İkinci Tekil

By antided

95.2K 7.9K 1.2K

İdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonr... More

(0.0)
(0.1)-Sıfırın başlangıcı
(0.2)-Sıfırın yalnızlığı
(0.3)-Sıfırın inancı
(0.4)-Sıfırın tutkusu
(0.5)-Sıfırın bir'i
(0.6)-Sıfırın geçmişi
(0.7)-Sıfırın duyguları
(0.8)- Sıfırın kararı
(0.9)-Sıfırın hikayesi
(1.0)- Bir'in gerçek başlangıcı
(1.1)-Bir'in özgürlüğü
(1.2)-Birin ikisi
(1.3)-Birin aşkı
(1.4)-Birin rolü
(1.5)-Birin tekili
(1.6)-Birin inançları
(1.7)-Birin anıları
(1.8)-Birin bütünü
(1.9)-Birin imtihanı
(2.0)-İkinin ilkleri
(2.1)-İkinin kırılma noktası
(2.2)-İkinin kalıpları
(2.3)-İkinin yüzleşmesi
(2.4)-İkinin hüzün senfonisi
(2.5)-İkinin sorumluluğu
(2.6)-İkinin yaramazlığı
(2.7)- İkinin tesadüfü
(2.8)- İkinin bağları
(2.9)-İkinin barışı
(3.0)- Üçün hazin kırgınlığı
(3.1)-Üçün ilk adımları
(3.2)-Üçün zamanı
(3.3)-Üçün aşka selamı
(3.5)-Üçün tattığı yabancı hisler
(3.6)- Üçün hayalleri ve tebessümü
(3.7)-Üçün şoku
(3.8)-Üçün aşamaları
(3.9)-Üçün unutulmazı
(4.0)-Dördün vedası
(4.1)-Dördün yası
(4.2)-Dördün kırık hüznü
(4.3)-Dördün intikamının ilk adımı
(4.4)-Dördün çizgisi
(4.5)-Dördün denkliği
(4.6)-Dördün kusursuzluğu
(4.7)-Dördün yetenekli oyunu
(4.8)-Dördün acıyla imtihanı
(4.9)-Dördün buruk tebessümü
(5.0)-Beşin af dileği
(5.1)-Beşin sevgisi
(5.2)-Beşin adalet arayışı
(5.3)-Beşin kaosu
(5.4)-Beşin konuşmaları
(5.5)-Beşin serzenişi
(5.6)-Beşin içsel arayışı
(5.7)-Beşin tezgahı
(5.8)-Beşin hazin finali
(5.9)-Beşin vurgunu
(6.0)Ek/Özel Bölüm

(3.4)-Üçün gönlünün uçurtmaları

1.2K 128 4
By antided

Aşık olmak insana özgüydü, melekler bile kıskanırdı.

*

^ Bora Duran -Sen de gidersen

*

Her dileğin gerçekleşmesi için biraz zamana ihtiyacı vardır. Ellerimizi açıp dua ederken isteklerimizin hemen yerine gelmesini umarız çoğu kez ama Allah en doğru vakti bekler. Benim için doğru vakit neydi ya da öyle bir zaman olacak mıydı bilmiyordum ama tam şu anda, karşımda iki yıldır içimde büyüttüğüm tüm hisleri çırılçıplak Toprak'a gösterirken kalbim dünyanın en büyük yükünden kurtulmuştu. "A-anlamadım?" diye kekelediğimde gerçekten de sözlerinden hiçbir şey anlamamıştım. Toprak bazen bana öyle güzel bakardı ki hislerim karşılıklı sanırdım. Sonra bakışları değişir, bir dostuna baktığı andaki ifadesi yüzüne ev sahipliği yapardı. Ben de bu iki duygu arasında bocalar durur, kendimi kaybederdim içimdeki kargaşada. Artık ikimiz de çocuk değildik. O birkaç ay sonra yirmi beşine girecek ben de yirmi iki yaşıma basacaktım. Artık birbirimizi tanıdığımız zamanki insanlar da değildik.

Toprak yutkundu. Yüzüne yapışmış kalmıştı sırıtışı ama burnunun ucu da kıpkırmızı kesilmişti. Soğuk olmasına soğuktu ama kendimizi kandırmaya gerek de yoktu. Kızarma nedenimiz utancımızdan başka hiçbir şey değildi. Her ne kadar daha birkaç dakika önce ona aksini söylesem de. "İdil," dedi gözlerini gözlerime sabitleyerek. O mavilerinde kaybolduğumu hissediyordum. İşte yine aynısı oluyordu. Ne zaman ona baksam ruhumdaki kurak çöller sırılsıklam oluyordu bakışlarında taşıdığı okyanusta. Gözlerini yumdu. "Bir defasında sana herkes gibi bir yasak meyvem olduğunu söylemiştim hatırlıyor musun?" O görmese de başımı salladım. "O, aşktı İdil." Gülümsedi. "Ben de sana aşığım." Birden bunu söylediğinde bu kez ben dehşete düştüm. Toprak ile ikimiz de oldukça utangaçtık ve ilk adımı atma konusunda ikimizin de belirli çekinceleri vardı. Kah gülerek kah ağlayarak geçirdiğimiz bu yıllar bize birbirimizi tanımamız konusunda yardım etmişti. Fakat bu duyduklarım ve az önce ona söylediklerim kalıplarımızın dışına çıktığımızı kanıtlıyordu. Çünkü ne o beni daha önce bu kadar özgür görmüştü ne de ben onu böylesine cesur görmüştüm. Gözlerini açtı Toprak. Elini ensesine atıp gözlerini indirdi. "Bir şey söylemeyecek misin?"

Tuhaf bir ses çıkardım. Ben gülmeye başladığımda gülüşüm yavaşça kahkahaya dönüştü. O da gülmeye başladığında gözlerimden süzülen yaşlara mani olamadım. İnsan gülerken ağlar mıydı? Ben ağlıyordum. "Toprak," diyebildim zorlukla. "Ben..." Hıçkırdım. "Üzgünüm. Ne diyeceğimi bilmiyorum."

Elleri utançla elime değdi. "Özür dilerim," diye bana sarıldığında gülüşüm kesildi. Ona sımsıkı sarılırken ikimizin de kalbi hızlı atıyordu, aynı şey için atıyordu. Bunu artık biliyordum. Neden gecikmiştik öyleyse? Beni bu kadar sevdiyse, onu bu kadar sevdiysem niye beklemiştik birbirimizi hemen yanıbaşımızdayken umut? Bir önemi var mıydı ya da? "Ağlamanı istemiyorum." diye saçımın üstünü öptü. "Çok özür dilerim. Seni ağlatmamalıydım."

Geri çekilip burnumu çekerek yüzüne baktım. "B-ben mutluluktan ağlıyorum desem çok mu klişe olur?"

Sorum Toprak'ı gülümsetti. İkimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk. "Biraz." diyerek parmaklarımı sıktı. Gözlerim kenetli ellerimize indi önce. Sonra yeniden yüzüne tırmandı. "Ben," dedi. "Beklemiyordum." Burnunu kırıştırdı. "Aklımın ucundan bile geçmemişti." Yanağının içini ısırdı. "Birçok kez sana söylemek istedim ama korktum. Bu duyguları hiç tatmamıştım ve sürekli erteledim." Gülümsedi. "Eğer hislerimin karşılıklı olduğunu bilseydim bu konuşmayı çok önce yapardım." Ben de güldüm. Ne gariptik ikimiz! "İdil, söyleyecek çok şey var ama kelimeleri bir araya getirmek o kadar zor geliyor ki."

"Annemler," dedim aklıma gelen şeyle. "Bizi öldürecekler."

Toprak gözlerini büyüttü. "Öldürmek mi?" Birden karlara oturduğunda ellerimiz birleştiği için ben de onunla çöktüm. Toprak bedenini geriye atıp uzandığında ben de yanına uzandım. Karda izimiz çıkarken bana çevirdi başını. "Annem iki yıldır seni sevdiğimi itiraf etmem için başımın etini yiyor."

"Biliyor muydu?"

"Hayır ama... Nasıl desem bilmiyorum. Sen eve geldiğin ilk an, hatta senden bahsettiğim saniyede bana gelini olacağını hissettiğini söyledi." Toprak iç çekti. "Bu duyguları kabullenmem çok uzun sürdü İdil. İnsan hiç tatmadığı hislere karşı daha temkinli oluyor ama alıştığım an seninle çarpıştığımız anı hatırladım ve sonrası... Hep sen varmışsın gibiydi."

Gözlerimi kapattım. "Seni unutmaya çok çalıştım çünkü bunu öğrenirsen dostluğunu kaybetmekten korkuyordum." Gülümsedim. Artık ağlamıyordum. "Toprak, seninle başka şartlar altında tanışsaydık bu kadar uzun sürmezdi ama sen benim tek kişilik ailemken, üstelik bana yepyeni insanları da aile olarak aşılarken yapabileceğimin en iyisi hep bu oldu."

"Hayırlısı buymuş hakkımızda," dedi. "Bize düşen kalan ömrümüzü beraber geçirmek öyleyse." Gözlerimi açtım ve ona baktım. Toprak "Bugün madem her şeyi söyledik," dedi. "O halde dinle." Kenetli ellerimizi kaldırdı. Gözlerim birbirine değerek ısınan tenlerimize indiğinde "Benim," dedi. "Kız arkadaşım olur musun?"

Teklifi beni güldürdü. Hiçbir şey demeden gözlerinin içine bakıp elini sıktığımda cevabı almıştı.

Apartmana el ele girip dairelerinin kapısından içeri girdiğimizde birbirimize baktık. İkimiz de buna hazır olduğumuzu hissettiğimizde herkesin karşısına çıktık. Ortada yükselen sesler sustuğunda bir an gözlerimi kapattım. Sonra Toprak'ın varlığını hissederek bakışlarımı araladım. Gördüğüm manzara kahkaha atma isteği uyandırsa da gerginliğim bunu önlüyordu. Dizlerim titrerken bakışlarım oturmuş bizi bekleyen insanların üstünde gezindi tek tek. Savaş bize şaşkınca bakarken Müge şaşkınlığını atar atmaz hınzırca gülmeye başlamıştı. Eymen olgun bir tebessümle kenetli ellerimizi izliyorken Barış'ın elindeki çekirdek havada kalmıştı. Defne annenin ağzı kulaklarına varıyordu ve Hazar baba da epey keyifliydi. "Şey," dedi Toprak. O da en az benim kadar gergindi. "Size bir şey söylemek istiyoruz."

Savaş oradan atladı. "Söylemene gerek yok kardeşim, her şeyi görüyoruz."

Barış da ikizine arka çıktı. "Kabak gibi ortada." Kaşlarını çattı. "Siz ne zamandan beri sevgilisiniz, hadi söyleyin kaç ay oldu?" Kardeşini ve Eymen'i taşlayan sözleri üzerine Müge sabır çekerken Toprak'a bakarak konuştum.

"Sadece birkaç dakika."

"Toprak Bey, siz benden de hızlısınız bakıyorum." dedi Eymen. "Kızı gezmeye diye çıkardın, utanmasan nikah cüzdanıyla getirecekmişsin." Yarım ağız sırıtmasıyla iyice kızarırken Defne anne ayağa kalktı. İkimize de sarılıp bizi tebrik ederken bir şey söylemeye gerek kalmamıştı. Diğerleri de bunu kutladı kısaca.

Toprak ile ellerimizi ayırıp oturduğumuzda bir şey diyemeden telefonum çaldı. Cihazı cebimden çıkardığımda Ege'nin görüntülü aradığını gördüm. Gülerek aramayı yanıtladığımda diğerleri de kadraja sığmak için sıkışmıştı. Ege'nin yüzünü gördüğümde "Abla!" dedi.

"Birtanem." diye karşılık verdim. "Nasılsın?"

Ege gözlerini herkeste gezdirdi. "Özlem dolu." diye yanıtladığında Müge güldü.

"Yazın yine birlikteyiz canımın içi," dedim. "Hem bak herkes burada seni bekliyor."

Ege gülümsedi. "Nasılsınız?"

"İyiyiz biz de kuzum." dedi Defne anne. "Sen ne kadar büyümüşsün öyle?"

"Tabii," dedi Ege. "Koca adam oldum ben."

Biz hepimiz ona gülerken Barış dedikoducu teyzeler gibi "Ege," dedi. "Senin bu ablanla Toprak var ya, birbirlerini seviyorlarmış."

Hazar amca onu ensesinden yakaladı. "Çocuğa söylenecek şey mi bu?"

Egehan duyduğu cümleyle bekledi bir süre. Ardından "Sonunda," dedi gülümseyerek. Hiç de şaşırmış gibi durmuyordu. Bana baktı. "Biliyordum ben zaten."

Toprak bana şaşkınca baktığında omuz silktim. Kardeşimin iyi bir gözlemci olması benim suçum değildi. Bir süre daha konuştuktan sonra telefonları kapattığımızda Toprak ağzını tutamadığı bahanesiyle Barış'ın üstüne atladı. Savaş da Toprak'ın tarafına geçtiğinde Eymen kayınbiraderini yalnız bırakmadı. İki iki tartışırken Müge bana üzgün gözlerle bakarken nişanlısının tarafını seçti. Ben de Toprak'ın arkasındaydım. Ufak çaplı boğuşmamız anne ve babamı güldürürken artık her şeyin daha farklı olacağını biliyordum.

*

Birkaç gün sonra, sabahın köründe kalkmış üniversiteye gidiyordum. Karlar erimişti ama hava iyice soğumuş, gökyüzü yağmurlarıyla caddeleri ıslatmaya başlamıştı. Yanıma şemsiye almayı unuttuğum için bu yağmurda yürürken ellerimi cebime attım. Hızlı adımlarla yürürken yağmur da şiddetini artırıyordu.

Ellerimi cebimden çıkarıp daha da hızlandığımda ocak ayının soğuğu kendini hissettiriyordu. Titreyerek ıslanmaktan yüzüme yapışmış saçlarımı geri attım. Yağmurdan kaçmak için tüm gücümü harcıyordum. Sokaklar bomboştu neredeyse. Etrafta olan tek tük kişi de ya kaçışıyor ya da altına gizlendiği şemsiyeyle yağmurun tadını çıkarıyordu. Hastalanacağımı düşünerek yürümeye devam ederken birden ıslanmam sona erdi. Yağmur hala şiddetle yağarken üstüme düşen gölgeyle kafamı çevirdim. Toprak gülümseyerek bana bakarken ayazın soğuğuna rağmen içimi ısıttı. Parmakları parmaklarıma kenetlendiğinde benim yüzümden şemsiyenin dışında kalmıştı. Ben de gülümsedim. Ona iyice yaklaşıp şemsiyenin altına ikimizi birden sığdırdığımda hissettiğim huzurun tarifi yoktu. Birkaç adım attık beraber. Sonra birden Toprak şemsiyeyi kapattı. Ona şaşkınca baktığımda "Seninle ıslanmak varken gizlenmek niye?" diye sordu. "Bu anı o kadar hayal etmiştim ki..." İç çekti. "Ve hayal ettiğimden de daha güzelmiş."

Toprak ile el ele ıslanırken gözlerimi kapatarak ilerledim kaldırımda. Düşmekten korkmuyordum artık, düşersem beni kaldırırdı çünkü. Toprak ile yol ayrımına geldiğimizde yağmur dinmiş ve biz de sırılsıklam olmuştuk. Gözleri gülüyordu. Onu hep böyle görmek için her şeyimi verirdim. "O zaman," dedi eliyle ıslak saçlarını ittirerek. "Akşam görüşürüz."

"Görüşürüz. İyi günler."

Birbirimize bakmaya devam ederken utançla yanağına ıslak dudaklarımla bir buse kondurdum. Geri çekildiğimde Toprak gözlerini kaçırdı. "Galiba günüm çok iyi geçecek."

Dudaklarımı birbirine bastırarak gülüşümü gizlemeye çalışsam da başaramadım. Arkama baka baka sağa saptığımda o da sürekli dönüyor ve bana bakıyordu. Bir elimi kalbime bastırdım. O kadar hızlı atıyordu ki sesinin duyulmasından korkmuştum. Diğer elimin parmakları dudaklarıma tırmandı. Ona dokunan tenim cayır cayır yanıyordu adeta. Aşk, böyle bir şey miydi? Sanki biri gönlümde bir uçurtma uçuruyordu. O uçurtma yükseliyor, beni özgürlüğe kavuşturuyordu her seferinde. Bu nasıl bir histi böyle? Eğer yaşamak böyleyse bunca yıldır ölü müydüm?

Yürümeye devam ettim. Toprak'ı seviyordum. Onu o kadar tarifsiz seviyordum ki onsuz bir an bile olmaz gibi geliyordu. Birbirimize duygularımızı itiraf ettikten sonra daha da artmıştı bu garip bağım. Onun benim için birçok dilde tarifi olurdu ama Toprak gerçekte tarifi imkansız biriydi. Gülüşü eşsizdi, bakışı, gözyaşı, sevinci, kederi, sevgisi, aşkı... O, tam anlamıyla hayatıma girmiş en güzel ve en doğru şeydi. Kimsesiz benliğim ona sadakatle bağlıydı. Toprak'ı görmek, sesini duymak beni çok istediğim özgürlüğün ta kendisine çeviriyordu. Öyle ki artık o bir olgu olmaktan çıkıp bedenimi kuşatıyor, beni kendisiyle özdeşleştiriyordu. Herkes aşık olabilirdi, herkes iyi kalpli bile olabilirdi ama belki de bu yüzden kimse Toprak olamazdı işte. Onun yeri, benim kalbimdeki mabeddi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.3K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
504K 30.3K 32
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋 Herşey kurgu gerçek hayatla bağlantısı yoktur.
573K 24.2K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
420K 22.5K 69
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...