İkinci Tekil

By antided

95.2K 7.9K 1.2K

İdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonr... More

(0.0)
(0.1)-Sıfırın başlangıcı
(0.2)-Sıfırın yalnızlığı
(0.3)-Sıfırın inancı
(0.4)-Sıfırın tutkusu
(0.5)-Sıfırın bir'i
(0.6)-Sıfırın geçmişi
(0.7)-Sıfırın duyguları
(0.8)- Sıfırın kararı
(0.9)-Sıfırın hikayesi
(1.0)- Bir'in gerçek başlangıcı
(1.1)-Bir'in özgürlüğü
(1.2)-Birin ikisi
(1.3)-Birin aşkı
(1.4)-Birin rolü
(1.5)-Birin tekili
(1.6)-Birin inançları
(1.7)-Birin anıları
(1.8)-Birin bütünü
(2.0)-İkinin ilkleri
(2.1)-İkinin kırılma noktası
(2.2)-İkinin kalıpları
(2.3)-İkinin yüzleşmesi
(2.4)-İkinin hüzün senfonisi
(2.5)-İkinin sorumluluğu
(2.6)-İkinin yaramazlığı
(2.7)- İkinin tesadüfü
(2.8)- İkinin bağları
(2.9)-İkinin barışı
(3.0)- Üçün hazin kırgınlığı
(3.1)-Üçün ilk adımları
(3.2)-Üçün zamanı
(3.3)-Üçün aşka selamı
(3.4)-Üçün gönlünün uçurtmaları
(3.5)-Üçün tattığı yabancı hisler
(3.6)- Üçün hayalleri ve tebessümü
(3.7)-Üçün şoku
(3.8)-Üçün aşamaları
(3.9)-Üçün unutulmazı
(4.0)-Dördün vedası
(4.1)-Dördün yası
(4.2)-Dördün kırık hüznü
(4.3)-Dördün intikamının ilk adımı
(4.4)-Dördün çizgisi
(4.5)-Dördün denkliği
(4.6)-Dördün kusursuzluğu
(4.7)-Dördün yetenekli oyunu
(4.8)-Dördün acıyla imtihanı
(4.9)-Dördün buruk tebessümü
(5.0)-Beşin af dileği
(5.1)-Beşin sevgisi
(5.2)-Beşin adalet arayışı
(5.3)-Beşin kaosu
(5.4)-Beşin konuşmaları
(5.5)-Beşin serzenişi
(5.6)-Beşin içsel arayışı
(5.7)-Beşin tezgahı
(5.8)-Beşin hazin finali
(5.9)-Beşin vurgunu
(6.0)Ek/Özel Bölüm

(1.9)-Birin imtihanı

1.4K 130 24
By antided

Umut herkesin hakkı değil miydi?

*

^ Karsu - Jest oldu

*

Gözlerimi kırpmadan karşımdaki insanları izliyordum. Sırtımı geriye yaslayarak yanımda sessizce oturan arkadaşlarıma göz ucuyla baktığımda hepsinin pür dikkat önlerindeki sahneye odaklandığını fark ettim. Bugün, Müge ile alışverişe çıkmadan önce hep birlikte tiyatroya gelmiştik. Defne teyze daha önce bu işi yaptığı için hepsinin aşinalığı vardı ama benim buraya ilk gelişimdi. Hayatın hızına yetişmeye çalışırken kendimi ne kadar aksattığımı daha iyi anlıyordum artık. Yitip giden yılları geri getiremeyeceğimi de biliyordum fakat şimdiki gayem kalan zamanlarımı güzel değerlendirmekti.

Gösteri bittiğinde dışarı çıktık birlikte. Bir parka geçip oturduğumuzda Toprak gülerek sırtını dikleştirdi ve Müge'nin önünde diz çöküp "Küçük hanım," diye sesini kalınlaştırdı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" Az önceki gösteriyi taklit ettiğini anladığımda gülerek onu izlemeye başladım. Müge başını sallayarak elini tuttu ve ayağa kalktı. Toprak mağrurca dururken Savaş başını sağ, Barış da sol omzuma yasladı. Eymen de keyifle onları izlerken Toprak tutkuyla dans etmeye başladı. Ayaklarının ve kollarının ahenkli hareketini izlerken birçok şey gibi bunda da yetenekli olduğunu kavramam uzun sürmemişti. Müge ise berbat hareket ediyordu. Ayağı yanlışlıkla Toprak'ın ayağına dolandığında birden ikisi de yere düştü. Savaş ve Barış bezgince söylenirken kafalarını ittirerek omuzlarımı onlardan kurtardım. Müge söylenerek kalkıp üstündeki tozları silktiğinde Toprak da homurdanarak bu kez benim önümde durdu. "Hiç anlamam danstan." diye reddettiğimde gözlerini devirerek yerine geçti.

"Bizim kızlarda tutku yok," diye sitem etti Toprak. "Bu ruhu onlarda göremiyorum."

"Göremiyorsan gözlük tak," diyerek ağabeylerini ittirdi ve yanıma oturdu Müge. "Çünkü bizde var, değil mi İdil?" Yüzümü buruşturarak kafamı indirip pembe tişörtüme baktım. Bugün Müge'nin ısrarlarına dayanamayarak doğum günümde aldığı tişörtleri giymeyi kabul etmiştim. Onda daha güzel duran tişört bana epey bol gelmişti.

"Tabii," diye Müge'ye arka çıktığımda bu sözlere kendim bile inanmıyordum. "Gözlerin için en kısa zamanda doktora görünmeyi unutma."

Toprak kaşlarını hafif çattı. "Bence beraber görünelim. Daha burnunun dibindekileri görmüyorsun."

Ne dediğini anlayamamıştım ama Müge tatlı atışmamızı bölerek kolumu çekiştirdi. "Sohbetinize doyum olmaz beyler ama bizim mezuniyetiniz için alışveriş yapmamız lazım." Kalktığımızda Savaş seslendi.

"Bana bak bücür, öyle çok abartılı şeyler alma sakın."

"O haklı," diye ikizine katıldı Barış. "Valla aldırtmam sizi içeri."

"Ya!" diye cırladı Müge. Hemen dibimde olduğu için kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Toprak da yüzünü ekşitmişti. "Ben artık on dokuz yaşındayım ve birkaç hafta sonra yirmi olacağım!"

Savaş "Müge!" dedi uyarıyla. "Sana karışmıyoruz, sadece abartmamanız konusunda sizi tembihliyoruz."

Toprak göz devirdi. "İşte buna dilimizde karışmak deniyor kardeşim."

"Sen kimin tarafındasın?" diye söylendi Barış. Toprak güldü.

"Tarafsızım."

"Tamam," dedi Savaş ayağa kalkarak. "Ne halt yemek isterseniz yiyebilirsiniz. Benim finaller için çalışmam lazım." Barış da kalktı.

"Biz de Toprak ile kendi mezuniyetimiz olduğu için alışverişe gidecektik. Size eşlik edebiliriz kızlar."

Ben itiraz edecekken Eymen atıldı. "Bu harika bir fikir." Cep telefonunu çıkarıp saate baktı. "Böylece aklımız sizde kalmamış olur. Ben de arkadaşlarla buluşmalıyım, gençler. Prova yapmamız lazım." Eymen okulu bir yıl uzattığı için normalde bu yıl mezun olması gerekse de törene yalnızca Toprak ve Barış'ın yakını olarak katılacaktı. Ramazan ayı ve sınavlar dolayısıyla onlar da mezuniyetlerini biraz erkene almıştı ve anladığım kadarıyla epey yoğundular. Üstelik Eymen de mezuniyet töreninden sonra okulda çalacak, arkadaşlarıyla mini bir konser verecekti. Aslında başta bizimkilerle bunu yapmak istese de konservatuvar öğrencileri bizzat dekan tarafından seçildiğinden elinden bir şey gelmemişti. Gerçi Toprak da pek meyilli değildi o gün şarkı söylemeye. Düzeltmeye çalışsa da hala tez olayından dolayı kafası meşguldü.

Müge ve benim redlerimize rağmen alışveriş merkezine dördümüz birlikte gelmiştik. Önce beyler için birkaç şey baksak da Toprak takım elbiseyi bu sıcakta taşıyamayacak olduğunu söyleyerek bir kot ve tişört almıştı. Barış da ona ayak uydurarak istediklerini aldığında mezuniyet balolarına da bu kılıkla gidecek olmaları beni memnun etmişti. İnsan nasıl rahatsa öyle olmalıydı çünkü. Tabii bu düşüncem sıra bize gelene kadardı.

Müge mağaza mağaza dolaşarak şık abiyelere bakarak burnunu kıvırıp duruyordu. Neredeyse on mağaza gezmemize rağmen henüz hiçbir şey beğenmemişti. Gerçi onun hoşuna giden birkaç kıyafet de Barış tarafından derhal yasaklanmıştı. Toprak ve ben kavga eden kardeşlerin arkasından yürürken Müge birden durdu. Gözleri bir mağazanın vitrininde takılı kaldığında ben de baktığı yere baktım. Bir mankenin üstünde toz pembe, dizin bir karış kadar üstünde biten bir elbise vardı. Elbisenin zerafeti öyle büyüleyiciydi ki kendimizi bir anda mağazada bulmuştuk. Müge beğendiği kıyafeti görevliye söylediğinde kadın bedenine uygun olanı getirerek onu kabinlere yöneltti. Biz beylerle oturup Müge'nin çıkmasını beklerken "Sen niye bakınmıyorsun İdil?" diye sordu Barış.

"Bilmem," dedim dudak bükerek. "Ben pek anlamıyorum böyle işlerden."

Toprak gülerek "Müge'nin inisiyatifine bırakmış kendini." diye durumu açıkladı arkadaşına. Barış ise yalnızca bana hüzünle baktı.

"Yandın."

Aslında bunu anlamıştım. Müge o kadar zor beğeniyordu ki bir şeyleri ona kabul ettirmek zordu. Üstelik ailesinin biricik kızı olduğu için daima şımartılarak yetiştirildiğini söylerdi Savaş. Müge anne ve babasından aldığı bu güçle ağabeylerini bile çoğu zaman dize getirir, istediği şey her neyse onu yaptırırdı.

Kabin kapısı açıldığında ona baktım. Vücudunun mükemmel taşıdığı elbiseye dokunarak karşımıza dikildi. Etrafında yavaşça dönüp "Nasıl olmuşum?" diye sorduğunda Toprak atıldı.

"Prensesler gibi."

Müge ona havada öpücük atıp ağabeyine baktı. Barış her konusa zıtlaştığı Savaş ile anlaşarak geldiğinden huysuzlukla "Seni şişman göstermiş." dedi. Bunu bilerek yaptığına kalıbımı basardım. Müge gözlerini irileştirerek bana baktı.

"Gerçekten mi?"

Barış'ın koluna yavaşça vurdum. "Sadece şaka yapıyor, Müge. Oldukça zarif duruyorsun. Kuğu gibi."

Müge, Barış'a ters ters bakarak "Bunu alıyoruz!" dedi. Üstünü değiştirmek için tekrar kabine girdiğinde başımı iki yana salladım gülerek. Bu kız hiç akıllanmıyordu. Yeniden pembe tişörtünü ve kotunu giyerek yanımıza döndüğünde görevli elbisesini alarak paketledi. Biz kasaya gittiğimizde Barış tüm servetinin kardeşinin süsüne gittiğini söyleyerek ücreti ödediğinde Müge ona kulak asmadan koluma girdi. "Sıra sende, İdil. Senin tenin beyaz ya, bence sana kırmızı çok yakışır."

"Kırmızı mı?" Toprak ile bakıştık. Kırmızı rengini pek sevmezdim. "Ben kot tişört gelsem olmaz mı Müge? Gerçekten halim kalmadı."

Müge "Olmaz!" dedi. "Baloya da mı pantolonla gideceksin?"

"Ben," dedim şaşkınca. "Baloya gitmeyi düşünmüyorum Müge. Törene katıldıktan sonra eve geçeceğim direkt."

Müge "Rüyanda görürsün," dedi tersçe. Sonra aniden sesini yumuşattı. "Beni o kızların içinde yalnız mı bırakacaksın İdil?"

"Zirve tek kişiliktir," diye kendimi kurtarmaya çalıştığımda Müge iç çekti.

"Sana ne İdil? Belki benim zirveme çift kişi sığıyor?"

Omuzlarımı indirdim. "Pes etmeyeceksin değil mi?"

Güldü. "Asla." Boğazını temizledi. "Önce kıyafetini bulalım, sonra ben sana bizim beylerden birini partner olarak ayarlarım." Gözlerindeki şeytani parıltıyla Toprak'a baktığında o sırada Toprak boynuna astığı makineyi düzelttiği için bunu görmemişti. Barış da hiçbir şey anlamamış gibiydi.

"Sahi," dedi sonra. "Bizim partnerimiz yok, Toprak. Kız başına iki erkek düşemeyeceğin göre birilerini bulmamız şart."

"Ne gerek var?" diye sordu Toprak. "Kendimiz de gidip gelebiliriz kardeşim."

Müge anında onu taklit etti. "Bu erkeklerde hiç ruh yok, İdil."

Güldüm. Gördüğümüz ilk mağazaya girdiğinde yanıma biriktirdiğim bir miktar parayı aldığım için şükretmiştim. Müge birkaç elbiseyi üstüme tuttuğunda hiçbirini beğenmemiştim. Daha doğrusu ben bu işlerden anlamadığım için Toprak olaya el atmış ve elbiselerde kusurlar bulmuştu. Sahte evlilik oyununda bana aldığı beyaz elbiseden ötürü zevkinin iyi olduğunu biliyordum ben de bu yüzden işi ona bırakmıştım. Müge bana kaş göz yaparak onu gösterdiğinde Toprak elbiselerin oraya çekiştirdi bizi. Birkaç uzun elbiseyi inceleyip yerine aldığı gibi bırakırken onun bu nezaketinin ileride başına çok iş açacağını bilsem de bir anne gibi gurur duyuyordum onunla. Ben böyleysem hayatı boyunca Defne teyze birçok kez oğlu sayesinde sırtını dikleştirmiş olmalıydı. Toprak siyah bir elbiseyi bana bakmadan uzattığında kaşlarımı kaldırarak elbiseyi aldım. Müge'nin yönlendirmesiyle kabine girip elbiseyi giydiğimde zorlukla sırtındaki fermuarı da kapattım ama aynadan kendime bakarken kabinden çıkmaya utanmıştım. Müge bir süre sonra kapıya vurdu. "Hadi İdil, çıksana!"

"Yok," diye mırıldandım. "Bu olmaz Müge."

"İdil!" Müge tehdit dolu bir sesle ismimi andığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Kabinin kilidini yavaşça açıp çıktığımda kafamı eğmiştim. Üstümdeki elbise uzundu, ayaklarımın altına dek uzanıyordu. Bel kısmı dar olan elbise kabarık olmasa da ayakucuma yaklaştıkça genişliyordu. Göğüs kısmı straplezdi ve ince gümüş taşlarla süslenmişti kalp kısmı. Saçlarım omuzlarımdan dökülürken "Muhteşem!" diye coşkuyla haykırdı Müge. "İdil, bir peri kızı gibi görünüyorsun."

Utançla Barış'a baktığımda "Haklı," dedi. "Muazzam olmuş."

Sırıtarak kızaran yanaklarımı Toprak'a çevirdiğimde o da sırıtıyordu. Sanırım aynı şeyi hatırlamıştık. Elini saçlarının arasına daldırdı. "Güzel olmuş, İdil." diye dudağını ıslattığında teşekkür ettim. Kıyafetlerimi değiştirdiğimde Müge'nin ısrarlarıyla elbiseyi alıp kasaya gittim. Görevli adam kıyafeti paketledi. Fiyatını duyduğumda gözlerim büyüse de çantamdaki parayı çıkarıp adama verdim. Diğerlerinin hediye etme teklifini duymamış gibi yapmıştım.

Elimizde alışveriş poşetleriyle birer çift ayakkabı da aldığımızda benim için alışveriş bitmişti ama Müge birkaç makyaj malzemesi ve takı da almadan durmamıştı. Nihayet işimiz bittiğinde bir kafeye attık kendimizi. Birer çay ve atıştırmalık yedikten sonra eve dönmüştük. Salı günü kutlama olacağı için Müge sabırsızdı. Eve dönüp aldıklarımızı Defne ve Burcu teyzeye gösterdiğimizde ikisi de oldukça memnun kalmıştı. Defne teyze kendimi ona teslim etmemi söylediğinde ne demek istediğini ancak tören günü anlamıştım.

Defne teyze, Burcu teyze ve Eymen'in annesi Sevda teyzeyi de alarak sabahın köründe kapımızı çaldığında ben de Müge de henüz uyuyorduk. Kapıyı açtığımızda bizi ittirerek içeri girdiler. Burcu teyze bizi odalarımıza yollayıp kıyafetlerimizi giydirdiğinde bu enerjilerine şaşırmamak mümkün değildi. Üstlerimizi giydiğimizde Defne teyze tiyatrodayken makyaj yapmayı oldukça iyi becerdiği için bize makyaj yapmaya başlamış, Sevda teyze de gençliğinde kuaförde çalıştığı için saçlarımıza el atmıştı.

İşleri bittiğinde saat on ikiye geliyordu. Birde tören başlayacağı için onlar da yanlarında getirdikleri kıyafetleri giydi hızla. Bize özendikleri kadar kendilerine özenmeseler de yarım saatte harika işlee başardıklarını söyleyebilirdim. Hazar amca, Müge'nin babası Erdem amca ve Eymen'in babası Tuna amca da geldiğinde bize beğeniyle bakıp eşlerinin kapısını açmıştı. Beyler biraz erken gittikleri için araçlara bindik. Üniversitenin geniş bahçesinde yapılacak tören için arkayı dolaştığımızda Defne teyze heyecandan yerinde duramıyordu.

Hep beraber ailelee için hazırlanan kısma geçtik. En öndeydik ve ben abartılı olduğumuzu düşünsem de diğerlerini gördüğümde bu fikirden vazgeçmiştim. Buradan sonra doğrudan baloya gidecekleri için herkes kıyafetiyle gelmişti buraya.

Toprak'ı aradı gözüm. Kepleriyle ortalıkta dolaşan gençlerin içinde onu bulmak kolay değildi. Sonra birden boynunda kameraya olan adamı gördüm. Toprak da olduğumuz yere yanındaki Barış ile sohbet ederek geliyordu.

Barış bizi gördüğünde el salladı. Yanımda oturan Savaş dudağını kıvırdı kardeşini gördüğünde. Barış önce annesine, sonra sırasıyla bize sarıldığında Toprak da aynısını yapıyordu. Sıra bana geldiğinde bir süre karşımda durdu. Ardından kollarını açarak beni kendine çekti. "Çok güzel olmuşsunuz." diye geri çekilip ikimize de beğeniyle baktı. Müge onun yanağına bir öpücük kondurup teşekkür ederken Toprak ile göz göze geldik. Dudağı imayla kıvrıldığında gözlerimi ondan kaçırarak üstüne baktım. Mezuniyet kıyafetleri ona yakışıyordu. Başındaki kepi çıkarmış eline koymuştu ama çok geçmeden Defne teyze oğlunun saçlarını öperek kepini geri taktı. Toprak tören başlayacağı için yerine geçtiğinde biz de heyecanla onları beklemeye başladık.

Tüm öğrenciler sırayla diplomalarını alıp birkaç küçük cümle kurduğunda Toprak'ın sırası geldi. Diplomasını alarak dekanla tokalaşıp gözlerini bu tarafa çevirdi ve kendisine uzatılan mikrofonu aldı. "Öncelikle," diye tatlı sesiyle söze başladığında annesine baktı. "Aldığım bu diplomayı beni sevgiyle yetiştiren aileme armağan etmek istiyorum." Gülümsedi. Kepin altından görünen sarı saçları güneşte göz alıcı duruyordu. "İnsanlar yıllarını veriyor şu an olduğum yere gelebilmek için ve bu yüzden çok şanslı hissediyorum." Gülümsemesi genişlerken gözleri bu defa beni buldu. "Ama bu yetmez. İnsan yapacağı mesleğin hakkını vermeli diye düşünüyorum. Bu yüzden tam şimdi, burada, hem size hem de kendime bir söz vermek istiyorum. Sonucu ne olursa olsun; hangi şartlar altında kalırsam kalayım mesleğimi layıkıyla yapacağıma, gazeteciliği tarafsızlıkla ve adaleti sağlamak amacıyla yaşatacağıma, insanlara yardım etmek için her fırsatı değerlendireceğime şerefim ve onurum üzerine yemin ederim." Büyük bir alkış koptuğunda Toprak utançla elini saçlarına attı. Tekrar dekanla el sıkışarak yerine geçtiğinde kafamı sağa eğerek gülümsedim. Onun gazeteciliğin hakkını vereceğine emindim. Barış da diplomasını alıp duygu dolu bir konuşma yaptığında gözlerimi kıstım. Kıyafetler ona da çok yakışmıştı.

Toprak yanımıza geldiğinde Defne teyze şefkatle kucakladı onu. "Uygar'ım," diye kokusunu içine çekerken içimden ince bir sızı gelip geçti. Toprak'ın yerinde olmak isterdim. Barış da ailesiyle sarıldı. Hazar amca oğlunu gururla bağrına bastıktan sonra Müge'nin önerisi üzerine fotoğraf çekmeye başladı Toprak. Bazen kendisi Barış ve diğerlerini çekiyor, bazen de Eymen kamerayı ondan alıyordu. Heo beraber bir fotoğraf çekilmek istediğimizde Toprak kamerayı bir genç kızın eline tutuşturdu. Anne ve babaları ayakta yan yana dururken biz de iki sıra halinde öne geçtik. Toprak hemen yanımdaydı. Çimenlerin üstüne oturduğumuzda elbisem bana pek izin vermiyordu. Birkaç fotoğraf da sadece gençler çekti. Kamerayı alıp yan yana durmuş, dişlerini göstererek diplomalarını kaldırmış Barış ve Toprak'ı çektim. Sonra kep atmak için son sınıflar toplandığında Müge kendi telefonundan görüntü çekerken ben de Toprak'ın ayarladığı kamerayla onları çekmeye başladım. Mezunlar üçten geriye sayıp keplerini aynı anda fırlattığında gülerek bu sahneyi de çektim.

Günün sonunda yavaş yavaş herkes dağılıyordu. Ailelerle vedalaşan gençler balonun yapılacağı kısma ilerlerken biz bize kalmıştık biz de. "Ee," dedi Müge. "Ben hanginizin partneriyim beyler?"

Savaş ve Barış birbirine baktı. Ardından Barış "Tabii ki mezun olan kişinin." diye gururla çenesini dikleştirdi.

"Öyle olmaz," dedi Müge. Çantasından iki küçük torba çıkardı. "Ben iki torba ayarladım. Birinin benim birinin de İdil'in partnerini seçmesini sağlayacağız."

Eymen gülerek başını iki yana salladığında Müge üstüne kendi ismini yazdığı torbayı aldı ve salladı. Ardından eline bir kağıt aldı. Kağıtta Barış'ın ismi çıktığında Barış adeta 'ben demiştim' dercesine baktı. Sıra benim torbama geldiğinde bu kez ben elimi koyup bir kağıt seçtim. Kağıdı açtığımda Toprak'ın ismini görmüştüm. Müge'nin haylazlığını bildiğimden mekana geçtiğimizde onu lavaboya sürükledim önce. "Hile yaptın." diye mırıldandığımda Müge anlamamazlıktan geldi.

"Ne hilesi?"

Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Bence sen bunu daha iyi biliyorsun, Müge." dediğimde elimi öne uzattım. "Şu torbayı verir misin?"

Çantasını arkasına sakladı. "Ne gerek var böyle şeylere İdil. Hem bizimkiler bekliyor, hadi gidelim."

Uzanıp çantasını aldım ve ağzını açtım. Hazırladığı torbalardan kendime ait olanı bulup açtığımda elime iki kağıt aldım. İkisini de açtığımda Toprak'ın ismini görmek beni şaşırtmamıştı. Diğer kağıtlarda da onun adını bulduğumda gözlerimi kısarak Müge'ye döndüm. Kabahat işlemiş gibi gülümseyerek yanımdan kaçtığında bunu evde sormayı kafama not ederek peşinden içeri girdim. Kalabalık ortamda bizimkilerin oturduğu masaya geçtiğimde içimden bir ses gece uzun olacak diyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

28.5K 3.2K 19
-hikayedeki kişiler,kurumlar,olaylar ve askeri terimler hayal ürünüdür. Gerçekle bağlantısı bulunmamakla beraber kurgudan ibarettir- Filmlerde izledi...
753K 14.5K 8
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
9.5K 545 19
Muhafazakâr büyüyen lakin kafasında ki soru işaretleri hasebiyle muhafazakâr yaşayamayan Leyla, Küçüklüğünden itibaren Leyla'yı delilercesine seven v...
210K 18.5K 35
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...