Selim Fırat’a bakmak üzere yukarı çıkmadan önce çardağa uğramıştı.
- Abilerim anlatmıştır sanırım, akşam yemeğine misafirimiz var. Sorun olmaz değil mi?
- Yok Selim ne sorun olacak, hep beraber yeriz.
- Siz yine de misafir geliyor diye çok fazla yemek yapmayın Nalan abla, misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
- Sen merak etme Selim.
Selim bu işi de hallettikten sonra Fırat’a bakmak üzere yukarı çıkmıştı. Yukarı çıktığında Fırat’ı üst kattaki salonda otururken bulmuştu.
- Ne oldu Fırat, niye burada oturuyorsun?
- Yok bir şey, içerde sıkıldım.
- Bana yalan söyleme, başka bir şey olmuş.
Her ne kadar belli etmemeye çalışsa da Fırat’ın canının sıkkın olduğu belliydi. Fırat buna neyin sebep olduğunu söylemek istemiyordu ama Selim’in ısrarları karşısında suskunluğunu koruyamamıştı.
- Demet sayıklamaya başladı ve o adamın adını söyledi. Ben de sinirlenip çıktım.
Selim bu durum karşısında ne söyleyeceğini kestirememişti.
- Çok saçma değil mi? Elbette onun adını sayıklayacak sonuçta adam nişanlısı ama ne bileyim işte…
- Onu hala çok seviyorsun değil mi?
- Bunu şimdiye kadar kendime bile itiraf edememiştim ama bugün onu görünce onu hala çok sevdiğimi anladım. Nasıl olacak bu iş kuzen? Ne yapacağım ben?
Selim, Fırat’ın çok zor bir durumda olduğunu biliyordu ve ne yazık ki bu konuda ne yapabileceği hakkında onun da hiçbir fikri yoktu.
- Bilemiyorum Fırat, ama sanırım en doğrusu her şeyi zamana bırakmak. Belki Demet kendine geldikten sonra tekrar konuşursunuz. Ne de olsa artık şartlar değişti bambaşka bir dünya var.
- Belki de, neyse biraz başka şeylerden konuşalım da kafam dağılsın. İnsanlar can derdine düşmüş benim uğraştığım şeye bak. Siz ne yaptınız, bir sorun çıkmadı değil mi?
- Yok bir sorun çıkmadı. Evlerden birinde üç tane adamla karşılaştık. Evin sahibinin korumalarıymış, adamlar acayip iri yarı, bize çok yardımları olacak.
- Evin sahibi ne olmuş?
- Onlar hastalığa yakalanmış bunlar da mecburen ev sahibini, karısını ve iki yakın korumayı öldürmüşler, geriye sadece üçü ve bir aşçıyla bir de hizmetçi kalmış.
- Yani bizimle iş birliği yapacaklar öyle mi?
- Planlarımızı biraz anlattım. Onlara da mantıklı geldi. Hepsini akşam yemeğine davet ettim o zaman daha detaylı konuşuruz.
- İşlerin iyi gitmesine sevindim. Ben biraz bahçeye ineyim bari sen şunları bir daha kontrol ediversen iyi olur.
- Sen merak etme, hem bak Savaş ve kızlar havuza giriyor, istersen sen de gir.
- Pek havuza girme havamda değilim.
Fırat aşağıya inerken Selim de odaya girmiş ve Demet ile Ömer’i kontrol etmişti. Durumları iyiye gidiyordu. Selim odadan çıktıktan sonra banyoya girmiş ve elini yüzünü yıkamıştı. Suyun ilk güne göre daha cılız aktığını fark etmişti. Bu konuyla da ilgili bir şey yapmaları gerekiyordu.
- Fırat neredesin ya, hadi havuza gel.
Savaş, Mert, Aslı ve Selen havuzun keyfini çıkarıyorlardı. Fırat ise onlara selam verip şezlonglardan birine oturmuş daha sonra iki yanındaki şezlonglara gelip oturan Filiz ve Esra ile koyu bir sohbete başlamıştı.
- İyi ki girdik havuza temizleme sistemi çalışmadığı için su yavaş yavaş kirlenmeye başlamış. Bir iki gün sonra bu suya girilmez.
- Ben de Selen’e kızıyordum ama gerçekten çok iyi geldi.
- İşte böyle sözüme gelirsin Aslı hanım.
Çok kısa bir süre sonra Lale havuzda çok kaldığı için Mert’i sudan çıkarmış ve odasına götürmüştü. Çardaktakiler ise balık tutma konusunu konuşuyorlardı.
- Biz de boş boş oturacağımıza biraz balık mı tutsak.
-Vallahi iyi dedin Kemal bey, olta takımlarımız var. Şuradan biraz da midye toplayıp yem yaparız.
- Hadi o zaman Fuat bey, gidip şu olta takımlarını alalım.
- Siz olta takımlarını getirirken ben de midyeleri toplarım.
- Sağol Ferit, Cemal sana da olta getirelim mi?
- Yok Fuat ben gidip biraz uzanacağım.
- Sen bilirsin.
Fuat ve kemal oltaları almak üzere içeri girmiş, Ferit ise midye toplamak üzere rıhtıma inmişti.
- Hanımlar biz de yavaş yavaş yemek hazırlıklarına başlayalım mı? Bugün evin kızlarından pek bir fayda yok sanırım.
- Onlar yemek yapmak istese bile izin vermem Nalan hanım, zaten kısıtlı erzağımız var onu da ziyan mı etsinler? Onlar sofrayı kurma, bulaşık gibi işleri yapsalar yeter.
- Kızlar bu dediğinizi duymasın Dilek hanım, bozulurlar.
Nalan, Dilek ve Selim’in annesi Canan gülerek çardaktan kalmışlar ve mutfağa yönelmişlerdi. Arnavut Cemal de kalkmış ve biraz uzanmak üzere odasına çıkmıştı. Her ne kadar kendini iyi hissettiğini söylese de yaşlanmıştı ve bu yoğun tempo onu yormuştu. Cemal odasına girerken Selim odadan çıkıyordu.
- Ne oldu Cemal abi?
- Yok bir şey evlat, biraz uzanayım dedim.
- İyi düşünmüşsün abi, boşluk buldun mu dinlen. Çünkü ne olacağı hiçbir zaman belli olmaz.
- Sen ne yaptın?
- Ben de Fırat’a baktım, sonra elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdim. Fakat akan su cılızlaşmış ona bir bakmak lazım.
- O işlerden Ferit anlıyor. Rıhımda midye topluyor, onunla beraber bakarsınız.
- Midye mi topluyor?
- Babanla Fuat balık tutacaklarmış o da midye topluyor.
- İyi düşünmüşler, tamam abi sen dinlenmene bak. Biz seni kaldırırız.
Selim hızlı adımlarla bahçeye inmişti. Babası ve Fuat oltalarını hazırlıyorlardı. Ferit ise mide toplama işini bitirmiş denizde ellerini yıkıyordu.
- Rastgele!
- Sağol oğlum, boş oturacağımıza biraz olta sallayalım dedik.
- İyi yapmışsınız baba, balık tutabilirseniz bizim için çok iyi olur.
- Elbette tutarız. Bugün buradan deneyeceğiz lakin burada fazla balık yoksa yarın tekneye çıkar oradan deneriz. Eminim orada daha çok balık vardır.
- Siz en iyisini bilirsiniz Fuat abi, Ferit abi işin yoksa evin su deposuna bir bakalım mı?
- Ne oldu Selim sular mı kesildi?
- Yok baba kesilmedi ama biz yine de bir bakalım. Ona göre tedbirimizi alalım.
- Doğru söylüyorsun Selim, benim de aklımdaydı zaten hadi gidelim.
Herkes kendine bir uğraş bulmuştu ve zaman hızlıca geçmiş akşam olmuştu. Hava çok güzel olduğundan sofrayı bahçeye hazırlamışlardı.
- Her şey çok güzel olmuş, ellerinize sağlık. Misafirlerimiz de neredeyse gelir.
- Ne kadar heyecanlı, yeni evimizde ilk misafirlerimizi ağırlıyoruz.
Selen’in bu tepkisi hepsini gülümsetmişti. Çardağın yanında bulunan barbeküde ise Fuat taze tuttukları balıkları pişirmekle meşguldü.
- Fuat abi biraz erken mi attın balıkları, soğumasınlar?
- Yok Selim tam vakti, bak şimdi bizim balıklar piştiği an misafirler de gelmiş olur.
Gerçekten de Fuat’ın dediği gibi olmuş, Fuat pişen balıkları servis tabağına koyarken misafirleri evlerinin bahçesine geçmeye başlamışlardı. Gelenler beş kişiydi, üçüyle tanışmışlardı fakat ikisini, varlıklarından haberdar olmakla birlikte görmemişlerdi.
- Hoş geldiniz Abbas abi.
Abbas bu sıcak karşılamadan ve gördüğü saygıdan büyük memnuniyet duymuştu. Bu yeni düzende kendiside bambaşka biri olabilirdi ve Abbas bunun farkındaydı.
- Hoş bulduk Selim kardeş, bugün görmediğiniz iki arkadaşı da tanıştırayım. Bunlar Niyazi usta ve Olga.
Selim evin aşçısı Mengenli Niyazi usta ve evin hizmetçisi Rus Olga ile tanıştıktan sonra hepsi birlikte çardağa geçmiş ve kısa bir tanışma merasiminden sonra sofradaki yerlerine oturmuşlardı.