KELEBEK KOZASI

By KahveninKopugu

52.3K 3.3K 1.2K

Lise son öğrencisi olan Arya, kendisiyle aynı sınıfta okuyan Yamaç'a deli divane aşıktır. Bunun farkında olma... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-

-8-

3.5K 253 86
By KahveninKopugu

Elim ile kafama vura vura odamda turlayıp durdum. Hemen şimdi aklıma bir şey gelmezse, o zaman gerçekten yanacaktım. "Çalıştır şu saksıyı Arya!" dedim kendi kendime ve tam o sırada aklıma dolabımın içindeki büyük siyah kutu aklıma geldi. Heyecanla onu alıp yere oturdum ve içinde ne varsa hepsini yere attım. Aradığım şeyi bulmam ile yüzümde gülücükler açtı.

"Canım eski telefonum," dedim ve ekranı kırılmış olan eski Samsung telefonumun ekranına öpücükler kondurdum. "Zamanında sana kaba davrandığım için sana çok özür dilerim, canım telefonum. Şimdi hayat kurtarıcım olacaksın," dedim ve yerde ona ait şarj kablosunu aradım.

Aradığımı bulduğumda, içimden büyük bir yük kalkmıştı. Şimdilik biraz Yamaç'ı oyalarsam, yarın kendime sadece Yamaç için kullanacağım bir hat alırım ve eski telefonumdan sadece onunla iletişime geçerim.

" Of yemin ederim çok akıllıyım!" dedim kendi kendime ve yerdeki eski eşyaları tekrardan kutusuna koyup, dolabıma kapattım. Kendimi yatağa atar atmaz telefonumu elime aldım ve Yamaç'a mesaj yazdım.

"Beni, veya sesimi çok mu merak ediyorsun?" yazmam ile dakikalarca telefonun başında bekledim ama kendisinden yanıt gelmedi. Bana hemen cevap vermemesi benim için aslında artı puan, çünkü zamandan kazanıyordum.
Gözlerim yorgunluktan kapanmaya başlayınca, telefonu komodinin üzerine koyup, yarın büyük kıymetlerin kopacağını bile bile uyudum.

Ertesi sabah uyanır uyanmaz, telefonumu kontrol ettim, fakat Yamaç Bey'den hala yanıt gelmemişti. Acaba kendisine yanlış bir şey mi yazdım düşüncesine kapılıp, kendisine bir de günaydın mesajı attım. Günlerden pazar olduğu aklıma geldiğinde, dudaklarımı dişledim. Acaba bugün hat alabileceğim açık bir bayi bulabilecek miydim? Hemen arama motoruna girip, "Yakınlarda açık telefon bayisi" yazdım ve çıkan sonuçla gülümsedim. Evin yakınındaki AVM'de açık telefon bayisi vardı. Banyoda rutin işlerimi hallettikten sonra, çantamı aldım ve hastaneden önce AVM'ye gittim.

Bayi'ye girer girmez, esmer adama gülümseyip, "Merhaba, yeni bir hat alabilir miyim?" diye sordum. Adam bana gülümseyip başını salladı ve kimliğimi istedi. Çantamdan kimliğimi çıkarıp ona uzattıktan sonra, işlemleri başlattı ve ardından bana bakıp, "İçine paket yükleyeyim mi?" diye sordu. Başımı evet anlamında salladıktan sonra, en düşük paketi seçtim, sonuçta bu hat sadece Yamaç içindi. İşimi hallettikten sonra, derin bir nefes vererek alışveriş merkezinden çıktım ve hastaneye gitmek için otobüse bindim. Annemler uçağa binmeden önce, kendilerini acilen aramam gerekiyordu. Hemen annemi arayıp, açması için dua ettim.

"Efendim kızım, bir şey mi oldu?" dedi endişeli sesi ile.

"Merhaba anne, uçak ne zaman kalkacak?" diye sorduğumda, hemen yanıt verdi.

"Yarım saat sonra kalkacak kızım. Ne yapıyorsun?"

"Hastaneye gidiyorum anne. Bak sizden bir ricam var, ne olur kırmayın beni. Sakın ablamın durumunu size söylediğimi çaktırmayın, bakın lütfen. Ablamın bana olan güvenini sarsarsınız. Eve gelince arayın beni, neredesiniz diye sorun, bir şeyler yapın ama ne olur beni ispiyoncu olarak göstermeyin. Bu benim için fazlasıyla önemli. "

"Ah Arya, ah kızım. Tamam hadi kapat telefonu, sonra görüşürüz," dedi annem ve telefonu kapattı. Bu iyi bir işaret miydi bilmiyorum. Hastane'nin önünde iner inmez, hızlı adımlarla girişe doğru yürüdüm. Ablamın yanına çıkmak için kendime asansör çağırdım. Tanıdık bir ses," Arya!" diye seslendiğinde, arkamı döndüm ve gülümseyerek, "Emre abi, günaydın," dedim. Gözüm anında elindeki güzeller güzeli çiçek buketine takıldı. "Ay ne kadar da güzel," dedim ve çiçekleri kokladım. Mis gibi kokuyorlardı.

"Gece yalnız iyi uyuyabildin mi fıstık?" diye sorduğunda, başımı olumlu anlamda sallayıp, "Uyudum abi, sorun yok. Aynı soruyu asıl sana sormalı, çok uykusuz görünüyorsun," dediğimde utançla bakışlarını benden kaçırdı ve, "Biraz öyle oldu," diye yanıt verdi. İkimiz asansörle ablamın bulunduğu kata çıktıktan sonra, hızlı adımlarla odasına doğru yöneldik. İçeride kimseyi bulamayınca panik yaptım ve Emre Abi'nin koluna yapışıp, "Ablam nerede?" diye sordum. Kendisi çiçekleri masanın üzerine bıraktı ve, "Şimdi öğreniriz," deyip odadan çıktı ve karşısına çıkan ilk hemşireye, "Pardon, bir bakar mısınız?" dedi. Sarışın hemşire yanımıza gelip, "Buyurun?" dediğinde, Emre Abi ablamın odasını işaret edip, "Hastamız odasında yok, bize bir bilgi verebilir misiniz?" diye sorduğunda, hemşire güler yüzüyle, "Siteme bakalım, oradan görünür," dedi. Peşinden yürüdüğümüzde, korkudan Emre Abi'nin kolundan sıkıca tuttum. Ya ablam hastaneden kaçtı ise? Ne yapardım o zaman ben?
Genç hemşire sisteme baktıktan sonra, bize baktı ve, "Şu anda psikoloğumuzun yanında. Muhtemelen yarım saate kadar odasına çıkar," dediği anda rahat bir nefes verdim ve ellerimi Emre Abi'nin kollarından çözdüm.

"Şey, size bir şey daha diyecektim," dedi Emre Abi ve, "Acaba vazonuz var mı? Arkadaşıma çiçek getirdim de, vazoya ihtiyacım var," dedi yüzü kızararak.

"Siz dilerseniz hanımefendi ile kafeterya'ya inin arkadaşınızın bugünkü randevusu bitene kadar. Vazoyu ben size ayarlayacağım."

İkimiz teşekkür ettikten sonra, hemşirenin dediği gibi kafeterya'ya indik. Emre abi bana iki tane çift kaşarlı tost ve yanına da çay ısmarlayınca mahçup oldum.

" Emre Abi, sana bir şey sorabilir miyim?" dediğimde, çayından bir yudum aldı ve," Sor bakalım, ama zor olmasın, " diye yanıt verdi.

"Ablama ne zaman aşık oldun?" dediğimde, buruk bir şekilde gülümsedi ve, "Ne önemi var ki?" diye sordu. Hastane'de olmasaydık kesinlikle şimdi bir sigara yakmıştı.

"Amacım seni üzmek değil, biliyorsun değil mi? Sadece ablam ne zamandan beri kör, onu merak ettim."

"Onu ilk gördüğüm günden beri vurgunum be Arya. Ama şunu bil ki, ablan kör değil, durumu biliyor fakat oralı olmuyor işte. Başkasına aşık ve o aşk onu kemiriyor."

"Geri zekâlı," dedim ablam için ve sıcak tostumdan büyük bir ısırık daha aldım.

Yarım saat gectikten sonra, yine yukarıya çıktık ve bu sefer ablam odasınaydı. İçeriye girdiğimizde, Emre Abi'nin kendisine aldığı buketi kokluyordu.

"Beğendin mi?" diye sorduğunda, ablam buruk bir şekilde gülümsedi ve, "Teşekkür ederim, ama gerek yoktu," diye yanıt verdi. Yatağın kenarına oturup kendisine sarıldım ve yanağına bir öpücük kondurup, "Daha iyi misin?" diye sorduğumda başını salladı ve, "İyi olacağım..." diye yanıt verdi.

Ablama kahvaltı yaptırdıktan sonra gözüm sürekli saate takılıp duruyordu. Annemler'in geldiğini duyan ablam büyük bir sorun çıkaracaktı, bu kesindi. İlacını da verdikten sonra, gözlerini bizden kaçırarak, "Eve gidin siz, yanımda durup ne yapacaksınız? Arya senin sınavların yok mu? Git onlara çalış, durma yanımda," dedi.

"Sana inanamıyorum..." dedim ve köşede bulunan tekli koltuğa oturdum ve oradan ikisini izledim. Emre Abi elini ablamın elinin üzerine koyduğu anda, Defne büyük bir manyaklık yapıp elini ışık hızıyla geri çekti.

Keşke o an Emre Abi'nin üzgün yüz ifadesini görmez olaydım. Gözlerimi elimle kapatıp ablama içten içe kızmaya başladım. O bunları hak etmiyordu. Odanın kapısı birden açılınca, elimi çekip gelenlere baktım. Karşımda annem ve babamı görünce ağzım iki metre açıldı. Hani önceden beni arayacaklardı?

"Defne, yavrum benim!" dedi annem yüksek ses ile ve hızlı adımlarla ablamın yanına gidip kendisine sıkıca sarıldı. Hemen oturduğum yerden ayaklanıp, "Siz... Sizin burada ne işiniz var?" diye sorduğum anda, annem gözlerinden akan gözyaşlarını silip, "Sürpriz yapalım dedik, neyle karşılaştık!" diye yakındığı an yüreğime az olsun su serpildi.

Babam ablamın saçlarını okşayıp, "Defne'm, güzel kızım. İyi misin?" diye sorduğunda, ablam zifiri bakışlarını üzerimde gezdirip, "Arya söyledi değil mi?" diye sordu ve sinirden yataktaki çarşafı sıkıca eline doladı.

"Ne Arya'sı kızım, onunla da eve gidince güzelce bir konuşacağım! Eve geldiğimizde Necla ile karşılaştık, o söyledi."

Ablam sinirle yutkunup, "O Necla karısını bir yakalarsam..." demesi ile, Emre Abi konuyu değiştirmek için, "Ben artık işe gideyim, Defne hadi tekrardan geçmiş olsun," dedi ve buruk bir şekilde kendisine gülümsedi.

Dördümüz odada baş başa kaldıktan sonra, babam bizi sorguya çekmeye başladı bile. "Mehmet, şimdi sırası mı? Evde kızlarla rahat rahat konuşuruz, burası yeri değil."

"Ceylin, hep sen bu kızları böyle şımartıyorsun. Kızım hastanede yatıyor ve nedenini bilmiyorum! Sormak yasak mı?"

Ablam birden devreye girip, "İş yerimden memnun değilim, hayvan gibi çalışıyorum ve üstüne bu hayata katlanmak için psikolojik ilaçlar alıyorum. Dozunu yanlışlıkla fazla kaçırınca fenalaştım ve hastaneye geldim, hepsi bu kadar. Lütfen daha fazla bu konuyu konuşmayalım."

"Psikolojik ilaçlar mı?" dedi annem titreyerek ve elini ağzına doğru götürüp, "Ne zamandan beri?" diye sordu kısık sesiyle.

"Oluyor birkaç ay. Şimdi lütfen daha fazla soru sormayın, ilaç veriyorlar kafam yerinde değil. Eve gidin, dinlenmek hatta yapayalnız kalmak istiyorum ben."

"Yalnız bırakmam seni! Baban ve Arya gidebilir ama bundan sonra seni asla bırakmayacağım."

Babam elini omuzuma atıp, "Hadi kızım gidelim," dedi ve anneme bir bakış atıp, "Siz baş başa kalın," diye ekledi.

Hastaneden eve geçtiğimizde, babam biraz kestirmek için odasına girdi. O sırada da ben odama girip, şu telefon işini hallettim. Yeni hattımı eski telefonuma takar takmaz, ilk olarak Whatsapp indirdim ve ardından profil fotoğrafı eklemek için şu Almanya'da yaşayan Dilara adlı kızın İnstagram hesabına girip, güzel bir fotoğraf seçtim.

Yüzü görünüyor, ama olurdu. Sonuçta sadece WhatsApp'a yükleyecektim. Her şeyi en güzelinden hallettikten sonra derin bir nefes verdim ve telefonumdan Twitter uygulamasına girip, mesaj kutuma baktım.

"İstanbul'a döndüm az önce. Evet, sesini garip bir şekilde merak ediyorum. Vermeyecek misin?"

Güldüm ve hemen mesajına yanıt verdim.

"Vereyim mi?"

"Ver kelebek, ver..."

"Veriyorum... 0532......."

Mesajı yolladıktan sonra, içimde garip bir his oluştu. Bu korku mu, yoksa heyecan mı tarif edemiyorum, sanırım ikisinin karışımı bir şeydi. Yamaç bana yanıt vermeyince, ister istemez tedirgin oldum.

İşte o an, bir şey oldu.

Bana mesaj geldi ama Twitter'dan değil, yeni yüklemiş olduğum Whatsapp uygulamasına.

"Oha taş..." yazıyordu mesajda. Bir yanım gülümserken, öteki yanım kan ağlıyordu. Keşke o kızın fotoğrafını değil de, kendi fotoğrafımı kullanabilseydim diye düşündüm içimden.
Ona yanıt vermeden önce uzun uzun profil fotoğrafına baktım ve o gözlere bir daha vuruldum.

"Sen nasıl Adanalısın?" diye yazdım ona. Cidden, dışarıda görsem ve kendisini tanımasam bu kesinlikle İspanyol derdim ben.

"Anlamadım?" yazdığında gülümsedim ve kendisine yanıt olarak, "Gözlerin diyorum... Lens mi?" diye yanıt attım.

"Lens değil, ispatlayayım istersen?" yazdığında kaşlarımı çattım. Nasıl ispatlamak istiyordu ki bu?

"İspatla :) “ yazdım ama hemen pişman oldum. Ben onu tanıyordum, kesin şimdi çılgınca bir şey yapacaktı. Aradan beş dakika gectikten sonra, telefon çalmaya başladı.

"Gelen görüntülü arama..." (Yeni bölüm için sınır 100 beğeni 60 yorum.)

Instagram: KahveninKopuguu (Kitap)
Instagram: dlrgue (Şahsi)

Selam kurabiyelerim,

Bölümü nasıl buldunuz? Bundan sonra güzel ArYam sahneleri gelecek, hazırlıklı olun. Siz Arya'nın yaptığı şeyleri doğru buluyor musunuz? Yani onu böyle kandırmaya size hakkı var mı?
Güzel yorumlarınızı bekliyor olacağım.

Sevgiyle kalın.

Dilara 😘

Continue Reading

You'll Also Like

419K 28.1K 37
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
2.9M 183K 56
Adelya: Kötü çocuklar iyi kızlara aşık olur Adelya: ama bir problem var Adelya: benim iyi hiçbir tarafım yok amk ebu cehilin premium üyesiyim
553K 36K 28
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
296K 25.1K 8
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...