşcinselim. Oğlundan bahsediyordum."

"Anlıyorum..."

Sonradan aklıma gelmiş gibi kadına döndüm. Yüzü gerçekten tanıdıktı ama sarhoşluğun etkisiyle de çıkaramıyordum. "Artık gitmeliyim, Beth. Pansiyonda kalacağım. Seni tanıdığıma sevindim. Oğlunu göreceğin için mutluyum o yüzden ıııı iyi geceler ve şey, tabii ki, ah içkiler için de t-teşekkürler," sendeleyerek kalktım ve bardan uzaklaştım.

"İyi geceler Louis."

*

Okulun çok yakınlarında bir pansiyonda kalıyor, camın önünde yurdu izleyerek sigara içiyordum. Liam beni aradığında telefondaki yazıyı okumak bile benim için zordu.

"Louis, selam. Harry ile mi berabersin?"

Sigaramdan bir nefes alırken "Hayır," dedim. "Neden?"

"Saat 12'yi geçiyor, ben sadece merak ettim bilirsin, iyi misin falan diye." Sesinde bir sorun yoktu. "Dolabını kilitlemişsin, senden sweat alacaktım."

"Aslında bahçedeyim," dedim yalan söyleyerek. "Geceyarısı gelebilirim. Dalgınlıktan kilitlemişimdir." Sigarayı söndürüp yurdu izlemeyi sürdürdüm.

"Pekâlâ dostum, hava çok soğuk. Üşütmemelisin. Görüşürüz öyleyse."

"Görüşürüz Liam," dedim burnumu çekerken. Kimse onun gibi beni düşünmüyordu.

"Liam," dedim son bir kez.

"Evet, Lou?"

"Hiç," dedim yurdun erkek yatakhanesinden vadideki evden çıkan dumanları ve sisi izlerken. "Teşekkür ederim."

Liam güldü, "Önemli değil dostum."

Kapattım.

Odamdan çıkıp aşağı inerken yurda doğru girmeyi düşünüyordum. Harry benden nefret etmesine rağmen onu son kez görmek istiyordum. Pansiyonun eski Ortaçağ tavernalarına benzeyen mimarisindeki girişten çıkacakken "Hey!" sesiyle arkamı döndüm.

"Merhaba Louis!" Ufak tefek bir bücür sırıtarak aceleyle el salladı.

"Sende kimsin?" diye sordum huzursuzca.

"Bana kaş piercingini vermiştin," dedi çocuk biraz kırgın görünüyordu. Yüzünü asınca burnunun üstündeki çiller kıpırdaştı. "Fizik çalıştıracaktın hani..."

"Oh hatırladım," Ben de çocuğa gülümsedim. "Burada ne işin var, hem de bu saatte?"

"Bu pansiyonu babam işletiyor," diye açıkladı. "Haftasonları çarşı iznimi burada ona yardım ederek geçiriyorum. İş öğrenmek için falan." Çocuk bana hayranlıkla gülümsüyordu.

"Harika," dedim gitmem gerektiğini hissederek. "Seni gördüğüme sevindim ufaklık."

"Ben de Louis," dedi ve otuz iki diş sırıtarak el salladı.

Pansiyondan zil sesiyle çıktığımda soğuk içimi ürpertmişti. Harry'i düşünmeden edemiyordum. Neredeydi, ne yapıyordu? Mesajı okumuş muydu? Ne düşünüyordu? Bahçenin çitlerinden sessizce çevik bir hareketle atladığımda giriş kattaki yurdun camlarına yanaşmıştım. Açık pencerelerden birine atladığımda bizim koridora biraz sarsakça düştüm. Odaya girmeden tam kapıda Zayn'le karşılaştığımda tüm vücudum elektrik çarpmış gibiydi.

"Louis," dedi kolumdan tutarak. "Ne yapıyorsun?"

"Zayn seninle konuşmalıyım," dedim aceleyle. "Ben... Üzgünüm. Böyle olsun istemezdim."

"Ne sikimden bahsediyorsun Louis? Sarhoşsun."

"Hayır hayır, dinle." Ellerimi onun omuzlarına koydum. "Harry'i üzdüğüm için..."

"Ona ne yaptın?" Sesi birden yükseldiğinde ağlamak istiyordum. "Ona ne yaptın?" diye tekrarladığında yüzlerimiz çok yakın duruyordu.

"Daha yapmadım ben-"

"Tanrım Louis! Yetmedi mi artık?" Zayn bağırdığında ağlamaya başlamıştım ve böyle göründüğümü umursamamak için de fazlasıyla sarhoştum. "Biliyorum, biliyorum..." diyerek sayıklıyordum.

O sırada bir çocuk koridordan geceyarısı için fazlasıyla dışarıya uygun bir giyimle belirdiğinde "Malik, Tomlinson," dedi soğuk bir sesle. Yüzünde sinsi bir ifade vardı. "Sesinizi kesin artık."

"Siktir git Jeffrey," dedi Zayn pis pis. Onu tanıyordu, konservatuar okumak isteyen müzik sınıfının birincisiydi. "İşine bak."

"Aptal," diye iç geçirdi Jeffrey ve bana buz gibi bir bakış atarak gecenin karanlığında koridorda kayboldu.

"Louis git buradan," dedi Zayn o gittikten sonra. "Buraya hiç ait olmadığını biliyorum."

"Gideceğim!" Bağırdım. "Nasıl bir suç işlersem işliyim bu okuldan atılıp gideceğim zaten Zayn. Artık hiçbir şey umurumda değil." Gözyaşlarımı sildikten sonra ona son kez baktım ve kalbimdeki acıyla camdan aşağı geldiğim gibi inip bir sigara yaktım. Çakmağı sinirle bir kenara fırlattığımda gözlerim kapanıyordu. Harry, diye düşünüyordum.

Sigaramı ağlayıp yalpalayarak zorlukla içerken burnuma iğrenç bir koku doluştu. Birden hava sıcaklamış ve sis artmıştı. Gözlerimi kısarak "Hassiktir," diye mırıldandım. Geriye döndüğümde gördüğüm şeyle ise adeta birkaç saniye içinde ayıldım.

Yangın.

*

bu bölümü yazmaya bu kadar yakınken 3 yıllık bir ara verdiğim için de çok mutsuzum çünkü daha 1. bölümü yazarken bile bu yangın bölümünü yazacağım için çok heyecanlanıyordum... soooooo biraz paslanmış olabilirim tabii, geçenlerde yayınladığım larry one-shot çok daha güzel olmuştu bu bölüme kıyasla. ama fena değil gibi, umarım sevmişsinizdir. şu yazar notlarını yazmayı bile özlemişim :') bir sonraki bölüm de hızla gelecek!!! see youuuu <3

15.02.2023


Continue Reading

You'll Also Like

24.3K 2.8K 45
"Kimse beni senin sevdiğin gibi sevemez, Zaynie." #ziam texting -angst-
14K 305 102
istediğiniz fotoğrafları bula bilirsiniz umarım beğenirsiniz ♥️🌹
27.9K 136 6
"Seni bir yaz günüyle kıyaslayayım mı?" dedi Alfred. Kemal hafifçe gülerek reverans yaptı. "Lütfen." "Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakı...
8.2K 685 18
"Merhaba " "Z-zayn ... Kalifornıya'dayım ve eskiden kim olduğumuz hakkında düşünüyorum" ◾◾◾◾◾ °Azcık angst °One Direction kardeşliği °Gerçek hayata y...