fireonwater°jikook

By nychtalydia

109K 11.5K 9.2K

vampires¡werewolves¡witches 1830/Moskova Gözlerimi açtığımda ellerimde senin soğuk kanın vardı; biraz da kend... More

1| ilk vals.
2| son nefeslerini verenlerdir siyahın ötesini görenler.
3| Kim olduğumu boşverin prens, biz kitaplardan konuşalım.
4| Siz ve ben, doğal düşmanlarız değil mi?
5| Demek kar yağdırmak istiyorsunuz Jeon.
7| Prensin gücünden korkuyorsunuz.
8| Saçlarında soğuk kışın esintileri dolaşan adam.
9| Sana baktıkça yaşam ne demek yeni yeni anımsıyorum.
10| En güzel rüyalarımın saklandığı siyah kürelerdi gözleri.
11| Benim zayıflığım halime geliyorsun.
12| Sen kimin tarafındasın?
13| Anne olmak için, sadece sevmek yeterli değildi.
14| Bu kadar zor mu beni sevmek?
15| Ben seni hep affederim ama sen kendini hep affeder misin, sanmıyorum.
16| Bu gece, dolunay üstünde parlarken seni kontrol edemez.
17| Ben gücü herkesten iyi tanıyorum, şüphesiz.
18| Kalbiniz buz tutmuş sahiden.
19| Dönüşeceği enkaza sadece birkaç adım...
20| Ölüm vücut buldu ve onu tamamen maviye boyadı.
21| Tacı al ve tahta otur.
22| Bir bedende iki ruh.
23| Bu gözlere bakarak ölenler ne şanslı.
24| Çatlağa doluşan lavlar gibi,alevlerle aydınlandı bu gece.
25| Ateş ile suyun savaşı.
Final| Moskova'nın düşüşü.

6| Bence gördüğünüz en yakışıklı ölüyüm.

3.4K 431 215
By nychtalydia

Girdikleri barda gözlerini merakla gezdirerek gülümsedi Jungkook. Buraya daha önceden hiç gelmemişti ve yolu da karışıktı aslında, Jimin sanki eliyle koymuş gibi bulmuştu gerçi. Jungkook bu şehri en iyi bilenlerden olmak istemişti hep, ama vakti ne yazık ki kısıtlıydı.

Jimin rahatça içeride ilk gözüne kestirdiği masaya oturdu. Peşinden de Jungkook hemen meraklı meraklı etrafı süzerek gelmişti.

Jimin buraya sık sık geliyor gibiydi, yakası açık gömleğinin cebinden parlak bir kutu çıkarıp içinden dün gece sardığı sigaralardan birini çıkarıp dudakları arasına yerleştirdi. Kapalı alan olmasına rağmen içeride herkes sigara içiyordu ve Jungkook şimdiden leş gibi koltuğuna emindi. Yine de bunu şimdilik boşvererek kollarını masaya dayayıp hafifçe Jimin'e doğru uzandı. "Vampirler de mi sigara içiyor?"

Jimin dalgasına sorduğunu düşünmüştü bu yüzden gülümseyip geçecekti ama Jungkook'un akik taşı gibi irislerini üzerine dikmiş meraklı meraklı cevap beklediğini görünce gayet ciddi olduğunu anladı. Cidden çok meraklı diye geçirdi içinden. Buraya gelene kadar da saçma sapan milyon tane soru sormuş eğer cevaplardan tatmin olmazsa bir de irdelemişti.

"Kan eksikliği çekmediğimiz müddetçe sizden pek bir farkımız yok." Jungkook'un hâlâ yanan piposunu alıp sigarasını ucuna bastırarak yaktı ve ona geri uzattı. "Ayrıca bence bizim içmemiz daha mantıklı küçük melez."

Jungkook ona küçük diyip durması bölümüne sonra sinirlenmeyi aklına yazıp anlamadığını belirtircesine kaşlarını çattı. "Neden?"

Jimin sigaradan büyük bir nefes çekip gri dumanı bilerek Jungkook'dan uzak tarafa üfledi. O da pipo içiyordu gerçi ama Jimin müdahale etmese de pek onayladığı bir şey değildi. "Bu öldürücü bir şey ve ben ölümsüzüm. Ama aynısı senin için geçerli değil bak."

Jungkook gözlerini devirerek arkasına yaslandı. "Ben cadıyım."

"Ve ölümlüsün."

"İstersem ölümsüzlük büyüsü yapabilirim." Ah , elbette yapamazdı. Ne o kadar büyü bilgisi vardı ne de kontrolü. Melez olduğu için aslında yüksek bir potansiyeli vardı ama bu henüz ona söylenmiyordu. Gücü kontrolden çıkmaya müsaitti çünkü, Jungkook daha çok toydu.

"Biz buna kolay yoldan vampirlik diyoruz ufaklık. Çok istiyorsan rica etmen yeterli." Jimin sırıtarak onun kocaman açılan gözlerini izledi. Sanki Jimin hakaret etmiş gibi tepki veriyordu. Kollarını önüne bağlayıp kafasını iki yana salladı. "Vampir olacağıma ölürüm daha iyi."

"Aslında vampir olunca zaten ölmüş oluyorsunuz bu yüzden hangisi daha iyi tekrar düşünmenizi öneririm."

Jungkook tek kaşını kaldırarak kafasını hafifçe sağa doğru yatırdı. Evet , acaba şimdi kafasına ne takılmıştı?

"Ölü olduğunuzu kabul ediyor musunuz yani?"

"İnsanlığımın ölü olduğunu elbette kabul ediyorum ama ille de bana ölü diyecekseniz bence gördüğünüz en yakışıklı ölüyüm."

Jungkook tam yanaklarının ısındığını hissediyordu ki yanlarına gelen garson kurtarıcısı oldu. Şimdi siparişleri Jimin verecekti ama Jungkook içinden absent alması için dua ediyordu.

Ya da niye dua ediyordu ki kendi istediğini söyleyebilirdi.

"Bana iki absent, Jungkook'a da meyve..."

"Üç absent olsun."

Jimin lafını ağzına yarıda kesen Jungkook'a ne yaptığını sorarcasına baktığında Jungkook omuz silkti. "Ne istersem onu yapabileceğimi söylemiştiniz."

"Üç absent , başka bir şey ?" Kirli sakallı adam elindeki eski püskü deftere karalarken kalın sesiyle mırıldandı. Jimin derin bir nefes verip olumsuz anlamda kafasını salladı. "Şimdilik bu kadar." dedi ve adam siparişleri getirmek üzere masadan uzaklaştı.

"Absent sizin için ağır olabilir."

"Siz benim refakatçim değilsiniz bu yüzden dırdır yapmayı kesin." Jungkook ince dudaklarını kurdukları için yalayıp yutkundu. Bunları bilerek yapmasa da Jimin'in gözlerinin direkt olarak dudaklarında takılı kaldığını görünce konuşarak dikkatini dağıtma gereği duymuştu. Ama yine de Park Jimin'in ilgisini çekebiliyor olmak...Garipti. Bundan hoşlansa çok mu yanlış olurdu? "Yaşınızı belli etmeyin bu günlük lord Park." diyip sırıttı.

Jimin kahkaha atarak biten sigarasını masadaki kirli küllüğe bastırarak söndürdü. Jungkook'un ukala tavırlarını ayrı sevmişti galiba.

Çok geçmeden az önce siparişlerini alan adam titreyen elleriyle tuttuğu tepside absentleri getirmişti. İki tanesini Jimin'in önüne diğerini de Jungkook'un önüne koyup ödemeyi almadan gitti. Elbette Jungkook hemen bunu da sormuştu.

"Niye ödeme almadı?"

"Ödedim de ondan."

"Ne? Ne zaman?"

"Ben vampirim." Diye çok mantıklı bir cevap verip önlerindeki absentleri işaret etti. "Nasıl içildiğini biliyor musun?"

"Şey , hayır." Jungkook , Jimin gülümseyince istemeden o da gülümsedi. Sonra gözlerini yeşil renk içkiye , üstündeki delikli kaşığa ve üstündeki yanan kesme şekerin üstünde sırasıyla gezdirdi.

"Niye içmiyoruz?" Jungkook adam akıllı süre geçmemesine rağmen yeşil renk içkiye gözlerini kırpıştırarak bakarken sordu. Jimin de içinden Jungkook'un kurt yanının dayanıklı olmasını diliyordu o sırada.

"Üstünde yanan şekerin karamelize olması gerekiyor."

"Su da mı katacağız?"

"Seninkine evet."

"Neden sen su katmadan içiyorsun da ben su katarak içiyoru..."

"Tadına baktığında bu sorunun da cevabını almış olacaksın -bak şekerler yeterince erimiş." Jungkook hemen ona ters ters bakmayı kesip merakla gözlerini delikli kaşığın üstündeki şekere dikmişti. "Su şekerin üstünden dökülür." dediği gibi şekerin üstünden Jungkook'un içkisine normal ölçüsünden epey fazla su eklerken kafasını masaya dayamış ışıl ışıl gözlerle bardaklara bakan Jungkook kafasını karıştırıyordu, nasıl bu kadar sevimli olabiliyordu bu çocuk?

Jimin, Jungkook'un içkisini hazırladıktan sonra kendisininkini normal shot şeklinde hazırlamıştı. Yanan ve karamelize olan şekeri absentlerin içine atıp karıştırmış, su olmadı için berrak olan içkinin ilk bardağını kavramıştı.

"Şerefinize." Jimin bardağını gülümseyerek Jungkook'a uzattı. Jungkook aynı balodaki gibi utangaç ama bir o kadar da gözlerden sakınmadığı gülümsemesiyle bardaklarını tokuşturup hevesle ilk yudumunu almıştı.

Yüzünü hafifçe buruşturarak içkiyi masaya geri koyduğunda Jimin gülmesini engelleyemedi. Jungkook bir anda kafaya dikmişti şu an içi yanıyor olmalıydı.

"Bu..Şeyi yavaş içmem gerektiğini niye söylemiyorsunuz?!"

"Akıl edebilirsiniz diye düşünmüştüm." Omuz silkip su bile katmadığı içkiden sanki hafif bir şey içiyormuş gibi rahatça bir yudum aldı.

+++

"Kaç yaşındasınız?" Jungkook dirseklerini ahşap masaya dayayıp insana yaşadığını hissettiren pırıltılarla dolu gözlerini Jimin'in üstüne dikti. Jimin de bu sırada dördüncü kadeh absentini içiyordu.

"913." Diye yanıtladı onu. Jungkook'un irileşen gözlerine kısa bir an bakıp gülmeden edememişti, kendini hiç saklayamıyordu genç melez.

"Aileniz hakkında çok şey duydum. Park ailesi, dünyanın en eski ailesisiniz birbirinize çok sadık olmalısınız."

Birbirimize çok bayılmasak da evet diye geçirdi içinden Jimin. "Tabii, çok sadığızdır." diye alayla mırıldandı Jimin. Jungkook onların yüzyıllarca hayatta kalabilmelerini sıkı aile bağlarına bağlamak istemişti muhtemelen ama maalesef kimse peri masalında yaşamıyordu.

"Neden öyle dediniz?" diye sordu Jungkook kaşlarını çatarak. Jimin'in anladığı kadarıyla aile Jungkook'un en önem verdiği şeylerden biriydi, kendisinin hayal ettiği gibi bir ailesi olmadığı için de başkalarınınkine özeniyordu. Park ailesini gözünde kim bilir ne olarak görüyordu mesela.

Gerçi Chanyeol için de böyleydi. Jimin senelerce hayatını zehir etmiş olsa da hâlâ aileyi birinci sırada tutabiliyordu ve Jimin'in içinde insanlık olduğuna içten içe inanıyordu. Seulgi ise eline fırsat geçse muhtemelen Jimin'i öldürürdü, ikisi de aralarında kardeşlik namına hiçbir şey kalmadığına o kadar kendilerini inandırmışlardı ki asırlar önce insanken ne kadar iyi anlaştıklarını unutmuş gibiydiler.

Moskova'da olmayan kardeşleri de vardı. Annesi ve babası... Pekâlâ bu konunun bahsi açılmasa daha iyiydi galiba.

"Ben ailenin sevilmeyen kardeşiyim." diyip umursamazca gülümsedi. Jungkook'un şekilli kaşları tekrar çatıldı.

"Neden öyle dediniz?"

"Hep benden konuştuk." diyerek konuyu değiştirdi Jimin. "Biraz da sizden bahsetmek istiyorum."

Jungkook'un Jimin'e ardı arkası kesilmeden soru soran hali bir anda sustu. Yanakları pembeleşmişti, Jimin gülerek onun yaptığı gibi dirseğini masaya dayayıp çenesini avuç içine yasladı. 

"Dans etmeyi kiminle öğrendiniz?"

Jungkook'un aklı hemen balo gecesine gitmişti. O zaman Jimin ile ilgili düşünceleri netti ama şimdi biraz olsun kafası bulanmıştı. Belki de epey.

"Taehyung diye bir arkadaşım vardı. Küçüklüğümüzden beri her şeyi birlikte yapıyorduk dans etmeyi de beraber öğrendik gibi bir şey."

Jimin, Jungkook'un sesindeki hüznü sezmişti. Taehyung ile ilgili kötü bir şey olmuştu belli ki.

"Geçmiş zamandan konuştunuz."

"Çünkü.." Jungkook gergince dudaklarını yaladı. "Tae bir cadıydı. Ama onun büyüye ayrı bir yeteneği vardı, on beş yaşında büyü kitabı yazabilecek kadar yetenekliydi. Çok hızlı güçlendi, buna kadar her şey güzeldi ama kara büyüyle uğraşmaya başlayana kadar."

"Neden kara büyüyle o kadar genç yaşta uğraşmaya başladı?"

"Kontrolünü kaybetti, cadı konseyi onu
kontrol altına almak için çok uğraşsa da Taehyung kafayı büyüyle bozmuştu. Kara büyü zamanla bedenini ele geçirdi. Engel olunabilirdi." Jungkook kafasını eğdi, Jimin hafifçe dolan gözlerini yine de görebiliyordu. Ve suçluluk sezmişti ses tonunda.

"Bana da aynısı olmasın diye pek büyü yapabildiğim söylenemez, ama bu saçma. Ben hiçbir zaman Taehyung kadar güçlü olmadım, gereksiz bir tedbir olduğunu düşünüyorum." Burukça gülümseyerek devam etti. "Ölmeseydi , yaşayan en güçlü cadılardan biri olabilirdi."

+++

bir bölüm sonu daha

Bu ficte dikkatimi çekti aşırı yararlı şeyler öğretiliyor geçen bölüm pipo yakmayı yazmışım şimdi de absent asdflaüzkwüzla

Su katmadan içilir diye atlayan olursa diye söylüyorum Jungkook'a su katmadan içireyim de yamulsun mu çocukcağız ayrıca aman aman tadını bozmuyor bence öyle takıntı yapanları anlamıyorum. Eski dönemlerde de suyla içiliyormuş galiba bu arada Total Eclipse izlediyseniz fark etmişsinizdir. NEYSE ZATEN NİYE ABSENT İÇELİM AMK

+Taekook'u aşırı seviyorum bunu yaptığım için çok üzgünüm,  şimdi ağlama köşeme çekilme zamanı👋

Bu ficin Lalisa Manoban'a ihtiyacı var

Continue Reading

You'll Also Like

113K 10.3K 33
"gökteki yağmur sicim gibi akıyordu çıplak bedenlerimize. ay ışığının gölgesi vurmuşken tenine, fütursuzca dans ediyorduk gecede. sonra sevdim, biraz...
83.4K 6.6K 22
Park Holding büyük bir belayı işe almıştı. O belanın adı: "Byun BaekHyun."
29.9K 2.3K 12
orijinal hikayenin sahibi, @/frenchfries4life ༄ Jeon Jeongguk bir yıkımdı ve dokunduğu her şeyi, herkesi kendi çöplüğüne sürükler ve mahvederdi. Park...
265K 25.5K 26
Park Jimin, on yıl önceki o olayı unutamıyordu. Jeon Jungkook ise, eh, o sadece bazı şeyleri hatırlamakta o kadar da iyi değildi. jjk x pjm ☘