one step closer

Por GoddessHerondale

21.7K 2K 2.9K

louis asi bir özgürlükler prensi ve aşk nedir bilmiyor; harry ise ona bunu öğretmekte kararlı (zor yollarla b... Más

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5: final

1.4

1.3K 79 271
Por GoddessHerondale

⚠: 💦💦 👌🏻👈🏻

*

Louis Tomlinson tarafından iki sesli mesajınız var.

Mary Jane... Uhm, nasıl başlasam bilmiyorum. Pekâlâ, içimden geldiği gibi konuşacağım, yani hep yaptığım gibi. Başıma bela olan her olayda olduğu gibi... Iıı şuan noel tatili için kasabanın kuzeyinde dağların çevrili olduğu bir köydeyiz. Bu evi bizim için Harry buldu ona da kâhyasının bilmem-neyi söylemiş. Evet, beraberiz. Bunu söylemek zor, kabullenmek daha da zor. Sırf kendi isteklerin şiddetle tek bir çıkışı işaret ediyorsa insan bazı yenilgilere düşüyormuş. Harry de benim yenilgim oldu, Jane. Ne kadar acınası, berbat bir adamım ben. Onun vücudunu kullanmak, onu kullanmak... Ne rezil, korkak bir adam. Jane, günlerdir öyle şeyler oluyor ki artık ne düşüneceğimi, nereye kaçacağımı bilmiyorum. Annem olsa tüm bunlar yaşanmazdı, sen mesajlarımı yanıtsız bırakmasan, siktiğimin telefonlarını açsan, böyle olmazdı. Oh, kabul. Kendi hatalarımın sonuçlarında bir başka insanı suçlamıyorum. Ama iki adamı aynı anda kullanıp sevmek, biri arkadaşım biri ise dünyadaki en muhteşem insanken. Ah Jane, onu bu denli pis bir amaç uğruna kullandığım için öyle pişmanım ki... Tamam tamam, ağlamayı kes, ağlamayı kes Tommo the Tease.. İyiyim. Ah bir saniye, burnumu sümkürmem lazım-
Evet, geldim, pekâlâ... Şimdi yaptıklarımdan pişmanım. Bana iyi davranmasına katlanamıyorum ama onu üzemeyeceğimi de biliyorum. Bu okulda daha fazla duramam. Ben gidiyorum, kaçıyorum. Yani... gidiyoruz. Harry ile beraber. Her şeyi bir kenara bırakıp uzaklara- ...Jane, kardeşim. Seni çok özledim, umarım en yakın zamanda bu mesajı dinlersin. Sanat tarihi okuduğu için çoktan Burger King'e eleman olan Brezilyalı sevgiline selam söyle. Sanatta kaybettiği başarıyı aşkınızda bulursunuz umarım. Seninle olmak ve saçlarını örmek isterdim. Ama sanırım artık örebileceğim yeni saçlar var.
Seni seviyorumseniseviyorumseniseviyorum. Her zaman.

*

Çığlık atıyordum. Tek bildiğim buydu; ortalığı ayağa kaldıran uzun haykırışlar.

O rock grubunu aptal bir ergen filminde keşfettiğimde Mary Jane ilk sigarasını içmişti. Kestane rengi saçları yeni uzuyordu, göğüsleri büyüyordu, o zaman düzensiz reglini geçirdiği zamanlardan biriydi. Epilasyona başladığım için keyifliydim. Jane ve kendim için kutu dondurma ve tacho almıştım. Los Angeles'ın uçsuz bucaksız göklerinde güneş hiç olmadığı kadar yakıyordu. O zamanlar öyle mutluydum ki uçan kuşlardan daha yükseklerde hissediyordum kendimi. Onlar kadar da özgür.

"Kalmak istemiyorum, gitmek istemiyorum..."

O zamandan beri böyleydim işte. Uyumsuz, asi, ne istediğini bilmeyen. Şarkının sözleri ne de çok hoşuma gitmişti sırf ruhumda bir parçayı yansıtıyor diye.

Babam fark etmesin diye başlarda mentollü sigara içerdim, Mary Jane mentolü dişiyle patlatırdı.

Futbolu o yaşlarda bıraktım. Çünkü kalp hastasıydım, koştukça nefeslerim kesiliyordu.

"Yolumda engel değil."

Kaşımı deldirdiğimde ağlamıştım.

Zayn'i seviyorum ve Harry'i daha çok seviyorum.

Artık bu okulu da seviyorum.

Kalmak ve gitmek istemememi sağlayan o sebep dışında. Hepsini seviyorum. Liam'ın şefkatini üzerimde hissedebiliyorum. Niall'ın esprilerini özlüyorum. Özleyeceğim tüm o şeyler...

Göğsümü yakan bir çığlık koyverip uyandığımda, gözlerimi açar açmaz ilk gördüğüm şey Harry olmuştu. Şarabın sarhoşluğundan gecenin sonlarına dair detayları hatırlayamasam bile Harry'nin bacaklarımın arasında kıvrılıp göbeğimi yastığı olarak kullanmak istemesi hayal meyal gözümde canlanıyordu. Şimdiyse yeşil gözleri mor halkalarına ev sahipliği yaparken hâlâ yakışıklı yüzüyle şaşkınlık içinde irkilmiş suratıma bakıyordu. İkimizin iç çamaşırlarını da gece o giydirmiş olmalıydı. En son hatırladığım... deliler gibi sevişerek uyuyakaldığımızdı.

Hayır, hayır. Parçalar bütünleri oluşturarak zihnime dün geceden kesitler bırakırken inleyerek kalktım. Harry dirsekleri üzerinde doğrularak alttan bana bakıyordu. Bu açıdan gözleri cam gibiydi ve bütün gün bu gözlere bakarak ne kadar şanslı bir herif olduğumu hatırlatabilirdim kendime.

"K-kâbus gördüm. Sadece... çok gerçekçi ve farklıydı. Aklıma... yaşadığım bazı olayların görüntüleri geldi. Çok tuhaftı..."

Konuştuğumda kaşlarını çatarak derin bir sesle hmmladı.

"Ne hakkında gördün?"

Gözlerimi ovuşturarak düşündüm. Gördüklerim... Nasıl anlatılırdı, bilmiyordum ki.

"Los Angeles'taki arkadaşlarım -yani, hayır sadece Mary Jane vardı." Kırmızı dudaklarımı aynı şekilde ıslatıp devam ettim, "Bir hayalet gibiydim. Kendi anılarımı uzaktan seyrediyordum. Bu çok kötü değil midir? Anılarım benden çalınacak gibi hissettim. Ama eğer anılarım olmazsa ben kimim ki? Siktiğimin Notebook filminde değilim, kendimi yapayalnız hissettim."

Sesimin titremesi Harry'nin elimi tutmasıyla mı başladı yoksa Harry elimi tuttuğu için mi ses tellerim üşüyen bir kız çocuğu gibi sallanıyordu?

Harry kasıklarıma sürünerek gövdesini yukarı ittiğinde yüzlerimiz aynı hizada duruyordu. Ay tutulması.

"Bu bir basit kâbustu, aşkım." Elleriyle elmacık kemiklerimi okşadı. "İnsan bazen hayalet gibi olmalı ve geçmişine dönmelidir, hatalarıyla yüzleşmelidir. Anılarını uzaktan izlemek bunu korkunç yapmaz, seni biraz büyütür sadece. Çoğu insan hatıralarla yüzleşemez, insanlar korkaktır. Ama sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun? Sen korkusuzsun. Sakın endişelenme, anıların senindir. Kimse onları senden alamaz, onlar sana ait. Anıların çok özeldir, sen çok özelsin ve sakın unutma ki; asla yapayalnız değilsin."

Ona söyle Louis, ona onu ne kadar sevdiğini söyle. Cümlelerinin kalbini sımsıcak ettiğini söyle. Ona bunları söyle, Louis. Sadece söyle.

Söyleyemezdim.

Hiçbirini söyleyemezdim. Ne diyecektim ki? Seni kullandım ve seni sevdim. Şimdiyse aptal ve âşığım ama sen bunun hep aynı şey olduğunu söylemez misin zaten? Ah, hayır. O hayatta karşıma çıkan en büyük şans, kurtarıcım, sevgim ve diğer tüm güzel şeyler olsa da, o aksini iddia edip korkusuzluğumu savunsa da ben sevdiğim adama bunu söyleyemeyecek korkak insanın tekiydim.

Harry içimi eritecek kadar güzel bakarken ellerimi yakışıklı yüzüne sarıp kendime çektim. Bu diğer öpücüklerimiz gibi olmayan yavaş, tembel ve duygulu bir öpüştü.

Onu nasıl da seviyorum!

Seks için fazla hassastım, Harry anlayış gösterdi. Sikilmiş gibi olan ifademe güldü bile. Ama içimde bir şeyler koptuğunu artık o da anlıyordu. Benim sorunum neydi... Keşke bilebilseydim, ama Harry gittiğinde bile... bilmiyordum.

*

"Burada ise belediye binasına sprey boya yaptığım için tutuklanmıştım. Güzel görünüyor muyum?"

Harry kahkaha atarak karakolda çekilmiş olduğum asi genç fotoğrafımı elinde sallayarak, "İsa..." dedi. "Tutuklandığın fotoğrafta nasıl göründüğünü mü soruyorsun? İlgi orospuluğu etme, her zaman güzel olduğunu bilmiyormuş gibi!"

Albümümü hışımla ellerinden kurtardığında sigara dumanımı yüzüne üfleyerek intikam aldım. Harry öksürerek kaçıştığında "Bana ilgi orospusu deme inek!" diye ciyakladım.

"Seni küçük şeytan..." Soluduğunda gözüne kaçan dumanı yumruğuyla sildi. "Enayi."

"Siktir oradan," umarsızca bağırdığımda "Ben sana iltifat ettim duygusuz herif!" diyerek savundu kendisini.

"Bana ilgi orospusu olduğumu söyledin!"

"E öylesin, aşkım."

Koltukta yeni yaktığım sigaram ile Harry'den uzaklaşıp en uca oturduğumda kayarak başını omzuma sürttü. "Barışalım ama yapma böyleee."

Omzumu silkerek onu kovarken üzgün bir ses çıkarttı. Aslında ben de nasıl bir sürtük olduğumu biliyordum ama yalnızca Harry ile bir şey denemek istiyordum. Uzun süredir aklımda olan bir şeydi bu. Harry'e zarar verecek miydi? Belki. Fakat o benimle kaçmaktan söz ediyordu, buna alışık olmalıydı.

"Barışabiliriz," dedim gözlerinde parıldayan ışıltılarla şaşırarak. Hiçbir kusuru yoktu. "Ama bir şartım var, Bay Styles."

"Söyle!" Harry zıpladı. "Hadiii."

"Bir sigara içeceksin." İtiraz edeceğini bildiğimden hızlıca dudaklarına yapışıp sözünü kestim. Dilimle sulu bir sesin dışarı çıkmasına izin verirken dudaklarına doğru fısıldadım; "Benim istediğim şekilde tabii ki."

Harry çatık kaşları ile başını iki yana sallayarak itiraz etti. Fikrini değiştirmesi için boynunu öpmeye çalışıyordum fakat itiyordu. "Lütfen, Harry!"

"Bir kerelikten bir şey olmaz." Sonuçta ben aradan geçen altı ayın sonunda bağımlı olmuştum. Yani, Harry bir shotgun ile bağımlı falan olmazdı.

Zayn olsa şimdiye paketi bitirmiştiniz, dedi iç sesim.

Ama ben Harry'i seviyorum, şimdi kendini becer. İç sesime şirince gülümsediğime inanamıyordum, Harry resmen üstüne alınmıştı!

"Senin yüzünden pasif içici oldum zaten, Louis." Harry kesinlikle taviz vermeyerek saçlarını düzeltti. Sesi huysuzdu.

"Evet," dedim. "Pasif olduğun tek alan sigara içiciliği. Şimdi orada da aktif olabilmen için sana bir şans veriyorum, Harry."

Harry başını elleri arasına aldı. "Ben kalp doktoruyum. Oh, İsa. Hipokrat mezarında ters dönecek..."

"Kes sesini," şirince söylediğimde yanağına bir öpücük kondurdum. "Sen yeminini daha etmedin ki!"

"Ettikten sonra sana da bıraktıracağım zaten!"

Paketimden bir sigara çıkarırken itiraz etti, "Kabul ettiğimi söylemedim!"

"Ben de beni seviyorum, Hazz." Öpücük atıp orta parmağımı çıkardım.

"Kendine sok," dedi sinirle.

"Sen yap."

"Ben sana sokarım ama biraz gürültülü olabilirsin."

Çakmakla dalı yakarken çıkan dumanı büyük ve hızlıca içime çektim. Elmacık kemiklerimin çukurlaştığını ve dumanın ciğerlerime gittiğini hissedebiliyordum. Kokusu ağzımın içinde dolanıyordu. Harry ile vücutlarımız bitişik gibi oturmamıza rağmen yüzlerimiz karşı karşıya duruyordu. Mükemmel. Dumanı ağzımın içinde tutmaktan yanaklarım kızarırken elimle gel işareti yaptım. Geldi ve u harfinde bıraktığım dudaklarımdan dumanı gözlerini kapatarak çekti.

Tahrik olmuştum.

Ciğerlerinin ardından burnundan dışarı üflediğinde alkışladım. "Bravo, bravo!"

"Kes sesini. Bu gece seni yatağa bağlayacağım."

İkinci sefer için sigarayı dudaklarıma götürürken bakışları hâlâ sertti. Sanırım tanrı gibi gülen erkek arkadaşımı kızdırıyorum. Erkek arkadaşım. Mutlulukla dumanı ona üfledim.

Sana âşık oldum, Harry Styles.

Böyle böyle sigaramız bittiğinde Harry beni dizlerine yatırıp saçlarımı karıştırdı. Parmaklarını, kavrayışını ve tutuşunu seviyordum. Hep böyle kalmak istiyordum. Bu ana hapsolmak ve geri dönmeden hep burada yaşamayı istiyordum. Harry'e her dakika istiyordum, ona doymuyordum. Olabilecek tüm ihtimaller gözümde büyüyordu.

Ya her şeyi öğrenirse?

İşte o zaman ölürdüm.

"Ben seni hiçbir şey için zorlamam, bebeğim." Birden söylediğinde irkilerek gözlerimi açtım. Bana bakmıyordu, gözleri camda düşen kar taneleri ve manzarada; aklı ise bambaşka yerlerde idi. "Yani demeye çalıştığım şu ki, aramızda çirkin bir şey olmaması güzel. Seni duygusal açıdan... hep temiz sevdim." Bir an da gülünce kalbim tekledi. "Fiziksel açıdan ise... eh, o kadar da temiz değil."

Aramızda çirkin bir şey var, aşkım. Hatta iki şey; seni kullandım ve sen bunu asla bilemeyeceksin.

"Bana her zaman," derin bir nefes aldım. "Her zaman, kirli şeyler yapmanı istiyorum. Çok kirli şeyler... anlıyor musun? Sana karşı hiçbir şey yeterli değil."

"Asla değil." Eğilip burnumu yaladığında kıkırdadım. "Hiçbir fikrin yok."

Sana yaptıklarımla ilgili hiçbir fikrin yok...

*

Ertesi gün döneceğimiz tatilimizin son günü tek kelime ile mükemmel geçmişti. Özgürlük, kar taneleri, seks, sigara, şarap, küvetimiz, gençlik ve mutluluk gibiydi. Mükemmel'le beraber, dokuz kelime ediyordu. Sanırım mutluluk dokuz kelimeye eşitti.

Harry araba sürmenin iyi bir fikir olmadığına beni inandırdıktan sonra köyün içinde yaptığımız kar topu savaşının ardından üşüyen köpek yavruları gibi eve sığınmıştık. Harry'e kar yedirmiştim. Kızaran dudaklarını emip ısırmıştım. Nikotinden sonra yeni bir bağımlılık edinmiş gibiydim. Onu seviyorum, asla yeterli gelmiyor ve sürekli onu istiyorum. Vücudumun ona ihtiyacı var. Kendime bunu tekrar edip duruyordum.

Bu beni nikotinden daha fazla öldürüyordu.

"Ne zaman gidiyoruz?"

Dosyalarından bir an olsun başını kaldırdığında çıplak yattığım yatağımızda ona döndüm. Başımı kaldırmadım. O doktorculuk işlerini kovalarken her zaman mükemmel görünür; kalbim bunu kaldıramaz. Hiç sanmıyorum.

"Sınavlarım okundu. Yalnızca bir hafta bekleyelim. Cuma akşamı kaçıp yanına geleceğim."

"Vadideki eve mi?"

"Tabii ki. Bana bir anahtar vermelisin, her ihtimale karşı."

Düşündükten sonra "Pekâlâ," dedi. "Fazladan anahtarım var."

Yenilgi dolu bir ses çıkarması kaşlarımı çatıp söyleyeceğim şeyleri yutmamı sağladı. Başımı çevirip ona baktığımda ateş gibi gözleriyle beni izlediğini gördüm. Çıplak vücudumu.

"Dikkatimi çok fena dağıtıyorsun, Louis Tomlinson." Yumruklarını sıktığı ellerini masaya koydu. Yeşil gözlerinin rengi koyulaştığı için şuan biraz tehlikeli görünüyordu ve salak doktor önlüğünü giymişti. Asla vazgeçmeyecek, değil mi? "Neden çıplak olduğunu bile bilmiyorum."

"Yiğidin malı meydanda olur." Sırıtıp kalçamı kıvırarak vücudumu yana attım. "Çalışmaya yanımda devam etmek ister misin?"

Elleri titreyince masada duran stetoskop parmaklarına sarınmıştı. Kendini kontrol etmeye çalışıyor, tabuları kır Louis.

"Çok davetkârsın." Ayağa kalkıp stetoskopla çalışma masasından yatağa yürüdü. "Umarım hâlâ hassas değilsindir çünkü seni çok fena sikmek istiyorum."

Parmaklarımı kalçama götürdüm, "Bilemiyorum Doktor Styles," dedim perçemimi parmağıma dolayıp. "Bunu mu sikmek istiyorsunuz? Bu nasıl bir muayene şekli?"

Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Bu sadece azgın, becerilmeye aç, sevilmek için yaratılan tatlı yaratıklara özel bir tedavi." Bu günün sürpriz haberi gibi "Aaa!" dedi. "Sanırım bu kişi sensin!"

"Deneyelim?"

"Bana uyar."

"Ama öncelikle bir şartım var," itiraz edeceği sırada Harry'i durdurdum. "Sigara değil, Haz."

"Ney o zaman?"

"Bu yatağa girdiğin andan beri," elimle yatağı çevreleyen bir bilek dönüşü yaptım. "ikimizin de birbirimizden bazı istekleri olacak. Karşı taraf bunu yapmak zorunda kalacak, itiraz yok. Anlaşıldı mı?"

Harry düşünürken çenesini sıvazladı. "Zaten hangi isteğini yapmadım ki?"

"Göreceğiz." Sinsice gülümsedim. "Anlaştık mı?"

"Anlaştık."

"Öyleyse söylüyoruuum," dedim heyecanla. "İsteğim, beni bu önlük üzerindeyken becermen. Tamamen çıplak olabilirsin ama önlüğün üzerinde dursun."

Harry'nin donuk bakışlarına bakarken dudaklarımı ısırdım. Cevabını sabırsızlıkla bekliyordum.

"Sen delisin."

"Senin için, deli oluyorum."

Bu bir itiraf değilse ne, bilmiyorum. Geldiğimdeki huysuz ve sevimsiz Louis'ten eser yoktu. Harry için değişmiştim. Ya da sadece kendim için değişmiştim ama bir önemi yoktu. Harry onu sevdiğimi anlayamıyordu. Bendeki değişimi anlayamıyordu. Ona onu sevdiğimi söyleyemiyorum diye hem de... Tanrım.

"Tamam kabul ediyorum." Sözcükleriyle karnımda tatlı bir heyecan sızlarken yatağa dizlerini koyup üstüme eğildi. "Ve elbette benim de bir şartım var..." Gülümsediğinde hafifçe yutkundum.

Nefesleri kulağımda yanıp sönerken ellerimle çarşafı avuçlayıp kulak mememi dişlemesine izin verdim. "En büyük hayalim, bebeğim. En büyüğünü yapacağım."

Ah... anlamıştım.

"A-anladım, sanırım."

"Zeki çocuk," kulak memem dişleri tarafından çekiştirilirken konuştu, "uslu, iyi çocuk. Akıllı bir çocuk ol, tamam mı?"

Herife bak, sanki Hipokrat alimler yetiştirip yeni tedaviler denemek yerine hastalarını sikiyordu!

Tıpın geldiği noktaya çok yazık...

"Eller yukarı."

Hemen ellerimi karyolaya doğru uzatıp Harry'nin cebinden çıkardığı uzun ipek fuları bileklerime bağlamasını seyrettim. Şimdiden bunun en muhteşem ve en serti olacağını biliyordum.

"Eller tamam." Uzanıp burnumun ucunu yaladı. "Dizler?"

Yüce tanrım...

Fuları çekiştirerek arkamı döndüğümde dizlerimi kırıp gözleri önünde domaldığımda yanaklarıma kızarıklığın hücum ettiğini biliyordum. Ona karşı bu kadar savunmasız hissetmek, ikimizin de bu esnada keyif aldığı bir şeydi. İlk defa bunu yaşıyorduk, aklımı kaybedeceğim.

Harry göğüs ucumu eliyle kıstırdığında sırtıma yumuşacık dudaklarıyla bir öpücük kondurdu.

Vücudunun yatağa verdiği ağırlık çekildiğinde şok içinde başımı çevirip neyle ilgilendiğini görmek istedim. Ama görebildiğim tek şey Harry'nin çalışma masasına kadar gidip geri döndüğü oldu.

"Ne... yapıyorsun?"

"Şhht," şişenin kapağı açıldığında Harry parmaklarına sıvıdan biraz bulamış olmalıydı ki hemen sonrasında deliğimde kayganlığını hissettim. Tatlı tatlı okşaması, içime kaydırıp hafifçe geri çekmesi, bir yandan sıktığı göğsümün ucu ve kürek kemiklerime doğru kondurduğu öpücüklerle dikkatimin nereye çekildiğini bilmiyordum. Bir de dokunulmaya muhtaç erkekliğim vardı tabii.

Tek bir parmağını içime iterken dişlerimi sıktım. Kolaylaşacağı yerde onun kemikli uzun parmaklarını içime sığdırmak her geçen gün daha da zorlaşıyordu. İçimde hafifçe kaydırıp geri çektiğinde kayganlaştırıcının verdiği soğuklukla ürperdim.

"İkinciyi istiyor musun?" diye sorduğunda hızla başımı salladım. Bileklerim kızarmıştı, nefes alamıyordum ama hâlâ istiyordum işte.

İkinci parmağını ilkiyle beraber yavaşça soktuğunda dizlerim bükülüyordu. Sokup geri çıkardıkça kemikli yapısına yeniden ihtiyaç duyuyordum. "Üç," dedim güçlükle. "Üçüncü..."

"Hay hay." Harry ikinin yanına kayganlaştırılan üçüncü parmağını eklerken başım yastığa düştü, dizlerim vücudumu tutamayacak hâle gelmişti. Deliğime art arda parmak atarken inledim, çok çok zevk alıyordum.

Üç parmağını da çıkardığında yastığa düşen başımı yumruğuyla kaldırıp beni az öncekinden daha itaatkar bir pozisyona aldı. Penisim ilgi için yalvarıyordu ama ellerim bağlıydı ve bu bir şekilde beni daha da azdırmayı başarıyordu. Harry önlüğün kumaşı kalçalarıma çarparken kayganlaştırılmış erkekliğini deliğime iç burkan bir yavaşlıkla gömdü. "Hızlan," diye bağırırken geri çıkartıp bir kez daha kökledi. Saç diplerim Harry onları çektiği için acısa da kalçamdaki büyüklük inanılmazdı.

"Sen bu dünyaya becerilmek için gelmişsin," dedi Harry yüksek sesle.

"Sana bakmak i-istiyorum. Önlüğüne, yüzüne, kollarına, hayalarına..."

Harry sırıtıp içimden çıktı ve beni ters çevirdi. Yüzüm ona baktığı gibi inledim çünkü lanet olsun... mükemmel görünüyordu. Saçları yüzüne yapışmış, terden parlayan vücudundaki seksi beyaz önlüğü, güçlü kolları ve bacakları ve oh... Bacaklarımı kendine çekip omzuna atarken bu yeni açı sayesinde prostatımı yarıyordu. Ellerim bağlı olmasa sırtına tutunurdum. Çok sert girip çıkarken bayılacağım sandım, gözlerim yavaşça kayıyor, karnım gıdıklanıyor ve beni zorlayan bu acı her defasında daha da tahrik olmamı sağlıyordu. Haykırdığında irkilerek başımı salladım. Bacaklarımdan daha sıkı tutarken inlemelerimi dışarı bıraktım.

"Sesin ilah gibi... bütün gün dinlemek istiyorum." Soluduğunda ufak bir çığlık koyverdim.

"Hepsi senin," dedim zorlukla.

Agresifçe saçlarımı çekip yanaklarımı, boynumu ve omuzlarımı dişleriyle ezdi. Isırdıkça canım acıyor, vücudum terle ıslanıyordu. İçim yarılıyordu, açtım ve Harry yüzünden doymak bilmiyordum. Daha sert, daha derin gömerken çığlıklar atıyordum.

En kısa süren sevişmemiz bu olmalıydı. Önlüğüyle içimde gelip giderken daha fazla dayanamayarak patladım. Önlüğü tamamıyla meni oldu.

Harry bir kez daha beni şaşırtmayıp benden çok daha geç ve çok daha sert geldi. Bileklerim sıkılmaktan kanayacak gibiydi ve ısırılan üst gövdem canımı yakıyordu. Ama buna değerdi, mükemmeldi.

"Ellerimi çöz artık," sızlandım. "Saçlarım ağzıma giriyor ve canım yandı!"

Harry sarsak bir hareketle başını sallayıp posa gibi süzülmüş vücudunu yatakta yanıma yığmadan önce bileklerimi çözdü.

Serbest kalan ellerim anında Harry'nin önlüğünün yakalarını kavrarken sertçe dudaklarına atıldım.

"Kimse seni daha önce bağlamadı mı?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım:

"En otoriteri sizsiniz Doktor Styles."

"Siktir..." Alçak sesle küfür edip bel kıvrımımdan tutarak göğsümü ısırdı. "Uysal, küçük, terbiyesiz hastam... Zavallı..."

"Tedaviniz sayesinde daha iyiyim ama." Komodinde duran sigara paketimden bir dal alıp yaktığımda sırtımı yatak başlığına dayadım. Harry'nin gözleri ise üstümdeydi.

"Yarın gidiyoruz..." Dumanı üflerken söyledim.

"Bir hafta dayan, sonra tüm bunlar bitiyor. O zaman istediğin yerde istediğin kadar tatil yaparız." Öne doğru eğilip ben oturur pozisyonda sigara içerken karnıma yaslanıp aşk ısırıkları bırakmaya başladı.

"Beni seviyor musun?"

Siktir... Bunu sorduğuma inanamıyordum! Ağzımdan bir anda çıkıvermişti. Böyle aptalca bir soru sorarak neyin cevabını bekliyordum ki... Salağın tekiydim, umutsuz, romantizmden anlamayan korkak ve âşık bir salak!

"Bir düşüneyim..." Harry karın kaslarımı emmeyi bırakıp hırladı. Nefesi tenimi gıdıklıyordu. "Senin için henüz planlamadığımız bir yerde doktorluk yapacak, tüm sorumluluklarımı ve ailemi bırakacak, üstüne üstlük sigara içeceğim... Ama seni sevmeyeceğim. Sence böyle bir ihtimal var mı?"

"Söyle öyleyse..." Duygulanmıştım, ondan duymak istiyordum.

"Seni seviyorum, Louis." Göbeğimi öptü. "Peki ya sen?"

Dudaklarına doğru bir şeyler fısıldadıysam bile, bu bir cevap olmaktan çok uzaktı.

*

Yurda geri döndüğüm o akşam Niall'ın Noel tatili anılarını dinlemekle geçti. Balo olayını hiç konuşmamıştık ve herkesin keyfi yerindeydi. Yataklarımıza uzanmış sohbet ediyorduk, Liam yurtla ilgili bir takım belgelerle ilgileniyordu. Oda sohbetine vakit buldukça katıldı. O sırada Zayn elbette ki burada değildi. Aslında... ne yaptığını bilmek istiyordum.

Niall kuşkulu mavi gözlerini kırpıştırıp şöyle bir havayı kokladığında "Zaynie-pie geliyor!" diye duyurdu.

"Bunu nasıl anladın, sersem?"

Liam çalışma masamızda burnunun ucunda duran gözlük düşmesin de parmağıyla tutarken iğneleyerek sordu.

"Çünküüüü koridordan Zayn'in kokusu geliyor." Niall gururla söyledi.

Muhteşemdi, Niall'a tapıyordum.

"Bugün parfüm sıkmadı ki," Liam pes ederek bize döndü. Niall'ı mağlup etmeye çalışıyordu.

"Parfümden bahseden kim be?" Niall ona bir yastık fırlatırken kıkırdadım.

Medyum sarışın dört saniye içinde haklı çıktı çünkü bingo... Zayn elinde bir noodle kasesiyle kapıda belirdiğinde anında göz göze geldik. Saçları uzamış, yanaklarının etrafına dökülüyordu, ela gözleri mutlu görünüyordu. Yüzü ise... tıraşsızdı, harikaydı.

Niall kıçını devirip yattığı yataktan kalktığında Zayn'in dalgınlığından yararlanıp noodle kasesini elinden kaptı. "Mmm," diye eğildi. "Köri soslu noodle aynı sen gibi kokuyor, dostum."

"Kes şunu," Zayn tısladı ama şaka yapıyordu. "Ben yıkım ve felaket kokarım."

"Evet aynen," dedi Liam piç gibi sırıtarak. "Osurduğunda yıkım ve felaket kokuyorsun!"

Zayn el hareketi çekip kendini hemen benimkinin yanında duran yatağına attı.

Beni görmezden geliyordu, buna inanamıyorum!

Çoraplarımı çıkarıp kendimi onu taklit eder gibi yatağa bıraktığımda becerilmekten acıyan kalçalarım sırtımla âdeta işbirliği yaparak canımın yanmasını sağladı. Giderken ucuz pub'ın tuvaletinde yaptığımız küçük mola gecenin vuruşlarını daha da tetiklemişti. Keşke Harry ikimizin bir seks kasedini çıkarmama müsaade etseydi, belki o zaman porno izlemek için kaçınmama gerek kalmazdı. Tabii Harry'nin buna asla izin vermeyeceğini de bilirdim yoksa aman Tanrı korusun okuldan falan kovulurdum...

"Yorgun musun Louis?" Liam kahverengi gözleriyle beni şöyle bir süzdüğünde başımı aşağı yukarı salladım. "Kahve ister misin?"

"Hayır," dedim. "Çay olabilir, belki, evet."

Liam fişi takıp sıcak su ısıtırken Niall yatakta ters döndü. Bu şekilde beynine kan gitmeyecekti, gerçi normal hâlinden bir farkı yoktu. Bana dönüp gözlerini belertti, "Zayn çok iyi masaj yapar," diye arkadaşını övdü. "Zayn, Louis'e masaj yapsana."

Zayn kıçını devirip yattı.

Niall noodle kasesinden bir tel alıp Zayn'in kulağına fırlatınca Zayn titrek bir şekilde kalkıp Niall'a baktı.

"Canın pislik yapmak mı istiyor, Nialler?" diye meydan okuduğunda Niall yaklaşmakta olan tehlikeyi sezip kendine bir yastık siper etmeye yeltendi ama her için çok geçti... Zayn üstüne atlayıp Niall'ı etkisiz bıraktı. Yatakta boğuşurlarken noodle kasesi devrilip yere döküldü. Bütün oda Yorkshire çayı, ergen ve köri sosu kokuyordu.

Ben bu hayattan hiç huzur alamayacak mıyım...

Aslında şikâyet etmek işime gelen kısımdı. Bu hâllerini seyretmek güzeldi çünkü bir daha göremeyecektim. Liam elime sıcak kupayı verdiğinde Harry'i de tüm bunlardan mahrum bırakmak bir parça üzülmemi sağlamıştı.

Zayn çok zayıftı, hatta en yağsız olan içimizde oydu. Ama Niall'ı tutması çok kolay olmuştu, sarışın altında debelenip duruyordu. Gıdıklandığı için öyle çok gülüyordu ki yan odamızdan duvara vurmaya başladılar. İnanılmaz.

"Kes şunu, Zayn lütfen..." Niall'ın sözü yarıda kesildi çünkü boğuluyor sanıp ona döndü. Gülmekten ağlayarak acıyan karnını tutuyordu. Köri soslu noodle kasesini Zayn'in kafasına ardı ardına vururken Zayn yerdeki noodle tanelerini Niall'ın burnuna sokmaya çalıştı.

"Nasıl bu kadar gözün dönebilir?" Niall öksürüp tıksırdı. Burnundan çıkan sosları elinin tersiyle silip Zayn'in saçlarına sürmeye çalıştı.

Zayn kusursuz saçlarını bu darbeden korumak için Niall'ın tikiyle oynadı. Niall çığlıklar atarak kaçıştı ve yardım eli ihtiyacı için bana uzandı.

Üstlerine atlamayı düşünmek için üç saniyelik vaktimi kullandığımda Niall'ın yatağı ve yer arasında Zayn'le debelenirken buldum kendimi.

Zayn beni altına aldığı gibi bileklerimi tutup iki yana sabitledi. Kısa tişörtüm yüzünden göbeğim açılırken Niall Zayn'in ensesini ısırdı. Esmer çocuk bir anda çığlık atıp refleksle bileklerimi serbest bıraktığında bu sefer ben onu altıma aldım. Onun yaptığı gibi yapmayı denemek için bileklerini sabitledim. Niall için yer açmaya çalışırken Zayn'in üstüne yığılınca vücutlarımız çarpıştı.

"Isır onu Tommo!" Niall haykırdığında eğilip Zayn'in dövmeli pazularından birine dişlerimi geçirdim.

Zayn beni itmeye çalışırken Niall onu tutuyordu. Ama tabii gücünü kaybetmesi uzun sürmedi, Zayn'i zapt etmek imkânsızdı, ninja kaplumbağa gibi bir şeydi yahu! O da omuzlarımdan ve sırtımdan tutup bana destek vermeye başladı.

Ne olduysa o an oldu.

Niall yüklendiği için ezilen vücudum Zayn'in üstünde at biner pozisyonda sürünüp duruyordu. Zayn yerde yatıyordu, erkekliğini hissettiğim kalçalarım ona sürtünürken nefes nefese kalmıştı. "Niall..." dedim zorlukla. Beni öne arkaya sarsmayı bırakması gerekiyordu.

"İşte böyle evet..." Niall bağırdı.

Bacaklarımı açarken Zayn'i giysilerimiz üzerimizdeyken sürmenin nasıl bir şey olduğunu fark ediyordum. Çok lazımmış gibi... Dişlerini sıkıyordu, ses çıkarmamak için... aman tanrım...

Ereksiyonu kapının gürültüyle açılmasıyla dikkat alanımdan çıktığında gözlerim gelenlere kaydı. Niall beni tutmayı bırakır, Zayn bir inlemeyi yüksek sesle dışarı çıkarır, Liam ise saygıyla ayağa kalkar. Sonuç: Bayan Styles ve oğlu ile göz gözeydim.

Vücudum yorgunlukla Zayn'in üstüne yığıldı.

*

"Ne yapmaya çalışıyordun?"

Harry ellerini beline koyup kızgınca soluduğunda alt dudağımı anlamsızca dişleyip suratına baktım. Her şey komik bir şaka gibi geliyordu. Anlamsız, Tanrı'nın bana el hareketi çekebileceği türden, saçma bir şaka.

"Sana söyledim!" dedim fısıltıyla bağırarak. Sessiz olmaya çalışmak can sıkıcıydı ama oda arkadaşlarım ve Bayan Styles bu konuşmayı dinlememeliydi. Zaten aynı anda odamızdaki tuvalete girmeye çalışmak yeterince şüphe çekmişti bir de üstüne teşhircilik oynamaya hiç gerek yoktu. "İkisi dövüş oynuyorlardı, Niall'a yardım etmek için aralarına katıldım. Zayn beni görmezden geliyordu zaten!" Ayağımı sinirle yere vurduğumda Harry hışımla üstüme yürüyüp tuvaletlerin fayansına sırtımı çarptı. Hâlâ nazikti ama istese kaslı vücudunun bana uygulayacağı kuvveti de bir şekilde hatırlatıyordu işte.

Ellerini sinirle saçlarından geçirip alaycı bir ifadeyle suratıma baktı. "O çocuk sana tecavüz etmeye çalıştı farkındasın değil mi?"

"Ya biliyorum zaten amına koyayım." Yüzüne fısıldadığımda yakınlığımız karşısında yüreğim ediliyordu. "İsteyerek olmadı ki!"

"Yılların Rocky takipçisiyim ben böyle dövüş görmedim." Harry ellerini göğsüme yerleştirdiğinde başımı geriye attım, sanki duvardan geçebilir gibi.

"Ama bu çok anlamsız, Harry."

"Sen onunla yakın olmamalısın, kıskançlıktan ve şoktan ölüyordum." Harry elini kalbine koyup ağzını araladı. "Anlıyor musun?"

"Erkeğim beni kıskanıyor..."

"Sesli düşündün Louis." Harry'nin ifadesi yavaşça yumuşadı.

"Hayır," diye itiraz ettim. "Zaten hep biliyordum. Ben de seni Zayn'den kıskanırım. O çocuk senin ilk aşkın."

"Sonuncusu ise sensin," diye fısıldadı.

Bir kapı ötemizde Bayan Styles, Liam, Niall ve Zayn varken öpüşmekten daha anlamsız ne olabilirdi ki? Ama söz konusu Harry olunca içimden başka bir şey çıkıyordu; kendimi tüm kalkanları indirilmiş, zayıf ve ona muhtaç hissediyordum. Beni sıkıştırdığı yerde kollarımı boynuna dolayıp onu kendime çektiğimde dudaklarımızı birleştirense oydu.

Yoğun ve kısa bir öpüşmenin nefeslenme molasını yaşarken şikâyetlerle gelen sesleri kontrol etmek isteyen Bayan Styles'ı içten içe tebrik ettim. Oğlunu bu şekilde öpüyordum sonuçta.

"Artık gitmemiz gerek," diye fısıldadı.

"Biliyorum."

"Ayrılmak istemiyorum," dudaklarını büzdü. "Annem sen ve Zayn'i sevgili sanıyor, Louis."

"Biliyorum." Bu sefer ki sesim üzgün çıktı.

"Bir hafta bekleyeceğiz, gözüm senden başkasını görmeyecek." Elleriyle saçımı yüzümden çekti. "Çok başkasın."

"Git hadi," dedim. "İlk sen girdin."

"Evet, haklısın."

Soğuk duvara dayalıyken Harry'nin tuvaletlerden çıkıp odaya girmesini izledim. Liam onlara çay hazırlamıştı, biraz misafir olacaklar gibiydi. Burası Harry'nin eski odasıydı.

Yüzümü suya çarpıp bende odaya girdiğimde Bayan Styles Zayn'in yatağında yer açtı. Böylece yanına oturdum. Harry karşımda, bir zamanlar kendi yatağı olan benim yatağımda oturuyordu. Yanında Liam ve Niall vardı. Ayakta duran Zayn'e gergince bir bakış attım.

"İşte böyle Liam," diye devam etti Bayan Styles. "Harry Welton Mülkü'nün en iyi doktorlarından biri olacak."

Gururla söylediğinde Harry'den gözlerimi kaçırdım. Hayır, benimle gelecek, dünyayı görecek ve hayallerini gerçekleştirecekti.

"Eski odanı özlüyor musun?" Niall gülerek sorduğunda Harry karyolaya kazılı Tatlı Yaratık yazısına şöyle bir dokunup onaylayarak başını salladı, "Evet, özlüyorum."

"Keşke bu gece bizimle kalabilsen," dedi Liam. "Eğlenceli olabilirdi."

Harry tuhaf bir ses çıkarıp gergince buklelerini karıştırdı. Zayn ve benimle bir gece geçirmek, üstelik kendi odasında, onun için farklı bir deneyim olmalıydı.

"İstersen kal, tatlım." Bayan Styles söylediğinde Harry aniden başını kaldırdı.

"Gerçekten mi?"

"Evet," kadın anlayışla gülümsedi. "Louis'in yani senin eski yatağın en geniş yataktı, Zayn'in yatağı ile birleştirebilirsiniz. Üçünüz yatarsınız, eğer istersen?" Sesi kontrollüydü.

Aman tanrım...

"Kal, Harry... Lütfen!" Niall beş numaralı yavru köpek bakışı attı.

"Giyecek bir şeyim yok, Nialls." Harry söylediğinde Liam itiraz etti. "Benimkiler sana olur."

"Anlaştık o zaman." Bayan Styles ayağa kalkıp çay fincanını Zayn'le ortak kullandığımız komodine bıraktı. "Size iyi eğlenceler çocuklar, çok gürültülü olmamaya çalışın."

Harry, Zayn ve ben. Üçümüz, yatmak... Pekâlâ.

Umarım çok gürültülü olmayız Bayan Styles, umarım...

*

hahaa buraları özlemişiiim.. pazar günü yurda dönüyorum soooo, size bölüm yazmak için canımı çıkaracağım :) hepinizi seviyorum💌 bol bol yorum atmayı unutmayın diğer bölüm muhteşem olacak niahahah 😈

04.09.2019

Seguir leyendo

También te gustarán

101K 6.5K 28
"Elleriniz diyorum Bay Tomlinson, olması gereken yerde değiller." "Olması gereken yer neresiymiş?" "Sizin tarafınızdan becerilmeyi bekleyen kalçalar...
14.8K 2K 18
İkimizde en nadide parçaydık Ben kırmızıydım. O ise siyah. Piramidin en tehlikelisiydik. ××× Tür: Hayran Kurgu, Fantastik Y/N: Karanlık Zihinler film...
1.7K 220 50
Yazmayı sever bir kişiliğim. Bu yüzden burdayım . Ben yazıyım sen oku ve satırlarımda kendini bul. Şiirlerim de her tad var. Her satır da sihir var...
39.4K 3.9K 19
Ciddi bir ilişki isteyen Harry, Liam'ın okuduğu üniversiteye yatay geçiş yapmıştır. Bu üniversitede Liam'ın en yakın arkadaşları olan Zayn,Niall ve...