İkinci Tekil

By antided

95.1K 7.9K 1.2K

İdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonr... More

(0.0)
(0.1)-Sıfırın başlangıcı
(0.2)-Sıfırın yalnızlığı
(0.3)-Sıfırın inancı
(0.4)-Sıfırın tutkusu
(0.5)-Sıfırın bir'i
(0.6)-Sıfırın geçmişi
(0.7)-Sıfırın duyguları
(0.8)- Sıfırın kararı
(0.9)-Sıfırın hikayesi
(1.0)- Bir'in gerçek başlangıcı
(1.1)-Bir'in özgürlüğü
(1.2)-Birin ikisi
(1.3)-Birin aşkı
(1.4)-Birin rolü
(1.5)-Birin tekili
(1.6)-Birin inançları
(1.7)-Birin anıları
(1.8)-Birin bütünü
(1.9)-Birin imtihanı
(2.0)-İkinin ilkleri
(2.1)-İkinin kırılma noktası
(2.2)-İkinin kalıpları
(2.3)-İkinin yüzleşmesi
(2.4)-İkinin hüzün senfonisi
(2.5)-İkinin sorumluluğu
(2.6)-İkinin yaramazlığı
(2.7)- İkinin tesadüfü
(2.8)- İkinin bağları
(2.9)-İkinin barışı
(3.0)- Üçün hazin kırgınlığı
(3.1)-Üçün ilk adımları
(3.2)-Üçün zamanı
(3.4)-Üçün gönlünün uçurtmaları
(3.5)-Üçün tattığı yabancı hisler
(3.6)- Üçün hayalleri ve tebessümü
(3.7)-Üçün şoku
(3.8)-Üçün aşamaları
(3.9)-Üçün unutulmazı
(4.0)-Dördün vedası
(4.1)-Dördün yası
(4.2)-Dördün kırık hüznü
(4.3)-Dördün intikamının ilk adımı
(4.4)-Dördün çizgisi
(4.5)-Dördün denkliği
(4.6)-Dördün kusursuzluğu
(4.7)-Dördün yetenekli oyunu
(4.8)-Dördün acıyla imtihanı
(4.9)-Dördün buruk tebessümü
(5.0)-Beşin af dileği
(5.1)-Beşin sevgisi
(5.2)-Beşin adalet arayışı
(5.3)-Beşin kaosu
(5.4)-Beşin konuşmaları
(5.5)-Beşin serzenişi
(5.6)-Beşin içsel arayışı
(5.7)-Beşin tezgahı
(5.8)-Beşin hazin finali
(5.9)-Beşin vurgunu
(6.0)Ek/Özel Bölüm

(3.3)-Üçün aşka selamı

1.3K 140 47
By antided

Sevgi gerçekse acı yalnızca bir kalıptır.

*

^ Redd - Nefes bile almadan
^ Selami Şahin & Burcu Güneş - Bir tek kadın sevdim

*

Yirmi birinci yaşımın bana kazandırdığı sorumluluklardan biri cesaretti. Ben, hiç tanımadığım bir şehre gittiğimde yirmi yaşındaydım ama o şehirde yaşamayı kabul ettiğimde üstünden aylar geçmişti. Biliyordum, bundan sonraki hayatımda daima bir şekilde oraya gidecek ve kardeşimle hasret giderecektim. Bunun bedeli buradaki sevdiklerimden uzaklaşmak olsa da artık Toprak'ın ilk gördüğü o kız değildim ben de. Ayrılmaya cesaret edebiliyordum çünkü birlikteyken geçirdiğimiz zamanın kıymetini anlamıştım. Bağlanmaya da vardı cesaretim çünkü kopmak pahasına birine tutunmanın insanın yaşamasının esas nedeni olduğunu artık biliyordum.

Şimdi, hayatımdaki yerleri tartışılmaz olan insanlarlaydım işte. Oturmuş, hep beraber oyun oynuyorduk. Dünkü gelişimin şokunu üstlerinden attıktan sonra sanki hiç gitmemişim gibi kaldığımız yerden devam etmeyi seçmişlerdi. Ben de büyük bir mutlulukla onlara ayak uydurmuş, hayatımı bıraktığım gibi bulmanın onuruyla baş başa kalmıştım. Hepsi büyümüştü ve bedensel olarak değişmişti illa ki ama en büyük değişiklik Müge ve Eymen'in parmaklarındaki yüzüktü. Gözüm yüzüklerine her çarptığında birbirlerine itiraf etmekte zorlandığı hislerinin onları bu evreye getirmesine bir kez daha şaşırıyordum. Dün gibi hatırlıyordum onların aralarını yapmak için mezuniyet gecelerinde Barış'ı nasıl oyalamaya çalıştığımızı. Hatırladığım diğer şey de Toprak ile aklımdan hiç çıkmayan o dansımızdı doğrusu. Giderken cebimin kenarına sıkıştırdığım birkaç resmi tüm senemi geçirme sebebimdi aslında. İç çekerek koltukta geriye yaslandığımda oyunumuz da bitmişti. Müge, yanıma attı kendini ve "Sen çok zayıflamışsın İdil." dedi.

Barış oradan lafa atıldı. "Bence sen de biraz zayıflasan iyi olur Müge." Munzurca kıkırdadı. "Yoksa o çok giymek istediğin gelinliğin içine sığamayacaksın."

Müge'nin gözleri büyürken Toprak içtiği çayı püskürterek gülmeye başladı. Arkadaşının ters bakışlarını gördüğünde gülmemek için dudaklarını birbirine bastırsa da eğlendiği belliydi. Savaş ve Eymen aynı anda Barış'ın ensesine birer tokat yapıştırdı. Müge ise kıpkırmızı olmuştu. "Sen de dikkat et o zaman ağabey!" dedi hışımla. "Yoksa senin Damla seni beğenmez, benden söylemesi." Gözlerini kıstı. "Ben işi garantiledim," diyerek yüzüğünü ağabeyinin gözüne soktuğunda kızarma sırası Barış'taydı. "Ama sen hala tehlikedesin."

Bu kez ben gülmeye başladım. Müge ile ellerimizi birbirine vurduğumuzda Damla'nın kim olduğunu merak etmiştim. Arada sohbetlerimizde de adı geçiyordu ama Müge ne zaman onun dedikodusunu yapacak olsa Barış bir yerlerden çıkıp onu engelliyordu. "Kim bu Damla, Barış?" diye  imayla. "Bir şeyler varsa bilelim yani."

Barış kardeşiyle uğraşmayı kesip bana baktı. İyice utanmıştı. "Ya, bari sen yapma İdil. Damla, çalıştığım okulda Edebiyat öğretmeni." Güldü. "Yani tamam hoş kız ama bir şey olduğu yok, hepsi bu cadının abartmaları."

Müge tek kaşını kaldırdı. Daha önce bunu beceremiyordu ama anlaşılan ben yokken yaptığı alıştırmalar işe yaramıştı. "İstemem yan cebime koy, diyor kendisi İdil. Ama kızı görmen lazım, öyle öğretmenim olsa ben bile edebiyat derslerini severdim."

Savaş gülerek göz devirdi. "Müge, lisedeyken edebiyat derslerini zaten severdin."

Müge ağabeyinin onu bozmasına aldırmadan saçını geriye attı. "Daha çok severdim o zaman."

Onları özlediğimi tekrar tekrar zihnim bana hatırlatırken "Karışmayın nişanlıma." dedi Eymen. Göz kırptı Müge'ye.

Bu defa ikizler onun ensesine vurdu. "Densize bak," diye homurdandı Barış. "Senin nişanlınsa bizim de kardeşimiz."

Toprak ile ben bu mevzuda tarafsız olanlardık. Bu nedenle atışmaları en çok bizi eğlendiriyordu. Müge'nin yaptığı çaydan bir yudum alırken diğer elimle de tabaktan bir kurabiye aldım. Keyifle bacak bacak üstüne attım.

Bir süre daha muhabbet ettikten sonra özlediğim sokaklarsa dolaşmak istediğimi söylediğimde Savaş koltuğa yayılarak uyuma numarası yapmaya başlamış, Eymen ve Müge üşendiğini söylerken Barış da telefonuna gömülerek bana eşlik etmeyeceğini bir şekilde belli etmişti. Toprak göz devirerek tüm kibarlığıyla ayaklandı. Bugün yeni yılın ilk günü olduğu için resmi tatildi. Karşı daireye geçip üstünü değiştirdikten sonra yanıma geldiğinde ben de kalın giyinmiştim. Beraber apartmandan çıktığımızda ellerimi cebime koydum. "Bunu özlemişim." diye fısıldadı. "Hiç konuşmadan yürümeyi yani."

Gülümsedim. Bir de bana sormalıydı! Bu şehre dönmemde diğerlerinin de etkisi yadsınamazdı ama en büyük pay Toprak'a aitti. Onu bir süre daha görmesem kafayı yiyecektim zira. "Ben de." dedim dalgınca. "Herkesi ve her şeyi özledim ama seninle olmayı..." Dediğimi fark ettiğimde kızardım ama söz ağızdan çıkmıştı bir kere. Gözlerimi ondan itinayla sakınırken "Bu muhabbetleri," diye toparlamaya çalıştım ama nafileydi. Toprak'ın gülüşünü duyduğumda dayanamayıp kaşlarımı çatarak başımı ona çevirdim.

"Neden gülüyorsun?"

Omuz silkti. Bu huyunu bile özlediğimi düşündüm. "Utanınca iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun." dedi. "Bu komik."

"Utandığımı da nereden çıkardın?" dedim çenemi dikleştirerek.

"Kızardın," dedi.

Ona zaferi tattırmadım. "Soğuktan kızarmışımdır."

Toprak ağzının içinde bir şeyler homurdandı. "Ege nasıl?" diye konuyu değiştirdiğinde içim sevgiyle doldu.

"Oldukça iyi," diye mırıldandım. "Küçük kardeşim gün geçtikçe büyüyor. İkinci sınıfa geçti, biliyorsun." Derin bir nefes aldım. "Bazen onunla geçmeyen yıllarıma üzülüyorum."

"Bunu da özlemişim." diye gülümsedi. Kaşlarımı kaldırdım.

"Neyi?"

"Bir şeyden bahsettiğinde gözlerinin uzaklara dalmasını." Bu kez o kızarmaya başladı. Gözlerini kaçırırken "Aslında," dedi. "Ben sana dair her detayı özlemişim."

Boğazıma yeni bir düğüm ekledim. Onu görmeyeli konuşmalarını mı değiştirmişti yoksa bana mı öyle geliyordu? Toprak bu tarz fikirleri utançtan dolayı pek dile getirmezdi normalde. O daha çok hislerini içinde yaşar, insanlara sevgi dolu davransa da kimi ne kadar çok sevdiğini asla ayırt ettirmezdi. Bir keresinde bana eğer duygularının sınırını insanlara gösterirse üzülmelerinden korktuğunu söylemişti. Toprak öyle hassas ve duyarlı biriydi ki ben de bu özelliğine duyduğum saygıyı artırmıştım. "İstanbul'dayken," dedim o kartlarını açık oynadığı için. "Düşünmek için çok zamanım oldu." Ona bakmıyordum ama yürürken onun beni izlediğini hissediyordum. "Başımı yastığa her koyduğumda burayı düşündüm, yaşadıklarımı, öğrendiklerimi... Garip bir his. Eğer yurda verilmeseydim seninle karşılaşsak bile bu kadar yakın olamazdık. Ailen, ailem olmazdı örneğin. Sen olmasaydın ben kardeşimi asla kabullenemezdim, kalbimde taşıdığım yangın beni kül ederdi." Yutkundum. "Ben yine kül oluyorum ama bu yangını seviyorum. Uğruna yanmaya değecek şeylerim var artık çünkü." Toprak başını eğerek bir süre duraksadı. Hala yürüyordu ama söyleyeceklerini kafasında tarttığına emindim. "Görüşmeyeli sen ne yaptın?" diye sorarken buldum birden kendimi. "İşinin ilk yılı bitti."

Tebessüm etti. Galiba konuyu çevirmem onu rahatlamıştı. "Evet, öyle. Her şey gayet iyi gidiyor. Ekip arkadaşlarımla çok güzel anlaşıyoruz. Hatta artık bazı haberleri ben sunacağım, biliyor musun İdil?" Gülümseyerek gözlerini kıstı. Bunun onu heyecanlandırdığı belliydi. "Şimdiye kadar kamera arkasında ikişerli ekip olarak çalıştık hep." diye sürdürdü. "Ortağım Burçak mükemmel bir kız. Sayesinde işlere alışmam ve bizim sektörde yükselmem daha hızlı oldu."

Kaşlarım benden bağımsız çatıldı. Müge hiçbir zaman böyle bir kızdan bahsetmemişti. İçimde yükselen kıskançlık alevleriyle şaşırdım. Bu his bana yabancı ve bir o kadar da tehlikeli geliyordu. Çünkü insan öfkelendiğinde veya kıskandığında sergilediği tavırlar sonrasında oldukça pişmanlık uyandırıyordu. Gergince "Öyle mi?" diye sordum. Gülerek alaya vurmaya çalışsam da ellerim ceplerimde yumruk halini almıştı. "Bana hiç bahsetmemiştin."

"Bilmem," dedi. "Fırsat olmamıştır. Sen daima meşgul olduğun için ve sağolsun bizimkiler de rahat bırakmadığı için konusunu açamadım. Fakat tanışmanı isterim." Ona baktım. Toprak masumca bana Burçak'tan bahsederken kızı hiç tanımasam da içimdeki acıya engel olamıyordum. Tanışmak istediğimi de sanmıyordum ayrıca. Hatta biraz daha bana onu anlatırsa her an ağlayabilirdim. "Sen arkadaş edindin mi İstanbul'da?" diye sorduğunda gözlerimi ondan uzak tuttum. Bakarsam dayanamazdım.

"Bir iki tane," dedim. "Sinem ve Selim, adında iki kardeşle iyi anlaşıyordum." Kafamı dağıtmak istercesine ben de onlardan bahsetmeye başladım. "Sinem bana Müge'yi andırıyordu. Deli dolu bir kızdı ve bazen hiperaktifliği beni yormuyor değildi. Gideceğimi ilk ona söylemiştim ve gözleri hala gözlerimin önünde." İç çektim. "Selim biraz garip bir çocuktu. Ona gideceğimi söylediğimde..." Sustum. Cümlemi tamamlamak istememiştim.

"Söylediğinde?" dedi sorarcasına. Anlaşılan devam etmemi istiyordu.

"Ö-önemli bir şey değil," dedim. "Boşver."

"Merak ettim," Toprak ile bir parka geldiğimizde boş salıncaklardan birine oturduk. "Yoksa artık birbirimizden de mi sır saklıyoruz sevgili suç ortağım?"

Kullandığı kelimeler beni güldürdü. Utanarak "Beni sevdiğini söyledi." dedim.

Toprak salıncağın zincirini tutarak bana çevirdi başını. "Sen ne dedin?"

Ben de ona baktım. Gözlerim gözlerini bulurken "Özür diledim," dedim. Selim gerçekten iyi bir gençti fakat benim kalbimde bir başkası vardı. Bunu utanarak ona da söylemiştim ve o da beni anlayışla karşılayıp iyi şanslar dilemişti.

"Onu sevmiyor muydun?"

Toprak'ın sorusuyla güldüm. "İnsani olarak evet ama diğer anlamda soruyorsan hayır."

Rahatlamış gibi bir 'oh' çektiğinde anlamsızca gözlerine baktım. Bunu dışından yaptığını fark ettiğinde Toprak dudaklarını birkaç kez araladı ve ardından bir şey demeden kapattı. "S-soğuk oldu da." dedi kekeleyerek. "Nefesim bile donacak gibi."

Bu kez ben sırıttım. "Utanınca iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun."

Toprak dudağını ıslattı. "İdil, bir şey sorabilir miyim?" Başımı salladığımda derin bir nefes aldı. "Neden ona bir şans vermedin? Tanısan belki de aşık olurdun ona. Hem mutlu olmayı en çok hak edenlerden birisin sen."

Gözlerimi kaçırdım. Tüm cesaretimi toplarken "Şans vermedim çünkü," dedim. Devamını nasıl getirecektim?

"Çünkü?" diye üsteledi.

Tek nefeste konuştum. "Çünkü ben bir başkasına aşığım zaten."

İkimiz de tek kelime etmedik. Ben hafifçe sallanırken kafam bulanıktı. Ona hislerimi her zaman anlatırdım ama aşık olduğumu söylemem... Bu hepsinden farklıydı. "Kime?" dedi birden. "Tanıdığımız biri mi?"

Dudaklarımı sıktım. Salıncaktan kalkarken dünden kalan karlar ayağıma giydiğim botun altında eziliyordu. "Gidelim mi?"

Başını sallayarak ayağa kalktı. Beraber yürürken sükunetime saygı duyuyordu. Birkaç kez üst üste yutkundum. Ben önden ilerliyordum. Etraf karla kaplanmıştı. Toprak hemen ardımdan beni takip ederken birden arkamı döndüm ve "Sensin." diye mırıldandım. Bu yaptığıma ben bile inanamamıştım. Toprak anlamsızca baktı bana.

"Efendim?"

Ona dönüp tam karşısına dikildim. Parmak uçlarımda yükselip yanağına bir buse kondururken her şeyi göze almıştım. "Aşık olduğum adam sensin Toprak. Ben... Sana aşık oldum."

Bazı anlar vardır, davranışlarımız bizden bağımsız gerçekleşir. Öyle bir andaydım ben de. Kalbim dört nala göğüs kafesimde koşarken sözlerimin sonuçlarını saniyelik bir zaman dilimde askıya almış ve dudaklarımdan neredeyse iki yıldır sakladığım sırrı döküvermiştim.

Toprak'ın bir eli şaşkınca yanağına tırmandı. Öptüğüm yere dokunurken ışıltılı gözlerine çekinerek baktım. Dudakları ve gözleri aralanmıştı ani itirafımla. "B-ben," diye gülmeye başladığında onu çözemiyordum. "Y-yani sen," Eliyle alnına vurdu. "Bir dakika," Titrekçe soludu. "Sen bana mı aşıksın?" İnanmak istemiyor gibiydi. Sıkılarak başımı aşağı yukarı salladığımda neden güldüğünü bile anlamıyordum. Ona şaka yaptığımı mı sanıyordu? Öylece sokak ortasında dururken gülüşü silindi. "Ne zamandan beri?" diye sordu. Başımı eğerek gözlerimi botlarımıza indirdiğimde soğuk eliyle çenemi kaldırıp bakışlarımızı yeniden buluşturdu. Mavileri benden bir cevap bekliyordu.

"İlk," dedim zar zor. "Seni ilk gördüğüm andan beri." Korkuyla vereceği tepkiyi bekledim. Belki de hayatından çıkmamı isteyecekti ama madem başlamıştım her şeyi göze alacaktım. "Gözlerini gördüğüm, sesini duyduğum ilk gece ben sana aşık oldum. Yasaksa yasaktı, günahsa da günahtı ama oldu işte. Kalbe söz geçmiyor."

Toprak başını salladı. Ben dudaklarından çıkacak tek bir sert kelime beklerken yine güldü.

"Demek ki iki yıldır, hislerimde yalnız değilmişim."

Continue Reading

You'll Also Like

133K 7.4K 35
Yaşamdan vazgeçmiş bir kız, ölümden daha derin birine el uzatırsa ne olur? Kanatları kırık kelebek, görkemli büyük denize uçabilir mi? Peki ya bu de...
1.1M 44.3K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
2.3M 63.5K 28
Hikaye de yetişkin içerik bulunmaktadır! Bunu bilerek okumanızı tavsiye ederim. "Seni meşgul ediyorum bu saatte ama dün telefonum sende kalmış onu al...
2.2K 164 6
Genç kız küçüklükten beri hayali olan doktorluğu kazanıyor. peki karşısına bir adam çıkarsa ve hayatı altüst olursa...🦋