İkinci Tekil

By antided

93.3K 7.8K 1.2K

İdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonr... More

(0.0)
(0.1)-Sıfırın başlangıcı
(0.2)-Sıfırın yalnızlığı
(0.3)-Sıfırın inancı
(0.4)-Sıfırın tutkusu
(0.5)-Sıfırın bir'i
(0.6)-Sıfırın geçmişi
(0.7)-Sıfırın duyguları
(0.8)- Sıfırın kararı
(0.9)-Sıfırın hikayesi
(1.0)- Bir'in gerçek başlangıcı
(1.1)-Bir'in özgürlüğü
(1.2)-Birin ikisi
(1.3)-Birin aşkı
(1.4)-Birin rolü
(1.5)-Birin tekili
(1.6)-Birin inançları
(1.7)-Birin anıları
(1.8)-Birin bütünü
(1.9)-Birin imtihanı
(2.0)-İkinin ilkleri
(2.1)-İkinin kırılma noktası
(2.2)-İkinin kalıpları
(2.3)-İkinin yüzleşmesi
(2.4)-İkinin hüzün senfonisi
(2.5)-İkinin sorumluluğu
(2.6)-İkinin yaramazlığı
(2.7)- İkinin tesadüfü
(2.8)- İkinin bağları
(2.9)-İkinin barışı
(3.0)- Üçün hazin kırgınlığı
(3.1)-Üçün ilk adımları
(3.2)-Üçün zamanı
(3.3)-Üçün aşka selamı
(3.4)-Üçün gönlünün uçurtmaları
(3.5)-Üçün tattığı yabancı hisler
(3.6)- Üçün hayalleri ve tebessümü
(3.7)-Üçün şoku
(3.9)-Üçün unutulmazı
(4.0)-Dördün vedası
(4.1)-Dördün yası
(4.2)-Dördün kırık hüznü
(4.3)-Dördün intikamının ilk adımı
(4.4)-Dördün çizgisi
(4.5)-Dördün denkliği
(4.6)-Dördün kusursuzluğu
(4.7)-Dördün yetenekli oyunu
(4.8)-Dördün acıyla imtihanı
(4.9)-Dördün buruk tebessümü
(5.0)-Beşin af dileği
(5.1)-Beşin sevgisi
(5.2)-Beşin adalet arayışı
(5.3)-Beşin kaosu
(5.4)-Beşin konuşmaları
(5.5)-Beşin serzenişi
(5.6)-Beşin içsel arayışı
(5.7)-Beşin tezgahı
(5.8)-Beşin hazin finali
(5.9)-Beşin vurgunu
(6.0)Ek/Özel Bölüm

(3.8)-Üçün aşamaları

1.1K 115 22
By antided

Allah olmazları oldurur, yeter ki alnında yazılsın.

*

^ Mustafa Ceceli - Gül rengi

*

Hani vardır ya hepimizin hayatında şaşkına döndüğü, afallamaktan konuşamadığı anlar. Bu zamanlarda her birimiz aklından onlarca düşünce geçiririz. Hayatımız sadece öldüğümüzde film şeridi gibi geçmez aklımızdan. Aksine, bu şerit ondan uzun süre önce başlar. Ölüm, kendi filmimizin sonudur sadece. Çünkü biz, hepimiz, kendi filmlerimizi zaten doğarken başlatmış birer başrolden başka hiçbir şey değilizdir.

Ben hiçbir zaman hayatımda başrol olmak, dillere destan bir masal yazmak istememiştim. Küçük bir dünyam vardı benim. O dünyada sevdiklerimle yaşıyor, mutlu olmak için dua ediyordum bir zamanlar inancımın sarsıldığını düşündüğüm tanrıya. Şimdiyse, Toprak'ın sorduğu soruyla herkes sessizleşmişken o dünyanın bir figüranı değil başkahramanı olduğunu biliyordum. Duyduklarımı algılamakta zorlanarak utançtan yüzüme baktıkça daha da kızaran Toprak'a baktım. Sarıya yakın saçları her zamanki gibi dağınıktı. Onu ilk gördüğümde güzelliğiyle dikkatimi çeken masum yüzü tam karşımda bana bakıyordu. O dipsiz, masmavi derin gözleri gözlerimi delip geçiyordu. Benden önce tepki veren Müge oldu. Boğazında kalan kurabiye yüzünden öksürmeye başlarken sevgilisi sırtına vurdu. Barış da dehşetle irileştirdiği gözleriyle Toprak'a bakarken "Yok artık." diye bir mırıltı kaçtı dudaklarından. Savaş'ın başımın arkasındaki kolu kaskatı kesilmişti. Damla da şaşkın bir gülümsemeyle ikimize bakarken gözlerimi kırpıştırdım şaşkınca. Tamam, ben Toprak ile ortak bir gelecek kurmayı her zaman istemiştim ve bu da evlilikle mümkün olacaktı, bunları biliyordum. Fakat onun da benim gibi düşündüğünü hiç hesaba katmamıştım. Toprak ile evlenmek teoride güzel duruyordu ama ya gerçekte başarabilir miydik bunu? Ondan yana hiçbir şüphem yoktu esasında. Tüm sorun bendeydi. Onunla evlenip Hazar baba ve Defne anne gibi olabilir miydik? Bunun düşüncesi bile güzeldi güzel olmasına ama... Duyduklarıma inanamayarak kendime biraz daha zaman tanıdım. Toprak bana bakmayı sürdürürken dudakları hafif aralanmıştı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Çok özel bir evlilik teklifi beklememiştim hiçbir zaman. Benim için yaşadığım anı özel yapan zaman ya da mekan değil, beraber olduğum insandı ama böyle ani bir teklifi de hazmetmem kolay olmayacaktı. Herkes bu defa dönmüş benim cevabımı bekliyordu. Dudaklarımı açtım fakat diyecek söz kalmamıştı lugatımda. Gardiyanlarımı yeniden birbirine bastırırken Savaş'ın çaktırmadan ensemi parmaklarının arasına kıstırmasıyla kendime geldim. Ona daha sonra teşekkür etmem gerekecekti zira kendi başıma toplanacağımı hiç sanmıyordum. "B-ben," diye nihayet sesimi çıkarabildiğimde ellerimle ağzımı kapattım. Sesim bana ait değil gibiydi. Toprak bakışlarındaki o ışıltıyla beni izlemeyi sürdürüyordu. Gülümsemeye çalıştım beceriksizce. "E-evet." Tınım güçsüz çıktığı için sesimi biraz arttırdım ve boğazımı temizleyerek yineledim. "Evet." Yutkundum. "Evlenelim."

Toprak da sırıtmaya başladığında kalbim o kadar hızlı atıyordu ki burada yere yığılmaktan korktum. Gözlerimi diğerlerine çevirdiğimde Müge de şaşkınca kahkaha atmaya başladı. Diğerleri de ona eşlik ederken bir şey fark ettim. Toprak bana bu teklifi nerede, ne şartlar altında yaparsa yapsın zaten kabul ederdim ama burada, yanlarında en mutlu olduğumuz insanların içindeyken yapması... Belki çok afilli değildi ama benim nazarımda bu dünyanın en kutsal evlilik teklifiydi. Ansızın hayatıma girdiği gibi, ansızın bunu yapmıştı. Toprak ile olduğum sürece benim de zaman ya da mekan sıkıntım yoktu zaten.

Herkes bizi alkışlamaya başladığında Toprak ayağa kalkıp sehpanın etrafını döndü. Ben de kalkıp karşısına geçtiğimde ancak tamamen bilincim yerine gelmişti. Kollarımı boynuna sarıp gözlerimi yumdum. Bana kalsa hemen gidip yıldırım nikahı bile yapabilirdik ama Müge'nin yeni bir düğünün daha planını yaptığını işitiyordum. Toprak'ın kemikli elleri de belimi sardığında teninin kokusunu içime çektim uzunca. Her sabah bu kokuyla uyandığımı, her gece onun tatlı nefesiyle uykuya daldığımı düşünmek bile yüreğimi sıkıştırıyordu. Biz birbirimize sımsıkı sarılırken fotoğraf sesini duysam da aldırmadım. Başımı omzuna yaslamış gözlerimi yummuşken dünya yansa umrumda olmazdı ki. Gülümsedim kendi kendime. Evlenecektik! Biz evlenecektik! Bunun hayali bile ayaklarımı yerden keserken kendimi bembeyaz bir gelinlikle ve onu damatlıkla canlandırdım içimde. Bir bulutun üstünde gibiydim. Öyle güzel, öyle özeldi ki bunu hissetmek... Mutluluk kavramı, şu anki duygularımı ifade etmek için yetersiz kalırdı. Kulağına bir söz fısıldadım Toprak'ın.

"Yürümeyi öğrendim.
O zamandan beri bırakıyorum kendimi koşmaya.
Uçmayı öğrendim.
O zamandan beri yerimden kımıldamak için itilmeyi beklemiyorum.
Şimdi hafifim
Şimdi uçuyorum.
Şimdi altımda kendimi görüyorum.
Şimdi bir tanrı bende dans etmekte."

Geri çekilirken tebessüm etti. Gözlerimi açmıştım ben de. "Böyle Söyledi Zerdüşt," dedi mırıltıyla. "Nietzsche."

Onun bunu bildiğini biliyordum. Gülümsemeye başladım. Bu kitabı bana Hazar baba hediye etmişti ve okuduğum an, bu sözü görür görmez, bana Toprak'ı hatırlatmıştı. Bana yürümeyi o öğretmişti, beni uçuran oydu. Nasıl hayır derdim ki zaten ona?

Alt dudağımı ısırarak yüzüne baktım. Her şey, çok güzel gidiyordu.

Ve ben bunun bozulmasından deli gibi korkuyordum.

*

Evlilik kararımızı annemlere açıkladığımız andan itibaren hayatımız geri dönülemez bir şekilde değişmişti. Ben ve Toprak evlenmek için daha fazla beklemek istemiyorduk. Ailesi buna dünden razıydı. Bahar düğünü istediğimiz için düğün tarihini mayısa almıştık. Mayısın onundan itibaren, ben evli bir kadın olacaktım. Müge şakasına bizim onlardan uzun zaman sonra bir ilişkiye başladığımızı ama onlardan önce evleneceğimizi söyleyip sitem ediyordu arada. Annelerimizi ise bir düğün telaşı sarmıştı. Hepsi bana her şeyin o vakite kadar yetişemeyeceğini söylemişti. Ben ise sade, huzurlu bir düğün istiyordum. Bunu onlara söylediğimde başta mırın kırın etseler de sonucunda bana saygı duymayı kabul etmişlerdi. Toprak ile dini nikahımız gerçek düğünden önce kıyılmıştı. Bunu Hazar babam istemişti. Biz de onun bu isteğini geri çevirmemiştik açıkçası. Böylece daha rahat yan yana gelebiliyorduk hem. Fakat yine de Defne anne düğünden önce bizi bir arada görmemek için elinden geleni de yapıyordu. Oğlundan çok benim üstüme titrediğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirdim. Toprak ile evleneceğimizin haberi Egehan'ı çok mutlu etmişti. Toprak çok zengin bir ailenin oğlu değildi ve annesi onun için belli bir birikim yapsa da hepsinin bizim düğünümüzün masraflarına yetmeyeceğini biliyordum. Bunu önemsemiyordum açıkçası. Gösteriş umrumda değildi, benim tek isteğim onunla mutlu olmaktı. Esin abla da düğünümüze geleceğine söz vermişti ayrıca. Tüm bunların yanı sıra Toprak araştırma işini iyice artırmış, Tunç Baymer'in tüm foyasını ortaya çıkarmıştı. O, artık olması gereken yerdeydi ve benim sevdiğim adam sayesinde artık daha fazla can yanmayacaktı. Yine de onun için endişeleniyordum. Bu kadar gücü olan bir adam hapiste olsa da arkasını kollayan birileri mutlaka vardı ama Toprak korkmuyordu. O, mutluydu. Hayatımızdaki işler rayına oturmuştu.

Davetiye bastırmaktansa ben ve Toprak beraber gitmiştik her yere ve insanları bizzat davet etmeyi daha uygun bulmuştuk. Doğrusu bu benim fikrimdi ve Toprak da oldukça uygun olmuştu bu isteğimi. Bu sayede ben bir de bu masraftan kurtulacağımızı düşünmüştüm. Düğünden sonra nerede kalacağımız sonusu gündeme gelmişti sonra. Müge evden ayrılabileceğini söylese de onun orada Eymen ile evlendikten sonra kalmak istediğini çok iyi biliyordum. Hem ben anne ve babamdan uzaklaşmak da istemiyordum. Bu nedenle eğer kabul ederlerse evlendikten sonra da Defne annemlerle yaşamayı teklif etmiştim. Onlar da seve seve onaylamıştı bizi. Benden ve biricik oğullarından ayrılmak istemedikleri belliydi. Yine bu sayede ev kurma derdimiz de ortadan kalkmıştı. Abartılı bir düğün istemediğim için bütçemiz bize yetecek gibi duruyordu.

Huzurevine uğrayıp onları da bilgilendirirken bizi en çok şaşırtan düğün yerimiz olmuştu. Bu ani kararı öylece otururken vermiştik Toprak ile. Biz, bir düğün salonunda değil huzurevinin bahçesinde evlenecektik. Bu sayede Mehmet dede ve diğerleri de yalnız hissetmemiş olacaktı. Bunun için gereken izinleri Eymen'in babası halletmişti. Orayı seçmemizin diğer bir nedeni de yemyeşil olmasıydı aslında. Orada, ölümsüz bir sevgiye şahitlik etsin istemiştik her şeyin. Yalnız ve yaşlı insanların umutlarla ektiği fidanlar, bize tanıklık edecekti. Nikah şekerlerine harcayacağımız parayı da bir yardım fonuna yatırarak düğün tanımının kalıplarını epeyce yıkmıştık. İkimiz de aykırı isteklerimizden memnunduk. Neticede bu bizim evliliğimiz olacaktı ve biz en çok nasıl özgür hissediyorsak öyle olmalıydı. Öte yandan ailelerimiz bu tavırlarımızla oldukça eğleniyordu. Defne anne bir ara beni bir kenara çekip masraf olmasın diye mi bunları istediğimi de sormuştu ama ben onu rahatlatmış, hayalimin bu olduğunu söylemiştim. Yalan da değildi hani. Oldum olası sadeliği sevmiştim zaten.

Dudağımı ıslatarak oturduğum koltukta geriye yaslandım. Mayısın ikinci günündeydik. Toprak ile düğün için izin almaya, onun iş yerine gelmiştik. Ekip arkadaşları hepimizi sırayla tebrik ederken Burçak ile tanıştığımda utanmıştım doğrusu çünkü o gerçekten çok tatlı bir kızdı. Üstelik hayatında çok sevdiği biri de vardı. Toprak izin aldığını söyleyerek odadan çıktığında arkadaşlarına yeri ve tarihi söyleyerek elimi tuttu. Onunla caddede yürürken hala inanamıyordum. Geçen iki ay bana dehşet vermişti. Biz resmen sekiz gün sonra, bu saatlerde evli olacaktık. Bunu düşündükçe kalbim göğüs kafesimden çıkmak için mücadele ediyordu.

"İdil," dedi Toprak birden. "Mutlu musun?"

"Hiç olmadığım kadar." diye yanıtladım. "Sen?"

Gülümsedi. "Tarif etmesi zor ama kısaca kendimi dünyanın en şanslı erkeği olarak addediyorum." Gülümsedim. Kenetli ellerimizi kaldırıp dudağını avcuma bastırdığında gözlerim doldu. Ben onun gibi birini hak edecek ne sevap işlemiştim bilmiyordum ama iyi ki işlemiştim onu. Beraber adımlamaya devam ederken "İdil," dedi tekrar. "Gerçekten hayalindeki gibi mi her şey?" Yutkundu. "Yani biliyorsun, çoğu kadın bu günlerinin unutulmaz olmasını ister."

"Ben de istiyorum." dedim.

"Fakat..." Gözlerini kaçırdı. "Bazı şeylerden kaçınmıyor musun sence de?" Nasıl diyeceğini tartmak için biraz zaman verdi kendine. "Eksik hissetmeni istemiyorum. Maddi konuları düşünme."

"Eksik mi?" Yürümeyi kestim. Benimle birlikte o da durdu. Mavi gözlerine bakarken "Toprak," dedim. "Ben hiç bu kadar tamamlanmış hissetmedim." Bir elim yanağına tırmandı. Toprak yüzünü avcuma yaslarken tenime değen teni kalbimi hırçınlaştırdı. "Ben hep seni ve kendimi hayal ettim." diye sürdürdüm. "Zamanı, mekanı, saati ya da herhangi bir detayı umrumda değil. Bıraksalar, hemen şimdi o imzayı atarım. Üstümde bir pantolon bir gömlek olsun gelinliktense, ne önemi var? Önemli olan, seninle olmak ve bu eli hiç bırakmamak."

Toprak gözlerini kıstı. Onun da mavilerinin hüzünle dolduğunu biliyordum. Neden bu kadar iyi, bu kadar hassastı? Ona baktıkça niye içim böyle garip oluyordu? Kendimi zavallı bir bedevi gibi hissediyordum yanında. Toprak farkında değildi ama o benim gözümde öyle yüce, öyle özeldi ki yanında olmak bile aradan ne kadar zaman geçerse geçsin kulağıma imkansız geliyordu hala. Birine kör kütük aşık olacağımı söyleseler hayatımda aşka yer olmadığını söylerdim on dokuzumun başlarında. Fakat aşk, benim hayatımın ta kendisi olmuştu. Yirmi iki yaşına yeni girmiştim. Okulum bitmek üzereydi ve birkaç gün sonra sevdiğim adamla evlenecektim. Aklıma başka hiçbir şey gelmiyordu benim. İstediğim şey, olması için dua ettiğim şey zaten gerçekleşmişti.

Toprak ile eve geçtiğimizde iç çektim. Tek istediğimiz bir an önce evlenmekti. Allah katında zaten evliydik ama resmi nikahımız kıyılmadan aynı evde yaşamama kararı almıştık. Bu hem bizim hem de ailemizin ortak kararıydı gerçi. Annem beni gördüğünde oğlunu öperek "Neredesin tatlım?" diye beni çekiştirdi. "Gelinlik provan var, senin."

"Anne!" dedim şaşkınca. "Sakin ol, çok uzağa gitmiyoruz. Alt tarafı karşı daireye geçeceğiz."

Annem beni umursamadan oğluna döndü. "Uygar," Bir an durdu. O da benim sayemde oğluna Toprak diye sesleniyordu artık çoğu kez. "Biz karşıdayız anneciğim." Kapıya giderken ona yardım istercesine baksam da Toprak sırıtmaktan başka bir tepki vermedi. "Dolapta yemek var, acıkırsan yersin."

Toprak başını salladığında karşı daireye, evime geçtik. Birkaç gün sonra buradan temelli ayrılacaktım ve bu hala inanılmaz geliyordu. Evet sadece karşı daireye taşınacaktım ama yine de burası bana uzun zaman yuva olmuştu. Salona geçtiğimizde güldüm kendi kendime. İsteme törenim burada gerçekleşmişti. Annemlerle birlikte Sevda teyzeler de erkek tarafı olarak beni istemeye geldiğinde Burcu teyze ve Erdem amca da kız tarafı olmayı yeğlemişti. Elbette Savaş ve Barış uslu durmamış, beni Toprak'a vermeyeceklerini söylemişti. Bunun üzerine Eymen de Toprak'ın yanına geçmiş, o gün bile dostlarım arasında tatlı atışmalar olmuştu. Ben kahveleri götürdüğümde ise Müge Toprak'ın bardağını tuzla doldurmuş, Toprak da gelenek yerini bulsun diye kızara bozara bardağı tek dikişte bitirmişti. Bunun üzerine Savaş, beni verme lütfunda bulunmuştu. Gülüşüm artarken "Kıpırdama, canım." dedi Burcu teyze. Gelinliğimi dikmesi için ondan ricada bulunmuştum birkaç hafta önce. Burcu teyze el becerisi olan bir kadındı ve ben de hazır bir gelinliktense sevdiğim insanların elinden çıkmış bir parçayı yeğlemiştim. Sevda teyze ve annem de ona yardım ettiğinden gelinlik kısa zamanda bitmişti. Bugün gelinliğimi ilk deneyişimdi. Bana biraz bol geldiği için kadınlar canla başla onu daraltmaya çalışıyordu. Müge'nin taşıdığı boydan aynadan kendime baktım gülümseyerek. Gözlerimde ışıltıyla görüyordum dünyayı. Üstümdeki gelinlik straplezdi. Üstünde hiçbir fazlalık ve süs olmasa da şekli ona güzellik katmıştı. Aslında bunu ben istemiştim. Kumaşı oldukça güzel ve işlemeliydi. Bu da bana yetmişti. Gelinlik belime doğru inceliyor, sonrasında göze batmayacak şekilde kabarıyordu. Eylem beni gördüğünde masallardan çıkmış bir peri kızına benzediğimi söylemişti. Ben de öyle hissediyordum zaten.

Ölçüleri aldıklarında üstümü değiştirdim.

Her saniye, biraz daha heyecanlanıyor ve korkuyordum.

Ben, bu mutluluğumun bozulmasından deli gibi korkuyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

3.3K 106 1
Tiktok videosu çeken ve aynı zamanda emekli bir albayın kızı olan Birce'nin yine bir gün tiktok videosu olarak abimin arkadaşına yazıyorum akımına gö...
10K 1.7K 38
Kudüs bizim için neyi ifade eder? Kudüs bizim neyimizdir? Kudüs ilk kıblemiz olduğu için mi değerlidir yoksa isra ve miraç mucizesine şahit olduğunda...
3K 626 24
Bir kadın vardı sadece kendi mutluluğunun kaynağını ailesi ve arkadaşlarına adayan... Bir adam vardı hayatına sadece vatanına adayan... Kadın ürkek v...
193K 11.9K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...